• Sonuç bulunamadı

ULUSLARARASI SİSTEMDE ÇİN’İN KONUMU VE ROLÜ

2. Çin’in Yükselen Güçler Arasındaki Ayrıcalıklı Konumu

2.2. Çin’in Düşünsel Gücü

2.3.3. Çin’in Dış Ticareti

133 doğrudan politik etkinliğe dönüştürülmesi sorununu ele almıştır. Örneğin, Medeiros altı ayrı Batı Pasifik ülkesinin Çin’in yükselişine verdikleri cevabı incelediği çalışmasında şöyle bir sonuca ulaşmıştır: “Çin, ekonomik etkileşimlerini politik etkinliğe dönüştürmede bu ülkelerde çok fazla başarı elde etmiş gibi görünmemektedir”.341 Ross da benzer şekilde, bir ülkenin Çin’e ekonomik bağımlılığı ile Çin’e uyum gösterme istekliliği arasında güçlü bir bağlantı bulunmadığını ileri sürmektedir. Ross’a göre bir ülkenin Çin’in güç projeksiyonu yetenekleri karşısındaki kırılganlığı çok daha belirgin bir öngörücüdür.342 Çin’in ekonomik bağlarındaki gelişmeye paralel Güneydoğu Asya’daki etkinliği artmakla beraber, Myanmar dışında yine de sınırlı görünmektedir.343 Çin’in ABD hükümet borcundaki geniş varlıkları, finansal etkinlik oluşturmada abartıldığı kadar büyük bir rol oynamamaktadır.344

134 dış ticareti %14.6 büyümüştür.346 Bu da esasen Çin ekonomisinin gerçekleştirmeye çalıştığı imalat-hizmet dengesindeki dönüşümde alınan mesafenin bir başka göstergesidir. Çin’in ithalatında görülen bu sert düşüş ise özellikle petrol ve değerli madenler gibi emtia fiyatlarındaki gerilemeye bağlanmaktadır.347

Tablo 2’de görüldüğü üzere, 2014 yılı itibariyle, Çin’in toplam ticarette en büyük 7 ticaret ortağı sırasıyla şunlardır: AB, ABD, ASEAN, Hong Kong, Japonya, Güney Kore ve Tayvan. Çin’in en büyük 3 ihracat pazarı ABD, AB ve Hong Kong iken;

en büyük 3 ithalat kaynağı ise AB, ASEAN ve Güney Kore’dir. Çin ABD, AB ve Hong Kong ile ticaretinde ticaret fazlası verirken, Tayvan ve Güney Kore ile ticaret dengesizliği yaşamaktadır.348 2000’li yıllar boyunca Çin’in genel ticaret stratejisine

“ihracatı ithalat yaparak destekleme” eğilimi hakim olmuştur.349 Tablo 2: Çin’in Büyük Ticaret Ortakları 2014 (Milyar dolar)

Ülke Toplam Ticaret Çin’in İhracatı Çin’in İthalatı Çin’in Ticaret Dengesi

Avrupa Birliği 614.8 370.9 243.9 127.0

ABD 549.2 396.1 153.1 243.0

ASEAN 479.8 271.7 208.1 63.6

Hong Kong 376.1 362.2 12.9 350.3

Japonya 312.2 149.5 162.7 -12.2

Güney Kore 293.7 100.4 193.3 -92.9

Tayvan 198.6 46.3 152.3 -106.0

Kaynak: Global Trade Atlas and World Trade Atlas in Morrison, 2015, p. 23.

Çin’in ucuz iç gücü, düşük maliyetli ve yoğun emeğe dayalı ürünlerdeki uluslararası rekabetçiliğini artırmaktadır. Bunun sonucu olarak imalat ürünleri, Çin’in ticaretinin büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Çin’in ithalatının önemli bir kısmı tüketime yönelik elektronik ürünler ve bilgisayarlar gibi nihai ürünlere montajlanan

346 Shannon Tiezzi, “China’s Foreign Trade Dropped 8 Percent in 2015”, The Diplomat, 24 February 2016.

347 Wayne M. Morrison, “China’s Economic Rise: History, Trends, Challenges, and Implications for the United States”, Congressional Research Service Report, 21 October 2015, p. 20.

348 Wayne M. Morrison, “China’s Economic Rise: History, Trends, Challenges, and Implications for the United States”, Congressional Research Service Report, 21 October 2015, p. 23.

