• Sonuç bulunamadı

İslam âleminde bir çağı kapayıp yeni bir çağ açan, İstanbul’un fethini gerçekleştiren, kültür, gençlik ve dinamizmi simgeleyen Fatih Sultan Mehmet sanat alanında da Anadolu’da yaşayan önceki hükümdarlardan daha da ileriye gitmiş ve çoğu sanat tarihçi tarafından “ Fatih Dönemi” diye adlandırılan sanat anlayışını padişahlığı dönemi ve bulunduğu yüzyıla yaymıştır. ( Üçer, 1994, 11)

Tezhip sanatının en renkli, olgun ve zevkli dönemi diyebileceğimiz dönem 15. yüzyıl aynı zamanda önemli müzehhip isimlerini karşımıza çıkarır.

Dönem renkleri açısından da karakteristik özelliklere sahiptir. Lacivert ve mavi en etkili olacak şekilde kullanılmıştır. Ayrıca altın yaldız, beyaz, siyah, yeşil tonları ve kırmızı tonu renkler dikkati çeker.(Çelik, 1999, 22)

Bu dönemde çizgiler öncekilere oranla daha incedir. 15. yüzyılın ilk yarısında Memlük ve Timurlu dönemi Herat ve Şiraz okullarının etkisi sezilirse de, yüzyılın ikinci yarısında özellikle sonlara doğru özgün üslubun yaratıldığı söylenebilir.

15. yüzyılda Mısır’da Memlük sanatçıları ayrı bir üslup geliştirmişler, aynı dönemde İran’da ve ardından Timurluların egemen olduğu Herat, Hive, Buhara; Semerkant gibi merkezlerde tezhip sanatı büyük gelişme göstermiştir. Herat’da geliştirilen üslüp daha sonra da İran tezhip sanatını büyük ölçüde etkilemiştir. Osmanlı sanatçıları da 15.- 16. yüzyıllarda İran’la artan ilişkiler sonucunda Herat Okulu’nun birçok özelliğini yapıtlarında kullanılmış, yeni birleşimler yaratmıştır.(www.kulturbakanligi.com.tr)

İlim ve sanat aşığı ince ruhlu padişah Fatih Sultan Mehmet’in (1451–1481) yeni sarayında kurduğu nakışhanenin baş sanatkârı olan Özbek asıllı Baba Nakkaş nezaretinde Fatih’in Özel kütüphanesi için yapılan eserler, fevkalade incelikte tezhiplenip, şahane süslemeli ciltler içinde padişaha sunulmuştur.(Özkeçeci, 1993, 4)

Fatih Sultan Mehmet’in tarihteki en önemli yanlarından birisi de eğitime verdiği önem olmuştur. Üniversite anlamında Osmanlı tarihinde ve dünya tarihinde bilinen en eski eğitim kurumlarından olan Sahn-ı Seman'ı kurmuştur. Sahn-i Seman İstanbul'un ilk Türk yükseköğretim kurumudur. Sahn-ı Seman medreseleri Fatih Külliyesi içindeki en yüksek düzeyli medreseler idiler. ( http://tr.wikipedia.org/wiki/Fatih_Sultan_Mehmet)

Fatih Sultan Mehmet devrinde (1446–1481) tezhip sanatı ekol oluşturan kaliteli eserleri ile günümüze zengin bir koleksiyonla ulaşmıştır. Fatih devri tezhipleri zahriye, serlevha, sure başları ve hatimelerde görülür. Fatih Sultan Mehmet’in ilim ve güzel sanatlara verdiği önem, bu sanatın gelişmesinde çok etkili olmuştur. (www.sanatmalzemeleri.com)

Fatih dönemindeki el yazması eserlerin çoğu bilimsel içerikli kitaplardır. O dönemden günümüze kadar ulaşan, tarihe kaynaklık eden çalışmalardan Fatih Sultan Mehmet’in ilme verdiği önemi çok net bir biçimde anlıyoruz.

Bu dönem tezhibinde kitaplardaki zahriyenin iki sayfada birer madalyon içinde yer aldığı ve madalyonların yuvarlaktan beyzi forma döndüğünü görüyoruz.

