• Sonuç bulunamadı

2. OSMANLI HÂKİMİYETİNE KADAR SAFED

2.1. İslam Hâkimiyetinden Önceki Devir

Ön Asya’nın Mezopotamya sınırlarından Akdeniz ve Süveyş kanalına kadar uzanan kısmına eski Mısırlılar Retenu adını veriyorlardı. Bu ad Tevrat’ta Lotanu veya

Rotanu şekliyle geçmiştir. Bu tabir bütün Suriye ve Filistin’i ifade ettiği gibi kendi

içinde de bölümlere ayrılmıştır. Yukarı Lotanu, Aşağı Lotanu (Haru) ve Zahi olarak üçe ayrılan bölgenin, Yukarı Lotanu kısmını bugünkü Suriye’yi oluştururken Aşağı Lotanu ve Zahi olarak adlandırılan yerler ise bugünkü İsrail ve Filistin bölgesini kapsamaktadır.

Aşağı Lotanu veya Haru iç Filistin’i ifade ederken, sonradan Fenike adını alacak kıyı

bölgeleri ise Zahi olarak biliniyordu90. Filistin bölgesi, Mısır ile Suriye arasında bir ara bölge veya geçiş güzergâhı olduğundan tarih boyunca, Mısır, Suriye ve Anadolu merkezli devletlerin mücadele alanı olmuştur. Mısır için kendi güvenliğini sağlayacak bir tampon bölge, Suriye ve Anadolu merkezli güçlerin ise ticarî yolları koruma ve Mısır ileri hareketi için bir geçiş bölgesi özelliğindedir. Dolayısıyla, Filistin tarih boyunca bahsedilen güç merkezlerinin hâkimiyet mücadelesine tanıklık etmiştir.

M.Ö. 1483 yıllarında yakın şarkın en güçlü devleti olarak göze çarpan Mitanniler ile Mısırlılar arasında Suriye ve Filistin hâkimiyeti mücadelesi başlamış bulunuyordu. Mitanniler, Kuzey Suriye’yi hâkimiyetleri altına almaktan başka Megiddo’ya (Leccun) kadar Kuzey Filistin topraklarını da kontrol ediyorlardı. Megiddo çevresinde yapılan savaşta Mısırlılar üstünlük sağladılar ve Galile bölgesinden hareketle Kadeş’e kadar ilerlediler. Firavun III. Tutmosis, Bekaa’dan Şeri’a kaynağına ve sahilde Sur’a kadar olan fethedilmiş bölgelere yerli prensleri tayin ettikten sonra başkent Teb’e

90

döndü91.Sonraki yıllarda Suriye ve Filistin üzerine toplam on altı sefer düzenleyen Firavun III. Tutmosis, bölgeyi Mısır hâkimiyetine almaya muvaffak olmuştur.

Firavun IV. Amenofis zamanında, Suriye ve Filistin’deki otoritesini kaybeden Mısır, bölgede Hattilerle uğraşmak zorunda kalmıştır. Bu sıralarda Anadolu’da güçlü bir otorite kuran Hattiler, Mitanni topraklarını ele geçirerek hâkimiyetlerini Kadeş’e kadar yaymış bulunuyorlardı92. Mitannilerin halefi olarak ortaya çıkan Hattiler, doğal olarak Mısır ile bölge üzerinde hâkimiyet mücadelesine giriştiler.Bölge üzerindeki hâkimiyet mücadelesi, Hatti kralı III. Hattuşil ve Mısır Firavunu II. Ramses arasında imzalanan ve bilinen eski yazılı anlaşma olan Kadeş Anlaşması’na kadar sürmüştür. Bu anlaşmayla beraber her iki devletin hâkimiyet sahası belirlenmiş ve ortak hareket etme kararı alınmıştır. Böylece Suriye’de Hatti hâkimiyeti tesis edilirken Filistin Mısır yönetiminde kalmıştır93. Sonraki dönemlerde, Mısır yönetimindeki Yahudilerin bölgeye göç etmeleri, yeni siyasi olaylara zemin hazırlamıştır.

