• Sonuç bulunamadı

ULUSLARARASI SİSTEMDE ÇİN’İN KONUMU VE ROLÜ

2. Çin’in Yükselen Güçler Arasındaki Ayrıcalıklı Konumu

2.2. Çin’in Düşünsel Gücü

2.3.2. Ekonomik Gücün Politik Etkinliğe Dönüştürülmesi

Çin’in artan ekonomik gücünün politik etkinliğe dönüştürülmesi kısmen başarıya ulaşmış; fakat bütünüyle tamamlanmamıştır. Genel kanıya göre, ekonomik gücün politik etkinliğe dönüşmesi kendiliğinden otomatik olarak gerçekleşmektedir.

Doğu Asya’daki devletlerin Çin’in artan askeri gücü karşısında sert bir dengeleme davranışı gösterme konusunda isteksiz olmalarının sebebi, kısmen Pekin’le artan ekonomik bağlarının kopmasından korkmalarıdır.327 Çin’in Afrika’daki etkinliği, hızlı büyüyen ekonomik bağlarla beraber artmış gibi görünmektedir.328 Çin’in kredi veren bir ülke olarak yükselişi, dışarıdaki etkinliğinin en azından bir bölümüne karşılık

325 Elizabeth Economy and Zha Daojiong, “Global Development and Investment”, Debating China: U.S.-China Relationship in Ten Conversations, (ed.) Nina Hachigian, New York, Oxford University Press, 2014, p. 133.

326 Elizabeth Economy and Zha Daojiong, “Global Development and Investment”, p. 134.

327 David C. Kang, China Rising: Peace, Power, and Order in East Asia, New York, Columbia University Press, 2007.

328 Chris Alden, China in Afrika, London, Zed Books, 2007.

129 gelmektedir.329 Yüksek düzeyde ekonomik ilişkiler daha fazla etkinlik kurma imkanı kazandırmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Çin’in ekonomik gücü; dış ticaret, yabancı yatırım ve dış yardım gibi ana değişkenler üzerinden ölçülebilir.

Literatürün büyük çoğunluğu zorlayıcı ekonomi yönetimi üzerine odaklanmıştır.

Devletler, caydırıcı olmak veya mecbur bırakmak yönünde diğer devletlerin politika tercihleri üzerinde değişim yaratmak istediklerinde, tehdit etme veya ekonomik yaptırım uygulama yöntemine başvurmaktadır. Ancak, bu bir zorunluluk değildir. Ekonomi yönetimi pratiğine ihtiyaç duyulmadan da, devletlerin dış ekonomik bağlantıları politika tercihleri üzerinde etkinliğe yol açabilir. Kirshner, Çin’in artan etkinliğinin kökenlerinin büyük ölçüde “Hirsch-manasque”330 mantığıyla açıklanabileceğini öne sürmektedir.

Ekonomik entegrasyon, edinilmiş çıkarların ortaya çıkmasına yardımcı olarak, ana ticari ortakları husumete düşürmeyecek dış politikaların şekillenmesini desteklemektedir.331 Hirschmanesque etkiler daha çok asimetrik çiftlerde gerçekleşmektedir. İkili ekonomik entegrasyon, bir devletin ekonomisini diğerine göre daha fazla temsil eder. İkili ekonomik ilişkilerde, küçük devletler aksamalardan daha çok uyum sağlama maliyetlerini göğüslemektedir. Hirschmanesque etkiler, ekonomik mübadelenin türüne da bağlı olabilir. Geniş anlamda söylenecek olursa, ihracatlar ve ithalatlar politik etkinlik üretmede farklı eğilimlere sahip olabilir. Bu bağlamda, Lampton “‘alıcı’ olarak Çin algısının global olarak çoğunlukla olumlu olmasına rağmen, ‘satıcı’ olarak Çin algısının Pekin’in yatıştırmak zorunda kaldığı tedirginlikler yarattığını” öne sürmektedir.332

Genel olarak başka bir ülkeye olan ihracat bağımlılığının bir dizi ulusal endüstri üretimine katkı sağlayacağı beklenmektedir. Üretilen bu ulusal endüstriler, o ülkeyle istikrarlı ilişkiler geliştirmede güçlü bir paya sahiptir. Fakat aynı ülkeden yapılan ithalatın ulusal ithalat rekabetçisi endüstriler tarafından bir tehdit olarak görülme eğilimi

329 Gregory Chin and Eric Helleiner, “China as a Creditor: A Rising Financial Power?”, Journal of International Affairs, vol. 62, no. 1, 2008, pp. 87-102.

