• Sonuç bulunamadı

ULUSLARARASI SİSTEMDE ÇİN’İN KONUMU VE ROLÜ

4. Çin’in Yükselişine Temkinli Yaklaşmak

181 çabaları giderek artmaktadır. Dolayısıyla, bu ülkelerde Çin’e yönelik kaygıların doğal olarak zamanla artacağını beklemek şaşırtıcı olmaz.

182 Çin, statü ve prestij arayışı açısından henüz konsolide olmamış ve belirsiz; niyetleri itibariyle zorlama ve cezalandırma yerine ikna, müzakere ve uzlaşıya açık; yetkinliği açısından askeri süper güç olmaktan uzak, sert ve yumuşak gücün “akıllıca”

birleştirilmesine dayanan diplomatik ve politik bir güç olarak nitelenebilir. Çin’in etkinliğini ise, bu aşamada, küresel bir güç bağlamında değerlendirmek doğru değildir.

Çin, uluslararası etkinlikli bölgesel büyük güç tanımlamasına daha uygundur.

Güç yayılımı teorisinin gelecek konusundaki en temel öngörüsü, diğer yükselen büyük güçler için de geçerli olduğu gibi, Çin’in yeni ortaya çıkan küresel sorumluluk ve yükümlülüklerden kaytarma çabası göstereceğidir. Ekonomik mucizesinin büyüklüğü ve hızı göz önünde bulundurulduğunda, bölgesel bir oyuncudan küresel bir oyuncuya dönüşmesi durumunda Çin’in önemli sıkıntılar çekmesi beklenebilir. Bölgesel ve uluslararası düzeyler arasındaki etkileşimin giderek yoğunlaşması, dışsal sınırlılıklar açısından Çin’in yükselişini engelleyen faktörlerin yavaşlama trendine girdiğini ima etmektedir. Ancak, Çin’in yakaladığı bu tarihsel “an”ın geri döndürülemez ve mutlak bir kazanımdan ziyade, bir imkan veya fırsat olarak değerlendirilmesi daha uygundur.

Bu bağlamda, Çin’in yükselişine temkinli yaklaşılmasını gerektiren içsel sınırlılıkların niteliğine ve boyutlarına odaklanmakta büyük fayda bulunmaktadır.

4.1.Çin’in İçsel Sınırlılıklarının Niteliği ve Boyutları

Öncelikle, Çin’in bu yeni rol konusunda ciddi şüpheleri bulunduğu bile söylenebilir. Herşey bir yana, Çinli yöneticilerin korkuya kapılmalarına yol açan pek çok husus vardır. Çin, süper güç statüsü ile ekonomik ve sosyal patlama ihtimali arasında gidip gelmektedir. Çin’in potansiyeli büyük olmakla birlikte içsel problemlerinin boyutları da devasadır. Ekonomik, demografik ve sosyo-politik sorunlar, Çin’in yüksek ekonomik büyüme yönünü tersine çevirme riski taşımaktadır. Çin Hükümeti tarafından kontrol edilen ve Çin’in resmi gazetesi olan Halkın Günlüğü gazetesinde 2004 yılında yayınlanan kapsamlı bir makalede, toplam 98 yerli ve yabancı uzmanın istikrarlı sürdürülebilir gelişme karşısındaki 10 büyük kırılganlıkla ilgili uyarıları özetlenmiştir. 11. Beş Yıllık Plan’ın (2006-2010) hazırlanma aşamasında söz konusu tehlikenin boyutları üzerinde düşünülmesinin bir zorunluluk olduğu tavsiye

183 edilmiştir.467 Bu yüzden Çin’e içeriden dışarıya bir perspektifle yaklaşan çalışmalar, Çin’in büyümesinin aynen devam edeceği ve gelecekte yükselişinin kaçınılmaz olduğu varsayımını paylaşmazlar. Çin’de yaşayan insanların, en azından hiç de az olmayan bir kısmının, Çin’in geleceği konusunda dışarıda yaşayanlara göre daha az iyimser olduğunu söylemek bile mümkündür. Çinliler gıda, enerji, çevre ve sağlık konusunda ciddi anlamda kaygılıdır.