Hz. Musa önderliğinde Mısır’ı terk eden Yahudiler, önceleri Sina Yarımadası’nda Tih sahrasına yerleşmişler fakat yaşamaya pek elverişli olmayan bu yerden daha elverişli konumdaki Filistin’e hareket etmişlerdir. Filistin’in Merom, Taberiye ve Lut gölleri bölgesine hücumlara başlayan Yahudiler bu devirde on iki klandan oluşuyorlardı. Yahudi monarşisi kurulana kadar Mavera-i Ürdün yaylalarıyla Galile’nin dağlık kesimlerinde tutunabilmişlerdi94.

Bahsedilen bu dağlık kesimler arasında muhtemelen Safed bölgesi de bulunmaktaydı. Galile’nin dağlık kesimlerini oluşturan Carmak, Karmel ve Tabor dağları, Safed’in doğal coğrafyasını oluşturuyordu. Evliya Çelebi’nin Safed için yazdığı Yahudilerin aslî vatanı ifadesi bu çerçevede anlam kazanmış gibi görünmektedir.

Burada bulunan kavimlerle amansız mücadelelere girişen Yahudiler, bir krallık kurmaya da muvaffak oldular95. İslam tarihçileri, Hz. Musa’nın vefatından sonra İsrailoğulları’nın başına geçen Yuşa’ b. Nûn’un ümmetini Arz-ı Mev’ud’a yerleştirebilmek için bölgenin yerli halkı olan Amalikalar96 ile savaştığını kabul

91

Ş. Günaltay, Yakın Şark III, s. 79-82

92

Ş. Günaltay, Yakın Şark III, s. 99-100

93

Ş. Günaltay, Yakın Şark III, s. 111

94

Ş. Günaltay, Yakın Şark III, s. 309-311

95

T. H., “Yahudiler”, İA, XIII, İstanbul, 1986, s. 340

96

etmektedirler97. Bu dönemde Yahudiler, aşağı Lotanu’yu yurt edinmiş olan Filistilerin baskısı altında kaldılar. İbrani şehirlerini birer birer ele geçiren Filistiler, her şehre bir

Nessib yani muhafız tayin ettiler. Klanlar arası mücadeleleri sona erdirip birlik kurmaya

muvaffak olan Samuel ve Saul İbrani monarşisinin temelini attılar98.Fakat kısa bir süre sonra İbraniler arasında karışıklık baş gösterdi. Bu karışıklıklar sonucunda Davud, İbrani tahtına oturarak birliği yeniden kurmaya muvaffak oldu99.

Davud’dan sonra tahta çıkan Süleyman, hükümdarlığının ilk yıllarında ihtiyatlı ve barışsever bir politika takip etmiştir. Fenike’nin Sur kralı Hiram ile bağlarını kuvvetlendirmiş ve Filistilere karşı Mısır firavunlarıyla anlaşma yoluna gitmiştir. Konumunu güçlendiren Süleyman ticaret ağları kurarak İbrani ülkesini bayındır hale getirmiş ve başka toplumlar tarafından tanınmasını da sağlamıştır100.

Süleyman’ın son yıllarında kuzey kabileleri Jeroboam adlı bir kişinin önderliğinde ayaklanmıştı. Süleyman’dan sonra tahta geçen Roboam devrinde kuzey kabileleri Sichem’de (Nablus) toplandılar. Roboam’ın tavrı neticesinde toplantı dağıtıldı ve kuzeydeki on kabile isyan ederek ayrıldılar. Kendilerine Jeroboam’ı kral seçen kuzey kabileleri İsrail krallığını kurdular101. Roboam’a sadık kalan diğer iki kabile ise Yahuda adıyla diğer bir krallığı teşkil ediyordu102.

Krallığın ikiye ayrılmasından sonra bölge üzerinde varolan baskı daha da arttı. Bu fırsatı değerlendirmek isteyen Mısır firavunu I. Şeşonk, Filistin’e hücum ederek Kudüs’ü ele geçirdi. Daha sonra ileri harekâtını Galile’ye kadar yayan Şeşonk birçok yeri de yağma etti103. Fakat Mısır hâkimiyeti bölgede kalıcı olmadı. Yahuda krallığı üzerinde emelleri olanİsrail kralı Pekakh, Suriye kralı Razin ile ittifak kurarak, Yahuda kralı Akhaz üzerine yürüdü. Akhaz, Kudüs’ü kurtarmak için Süleyman mabedindeki altınları Asur kralı III. Tiglatpalasar’a göndererek yardım istedi. Bu yardım talebi üzerine Asur orduları İsrail topraklarına girerek şehirleri tahrip ettiler. Pekakh, muhasarayı kaldırarak geri dönmek zorunda kaldığı gibi Asurlulara vergi vermeyi de kabul etti. Fakat,Pekakh’tan sonra tahta çıkan Osee, Mısırlılardan sağladığı desteğede

