• Sonuç bulunamadı

Elle yazılan veya basılan bir kitabın dağılmasını ve sayfalarının tahrip olmasını önlemek ve kitabı her türlü dış etkenlerden korumak için dışına geçirilen mukavva veya deri kapaklara cilt denir.

Cilt kelimesi dilimize Arapçadan gelmiştir. Cilt Arapçada deri demektir. Koruma ve süsleme amaçlı kitap kapları genellikle deriden yapıldığı için cilt ismini almıştır.

Ciltleme işine “Teclid” Ciltleme işini yapanlara ise “Mücellid” denilmiştir. Yazma veya basma eserleri ciltleme işlemi kâğıdın icadından itibaren başlamıştır. Zaman içinde sanat dalı olarak karşımıza çıkmıştır.

Klasik ciltleri ve kitapları korumak amacıyla; çoğu zaman düz bazen de içine konulacak cilt ile aynı biçimde süslenmiş kitap muhafazalarda yapılmıştır. Bu muhafazalar kutu biçimindedir. Muhafazalara cilbent denir. ( Coşkun, 2004,24)

Orta çağın ilk dönemlerinde kitap kapağı sanatının Mısır’da ve Şarki Türkistan’da M.S. 7. yüzyılda bilhassa Uygur Türklerinin işgal ettiği sahada bilindiği ve uygulandığı yapılan araştırmalarda ortaya çıkarılmıştır. İlk Türk ciltleri Doğu Türkistan’da Mani dinini kabul eden Uygur Türklerine aittir. ( Coşkun, 2004,25), (Erkan, 1994,26).

Uygurlardan kaldığı sanılan üç tip cilt örneği ele geçmiştir: Birincisi Doğu Asya Çin tipi tomarlar, ikincisi birbirine sicimle bağlanan alt ve üstü tahta kapaklı ciltler, üçüncüsü de dikişli deri ciltlerdir. ( Demirtaş, 2001,28)

Bazı tarihçiler, cilt sanatının Çin’de gelişip yayıldığını ileri sürmüşlerdir. Fakat Çin tarihi yazarı Prof. Wolform Eberhard bu görüşe itiraz ederek hayvan ürünlerinden olan deriyi işlemekte çok ileri seviyede olan Türkler de ciltçiliğin, Çinlilerden önce gelişmiş olduğunu belirtmiştir. Prof. Eberhard, ciltçilikle birlikte, süsleme sanatlarında da Türklerin, Çinlilere öncülük yaptığını ifade etmiştir. ( Erkan, 1994,26)

Türk ciltçiliğinde 12. yüzyıla kadar, Doğu da Hatai üslubu Batı da (Selçuklularda) Rumi üslubu gelişmiştir. Anadolu’da Türk ciltlerinin ilk örneklerine Selçuklular ve Beylikler döneminde rastlanmıştır. ( Tanındı, 1993:422)

İslamiyet’in kabulü ile başta el yazması Kur’an-ı Kerim’ler olmak üzere çeşitli dini metinler çoğaltılmaya başlanmıştır. Bu nedenle ciltçiliğin, İslami sanatların diğer dalları ile birlikte seçkin, zarif bir sanat haline gelmiştir.

Türkler 14. yüzyıldan başlayarak değişik amaçlara göre, değişik ciltleme yöntemi kullanmışlardır. Fatih Sultan Mehmet zamanında saray mücellithanesinde yapılan kitap ciltleri ve uygulanan teknik, klâsik Türk ciltçiliğinin ulaştığı en üst düzeyin kanıtlarıdır.

İslam dininin Türkler arasında yayılmasıyla sanat gücü artmış ve her alanda olduğu gibi dericilik ve ciltçilik de en güzel örnekler ortaya çıkmıştır. ( Erkan, 1994, 21)

Türklerin İslamiyetli kabulünden sonra yapılan İslam ciltleri Kur’an-ı Kerim sayfalarını korumak için yapıldığından süslemelerde zenginlik yoktur. Parşömen üzerine yazılmış Kur’an-ı Kerimleri muhafaza için tahta üzerine deri kaplanarak yapılmış basit geometrik süslemeli ciltlerdir. Daha sonra tahta yerine mukavva geçince, işlenmesindeki kolaylık sebebiyle süslemeler daha da zenginleştirilmiştir. ( Coşkun, 2004,25).

