• Sonuç bulunamadı

Hüseyin Hilmi Paşa’nın Umumî Müfettişliğe Atanması ve Tepkiler

BÖLÜM 2: BÖLGENİN GENEL DURUMU ve RUMELİ UMUMÎ

2.5. Hüseyin Hilmi Paşa’nın Umumî Müfettişliğe Atanması ve Tepkiler

Osmanlı Devleti iktidarının son yüzyılında Balkan topraklarında, her geçen gün sorun derinleşmekte ve Düvel-i Muazzama’nın devletin iç işlerine müdahale etmesine sebep olan olaylar silsilesi artmaktaydı. Avrupalı devletlerin iç işlerine karışmasını engellemek için devletin, bölgede otorite problemini derinleştiren idarî, malî, eğitim ve askerî gibi hayati öneme sahip alanlarda ciddi düzenlemeye gitmesi zorunlu hale gelmiştir. II. Abdülhamid’in yönetime gelmesiyle idarî düzende farklı bir yapılanmaya gidildiği görülür. Bu yeni anlayış, sorunlu bölgelerde merkeze bağlı valilikler oluşturarak bölgenin sorunlarını doğrudan çözmeye dönük politikadır. Bu uygulama yabancı devletlerin de Osmanlı Devleti üzerindeki etkisini ve baskısını azaltma amacı taşımaktadır.

Osmanlı Devleti son dönemde yaşanan gelişmelerden sonra Rumeli topraklarında ciddi bir ıslahat yapmayı gündemine tekrar aldı. Bu sebeple öncelikle 30 Kasım 1902’de yayınlanan “Rumeli Vilayetleri Hakkında Talimatname” ile bir Umumî müfettişlik oluşturulmasına karar verildi. Aynı gün “ta’limâtın tatbikâtına i’tinâ etmek için teşkili lâzım gelen müfettişliğe refakatinde teftiş-i asker komisyon-ı âlisi a’zâsından bir zat bulunmak üzere Yemen valisi sâbık devletlü Hüseyin Hilmi Paşa” atandı.262 Hüseyin Hilmi Paşa, kararın kendisine ulaşmasıyla bu karardan duyduğu memnuniyeti, padişaha bağlı olduğunu ve onun döneminde yetişmiş bir idareci olarak sürekli çalışacağını ifade ediyordu. 263 Zor bir dönemde bu denli önemli bir göreve atanması II. Abdülhamid’in Paşa’ya güven duyduğunu göstermesi bakımından mühimdir. Hüseyin Hilmi Paşa’nın bu görev için tercih edilmesinin sebepleri dönemin basını ve yazarları tarafından da sorgulanmıştır. Ahmet Selahaddin, Hüseyin Hilmi Paşa tercihini onun kişiliğine, daha

262 BOA.BEO, 1957/146718 (17 Teşrînisânî 1318 / 30 Kasım 1902).

263 “Yedd-i müeyyede-i hazret-i hilâfet-penâhîleriyle yetişdirilmiş ve hâkipâ-yı akdes-i hümâyûn-ı şâhânelerinden başka hiçbir melce ve mürâca’atgâhı olmayup sagîr sinninden beri her dürlü eltâf ve inâyât-ı şehriyâr-ı a’zamîlerine karîha-i âtıfet-sarîha-i cenâb-ı mülûkânelerinden mazhar olarak magbût-ı akrân olmakda bulunmuş olan bu abd-i memlûklerine tevdî’ buyrulmuş olan müfettişlik hıdmeti dahi hamden sümme hamden rızâ-yı âlî-i velî-ni’met-i akdesîlerinden zerre kadar inhirâf idilmeksizin kemâl-i sıdk ve sadâkatle îfâ olunup müddet-i mu’ayyenesi hitâma tekarrüb itmiş oldığından karîn-i tensîb-i âlî buyrulacak diğer bir me’mûriyetle çerâğ ve ihsân-ı ale’l-ihsân olarak şa’şa’a-pâş-ı sunûh ve sudûr buyrulan va’d-i hümâyûn-ı me’âlî-meşhûn-ı cenâb-ı pâdişâhîleriyle icrâsına mübeşşir oldığım nişân-ı fürûğ-efşân imtiyâzın merhameten ihsânıyla ez-sernû taltîf ve ihyâ buyrulmaklığımı avâtıf-ı seniyye ve merâhim-i mâlâ-nihâye-i cenâb-ı şâhânelerine min gayr-ı hadd istirhâm ve istid’âya mücâseret eylediğim muhât-ilm-i âlem-ârâ-yı velî-ni’met-i bî-minnet-i a’zamîleri buyruldukda ol bâbda ve her hâlde emr u fermân ve merhamet ü ihsân velî-ni’met-i bî-minnetimiz pâdişâhımız efendimiz hazretlerinindir”. (İSAM/HHPE/11/ 646).

