• Sonuç bulunamadı

ULUSLARARASI SİSTEMDE ÇİN’İN KONUMU VE ROLÜ

2. Çin’in Yükselen Güçler Arasındaki Ayrıcalıklı Konumu

2.2. Çin’in Düşünsel Gücü

2.3.5. Çin’in Dış Yardımları ve Hükümet Destekli Yatırımları

146 görüşmeleri, o ülkelerin Çin ile ticaretini düşüren bir etki yaratmıştır. Çin hükümetinin bu konudaki kararlılığı Fransa örneğinde çarpıcı bir şekilde ortaya çıkmıştır. 2008’de Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy ile Dalai Lama arasındaki görüşmeye misilleme olarak iki önemli Çinli ticaret delegasyonunun gezi planı iptal edilmiştir. Mesela, Dalai Lama’nın 1995’te Clinton yönetimi tarafından resmi olarak kabul edilmesi, ABD-Çin ticareti üzerinde bir maliyet doğurmuştur.381 Diğer bir örnek, 2009 yılında Hollanda Dışişleri Bakanı ve bazı Parlamento üyelerinin Tibet lideriyle görüşmeleridir. Hollanda Başbakanı Jan Peter Balkanande, Dalai Lama ile kişisel görüşmelerin doğurabileceği

“yersiz risk”ten kaynaklanan korkusunu dile getirmiştir.382 Dalai Lama’nın kendisi de, pek çok politikacının bakan veya başbakan olduktan sonra görüşme taleplerini geri çevirdiklerine dikkat çekerek, “Çin’le ekonomik ilişkilerin galip gelmeye başladığı”

sonucuna varmıştır.383 Dolayısıyla, Dalai Lama ile görüşmelerin ihracat üzerinde yarattığı zarar vereci etki, diplomatik mantık gereği yüksek düzeyde yetkililer söz konusu olduğunda daha da artmaktadır. Ancak, Çin ticaretteki sapmadan kaynaklanan ekonomik kayıplar ile rejimi istikrarlaştırıcı politik kazanımlar arasında bir tercihle karşılaştığında, rasyonel olarak fırsat maliyeti hesaplaması yapmaktadır. İthalat kararlarında etkili olan politik tercihlerinden kaynaklanan ekonomik kayıpları azaltmak için mümkün olan en kısa sürede ortaklarıyla ticari ilişkilerini düzeltmenin, Çin’in çıkarına olacağını düşünmektedir.384

147 yapılan yardımlarda, enerji kaynaklarının yurtdışı arzının geliştirilmesi vurgusu öne çıkmaktadır. Programların çoğunluğu kredilerle finanse edilirken, tatmin edici sübvansiyonlarla desteklenmektedir. Çin’in dış yardımlarında önemli bir yere sahip olan borç yönetimi koşulları, ABD ve diğer OECD ülkelerinin kalkınma yardımlarının temel özelliğini oluşturan hibe yardımından oldukça farklı bir özellik olarak dikkat çekmektedir. Ayrıca, Çin’in dış yardımlarının, genel uluslararası normlarla uyumlu şekilde, donör ülkelerden alıcı ülkelere doğru yapılan ihracata bağlandığı veya bununla sınırlandırıldığı anlaşılmaktadır.385

Çin’in dış yardımları ve hükümet destekli yatırımları ABD veya diğer ülkelerin kalkınma yardımlarından çok daha geniş bir çerçevede tanımlanmıştır.386 Çin kaynakları resmi olarak bu programları üç kategoriye ayırmıştır: hibe yardımları, faizsiz krediler ve imtiyazlı krediler. İlk ikisi Çin devlet bütçesinden finanse edilirken, üçüncüsü Çin İhracat-İthalat Bankası tarafından fonlanmaktadır. Söz konusu yardım programlarının çoğunda hibe yardımları %25’in altında kalırken, program kapsamında satın alınacak malların %50’sinin Çin kökenli olması şartı konulmuştur.387

Çin tarafından taahhüt edilen yardımlar 2009 yılında 124.8 milyar dolardan, 2010’da 168.6 milyar dolara ve 2011 yılında da 189.3 milyar dolara ulaşmıştır. 2001 yılındaki rakamın 1.7 milyar dolar olduğu düşünüldüğünde, Çin’in dış yardım ve hükümet destekli yatırımlarında 10 yıl içinde meydana gelen artış göz kamaştırıcıdır.