330 Albert Hirschman’a göre; etkinlik, ikili ekonomik ilişkilerin bir sonucu olarak içsel politikanın hemen göze çarpmayan, ama güçlü bir şekilde yeniden şekillenmesiyle elde edilir. Albert O. Hirschman, National Power and the Structure of Foreign Trade, Berkeley, University of California Press, 1980, p.

14.

331 Jonathan Kirshner, “The Consequences of China’s Economic Rise for Sino-US Relations: Rivalry, Political Conflict, and (not) War”, China’s Ascent: Power, Security and the Future of International Politics, (ed.) Robert S. Ross and Zhu Feng, Ithaca, Cornell University Press, 2008, pp. 238-259.

332 David M. Lampton, The Three Faces of Chinese Power: Might, Money, and Minds, Berkeley, University of California Press, 2008, p. 100-101.

130 vardır. Bu ithalat rekabetçisi endüstriler, diğer ülkeyle gergin ilişkilerden kazanç sağlayabilmektedir. Ancak, ithalat bağımlılığı da benzer etkinlik sonuçları doğurabilmektedir. Hirschman, ithalat bağımlısı endüstrilerin (mesela ithal hammedde kullanan endüstriler) kendilerinin de “ticari beşinci kol”un bir parçası olmaya yatkın olduklarını belirtmektedir. Bu ulusal aktörler kümesinin, büyük ticari ortakla istikrarlı ilişkilerin geliştirilmesinde edinilmiş çıkarları bulunmaktadır.333

Yapılan çalışmalarda, Çin’e ekonomik olarak daha bağımlı olan ülkelerin Pekin’in çıkarlarına daha uyumlu hareket ettiklerini gösteren bulgular yer almaktadır.

Çin’in artan ekonomik gücünün, bugüne kadar dışarıda artan etkinliğinde belirli bir payı olduğunu reddetmek imkansızdır. Çin’in ekonomik ortakları ticari ilişkilerinin bozulmaması için dış politikadaki anlaşmazlıklarını yeniden ayarlama yoluna başvurmuştur. Mesela, 2003 yılında Çin’in önemli bir boruhattı petrol akışını üç gün süreyle durduğunu açıklamasından sonra Kuzey Kore nükleer programıyla ilgili çok taraflı görüşmelere katılmaya mecbur kalmıştır.334 Benzer bir şekilde, 2011 yılında Dalai Lama vize alma konusunda yaşadığı zorluklar sonrası Güney Afrika gezisini iptal etmiştir. Güney Afrika, Çin ile gelişen ekonomik ilişkilerinin gezi sebebiyle zarar görebileceğinden endişe duyduğunu açıklamıştır.335 Yine de, Çin’in dışarıdaki etkinliği konusunda akademik çalışmalarda ulaşılan sonuçlar muhteliftir. Bir kısmı Çin’in artan ekonomik bağlarının etkinliğe dönüştürüldüğünü ileri sürerken, diğerleri ekonomik güç ve etkinlik arasındaki bağlantı konusunda net bir ilişkinin var olmadığını iddia etmektedir.

Çin, genel itibariyle, ticari bağlarını etkinliğe dönüştürmede başarılıdır. Çin’in ticari ilişkilerinde artış görülen ülkelerin dış politikaları üzerinde etkinliği de artmıştır.

Özellikle ekonomik meselelerde bu ilişkisellik çok daha net ortaya çıkmaktadır.336 Örneğin; Çin’e daha fazla ticari bağımlılığı olan ülkeler, Çin’in piyasa ekonomisi statüsünü tanıma konusunda daha fazla istekli hareket etmektedir. Ancak, politik meselelerde ticaret ve etkinlik arasındaki ilişki konusunda kesin konuşmak biraz daha

333 Albert O. Hirschman, A.g.e., p. 29.

334 Robert Marquand, “Watching Iraq, China Begins to Lean on North Korea”, Christian Science Monitor, 8 April 2003.

335 Xan Rice, “Dalai Lama Visit Blocked by South Africa to Please China, Says Opposition”, The Guardian, 27 Sptember 2014.

