• Sonuç bulunamadı

Büyükşehir Belediyesinin İmar Denetim Yetkisini Uygulama Aşamaları

6. BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNİN İLÇE BELEDİYELERİ ÜZERİNDEKİ DENETİM

6.5. Büyükşehir Belediyesinin İlçe Belediyeleri Üzerindeki İmar Denetimi

6.5.3. Büyükşehir Belediyesinin İmar Denetim Yetkisini Uygulama Aşamaları

uygulamalarını denetlemeye yetkilidir.” cümlesi ile başlamaktadır. Bu cümleden, denetim yetkisinin kullanılması için herhangi bir ön koşulun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Fakat kullanımı için ön koşul belirlenmeyen bu yetki, maddenin ikinci cümlesinde, “Denetim yetkisi, konu ile ilgili her türlü bilgi ve belgeyi istemeyi, incelemeyi ve gerektiğinde bunların örneklerini almayı içerir.” şeklinde belirtilen “inceleme” yetkisidir. Kanun koyucu, öncelikle inceleme yapma konusunda büyükşehire genel bir yetki tanımıştır. Bununla birlikte, vesayet makamı tarafından bilgi edinme hakkı kullanılırken ölçülülük prensibine uyulmalıdır. Denetimde genel bir soruşturma amacıyla değil, belli somut olaylar hakkında ve gerektiği kadar bilgi edinme düşüncesiyle hareket edilmelidir (Kent, 2006).

3030 sayılı Kanun’da da büyükşehir belediyesine inceleme yetkisi verilmişken bu inceleme yetkisinin kullanılması neticesinde görülebilecek aykırılıkların kim tarafından ve nasıl

giderileceği, büyükşehire bir yaptırım uygulama yetkisi verilip verilmediği konuları aydınlatılmamıştır. Oysa hukuk âleminde sonuç doğurması beklenen bir denetimin icrai nitelikte bir irade açıklaması niteliğinde olması gerekmektedir. Dolayısıyla 3030 sayılı Kanun döneminde büyükşehire verilen ve daha çok hazırlık işlemi ya da teftiş niteliğinde olan bu yetkilerin idari vesayet ilişkisi kurduğunu söylemek zordur. 5216 sayılı Kanun’da ise bu tereddütlerin giderilmeye çalışıldığı görülmektedir. Nitekim 11’inci maddenin ikinci fıkrasında, “Denetim sonucunda belirlenen eksiklik ve aykırılıkların giderilmesi için ilgili belediyeye üç ayı geçmemek üzere süre verilir. Bu süre içinde eksiklik ve aykırılıklar giderilmediği takdirde, büyükşehir belediyesi eksiklik ve aykırılıkları gidermeye yetkilidir.”

denilmek suretiyle, büyükşehir belediyesine kuvvetli bir yetki tanınmıştır. İkinci fıkrada tanınan yetki, birinci fıkrada düzenlenen “inceleme” yetkisi sonucu kullanılabilecek “yaptırım uygulama” yetkisidir. 5216 sayılı Kanun’da getirilen yenilik de bu noktadadır. Yukarıda değinildiği üzere, önceki düzenlemelerde de büyükşehir belediyesine ilçe belediyelerinin imara ilişkin uygulamalarını inceleme yetkisi tanınmıştı. Fakat bu inceleme sonucundaki eksiklik ve aykırılıkların nasıl giderileceği konusuna açıklık getirilmemişti. Mevcut düzenlemede büyükşehir belediyesine, ilçe belediyesinin yerine geçerek işlem yapma hakkı tanınmak suretiyle, konuya hem organik hem de fonksiyonel bakımdan açıklık getirilmeye çalışılmıştır (Akyüz, 2017).

Büyükşehir belediyesine maddenin birinci fıkrasının son cümlesinde imar uygulamalarını denetim yetkisini kullanırken kamu kurum ve kuruluşlarından, üniversiteler ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından yararlanma fırsatı verilmiştir. Büyükşehir belediyesi, ilçe belediyelerinin imar uygulamaları denetlerken, denetleme faaliyetinin amacına uygun olarak sağlıklı ve eksiksiz bir şekilde temini için teknik, sosyal ve diğer açılardan kurumlardan görüş alma, araştırma yapma, teknik rapor hazırlama gibi hususlarda yararlanabilmektedir.

Yararlanma yetkisi büyükşehir belediyesinin takdirine bağlı bir yetkidir.

11’inci maddedeki “... (denetim amacıyla) istenecek her türlü bilgi ve belgeler en geç onbeş gün içinde verilir.” hükmünde, ilçe belediyesine gereken bilgi ve belgelerin büyükşehir belediyesine bildirilmesi için on beş günlük bir süre tanındığı görülmektedir. İlçe belediyesi on beş gün içerisinde istenilen bilgi ve belgeleri büyükşehire bildirmediği takdirde ne olacağına yönelik düzenleme yoktur. Kanun’un lafzındaki “en geç” ibaresi, bilgi ve belgelerin verilmesi