2010 ve 2011 yıllarında taahhüt edilen miktarlar, Çin’in GSYİH’sinin %3’üne tekabül etmekte; savunma bütçesinin ise yaklaşık iki katını oluşturmaktadır. Diğer taraftan, ABD Kalkınma Birimi’nin 2011 yılında sağladığı kalkınma yardımları (Afganistan ve Irak dışarıda tutulursa) 8 milyar dolardır. Bununla beraber, ABD İhracat-İthalat Bankası 2011 yılında dünya genelinde dış krediler için 6.3 milyar dolar sağlamıştır. Ancak, karşılaştırma yaparken dikkat edilmesi gereken husus Çin’in yardım programlarının çok daha geniş bir şekilde tanımlanmış olmasıdır. ABD dış yardımlarının büyük

385 Charles Wolf, Xiao Wang, and Eric Warner, China’s Foreign Aid and Government-Sponsored Investment Activities: Scale, Content, Destinations and Implications, Washington, RAND, 2013, p. 8.

386 Bilgilendirme Ofisi’nin yaptığı tanıma göre; dış yardım “gelişmekte olan ülkeler arasında karşılıklı yardımlaşmayı, pratik etkilere odaklanmayı, alıcı ülkelerin çıkarlarıyla uyum sağlamayı, dostane ikili ilişkiler geliştirme ve gelişmekte olan ülkelerle ekonomik ve teknik işbirliği yoluyla karşılıklı fayda sağlama çabasını” temsil etmektedir. “China’s Foreign Aid”, Information Office of the State Council, Beijing, April 2011.

387 Deborah Brautigam, The Dragon’s Gift: The Real Story of China in Africa, Oxford, Oxford University Press, 2011.

148 çoğunluğunu hibeler oluşturuken, Çin’in yardım programları kredilerle finanse edilmektedir. Ayrıca, Çin’in taahhütleri ile gerçekleşen gönderimler arasında da ciddi bir fark bulunmaktadır.388

Çin’in dış yardım ve hükümet destekli yatırımlarının amaçlarına bakıldığında, doğal kaynak geliştirilmesi projelerinin genel fonlama içinde %42’lik bir yer tuttuğu görülmektedir. Altyapı projeleri %40, borç bağışı ve insani yardım gibi diğer projeler

%18’lik bir paya sahiptir. Altyapı ve doğal kaynak projeleri çoğunlukla birbirini tamamlayıcı bir özellik taşımaktadır. Örneğin, yol veya liman yapımı doğal kaynak projeleri için zorunlu olabilmektedir. Altyapı ve kaynak gelişimi arasındaki ilişkinin diğer bir boyutu da, Çin ve yardım alan ülkeler arasında muhtemel müzakere veya pazarlık etkileşimlerini yanıtmasıdır.389 Ayrıca, programların tutarı ve amaçları bölgelere göre farklılaşabilmektedir.

Çin’in önceliklerini ve çıkarlarını tespit edebilmek açısından yapılan dış yardım ve hükümet destekli yatırımların coğrafi dağılımı önem arz etmektedir. 2001-2011 yılları arasında Latin Amerika’daki 17 ülkeye toplam 186 milyar dolarlık taahhütte bulunulduğu görülmektedir. Latin Amerika bölgesi, aynı zamanda, altı bölge arasında doğal kaynak gelişimi projelerine en fazla yatırım yapılan bölgedir. İkinci sırada 50 ülkeye dağıtılan yardım ve yatırımların toplam tutarı 175 milyar dolar olmak üzere Afrika bölgesi gelmektedir.390

Latin Amerika, 2001-2011 yılları arasında diğer bölgelere göre en fazla yardım alan bölge konumundadır. Arjantin, Venezuela, Brezilya, Ekvador ve Şili’yi içine alan doğal kaynak projeleri yardımların büyük kısmını oluşturmaktadır. 2005’ten önce bölgesel programların çoğunluğu enerji santrali, ulaşım, barınma ve telekomünikasyon projelerini içeren altyapıya odaklanmıştır. 2008 yılından sonra bölgeye taahhüt edilen yardımların tutarı, 2001-2011 yılları arasında yapılan yardımların %95’ini oluşturmaktadır. Çinli mineral şirketleri tarafından bölgeye uzun dönemli yatırımlar yapılmıştır. Çin’in üç önemli ulusal petrol şirketi olan SINOPEC, CNOOC ve CNPC ana yatırımcılardır. Venezuela’daki altyapı projeleri Çin Kalkınma Bankası tarafından