336 Scott L. Kastner, “Buying Influence? Assessing the Political Effects of China’s International Trade”, Journal of Conflict Resolution, 2014, p. 20.

131 zorlaşmaktadır. Yapılan çalışmalara bakıldığında, Çin’e özellikle ithalat yapan ülkelerin Tayvan konusunda destek verdikleri görülmektedir. Çin’e ithalat bağımlılığı ile ihracat bağımlılığının politik etkinlik bağlamında doğurduğu sonuçlar farklılaşabilmektedir.

İthalat bağımlılığı, dış politikadaki uyumu artıran bir faktör olarak öne çıkmaktadır.

Diğer taraftan, Çin’in artan ekonomik gücünün politik etkileri spesifik ikili ilişkiler bağlamında değerlendirilirken, ekonomik entegrasyon ve politik etkinlik arasındaki ilişkileri yöneten kompleks dinamiklere işaret edilmektedir. Bu bağlamda, özellikle Tayvan sorunu dikkat çekici bir özelliğe sahiptir. Tayvan Boğazı’nda genel olarak hasmane bir politik ilişki hakim olmasına rağmen, Pekin kısmen politik nedenlerle ekonomik entegrasyonu destekleyen bir tutum benimsemiştir. Zaman içinde Tayvan ikili ekonomik ilişkilerle Çin’e daha bağımlı hale geldikçe, Hirschmanesque etkilerinin görülmeye başlandığı söylenebilir.337 Tayvan’daki büyük iş çevrelerinin anavatan Çin ekonomisinde doğrudan çıkarlarının bulunması, Tayvan Boğazı politikalarında ılımlı ve pragmatik politikaların geliştirilmesinde lobi faaliyetleri yürütmelerini kolaylaştırmıştır.338 Ancak, yine de, gelişen ekonomik ilişkilerin Çin’in politik etkinliğine doğrudan dönüştürüldüğünü iddia etmek zordur. Tayvan’da artan sayıda kişinin kendi kimliğini “Çinli” yerine “Tayvanlı” olarak tanımlaması, Çin’le politik birleşme konusunda kamuoyu desteğinin hala sınırlı düzeyde kalması ve mevcut yönetimin Pekin’le yumuşama politikası izleyerek hassas politik konularda angaje olmada pek istekli görünmemesi Çin’in etkinliğinin sınırlarını gösteren önemli faktörlerdir.

Çin’in dışarıdaki etkinliği ile ilgili ulaşılan en net sonuçlardan biri, Çin’in dış ticareti ile BM platformundaki diplomatik etkinliği arasındaki kuvvetli bağlantıdır.

Özellikle, Çin’le önemli ticari ilişkileri olan Latin Amerika ve Afrika ülkelerinin, BM Genel Kurulu’nda 1990’lar ve 2000’lerde insan hakları konusundaki oylamalarda Çin’le uyum gösterdikleri saptanmıştır. İnsan hakları meselesi, Çin açısından belirgin bir konu olduğundan bir ülkenin bu konuda kullandığı oy motifi ile Çin’inki arasındaki örtüşme, iki ülke dış politikaları arasında belli bir düzeyde uyum bulunduğunu yansıtmaktadır.

337 Scott L. Kastner, Political Conflict and Economic Interdependence Across the Taiwan Strait and Beyond, Stanford, Stanford University Press, 2009.

338 John Q. Tian, Government, Business, and the Politics of Interdependence and Conflict Across the Taiwan Strait, New York, Palgrave, 2006.