349 Peng Lei, “Foreign Trade Dependence Degree and Trade Strategy Adjustment in China”, Finance&Trade Economics, 2006.

135 parça ve aksamlardan oluşmaktadır. Sonrasında bu ürünler dışarıya ihraç edilmektedir.

Çin’in ana ihracat ürünleri elektirikli makineler, makineler (bilgisayarlar), mobilya ve yatak, örgülü ve dokumalı konfeksiyon ürünleri iken; ithalat ürünlerinin başlıcaları elektirikli makineler, mineral yakıtlar ve petrol, makineler ve maden cevherleridir.350

2008 ekonomik krizi, Çin’in dünya ekonomisindeki konumunu güçlendirdiği gibi büyüme stratejisinde de önemli bir kaymanın yaşanmasında etkili olmuştur. Dünya ekonomisinde küresel talepte meydana gelen değişimlerin, Çin’in ihracatında nasıl etkiler doğurduğunun anlaşılması gerekmektedir. Bununla beraber, iç tüketimin canlandırılmasıyla Çin’in artan ithalat talebinin ticari ilişkileri üzerindeki etkileri önem arz etmektedir. Birincisi; gelişmiş ekonomilerdeki talep azalması ve gelişmekte olan ekonomilerin yükselişi, Çin’in ihracat kompozisyonunu ve Çin piyasasındaki farklı şirket kategorilerinin oynadıkları rolleri değiştirmektedir. İkincisi; Çin’in ithalatında coğrafi orijin itibariyle önemli bir kayma yaşanmaktadır. Çin, Batı’dan ithalat yapmak yerine gelişmekte olan ülkelerden daha fazla ithalat yapmaya yönelmiştir. Üçüncüsü;

Çin’in yurtdışı yabancı doğrudan yatırımlarındaki artış söz konusu değişimin önemli bir fonksiyonudur.

Çin’in dış ticaretinde, sıradan (ordinary) ticaret ve süreçlendirilmiş (processing) ticaret olmak üzere iki farklı türde yürütülen ticari faaliyet alanlarında çeşitli aktörler hüküm sürmektedir.351 Yabancı sermayeli şirketlerin baskın olduğu süreçlendirilmiş ticaret Çin’in dış ticaretinde daha fazla paya sahipken, Batı’daki talebin gerilemesine bağlı olarak düşüş eğilimine girmiştir. Çin’deki yabancı sermayeli şirketlerin yerel şirketlere göre ihracata daha fazla bağımlı oldukları anlaşılmaktadır. Buna mukabil, Çinli yerel şirketlerin baskın olduğu sıradan ticaret alanında yükseliş trendi göze çarpmaktadır. Diğer taraftan, Çin’in ihracata bağımlı en önemli iki sektörü elektronik ve tekstildir. Bu iki sektör birbirinden çok farklı iki profile sahiptir. Yabancı sermaye şirketlerinin baskın olduğu elektronik sektörü, küreselleşmiş bir sektör olarak yüksek düzeyde ithalat içermekte; yani dışarıdan yapılan ithalatla beslenmektedir.352 Tekstil endüstrisi ihracatı ise toplam üretimin büyük kısmını oluşturmakta; Çinli şirketler bu

350 Wayne M. Morrison, A.g.m., pp. 23-24.

351 Sıradan ve süreçlendirilmiş ticaret, farklı gümrük rejimlerine tabi olan Çin’e özgü tanımlamalardır.

352 R. Koopman and Z. Wang, “How Much Chinese Exports is Really Made in China? Assessing Domestic Value-Added When Processing Trade is Pervasive”, NBER Working Paper, no. 14109, 2008.