388 Charles Wolf, Xiao Wang, and Eric Warner, A.g.e., p. 18.

389 Charles Wolf, Xiao Wang, and Eric Warner, A.g.e., pp. 22-23.

390 Charles Wolf, Xiao Wang, and Eric Warner, A.g.e., p. 50.

149 finanse edilmiş; petrol gönderimi ile geri ödemesi gerçekleştirilecektir.391 Ayrıca, 2005’te Dominik Cumhuriyeti’ne ve 2007’de de Kosta Rika’ya yapılan yardımlar, bu iki ülkenin Çin’i diplomatik olarak tanıyarak Tayvan’la bağlarını koparmalarının hemen arkasından gelmiştir.392 Dominik Cumhuriyeti 122 milyon dolar ve Kosta Rika 380 milyon dolarlık bir yardım alırken, 2001-2011 yılları arasında bu iki ülkeye yapılan tek yardım bunlar olmuştur.

Afrika, yardım alan bölgeler arasında ikincidir. 2004’ten önce programların çoğu borç iptali ve insani yardım gibi “diğer” olarak ifade edilen kategoride toplanmıştır.

Fakat, bu tarihten sonra, özellikle 2003 ve 2006’da düzenlenen Çin-Afrika zirvelerini takiben yardımlar doğal kaynak ve altyapıdan oluşan projelere aktarılmaya başlanmıştır.

2008 yılında yardımlar en yüksek noktaya ulaşmış; 2009 ile 2011 yılları arasında ise düşüşe geçmiştir. Özellikle hidroelektirik, yol ve demiryolu projeleri Afrika’nın tamamında önemli bir yer edinmektedir. 17 baraj ve hidroelektirik santrali, 19 yol ve 17 demiryolu projesi yapılmıştır. 2008 yılında Afrika’da altyapı-kalkınma programlarına yapılan yardım, Çin’in o yıl dünya genelindeki altyapı ödemelerinin %90’ına tekabül etmektedir. Afrika’nın ayırt edici özelliklerinden biri de, Çin’in diplomatik girişimlerinin bir parçası olarak Ruanda ve Mozanbik’te stadyum, Ruanda ve Lesotho’da ise parlamento binası yapımı gibi projelerin bulunmasıdır. Afrika’daki doğal kaynak geliştirme programlarının büyük çoğunluğunda petrol ana amaçlardan biridir.

Fakat altın, uranyum, platinyum, pırlanta ve alimünyum kaynaklarının geliştirilmesi projeleri de söz konusudur. Nijerya, bölgede en çok yardım alan ülkedir.

Çin’in Afrika’ya yaptığı dış yardım ve yatırımlarda 2008 sonrası yaşanan dalgalanmanın nedenlerini belirlemek için özel bir incelemeye ihtiyaç duyulmaktadır.

Nitekim, Çin Bilgilendirme Ofisi’nin 2014’te yayınladığı Beyaz Belge’ye göre Çin’in 2010-2012 yılları arasında yaptığı dış yardımın coğrafi dağılımı şöyledir: %51,8 Afrika,

%30,5 Asya, %8,4 Latin Amerika ve Karayipler, %4,2 Okyanusya, %1,7 Avrupa ve

%3,4 diğerleri. Yapılan dış yardımların hangi alanlara hasredildiğine bakıldığında ise şöyle bir tablo ortaya çıkmaktadır: %44,8 ekonomik altyapı, %27,6 sosyal ve kamusal

391 Simon Hall and Xu Wan, “CNPC, SINOPEC, CNOOC Sign Venezuela O&G Deals”, Dow Jones Newswires, 3 December 2010.

392 “China Establishes Diplomatic Relations with the Commonwealth of Dominica,” Ministry of Foreign Affairs of the People’s Republic of China, 30 March 2004. “China, Costa Rica Set Up Diplomatic Ties”, China Daily, 26 June 2007.

