• Sonuç bulunamadı

3 8 YAPILANDIRMACI ÖĞRENME YAKLAŞIMI AÇISINDAN TARİHSEL DÜŞÜNMENİN GELİŞİMİ

İlköğretim okullarının büyük çoğunluğunda yaşanan eğitim temelli sorunların sebebi olarak, nesnelci-pozitivist eğitim politikalarının benimsenmiş olması görülmektedir. Bilgiyi keşfetme çağında ve bunun için oldukça istekli olan bireyleri sıralara mahkum etmek, öğretmenin mutlak hakimiyetine dayanan bir eğitim sistemini benimsemek, aktif olması gereken bireyleri pasifleştirmek, bu sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Yapılandırmacı eğitim politikalarının benimsendiği bilgi toplumunda bu sorunların fazla yaşanmadığı görülür. Bu eğitim sisteminde öğrenci aktif bizzat eğitim öğretim ortamının içerisinde yer alır. Bilgi toplumlarında bireylerin, yaşadıkları sosyal ve kültürel ortamı anlamaları, eleştirmeleri, değiştirmeleri egemen yapı içerisinde dönüştürücü ve yaratıcı bireyler olarak yetişmeleri beklenmektedir.

Bilgi toplumlarında eğitim politikaları, günün koşullarına bağlı olarak sürekli bir değişim içerisindedir. Bu sebeple eğitim reformunun amacına ulaşabilmesi için okulları yeniden yapılandırmak, öğretimi ise yapılandırmacı kurama dayandırmak ve programlar ile teknolojinin birleştirilerek bütünleştirilmesi önerilmektedir (Şimşek, 2007: 53). Günümüzde, bireylerden, bilgi tüketmekten çok bilgi üretmeleri beklenmektedir. Çağdaş dünyanın kabul ettiği birey, kendisine aktarılan bilgileri aynen kabul eden, yönlendirilmeyi ve biçimlendirilmeyi bekleyen değil, bilgiyi yorumlayarak anlamın yaratılması sürecine etkin olarak katılanlardır (Yıldırım ve Şimşek, 1999: 9).

Yapılandırıcı öğrenme yaklaşımı, Piaget ve Vygotsky’nin görüşlerine dayalı olarak iki temel grupta incelenmektedir. Bunlar, bilişsel ve sosyal yapılandırıcılıktır (Yager, 1995). Bilişsel yapılandırıcı öğretim stratejisi Piaget’in kuramına dayalıdır, günümüzde von Glasersfeld ve Fosnot tarafından desteklenmektedir. Bu bakış açısı bireyin yapılandırıcı etkinliğini vurgulamaktadır. Öğrenme, bireyin beklentisi karşılanmadığında oluşur; bireyin beklentisi ve karşılaştığı durum arasındaki çelişki çözümlendiğinde denge oluşur ve bilişsel ilerleme gerçekleşir.Ancak Piaget’in Bilişsel gelişim aşamalarıyla ilgili ortaya attığı görüşlerinin tarihsel düşünmenin gelişim aşamalarına uygun düşmediği özellikle son çeyrek asırda yapılan uygulamalı araştırmalarla ortaya konulmuştur. Bu çalışmalar ve savundukları düşünceler aşağıda daha detaylı bir şekilde değerlendirilmeye çalışılmıştır.

Sosyo-kültürel yaklaşımı savunan sosyal yapılandırıcılar ise, bilişin sosyal ve kültürel ortamdaki etkileşimi üzerinde durmaktadırlar. Bu yaklaşımın savunucularından Vygotsky, Leontev ve Bakhtin’e göre, bu yaklaşım bilişin sosyal yapısını incelemektedir ve öğrenme diğer bireylerle paylaşılan etkinlikler sırasında oluşmaktadır (Duffy ve Cunningham, 1996).

Yapılandırmacılık akımının son yıllarda ilgi görmesi, pek çok nedene dayandırılmaktadır. Özellikle geleneksel sınıf ortamında öğrenme ezber şeklinde bilginin tekrar edilmesi esasına dayanırken, yapılandırmacı öğrenmede bilgi transfer edilerek birey tarafından yeniden özgün bir şekilde anlamlandırılır. Ancak bilginin yapılandırılabilmesi için önceden öğrenilmesi temel şarttır.