önce yaptığı hizmetleri ve sadakatine bağlarken: “Bu zat, Makedonya’da hükümet-i Osmâniyye’nin en büyük memur ve timsâli olan Hüseyin Hilmi Paşa’dır ki evsâfı, izah olunmağa değer. Hilmi Paşa Cezâir-i Bahr-i Sefid’de doğmuş bir Osmanlı’dır. Bir Helen inceliğine bir eski Türk şiddet azmini mizac etmiştir. Kendisi, harikulade bir hafızaya ve dekaîk-i senc bir dirayet-i siyâsiyyeye mâlik, yorulmaz bir saiddir. Ahali ile Avrupa memurları arasında kendini temsil için tam Bâbıâli’nin muhtaç olduğu şahsiyet idi” ifadelerine yer vermiştir.264 Bu tayin için Abdurrahman Şeref ise melaen: Hüseyin Hilmi Paşa, alafranga bir zat olmayıp, yabancılarla sıkı fıkı ilişki kurmayan, milli hissi, sadakat ve dirayeti şüphe götürmeyen birisidir. Deneyimiyle bir nevi muhtariyet idaresi olan Umumî müfettişlik teşkilatının başında olması, Makedonya bölgesinin ecnebi entrikalarının dolaştığı bir dönemde buna Umumî müfettişin alet olması veya bunların altında oyuncak olması endişelerine mahal vermeyecektir diyerek güvenilir ve deneyimli bir devlet adamı olduğu ile ilgili düşüncelerini açıklamıştır.265 Çalışmamızın ilk bölümünde, Hüseyin Hilmi Paşa’nın öz geçmişinden bahsedilirken beraber çalıştığı devlet adamlarının onun çalışkanlığı ve dürüstlüğüne vurgu yaptıkları belirtilmişti. Hasan Tahsin Paşa, Sadrazam Ferid Paşa’ya Viyana Islahatı ile ilgili düşüncelerini aktarırken; bu programda yer alan müfettişlik makamına 3 yıllığına atama yapılması şartının Padişah’ın nezdinde de olumlu karşılandığını belirtmiştir. Hizmetlerinden ve sadakatinden memnun kaldığı ve bu göreve doğrudan atadığı Hüseyin Hilmi Paşa’nın 3 yıldan fazla bu görevde kalacağı da açıktır yorumunda bulunmuştur.266 Hüseyin Hilmi Paşa’nın tamamen kendi çabası ile liyakat ve başarısıyla en alt memuriyet görevinden başlayarak Paşalık rütbesine kadar yükselmiş olması çalışkanlığının bir göstergesiydi. Kendisinin bu göreve atanmasında daha önce görev yaptığı sorunlu bölgelerde asayiş problemlerine getirdiği çözümler noktasında başarılı olması etkili olmuştur.267 Bununla birlikte uzun süre başarıyla görev yapmış olması bu göreve seçilmesinde önemli nedenler olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha da önemlisi padişaha sadık bir devlet adamı karakteri

264 Ahmed Selahaddin, Makedonya Sorunu hakkında Bir Risale: Makedonya Mes’elesi ve Balkan Harbi Ahiri, Kanaat Matbaası, İstanbul 1331, s.30.