1- Üst ve alt kapaklar, kitabın koruyucu kabuğunu oluşturmaktadır. 2- Kitabın sırtı, sayfaları bir arada tutan bölümüdür.

3- Mıkleb denen bölüm, alt kapağa bağlanmış ve genellikle üçgen biçimindeki parçadır. Aynı zamanda sayfa yerini belirlemek için kullanılmaktadır.

4- Sertab ise mıkleb ile alt kapak arasında, kapağı ve yan kenarları koruyan, mıklebe hareketlilik kazandıran kısımdır.

Anadolu’da ilk Türk ciltleri Selçuklular ve Beylikler döneminde yapılmıştır. Bu cilt örnekleri Osmanlı Cilt Sanatına da öncülük etmiştir.

Selçuklu ciltlerinin genelde kahverengi ve siyah deriyle kaplanan dış yüzleri, geçme bant ve noktalarla bezenmiş, gösterişsiz şemse veya sıvama geçme bantlarla süslendiği, iç kapakların ise genellikle süslemesiz düz deriden yapıldığı görülür, kızgın demirin bastırılması ile yapılmış motif ve kabartma desenli ciltlerde vardır. (( Coşkun, 2004,26)

Osmanlılar Anadolu’ya hâkim olduktan sonra Selçukluların Anadolu’da geliştirmiş oldukları Türk sanatını daha da ileriye taşımışlardır. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesiyle büyük ve kuvvetli bir devlet olan Osmanlılarda sanat faaliyetleri de artmıştır. Osmanlılar döneminde, sanatın her dalında olduğu gibi cilt sanatında da büyük ilerleme kaydedilmiştir. Türk ciltlerinin kendine özgü özellikteki ilk örnekleri 15. yüzyılda yapılmaya başlanmıştır. Bilinen en eski Osmanlı ciltleri Fatih Sultan Mehmet döneminde ortaya çıkmıştır.

Fatih Sultan Mehmet döneminde üç tip cilde rastlanmıştır. Birincisi; deri üzerine üstten ayırma yaldızlıdır. İkincisi; deri üzerine dantelâ gibi işlenmiş soğuk şemse ve köşebentlidir. Üçüncüsü ise; çarkuşe, kenarı deri ortası kumaş, ebru zerduva kaplı ciltlerdir. ( Erkan, 1994,29)

Bu yüzyıllarda ciltlerin zemini tek veya iki renkli deridir. Koyu ve kızıl kahve meşinden yapılan ciltlerin süslemesinde yaldız kullanılmıştır. Dış kapakta uygulanan süslemeler bazı cilt kapaklarının iç yüzlerinde de kullanılmıştır. Fatih Sultan Mehmet’e özel olarak yapılan kumaşla kaplı ciltler de bu dönemde görülmektedir. Kumaş olarak da atlas, ipek veya kadife tercih edilmiştir. Bu yıllarda cilt kapaklarının iç yüzlerinde ilk katı’ örnekleri de yine Fatih Sultan Mehmet’e ithaf edilen kitaplarda uygulanmıştır. ( Coşkun, 2004.28).

Osmanlı İmparatorluğu’nun özel eğitim almış devlet adamlarınca yönetilmesi, Osmanlı sanatını geniş ölçüde etkilemiş ve imparatorluk sınırları içinde fazla değişken olmayan üslup ve bezeme motiflerinin oluşması ve kullanılması sağlanmıştır. Bursa ve Edirne saraylarında biçimlendirilen Osmanlı sanatı 15. yüzyılda her türlü sanat eserine belirli bir süsleme programının uygulanması, bir örgütlenmenin olduğunu ortaya koymaktadır. ( Erkan, 1994:28)

15. yüzyılda yapılan Türk kitap kaplarının şemse kompozisyonu bugüne kadar yapılan Türk kitap kaplarının da genel özelliği olmuştur. 15. yüzyıl Osmanlı ciltlerinde kullanılan şemseler önce yuvarlak daha sonra beyzi (oval) yapılmıştır.