136 sektördeki üretim ve ihracatta baskın rol oynamaktadır. Diğer bir ifadeyle, yabancı sermayeli şirketler Batı talebini temsil ederken, yerli şirketler gelişmekte olan ülkelerin taleplerini temsil etmektedir.353

Çin’in kıyı bölgelerinde bulunan Şanghay, Jiangsu, Zhejang ve Guangdong ihracat yapan en büyük dört eyalettir. İç bölgelerin ekonomik kapasitesi görece marjinal kalmaktadır. Fakat uluslararası talebin azalması ve iç talebin artışı, Çin’in ekonomik dönüşüm çabalarıyla birleşerek iç bölgelerin ekonomik önemini artırmıştır. Kıyı bölgelerindeki gelişime paralel olarak maaşların yükselmesi, iç bölgelerdeki ucuz iş gücünün kullanılmasını önemli hale getirmiştir. Bununla beraber, iç piyasada artan dinamizme bağlı olarak tüketime yönelik ithalatın arttığı görülmektedir. Kimyasal ürünler en önemli ithalat endüstrisi olarak öne çıkmıştır. Elektronik ürünler ise ithalatta ikinci sıradadır. İleri teknoloji ürünlerinde göreceli bir azalma yaşanmaktadır. Bu durum Çin’in yerel üretiminde teknolojik düzeyin artışının bir göstergesi sayılabilir. Çin’in ithalatında enerji ve doğal kaynaklar giderek büyüyen bir yer tutmaktadır. Bununla beraber, Asyalı ve diğer gelişmekte olan ülkelerin, Çin’in dış ticaretindeki payının giderek arttığı görülmektedir. Ticaret yapan Çinli yerel şirketler, yabancı sermayeli şirketlerle mukayese edildiğinde gelişmekte olan piyasalarda daha iyi konumlanmış durumdadır.354 Özellikle, 2008’den sonra Çin’in ihracatında ve ithalatında gelişmekte olan pazarlara doğru yeniden bir yönelim olduğu anlaşılmaktadır. Çin’in Asyalı gelişmekte olan ülkelerden ithalatının giderek artması, Asyalı şirketler açısından Çin’in sadece ihracat merkezi olması değil, aynı zamanda önemli bir pazar olması anlamını taşımaktadır.355

Çin, dışarıdan gelen yabancı doğrudan yatırıma eskiye nazaran daha az önem vermektedir. Yeni teknoloji ediniminde kendi kaynaklarına görece daha fazla güvendiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Çinli firmalar, yerel ve uluslararası piyasada daha rekabetçi hale gelmiştir. Ulusal şampiyonlar yaratma ve yerli inovasyon geliştirme politikasının başarısı ve bu politikanın yabancı yatırımcıların çıkarları açısından doğurduğu engeller daha net gözlenmeye başlamıştır. Çin, açık bir şekilde, kamu yatırımlarına ve yerel

353 Guillaume Gaulier, Françoise Lemoine and Deniz Ünal, “China’s Foreign Trade in the Perspective of a More Balanced Economic Growth”, CEPII Working Paper, 3 March 2011, p. 13-14.

354 Guillaume Gaulier, Françoise Lemoine and Deniz Ünal, A.g.m., p. 22.

355 Guillaume Gaulier, Françoise Lemoine and Deniz Ünal-Kesenci, “China’s Emergence and the Reorganization of Trade Flows in Asia”, China Economic Review, vol. 18, 2007, pp. 209-243.

137 şirketlerine daha fazla önem verme eğilimi göstermektedir. Çin’in 2010 yılında çeşitli piyasa düzenlemelerini içeren kararları (rekabet politikası, standartları ve çevre koruması), Çin’deki yabancı iş çevreleri tarafından gelen itirazların yükselmesine ve korumacı önlemler olarak yorumlanmasına yol açmıştır.

Çin ve ABD arasındaki ticaret hacminin büyüklüğü iki ülke arasındaki karşılıklı bağımlılığın esas kaynağını oluşturmaktadır. Çin açısından ABD sadece çok büyük bir pazar değil, aynı zamanda teknoloji, yenilik ve yatırımın da kaynağıdır. Çin de ABD için sadece borçlarının finansörü değil, aynı zamanda önemli bir pazardır. Çin’in ABD ve AB’ye olan ihracatında yabancı sermaye şirketlerinin rolü büyüktür. Ancak, ABD’nin Çin pazarındaki payında giderek azalma eğilimi görülmektedir. AB ise Çin’in en büyük ithalat kaynağı olma özelliği taşımaktadır. AB’nin Çin’e ithalatında Almanya’nın performansı önemli bir yer tutmaktadır. AB’den Çin’e daha ziyade tüketim malları ithal edilmektedir. AB, Çin’e yönelik ileri teknoloji ithalatındaki üstün konumunu yitirmiştir.356 Bu durum sadece Asya’nın yeni gelişen ekonomilerinin üstün performanlarının AB’nin yerine geçmiş olmasından kaynaklanmamaktadır. Aynı zamanda, AB ihracatındaki ileri teknoloji içeriği krize bağlı olarak azalmış durumdadır.