132 Bir ülkenin Çin’le ticari akışları ve Çin’le ticaretinin önemi (toplam çıktıda ticaretin yüzdesi), BM Genel Kurulu’nda kullandığı oyların Çin’le çakışmasıyla doğrudan ilintili görünmektedir.339 Bununla beraber, Çin’e ithalat bağımlısı olan ülkelerde bu bağıntının daha kuvvetli olduğu tespit edilmiştir.340

Ekonomik gücünü etkinliğe dönüştürmede Çin’in başarısını ölçmenin taşıdığı önem bariz bir şekilde ortada olmakla beraber, “etkinliğin” nasıl tanımlandığı ve Çin politikasının başarısının nasıl nitelendirildiği konusunda çeşitli kaygıları dile getirmek mümkündür. Öncelikle; Çinli liderlerin ekonomi yönetimi bağlamında retorikleştirdikleri dış politika amaçlarının güvenilirliğine şüpheyle yaklaşmak gerekir.

Sonuçta; kullandıkları ifadeler ve kavramsallaştırmalar, çoğunlukla, dünyada görmek istedikleri politik değişimlere dair geniş ve genel kapsamı olan görüşleri içermektedir.

Halbuki, Çin’in dünya ekonomisiyle ekonomik entegrasyonu revizyonist davranışı yasaklamaktadır. Aynı zamanda, Çin’in etkinliğini değerlendirirken sadece söylemlere odaklanılırsa, doğrudan yabancı yatırımlara ve ticaret akışlarına dayalı bir analiz çok güvenilir sonuçlar doğurmayabilir. Nitekim, Çin’in ekonomi politikasının bu boyutlarının, çoğu kez, etkinlik kurma aracı olarak düşünülmediği ifade edilmektedir.

Dolayısıyla, etkinlik kavramını değerlendirirken esas alınan matriksin yeniden dikkatli bir şekilde düşünülmesi ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Mesela, Çin’e yapılan yabancı liderlerin ziyaretleri yerine Çin’in önerilerinin BM’de gördüğü destek, etkinliğin anlaşılmasında daha doğru bir gösterge sayılabilir. Son olarak, Çin’in etkinliğiyle ilgili çalışmalarda göze çarpan önemli bir hususun altı çizilebilir. Dünya politikasında hangi ülkelerin önemli olduğuna dair varsayımların yeniden sorgulanması gerekebilir. Çünkü Çin’in etkinliği bağlamında, büyük güçler ile Asya’daki eski sosyalist ülkeler arasında temel bir ayrım bulunmaktadır. Bununla beraber, Çin’in gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkinliğinin analizi ayrı bir dikkati ve değerlendirmeyi hak etmektedir.

Çin’in artan ekonomik gücünün politik etkileri Doğu Asya, ABD, Latin Amerika ve Afrika ile ilişkileri bağlamında ayrı ayrı değerlendirilebilir. Ancak yapılan çalışmaların pek azı, Çin’in dış ekonomik bağlantılarının diğer ülkeler üzerinde

339 Gustavo A. Flores-Macia and Sarah E. Kreps, “The Foreign Policy Consequences of Trade: China’s Commercial Relations with Africa and Latin America, 1992-2006”, Journal of Politics, vol. 75, no. 2, pp.

357-371.

340 Georg Struver, “What Friens Are Made of: Bilateral Linkages and Domestic Drivers of Foreign Policy”, Foreign Policy Analysis, 2014, pp. 1-22.

133 doğrudan politik etkinliğe dönüştürülmesi sorununu ele almıştır. Örneğin, Medeiros altı ayrı Batı Pasifik ülkesinin Çin’in yükselişine verdikleri cevabı incelediği çalışmasında şöyle bir sonuca ulaşmıştır: “Çin, ekonomik etkileşimlerini politik etkinliğe dönüştürmede bu ülkelerde çok fazla başarı elde etmiş gibi görünmemektedir”.341 Ross da benzer şekilde, bir ülkenin Çin’e ekonomik bağımlılığı ile Çin’e uyum gösterme istekliliği arasında güçlü bir bağlantı bulunmadığını ileri sürmektedir. Ross’a göre bir ülkenin Çin’in güç projeksiyonu yetenekleri karşısındaki kırılganlığı çok daha belirgin bir öngörücüdür.342 Çin’in ekonomik bağlarındaki gelişmeye paralel Güneydoğu Asya’daki etkinliği artmakla beraber, Myanmar dışında yine de sınırlı görünmektedir.343 Çin’in ABD hükümet borcundaki geniş varlıkları, finansal etkinlik oluşturmada abartıldığı kadar büyük bir rol oynamamaktadır.344