Zahriyeden sonra iki tam sayfa tezhibi ile başlayan eserler de oldukça fazladır. ( Özen, 2003, 7)

Bazen bu iki tam sayfa tezhibinin ardında, bazen de zahriyeden sonra görülen serlevha “ başlık” tezhibi ise yatay dikdörtgen form içindedir. Dönemin belirleyici özellikleri; eserlerin yalınlığı, açık mavinin tonu ve altın ile boyanın çok ölçülü dengesidir. ( Özen, 2003, 7)

Mavi ve altının yanı sıra lacivert, kızıl kahve, beyaz, yeşil ve siyah bolca kullanılmıştır.

Bu dönemden günümüze kalan yazma eserlerde sanatçı imzası bulunmamaktadır. Tezhibin kolektif bir sanat olması imza atılmamasına sebep olmuştur denebilir. ( Algaç, 1994, 11)

Osmanlılardan kalma çok erken devir tezhip örnekleri kesin olarak ortaya konulmamıştır. Osmanlılara ait en eski tezhip örneği olarak Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Revan 1726 numarada kayıtlı olan bir musiki kitabı gösterilmektedir. 1437–1438 tarihli bu yazma, Sultan II. Murat’a ithaf edilmiştir. Çok ilginç sayfa düzenleri ve zengin tezhibi ile dikkate değer yazmadır.(Çelik, 1999, 22)

Sultana sunu yazısının bulunduğu, eserin çift sayfalık zahriyesindeki tezhipler Osmanlı sanatı için gerçekten büyük bir değer taşır. Karşılıklı sayfalar birbirinden farklı düzende tezhiplenmiştir. Koyu mavi, yeşil ve siyahın zemin rengi olarak kullanıldığı bu tezhiplerde motifler de çoğunlukla altın yaldız, turuncu, beyaz ve mavi hâkimdir. Osmanlı tezhip sanatının bir ekol niteliğini yansıtan ilk önemli dönemi Fatih devri el yazma eserlerinin çoğunluğu hazırlanmış, bilimsel kitaplardır. Bu dönem tezhibin başlıca dolgu motifleri ise Rumiler ve Kıvrımlı dallar üzerinde sıralanan hatai gurubu çiçeklerdir.(Demiriz, 1982, 924)

Fatih Sultan Mehmet döneminde Amasya’da görülen form ve kullanılan motifler bakımından tipik Fatih Devri özelliği taşıyan altın üzerine yine altınla çalışılan “ zerenderzer” tarzı görülür. Amasya şehrinde yapılan, ve o dönemin sanat

eserlerinde de görülen en temel özellik; renklerin canlı, motiflerin gayet ince ve zarif olmasıdır.

15. yüzyılda kitaba ve okumaya çok aşırı bir talep olmas da belirli ölçüde talep olduğunu biliyoruz. Bu talebi karşılamak ve kitap sevgisini verebilmek için başta okumayı çok seven II. Murat, ilme ve kültüre müthiş değer veren Fatih Sultan Mehmet ve dönemin ileri gelenleri çeşitli bağışlar yapışlardır. ( Günaydın, 1993, 4)

Bu dönem müzehhipleri; Aksaraylı Ahmet Bin Hacı Mahmut, 1463 tarihli şair Ahmedi’nin Tervih’ül-Ervah isimli tıp kitabının tezhip ve resimlerini yapmıştır.(Özkeçeci, 1993, 3)

Fatih Sultan Mehmet döneminde saray nakışhanesinin baş nakkaşı Baba Nakkaştı. Fatih’ in özel kütüphanesi için bu nakkaş nezaretinde birçok eser verilmiştir. (Özkeçeci, 1993, 4)

Ayrıca Fazlullah Bin Ara, Hasan Bin Abdullah, Şehabüddin Kutsi de bu dönem sanatkârları arasındadır.

