• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: KURAMSAL ÇERÇEVE

1.1. Yaşlanma ve Yaşlılık

1.1.4. Yaşlılık Döneminde Karşılaşılan Sorunlar

Yaşlanma, tüm dünya ülkeleri için evrensel ve her geçen gün önemini arttıran bir gerçektir. Yaşlılık oranları artan tıp teknolojisi sayesinde toplumumuzda en hızlı artan yaş grubu olmaktadır. Artan yaşlılık oranları beraberinde birçok sorunu getirmektedir. Sağlık sorunları, aile ve arkadaşların kaybı, barınma, ulaşım, statü kaybı, erken emeklilik, aile bireylerinin ve arkadaşlarının kaybı, kent planlamasından kaynaklı ulaşım problemleri, suç mağduru olma, cinsellik, yetersiz beslenme ve depresyon gibi duygusal problemler bu sorunların bir kısmını teşkil etmektedir. Tüm bu sorunların en başında ise yaşlı yoksulluğu yer almaktadır.

Koşar (1996: 7)’ a göre ise, yaşlılık döneminde karşılaşılan ekonomik sorunlara ek olarak; sağlık sorunları, psikolojik sorunlar, sosyal ilişkilerde yaşanan sorunlar, bakım sorunları, konut sorunları, yaşlının iç dünyasına yönelmesiyle başlayan yalnızlık ve sosyal izolasyon sorunları gelmektedir.

Yaşlılık olgusunun çok boyutlu olması, yaşlı bireylerin yaşadığı sorunların kapsamını da genişletmektedir. Yaşlılık döneminde yaşanan sorunları çalışmamızın bütünlük kazanması açısından: yaşlı bireylerin yaşadığı ekonomik sorunlar, bakım sorunları, sağlık sorunları, ihmal ve istismar sorunları olarak dört ana başlık altında incelemek mümkündür.

Yaşlı nüfusun karşılaştığı en büyük sorun, aktif çalışma dönemine göre yoksun kalınan gelir ve buna bağlı olarak yaşanan ekonomik yoksulluk durumudur.

En genel anlamıyla yoksulluk bireylerin temel gereksinimlerini karşılayamama durumu olarak ifade edilir. Yoksulluğu iki farklı kategoride tanımlamak mümkündür. Dar anlamda yoksulluk, açlıktan ölme ve barınacak yeri olmama durumu iken, geniş anlamda yoksulluk; gıda, giyim, ve barınma gibi olanakları yaşamı devam ettirmeye yettiği halde toplumun genel düzeyinin gerisinde kalmayı ifade etmektedir (TÜİK, 2008: 32).

Yaşlı nüfus yoksulluktan etkilenen önemli bir risk grubunu oluşturmaktadır. Her ne kadar yoksulluğun nedeni bireylerin gösterdikleri kişisel sorumluluk ve kişisel özelliklerle ya da tamamen yapısal etmenler ve sosyoekonomik sistemle bağlantılı olsa da yaşlı yoksulluğunun başlıca nedeni, sosyal güvenlik sistemindeki eksiklikler ve dolayısıyla gelir dağılımında ki adaletsizlikler olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle kayıt dışı çalışmanın yaygın olması, sosyal sigorta uygulamasının çalışanların önemli bir bölümünü kapsam dışı bırakması, emekli aylıklarının ve yaşlı aylıklarının düşük olması yaşlı yoksulluğunun boyutunu ve bunun sonuçlarını önemli ölçüde arttırmaktadır (Karadeniz ve Durusoy Öztepe, 2013: 78).