15. yüzyılın sonlarında, II. Beyazıt zamanında değişik sanat dalları bir araya gelerek İstanbul Sarayı Ehl-i Hiref Teşkilatını oluşturmuşlardır. Bu teşkilat içerisinde değişik süsleme üslupları geliştirilmiş ve imparatorluğun sınırları içerisinde her alanda kullanılmıştır. Kitap ciltlerini yapan mücellitler, Ehl-i Hiref teşkilatında ayrı bölük oluşturmuşlardır. ( Erkan, 1994:28)

Cilt sanatçılarının bir örgüte bağlı olmaları, bu sanat dalının gelişmesini olumlu yönde etkilemiştir.

16. yüzyılın başlarında eserlerin dış kapaklarındaki süsleme, gömme salbekli şemse ve yarım salbekli geniş köşebent ve enli bordürlerdir. 16. yüzyıl kitap sanatlarının en olgun devridir ve klasik cilt sanatı da bu dönemde mükemmele ulaşmıştır. Bu yüzyılda şemseler mekik biçimli ve salbeklidir. Köşebent, çevre suyu,

zencirek ve cetvel gibi bütün unsurlar cilt üzerinde yerini almıştır. 16. yüzyıl ciltlerinde her renk deri kullanılmıştır. Bu yüzyılda iç kapak süslemeleri de zenginleşmiştir. 15. yüzyılda görülen katı’ süslemeleri de biraz daha incelerek ve motif zemininde altının yanı sıra renkli deri de kullanılarak, 16. yüzyılda devam ederken; bazı ciltlerde cilt kapaklarındaki bütün süslemeler, iç kapakta da aynen uygulanmıştır. Fakat iç kapak için farklı renkli deri seçilmiştir. ( Coşkun, 2004:28).

Gömme şemse ve köşebentlerle bezenmiş deri ciltlerin ustalıkla yapılmış olanları hattat Şeyh Hamdullah’ın istinsah ettiği Kur’an nüshalarının kaplarında görülmektedir. ( Tanındı, 2000:621)

Kanuni döneminde cilt sanatında, çizgiler daha incelerek, renklerde koyulaşma ve çeşitlilik, motiflerde de zenginleşmeler görülmektedir.

16. yüzyılda mücellid Mehmet Çelebi tarafından geliştirilen Türk cildine özgü özellikler; biri oval dilimli şemse ve köşebent içinde bir yaprak kümesi veya saptan çıkan birkaç ince dal, şemse içinde dağılarak kıvrılır veya kırılarak döner. Bu cilt bezeme tasarımları bundan böyle Türk kitap kaplarının esas süsleme elemanı olur ve bu düzenlemeler günümüzde de Türk mücellitler tarafından sevilerek kullanılır. ( Coşkun, 2004:28).

16. yüzyıl cilt sanatı için, görülen en mükemmel devir olmuştur. En güzel cilt süsleme örnekleri bu yüzyılda görülmüştür.

17. yüzyıl içinse olumsuz görüşler hâkimdir. Bu yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunda başlayan çöküş dalgası sanat hayatında da kendini göstermeye başlamış; cilt sanatı da bu dalganın dışında kalmamıştır. Bu yüzyılda ciltlerin yapım tekniğinde bir değişiklik yoksa da süsleme işçiliğindeki gerileme bariz bir biçimde dikkati çeker. Genellikle köşebent ve bordür tezyinatı kalkmış, bunların yerine yan ve tepeleri çıkıntılı dikdörtgene benzer büyük şemseler tek başına süsleme olarak kullanılmıştır. Salbeklerin boyutunda da büyüme dikkati çeker. Dış kenar bordürü olarak kalın altın zencirek çekilmiştir. ( Coşkun, 2004:29).

17. yüzyıl kitap kaplarında kompozisyonlar bozulduğu halde renklerdeki uyum devam etmiştir.

18. yüzyılda klasik kitap kaplarının bazıları 16. yüzyıldaki zarafetiyle yapılmıştır. Yüzyılın ikinci yarısında gömme şemseli deri, üzeri değerli taşlarla süslü altın, gümüş levhalarla, işleme kumaşla kaplı ve deri üzerine işleme ciltler yapılmıştır. ( Coşkun, 2004,28-29).