150 altyapı, %15 maddi ve varlık yardımı, %5,8 insan kaynakları geliştirme işbirliği, %3,6 endüstri, %2 tarım, %0,4 insani yardım ve %0,8 diğerleri.393 Dolayısıyla, Afrika üzerinde etkinlik kurma rekabetinin yoğunluğu ve Çin’in Afrika’da nasıl algılandığı ile ilgili zaman içinde yaşanan değişimin söz konusu dalgalanmada etkili olduğu genel olarak varsayılabilir.

Orta Doğu ülkeleri, petrol ve doğal gaz projelerini finanse etmeye yönelik yardımlar almıştır. İran ve Irak öne çıkan ülkelerdir. Demiryolu yapımı ve borç affını içeren yardımlar yapılmıştır. Bu bölgedeki büyük projelerin çoğu, Çin’in küresel kaynak stratejisi ile uyumludur. Irak’a yönelik borç affı ve iptaline yönelik yapılan 12 milyar dolarlık iki büyük yardım farklı özelliği sebebiyle dikkat çekicidir. Çin’in Orta Doğu’ya 2010 yılında 123 milyon dolar olan yardım taahhütü, sadece bir yıl aradan sonra 2011 yılında 52 milyar dolara bir anda sıçramıştır. Bu sıçramada İran’la yapılan anlaşmaların payı büyüktür. İkili ticaretin artırılmasına yönelik sekiz ayrı demiryolu hattının yapımını içeren 13 milyar dolarlık ve petrol sahası gelişimi ile ilgili 12 milyar dolarlık iki anlaşma, İran’ın Çin açısından önemini gözler önüne sermektedir. 2007 yılında Irak sınırı yakınında bulunan Yadavaran bölgesinde SINOPEC petrol gelişim projesine yatırım yaptıktan sonra, İran’ın Azadegan bölgesinde de çeşitli yatırımlar sürdürülmüştür.394

Güney Asya, doğal kaynak yerine sadece altyapı ve finansal yardımlara odaklanılması açısından ayrıcalıklıdır. Güney Asya’nın oldukça sınırlı doğal kaynak birikiminin bulunması bunun en önemli sebebidir. İki büyük girişim söz konusudur:

Liman, petrol rafinerisi ve tarımsal ilerleme projelerini içeren 2006’da imzalanan ekonomik kalkınma paketi ve 2010’da imzalanan 15 milyar dolarlık anlaşmayla yapımına başlanan iki hidroelektirik projesi. Yardım alan ülkeler Pakistan, Hindistan, Sri Lanka, Nepal ve Bangladeş’tir. Güney Asya’ya yapılan yardımların %87’sine tekabül eden yaklaşık 66 milyar dolarlık miktarla en büyük yardımı alan ülke Pakistan olmuştur.

393 “China’s Foreign Aid (2014)”, Information Office of the State Council, The People’s Republic of China, July 2014, Beijing.

394 Eric Watkins, “Sinopec, “Iran to Develop Iran’s Yadavaran Field”, Oil&Gas Journal, 18 December 2007. http://www.ogj.com/articles/2007/12/sinopec-iran-to-develop-irans-yadavaran-field.html.

151 Orta Asya, göreceli olarak en düşük yardımı alan bölgedir. Bölgedeki yardımların çoğu petrol, doğal gaz ve madencilik projelerine hasredilmiştir. Son yıllarda ŞİÖ, Çin’in bölgedeki çok taraflı ticaretinin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır.

Sonuçta, ŞİÖ’nün koordinasyonunda bölgesel altyapı ve doğal kaynak gelişimi konusunda pek çok program anlaşmasının yapılması sağlanmıştır. 10 yıllık süre içinde ŞİÖ platformunda yapılan anlaşmalar, genellikle 100 milyon doları geçmeyecek şekilde, küçük ölçekli olarak yapılmıştır. Ancak, 2010 yılında Çin enerji, doğal kaynak gelişimi ve temel altyapı projelerine yönelik ŞİÖ Kalkınma Bankası’na 8 milyar dolarlık finansal yatırımda bulunmuştur.395 Bölgede üç ülke öne çıkmaktadır. Kazakistan’a petrol ve bakır geliştirilmesi projelerine yönelik yardımlar yapılırken, Kırgızistan’la iki büyük hidroelektirik tesisi yapımına ilişkin anlaşma imzalanmıştır. Özbekistan’a ise doğal gaz yatırımı yapılmıştır. Tacikistan’a oldukça sınırlı bir yardım yapılmış; yapılan yardım da fiziksel altyapı ihtiyacına odaklanmıştır.