Geliri düşük olan yaşlılar içinde yaşlı kadınlar ve birikimi olmayan, geliri ve sosyal güvenliği bulunmayan erkekler hassas durumdadır. Sağlık harcamaları ve barınma için ayrılan miktarın yüksekliği, gelirlerinin yetersiz kalmasına yol açmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2007 yılında 4 milyon 465 bin 65 yaş ve üstü nüfusun, 927. 318’i, 2022 sayılı “65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkındaki Kanun Gereği” herhangi bir sosyal güvenceye ya da gelire sahip olmadığı için aylık belirli bir ücret almaktadır. Bu kişilerin 592.326’sı kadındır. Bu durum ülkemizdeki yaşlıların dörtte birinin herhangi bir emeklilik güvencesi olmadığını ve bunların büyük çoğunluğunun kadınlar olduğunu

göstermektedir. Artık çalışamayacak duruma gelen ve çeşitli hastalıklarla karşı karşıya kalan yaşlılar sosyal güvenceden yoksun oldukları için ciddi sorunlar yaşayabilmektedir. Bu sorunların başında gelen barınma ve evde bakım gereksinimini çözebilecek sistemler ve kurumlar oldukça sınırlıdır (Elevli, 2012: 58-60).

Göz ardı edilmemesi gereken önemli faktör ise yaşlı yoksulluk oranlarında kadınların gözle görülür bir şekilde önde olmasıdır. Bu konuda yapılan sosyal politika uygulamaları da yetersiz kalmaktadır. Ayrıca Türkiye gibi gelişmekte olan ve geleneksel yapıdan gelen bir ülkede kadının daha fazla mağdur olmasına neden olmuştur.

Danış (2009: 73)’ın da belirttiği gibi sosyal güvencesizlik, düşük dul maaşları ve ortalama yaşam süresinin erkeklerden daha yüksek oranda olması ve kronik hastalıkların görülme sıklığının kadınlarda erkeklere oranla daha yüksek olması, kadınların yoksulluğu daha derinden yaşamasına sebep olmaktadır.

Gerek işverenler gerekse toplumun geneli tarafından yaşlı işçilerle ilgili birçok yanlış algı kabul görmektedir. Yaşlı işçiler daha verimsiz, daha sağlıksız, verim ve beceri kabiliyeti az, kazaya daha fazla eğilimli, zihinsel fonksiyonları daha yetersiz ve tüm bunlar çerçevesinde iş performansı daha düşük kişiler olarak algılanmaktadırlar. Bu nedenle ülkemizde yaşlı nüfus çalışma ortamından daha fazla uzak kalmakta ve yoksulluk oranı artmaktadır.

Çalışmamız açısından yaşlıların yaşadığı sorunlar arasında, ekonomik sorunlar ayrı bir yer tutmaktadır. Görüldüğü üzere, yaşlı nüfus oranları artarken, ekonomik yoksulluk oranları da artış göstermekte ve rehabilite edici bir çözüm olarak evde bakım uygulamaları daha fazla önem kazanmakta ve bu ise çalışmamız açısından bakım sorununu gündeme getirmektedir.

Korunmaya muhtaçlık kişinin sorununu çözümleyecek, kendi ve yakın çevresinin olanaklarının var olmaması ya da harekete geçmemesi halindeki zor durumun adıdır. Bu duruma düşme olasılığı yaşlılar için çok daha fazladır. İlgilenilmeyen, yalnız, terkedilmiş, yeterli beslenemeyen, fiziksel bakım ve özen görmeyen, duygusal yönden ihmal edilen hatta kötü muamele gören, ekonomik ve ruhsal yönden istismar edilen,

yalnız, evi barkı olmayan, kuytu yerlerde yaşayan, kendini ve malını koruyamayan yaşlılar genel olarak korunmaya muhtaç olarak tanımlanır (Koşar, 1996: 78).