265 Abdurrahman Şeref, “Viyana Sefir-i Sabıkı Hüseyin Hilmi Paşa”, s.67.

266 Kırmızı, Avlonyalı Ferid Paşa, s.237.

ortaya koymasıdır. II. Abdülhamid’in bu atamayı yaparken bu kıstaslar çerçevesinde üzerine etraflıca düşündükten sonra karar verdiği görüşü ağır basmaktadır.

Müfettişlik makamına atanan üst düzey bir devlet adamı için yabancı devletlerin ve yabancı basının bu atamaya nasıl baktıkları da önemli bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda ortak bir görüş olduğunu söylemek güçtür. Çünkü Avrupa basınında bu atamayı müspet ve menfi karşılayan yazılara, haberlere rastlamak mümkündür. İngiliz gazeteci Henry Noel Brailsford, Makedonya Sorunu’nu yerinde incelemek için gittiği ve Rumeli’nden ülkesine döndüğünde yayınladığı kitabında, Hüseyin Hilmi Paşa hakkındaki izlenimlerini şöyle aktarır; “Hilmi Paşa kesinlikle Osmanlı yetkilileri arasında çoğunun aksine çok daha kültürlü ve olağanüstü yetenekli bir adamdır. Biraz okumuş ve iyi Fransızca268 konuşuyor. Ancak hayatı boyunca Türkiye’den hiç dışarı çıkmamıştı. Üstün körü eğitimiyle oluşan idealleri Hamit dönemi etkisindeydi. Yemen’in eski valisi olan bu zat güvenilir bir “Saray” adamıydı. Padişahtan bahsederken derin ve müzikal sesindeki etki onun Abdülhamid’e atfedilen cazibeden etkilendiğini açığa çıkarıyordu. Hilmi Paşa’da benzer bir cazibeye sahipti. Onun tarzı cömert, saygılı ve seçkin. Türk’ten ziyade Arap izlenimi veriyordu. Birinin onun hakkındaki ilk izlenimi, onun samimi ve tamamen güvenilir olmasıydı. İyimserliği bulaşıcıydı ve onun varlığı doğu da o zamana kadar nadir bulunan bir duygu olan umuda olan büyük heyecanı deneyimleyebilirdiniz”.269 Hilmi Paşa’nın çalışkanlığını ve dürüstlüğünü ön plana çıkaran Brailsford, onun daha önce bu bölgede görev yapmamış olması eksiklik olarak görmekteydi. Fransız basınında da Hüseyin Hilmi Paşa’dan sıkça söz edildiği görülmektedir. 12 Ekim 1903 tarihli Le Figaro gazetesi’nde Emile Berr imzasıyla yayımlanan makalede yazarın Hüseyin Hilmi Paşa ile ilgili izlenimler hayli olumluydu: “ On ay evvel İmparatorluk kararıyla oldukça güç bir görev olan, Makedonya’yı yatıştırma görevi verilen yaklaşık 45 yaşında bir Türk. Adı Hüseyin Hilmi Paşa ve görevi bir devlet adamının hayal edebileceğinin en onurlusudur, zira onun görevi, bu altüst olmuş ülkeye barışı, orduların kaba kuvvetiyle getirmek değil de barışı sağlayacağı umut edilen reformlarla gerçekleştirmek ya da gerçekleştirmeye çalışmaktır. Resmî unvanı görünüşte “Rumeli Genel Müfettişidir”. Aslında, “teftiş” eden bir

268 Hüseyin Hilmi Paşa’nın Fransızca bir yazışma örneği için bakınız: Ek:6.

adamdan fazlasıdır. Teftiş etmekle yükümlü olduğu insan ve olayların karmaşasında kendi kişisel görüş ve zevklerine dayalı olarak, tek başına ve bir kalemle reform gerçekleştiren yaratan ya da reformu yok eden, düzeni getirendir”.270 Bu cümleler okunduğunda daha önce onu tanımayan ve hakkında herhangi bir bilgisi olmayan yabancı bir gazetecinin Hüseyin Hilmi Paşa’dan etkilendiğini, iş disiplini ve konuşmalarıyla karşısındaki kişilere görevinde başarılı olabileceğine dair güven aşıladığı anlaşılmaktadır. Bir başka Fransız gazetesi Deux Mondes’de ise Hüseyin Hilmi Paşa, “kusursuz yaka paltosuyla görünüşü, kırmızı fesi, fiziksel özellikleriyle, zarif, incelikli ve seçkin tavırları ile Fransızca biliyor olmasıyla, mükemmel bir oryantal diplomat” olarak tanıtılmıştır.271

