• Sonuç bulunamadı

4.5. TEZHİP SANATI

4.5.1.2.1. Selçuklu Dönemi Tezhip Sanatı

Selçuklu devletinin kuruluşu 1040 yılında kurulmuştur. 11. yüzyılda Suriye’den, Semerkand’a kadar yayılan çok güçlü bir devlet kurmuşlardır. 11. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar saltanat süren, Anadolu’nun orta ve doğu bölgelerinde yaşayan Selçuklulara, eski Roma topraklarında mevcudiyetini sürdürmesinden dolayı “ Rum Selçukluları” denirdi. 11. yüzyılda İslam dinini kabul etmişlerdir. Selçuklu Devletinin başkenti Konya idi. Bu büyük İmparatorluk Melik Şah’ın halefleri arasında üç devlete bölündü. Bunlara; İran Selçukluları, Suriye Selçukluları ve Anadolu Selçukluları adı verildi. ( Aksu, 1992, 36)

Ön Asya olarak kabul edilen Hazar denizinin altından Anadolu sınırlarına kadar olan toprak parçasında kurulmuş olan Selçuklu İmparatorluğu bu dönemde doğu ülkeleri içinde sanat anlayışı en ileri olan devlettir. ( Üçer, 1994, 9)

Anadolu Selçuklularının Konya ve diğer önemli şehirlerde tezhip atölyelerinin bulunduğu bilinmektedir. Anadolu’da ilk defa Konya’da Selçuk sarayında başlayan nakışhane geleneği diğer Türk devletleri döneminde de devam etmiştir.

Selçuklular, Türk tarihini oluşturan en önemli birkaç hanedandan biridir. Oğuzların Kırım boyundan, Dukak Bey’in oğlu Selçuk’un torunları tarafından kurulmuştur. İslam tarihi bakımından ise, Emevi ve Abbasilerden sonra üçüncü büyük İmparatorluk hanedanıdır. ( Kadakçı, 1992,8)

1071’deki Malazgirt Meydan savaşından sonra Anadolu ve diğer ülkelere Selçuklu akın ve göçleri başlamıştır. Büyük Selçuklu sultanları İran’da ikamet ederken, Anadolu, Suriye ve Mezopotamya’da Selçuklu sultanını tanıyan ve onun adına ülkeyi yöneten Türk sülaleleri bulunuyordu. Bunların arasında en önemlileri Artukoğulları, zengiler ve Anadolu Selçuklularıdır. ( İnal, 1995, 18)

Kısa sürede Anadolu’da Türk hâkimiyetini sağlayan Süleyman Şah 1077’de Anadolu Selçuklu sultanı olmuştur.

Tezhip Sanatının Anadolu’daki başlangıcı Selçuklular ile olmuştur. Selçuklulardan bugüne ulaşan süsleme örneklerinin önemli bir grubunu, kitap süslemeleri oluşturmaktadır. (Seçkinöz, 1986, 213)

Anadolu Selçuklu sultanlarının sayısı on yedidir. Kimisi bir kere kimisi iki kere tahta çıkmışlardır. Dağılma tarihleri kesin olarak belli değilse de 1308 olarak kabul edilmektedir. ( Aksu, 1992, 97)

Anadolu Selçuklu İmparatorluğu zamanından beri Hükümdar saraylarının bir nakışhanesi vardı ki, hattat ve nakkaşlar müzeyyen (tezhipli) kitapları, memleketimizde yapılan binaların tezyini esaslarını hazırlarlardı. (Özkeçeci, 1993, 2)

Selçuklular 11. yüzyılda Suriye’de Semerkand’a kadar yayılan alanda çok güçlü bir devlet kurmuşlardı. Selçuklu hanedanı Sultan Melikşah’ın ölümünden

sonra, Kirman Selçukluları, Horasan ve İran Selçukluları adlarıyla siyasi ve kültürel varlıklarını sürdürmüşlerdir. (Yetkin, 1972, 97)

Üç farklı devlete bölünen Selçukluların sanatlarında da bazı farklılıklar gözlenmiştir. Anadolu’da ve Suriye’de yeni bir sanat üslubu ortaya çıkmış, fakat İran’da Sasani üslubu ve metodu devam etmiştir. ( Areseven, 46)

Anadolu Selçukluları devrinde sanat madde üstüdür. Yoğun bir stilizasyon söz konusudur. Vermek istedikleri mesajlar sembollerle ifade edilmiştir.