Aile Araştırma Kurumu tarafından ülkemizde yaşlılarla ilgili yapılan çalışmalarda yaşlıların büyük çoğunluğunun aileleri tarafından bakıldığı bilgisi saptanmıştır. Ülkemizde yaşlı bakım hizmetleri eski adı ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) tarafından, yeni adı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (ASPB) tarafından yürütülmektedir. 1956 yılı itibariyle Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü kurulmuş ve yaşlılara götürülen hizmetlerin planlanması ve yürütülmesi görevinden devlet sorumlu tutulmuştur. 1983 yılında çıkarılan 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu ile yaşlı refahı ile ilgili tüm görevler doğrudan üstlenilmiştir. Yaşlı refahı ile ilgili hizmetlerden en önemlileri kurum bakım hizmetleri (huzurevi), yaşlı danışma merkezleri ve evde bakım hizmetleridir (Sertbaş ve Bahar, 2003: 27-28).

Yaşlıların büyük çoğunluğunun aileleri tarafından bakıldığı bilgisi saptanan ve yaşlılar tarafından da talep edilen bilgiler arasındadır. Koşar (1996: 78-81) çalışmasında korunmaya muhtaç yaşlıları üç ayrı bölümde ele almıştır:

1. Birinci tür korunmaya muhtaçlıkta iki önemli öğe bulunmaktadır:

a) Kişinin fiziksel, sosyal ve mental çöküşü nedeniyle öz bakımını yapamaması, dış çevreyi kontrol edememesi ve günlük yaşamını sürdürmede zorluk çekmesi, başkalarından yardım isteme gücünün olmamasıdır,

b) İçinde bulunduğu bu durumda kendisine destek verecek, kendisiyle ilgilenecek yakınlarının olmamasıdır. Bu gibi durumlarda devamlı gözetim ve denetim gereği söz konusudur.

2. İkinci tür korunmaya muhtaç grup, evsiz barksız olan ve korunmasız yerlerde yaşayan yaşlılardır.

3. Üçüncü grup, kötü muamele, ihmal ve istismara maruz kalan yaşlılardan oluşmaktadır. Ailenin mahrem alanına girmek, aile gizliliğini ihlal etme anlamına geldiği için bu gibi durumları ortaya çıkarmak zordur. Kötü muameleye maruz kalan yaşlılar da vefa, utanç veya korku nedeniyle şikayette bulunamamaktadır.

Barınma sorunlarından hemen sonra sağlık sorunları da yaşlı sorunları arasında önemli bir yer tutmaktadır. 65 yaşı geçmiş birçok bireyde kronik, fiziksel ve psikolojik sorunlar bulunmaktadır.

Yaşlı bireylerde sağlık sorunları kapsamında biyolojik sistem değişiklikleri sıkça görülmektedir. Bu değişiklerin başında; kalp-damar sistemi değişiklikleri, böbrek ve idrar sistemi değişiklikleri, sinir sistemi değişiklikleri, kas ve iskelet sistemi değişiklikleri, endokrin sistemi değişiklikleri, üreme sistemi ve hormonal sistem değişiklikler gelmektedir. Emeklilerin hemen hemen yarısı kötü sağlık koşulları nedeni ile emekliye ayrılmış kişiler olup emekliye ayrılmalarında biyolojik etkenlerin önemli bir payı bulunmaktadır. İnsanın fiziksel sağlığı yaşlılıktaki doyumlarını, rollerini ve kendi algılayışını fazlasıyla etkilemekte ve sağlığın yitirilmesi veya hastaneye yatmanın emekliler için fazlasıyla stres yarattığı bilinmektedir (Elevli, 2012: 61). Altmış beş yaş ve üzerindeki insanların %80’inden fazlasında kronik, sürekli bir fiziksel rahatsızlık ya da birkaçı bir arada bulunabilmektedir. Çalışmalar, yaşlıların ortalama olarak (3.5) hastalığı olduğunu ortaya koymaktadır. Yaşlanma ile görülme sıklığı artan hastalıkların başında demans (bunama), alzheimer, idrarı tutmada zorlanma, görme bozuklukları, işitme bozuklukları, malnütrisyon (yetersiz beslenme), osteoporoz (kemik erimesi), yürüme bozuklukları ve sık düşme, bası yaraları, uyku bozuklukları, osteoartroz (kireçlenme) gelmektedir (Yaşam Kalitesi Rehberi 2000: 23-37). Amerikan Ulusal Sağlık İstatistikleri Merkezi’nin 1985 yılında yapmış olduğu geniş tabanlı bir araştırma sonucuna göre Amerika’da yaşayan yaşlı nüfusun en çok karşılaştığı on üç kronik hastalık şu şekilde belirlenmiştir bu hastalıkların başında; kalp rahatsızlıkları, yüksek tansiyon, kan dolaşımı problemleri, felç, şeker hastalığı, solunum yolu hastalıkları, romatizma, kanser, parkinson, bilişsel gerilikler ve alzheimer, üro-genital hastalıklar, katarakt ve sindirim sistemi rahatsızlıkları gelmektedir (Beland ve Zunzunegui 1996: 59; akt., Danış, 2004: 26).