Çin’in Doğu Asya’daki yardımları diğer bölgelere nazaran en dengeli yaklaşımın yansıtıldığı bölge olarak göze çarpmaktadır. Kuzey Kore’ye gıda ve yakıt şeklinde yapılan ayni yardımlar farklı özelliği sebebiyle, Çin’in dış yardım ve hükümet destekli yatırım girişimlerinin dışında düşünülebilir. 2006 öncesinde Kuzey’deki ülkelerle ekonomik kalkınma projeleri esas alınırken, sonrasında altyapı projeleri öne çıkmaya başlamıştır. Güneydoğu Asya ülkelerinde ise yardımların büyük çoğunluğu altyapı projelerine ayrılırken, doğal kaynak ve “diğer” projeler de kısmen fonlanmıştır. 2001-2011 yılları arasında Kuzey’deki Moğolistan ve Kuzey Kore’ye gönderilen toplam yardımlar 9 milyon dolar civarındayken, Güneydoğu Asya ülkelerine toplamda yaklaşık 6 milyar dolarlık bir yardım yapılmıştır. Güney’de üç ülke öne çıkmıştır. Myanmar’a 1 milyar dolarlık Hatgyi barajının yapımı için yardımda bulunulmuş; Endonezya’daki kömür madenine ise Çin Yatırım Şirketi tarafından 1.9 milyar dolarlık yatırım yapılmıştır. Bununla beraber, Endonezya ve Çin arasında yapılan ticaret ve ekonomi anlaşmalarının bir parçası olarak söz konusu dönemde toplam 16.1 milyar dolar yardım

395 “China May Invest %8 bln for SCO Development Bank”, China Daily, 2 December 2010.

http://www.china.org.cn/business/2010-12/02/content_21469614.htm.

152 taahhüt edilmiştir. Ayrıca, Malezya’daki Sarawak Yenilenebilir Enerji Koridoru’na Çin Devlet Ağ Şirketi tarafından 11 milyar dolarlık yatırım taahhüdünde bulunulmuştur.396

Bu bölgedeki programların, Çin’in çıkarlarını tamamlayıcı istisnalar dışında, genel olarak alıcı ülkelerin ihtiyaçlarına göre şekillendiği anlaşılmaktadır. Bu istisnaların en dikkat çekici olanlarından biri, 2010 yılında Myanmar’a petrol ve gaz boru hattı yapımına yönelik verilen 2.4 milyar dolarlık kredidir.397 Buna ek olarak, Laos’un başkentini Çin’e bağlayan demiryolu yapımına ilişkin 2011 yılında verilen 7 milyar dolarlık kredi zikredilebilir.398

Çin’in altyapı destekleri ise farklı proje türlerine göre çeşitli ülkelere dağıtılmıştır. 2011 yılında Kuzey Kore’ye Dandong Limanı’nın yapımında (7.1 milyar dolar) ve Kuzey Kore’nin özel ekonomik bölgesi olan Rason’da (Kuzey Kore, Çin ve Rusya’nın sınırlarının kesiştiği bölge) rıhtım, anayol ve enerji santralinin yapımında (2 milyar dolar) iki büyük altyapı projesi bağlamında harcama yapılmıştır. Güneydoğu Asya’da Myanmar ve Endozenya’da birer hidroelektirik santrali; Laos, Myanmar ve Filipinler arasında yayılmış dört demiryolu projesi (8 milyar dolar) ve Kamboçya’da bir senato binasının inşası (2 milyar dolar) için yardımlarda bulunulmuştur.

Ülkesel bazda genel olarak bakılacak olursa, 2001-2011 yılları arasında Çin’den en fazla dış yardım ve yatırım alan (dolar cinsinden) ilk on ülke ise şöyle sıralanabilir:

1) Venezuela: 106 milyar 2) İran: 89 milyar 3) Nijerya: 72 milyar 4) Pakistan: 66 milyar 5) Brezilya: 40 milyar 6) Endonezya: 38 milyar 7) Arjantin: 24 milyar 8) Gana: 22 milyar 9) Malezya: 14 milyar 10) Tayland: 13 milyar.399

Çin, yaptığı dış yardımları ekonomi yönetiminin stratejik amaçlarına uygun düşecek bir enstrüman olarak kullanmaktadır. Kalkınma programları çerçevesinde oluşturduğu denizaşırı özel ekonomik bölgeler, bir yandan Çin’in “kalkınmacı devlet modelini uluslararasılaştırması”na hizmet ederken, diğer yandan Çinli şirketlerin yabancı yatırımlarına zemin hazırlayan önemli bir rol oynamaktadır. Söz konusu

396 “China, Malaysia to pump billions into Borneo power Project”, Asiaone News, 11 January 2010.

http://news.asiaone.com/News/Latest+News/Business/Story/A1Story20100111-191126.html.