18. yüzyılın ortalarında, ortası şişkin, dar uzun şemse biçimleri yaygınlaşır. Bu biçimdeki şemse içine aletle sarmal Rumiler ve noktalar, fırçayla içi çiçeklerle dolup taşan vazo motifleri yapılmıştır. (Tanındı,2000,620)

18. yüzyılda deri dış kapaklarının bir çini pano izlenimi uyandıracak biçimde sıvama saz üslubunda fırçayla bezenmesi ve bezemelerin altın yaldızla boyanması dönemin mücellitlerinin cilt tasarımına kattıkları yeniliklerdir. 18. yüzyılda klasik deri kapların yapılmasına devam edilmiş, yüzyılın ilk yarısından itibaren farklı tip ve teknikte kitap kapları da yapılmaya başlanmıştır. Bunlar başlıca dört gurupta toplanır.

1- Lake Ciltler: Sulu boya ve altın yaldız, fırça ile tahta, deri veya mukavvaya işlenerek üzerine vernik çekilmek suretiyle yapılan bu ciltlere Rugan dendiği gibi daha sonraları Edirnekari denilmiştir.

Lake ciltlerde 18. yüzyılda çok çeşitli örnekler ortaya çıkmıştır. Genellikle cildin dış yüzeyine, doğrudan deri üzerine veya kâğıda çizilip boyandıktan sonra, kitap kabının mukavva veyahut derisi üzerine yapıştırılan, bir tür ahar üzerine, çizilip boyanarak ve rugan-lak denilen parlatıcı sürülerek yapılan ciltlerdir. ( Erkan, 1994, 31)

2- Realist motifle kullanılarak yapılan ciltler. Bunlar da teknik bakımdan iki kısma ayrılır.

a. Süsleme motifleri derinin üzerine sırma ile işlenerek yapılan ciltler.

b. Klasik teknikle yapılmış, klasik kompozisyon tarzında (şemse, salbek, köşebent) fakat realist motifleri ihtiva edenler.

3- Yekşah tabir edilen ve yaldız sürülmüş deri zemine, demiri kakmak sureti ile yapılan ciltler.

4- Yüzyılın ikinci yarısından sonra bilhassa Avrupa tesiri ile meydana gelen ve Rokoko tabir edilen süslemelerle yapılmış olan ciltlerdir. (Coşkun, 2004:30).

19. yüzyılda batı sanatının barok ve rokoko kıvrımlarının içi çiçekli sepet ve saksıları tezhip sanatında görüldüğü gibi ciltlere de uygulanmıştır. (Özen, 1998:19)

19. yüzyılda ezme altın sürülerek yapılmış “Zilbahar” adı verilen kafes şeklinde süslenmiş ciltlere de rastlanır. Bunun dışında fildişi, elmas, zümrüt ve yakut gibi kıymetli taşlarla bezenmiş “Murassa” ciltler de döneme damgasını vurmuştur. (Demirtaş, 2001:29)

Klasik deri kitap kapları çok fena örnekler vererek devam etmekle beraber; daha ziyade 18. yüzyılın “demir kakma” tekniğiyle yapılan ciltleriyle, “rokoko” ciltleri 19. yüzyılda fazla yapılmaya başlanmış ve bu yeni usuller, klasik ciltlerle aradaki bağı tamamen koparmıştır. (Coşkun, 2004:30).

19. yüzyılda basılı eserlerin matbaada ciltlenmesi ve daha ekonomik olması sebebiyle klasik cilt sanatı yerini 20. yüzyılda modern cilde bırakmıştır.

4.1.1. Cilt Bölümleri

Klasik bir cilt, alt ve üst kapak, sırt (dip) alt kapağa bağlı sertab ve ona bağlı üst kapakla kitap arasına giren mikleb ve de sırtın içinde yer alan şiraze bölümlerinden meydana gelir. Alt ve üst kapağın her birine deffe denir. Kapakların rahat açılıp kapanması için bırakılan boşluğa mukat payı, sayfaların ön kenarlarının

korunması için sertabın iki yanında cilt kapağı ve mikleb boyunca bırakılan boşluğa da dudak adı verilir.

