• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Taşra İdarî Teşkilatı ve Safed Sancağının Yeri

2. SAFED SANCAĞININ İDARÎ TEŞKİLATI ve TAKSİMATI

2.1. Osmanlı Taşra İdarî Teşkilatı ve Safed Sancağının Yeri

Osmanlılar, bir bölgeyi yönetmek için kuruluş yıllarından itibaren oraya iki yönetici yollamışlardır. Bunlardan biri, yürütme kuvvetini temsil eden Bey (Beylerbeyi veya Sancakbeyi) ve diğeri de yargı kuvvetini yani sultanın yasal yetkisini temsil eden

Kadı’dır. Bey kadının hükmü olmadan hiç kimseyi cezalandıramadığı gibi, kadı da

beyin kuvvetine dayanmadan hükmünü uygulayamazdı. Kadı, hükümlerinde bağımsızdı ve doğrudan doğruya padişahtan emir aldığı gibi, ona arzda da bulunabilirdi. Osmanlılar taşra yönetimindeki bu güçler ayrımını, adil bir yönetimin temeli olarak görürlerdi308.

Bu anlayışa uygun olarak Osmanlı ülkesi, bir yandan beylerbeylik (vilayet ya da

eyalet) ve sancak (liva) diye askerî-idârî birimlere ayrılırken, aynı zamanda bu ayırıma

tâbi topraklar üzerinde kaza denilen şer’î-idârî birimler teşkil edilmiştir. Bu birimlerin başında, yukarıda sözünü ettiğimiz iki otorite bulunuyordu309.

Bilindiği gibi, Osmanlı Devleti’nin taşra idarî taksimatını, karakteristik olarak eyalet (beylerbeylik, vilayet), sancak (liva), nahiye, köy ve mezralar meydana getiriyordu310. Sancaklar Osmanlı merkez idaresince taşradaki en önemli idarî bölüm olarak görülüyordu. Zira devlet merkezinin ülkeyi idare etmek için yaptırdığı tahrirler de genellikle sancak esas alınmak suretiyle yapılmaktaydı. Aynı şekilde, tahrir defterlerinin hazırlanmasında uygulanacak genel hükümleri, yani toplanacak vergi gelirlerinin ne şekilde toplanacağı ve paylaşılacağını belirten ve çoğunlukla mufassal tahrir defterlerine eklenen kanunnâmeler de genellikle her sancak için ayrı ayrı düzenleniyordu311.

Sancaklar coğrafî ve tarihî şartların sonunda oluşmuş birimler olup, idare ve hukuk yönünden birbirlerinde kesinlikle ayrılmaları söz konusu değildir. Bunlar çoğunlukla aynı anda ya da aynı kumandanlar eliyle Osmanlı Devleti’ne katılmış, bir

307

M. Behcet-M. R. Temimî, Beyrut Vilayeti, s. 43

308

Halil İnancık, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ 1300-1600, (çev. Ruşen Sezer), İstanbul, 2003, s. 108

309

Yaşar Yücel,”Osmanlı İmparatorluğu’nda Desantralizasyona (Adem-i Merkeziyet) Dair Genel Gözlemler”, Belleten, XXXVIII/152 (1974),s. 665

310

Orhan Kılıç, XVIII. Yüzyılın İlk Yarısında Osmanlı Devletinin İdari Taksimatı–Eyalet ve Sancak

Tevcihatı, Elazığ, 1997, s. 42; T. Baykara, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş I, s. 87

311

İ. Metin Kunt, Sancaktan Eyalete 1550-1560 Arasında Osmanlı Ümerası ve İl İdaresi, İstanbul, 1978, s. 17-18.

dereceye kadar tabii veya idarî yöresel özellikleri olan, fakat en önemlisi ne merkezi güce rakip olabilecek kadar çok, ne de fazla önemsiz görülecek kadar az, belirli sayıda timârlıyı besleyebilecek bölgeler olarak ortaya çıkmıştır312.