Fatih devri ile 16. yüzyıl arasında bir geçiş olan II. Beyazıt devri desen ve renk olarak Fatih döneminin uzantısı sayılabilir. Sanat tarihi kronolojisi bakımından 16. yüzyılın başı olarak kabul edilen II. Beyazıt dönemi kimi sanat tarihçisine göre de 15. yüzyılın sonu olarak ele alınmıştır. ( Üçer, 1994, 13)

16. Yüzyıl Tezhip Sanatı

16. yüzyıl, Osmanlı Devleti’nin siyaset ve ekonomik açıdan en başarılı dönemi olduğu kadar, kültür ve sanat gelişmeleri yönünden de en parlak olduğu dönemdir. Bu zaman diliminde Osmanlı- Türk sanatı hemen bütün dallarında klasik noktasına erişmiş ve meydana getirilen üstün seviyeli sanat eserleri, bir medeniyet ölçüsü oluşturmuştur. ( Yörükan, 1996, 11)

Osmanlı Türk Tezhip Sanatının ikinci önemli dönemi 16. yüzyılın ilk yarısına rastlar. Çeşitli motif ve üslupların yaratıldığı bu yıllar klasik Türk Tezhip Sanatının hazırlayıcısı olmuştur.(Çelik, 1999, 23)

16. yüzyılda tahtta II. Beyazıt bulunuyordu. II. Beyazıt’ın Osmanlı Sultanı olarak geçirdiği yıllar; 1447/48 –1512’dir. 8. Osmanlı padişahıdır. Babası Fatih Sultan Mehmet’ten devir aldığı Osmanlı topraklarını, kendi hükümdarlığı süresince ikiye katlamıştır. Hem siyasi, hem ekonomik hem de kültürel anlamda Osmanlı Devletine en ihtişamlı dönemlerini yaşatmıştır.

İstanbul'un fethi'nden sonra, 7 yaşlarındayken Hadım Ali Paşa danışmanlığında Amasya valisi olan Beyazıt, burada o dönemin en ünlü âlimlerinden dersler aldı ve padişah olacak şekilde yetiştirildi. O günlerde Amasya kenti bir eğitim ve kültür merkeziydi. Devrin meşhur âlimlerinden dersler aldı, İslami ilimlerin pek çoğunu öğrendi. İslam ilmi alanında ders aldığı hocalarından birisi de Şeyh Yavsi - Hünkâr Şeyhi olarak bilinen Bayrami tarikat şeyhi de olan Muhyiddîn Mehmed-i İskilibî olmuştur. İslami ilmin yanı sıra matematik ve felsefe tahsili de aldı. Ayrıca Şeyh Hamdullah'tan da hat dersleri aldı. Arapça ve Farsçanın yanı sıra; Çağatay lehçesi ve Uygur alfabesini de öğrendi. Bayezid-i Veli ( II. Beyazıt), şairleri saraya toplar onlarla sohbet ederdi. Hattat ve bestekârdı. “Adli” mahlasıyla şiirler yazdı. ( http://tr.wikipedia.org/wiki/II._Bayezid )

Osmanlı sanatının doruk noktasına ulaştığı 16. yüzyıla gelinceye dek Türkiye’ye değişik İslam ülkelerinden sanatkârlar gelmiştir.(Öztürk, 1998, 72)

Minyatür için söylendiği gibi tezhip için de 16. yüzyıl bir yükseliş dönemi olmuştur.

Sultan II. Beyazıt devrinde (1481–1512) saray nakışhanesi nispeten Fatih devri üslubunu devam ettirir.

Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Zaferi’nden sonra Tebriz’e girişiyle yanına Herat’lı sanatçıların sığınışı ve bir grup Tebrizli sanatçının İstanbul’a gönderilişi

bazı sanat etkinliklerinin gerçekleşmesine yol açmıştır. Osmanlı saray sanatında oldukça kısa süreli olan bu etkiler kitap sanatına da yansımıştır.(Özkeçeci, 1993, 4)

Osmanlı Türk Tezhip Sanatı’nın en görkemli ürünleri Kanuni Sultan Süleyman’ın uzun süren saltanat yıllarında (1520–1566) verilmiştir.(Çelik, 1999, 24)

Bu çağda tezhip fevkalade bir gelişme gösterir. Fatih devrindeki açık mavi zeminin yerini koyu lacivert, pembe ve kırmızının yerini koyu kırmızı alır. Çizgiler daha zarif, kompozisyonlar motifçe daha zengindir.(Özkeçeci, 1993, 4)

