• Sonuç bulunamadı

2. OSMANLI HÂKİMİYETİNE KADAR SAFED

2.9. Memlûk Hâkimiyeti Devri

Moğolların bölgeye girişleri siyasi dengeleri kökünden değiştirdi. Bağdat, Halep ve Şam gibi büyük merkezlerMoğollar tarafından ele geçirilmiş, Moğol kumandanı Kitboğa vasıtasıyla Nablus ve Gazze işgal edilmiş bulunuyordu. Durumdan istifade etmek isteyen Sayda ve Beaufort (Şakif) hâkimi Julien, Bekaa’nın verimli topraklarına yağma akını düzenledi. Kitboğa, Julien’i cezalandırmak için yeğeninin kumandasında küçük bir birliği gönderdi. Bunun üzerine Julien komşularından yardım istedi ve bir pusu neticesinde Kitboğa’nın yeğenini öldürdü. Kitboğa büyük bir orduyla Sayda’ya yürüyerek şehri yağma etti. Sur sahilindeki müstahkem kule ise Cenevizlilerin gayreti sonucu Moğol tahribinden kurtarıldı. Julien Ermeni kralı Hethum’un damadıydı ve Hethum Moğollarla ittifak halindeydi. Hethum durumu öğrenince bundan Templier (Tapınakçılar) şövalyelerini sorumlu tuttu. Bu olaydan kısa bir süre önce Beyrut hâkimi II. Jean ile Templier şövalyelerinin Galile’ye yapmış oldukları akın Moğol yardımcı kuvvetleri tarafından şiddetli bir şekilde geri püskürtülmüştü222.

Bu sıralarda Möngke’nin ölümü ve Moğolistan’da iç savaş çıktığı haberi, Hülagü’yü ordusunun büyük kısmını doğu sınırına çekmek zorunda bırakmıştı. Bu sebepten Kitboğa Haçlılara karşı yeni bir teşebbüste bulunamadı. Ortaya çıkan bu durum Filistin’e yürümek için Mısır Memlûklarını harekete geçirdi. 1260 yılında Hülagü itaat arz etmesi için Mısır’a bir elçi gönderdiyse de, Kutuz elçiyi öldürterek Suriye’ye hareket etmek için hazırlıklara başladı. 26 Temmuz 1260’ta Memlûk komutanı Baybars ordusuyla Gazze’ye geçti ve Baydar komutasındaki Moğol birliğini bozguna uğrattı. Baalbek’teyken haberi alan Kitboğa, hemen Taberiye üzerinden

220

R. Amitai-Preiss, “Safad”, EI2, Leiden, s. 757

221

C. H. Becker, “Eyyubiler”, İA, IV, İstanbul, s. 428

222

hareket etmek istediyse de Şam’da Müslümanların çıkardığı isyan neticesinde geri döndü. Bu sırada Kutuz, Moğolların ikmal yollarını kesmek maksadıyla sahilden ilerleyerek kuzeyde Akka’dan Filistin’e girmeyi kararlaştırdı ve Akka Haçlılarından geçiş için izin istedi. Moğolların Sayda’ya yaptıklarından dolayı Haçlılar, Memlûk ordusuna müsaade ettiler. Kutuz Akka’da bulunduğu sırada Kitboğa’nın Doğu Galile’ye girmiş olduğu haberini aldı ve hemen ordusunu Nezareth üzerinden Ayncalut’a sevketti. Burada Memlûk ordusuyla karşılaşan Moğollar, ağır bir mağlubiyete uğradılar ve Memlûklar bütün Suriye’ye hâkim oldular223.Muzaffer Memlûklar Kahire’ye dönerken, Kutuz’u bertaraf eden Baybars sultanlığını ilan etmiş bulunuyordu.

Baybars, sultanlığının ilk yıllarında Moğollarla birkaç mücadele daha yaptıktan sonra yüzünü Haçlı şehirlerine döndü. Akka Haçlıları, Ayncalut seferi sırasında Memlûklara yardımcı olduklarından korunacaklarını umuyorlardı. Son yıllarda Memlûkların eline düşmüş olan Haçlı esirleri ve Aybek zamanından kalma Galile’deki Zirin meselesini görüşmek üzere Haçlılar, Baybars’a elçi gönderdiler. Baybars elçileri dinlemeyi reddettiği gibi bütün esirleri çalışma kamplarına gönderdi224.