Çinli liderlerin, şüphesiz ki en büyük kaygısı, devam eden eşitsizlik ve ahlaki bozulmanın (rüşvet, yolsuzluk vb.) toplumun geniş kesimlerinde yarattığı ÇKP’den yabancılaşma eğilimidir. 2011 Yolsuzluk Algılamaları Indeks’ine göre; Çin, 71. Sırada yer almaktadır. Aynı indekste Japonya 14., ABD ise 24. sıradadır.468 Buna ilaveten, Çin 2008 küresel krizinden en az etkilenen ülkelerden biri olmakla beraber, hiç etkilenmediğini iddia etmek de yanlış olacaktır. Hükümetin ekonomiye müdahale ederek krizin atlatılması, banka borçlanmalarının artması ve diğer yapısal sorunların uzun vadeye ötelenmesi pahasına gerçekleşmiştir. Çin açısından krizin en net sonucu yurtiçi doğrudan yabancı yatırım ve ihracata dayalı büyüme modelinin daha fazla uzun süre sürdürülebilir olmadığının anlaşılmasıdır.469 En önemli sorunlardan biri Çin’in hızla yaşlanan nüfusudur. Çin, 30 yılı aşkın süredir devam eden ‘tek çocuk’

politikasından Kasım 2015 itibariyle resmi olarak vazgeçeceğini ilan ederek, 2016 Mart ayında geçerli olmak üzere ‘iki çocuk’ politikasına geçiş yapmıştır. Çin, bu politikası vasıtasıyla genç iş gücüne duyduğu ihtiyacı planlamakla birlikte, tüketim odaklı ekonomik büyümenin gerektirdiği demografik düzenlemeyi gerçekleştirme iradesini göstermek zorunda kalmıştır.

Fakat bundan daha da önemlisi politik istikrarın geleceği konusundaki endişelerdir. Özellikle, küresel gerilemenin küresel bir buhrana sürüklenmesi durumunda, bunun Çin üzerindeki etkileri korkutucu olabilecektir. Çin’in bu ciddi handikapı ile ilgili en meşhur formülasyon “Çin’in dışarıda güçlü fakat içeride kırılgan”

467 “Experts Predict: China’s 10 Major Risk Factors Before 2010”, People’s Daily, 1 September 2004.

468 Amitai Etzioni, “The End of China’s Rise”, The National Interest, 25 July 2012.

469 Y. Yao, “The End of the Beijing Consensus? Can China’s Model of Authoritarian Growth Survive?”, Foreign Affairs, 2 February 2010.

184 olduğu önermesinde ortaya konmuştur.470 Dolayısıyla Çin, küresel ekonomik sorunlar, güvenlik krizleri ve iklim değişikliği gibi konularda kendisinden beklenen büyük uluslararası sorumlulukları almak konusunda isteksiz davranmaya devam edebilir.

Neticede, ABD başta olmak üzere diğer aktörlerle beraber daha fazla sorumluluk üstlenmeyi kabul eden bu yeni rol yerine, kendi içine odaklanmayı ve lehine olduğunu düşündüğü uluslararası anlaşmalarda müzakereci olarak kalmayı tercih edebilir.

Çin, parti-devletinin arzuladığı yönde içsel dönüşümünü gerçekleştirebilmesi için kurumsal istikrarını, sürdürülebilir ekonomik büyüme oranını (verimlilik) ve refahın eşit paylaşımını (eşitlik) beraberce sağlamak durumundadır. Politik meşuriyetin kaynağı olan bu üç anahtar kavram (istikrar, verimlilik ve eşitlik), Çin’in geleceğini belirleyecektir. Çin’in geleneksel kültürü risk ve tehditler karşısında, istikrarı koruma konusunda yardımcı olmaktadır. Fakat herhangi bir olay ya da sürecin verimlilik ve eşitlik bağlamında zıt yönde bir etki yaratması, Çin’de krizin ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir. Bu yüzden Çin liderliğinin, risk faktörleri analizine büyük önem verdiği ve risk yönetimi stratejileri geliştirmeye gayret ettiği anlaşılmaktadır.471

Çin’in yükselişinin önünde var olan ulusal ve uluslararası risk tablosunda öne çıkan faktörler Tablo 3’de özetlenmeye çalışılmıştır.472 Ulusal düzeyde dengesiz ekonomik kalkınma, merkezkaç ekonomik kuvvetlere ivme kazandırmıştır. Kıyı ve iç bölgeler ile kırsal kesim ve kentler arasında oluşan ekonomik eşitsizlikler473, ucuz ve niteliksiz işgücünün kentlerde iş bulmaya yönelmesine sebep olarak geniş çapta bir nüfus hareketine zemin hazırlamıştır. Fakat kentler bu iç göç nüfusunu kaldırabilecek kapasiteye sahip değildir. Daha önce devlet mülkiyetinde olan teşekküllerin özelleştirilmesi, refah devletinin sağladığı garantileri ve destekleri içermediğinden işsizliğe neden olmuştur. Bazı ekonomistler kırsal nüfusun hızla kentleşmesinin yol

470 Susan L. Shirk, China: Fragile Superpower: How China’s Internal Politics Could Derail Its Peaceful Rise, New York, Oxford University Press, 2007. Wang Jisi, “Inside China”, Global Asia, vol. 5, no. 2, 2010, pp. 8-9.