Avrupalı Devletler, Osmanlı Devleti’nin yapmaya çalıştığı reformları genellikle önemsiz ve zaman kaybettiren uğraşlar biçiminde gösteren bir siyaset izlemeyi tercih ediyordu. Bu yaklaşım dönemin Avrupa basınında görünür hale gelmişti. Reform tasarısının hayata geçirildiğinin duyurulmasından sonra The Times gazetesinin 11 Aralık 1902 nüshasında; saray otoriteleri, reform tasarısının ekonomik açıdan bir vaat içermemesine rağmen tüm askerî ve malî sorunları düzenlemeye yetkili olarak Hüseyin Hilmi Paşa’nın kendini gösterebileceği bir görev olduğu açıklamalarına yer verilmişti.272 Aynı gazetenin sonraki nüshalarında benzer düşüncenin yansımalarını görmek mümkündür. “The Macedonian Question” başlığıyla yayımlanan haberde; “Babıâli’nin Makedonya’yı kapsayan reform planı yapmasına rağmen bunun güven aşılayan bir durum olmadığı” görüşü savunulmaktadır.273 Aynı yazı dizisinin devamında; “Hüseyin Hilmi Paşa’nın 3 yıllığına genel vali olarak bölgeye atanmasının Avusturya ve Rusya’nın Sultanla doğrudan görüşme arzusuna yardım ettiğinin bir göstergesi olarak” ifade edilmiştir. “Hüseyin Hilmi Paşa’nın yeni görevine hızlıca başlamış olması Sultanın reform programında dış faktörlerin etkisini hızlıca kabul ettiğinin bir işareti olarak görülmüştür” ifadeleri batı kamuoyundaki ön yargılı düşünceleri kanıtlar niteliktedir.274 Bu yazılarda öne çıkan

270 Le Figaro, 12 Octobre 1903.

271 Reuve Des Reux Mondes, Paris, 1907, s.668.

272 The Times, 11 December 1902, s.5.

273 “The Macedonian Question”, The Times, 04 December 1902 s.1.; William Ward,George Peabody Gooch, The Cambridge History of British Foreign Policy, 1783-1919, Cambridge Univercity Press, Newyork 2012, s.373.

yaklaşımın temelinde Hüseyin Hilmi Paşa’nın başarılı olup olamayacağı ihtimalinden çok siyaseten devletin durduğu pozisyona dair görüşler yer alıyordu.

Tüm bu olumlu izlenimlerin yanı sıra ıslahat projelerine ve Paşa’nın görevlendirilmesine olumsuz yaklaşanlar da vardı. İstanbul’daki İngiliz konsolosu padişaha bu atamayla ilgili görüşlerini iletirken, Hüseyin Hilmi Paşa için becerikli bir yönetici olmasına rağmen uluslararası camiada tanınmadığı için bu atamanın isabetli olmadığını söylemiş ve ayrıca planın yeterli olmadığını da belirtmiştir.275 Bu düşünceyi destekler nitelikte görüşler Avrupa basınında da görülmüştür. Örneğin Le Temps gazetesinde yayımlanan bir makalede, Rumeli’ye Hıristiyan kökenli bir vali atanması gerekliliği üzerinde durulurken, atanacak ismin Aleko Paşa veya Karadağ prensi Mirko olması isteniyordu.276 Kuşkusuz Avrupalı devletlerin Rumeli’ye Hıristiyan kökenli bir Osmanlı veya doğrudan bir Hıristiyan vali atamak istemelerinin temel sebebi, bölgenin önce özerkliğe ardından da bağımsızlığa hazırlanmak istenmesiydi. Bu amaca en kısa yoldan Hıristiyan kökenli bir vali yönetiminde gidileceği düşünülmekteydi.