için takdir edilen sürenin üst sınırı olduğunu mu göstermektedir? Bu hususa önem atfetmemizin sebebi; on beş günlük süre dolmadan büyükşehir belediyesinin, tespit ettiği eksiklik veya aykırılığın giderilmesi için ilçe belediyesine bildirimde bulunma hakkının doğmasına ve dolayısıyla üç aylık sürenin de başlamasına sebep olmasıdır. Söz gelimi; büyükşehir belediyesi kendisine gelen ruhsatsız bir yapıya ilişkin ihbar neticesinde, ilçe belediyesinden konuyla ilgili bilgi ve belgelerin verilmesini ister ve bu talebin ilçe belediyesine ulaşmasından on gün sonra, yapının ruhsatsız olduğunu tespit ettiğinden bahisle üç ay içerisinde söz konusu aykırılığın giderilmesi gerektiğine ilişkin ilçe belediyesine bildirimde bulunur. Konuya ilişkin yargıya intikal etmiş bir uyuşmazlıkla karşılaşmamakla birlikte kanaatimiz, on beş günlük sürenin üç aylık sürede olduğu gibi üst sınır olarak algılanmasına gerek olmadığı yönündedir. Çünkü on beş günlük süre dolmadan yapılacak eksiklik ve aykırılığın giderilmesi bildirimiyle yalnızca denetim sürecinin inceleme aşamasının tamamlanması söz konusu olacaktır. Bu süre dolmadan yapılacak bildirimle büyükşehir belediyesinin, ilçe belediyesinin yerine geçme yetkisini kullanmasının önü açılmış olmayacaktır. Nitekim Yasin’e (2009) göre; “büyükşehir belediyesinin yapı hakkındaki tespiti ilgili belediye açısından bağlayıcı değildir. Büyükşehir belediyesinin tespitinin yanlış veya eksik olduğunun anlaşılması durumunda, yapı hakkında işlem yapılması zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak böyle bir olasılıkta, durumun büyükşehir belediyesine bildirilmesi gerekmektedir” (Akyüz, 2017).

Büyükşehir belediyesi, ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapılar tespit ettiği veya buna muttali olduğu takdirde gerekli işlemlerin yapılması için öncelikle ilgili ilçe belediyesine bildirimde bulunmaktadır. Tespit edilen imara aykırı uygulama, ilgili ilçe belediyesi tarafından üç ay içinde giderilmezse büyükşehir belediyesi, 3194 sayılı Kanun’un 32 ve 42’nci maddelerinde düzenlenen, yapılara ruhsat verilmesi veya yıkım ve idarî para cezası uygulanmasına ilişkin yetkileri kullanabilecektir. Ancak yapılan bildirimin içeriği bu yetkiyi kullanabilmek adına önem arz etmektedir. Danıştay 14. Dairesi’nin, 22.04.2014 tarihli, E.

2012/5772, K. 2014/5070 sayılı kararında “Büyükşehir Belediyesince ilçe belediyesine bulunan bildirimin yapıldığı aşamada işleme konu yapıların imar mevzuatına aykırı olduğuna yönelik bir belirleme yapılmamış olduğundan, söz konusu yapıların ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı olup olmadığının araştırılması ve aykırılık var ise gerekli işlemlerin yapılması gerektiğini belirten yazının 5216 sayılı Kanun’un 11’inci maddesinin üçüncü fıkrası anlamında bir bildirim

süre ancak somut bir tespitin ilçe belediyesine bildirildikten sonra başlayacaktır. Esasen, 3194 sayılı Kanun uyarınca ilçe belediyelerine verilen bu yetkiler büyükşehir belediyesi tarafından kullanılabilmekte ve bu şekilde imar düzeni bağlamında sağlıklı, düzenli ve planlı bir yerleşmeyi tehdit edebilecek muhtemel imara aykırı uygulamalar (kaçak yapılaşma) ile daha etkin mücadele edilebilmektedir.

İmar denetim yetkisinin kullanımı sonucu büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasında gerçekleşen idari vesayet ilişkisi, yalnızca bu iki idare bakımından hukuki sonuçlar doğurmayacaktır. Bilakis; denetim yetkisi sonrası uygulanacak yaptırımlar, bizzat üçüncü kişiler bakımından etkisini gösterecektir. Bu da yetkinin hukuka aykırı biçimde kullanılmasına ya da yetkinin kullanımının ihmal edilmesi sonucu oluşan zararlara ilişkin açılabilecek iptal ve tam yargı davalarında üçüncü kişiler bakımından dava ehliyeti sağlamaktadır. Diğer bir ifadeyle; 11’inci maddede düzenlenen imar denetim yetkisinin ilk iki aşaması olan İnceleme ile Bildirimde Bulunma ve Makul Süre Tanıma aşamaları iki mahalli idare arasında gerçekleşirken, son aşama olan Yaptırım Uygulama aşaması, bu iki mahalli idare arasındaki idari vesayet ilişkisinin hukuki bir sonucu olarak, büyükşehir ile üçüncü kişiler arasında gerçekleşmektedir.

11’inci maddede büyükşehir belediyesine verilen yerine geçme yetkisi yalnızca İmar Kanunu 32 ve 42’nci maddelerinde düzenlenen yaptırımlar ile sınırlandırılmıştır. Bu maddelerdeki yaptırımların dışında büyükşehir belediyesi bir yaptırım uygularsa kendisine 11’inci maddede verilen denetim yetkisinin sınırlarını aşmış olacaktır.

11’inci maddenin büyükşehire yerine geçme suretiyle kullanma imkanı getirdiği bu yaptırım usulü, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32’nci maddesinde düzenlenmiştir. Düzenlemeye bakıldığında, yaptırım sürecinin tek bir işlem yerine kademeli bir biçimde birden fazla işlemden oluştuğu görülmektedir. Önemle belirtilmelidir ki; 11’inci maddedeki aşamalar yalnızca yerine geçme yetkisinin kullanılmasının doğurucu zeminini oluşturmaktadır. Bu aşamalar tamamlandığında, büyükşehire doğrudan 32’nci maddede öngörülen yıkım yetkisi tanınmamaktadır. Çünkü 32’nci madde de kendi içerisinde birtakım usuller öngörmektedir ve vesayet makamının yıkım yetkisini kullanabilmesi için bu usulleri gerçekleştirmesi gerekmektedir. 11’inci maddedeki aşamalar tamamlandığında, artık büyükşehir belediyesinin