• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: BÖLGENİN GENEL DURUMU ve RUMELİ UMUMÎ

2.4. Umumî Müfettişlik Uygulamasının Ortaya Çıkışı ve Rumeli Umumî

2.4.1. Rumeli Umumî Müfettişliğinin İdarî Yapısı ve Sorumlulukları

2.4.1.1. Viyana Islahat Programının Etkileri

II. Abdülhamid yönetimi önceki dönemden çok daha etkin bir politika güderek Rumeli’deki sorunlara bir çare aramış olsa da Avrupalı devletler bu girişimleri yeterli bulmamıştı. Bunun altında yatan sebep ise Osmanlı devlet adamlarının zorda kaldıklarında kendiliğinden teoride sorunları çözen birkaç yönetmelik ve yasayı alelacele ilan ederek durumu idare etme yönetmiyle hareket etmeleridir. 255 Bu düşünceyi doğrulayan gelişme 1903 yılı başında, Viyana’da Rusya Dışişleri Bakanı V. Lamsdorff ve Avusturya Dış İşleri Bakanı Goluçovski arasında Rumeli ıslahatı esaslarını belirleyen yeni bir anlaşma yapılmasıdır. Berlin Antlaşmasını imzalamış olan diğer devletlerin onayı alınarak Viyana Islahat Programı olarak adlandırılan kararlar bir memorandum şeklinde 21 Şubat 1903’te Babıâli’ye verildi.256 Memorandumda geçen esaslar, Osmanlı Devleti’nin ıslahat tasarısına ek olarak yeni bir şey ortaya koymamakla birlikte bazı hususlarda düzenlenmeleri ön görmektedir. Ancak hiçbir şey önermese bile Avrupalı

254 İSAM/HHPE/3/155/3.

255 Fikret Adanır, Makedonya Sorunu, s.168.

256 The Washington Times gazetesinin 23 Şubat 1903 tarihli sayısında “Powers Reform Plan Submitted to Porte” başlığı altındaki haberde Viyana Islahat programının maddeleri verilmiştir.

devletlerin bu meselede kendilerini var etme çabaları da gözden kaçmamalıdır. Viyana Islahat Programına göre;

• “Umumî müfettişin üç yıldan önce görevinden alınmaması; alındığı takdirde Avusturya ve Rusya devletlerine danışılması,

• Umumî Müfettişe gerek gördüğü anda, İstanbul’dan izin beklemeden, askerî kuvvetleri kullanma ve üç vilayetin her yerinde asker istihdamı oluşturma konularında yetki verilmesi; Vilayât-ı Selâse valilerinin müfettişin talimatlarına harfiyen uyması,

• Hükümetin Arnavutların kanundışı faaliyetlerini hemen engellemek için çare ve yollar bulması,

• Polis ve jandarmanın yabancı temsilciler vasıtasıyla düzenlenmesi, asayiş kuvvetlerinin ve bekçilerin nüfus oranına göre Müslüman ve Hıristiyanlardan oluşturulması,

• Vilayât-ı Selâse şehirlerinin her biri için gelir gider bütçesi oluşturup gelirin bir kısmının vilayetlerin ihtiyaçlarını karşılamak için ayrılması” gibi istekler sıralanıyordu.257

Bu düzenleme Osmanlı Devleti’nin ortaya koyduğu talimatnameden çok farklı bir içeriğe sahip değildi.258 Bu sebeple Osmanlı yöneticileri talimatnameye ek olarak gördükleri bu ıslahat programını hızlı bir şekilde kabul etmişlerdi. Batılı bazı yazarlar, Osmanlı yöneticilerinin alışılagelenin aksine tasayı hızlıca onaylamasını, tasarının yüzeysel oluşuna ve yeni bir şey vadetmemesine bağladı.259

23 Şubat 1903 tarihinde onaylanan programın, Rumili Vilâyât-ı Şâhânesi Hakkındaki Ta’lîmâta zeyl adıyla Umumî Müfettiş Hüseyin Hilmi Paşa’ya gönderilmesine karar

257 Karal, Osmanlı Tarihi, C. VIII, 157-158; Adanır, Makedonya Sorunu, s.171; Güler Yarcı, “Osmanlı Diplomasisinde Makedonya Meselesi (1876-1913)”, Elektronik Siyaset Bilimi Araştırmaları Dergisi, Cilt 4, Sayı I, 2013, s.94.