Daha sonra görüşmeye razı olan Baybars, Templier ve Hospitalier tarikatları ellerindeki zanaatkâr esirleri bırakmaya yanaşmayınca, Nezareth’i yağmaladı ve 1263’te Akka’ya saldırdı. Şehrin varoşlarını yağmaladıktan sonra geri çekildi225. Suriye kıyılarındaki müstahkem mevkilerde bulunan Haçlıların, Moğollar ile kendi aleyhine ittifak halinde olduklarını bilen Baybars, 1265’te Kayseriye ve Arsuf’u Haçlıların elinden aldı226.

1266’da Baybars Akka önlerine gelmiş bulunuyordu. Fakat St. Louis, Akka’da bulunduğu sırada garnizona Fransa’dan takviye almıştı227. Akka’yı müstahkem şekilde gören Baybars, Monfort’ta birkaç küçük çarpışmayla Safed’e yöneldi ve kaleyi on bir gün süren bir kuşatmadan sonra ele geçirdi228. Safed Kalesi 1240’ta baştanbaşa yeniden inşa edilmiş olup oldukça güçlü bir garnizona sahipti. Baybars yaptığı ilk hücumlardan hiçbir sonuç alamadı. Bunun üzerine kalenin teslim olması halinde kimseye dokunulmayacağını duyurdu. Garnizonda karışıklık çıktı ve Templier şövalyeleri kaleyi

223

S. Runciman, Haçlı Seferleri TarihiIII, s. 264-266

224

S. Runciman, Haçlı Seferleri TarihiIII, s. 269

225

S. Runciman, Haçlı Seferleri TarihiIII, s. 270-271

226

M. Fuad Köprülü, “Baybars I”, İA, II, İstanbul, 1979, s. 358

227

S. Runciman, Haçlı Seferleri TarihiIII, s. 272

228

korumanın imkânsız olduğunu gördüler. Aralarından Leo adlı bir Suriyeli, kalenin teslimini arz etmek üzere Baybars’ın huzuruna çıktı. Leo, Baybars’ın garnizonun Akka’ya çekilmesine müsaade edeceği vaadiyle geri döndü ve kale teslim edildi229. Kale emanla teslim olmasına rağmen içindeki garnizon tamamen imha edildi. Baybars kaleyi yeniden takviye ettirerek,kalenin ortasına büyük bir burç yaptırdı. Biri kalede olmak üzere iki cami inşa ettirdi230 ve tekrar imar için ümeraya bölüşümler yaptı231.

Safed’in fethi, Baybars’a Galile üzerinde hâkimiyet sağladı ve bu olaydan hemen sonra Baybars, Toron’a (Tibnin) taarruz etti. Memlûklar sonbaharda geri çekilince, Akka naibi Hugue, Galile içlerine bir saldırıda bulundu. Fakat Haçlı öncü kuvvetleri Safed garnizonu tarafından pusuya düşürüldü ve Hugue ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldı232.

Baybars, 1267’de Taberiye ve Akka bölgelerini vurdu233. Bir müddet Suriye kalelerini tahkim ve techiz ettiren Baybars, Moğolların yeni bir istila teşebbüsünü haber alarak 1268’te Kahire’den yola çıktı. Yol üzerinde Haçlıların elinde bulunan Şakif (Beaufort) kalesini zaptetti. Buradan Antakya’ya doğru devam eden Baybars, Antakya, Besni ve çevredeki birkaç kaleyi alarak Şam’a döndü234. Burada, o sırada Akka’ya gelen Prens Edward ile beraberindeki Haçlılarla görüşen Baybars, on yıllık bir anlaşma imzaladı235. Anlaşmaya göre, Akka ve mülhakatı iki taraf arasında paylaşılacaktı. Fakat sonraları Haçlılar ile Moğolların yine ittifak kurarak hücum edecekleri haberini alan Sultan, süratle Şam’a geldi. Sultanın hareketini duyan Moğolların geri çekilmesine karşın, Haçlı birlikleri Safed’e hücum etmişler, fakat ağır bir mağlubiyet almışlardır236.