4.1.2.Cilt Çeşitleri

4.1.2.1. Deri Ciltler

Cilt sanatında en geniş alanı deri ciltler tutmaktadır. Meşin (koyun derisi),

sahtiyan ( keçi derisi), rak ( ince tıraşlanmış ceylan derisi) kullanılır. Deri ciltler süsleme biçimlerine göre düz, şemseli, acemkari ( hayvan resimli), Şukufe üslubu, işlemeli ( iplik işleme, zerduzi, simduzi), yazılı, zilbahar ( kafes) ciltler olarak ayrılır.

4.1.2.2. Düz Deri Ciltler

Kitabın ölçüsündeki mukavvaya tıraşlanmış deri kaplanarak yapılan ciltlerdir. Sıkça okunan ve çok sayıda istinsah edilmiş eserle böyle ciltlenmiştir. Düz deri ciltlerin bazılarında kapakların çevresi de zencirekle dekore edilmiştir.

4.1.2.3. Şemseli Ciltler

Şems Arapçada “güneş” demektir. Şemsede genellikle cilt kapaklarında

kullanılan güneş biçimindeki süsleme formunun adıdır. Bu form diğer kitap sanatlarında da sıkça görülür. şemse cildin üst kapağına yapıldığı gibi arka kapağa ve iç kapaklara ve mikleb kısmına yapılmıştır. Şemsenin alt ve üst tarafa doğru uzantılarına salbek denir. Salbekler şemseden bağısız kullanılmaz, şemse ile bitişik ve şemsedeki süslemenin devamı niteliğini taşır. ( Demirtaş,2001:30)

Şemselerin kenar çizgilerini oluşturan eğimli çizgilere ( hatta) “ dendan” , fırfır veya diş denir. Dendan hattından sonra incecik bir boşluk vardır, bu boşluğa

“kuzu” denir. Dendan çizgisine bitişik veya ayrı duran küçük ince çizgilere, nokta olarak yapılmış süslere de “tığ” denir.

Tığlar genelde ısıtılmış demir aleti bastırılarak kakmak suretiyle yapılır. Tığlar altın sürülerek süslendiği gibi sade olarak da bırakılırlar. ( Coşkun, 2004:43).

Kapağın dört köşesinde bulunan üçgen biçimindeki süsleme alanlarına köşebent denir. Şemse, salbek ve köşebent kompozisyonunu zencirek çevreler. Zencirekle köşebent arasına veya sertab üzerine, geniş bordür halinde bir süsleme de konulur. Buna “su” adı verilir. Üzerine yuvarlak veya beyzi şekilde parçalar konulmuş ise kesme veya parça su denir, bazen de kartuş-pafta diye de adlandırılır. Bu paftalara bazen cildi yapan sanatkâr ismini yazar. Kur’an-ı Kerim ciltlerinde ise buralara genellikle ayeti kerimeler yazılır. Yazılı paftalara kitabe de denilir. ( Coşkun, 2004,44)

Şemse, salbek, köşebent ve diğer motifler kalıp basmak suretiyle elde edilir. Bu kalıplar tek tek veya ayrı halde bulunurlar. Mücellit, böylece aynı motifli kalıpları çeşitli büyüklükteki ciltlerde kullanma imkânına sahip olur. ( Coşkun, 2004:44).

Oyularak yapılan ciltlerde süslemeler kapak yüzeyinden aşağıda kaldığı için motifler sürtünmeye karşı dayanaklılık gösterirler. ( Demirtaş, 2001:33)

Şemseler kendi içlerinde birkaç maddeye ayrılırlar. Bunlar;

Gömme şemse: motiflerin kabartma şeklinde yapıldığı şemselere gömme şemse denir. Kitap cilt kapaklarının mukavvaları oyularak, içine kabartma olarak oturtulur. ( Coşkun, 2004:44) ( Demirtaş,2001:33)

Soğuk Şemse: kitap ciltleri üzerine yeri oyulmadan, kalıpla kabartma olarak basılan, renk ve yaldızla boyanmayan, sade olarak bırakılan şemselere denir.