97

Ahmet Suphi Furat, “Yûşa”, İA, XIII, İstanbul, 1986, s. 443-444

98

Ş. Günaltay, Yakın Şark III, s. 312-313

99

Ş. Günaltay, Yakın Şark III, s. 315-323

100

Ş. Günaltay, Yakın Şark III, s. 324

101

Ömer Faruk Harman, “İsrâil (Benî İsrâil)”, DİA, XXIII, İstanbul, 2001, s. 194

102

Ş. Günaltay, Yakın Şark III, s. 331; Philip K. Hitti, History of Syria, İncluding Lebanon and Palestine, London, 1951, s. 191-192

103

güvenerek bu vergiyi vermeyi reddedince, o sıralarda Asur kralı olan V. Salmanasar, Samariye’yi muhasaraya başladı104. Üç yıl dayanabilen şehir, Asur kralı II. Sargon zamanında ele geçirildi ve İsrail krallığı tarihe karışmış oldu105. Kısa süre sonra bölgeye atanan Asur valisine isyan eden halkı bastırmak için II. Sargon M.Ö. 720’de tekrar bölgeye gelerek Asur hâkimiyetini yeniden tesis etti106.

Asur krallığının bölgede sukût etmesinden sonra bir güç olarak ortaya çıkan Babilliler, büyük kralları Buhtunnasr (Nabukadnazer) zamanında, Mısır kuvvetlerini kati bir hezimete uğratıp bölgede hâkimiyetlerini tesis ettiler107.

Buhtunnasr, hükümdarlığının ilk yıllarında Firavun II. Nechao’yu Kargamış’ta yenerek Mısır’a kadar takip etti108. Bu arada Suriye ve Filistin’i de yönetimi altına aldı. Suriye ve Filistin prensleri, Mısır ile ittifak ederek direnmeye çalışmışlarsa da, bu teşebbüs Mısır ile Kudüs’ün zaptı ve Yahudilerin Babil’e sürülmesiyle sonuçlanmıştır109. Fenikelilerin elinde bulunan Sur şehri ise, Buhtunnasr tarafından on üç yıl kuşatıldıktan sonra M.Ö. 572’de ele geçirilmiştir110.

M.Ö. 539 yılından itibaren Babil ve Ninova’yı ele geçiren Persler, bölgenin tek hâkimi haline geldiler. Asur ve Babil hâkimiyetleri döneminde sürgün edilen Yahudiler, Pers kralı Kiros (II. Keyhüsrev) tarafından affedildiler. Böylece Filistin’e dönmeye başlayan Yahudiler, Perslere bağlı hahamların idare ettiği teokratik bir satraplık haline geldiler111. Persler zamanında Suriye, Filistin ve Kıbrıs, Abar Nahara Satraplığını oluşturuyordu112. Bu durum Büyük İskender’in bölgeye girişine kadar devam etti.

Büyük İskender, Issus Savaşı sonrası Pers İmparatorluğuna son vererek geniş bir imparatorluk kurmaya muvaffak olmuştur. Fakat İskender’in kurduğu büyük imparatorluk onun ölümüyle yıkılmış, Diyadoklar denilen generalleri ayrı ayrı devletler kurmuşlardır113.Bu devletlerden Mısır’da kurulan Ptolemeler ile Yakın Doğu’da hâkimiyetini tesis eden Selevkoslar arasında Filistin, nüfuz mücadelesine sahne

104

Ş. Günaltay, Yakın Şark III, s. 341-342

105

T. H., “Yahudiler”, İA, XIII, İstanbul, 1986, s. 340

106

Ş. Günaltay, Yakın Şark III, s. 341-342

107

Ş. Günaltay, Yakın Şark III, s. 353

108

Ömer Faruk Harman, “Buhtunnasr”, DİA, VI, İstanbul, 1992, s. 381

109

B. Carra de Vaux, “Buhtunnasr”, İA, II, İstanbul, 1979, s. 774-77

110

P. K. Hitti, History of Syria, s. 144

111

Ş. Günaltay, Yakın Şark III, s. 363-369

112

P. K. Hitti, History of Syria, s. 220

113

olmuştur. Bu mücadeleler sonucunda Selevkos kralı III. Antiokhos, Filistin’i Ptolemelerden alarakbölgede hâkimiyetini tesis etmiştir114.