Son olarak, yaşlı bireylerin yaşadığı ekonomik, sağlık ve bakım sorunlarına ek olarak çalışmamız açısından büyük önem taşıyan istismar ve ihmal sorunu gelmektedir. İhmal ve istismar sorunu yaşlı bireylere en çok bakımını üstlenen bireyler tarafından gerçekleştirilmektedir. Bütünlük oluşturması açısından ihmal ve istismar sorununu özet bir tablo ile genel hatları çerçevesinde sunmamız mümkündür.

Tablo 4

Yaşlı İstismar ve İhmal Türleri ile Tanımlar

Tip Tanım

Fiziksel İstismar

Yaşlı bireyin güvendiği veya yaşlıya bakan birey tarafından güç kullanarak vücuda zarar verme, ağrı verme, fiziksel olarak engel olma, yetersizliğe yol açma, zorla besleme ve yatakta tutma gibi davranışlardır. Örnek olarak; tokat atma, tekme atma, itme, vurma, sarsma, dövme ya da kötü niyetle ilaç uygulama vb. davranışlar yer almaktadır.

Emosyonel/

psikolojik istismar

Yaşlının güvendiği konumda olan bakıcı birey tarafından sözel veya sözel olmayan yollarla ruhsal açıdan acı veren veya strese sokan davranışlardır. Örnek olarak; tehdit etme, küçümseme, sözel saldırı, aşağılama, gözdağı verme, utandırma, sürekli eleştirme, lakap takma, sürekli korkutma, eleştirme, zorla çevresinden ayırma vb. durumlar yer almaktadır.

Cinsel İstismar

Yaşlı bireyin isteği dışında herhangi bir türde cinsel ilişkiye girilmesi durumudur. Örnek olarak; rızası olmadan dokunma, tecavüz, zorla soyundurma, açık şekilde cinsellik içeren fotoğrafların çekilmesi vb. durumlar yer almaktadır.

Ekonomik İstismar

Yaşlı bireyin güvendiği konumda olan bakıcısı veya diğer bireyler tarafından yasal ve yasal olmayan yollarla parasının veya malının çalınması veya kötüye kullanılmasıdır.

İhmal

Bilerek veya bilmeyerek yaşlı bireyden yiyecek, içecek, tıbbi cihaz (protez, gözlük, işitme cihazı), ilaç gibi ihtiyaçları esirgemek, bakım verme sırasındaki sorumlulukları yerine getirmede isteksiz davranarak veya reddederek yaşlı bireye fiziksel acı ve duygusal sıkıntı vermektir. İhmal durumlarına örnek olarak; yeme, giyinme, ısınma, kişisel hijyenik gibi gereksinimlerin karşılanmaması, uzun zaman yalnız bırakılması vb. durumlar yer almaktadır.

Terk Edilme Yaşamını sürdürdüğü aile içinde veya bakımından sorumlu olan birey tarafından yaşlının terk edilmesidir.

Kaynak: (Kıssal ve Beşer, 2009: 358)