Bilgiyi yapılandırma, bireyin geliştirdiği bilişsel organizasyonun kendine uygun objeler ve olaylarla karşılaştığı zaman onlarla etkimesiyle gerçekleşir. Öğrenciler kendi meraklarını uyandırarak ve bireysel ilgilerini soru sorma, araştırma ve keşfetmeyle ateşleyerek kendi kendilerinin motive edicisidirler. Bu metotta nesnellik terk edilmekte v bilginin keşfedilmek yerine yeniden yorumlandığı ortaya çıkarılmak yerine oluşturulduğu savunulmaktadır (Yıldırım ve Şimşek, 1999:20).

Psikolog Graham Hendry (1996), tarih öğretmenlerini de yakından ilgilendiren bir dizi yapılandırmacı ilkeyi dile getirmiştir:

¾ Bilgi; sanat eserlerinde, belgelerde, bilgisayar dosyalarında ya da yazı tahtalarında değil, insanların zihinlerinde var olur. Başka bir deyişle, bilginin yorumlanması ve aktarımı tarih öğretiminde anahtar süreçtir.

¾ Farklı öğrenciler, kendi bilgi ve deneyimlerine bağlı olarak farklı farklı anlamlar türetirler.

¾ Sahip olunan bilginin değişmesi, öğrenci yalnız başına iken gerçekleşecek bir iş olmayıp, öğrenci ile öğretmenin bilgi dünyaları arasındaki etkileşim neticesinde gerçekleşir.

¾ Bilgi asla kesin değildir. Bütün yorumlar ve çıkarımlar zamanla değişirler. Bu ilkeler, tarih öğretiminin değişen yapısına son derece uygundurlar. Giderek küreselleşen dünyada öğretmen, bilgiyi dikte ettiren değil, bir rehber ve yol gösterici olmalıdır. Bu yeni yaklaşıma göre, tarihsel bilginin değişen yapısı öğrenciler için giderek daha anlaşılır olmakta, bu nedenle de okul dışındaki dünyanın karmaşık yapısını çok daha iyi anlayabilmektedirler (www.dest.gov.au).

Yapılandırmacı öğrenme kuramı öğrenenlere temel bilgi ve becerilerin kazandırılması gerektiği görüşünü inkar etmez, fakat eğitimde bireylerin daha çok düşünmeyi, anlamayı kendi öğrenmelerinden sorumlu olmayı ve kendi davranışlarını kontrol etmeyi öğrenmeleri gerektiğini vurgular. Bu sebeple yapılandırmacı kuramın temelinde başkalarının bilgilerini olduğu gibi bireylere aktarmak yerine, insanların kendi bilgilerini yine kendilerinin yapılandırması gerektiği görüşü yatar nitekim bu durum bilginin doğasının bir gereği olarak görülür. Bu anlamda yapılandırmacı

öğrenme kuramına göre öğrenme edilgen bir alma süreci olmayıp etkin bir anlam oluşturma sürecidir. Öğrenme kavramsal bir değişmeyi içerir ve çevresel olanaklara göre biçimlenir (Saban, 2002:127-167).

Yapısalcı sınıflarda öğrenme, işbirliği ve sosyal bir yapı içinde gerçekleşmektedir. Brooks ve Brooks (1993)’a göre, eğitim ortamının düzenlenmesi sınıf içi aktivitelerin yorumlanmasında öğrencileri cesaretlendirmektedir. Onlara göre yapılandırmacı ortam şu şekilde olmalıdır;

— Yapılandırmacı ortamlarda sıkıcı programlara bağlı kalmaz, öğrencileri serbest bırakır ve öğrencilerin düşüncelerine odaklanır.

— Yapılandırmacı ortam öğrencilerin ilgi duyduğu konuları takip etmesi, bağlantılar kurması fikirleri yeniden formüle etmesi ve eşsiz sonuçlara ulaşması için öğrencilerin elinde olağanüstü bir güçtür.

— Yapılandırmacı ortam, gerçeğin bir yorum konusu olduğu ve çoklu bakış açılarının var olduğu karmaşık bir dünyada öğrencilerle önemli mesajları paylaşılmasına katkı sağlar.

