• Sonuç bulunamadı

Yavuz Sultan Selim’den Önce Osmanlı-Memlûk İlişkileri

3. SAFED’İN OSMANLI HÂKİMİYETİNE GEÇİŞİ

3.1. Yavuz Sultan Selim’den Önce Osmanlı-Memlûk İlişkileri

Osmanlılarla, Mısır, Suriye ve Anadolu’nun bir kısmına hâkim olan Memlûklar arasındaki ilk ilişkiler XIV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dostane bir şekilde başlamıştı. O tarihlerde küçük bir beylik olan Osmanlıların Rumeli’de gösterdikleri başarılar Memlûklar tarafından takdir ediliyordu250.

XV. yüzyıl sonlarında Memlûk Devleti, Suriye’den başka Doğu Anadolu’da Malatya ve Divriği’ye kadar uzanan bölgelere hâkimdi. Memlûklar, Osmanlıların Toroslar’ın güneyine inmelerini Mısır için tehlikeli görüyorlardı. Anadolu’nun güvenliği ve bütünlüğü bakımından doğu ve güneydoğuya doğru genişleme siyaseti güden Osmanlılarla, Memlûkların nüfuz alanları çakışıyordu. Osmanlılar için Anadolu’nun stratejik savunma sınırları Toroslar, Zağros Dağları, Kars ve Erzurum Yaylaları ve Fırat boyları ötesini ihtiva ediyordu. Anadolu’nun birliği için bu bölgelere sahip olunmalıydı251.

Yıldırım Bayezid döneminde, Osmanlılar ile Memlûklar arasında Timur’a karşı bir ittifak girişimi olmuşsa da, Sultan Berkuk’un ölümü üzerine, Yıldırım’ın Malatya ve Elbistan’ı alması bu girişimi boşa çıkarttı. Memlûkların Malatya valisi Mintaş’ın isyanı sonucu, Malatya, Kadı Burhaneddin’in eline geçmiş, daha sonra Yıldırım Bayezid tarafından Malatya’nın alınmasıyla, Osmanlı-Memlûklu ilişkileri ilk defa bozulmuştur252. Berkuk’un ölümüyle karışıklık içinde bulunan Memlûklar buna cevap verememiş fakat 1400 yılında Timur’un Anadolu’ya girişinde tarafsızlıklarını ilan ederek Osmanlıları yalnız bırakmışlardı253. İki taraf arasındaki bu ihtilaf herhangi bir çatışmaya yol açmadan, Çelebi Mehmed tarafından çözüldü. Çelebi Mehmed ve II. Murad devirlerinde devam eden iyi ilişkiler, Fatih devrinde Hicaz suyolları ve Dulkadiroğulları254 toprakları yüzünden yeniden bozuldu.

250

İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, II, Ankara, 1983, s. 187

251

Göknur Göğebakan, “Doğu Anadolu’nun Osmanlı Hâkimiyetine Girişi”, Türkler, IX, Ankara, 2002, s. 462-463

252

İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı TarihiII, s. 187-188

253

Kazım Yaşar Kopraman, “Osmanlı-Memluklu Münasebetleri”, Türkler, IX, Ankara, 2002, s. 473

254

Refet Yinanç, Dulkadir Beyliği, Ankara, 1989; aynı yazar, “Dulkadiroğulları”, DİA, IX, İstanbul, 1994, s. 553-557; Hasan Basri Karadeniz, “Osmanlı Devletinin Beylikleri İlhak Siyaseti ve Dulkadirli Beyliğinin İlhakı”, Türkler, IX, Ankara, 2002, s. 486-498

Fatih Sultan Mehmed’in doğuya açılma politikası Memlûk nüfuz alanını tehdit ediyordu. Zira bölgede bulunan Akkoyunlu, Karamanlı ve Dulkadirli beylerini, Memlûk sultanları kendi himayesinde görüyorlardı. Trabzon’un fethini Uzun Hasan’a karşı bir hareket saydığı için Fatih’i tebrik etmeyen Memlûk Sultanı, aynı zamanda Kahire’ye gelen Osmanlı elçisinin yer öpmemesiyle karşılaştı. Fatih’in şık bir manevrayla Memlûk sultanını “kardeşim” hitabıyla kendine eşit görür hali, Memlûk sultanlarının öteden beri var olan üstünlüklerine de gölge düşürmüştü. Diğer taraftan Dulkadirli Beyliği üzerinden yürütülen güç savaşı durumu daha da gergin bir hale sokmuştu255. Fatih Sultan Mehmed’in, Bozkurt Bey’i Dulkadiroğulları Beyliği’nin başına geçirmesiyle, beylik toprakları her iki devlet için uzun yıllar rekabet alanı oldu256.

Fatih, hacıların şikâyetleri üzerine, suyollarını tamir ettirmek için ustalar görevlendirmiş, Memlûk sultanına ve nâiblerine de, ustalara yardım etmeleri hususunda mektuplar göndermiştir. Fakat MemlûkSultanı, bu durumu iç işlerine yapılmış bir müdahale ve kendilerine karşı yapılmış bir hakaret olarak değerlendirmiş ve teklifi geri çevirmiştir257. Diğer taraftan, Osmanlılarla anlaşmazlık halinde bulunan Karamanoğlu Pir Ahmed, Memlûk sultanına elçi göndererek, Fatih’in suyollarını bahane ederek Mekke sultanına yüklerle flori gönderdiğini ve onu Mısır’a karşı isyana teşvik ettiğini yazması, rahatsızlığı biraz daha arttırmıştır258.