Selçuklulardan günümüze kadar ulaşan tezhipli yazma örnekleri bugün, müze ve kütüphanelerimizde çok güzel tezhiplenmiş, minyatürlerle süslenmiş astronomi, tıp, Kur’an-ı Kerimler, tefsir ve divanlar gibi elyazmaları bulunmaktadır. El yazmalarına ait resimler genellikle ayrı bir kağıt üzerine yapılıp baş sayfasına yapıştırılırdı. Bunun yanında doğrudan doğruya sayfaya tezhiplenmiş olanlar da vardır. ( Aksu, 1992, 47)

11. Yüzyılda Bağdat’ta Selçuklular tarafından ilk İslam Minyatür Okulu açılmıştır. Irak Selçukluları zamanında da daha da gelişmiş olan Bağdat Üslubu, İran Bölgesindeki Türk Sanatında ayrı bir karakter taşır. (Çelik, 1999, 13)

Anadolu Selçuklularının Tezhip Üslubu 14–15.yüzyılda Konya ve çevresinde yapılan bazı eserlerde devam etmiştir. Buralarda tezhip atölyelerinin bulunduğu bilinmektedir. Selçuklu tezhiplerinde ana karakter Geometrik Süsleme ve Rumi tezyinattır. Stilize edilmiş hayvan motifleriyle bezeli “Rumi “ üslubunu geliştirmişlerdir. (Aksu, 1992, 24)

Selçuklu tezyinatında Kur’an-ı Kerimler bilhassa mühimdir. Çünkü bunlar mutlak surette Anadolu Selçuklu İmparatorluğu havzasında yapılmıştır. Kur’an-ı Kerimlerin yazıları da hususiyet gösterir. Büyük kıt’a da olanlar sülüs yazı ile, orta büyüklüktekiler nesih yazı ile yazılmıştır. Bir satırı sülüs iki veya daha fazla satırı nesih olanlar da vardır. Ekserisi mürekkeple yazılmıştır. Fakat altınlı veya tahrirli olanlarda çok görülür. ( Aksu, 1992, 49)

Tezhip sanatını Orta Asya’dan Anadolu topraklarına getiren Selçuklularda, altın varak halinde, yani ezilmeden, kâğıda direkt yapıştırılarak motifler bunun üzerine işlenmiştir. ( Karadeniz, 2003, 1)

Selçuklu kitap sanatlarında sayfa düzenlemeleri devirlere göre değişiklik göstermektedir. İlk devirlerde sadece sureleri ayırmak için kullanılan güllerle başlayan süsleme, sure başlarını belirtmek için enine gelişen dikdörtgen formlar oluşturmuştu. Daha sonraları ise zahriye, serlevha ve hatime sayfa formları olmak üzere, klasik formuna erişmiş ve bu yönde gelişme göstermiştir. ( Aksu, 1992, 55)

Kur’an-ı Kerimlerde yer alan zahriye sayfasındaki yatay süsleme şemasının yerini Selçuklularda boyuna gelişen dikey bir şema almıştır. Bazı kitaplarda tek veya çift sayfanın tamamını kaplayan dikdörtgen bir şema uygulanırken bazı kitaplarda ise sayfanın tam ortasına büyük bir madalyon yerleştirilir.”Salbekli Şemse” denilen şeklin ilk örnekleri bu dönemde görülür.

Selçuklu tezhiplerinde ana karakter, geometrik süsleme ve rumi tezyinattır. Zahriye sahifeleri oval olarak, mekik formunda hazırlanmıştır. Dikdörtgen çerçeve şeklinde zahriyeler de bulunmaktadır. Bu formun 15. yüzyılda Fatih döneminde de devam ettiği görülür. Fakat o devrin de kendine has karakteri mevcuttur. Buna karşılık 16. yüzyılda görülen zahriyelerde bu forma pek rastlanmaz. ( Aksu, 1992, 24)

Serlevha sahifeleri tam sahife tezyin edilmiştir. Motiflerle bezenmiş kısım, sahifenin ortasında toplanmış, geometrik olan cetvellerle ayrılmış bölümler, bu alanın etrafında sıralanmıştır. Süslemeler geniş bordürler halindedir. Serlevha sahifelerindeki süsleme Selçuklu döneminde genellikle bu şekildedir. Cetvel çekilmeden, dendanlı form olarak hazırlanmış başlık sahifesi yok denecek kadar azdır. Sure başları, fasıl başları 6–7 cm. süsleme çerçevesi içindedir. Son sahifeler bazılarında süslemesiz olarak bırakılmıştır. Genelde tezhipli kısımlar, sahifenin alt kısmında bulunmaktadır. Tamamen tezhiplidir. ( Aksu, 1992, 25)

Selçuklu tezhiplerinde zahriye sahifeleri oval olarak, mekik formunda hazırlanmıştır. Dikdörtgen çerçeve şeklinde zahriyeler de bulunmaktadır. Bu formun 15. yüzyılda Fatih döneminde de devam ettiği görülür. Fakat o devrin de kendine has karakteri mevcuttur. Buna karşılık 16. yüzyılda görülen zahriyelerde bu forma pek rastlanmaz. ( Aksu, 1992, 24)

Sayfa kenarlarında kullanılan güllerin kendine has karakteri vardır. Bu güllerde kullanılan motifler bitkisel kökenli olmayıp rumi hatlarından oluşmuştur. Bunlarda münhani denilen eğriler sıkça kullanılmıştır. Diğer önemli bir özellik ise Selçuklu sanatkârlarının, Anadolu’da meydana getirdikleri eserlerinde, Orta Asya hayvan üslubunun etkilerini taşımalarıdır. ( Aksu, 1992, 25- 26)