Sultan I. Süleyman ( Kanuni Sultan Süleyman), tahta geldiği 1520 yılında Saray Nakkaşhanesinin başına getirilen Tebriz’den sürgün gelme Nakkaş Şah Kulu’nun Osmanlı Sana6tı’na ve Kitap Süslemeciliğine kazandırdığı yeni üslup saray müzehhipleri arasında çok rağbet görmüştür.(Demiriz, 1986, 59)

Kanuni Sultan Süleyman dönemi birçok yeni üslubun, motifin ve sayfa kenarı süslemeciliğinde yeni tekniklerin uygulandığı son derece zengin bir dönemdir. Türk süslemeciliğinde saz üslubu veya saz yolu adı verilen yeni bir üslup bu dönemde ortaya çıkmış ve geliştirilmiştir. Bu üslubun yaratıcısı ve en büyük ustası Şah Kulu’dur. Saz yolunun tezhip sanatındaki uygulamaları çok azdır. Buna karşılık sayfa kenarlarındaki haklarlarda, çeşitli lake eserlerde görülen bezemelerde yaygın ve sürekli olarak kullanılmıştır. ( Üçer, 1994, 20)

Yerli sanatçıların yanında çalışan yabancıların Osmanlı Saray Sanatını etkilemiş olmaları kaçınılmaz bir sonuçtur. Bu etkiler birçok ayrıntıda kendini göstermiştir. Fakat bütün etkilere rağmen bu dönemde klasik bir Türk üslubunun da oluştuğu söylenebilir.

Bu dönemin en büyük ustası hiç kuşkusuz saray tezhip atölyesinin başındaki Karamemi diye tanınan Kara Mehmet’tir.(Seçkinöz, 1986, 234)

Karamemi’nin emrinde 29 müzehhip çalışmaktadır. Karamemi’nin yazmış olduğu şiirleri ihtiva eden Muhibbi Divanını emrindeki müzehhiplerle beraber pek

nefis bir tarzda tezhip eder. Dünyanın büyük sanat şaheserleri arasında zikredilmeye değer olan bu divan harika desenlerle süslenmiştir.(Özkeçeci, 1993, 5)

Karamemi, Osmanlı tezhip ve süsleme sanatlarının yeni bir çehre kazanmasını sağlamış, daha doğrusu temel taşı, yaratıcısı olmuştur. Sanatçının birkaç imzalı ve imzasız eseri günümüze kadar ulaşmıştır. Karamemi tezhip sanatına gerek kompozisyon, gerek motif olarak pek çok yenilikler kazandırdığı gibi devam eden üsluplara da yeni uygulamalar getirmiştir. ( Üçer, 1994, 21)

Bu dönemin ünlü sanatçılarından biri Bayram bin Derviş’tir. Bayram bin derviş, eserin ketebesinde yazıldığı gibi 1523–24 tarihinde Abdullah bin İlyas hattıyla kopya edilen Kur’an-ı Kerimin tezhiplerini yapmıştır. 1498- 1554 yılları arasında Saray nakkaşhanesinde çalıştığı bilinen bu müzehhip, sayfaların tasarımında, özellikle levha tezhip tasarımında Sultan II. Beyazıt döneminde Saray nakkaşhanelerinde hazırlanmış Kur’an nüshalarının tezhiplerinin geleneğinin taşıyıcısı olmuştur.( Tanındı, 1988,148)

Bu dönemin diğer önemli sanatçısı Mehmet Bin İlyas’tır. Yine 16. yüzyılın tanınmış ustaları arasında; Hasan Mısri ve talebelerinden İbrahim Çelebi, Kambur lakabıyla anılan Mehmet Çelebi’yi sayabiliriz. Sultan II. Selim zamanın (1566– 1574)kudretli üstadı Kemal’in talebesi Hasan Kefeli, Salih Çelebi, Hattat Hafız Osman’ın (ö.1698)yazmış olduğu Kur’an-ı Kerim’lerin çoğunu tezhip etmişlerdir.(Özkeçeci, 1993, 5)