Willis, Stephens ve Matthwl’ye göre (Akt. Rice, Wilson, 1999) yapısalcı sınıfta öğrenme öğrencilerin arasında ve öğretmenlerle işbirliği vasıtasıyla desteklenir. Yüksek düzeyde düşünme ve problem çözmenin cesaretlendirildiği; öğretmen konuyu öğrencinin yaşantısıyla ilişkilendirir; öğrencilerin kendi bilgilerinin oluşturmasına izin verilir ve doğru veya yanlış cevapların tekrarlanmasından kaçınılır ve öğretmen kolaylaştırıcı ve rehber olarak davranırlar. Birçok yapısalcı teoriler basitçe doğru cevabın verilmesi yerine araştırma yoluyla öğrenme üzerine vurgu yaparlar.

Yapılandırmacılığın ilkelerini tarih öğretimiyle ilişkilendiren bazı araştırmacıların görüşleri ise şu şekilde yansımıştır. Rogers, tarihin nasıl spiralleştirilebileceğini, tarihi temel düşüncelerden bir olan “kanıt”(evidence) bağlamında ele almıştır. Böylece, spiral program yaklaşımı, çocuğun tarihsel kaynakları kullanabileceği olasılığını da yükseltmiştir( Rogers, 1978:28). Copeland’a göre ise (1998), tarih öğretiminde kanıtın sorgulanabilme yeteneğinin olması

yapısalcı yaklaşım için önemli faktörlerden biridir. Birinci elden kaynakların örnek materyal olarak kullanılması sorgulamanın temel olduğu gerçek madde olabilecektir. Tarihsel sorgulama yapısalcı yaklaşımın kalbidir ve kanıt hakkında sorular sormaktan oluşur.

Şekil 3

Yapısalcı Bir Modelde Anahtar Öğeler

(Kaynak: Copeland,1998)

Copeland yapılandırma sürecini şu şekilde ifade etmiştir. “Geçmişe şimdi ulaşmak mümkün değildir. Geçmişe ait tarihsel ve arkeolojik kanıtlara ulaşabiliriz. Bu erişim eşya, nesne, binalar, belgeler, resimler vb. birincil kaynaklarla sağlanabilir. Bu şekilde görülen kanıta sorular sormak yoluyla geçmişteki yaşam hakkında çocuğun zihninde yapılandırmasına yardımcı olur”(Copeland, 1998).

Copeland, birinci elden kaynaklar kullanarak geçmişin yapılandırılmasını aşağıdaki şekil 4’te açıklamıştır. Burada tarihsel kanıt geçmişe çocuğun zihni arasıdaki bağlantıyı sağlamaktadır. Tarihsel kanıt ancak sorularla konuşturulabilir. Böylece etkinliklerle desteklenen yapılandırmanın son aşamasında yorumlanan kanıta dayalı değerendirmeler ve bilgiler oluşur.

Yorumlama Bilgi ve Anlama Kronoloji

Yapı Tarihsel sorgulama

Şekil 4

Birinci Elden Kaynakları Kullanarak Yapılandırma

(Kaynak: Copeland,1998)

Yapılandırmacı yaklaşıma göre tarih dersleri için gerekli mekanlardan biri tarih laboratuarları ya da odalarıdır. Daha 1935'de İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, “Tarih ve Terbiye” adlı eserinde tarih odasından söz etmiş ve bu odanın neler içermesi gerektiğini yazmıştır. Günümüzde ciddi bir yer edinen “tarih yapma” (doing history) ya da yaparak yaşayarak öğrenme (learning by doing) anlayışını Baltacıoğlu daha 1930’larda savunmuştur. Bugün de tarih laboratuvarı, sadece çocuklara film ve CD’lerin gösterildiği bilgisayarların ve internetin yer aldığı bir yer olarak

Geçmiş olaylar Tarihsel ve arkeolojik kanıt Anahtar soru Çocuğun zihninde yapılanma Etkinlik

İletişim ve yorumlama Değerlendirme

algılanmaktadır. Aslında burası, çocukların bunlar yardımıyla birinci elden kaynakların kopyalarına dayalı olarak tarihi "bir tarihçi gibi" çalışarak, yeniden yazdıkları ve ürün ortaya koydukları bir odadır.

Ata, askeri okullarda Atatürkçülük sınıfları olduğunu ve bu sınıflarda ilgili materyallerin bulunduğunu ayrıca özel okullarda da bu tür sınıflara rastladığını, bu tür odaların resmi okullarda da yaygınlaştırılması gerektiğini ifade etmektedir (Ata, 2005: 83-84).

3. 9. OKUL PROGRAMLARINDA BİRİNCİ ELDEN KAYNAK VE KANIT

Benzer Belgeler