• Sonuç bulunamadı

4. İMAR HUKUKU GENEL ESASLARININ BELEDİYELER KAPSAMINDA

4.8. İmar Hukukunda Yer Alan Yaptırımlar

4.8.2. Yapıyla İlgili Yaptırımlar

4.8.2.7. Yapının Yıkımı

İdarenin, imar mevzuatına aykırılıkları gidermek için başvurduğu yollardan biri de yıkımdır. Yıkım, en genel ifadesi ile bir yapının ortadan kaldırılmasıdır ve aynı zamanda sonuçları itibarıyla en ağır imar yaptırımıdır. Bu nedenle yıkım en son başvurulması gereken yaptırım olmalıdır. Hem telafisinin çok güç veya imkansız olması hem de “milli servetin” yok olması sonucunu doğurması dolayısıyla başka türlü giderilmesi mümkün olan imara aykırılık hallerinde yıkım kararının alınabilmesi mümkün değildir. Kanun koyucu da bu hususları göz önünde bulundurarak yıkım kararı alınmadan önce yapı sahibine yapısını hukuka uygun hale getirebilme imkanı tanımıştır (Gök, 2010).

Yıkma son aşamada verilecek bir karardır. Yıkım aşamasına gelinceye kadar yapının imar kurallarına uygun duruma getirilmesini sağlayıcı önlemler alınması gereklidir. Yıkmada olaya özgü inceleme yapılmış olmalıdır. İnceleme, yapının kentleşme ve imar kurallarına uygun olup

olmadığının araştırılması gerektirir. İnceleme tam yapılmalı ve hukuka aykırılığın giderilemez olup olmadığı araştırılmalıdır (Akıllıoğlu, 1983).

Yıkım kararı idarenin birel-koşul işlemlerindendir. Yıkım kararı sonucunda yıkım eyleminin uygulanması ise yıkım kararının icrası olup idari işlem niteliğindedir. Yıkım kararına dayanmadan gerçekleştirilen yıkım, idari bir eylemdir. Yapıların yıkılabilmesi için idarenin bir kararına gereksinim duyulmaktadır. İdari bir karara dayanmayan yıkım istisnai niteliktedir.

Genellikle yıkım, önceden idarenin karar alıp bunu uygulaması sonucunda gerçekleşmektedir (Yılmaz, 2002).

Temelinde bir işlem olmaksızın gerçekleştirilen yıkımın ise idari eylem ya da idare tarafından gerçekleştirilen haksız fiil olarak nitelendirilmesi mümkündür. Ancak, bir idari işleme dayanmayan yıkımın, hangi durumda idari eylem hangi durumda haksız fiil sayılacağını kesin olarak söylemek mümkün değildir. İdari yargılama usulü çerçevesinde idari eylem kavramı, bir idari işlemin uygulaması niteliğinde olmayan ve idari işlemlerle bağlantısı bulunmayan eylemleri ifade eder. Bu çerçevede mevzuatımızda idareye bir karar alınmasına gerek olmaksızın doğrudan yıkım yetkisinin verildiği hallerde –örneğin Gecekondu Kanunu 18’inci maddesi- yıkımın, idari eylem şeklinde ortaya çıktığı söylenebilir (Gök, 2010).

Yıkıma ilişkin özel kanunla atfedilen özel bir düzenleme yoksa genel kanun niteliğindeki İmar Kanunu’ndaki hükümler uygulanacaktır. Yani özel bir kanunda doğrudan yıkıma ilişkin bir hüküm mevcut değilse, yine İmar Kanunun 32’nci maddesindeki yıkıma ilişkin hükümler uygulanacaktır. Eğer yıkıma ilişkin özel bir kanundaki düzenlemede İmar Kanunu’na değil de imar ve şehircilik kurallarına atıf yapılmışsa, bu alanda genel kanun niteliğinde olan İmar Kanunu’na atıf yapılmış sayılacağından, yine İmar Kanunu’nun 32’nci maddesi uygulama alanı bulacaktır (Yasin, 2009).

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32’inci maddesine göre yapı tatil zaptı düzenlenerek aykırılık belirlenen yapının sahibi tebliğ tarihinden itibaren en çok bir ay içinde yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mühürün kaldırılmasını istemelidir. Aksi takdirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı

yapı sahibinden tahsil edilir. Yapı tatil tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren bir ay içinde yapı sahibi tarafından yapının ruhsata uygun hale getirilmediğinin veya ruhsat alınmadığının ilgili idaresince tespit edilmesine rağmen iki ay içinde hakkında yıkım kararı alınmayan yapılar ile hakkında yıkım kararı alınmış olmasına rağmen altı ay içinde ilgili idaresince yıkılmayan yapılar, yıkım maliyetleri döner sermaye işletmesi gelirlerinden karşılanmak üzere Bakanlıkça yıkılabilir veya yıktırılabilir. Yıkım maliyetleri %100 fazlası ile ilgili idaresinden tahsil edilir.