Baybars, 1266 ve 1269’da Sur’a karşı iki sefer düzenledi. İkinci sefer sonucunda yapılan anlaşmaya göre, Sur’un on kasabası Haçlılara, beş kasabası Sultan Baybars’a, geri kalan yerler ise ortak bir yönetime terk edildi237.

Sultan Kalavun devrinde, Merkab kalesindeki Hospitalier şövalyeleri, 1281’de civardaki Müslüman şehirlerine saldırınca, Kalavun ordusuyla Rahva’ya geçti. Burada

229

S. Runciman, Haçlı Seferleri TarihiIII, s. 273

230

E. Gülsoy, “Safed”, s. 446

231

Yesâr el-‘Askerî, “Safed”, s. 380

232

S. Runciman, Haçlı Seferleri TarihiIII, s. 273

233

Kazım Yaşar Kopraman, “Baybars I”, DİA, V, İstanbul, 1992, s. 222; G. Wiet, “Baybars I”, EI2, Leiden, 1979, s. 1124

234

M. F. Köprülü, “Baybars I”, s. 359

235

K. Y. Kopraman, “Baybars I”, s. 222

236

M. F. Köprülü, “Baybars I”, s. 359

237

Haçlı kontluklarının elçileriyle görüşmeler yapan Kalavun, Moğollara yardımcı olmamaları ve ellerindeki Müslüman esirleri bırakmaları şartıyla, Hospitalier (İsbitariye) ve Templier (Daviyye-Tapınakçılar) şövalyeleri238, Trablusşam ve Akka kontlarıyla bir anlaşma imzaladı239. 1285 yılında Sur hâkimi Marguerite, gelirlerinin yarısını vermek ve şehri tahkim etmemek şartıyla Kalavun ile on yıllık bir anlaşma yaptı240. Kalavun, bu anlaşmayla Haçlı-Moğol ittifakını bozmuş oluyordu241. Akka’daki Müslümanların katliama uğradığını duyan Kalavun, sefer için Kahire’den ayrıldığı sırada vefat etti. Kalavun’un hazırladığı orduyla242 onun vasiyeti üzerine Akka’yı muhasara altına almaya karar veren oğlu Sultan Halil, 5 Nisan 1291’de şehri kuşattı. Daha önceden böyle bir seferin olacağını bilen Haçlılar yardım çağrılarında bulunmuş, fakat İsviçreli Otto von Grandson, İngiltere Kralı I. Edward ve Kıbrıs Kralı Henry bir miktar kuvvet göndermişti. Çağrıya uyan diğer gruplar ise Templier ve Hospitalier şövalyeleriydi. Kral Henry yeni kuvvetlerle, 4 Mayıs’ta kırk gemilik bir donamayla Akka’ya geldi. Ancak onun getirdiği kuvvetler sonucu etkileyecek düzeyde değildi. 18 Mayıs 1291’de Templier şövalyelerinin tarikat binası dışındaki bütün Akka, Memlûkların eline geçti. Sultan Halil, Hıristiyanların Suriye bölgesine yapacakları herhangi bir saldırıda burayı üs olarak kullanmamaları için şehri tahrip etti. Akka’dan sonra Sur ve sahil şeridindeki diğer yerler de alınarak Filistin ve Suriye sahilleri Haçlılardan tamamen temizlendi243.

Sur şehri bundan sonra muhtemel bir Haçlı seferine karşı tahrip edildi. Akka ile beraber eski şaşaalı günlerinden uzaklaşan Sur, küçük birer deniz kasabası haline geldi. Memlûklar bölgeyi daha içeride fakat güvenilir bir bölgede yer alan Safed şehri merkezli yönetmeye başladılar. Çevresinde bulunan ve hepsi büyük yerleşim yerleri olan Sur, Akka ve Taberiye şehirleri Safed’in nahiyeleri haline getirildiği gibi, Haçlıların müstahkem askerî üsleri olan Şakif ve Tibnin buraya bağlandı. Böylece