17. Yüzyıl Tezhip Sanatı

Osmanlı Sultanlarından III. Mehmet ( 1595–1603) ile başlayan 17. yüzyıl, Sultan II. Mustafa ile ( 1695- 1703) 18. yüzyıla devrolmuştur. Bu süre içinde on Osmanlı padişahı iktidara gelmiştir. ( Tuncel, 2003, 25)

17. asır 16. asrın bir devamıdır. Bu asırda da geçen asrın yetiştirdiği yeni üstatlar öğrendikleri yoldan yürümüşlerdir.(Ünver, IX)

Bu yüzyılın başlarında tezhip sanatı 16. yüzyılın devamı niteliğinde eserler vermiştir. Yüzyılın sonlarına doğru ise farklılık olarak altının bolca kullanılması görülür. Altın zemin üzerine iğne perdahlı süslemeler dikkati çeker. Süslemede değişik formların arayışına gidilmiştir, belki de bu arayış, dönemin sonlarında tezhip sanatında bir gerilemeye yol açmıştır.

Bu devir üstatları bir önceki yüzyıl sanatkârlarının izinden yürümüşlerse de, yapılan eserler bir gerileme devri sayılabilecek yüzyılın ikinci yarısından itibaren zayıf örnekler olarak karşımıza çıkmaktadır.(Özkeçeci, 1993, 6)

17. yüzyıla kadar devam ederek zirveye çıkan tezhip sanatı, yüzyılın ikinci yarısında devletin ekonomik ve sosyal durumuna paralel olarak, enflasyon ve duraklama devrine uygun olarak, sanata verilen maddi kaynak azalınca, sürümden kazanabilmek amacı ile sanatkârlardan daha kolay, daha kaba eserler ortaya çıkmıştır. ( Bayram, 1998, 56)

17. Yüzyılda Tezhip Sanatında büyük bir ilerleme görülmez, işçiliğin kalitesinde başlayan gerileme, motif, renk ve kompozisyonlara da yansımıştır.

Altının bol kullanıldığı halkar tekniğinde bezemeler ve gösterişli tezhiplere sahip bir eserde Sultan II. Osman’ın şiirlerini içeren Divan-ı Osman’dır. (Demiriz, 1982, 925)

17. Yüzyıl ortalarından itibaren Osmanlı Sanatında batı etkileri yavaş yavaş kendini gösterir. Süsleme sanatında bir yandan geleneksel motifler ve biçimlendirmeler kullanılır. Dönemin en çok sevilen süsleme motifi çiçek buketleridir. Gül, Lale ve diğer çiçeklerden oluşan buketlerin düzenlenişi Türk üslubundandır. (Çelik, 1999, 28)

Osmanlı Sanatında özellikle 17. ve 18. yüzyılda görülen çok natüralist çiçek resimleri ve çiçekli bezeme ise, çiçeklerin tanıtılmasını ön plana alan pek az sayıda örneği dikkate alarak, daha çok dekoratif anlamda kullanılmıştır.(Demiriz, 1986, giriş)

XVII. yy. boyunca Türk tezhibinin ustaca olanları genellikle dua kitaplarında yer alır. Tasarım ve düzenleme XVII. yy ortalarına kadar kısmen geleneği korumuştur. (www.hat-tezhib.com)

Önemli olan husus Türklerin bu zarif ve 17.yüzyılda gerek bizde, gerekse çeşitli Avrupa ülkelerinde ekonomik hayatı altüst edecek kadar üstüne düşülen çiçeği, tabiri caizse ehlileştirmesi, bir kültür çiçeği haline getirmesidir. (Demiriz, 1986, giriş)

Osmanlı Devletinde görülmeye başlayan siyasi ve sosyal alandaki gerileme işçilide değiştirmiş, eski inceliğini kıvraklığını, renkler canlı görünüşlerini koruyamamıştır.17. yüzyıl boyunca tezhiplerin ustalıklı alanları dua kitapları ve Kur’an nüshalarında yer alır.

Dönemin bazı müzehhipleri Baruthaneli Abdullah Efendi, Beyaz Mustafa Efendi, İnadiyeli İmam Öğrencisi Antalyalı Ali, Hafız Mehmet Çelebi ile talebesinden Kambur Hasan Çelebi’nin devrin ünlü tezhip sanatçıları oldukları bilinir.