Sancaklardan beylerbeyilik313veya eyalet denilen daha büyük idari birimler oluşturulmuştur. Klasik dönemde eyalet tabiri yerine beylerbeyilik ve vilayet tabirleri kullanıldığını görüyoruz. Vilayet tabiri, XVI. yüzyılın sonlarına kadar daha ziyade beylerbeyinin görev alanını göstermek maksadıyla kullanılmıştır314. Vilayet terimi, genel anlamda, belirli bir bölgeyi işaret ettiği için315 ilk zamanlarda nahiye316, kaza hatta sancak yerine dahi kullanılmıştır317. Bu sebepten eyalet, vilayet, kaza, liva ve nahiye tabirleri çok defa birbirinin yerine kullanılmıştır318. Fakat XVI. yüzyılın ilk yarısında hazırlanmış olan Sancak Tevcih Defterleri’nde vilayet tabiri beylerbeyinin idaresindeki bölge olarak karşımıza çıkmaktadır319. Beylerbeyilik yerine eyalet teriminin kullanılması XVI. yüzyılın sonlarına doğru yaygınlık kazanmıştır320.

Diğer taraftan, sancaklar nahiye ve kaza adı verilen alt birimlere ayrılmışlardır ki, bu konuya ilerde ayrıca temas edilecektir.

Osmanlı ordusu Memlûk ordusunu 24 Ağustos 1516’da Mercidabık’da mağlup ettikten sonra, Suriye ve Filistin şehirleri hemen hemen hiç mukavemet göstermeden birer birer Osmanlı yönetimine geçtiler ve buralara yeni yöneticiler tayin edildi.

Sultan Selim, 1516 yılı içerisinde Safed’in yönetimini Mustansıroğlu’na (Muzafferoğlu) verdi.Fakat 25 Eylül 1517’de Kudüs, Gazze, ve Safed’in yönetimini Osmanlılar’ın hizmetine girmiş bulunan ve Mısır’ın alınmasından önce Memlûkların

312

İ. M. Kunt, Sancaktan Eyalete, s. 20

313

Beylerbeylik payesi vilayetlerde birden çok sancak oluşundan ve her bir sancağın başında “Bey” oluşundan ileri gelmektedir (Halil Sahillioğlu, “Osmanlı Döneminde Irak’ın İdari Taksimatı”,(Arapça’dan çev. Mustafa Öztürk), Belleten, LIV(1991), s. 1233). Ayrıca, Bey kavramı için bkz. Orhan F. Köprülü, “Bey”, DİA, VI, İstanbul, 1992, s. 11-12

314

Halil İnalcık, “Eyalet”, DİA, İstanbul, 1995, s. 548; Halil İnancık, “Eyalet”, Eİ2, II, s. 721-722

315

Nejat Göyünç, “Diyarbekir Beylerbeyliği’nin İlk İdari Taksimatı”, İÜEFTD, 23 (1969), s. 34, not:84

316

Selçuklular devrinde “vilayet”, genelde şehir dışındaki alanları, taşrayı içine alıyordu ve su başılığına bağlı bir valinin idaresindeki belirli bir coğrafi alanı ifade ediyordu. Osmanlı devrinde, XVI. yüzyılın başlarına kadar Selçuklu devri “vilayet”i, sancakların bir alt birimi olarak kullanılmıştır. Daha sonra bunun yerini “nahiye” almıştır (T. Baykara, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş I, s. 30-31).

317

Enver Çakar, XVI. Yüzyılda Haleb Sancağı (1516-1566), s. 21

318

M. Tayyib Gökbilgin, XV-XVI. Asırlarında Edirne ve Paşa Livası, İstanbul, 1952, s. 8

319

Bkz. Ferudun M. Emecen-İlhan Şahin, “Osmanlı Taşra Teşkilatının kaynaklarından 957-958(1550- 1551) Tarihli Sancak Tevcih Defteri I”, Belgeler-Türk Tarihi Belgeleri Dergisi, XIX/23, Ankara, 1999, s. 53-122; İ. M. Kunt, Sancaktan Eyalete, s. 133-149; T. Baykara, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş I, s. 99-110.