Japonya, Güney Kore ve Tayvan’ın gelişmiş ekonomilerle olan ilişkilerinin küresel ekonomide Asya’nın gerçekleştirdiği başarılı atılımda önemli bir payı bulunmaktadır. Çin, bu başarılı atılımdan faydalanmış ve faydalanmaya devam etmektedir. Çin, ileri teknoloji ürünlerini büyük ölçüde Güney Kore, Tayvan ve ASEAN ülkelerinden ithal etmektedir. Çin’in Japonya, Güney Kore ve Tayvan’la olan dış ticaretinde karşılıklı bağımlılığın etkili olduğu görülmektedir. Özellikle, Güney Kore’yle artarak gelişen ticari ilişkileri göze çarpmaktadır.

Hong Kong, 19. yüzyılda ilk beş limanın açılmasıyla beraber ve sonraki dönemlerde Çin’in dış ticaretinde tarihsel olarak önemli bir aracı rol oynamıştır. Hatta, 1990’larda önceki dönemlere göre daha fazla bir artış yaşanmış ve Çin’in ihracatının

%50’si Hong Kong üzerinden yapılmıştır. Her ne kadar, son dönemde eskiye nazaran bu aracı rolünde bir durgunluk yaşansa da, Hong Kong uzun dönemli değerlendirmede

356 Guillaume Gaulier, Françoise Lemoine and Deniz Ünal, “China’s Foreign Trade in the Perspective of a More Balanced Economic Growth”, CEPII Working Paper, 3 March 2011, p. 30.

138 Çin’in “antrepo”su olarak nitelendirilmektedir.357 Ancak, Hong Kong’un ticarette aracı olarak kullanılmasında büyük güçler ile orta büyüklükteki devletler arasında önemli bir fark bulunmaktadır. Avustralya ve Filipinler gibi bölge ülkeleri ticaretlerini Hong Kong limanı üzerinden gerçekleştirirken; ABD, AB, İngiltere ve Japonya gibi ülkeler doğrudan Çin limalarına ihracat yapmayı tercih etmektedir.358

Doğu Asya’da Çin-ASEAN merkezli bölgesel karşılıklı bağımlılığın varlığı çok net bir gelişmedir. Çin ve ASEAN ülkeleri arasındaki ticaret hacmi 1991 yılında 7.96 milyar dolarken 2014 yılında 479.8 milar dolara ulaşarak yaklaşık 60 katı artış göstermiştir. ASEAN ülkeleri, 2000’li yıllardan itibaren Çin’in ithalatında önemli düzeyde bir yer edinmiştir. Genel olarak, hizmet ürünleri ve sermaye arzında konumlarını yükseltmişlerdir. Bu yönelimler, Çin’in bölgesel ekonomik büyümenin motoru olduğu düşüncesini desteklemektedir. Çin ve ASEAN ülkeleri arasında ticaretin bu kadar hızlı gelişmesinin altında yatan en önemli sebep, oluşturulan serbest ticaret alanları ve imzalanan çok taraflı serbest ticaret anlaşmalarıdır. Asya ülkeleri giderek daha fazla Çin’in talebine bağımlı hale gelmektedir. Çin’in ASEAN ülkeleriyle iki taraflı ticari ilişkileri asimetrik bir nitelik taşısa bile, genel anlamda bölge ülkeleri Çin ile mevcut ekonomik ilişkilerinden son derece memnundur. Bu gelişen dinamik, bir taraftan karşılıklı bağımlılık temelinde bölgesel işbirliğini kuvvetlendirmekte, diğer taraftan da ileride Çin’in Batı pazarlarından giderek ayrışması ihtimalini gündeme getirmektedir. Çin’in yerli ihracat şirketleri büyük ölçüde gelişmekte olan pazarlara yönelmiş durumdadır.