471 Sean Golden, “China’s Perception of Risk and the Concept of Comprehensive National Power”, The Copenhagen Journal of Asian Studies, vol. 29, no. 2, 2011, p. 91.

472 Hu Angang, (ed.), China’s Grand Strategy, Zhejiang: Renmin Chubenshe, 2003. in Sean Golden,

“China’s Perception of Risk and the Concept of Comprehensive National Power”, The Copenhagen Journal of Asian Studies, vol. 29, no. 2, 2011, p. 92.

473 Çin’in 7. Beş Yıllık Planı’nda (1986-1990) ülke üç ana bölgeye ayrılmıştır: Doğu veya Kıyı, Merkez ve Batı. Bu sınıflandırma bölgesel farklılaşmanın resmi olarak tanınması anlamına gelmektedir.

185 açabileceği “Latin Amerikalılaşma” riskine işaret etmektedir.474 Bu tabir, ekonomik durgunluğa, kutuplaşmış kent toplumuna ve yoğunlaşan toplumsal çatışmalara gönderme yapmaktadır. Son tahlilde uzun dönemli bir istikrarsızlık tehlikesinden duyulan korku yansıtılmaktadır.

1990’dan itibaren Çin’de gelir dağılımdaki eşitsizlik giderek artmıştır. 1980 yılında gelir dağılımı açısından en eşitlikçi ülkelerden biriyken, 2010 yılında Asya’daki en eşitliksiz ülke haline gelmiştir.475 Zengin ve fakir arasındaki aralığın giderek açılması çok ciddi tehlikeler arz etmektedir. Bazı Çinli ekonomistler bu durumu “ekonomik mucize içindeki kriz” olarak adlandırmaktadır.476

Öte yandan Çin, endüstrileşme için hayati olan hammadde ve enerji kaynakları bakımından çok ciddi bir kıtlık yaşamaktadır. Aynı zamanda endüstrileşme de çevre kirliliğine yol açmakta; iklim değişikliği ve doğal fekaletlerle bağlantılı olarak Çinli ekonomistlerin “yeşil” GSYİH diye tanımladıkları çevresel bozulmanın, kalkınma üzerinde olumsuz geri dönüşü olmaktadır. Kalkınmaya etki eden diğer olumsuz faktör ise yolsuzluktur. Çinli uzmanlar bununla mücadeleye ise “beyaz” GSYİH adını vermektedir. Kalkınmanın sosyal maliyetleri ile giderek yaşlanan nüfusa yeni bir sosyal refah ağı yaratma ihtiyacı giderek artmaktadır.

Kalkınmanın motorunu yakın zamana kadar ihracat oluşturmaktayken, gelecekte ekonomik istikrarı garanti altına almanın, iç tüketim piyasasını konsolide etmekten geçtiği anlaşılmıştır. SARS ve kuş gribi gibi salgın hastalıklar da potansiyel ekonomik maliyetlere işaret etmektedir. Etnik çatışma ve ayrılıkçılık gibi önemli sorunların yanında, organize suçların geri dönüşü de yine maliyet üreten başlıca problemlerdendir.

Tüm bu riskleri yönetebilme yeteneği parti-devletinin meşruiyetini belirleyecektir. Çin’de parti, yönetim ve kamu hizmetleri arasında ayrım bulunmaması, iktidarın kısa ve orta vadede değişim ihtimalini engellemektedir. Elbette söz konusu

474 George J. Gilboy and Eric Heginbotham, “The Latin Americanization of China”, Current History, September 2014. Bu tabiri kullanan pek çok Batılı akademisyen veya yazar bulunmaktadır. Fakat, asıl önemli olan, ülkenin ekonomik ve politik önceliklerine karar verilmesi için toplanılan 2004 Ulusal Halk Kongresi’nin bir oturumunda, Devlet Kalkınma Bakanı Ma Kai’ın, üst düzey bir yetkili olarak ilk defa, Çin’in “Latin Amerika fonemenini” tekrar etme riski olduğu konusunda uyarıda bulunmasıdır. Zha Daojiong, “Comment: Can China Rise?”, Review of International Studies, vol. 31, 2005, p. 780.

475 UNDP Human Development Report, New York, UNDP, 2011.

476 Xu Dianqing and Li Xin, Income Disparity in China: Crisis within Economic Miracle, London, World Scientific, 2014.