258 Amerika Birleşik Devletlerinde yayımlanan The Washington Times gazetesi bu ıslahat tasarısını, yayınlandıktan yalnızca iki gün sonra okuyucularıyla paylaşmıştı. 23 February 1903.

verildi.260 7 maddelik bu yeni talimatnamenin Viyana Islahat Programından tek farkı Arnavutlarla ilgili maddenin metinde yer almamasıydı. Talimatnamenin içeriği şöyledir:

1. Madde; Umumî Müfettişlik görev süresi 3 yıl olarak belirlenecek, ayrıca Umumî Müfettiş merkeze danışmaksızın asker gücünü kullanabilecek, müfettişin gerekli görürse Vilayât-ı Selâse sınırları içinde asker istihdamı yetkisi bulunacaktır; 2. Madde: Vilayât-ı Selâse valileri Umumî Müfettişin talimatlarına titizlikle

uyacaktır,

3. Madde: Polis ve jandarmanın yeniden yapılandırılarak düzenlenmesi yabancı uzmanların altyapıyı çalışmlarıyla tamamlanacaktır. Nüfusla orantılı olarak Müslüman ve gayrimüslim jandarma sayısı yeniden belirlenecek. Jandarma komutanları, önceki hizmetlerinde başarılı ve ahlaki açıdan uygun subayların seçilecektir. Polis teşkilatının da yeniden yapılandırılmasında aynı kıstaslar geçerli olacaktı. Yukarıda adı geçen Rumeli Vilayetleri Talimatnamesi’nin sekizinci maddesi gereğince görev alacak Müslüman ve gayrimüslim komiserler ve polis memurları Türkçe okuma yazmayı bilecekler, ancak bu şartı sağlayan gayrimüslimlerin sayısı sınırlı olduğunda bu şartta da esneklik sağlanacak, 4. Madde: Köy bekçileri o köy halkı içerisinden seçilecek, Hıristiyan sayısının daha

çok olduğu köylerde bu bekçiler Hıristiyanlardan seçilecektir,

5. Madde: Hıristiyanlara karşı yapılan aşırılıklardan sorumlu olanların kanunlara uymaları için Osmanlı yönetimi gerekeni yapacaktır,

6. Madde: Osmanlı hükümeti siyasi suçlular için genel af çıkaracak, çatışmalardan dolayı göç edenler tekrar evlerine geri getirilecek ve davası görülmekte veya araştırılmakta olan tüm cinayet ve kamu hukukuna giren suçlar geciktirilmeden sonuçlanacaktır,

7. Madde: Her vilayette yıl başlangıcında gelir ve gider bütçeleri hazırlanacak, vergi gelirleri öncelikle sivil ve askerî hizmetler de dâhil olan yerel idarenin ihtiyaçlarına tahsis edilecek; Aşarın toplanmasında toptan ihale usulü kaldırılıp, yerine göre köy köy ve isme göre ihaleye verilecek, sorun olduğunda ise köylü mahkemelere başvurabilecektir. Eğer ihaleye giren kimse olmazsa veya verilen fiyat gerçek fiyatın altında kalırsa bu takdirde aşar, reji düzenlemelerine uygun

olarak idare olunacaktır. Tüm vilayet gelirleri merkez vilayette bulunan Osmanlı Bankası acentesinde tutulan vilayet sandığına aktarılacaktır. Vilayet masrafları için bütçeden ayrılan meblağın ödenmesi bu konuyla ilgili hazırlanacak olan ve söz konusu masrafların düzenli ödenmesini amaçlayan özel bir kanuna uygun olarak gerçekleştirilecektir.261

Talimatname incelendiğinde Umumî Müfettişin görev süresi değişikliği dışında farklı bir gelişmenin olmadığı görülmektedir. Avrupalı devletlerin Makedonya Sorunu olarak nitelendirdikleri bu meseleyi herhangi bir uluslararası komisyonu devreye sokmadan Osmanlı Devleti’nin kendi içinde halletmesine müsaade etmesi, II. Abdülhamid’i rahatlatmıştır. Osmanlı Devleti’nin nizamnamesinden çok da farklı olmayan Viyana Islahat Programının onaylanması ve talimatname ile uygulamaya konulması, Osmanlı kamuoyuna Avrupa baskısını hissettirmeme gayretine bağlanabilir. Yanı sıra yeni tasarıda Müfettiş-i Umumî makamının arz ettiği önem artmaktadır. Kısaca Viyana tasarısı tüm yetkiyi müfettişlik makamına bırakmaktadır.

Bu gelişmelerden sonra meseleyi iki boyut üzerinden takip etmek yerinde olacaktır. Birincisi Vilayât-ı Selâse kurumunun Osmanlı-Batı ilişkilerine kazandırdığı boyut, ikincisi bu göreve getirilen Hüseyin Hilmi Paşa’nın kendisi, devleti ve Batı arasındaki dengeyi kuracak politika ve uygulamalarının tespitidir.

Vilayât-ı Selâse Kurumu, Osmanlı ile Batı arasında yazılı olmasa da pratikte kabul gören ilişkilerin -en azından bir süreliğine- savaş yerine siyaseten yürütülmesine dair ortaklığa da işaret etmektedir. Yanı sıra Batılı devletlerin Islahat Fermanı, Paris Anlaşması ve Duyun-ı Umumîye konularında başlattıkları bir siyasi tercihi, Makedonya meselesinin çözümünde de kullanmak istedikleri görülmektedir. Osmanlı bünyesindeki azınlıkların varlığını kullanarak Osmanlı siyasetine ortak olma çabaları Makedonya sorununa çözüm arayışlarında -Hıristiyan toplumunun varlığını hatırlatma ve onların haklarını koruma bağlamında- kendini göstermiştir.