Yazma Şemse: Deri kapakların üzerine ezme altın yaldızla fırça ile boyanarak yapılan şemselere denir. Sürtünme ve kullanmalardan dolayı bozulur ve silinir.

Mülevven şemse: cilt kabının şemse kısmı zemin kısmından başka renkte olan kabartma şemselere denir. ( Coşkun, 2004:44).

Mülemma Şemse: Yalnız altın yaldızla basılan her tarafı altınla sıvanmış olan şemselere denir. Bu tür şemselerde yeşil ve sarı altın kullanılmıştır.

Alttan Ayırma Şemse: Motifin zemini altınla boyanarak doldurulmuşsa ve motifler kabartma olarak üstte, deriyle aynı renkte bırakılmışsa, bu tür şemselere alttan ayırma şemse denir.

Üstten Ayırma Şemse: Yalnız kabartma olarak ortaya çıkmış olan motifler altın yaldızla boyanıp zemini deri renginde bırakılmışsa, bu tür şemselere üstten ayırma şemse denir.

Müşebbek veya Katı’ Şemse: Deriden kesilerek oyulmuş olan şemselere denir. Çoğunlukla cilt kapaklarının iç yüzüne yapılır.

Zerduz Şemse: Sırma ile deri üzerine işlenerek yapılan şemselere denir. Bu süslemede gerçekçi motifler ( üsluplanmış sadeleştirilmiş olarak) işlenmiştir.

Simduzi Şemse: Gümüş tellerle işlenerek yapılan şemselere denir.

Yekşah Şemse: Motifler kalıpla basılmayıp, ezme altın fırça ile sürüldükten sonra “ yekşah” denilen demir bir aletle deri çukurlaştırılarak meydana getirilen şemselere denir. Yekşah ile desenin çizgileri belirtilir veya tarama suretiyle doldurulur. Bu şemseler bir tür kakma tekniğiyle yapıldığından aletin çok hafif basıldığı yerlerde sürtünmelerden dolayı desen kayıpları olur.

Lake Şemse: Çeşitli boya ve üç renk tabii altın yaldızla, fırça ile, tezhipte ve minyatürde olduğu gibi boyanarak yapılan, sonradan üzerine kat kat vernik sürülmek suretiyle tamamlanan şemselere denir.

Şemseli ciltlerde genellikle kullanılan süsleme türleri şunlardır; geometrik süsleme, rumi süsleme, hatayi süsleme, bulut ( Çin bulutu) süsleme, Şukufe (çiçek) süsleme, figürlü süsleme ve lake süslemelerdir. ( Coşkun, 2004:54), ( Demirtaş, 2001:33)

4.1.2.4. Acemkari ( hayvan resimli) Ciltler

Süslemelerinde hayvan resimleri bulunan ciltlere genel olarak Acemkari cilt adı verilir. Acem işi, acem tarzı iş anlamına gelen Acemkari kelimesiyle adlandırılmıştır. ( Özen, 1998,18)

Acem sanatkâr, Osmanlılarda dışarıdan gelen sanatçılara verilen addır. Bu sanatçıların yaptığı işlere de “Acem tarzı iş” anlamına gelen “Acemkari” denilmiştir. Acem, “Arap olmayan” anlamına gelir. Bir de Acem, doğuda bulunan milletlere de yakıştırılmıştır. Buna Asya Türkleri de dâhildir. Günümüzde ise bu deyim sadece İranlılar için kullanılmaktadır. Bu tarz ciltler çoğunlukla İran’da ortaya çıkmıştır. Hayvan motifleri cildin alt- üst kapakta şemse ve köşebentlerde, bazen de miklebinde yer almaktadır. Genelde cildin dış yüzeyinde kabartma halindedir. ( Coşkun, 2004:55)

Hayvan motifleri, ya soğuk damga ile altın üzerine basılmış ya da sonradan motif aralarına altın sürülerek alttan ayırma tarzında bezenmiştir. Ciltlerde genelde; geyik, ceylan, kurt, tilki, aslan, maymun, tavşan, leylek ve çeşitli kuşlar resmedilmiştir. ( Demirtaş,2001:35)