Kayıtbay için başlıca siyasî mesele, Osmanlılar ile münasebet meselesiydi. Dulkadirli Beyi Şahsuvar, Mısır’a karşı savaş halindeydi ve Osmanlılar tarafından gizliden gizliye destekleniyordu. Buna karşılık Kayıtbay, Karamanoğlu Ahmed ile ittifak halindeydi. Dulkadirlilere karşı girişilen iki seferde de Memlûklar başarızlığa uğramışlardı. Kayıtbay, Karamanlılarla olan ittifakını bir kenara bırakıp Osmanlıların Dulkadiroğullarına yardımını engellemeye çalıştı ve bunda da başarılı oldu. Böylece kuvveti azalan Şahsuvar, Atabey Özbek’e yenilerek Zamantı’ya kaçtı. Burada kuşatılarak Memlûk tabiiyetini tanımak, fakat beyliğinin sahibi kalmak şartıyla teslim olmuşsa da Kahire’ye götürülüp idam edildi259.

255

Abdülkadir Özcan, “Hoşkadem”, DİA, XVIII, İstanbul, 1998, s. 249

256

Şehabettin Tekindağ, “Fatih Devrinde Osmanlı-Memluklu Münasebetleri”, İÜEFTD, XXX, 1976, s. 77 vd

257

Ş. Tekindağ, göst. yer

258

Selahaddin Tansel, Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed’in Siyasî ve Askerî Faaliyetleri, Ankara, 1985, s. 330

259

Geçmişten beri Osmanlılarla, Memlûklar arasında anlaşmazlık konusu olan Dulkadiroğulları topraklarının Fatih tarafından ele geçirilmek istenmesi, ilişkileri iyice gerginleştirdi. Memlûk Sultanı Kayıtbay, Osmanlıların Mısır’a yürüyeceğinden endişe edip hazırlıklara başladı. Fatih, yaklaşık 500 gemi ve pek çok asker tedarik ederek, hasta olmasına rağmen, 29 Nisan 1481’de Üsküdar’a geçti. Doğuya doğru hareket eden Fatih, Gebze yakınlarına geldiği sıralarda 3 Mayıs 1481’de öldü. Fatih’in nereye gittiği kesin olarak bilinmemekle birlikte, seferin Mısır üzerine olacağı kuvvetle muhtemeldir260.

Fatih’in ölümünden sonra, yerine geçen II. Bayezid döneminde de Osmanlı- Memlûk ilişkileri gerginleşerek devam etti. MemlûkSultanı, Fatih’in ölümünden dolayı taziyede bulunmamış, Bayezid’in cülûsunu tebrik etmemiş261 ve Osmanlı tahtı için Bayezid ile mücadele eden kardeşi Cem Sultan’ı desteklemeye başlamıştı262. Ayrıca, devam eden Dulkadiroğlu meselesi ile Behmenî hükümdarı Mahmud’un gönderdiği hediyelerin Memlûkların Cidde valisi tarafından el konularak müsadere edilmesi her iki taraf için savaşı kaçınılmaz kılmaktaydı263. II. Bayezid’in cülusunu müteakip İstanbul’a Memlûk elçisi gelmiş, Fatih’e gönderilen ve onun vefatı üzerine tutuklanan Hint elçisini ve müsadere edilen hediyelerini takdim edip özür dilemişti. Ancak hareketlerine karşılık Memlûkların elçisine sıcak davranılmamıştı264. Nihayet 1485’te başlayan ve beş yıl devam eden Osmanlı-Memlûk savaşları265, Osmanlı kuvvetlerinin mağlubiyetiyle sonuçlandı. Tunus hükümdarı Osman Hafsî’nin aracılığıyla 1491’de anlaşmaya varıldı266. Osmanlılar tarafından ele geçirilen Çukurova bölgesi ise Haremeyn vakfına dâhil olduğundan Memlûklara iade edilmiştir267. Yapılan antlaşmayla sağlanan barış dönemi Yavuz Sultan Selim’in saltanatına kadar devam etti268.

260

Ş. Tekindağ, “Fatih Devrinde Osmanlı-Memluklu Münasebetleri”, s. 83-84

261

Selahaddin Tansel, Sultan II. Bayezid’in Siyasî Hayatı, İstanbul, 1966, s. 94, 96

262

V. J. Parry, “Bayezid II”, EI2, Leiden, 1979, s. 1119

263

İ. H. Uzunçarşılı, “Bayezid II”, İA, II, İstanbul, 1979, s. 393

264

Kenan İnan, “II. Bayezid Dönemi”, Türkler, IX, Ankara, 2002, s. 386

265

Osmanlı-Memlûklu savaşları için bkz. Şehabettin Tekindağ, “II. Bayezid Devri’nde Çukurova’da Nüfuz Hareketleri ve İlk Osmanlı Memluk Savaşları”, Belleten, XXXI/123, 1967, s. 345-373

266

Şerafettin Turan, “Bayezid II”, DİA, V, İstanbul, 1992, s. 236

267

İ. H. Uzunçarşılı, “Bayezid II”, s. 393

268

3.2. Yavuz Sultan Selim Döneminde Osmanlı-Memlûk İlişkileri ve