Çin, Mao döneminde politik ve ideolojik amaçlarla belirlenen ticaret politikalarından vazgeçerek gelişmekte olan ülkelerle ticari ilişkilerinde ulusal kalkınma stratejisinin bir parçası olarak diğer pazarlara erişimi esas gaye edinmiştir. Otokratik rejim tiplerinin ikili ilişkiler üzerindeki etkisi ticari ortaklıklar bağlamında değil, politik ortaklıklar bağlamında değerlendirilmelidir. Çin’in Latin Amerika ve Afrika’ya yönelik ticaret akışlarının hacmi genişlemiş ve kompozisyonu çeşitlenmiştir.

1995’ten 2011 yılına kadar geçen sürede Çin’in Latin Amerika ülkeleri ile yıllık ticareti her yıl yaklaşık %29.6’lık büyüme oranıyla 4 milyar dolardan 253 milyar dolara

357 Wolfgang Keller, Ben Li and Carol H. Shiue, “China’s Foreign Trade: Perspectives from the Past 150 Years”, The World Economy, 2011, p. 874.

358 Wolfgang Keller, Ben Li and Carol H. Shiue, A.g.m., p. 875.

139 yükselmiştir. Sonuç olarak Çin, AB’nin hemen arkasından Latin Amerika’nın üçüncü büyük ticari ortağı haline gelmiştir. Diğer iki büyük ticari ortak ABD ve AB’nin Latin Amerika’yla ikili ticareti ise 2011 yılı itibariyle sırasıyla 716 milyar dolar ve 280 milyar dolardır.359

Çin’in Latin Amerika ile ekonomik ilişkilerinde baskın olan unsur ticarettir.

Tüm çabalarına rağmen, Çin’in doğrudan yabancı yatırım stokları beklenilen rakamların gerisinde kalmıştır. Hu Jintao’nun 2004 yılında Brezilya, Arjantin, Şili ve Küba’ya yönelik gezilerindeki özel gayretler, 2004-2010 yılları arasında ancak 5 katı düzeyinde bir artış sağlamıştır. Diğer taraftan, Brezilya, Arjantin, Peru ve Venezuela ülkeleriyle ikili ticari ilişkiler, son yıllarda dikkat çekici bir yoğunlukta artış göstermiştir. Şili, 10 yıl önce yapılan ikili serbest ticaret anlaşması sayesinde bugün Çin’e gıda ithalatı yapan üçüncü büyük ticaret ortağı haline gelmiştir. 5 veya en fazla 10 yıl içinde Şili ihracatı açısından Çin’in birinci alış noktası olması beklenmektedir.360

Çin’in devlet şirketlerinin Afrika’da etkinlik satın alınmasıyla ilgili aracı rolleri bulunmakla beraber, Çin’in Afrika ticaretinin piyasa güçleri tarafından sınırlandırıldığı gerçeği unutulmamalıdır. Esasen, Çin-Afrika ticaretini belirleyen birbiriyle bağlantılı beş nedensel faktör vardır: Çin’in emek ve sermaye yoğunluklu üretimde karşılaştırmalı üstünlüğü; Afrika’nın geniş doğal kaynak varlıkları; Çin’in hızlı ekonomik büyümesi;

Çin’in içeride ve Afrika’da altyapı inşasına yaptığı vurgu; Çin’in deniz nakliyatında ve hafif imalatında hükümet destekli gelişen ölçek ekonomileri.361

Çin’in 54 Afrika ülkesinin toplamı alınarak Afrika’yla ticari ilişkilerine bütünsel bakıldığında dengeli bir görünüm söz konusudur. Ancak, ülke bazında bakıldığında önemli farklar olduğu anlaşılmaktadır. Çin’e doğal kaynak ihracatı yapan Afrika ülkelerinin ticaret dengesi bu ülkelerin lehine görünürken, doğal kaynağı olmayan Afrika ülkeleriyle ihracatta Çin’in baskın olduğu anlaşılmaktadır. Çin’in Mısır (doğal kaynağı yok) ve Libya’yla (doğal kaynağı var) olan ticaretinde bu farklılaşma net olarak

359 UN Commodity Trade Statistics Database http://comtrade.un.org

360 “Interview: Chilean Minister Calls for Closer Trade Ties with China”, Xinhua, 4 March 2016.

361 Joshua Eisenman, “China-Africa Trade Patterns: Causes and Consequences”, Journal of Contemporary China, vol. 21, no. 77, 2012, p. 793.

140 tespit edilmektedir. Libya Çin’le ticaretinde ticaret fazlası verirken, Mısır Çin’in lehine ticaret dengesizliği yaşamaktadır.362