4.1.2.5. Şukufe Üslubu Ciltler

Şukufe ( çiçek) üslubunda yapılan ciltlerde süsleme, doğal veya üsluplaştırılmış çiçek minyatürleri, buket, vazolu- vazosuz çiçekler veya tek çiçek şeklinde resmedilmiştir. Bu çiçekler bazen tek başına kapak üzerine uygulanır, bazen de klasik şemse cilt formları ( salbek, şemse, köşebent) hazırlanıp içlerine realist çiçek motifleri klasik teknik ile yerleştirilir ve bu kalıplar cilt kapaklarına basılarak süslenir. ( Coşkun, 2004:55)

4.1.2.6. İşlemeli Ciltler

Deri üzerine bir kumaş gibi işlenerek süsleme yapılan cilt kapaklarına işlemeli ciltler denir. Bu işlemeler gümüş veya ipek iplik ile işlenmiştir. ( Coşun,2004:56) (Demirtaş,2001:35)

Gümüş ile yapılan işlemeli ciltlere simduzi denir. Altınla yapılan ciltlere ise zerduzi denir. İşlemeli ciltlerde kompozisyonu oluşturan öğeler çiçekler ve saz yolu üslubudur.

Yazılı Ciltler

Hat sanatı, kitap cilt kapaklarında da uygulanır. Genelde Kur’an-ı Kerim ciltlerinin bordürlerinde yazı kullanılmıştır. En çok cildin Sertab bölümünde yazıya rastlanmaktadır.

Bu bölümde ciltteki süslemelerin yapıldığı teknik ile bazen ayet, bazen eserin ve yazarın adı, bazen de beyitler yer almıştır. ( Coşkun, 2004:59)

Zilbahar ( Kafes) Ciltler

Üzerin ezme altınla, fırça kullanılarak geometrik çizgiler çizilmiş, kesişen hatlar arasına yaldız ve noktalar konulmuş ( kafes şeklinde) deri ciltlere zilbahar

ciltler denir. Süsleme kapağın ortasında veya tüm yüzeye yayılmış biçimdedir. ( Demirtaş, 2001:35)

Bazen cilt muhafazasında da aynı süslemelere rastlanır. ( Coşkun, 2004:60)

Lake Ciltler

Mukavva, deri veya tahta üzerine çeşitli boyalarla ve altınla yapılan nakışları bir çeşit vernikle kaplanan ciltlere lake adı verilmiştir.

Lake bir cilt yapılırken önce murakka mukavva hazırlanır, üzerine lak çekildikten sonra altın ve boya ile nakış yapılır, üst üste birkaç kat lak sürülür.

Deri üzerine yapılacaksa sirkeli yumuşak bir bezle derinin yüzü temizlenip yağı alınır. Bu işlemle boya ve altının deri üstüne düzgün olarak sürülmesi ve dökülmemesi sağlanır. Boya ve altından sonra da birkaç kat lak sürülür. ( Coşkun, 2004:61)

Lak sürmek oldukça güç ve zahmetlidir. Gerekli sertlik ve dayanıklılığı sağlamak için lakı ince tabakalar halinde sürmek, nemli ve sıcak bir ortamda kurutmak, bu işlemi yaklaşık yirmi otuz kere tekrar etmek gerekir. ( Coşkun, 2004:61)

Lake ciltlerde, stilize tabiat motifleri realist çiçekler ve manzara resimleri süsleme olarak kullanılmıştır.

Kumaş Ciltler

Klasik ciltlerde kapağın hem iç hem de dış yüzeyinde, derinin yanında kumaşında oldukça sık kullanıldığı görülür. Kenarları deriyle ortası kumaş kaplı ciltlere çaharkuşe kumaş cilt denir. ( Coşkun, 2004:62)

Bu ciltlerde ipek, kadife, atlas veya işlemeli kumaş kullanılır. Kullanılan kumaşlar cilt için özel olarak dokunmamıştır. Ancak işlemeli kumaş cilt kapakları için kitap kapağı boyutunda ve klasik deri cilt süslemeleri formunda işlenmiş kumaşlar daha sonra cilt kapağında kullanılır.