238

İslam kaynaklarında Templierlere Dâviyye, Hospitalierlere İsbitâriyye deniyordu. Dâviyye’nin hâkimiyetinde bulunan yerler Antartus, Bağras, Gaston, Gazze ve Safed’di. Dâviyye ve İsbitâriyye Haçlıların çekirdek gücü olan en şekçin süvarileri meydana getiriyorlardı. İsbitâriyyeler zırhlarının üstüne giydikleri uzun mantolara işlenmiş beyaz haç, Dâviyyeler ise beyaz pelerinler üzerine işlenmiş kırmızı haç ile tanınırlardı. Haçlı isminin de bundan dolayı ortaya çıktığı söylenmektedir. Hıttîn Savaşı’ndan sonra Selahaddin Eyyûbî, Dâviyye’den Safed kalesini aldı. Selahaddin’in ölümünden sonra, Haçlılarla işbirliği yapan hükümdarların yardımıyla Safed’i tekrar ele geçirdilerse de, 11266’da Baybars tarafından geri alındı (bkz. Ramazan Şeşen, “Dâviyye ve İsbitâriyye”, DİA, IX, İstanbul, 1994, s. 19-21).

239

İsmail Yiğit, “Kalavun”, DİA, XXIV, İstanbul, 2001, s. 227

240

E. Honigman, “Sûr”, s. 45

241

İ. Yiğit, “Kalavun”, s. 227

242

İsmail Yiğit, “Memlükler”, DİA, XXIX, Ankara, 2004, s. 91

243

önceki dönemlerde ismi pek duyulmayan, fakat Haçlılarla beraber önem kazanan Safed, Memlûkların, Suriye bölgesindeki yönetim merkezlerinden biri haline geldi.

Memlûk hâkimiyetinin ilerleyen yıllarında Safed, birçok isyan ve siyasi olaya sahne oldu. Memlûk Sultanı Nasır Muhammed, Suriye’nin fiili denetimini Tengiz el- Hüsamî’ye devretmişti. 1312’de Şam’a vali atanmasından birkaç yıl sonra Tengiz fiilen Suriye genel valisi haline geldi. Artık Halep, Hama, Humus, Trablusşam ve Safed valileri onu atlayarak doğrudan sultanla temas kuramıyorlardı. Bu duruma karşı koyan Safed naibi zincire vurulup Mısır’a gönderildi244.

Sultan Nasır Hasan döneminde evladü’n-nas denilen ve Memlûk soyundan gelen kimselere makam vererek kendi konumunu sağlama almaya çalıştı. Bu politika çerçevesinde Şam, Halep ve Safed valiliklerine ayrıca Suriye’deki çoğu kalenin yönetimine evladü’n-nas’dan kimseleri atadı245.

Barsbay’ın saltanatı sırasında 1422’de Suriye’de Safed valisinin başını çektiği bir isyan daha çıktı. Vali, Sultan Tatar’ın oğlu devrik es-Salih Muhammed’in adamlarındandı246. Barsbay, Muhammed’in naiplerinden Canıbek’in taraftarlarını takip etti ve isyanı şiddetle bastırdı247.

Memlûklar döneminde Safed; Berr-i Safed, Tibnin-Huneyn, Sur, Şakif, İklim, Akka, Şağur, Nasıra, Atlit, Marc ibn Amir ve Taberiye’den oluşan bir yönetim merkeziydi248. Safed valileri, bizzat hükümdar tarafından ashabu’s-suyuf sınıfından seçilirdi ve genellikle müstakil haldeydiler249. Bu durum Osmanlıların bölgeye gelmesine kadar devam etti.

244

İbn Haldun, Tarih-i ibn HaldunV, s. 505; P. M. Holt, Haçlılar Çağı 11. Yüzyıldan 1517’ye Yakındoğu, (çev. Özden Arıkan), İstanbul, 1999, s. 117

245

P. M. Holt, Haçlılar Çağı, s. 126

246

P. M. Holt, Haçlılar Çağı, s. 190

247

Kazım Yaşar Kopraman, “Barsbay”, DİA, V, İstanbul, 1992, s. 84. Ayrıca bkz. G. Wiet, “Barsbay”,

EI2, I, s. 1053-1054; M. Sobernheim, “Barsbay”, İA, II, s. 317-318

248

Kalkaşandî, Subhü’l-Aşa, IV, Kahire, 1914, s. 150-155

249