320

H. İnalcık, “Eyalet”, s. 549. Beylerbeyi için bkz. Mehmet İpşirli, “Beylerbeyi”, DİA, VI, İstanbul, 1992, s. 69-74

Şam naibi olan Canbirdi Gazalî’ye tevcih ettiği gibi, 16 Şubat 1518’de bu sancaklara ilaveten Şam sancağını da ona verdi. Böylece Gazalî, Memlûk yönetiminde olduğu gibi, Osmanlı yönetiminde de Şam vilayetinin beylerbeyi konumuna yükseldi.

Osmanlı padişahı, Gazalî’yi bu makama getirmek suretiyle Bedeviler’i de tedricen itaat altına almayı ve bu bölgede Osmanlı hâkimiyetini kısa zamanda ve kolaylıkla benimsetmeyi düşünmüş olmalıdır. Zira Yavuz Sultan Selim Mısır için de aynı şeyi düşünmüş olacak ki, Memlûklar’ın Haleb nâibi Hayır Bey’i de buraya vali olarak tayin etmiştir. Bu arada, Haleb’e ve diğer sancaklara birer Osmanlı beyinin atanmış olması, Gazali’nin Suriye’de ileride tek başına güçlü bir otorite kurmasına imkân vermemiştir321.

Yavuz Sultan Selim, Memlûklar’dan alınan Suriye, Filistin ile Anadolu’nun doğu ve güneyindeki bir kısım bölgeleri Arab (Şam) Vilayetiadıyla teşkilatlandırdı. Bu vilayete tabii olan bütün sancakların mâli işlerine bakmak üzere de 1518 yılında Arab ve

Acem Vilayetleri Defterdarlığı adıyla bir de defterdarlık teşkil etti322.

Arab vilayetinin idâri durumunu gösteren veTopkapı Sarayı Arşivi’nde 9772 numarada kayıtlı bulunan 1517 tarihli323 ve bir defterdeki listeye göre, Arab vilayeti 15 sancaktan müteşekkildi ve bu sancaklardan sadece Şam sancağı mahlûldü. Fakat hem bu sancak, hemde bu listede adı geçmeyen Gazze, Kudüs ve Safed sancakları Canbirdi Gazalî’ye verilmiştir.

1520 yılında Yavuz Sultan Selim’in ölümünü ve oğlu I. Süleyman’ın (Kanuni) tahta geçmesini fırsat bilen Şam Beylerbeyi Canbirdi Gazalî, istiklal davasıyla harekete geçince bölgedeki istikrar da bozuldu. Gazalî’nin maksadı önce Şam ve civarını ele geçirmek, ardından da hâkimiyetini Mısır’a kadar uzatıp Memluk sultanlığını tekrar canlandırmaktı324. Bu arada etrafına Osmanlı idaresinden memnun olmayan Memluk beylerini ve Arapları toplayarak bir ordu kuran Gazalî, Rodos şövalyelerinden aldığı destekle Beyrut ve Trablusşam gibi kıyı şeridindeki yerleri ele geçirdikten sonra 1 Kasım 1520’de Haleb’i de kuşattı. İsyan haberinin merkeze ulaşması üzerine, Osmanlı

321

E. Çakar, XVI. Yüzyılda Haleb Sancağı (1516-1566), s. 22-23

322

İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, Ankara, 1984, s. 327

323

Bu arşiv vesikasının üzerinde herhangi bir tarih olmamakla beraber, Ö. L. Barkan 1520-21 yıllarına ait olduğunu söylemektedir. Fakat vesika üzerinde incelemelerde bulunan E. Çakar, evrakın içindeki bilgileri farklı kaynaklarla karşılaştırarak, bu tarihin 1517 olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu yazmaktadır (bkz. Enver Çakar, “XVI. Yüzyılda Şam Beylerbeyiliğinin İdarî Taksimatı”, FÜSBD, XIII/1, Elazığ, 2003, s. 361).