397 Anurag Joshi, “Exim Seeks Clout in Myanmar as China Pours Cash: Corporate India”, Bloomberg Business, 26 July 2013.

398 “Integrating Souteast Asia: China Coming Down the Tracks”, The Economist, 20 Jauary 2011.

399 Charles Wolf, Xiao Wang, and Eric Warner, China’s Foreign Aid and Government-Sponsored Investment Activities: Scale, Content, Destinations and Implications, p. 50.

153 ekonomik bölgelere yönelik yüksek düzeyde bir harcama yapılmaktadır. 2010 yılı itibariyle şirketler tek başlarına bu bölgelere 730.97 milyon dolarlık altyapı harcaması yapmış; Çin hükümeti bunun en az %30’unu karşılama sözü vermiştir. 50’ye yakın sayıda ve çeşitli ülkelerde oluşturulan bu ekonomik bölgelerin desteklenmesindeki stratejik amaç bellidir.400 Gelişmiş Çinli şirketlerin dış yatırımlarını kolaylaştırmak, Çin yapımı makine ve ekipmanlara olan talebi artırmak ve üçüncü ülkelere Çin üretimini taşıyarak ticari uyuşmazlıkları azaltmak suretiyle Çin’in kendi içsel yeniden yapılanmasını hızlandıracak bir platform sağlamak ana gayedir.401

Çin’in dış yardımlarını doğal kaynak edinimine yönelik kullandığı şeklindeki eleştiriler, denizaşırı özel ekonomik bölgeler bağlamında mevcut bulgularla uyuşmamaktadır. Ancak, bu çerçevede benimsenen kalkınma programları üzerinden Çin modelinin alıcı ülkelerde desteklenmesi ve kalkınma yardımlarının yatırımcı şirketlere kapı aralamak için kullanılması söz konusudur. Dolayısıyla, Çin’in dış yardım ve yatırımlarının ya kaynak edinimi ya da doğrudan ticari kazanç sağlama amaçlarına yönelik olarak gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Zha Daojiong, Çin’in kalkınma yardımları konusundaki uygulamalarının geçmişte kendi maruz kaldığı tecrübelere dayandığını; fakat Çin’in bu konuda son derece dikkatli davranarak önemli bir farklılığı temsil ettiğini iddia etmektedir.402 Çin, kalkınma yardımlarıyla ilk olarak 1950’lilerde Sovyetler Birliği ile ittifak kurduğunda tanışmıştır. Çin’in ilk Beş-Yıllık Ekonomi Planı’nda, özellikle endüstriyel gelişim kısmı, neredeyse tamamen Sovyetler’den gelen mali, ekipman ve insan kaynağı yardımına dayanmaktadır. Bunun karşılığında, Sovyetler Birliği Çin’den ulusal ve uluslararası politikanın her boyutundaki tercihlerinde tam bir bağlılık talep etmiştir. Sovyet yardımlarına bağlılığın doğurduğu

400 Özel ekonomik bölgeler, Çin’in gelişmekte olan ülkelerle ekonomik ilişkilerini geliştirmek için başvurduğu yeni araçlardan biridir. Bu bölgelerde enerji, imalat, ihracat süreçlendirilmesi ve lojistik gibi faaliyetler yürütülmektedir. Çin’in oluşturduğu özel ekonomik bölgeler konusunda yapılan çalışmalar oldukça sınırlıdır. Çin, 2006-2007 yılları arasında desteklemek üzere ilk 19 özel ekonomik bölgeyi seçmiştir. Bazılarında birden fazla özel ekonomik bölge kurulduğu anlaşılan ülkeler şunlardır: Cezayir, Kamboçya, Mısır, Etiyopya, Endonezya, Mauritius, Meksika, Nijerya (2), Pakistan, Rusya (3), Güney Kore, Tayland, Venezuela, Vietnam (2) ve Zambia. Deborah Brautigam and Tang Xiaoyang, “Economic Statecraft in China’s New Overseas Special Economic Zones: Soft Power, Business, or Resource Security”, International Affairs, vol. 88, no. 4, 2012, p. 805.