11. yüzyılda Selçuklu tezhibinde daha çok geometrik formlar, altıgenler, sekiz köşeli yıldızlar, dört köşeli yıldızlar, düğümlü geçmeler ( özellikle saadet düğümü) kullanılmıştır. 13. yüzyıla doğru gelindikçe, geometrik düzenin yanı sıra bitkisel kompozisyonlara önem verildiği görülür. Kullanılan Rumiler oldukça iri ve dolgundur. Tepelik ve ortabağ ile serbest kompozisyon oluşturan Rumiler arasında orantı farkı büyüktür. Selçuklu tezhiplerinde, 16. yüzyılda dilimli olarak kullanılan Rumilere benzer, bu dilimleri andıran, fakat başlangıç niteliğinde Rumiler kullanıldığı görülür. ( Aksu, 1992, 25)

Saadet düğümüne bu ismi veren Prof.Dr. Süheyl ÜNVER’dir. Tıp tarihi enstitüsü tarafından bu rozet tıbbın sembolü olarak kabul edilmiştir.

Anadolu Selçuklu döneminde, Anadolu’da inşa edilmiş eserler üzerindeki süslemeler ile yazma kitap sanatlarında kullanılan motifler arasında benzerlik görülmektedir. Örneğin Kayseri- Aksaray yolu üzerindeki Sultan Han’ın, köşk mescit üzerindeki süslemeleri. İki ejderin kıvrımlarından oluşan süsleme, tezhip sanatında aynı yüzyılda bordürlerde de görülmektedir. Hayvan figürlerinin süsleme sanatına taşınması, Orta asya etkilerinden kaynaklanmaktadır. ( Aksu, 1992, 48–49)

Selçuklu tezhibinde birbirinden çok farklı motif türleri kullanılmıştır. Bitkisel motiflerin yanı sıra özellikle Rumi ve çeşitleri, münhani kompozisyonların

hemen hepsinde görülür. Özellikle taş işçiliğinde bu motiflerin çok değişik örneklerine rastlanır.(A.Akar, C.Keskiner, 1997, 420)

Selçuklu tezhiplerinin en güzel sayfa kenarlarında yer alan hizip, aşir, secde ve hamse gibi yerleri belirtilen küçük madalyonlarda görülür. Bu madalyonlara “Gül” adı verilir. Gülün sembolik bir anlamı vardır. Hz. Muhammed gülü ve kokusunu çok sevdiğinden teninin gül gibi koktuğu, sarığın parçalarının güle dönüştüğü inancı Müslümanlar arasında yaygıdır.(Çelik, 1999, 15)

Selçuklular altını hem jelâtinli su ile sürerek hem de varak halinde yapıştırma olarak da kullanmışlardır.

Genelde Selçuklular altını kâğıda varak halinde yapıştırır, motifleri onun üzerine uygulamışlardır.(Özcan, 2002, 300)

Selçuklu tezhiplerinde kullanılan renkler; lacivert, yeşil, geniş satıhları kaplayan altın, kırmızı renkli cetveller, en çok kullanılanlardır. Motifler ise; geometrik zencerekler, geçmeler, düğümler ve rumi kompozisyonlar olmak üzere, genelde geometrik formlar üzere yoğunlaşmıştır. ( Aksu, 1992, 25)

Selçuklu tezhiplerinde kullanılan renklerde en önemli özellik altının bolca kullanılmasıdır. Altın ya varak halinde, ya da ezilip fırça ile sürme suretiyle kullanılmıştır. Özellikle rumi motiflerinde altın çokça görülür. Bu rumi motiflerinin üzerlerinde siyah rama çizgilerinin görülmesi Selçuklu tezhiplerine özgüdür. Ayrıca altın ile boyanan rumi motiflerinin üzerleri bazen de kırmızı ve yeşil ile gölgelendirilmiştir. Ayrıca Selçuklular tezhiplerinde renkleri hafifletmek için üç noktayı kullanmışlardır.

Yine bu dönemde sure başlarına tezhip yapılmaya başlanmış ve her sure başına değişik kompozisyonlar meydana getirilmiştir.

Nakışhane geleneğine göre Selçuklu Tezhiplerinde müşterek işçilik olduğundan imza bulunmaz.(Çelik, 1999, 15)

Anadolu Selçukluları’nın 13.-14. yüzyıldaki Kitap Sanatı hakkındaki bilgilerimiz yeterli değildir. Çünkü bu dönemde beyliklere bölünmüş Anadolu’da sürüp giden karışıklıklardan geriye kalabilen ve sanat eseri özellikleri pek azdır.(Demiriz, 1982, 924)

Dönemin ünlü müzehhipleri; Muhlis bin Abdullah el- Hindi, Yakup bin Gazi el- Konevi, Niğdeli Muhammet bin Kutluğ, Mümin bin Muhammet el- Nakkaş el- Hayri, Ebubekir el- Mücellid el Mevlevi sayılabilir.