324

hükümdarı, üçüncü vezir Ferhad Paşa ile Anadolu, Karaman ve Sivas eyaletleri timârlı sipahilerini ve kapıkulu efradından 4 bin yeniçeriyi Gazali’ye karşı gönderdi ve Dulkadır beyi Şahsuvar oğlu Ali Bey’i de yardıma gönderdi. Ferhad Paşa bölgeye ulaşmadan önce harekete geçen Şehsuvar oğlu Ali Bey, 1 Şubat 1521’de Gazalî’yi bozup Haleb’i kurtardıktan sonra, Haleb Sancakbeyi Ahmed Bey ile birlik olup onu ikinci bir muharebede tekrar mağlup etti ve bunu müteakip yetişen Ferhad Paşa kuvvetleri de beraber olmak üzere son bir çarpışmada mağlup edilen Gazali’nin başı kesilerek İstanbul’a yollandı. Bu hadiseden sonra Şam beylerbeyiliğine Ayas Paşa getirilirken, Kudüs, Gazze ve Safed sancakları da ifraz edilerek her birine sancakbeyi tayin edildi325.

Gazalî isyanından sonraki belgelerde Şam beylerbeyliğinin idari durumunu daha açık olarak tespit edebilmekteyiz. İstanbul’da Beyazıt Kütüphanesi’nde bulunan ve 1522 tarihine ait bilgileri ihtiva eden bir kanunnamede Ferhad Paşa’nın yönetimindeki Şam beylerbeyliğinin Adana, Antakya, Ayntab, Birecik ve Rum-kal’a, Gazze (Remle ile

birlikte), Haleb, Hama ve Hums, Safed, Sis, Şam(paşa sancağı), Tarsus ve Trablus

olmak üzere 12 sancaktan müteşekkil olduğu görülmektedir326.

Osmanlı yönetiminde Safed sancağının Memlûk dönemindeki idarî yapısı büyük ölçüde muhafaza edildi. Sancağın ilk tahririnde zikredilen nahiyelere bakılırsa, Safed şehir merkezi ile birlikte altı nahiyeden ibaret olarak görünmektedir. Bu nahiyeler, Cire, Tibnin Beni Beşare (Cibal-i ‘Amili), Sur, Şakif, Akka ve’l-Bukay’a ve Taberiye’dir. Diğer yandan Akkaile Bukay’a, Taberiye ile Kefer Kene gibi yerleşimler birlikte bir nahiye olarak zikredilmiştir. Fakat tahrir kayıtlarında bazı köylerinŞağur, Kefer Kene veTarabay gibi yerlere tabi oldukları zikredilmiştir. Bu durum, Osmanlı fethinin ilk yıllarında Safed’de idarî yapının henüz tam olarak netleşmediğini ve Memlûk dönemindeki yapının devam ettirildiğini göstermektedir.

1536 yılı tahririndeSafed bölgesindeki nahiye sayısı beş olarak belirlenmiş, Sur nahiyesi Tibnin’e dâhil edilmiştir. Fakat bu beş nahiye Safed kazasına bağlı olan nahiyelerdir. Zira bahsedilen yıl Safed, Nablus ile birlikte bir sancağı meydana getirdiği için sancak dâhilinde Nablus kazasına bağlı beş nahiye daha bulunuyordu. Dolayısıyla 1536’da sancak dâhilinde 2 kaza ve 10 tane de nahiye yer alıyordu.

325

Enver Çakar, “Kanuni Sultan Süleyman Kanun-nâmesine Göre 1522 Yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun İdarî Taksimatı”, FÜSBD, XII/1 (Ocak, 2002), s. 261-282

326