Bu şekilde tahsil edilememesi halinde ilgili idarenin 5779 sayılı Kanun gereğince aktarılan paylarından kesilerek tahsil olunur. Tahsil olunan tutarlar, Bakanlığın döner sermaye işletmesi hesabına gelir olarak kaydedilir.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 39’uncu maddesinde genel güvenlik ve asayiş bakımından tehlike arz eden yapıların yıkımı düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; tehlike arz eden yapıların sahiplerinin adrese dayalı nüfus kayıt sistemindeki adreslerine tehlike derecesine göre bunun izalesi için belediye veya valilikçe üç gün içinde tebligat yapılır. Yapı sahibine bu şekilde tebligat yapılamaması hâlinde bu durum tebligat yapan idarenin internet sayfasında 30 gün süre ile ilan edilir ve tebligat varakası tebliğ yerine kaim olmak üzere tehlikeli yapıya asılır ve keyfiyet muhtarla birlikte bir zabıtla tespit edilir. Malik dışında binada ikamet amacıyla oturanlara da ayrıca tahliye için tebligat yapılır. Tebligatı veya ilanı müteakip 30 günü geçmemek üzere ilgili idarece belirlenen süre içinde yapı sahibi tarafından tehlikeli durumun ortadan kaldırılmaması hâlinde, tehlikenin giderilmesi veya yıkım işleri belediye veya valilikçe yapılır ve masrafı %20 fazlası ile yapı sahibinden tahsil edilir. Alakalının fakruhali tevsik olunursa masraf belediye veya valilikçe bütçesinden karşılanır. Tehlike durumu o yapı ve civarının boşaltılmasını icap ettiriyorsa mahkeme kararına lüzum kalmaksızın zabıta marifetiyle derhal tahliye ettirilir.

3194 sayılı İmar Kanunu’nda yer alan yıkıma ilişkin hükümler incelendiğinde büyükşehir belediyelerinin yıkım kararı alma yetkisinin bulunmadığı görülmektedir. Ancak ilerleyen bölümlerde daha detaylı değineceğimiz 5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu’nun 11’inci maddesine göre; büyükşehir belediyesi tarafından belirlenen ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapılar, gerekli işlem yapılmak üzere ilgili belediyeye bildirilir. Belirlenen imara aykırı uygulama, ilgili belediye tarafından üç ay içinde giderilmediği takdirde, büyükşehir

belediyesi 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32 ve 42’nci maddelerinde belirtilen yetkilerini kullanma hakkını haizdir.

775 sayılı Gecekondu Kanunu’nun 18’inci maddesine göre; bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra, belediye sınırları içinde veya dışında, belediyelere, Hazineye, özel idarelere, katma bütçeli dairelere ait arazi ve arsalarda veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde yapılacak, daimi veya geçici bütün izinsiz yapılar, inşa sırasında olsun veya iskân edilmiş bulunsun, hiçbir karar alınmasına lüzum kalmaksızın, belediye veya Devlet zabıtası tarafından derhal yıktırılır. Yıkım sırasında lüzum hâsıl olduğunda, belediyeler ilgili mülkiye amirlerine başvurarak yardım isteyebilirler. Mülkiye amirleri, Devlet zabıtası ve imkanlarından faydalanmak suretiyle, izinsiz yapıların yıkım konusunda yükümlüdürler.

Danıştay 6. Dairesinin, 08.02.2006 tarihli, E.2005/3790, K. 2006/395 sayılı kararında 775 sayılı Gecekondu Kanunu’nun 18’inci maddesinde belirtilen hükümlerin yerine getirilebilmesi için mülkiyetin kesin olması gerekmektedir.

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 9’uncu maddesine göre;

Koruma Yüksek Kurulunun ilke kararları çerçevesinde koruma bölge kurullarınca alınan kararlara aykırı olarak, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ve koruma alanları ile sit alanlarında inşaî ve fizikî müdahalede bulunulamaz, bunlar yeniden kullanıma açılamaz veya kullanımları değiştirilemez. Esaslı onarım, inşaat, tesisat, sondaj, kısmen veya tamamen yıkma, yakma, kazı veya benzeri işler inşaî ve fizikî müdahale sayılır.