Asıl itiraz, tasarı üzerinden Müslüman bir valinin atanmasına tepki olarak Bulgarlardan gelmiştir. Bulgar yetkililer Avusturya ve Rusya’nın reform projesini yeterli bulmayacak; hatta projenin göz boyamadan ibaret olduğunu, bu valilerin padişahtan bağımsız yetkilere sahip olması gerektiğini düşündüklerini ilettiler.277 Bulgar milletinin ve Bulgaristan’ın bu atamaya tepki duyan devletlerin başında gelmesi şaşırtıcı değildir. Bulgarlar ve Rumlar, Makedonya’nın sıkıntıya düşmesini siyasi başarı için istifade edilecek bir fırsata dönüştürmek istemişlerdi. Çünkü onlar bu sayede bölgeye doğrudan Avrupalı Devletlerin kontrolünde Hıristiyan bir vali atanacağı beklentisinde idiler. Romanya’da yayımlanan İndependents Romen gazetesindeki bir haberde geçen “Avrupalı devletlerin Makedonya Meselesini diplomasi yoluyla olayları yatıştırarak çözebilmeleri şüpheli görünüyor” şeklindeki yorumu Batılı devletlerin meseleye çözüm odaklı bakmadığını gösteren örneklerden biridir.278 Bu ifadeler meselenin kolay çözümlenemeyeceği gerçeğini gözler

275 Adanır, Makedonya Sorunu, s.168

276 “La Question Macedonienne”, Le Temps, 05 Janvier 1903, s.1

277 Gül Tokay, Makedonya Sorunu, s.45.

önüne sermektedir. Avrupalı Devletler, her ne kadar meselenin idarî, askerî, malî ve adlî düzenlemelerle asayişin tekrar sağlanacağını umsalar da özellikle Bulgarlar ve Sırpların aynı yaklaşımı sergilemediği iyileştirme için atılan adımlara gösterdikleri tepkilerinden belli olmaktadır. Bölgede yaşayan ve her fırsatta seslerini Avrupalı Devletlere duyurmaya çalışan azınlıklar ve onların hamisi bölge devletleri, Osmanlı Devleti’nin himayesinde ve Avrupalı devletlerin kontrolünde gerçekleşecek bir yenilemeyi baştan reddettikleri için meselenin bir çıkmaza doğru ilerlediği açıkça görülebilir.

Bu görüş ve düşüncelerin yanında, Hüseyin Hilmi Paşa isminin daha önce Batı diplomasisinde ve basınında çok duyulmamış olması en azından genel anlamda isim hakkında bir ön yargı oluşmasının önüne geçmiştir. Buna bir parça katkı sağlayan bir başka gerçek de yabancı devletlerin bu bölgeye ıslahat çerçevesinde ajan sivil279 denilen görevlilerini göndererek ıslahatları yerinde inceleyen ve denetleyen bir yapı oluşturmalarıdır. Ajan sivillerin sayılarının her geçen gün arttırıldığı bir ortamda bu atamayla ilgili genellikle olumsuz bir kanı oluşmadığı anlaşılmaktadır. Bölgede gerçekleştirilen ıslahatlar zaten kendi görevlilerince yakından incelenecek ve kendi devlet çıkarlarına göre de şekillendirilecektir.

Hüseyin Hilmi Paşa’nın göreve atandığı duyulduktan sonra Avrupa basınında bazı gazetelerde onun kısa biyografisine yer verilmiştir. Onunla ilgili çıkan yazılarda genellikle, çalışkanlığı, iyi eğitim aldığı ve birkaç Avrupa dili bildiği yazılmıştır.280

Yabancı devletlerde başlangıçta olumsuz bir kanaat belirmiş ise de Hüseyin Hilmi Paşa’nın yoğun bir mesai ile başarılı icraat sergilemesi birçok devlet adamının ve yabancı basının takdirini kazanmasını sağlamıştır.