401 Deborah Brautigam and Tang Xiaoyang, A.g.m., pp. 815-816.

402 Elizabeth Economy and Zha Daojiong, “Global Development and Investment”, in Debating China:

U.S.-China Relationship in Ten Conversations, (ed.) Nina Hachigian, New York, Oxford University Press, 2014, p. 139.

154 bu politik yük, Çin-Sovyet ittifakının parçalanmasının altında yatan en önemli ekonomik nedenlerden biridir. Bununla beraber, Çin’in yaptığı yardımları yabancı şirketlerin o ülkeye girişiyle irtibatlandırması kalkınma yardımlarının temel bir özelliğidir. Çin, bu yöntemi 1970’lerde yararlandığı kalkınma yardımlarından öğrenmiştir. Çin piyasasının dönüştürülmesinde, Japonya ve Avrupa ülkelerinden alınan ikili yardımların ve Dünya Bankası’nın sağladığı çok taraflı yardımların rolünü reddetmek mümkün değildir. Ancak, tüm bunlara rağmen Çin kalkınma yardımlarını, geçmişteki mevcut örneklerde görüldüğü gibi, söz konusu alıcı ülkelerde ne politik bir baskı uygulamaya yönelik ne de rejim değişikliğine bir ön koşul olarak kullanmaktadır.

İnsan haklarının geliştirilmesi gibi zorlayıcı normatif beklentileri de bulunmamaktadır.

Çin’in doğal kaynak edinimi arayışının ekonomik kalkınma açısından doğal ve kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Zha, Çin’in 1990’ların ortalarına kadar endüstrileşmesini geliştirmek için kendi doğal kaynaklarını dışarıya ithal ettiğini hatırlatmaktadır. Bugün Çin’e kaynak arzında bulunan ükelerin de, Çin’in geçmişte aynen yaptığı gibi, endüstrileşmede bir üst aşamaya geçebilmelerinin tek yolu doğal kaynaklarını dışarıya satmalarıdır. Çin doğal kaynak pazarındaki rekabete sonradan katıldığından, kaynak zengini fakat politik olarak istikrarsız ülkelerle ilişkiler geliştirmek zorunda kalmıştır. Kaldı ki; Çin’in kaynak ihtiyacı dünya ekonomisinde üstlendiği üretici rolünden kaynaklanmaktadır. Çin, aslında toplam enerji arzında %85 kendine yeten bir ülkedir. Fakat ihracata yönelik üretim sürecinde Çin’in enerji kaynağının %25’i tüketilmektedir. Dolayısıyla, mevcut ve giderek artan üretim hacmi mecburen Çin’i enerji ihraç eden ülke konumuna getirmektedir.

Son olarak, ülkelerin ekonomik kalkınmalarıyla askeri ilişkileri arasında doğrudan bir paralellik olmadığı görülmektedir. Çin’in ekonomik etkinliğini dikkate almadan bazı devletler askeri güvenliği daha fazla önemsiyor olabilirler. Mesela, Çin ve Japonya arasında geniş bir ticaret hacmi olmasına rağmen, giderek artan bir şekilde güvenlik rekabetine sürüklendikleri izlenimi vermektedir. Diğer taraftan, Çin’in büyüyen ekonomik gücünün etkinliği üzerinde ters etkiler doğurma ihtimalini değerlendirmek de mümkündür. Ekonomi ve güvenlik arasındaki ilişki farklı değişkenleri de içeren daha kompleks bir yapıya sahiptir. Çin’in yükselen gücü bazı ülkelerde ekonomik bağımlılık korkusu yaratabilir. Bu korku da başka ekonomik

155 ortaklar arayışıyla, Çin’in ekonomik gücünü dengeleme ve etkinliğini hafifletme eğilimini teşvik edebilir. Dolayısıyla, özellikle bölgesel bağlamda ekonomik dengelemenin nedenleri ve hangi koşullar altında başarılı olabileceği konusunda ekstra değerlendirmelere ihtiyaç vardır. Özellikle içsel faktörler ve ulusal kimlik sorunları bu bağlamda devreye girmektedir.