Selevkoslar zamanında Suriye bölgesi dördü kuzeyde ve dördü de güneyde olmak üzere toplam sekiz satraplığa ayrılmıştı. Bunlardan Coele-Syria (Şam, Lübnan ve Fenike), Galile ve Samaria, Ürdün ve İdumea ile Judea güney satraplıklarını oluşturuyordu115.

M.Ö. 167’de Yahudiler, Selevkoslara karşı bir hahamın önderliğinde isyan ettiler. İsyan hahamın oğlu Judas Makhabe’nin komutasında, M.Ö. 162 yılına kadar devam etti ve isyancılar Selevkosları Filistin’den çıkarmaya muvaffak oldular. Judas’ın kardeşi Jonathan, Selevkoslarla mücadeleye devam ederken diğer kardeşi Simon

Asmoni hanedanını kurdu116. M.Ö. 141’de Selevkos kralı II. Demetrius Nicator, Simon’un bağımsızlığını onayladı117. Yafa ve Akka’yı ele geçiren Simon’dan sonra oğlu Jean Hırkan devletin sınırlarını Davud zamanındaki kadar genişletti. Kral Aristobul zamanında ise Galile bölgesi ele geçirildi118. Josephus, Aristobul için başına taç giyen ilk gerçek kral (put a diadem on his head) ifadesini kullanır119. Çok geçmeden Anadolu’yu ele geçiren Romalılar, bölgede görülmeye başladılar.

M.Ö. 65 yılında Pompeius, generallerinden Scorus’u Filistin’i hâkimiyeti altına alması için bölgeye gönderdi. Scorus bölgeyi tam yetkiyle iki yıl kadar idare etti. Yahudilerin ellerinde bulunan bir kısım yerler ele geçirildiği gibi Suriye’de birinci konsül olan Cabinius, Yahuda memleketini beş parçaya böldü. Bu sayedeCabinus, krallık müesseselerini yıkarak yerine bir aristokrat oligarşisi kurmayı amaçlıyordu. Yahuda devletinin başında bulunan kral II. Hırkan yönetimi elinde tutuyor gibi görünmekle beraber iktidar aslında Antipator’un elindeydi. Sezar, hizmetleri karşılığında Antipator’u Yahuda Procurateur’u tayin etti. Ayrıca, Antipator’un büyük oğlu Faselus’u Kudüs, küçük oğlu Herod’u ise Galile valiliğine atadı. Böylece Yahudi

Asmoni hanedanının krallığı Antipator ve oğullarının eline geçmiş bulunuyordu. Bu

durum karşısında Asmonilerin veliahtı Antigon, İranlıların yardımıyla tekrar tahta çıkmaya teşebbüs etti. İranlılar, Filistin topraklarını istila ve Kudüs’ü yağma ederek II.

114

Ş. Günaltay, Yakın Şark III, s. 372

115

P. K. Hitti, History of Syria, s. 267

116

Ş. Günaltay, Yakın Şark III, s. 376-377

117

P. K. Hitti, History of Syria, s. 245

118

Ş. Günaltay, Yakın Şark III, s. 377

119

Hırkan’ı esir aldılar. Antigon halk tarafından kral ilan edildiği sırada Herod Mısır’a kaçmış bulunuyordu. Herod, burada Romalılardan sağladığı destekle Filistin’e girerek Kudüs’ü muhasaraya başladı. Şehrin düşüşünden sonra bütün düşmanlarını ortadan kaldıran Herod, Roma eyaletine dönüşen Filistin’de taç giydi. Romalılar Herod’a ek olarak Galile ve Şeria ötesini de yönetme yetkisi verdiler120.