18. Yüzyıl Tezhip Sanatı

Osmanlı toplum hayatına değişiklik veya yenilikler getiren hareketlerin, kaynağı olarak görülen Avrupa ile yakın temasın 18. yüzyılda daha da artması, bu dönemin özellikle kültür ve sanat tarihimizde tamamen “ Batıya dönük”, “ Batı etkili”, “ Batı örnekleri” gibi yorumlamalarla değerlendirilmesine ve bir “ Batılılaşma dönemi” olarak kabul edilmesine yol açmıştır. ( Yörükan, 1996, 14)

Şüphesiz ki bu dönemde, Osmanlı toplumunda öne çıkan farklı sanat görüşlerinin, kültür değişmelerinin Batıya dayanan bir yönü vardır. Fakat bunu tek yönlü bir etki olarak değil, Batı ile karşılıklı “ etkileşme” şeklinde düşünmek gerekir. Bu arada doğu ve İslam dünyası ile tabii olarak bu yüzyılda da devam eden siyasi ve kültürel ilişkilerin etki payına da yer vermek daha isabetli bir görüş olur.

18. Yüzyıl Kitap süslemesinde yeni zevklerin yanı sıra klasik motiflerin canlandırdığı eserler verilmiştir. Diğer bir grup eserde ise batılı sanat etkilerinin daha kuvvetli ortaya çıkmaya başladığı tezhipler görülür. Halkar tarzı bezemenin yanı sıra Barok motiflerinin girmeye başladığı tezhipler başlıklar ve sayfa kenarlarını süsler. Çok defa klasik süsleme ile batı etkisini bağdaştıran eserleri önem taşır. Sanatçı gerçekçi anlayışta çiçek resimleri yaptığı gibi Saz Üslubuna yeni bir yorum getiren Lake süslemelerde yapmıştır (Çelik, 1999, 29)

18. yüzyılda klasik tezhibin değişmeye başladığını gösteren büyük çiçekli, iri ve karışık motifli süslemeler yapılmış, tığlarla bile büyük ve renkli çiçekler yer almıştır. ( Özen, 2003, 9-10)

III. Ahmet zamanında (1703–1736) yani 18. yüzyılın başlarında lakenin rağbet gördüğü zamanlarda Klasik Tezhip tarzı yavaş yavaş yerini Şukufe Tarzına bırakmış, batı tesirinin görülmeye başladığı bu devirde batının Barok ve Rokoko tarzlarının hâkim olduğu yeni zevkler ortaya çıkmıştır. (Özkeçeci, 1993, 6)

18. Yüzyılda Tezhip Sanatı iki yönde değişme göstermiştir. Birincisi; Klasik Osmanlı Tezhibinin gerileme dönemi denebilecek büyük çiçekli iri ve karışık motifli kaba süslemelerdir. Bunlar klasik kompozisyon içinde yer almaktadır. İkincisi; batı etkilerinin kuvvetle ortaya çıktığı örneklerdir. Bu örneklerde serbest elle çizilmiş Halkari Bezemenin yanı sıra Barok motifler ve çok çeşitli çiçek motiflerinin de Klasik Tezhiplere sıkça rastlanır.

17. asrın sonunda başlayan Garp Tezyinatı usulü 18. yüzyılda çok genişlemiş ve her şeyimize hâkim olmuştur. Önceleri bu usül Türk ve Garp Tezyinatının karışımı olarak başlıyor 18. asır ortalarında tamamen Garpte, Rokoko denen tarza dökülüyor. (Ünver, X)

Gerçekte, 17. yüzyılda İtalya’da güçlenen ve büyük eserler veren Barok, insanın kendi doğasıyla doğa arasındaki ilişkilerin değiştiğini gösteren bir durumdur. Osmanlı sanatına etkisi tabiî ki 18. yüzyılı bulmuştur. ( Yetkin, 1977, 9)

Avrupalı sanatkârların Osmanlı ülkesinde yaygınlaşan ve devam eden sanat faaliyetlerinin, Türk toplumunda uyandırdığı yenilikçi ve farklı bir anlayışla, toplumun kültür ve sanat ortamını değiştirmesi kaçınılmazdı. Aynı zamanda saray ve saray çevresine hediye edilen ve piyasadaki Avrupa mallarının kalitesi ve gösterişinin halkın zevkini etkilediği ve Avrupa hayranlığına da yol açtığı bir gerçektir. ( Yörükan, 1996, 16)

Osmanlı sarayı ve çevresindeki batı yaşam biçiminde ve sanatına duyulan ilginin 18.yüzyılın sonlarına doğru giderek artmasıyla, her türlü sanat eserinin süslemeciliğinin de olduğu Tezhip Sanatında da “Türk Barok ve Rokokosu” adı verilen bir üslup yaygınlaşır. Bu üslupta iri kıvrımlı yapraklar ve çiçekli girdlanlar, güllerle dolu sepetler, kurdele ve fiyonkların yer aldığı bir bezeme zevki hâkimdir. (Çelik, 1999, 29)

Bu dönem sanatçılarının en büyük ustası Ali Üsküdari’dir. Ali Üsküdari çiçek ressamlarının en ünlüsüdür. Vazolu veya vazosuz, tek veya buket halinde çok renkli çiçekler resmetmiştir. Diğer bir sanatçı Abdullah Buhari’dir.

Hezergradi Mustafa, Yusuf Mısri, Bursalı Hezarfen, Haydarpaşalı İbrahim Çelebi, Dragmanlı Süleyman Çelebi, Bursalı Abdurrahman Çelebi, Solak Süleyman, Sultan Selimli Reşit, Bursalı İbrahim, Kambur Hasan, Beyazi Mustafa Efendi ve oğlu Baruthaneli Abdullah, Kara Mehmet, Ali Bin Murat dönemin sanatkârları arasında sayılabilir. (Özkeçeci, 1993, 6–7)

19. Yüzyıl Tezhip Sanatı

19. Yüzyılda devrin padişahları ve sarayın ileri gelenleri arasında batıya karşı duyulan büyük hayranlık resim ve süsleme sanatlarını da büyük ölçüde etkilemiştir.

19. yüzyılda Barok ve Rokoko Üslubu sürmekle birlikte Ampir Üslubu da görülür.

19. asırda tezyinatımız bir asır önceki yoldan yürümüş ve geniş maddi imkânlar bulduğu nispette büyük, küçük ve pek çok sayıda eserler vermiştir.

Freskler, tahta üzerine nakışları Kur’an-ı Kerim ve Delil-i Şerif gibi dua kitapları tezhipleri ilmi kitapların başlıkları gibi üzerlerinde gerçekten durulmaya layık olanları çok sayıdadır. (Ünver, XI.)

Bu yüzyılda tezhip sanatında motiflerde akant yapraklarını oluşturan C ve S kıvrımları süslemenin ana hatlarını meydana getirir. Rokoko tarzının alameti olan ve tabii görünüşüyle resmedilen gül, desenin vazgeçilmez motifidir. Tezyinata, asimetrik vazolar, saksı ve sepetler içinde gölgeli boyanarak hacim kazandırılmış çiçek buketleri ilave edilmiştir.

19. yüzyıl Osmanlı imparatorluğunda değişim ve etkileşimlerin somutlaşarak doruğa ulaştığı bir dönem olmuştur. Bu yüzyılda yaşanan değişimleri, askeri ve sosyo-psikolojik şartlar 16. yüzyılın sonlarından itibaren beslemiştir.

Bu dönem sanatçıları; Hezergradi Mustafa, III. Selim zamanında (1789– 1908) Üstad Ahmet ve kardeşi Ata meşhurdur.

II. Mahmut (1808–1839)zamanındaki müzehhiplerden Hasan Karamani, Razgradlızade Ahmet, Lalelili Şakir, Sultan Abdülmecid, (1839–1861) ve Sultan Abdülaziz’in (1861–1876) müzehhibi Hacı Hasan Salih, Sarı Ahmet, Hacı Hasip, Hacı Hüseyin, Topal Hacı Rıfat, Sultanahmedli Emin Efendi bazı sanatkârlardır. (Özkeçeci, 1993, 8)