Safed ve çevresi Galile bölgesi içerisinde yer aldığından, buralara Roma adına Herod hükmediyordu. Herod bölge üzerindeki tasarrufunu ailesine bırakmak istiyor olacak ki, vasiyeti yönettiği toprakların oğullarına verilmesi yönündedir. M.S. 26 yılında Herod Antipas, imparator Tiberius adına bir payitaht tesis ettiğinde Taberiye tanınan bir yer haline geldi121.

Herod’un vasiyeti üzerine Roma imparatoru Auguste, toprakları onun oğullarına vermeyi uygun gördü. Buna göre Galile bölgesi Herod Antipas’a, kuzeydoğu toprakları Filip’e ve Gazze ile Hippos dışındaki Yahuda toprakları ise Arkhelaus’a verildi122. İmparator Caligula, Herod Antipas’ı Roma’ya ihanet suçlamasıyla Lyon’a sürünce, Galile ve Filip’in idaresinde olan yerler, Şeria Irmağı’nın batısındaki Skitopolis’in başkent olduğu Decapol’un bir parçası haline geldi. Her şehrin çevresindeki topraklar o şehrin yönetimine bırakılmıştı123. Bu sıralarda Mecde’de ortaya çıkan Hz. İsa, İbranilere kral olmak suçlamasıyla çarmıha gerildi124.

M.S. 39 yılında Filistin, imparator Caligula’nın inayetiyle Herod’un torunu I. Agrippa tarafından tek bir taç altında birleştirdi. I. Agrippa öldükten sonra bölge bir süre yine bir Procurateur tarafından idare edildiyse de imparator Neron, I. Agrippa’nın oğlu II. Agrippa’ya Galile ve çevresi ile Taberiye’yi yönetme yetkisi verdi125.

Sonraki dönemlerde bölgedeki Procurateur’lerin zalimane tavırları sonucu Filistin’de Roma’ya karşı bir ayaklanma baş gösterdi. İmparator Neron, sonradan imparator olacak olan Vespasianus’u isyanı bastırmak için Filistin’e gönderdi. Galile bölgesindekiisyanı bastıran Vespasianus, Kudüs’ü muhasaraya hazırlanırken imparatorluğa seçildiğinden, bu görevi oğlu Titus’a bırakarak Roma’ya döndü. Titus,

120

Ş. Günaltay, Yakın Şark III, s. 378-381; P. K. Hitti, History of Syria, s. 281-284

121

F. Buhl, “Taberiye”, İA, XI, İstanbul, 1979, s. 599

122

Ş. Günaltay, Yakın Şark III, s. 383

123

Ş. Günaltay, Yakın Şark III, s. 384

124

Ş. Günaltay, Yakın Şark III, s. 385; Gregory Abû’l-Farac (Bar Hebraeus), Abû’l-Farac Tarihi I, (Süryaniceden İngilizceye çeviren: Ernest A. Wallis Budge, Türkçeye çeviren: Ömer Rıza Doğrul), Ankara, 1999, s. 121

125

Kudüs’ü kanlı bir şekilde ele geçirdiği gibi Yahudiler sürgün edildiler. Bu tarihten itibaren artık Filistin’de tam anlamıyla Roma idaresi kurulmuş oldu126.

Roma-Bizans idaresinde kalan bölgeye Syria Palestina adı veriliyordu127. Filistin ise, Palestina Prima ve Palestina Secunda olarak iki idarî kısma ayrıldı. Filistin’in kuzeyini ve Galile bölgesini içine alan kısım, başkent Scythopolis (Baysan) olmak üzere Palestina Secunda olarak adlandırıldı128.

Sâsânîler, imparator Phokas döneminde Suriye ve Filistin’i işgal edene129 kadar bölge Roma-Bizans idaresinde kaldı. Bizans imparatoru Herakleios, Sâsânîlerin ana ordusunu 627’de Ninova’da kesin bir yenilgiye uğratınca yapılan anlaşmayla içlerinde Suriye ve Filistin’in de bulunduğu kaybedilmiş topraklar geri alındı130. Bu tarihten sonra güneyde bir güç olarak ortaya çıkan İslam Devleti ile mücadelelere başlayan Herakleios, bölgeyi bir daha alamamak üzere kaybetti.