• Sonuç bulunamadı

Hüseyin Hilmi Paşa’nın Dâhiliye Nazırlığı

BÖLÜM 1: HÜSEYİN HİLMİ PAŞA’NIN AİLESİ, EĞİTİMİ VE MEMURİYET

1.4. Hüseyin Hilmi Paşa’nın Rumeli Umumi Müfettişliği Sonrası Görevleri

1.4.1. Hüseyin Hilmi Paşa’nın Dâhiliye Nazırlığı

II. Abdülhamid tarafından 23 Temmuz 1908’de Meşrutiyet ilan edildi. Meşrutiyet ortamının getirdiği yeni süreç temel yapı taşlarını yerinden oynatmış, devlet kademelerinde ve sosyal hayatta birçok gelişme meydana gelmiştir. Bu süreçle birlikte Meşrutiyetin getirdiği siyasi ortamda, yeni bir hükümet kurmak ve meşrutiyetin kazanımlarını vakit kaybetmeden uygulamaya koymak büyük önem arz ediyordu. 22 Temmuz 1908’de kurulan Said Paşa Hükümeti Meşrutiyet’in ilanını bütün vilayetlere tebliğ etmişti. Hükümet bundan sonraki ilk icraatı saraya yakınlıkları ile tanınan bir kısım ileri gelen devlet adamlarına görevden el çektirmek oldu. 27 Temmuzda siyasi suçlar, 28 Temmuzda da adlî suçlular için genel af ilan edildi. 30 Temmuzda ise II. Abdülhamid’in kurmuş olduğu hafiyelik kaldırıldı.109 İttihat ve Terakki Cemiyeti namına Selanik’ten Talat ve Cavid Beyler, Hükümetle görüşmek üzere İstanbul’a geldi. Said Paşa, Meşrutiyet kabinesi adına hazırlanacak Hattı Hümayuna, Harbiye ve Bahriye Nâzırlarının tayini padişah hakkıdır, diye padişaha bir talepte bulundu. Bu talebe Şeyhülislâm Cemaleddin Efendi Kanun-u Esasiye aykırı olduğu gerekçesiyle itiraz etti. Bu anlaşmazlık önemli bir soruna dönüşünce Said Paşa istifa etmeye mecbur kaldı.110 Said Paşa’nın 22 Temmuz’da başlayan sadareti, nazırları tespit etmekdeki karşılaştığı güçlüklerden dolayı yalnızca 14 gün sürdü ve 4 Ağustos 1908’de sona erdi.

Said Paşa’nın yerine Kamil Paşa, 5 Ağustos 1908’de hükümet kurmak üzere görevlendirildi. Vükelâ listesinin oluşturulmasında sadrazamla, cemiyet temsilcileri arasında ufak bir pürüz çıkarttı. Nihayet Trablusgarp vali ve kumandanı Recep Paşa’nın Harbiye Nazırlığı, Sultan Abdülhamid tarafından da kabul edilince prüz ortadan kalktı.111

Böylece Kamil Paşa hükümeti kuruldu. Bu hükümet kurulduğu anda çok iyi karşılandı. 7 Ağustos 1908 günü gazetelerinde çıkan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin beyannamesinde artık padişah ve hükümete itimat edilip ahalinin iş ve güçleriyle meşgul olması ve hükümet işlerine karışılmaması yer alıyordu. Bir taraftan halk ve İttihat - Terakki Cemiyeti kabineyi memnuiyetle karşılarken, Kamil Paşa’nın iş başına gelmesi memleket

109İhsan Güneş, Türk Parlamento Tarihi, C.I, TBMM Vakfı Yayınları, Ankara, 1996, s.239.

110 Ahmet Bedevi Kuran, Osmanlı İmparatorluğunda İnkılâp Hareketleri ve Millî Mücadele, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2010, s.477.

dışında da olumlu karşılandı.112 Bu arada Mebusan Meclisi seçimleri yenilenerek seçilen vekiller de yavaş yavaş İstanbul’da toplanmaya başladı. Heyet-i âyana da vükelâdan ve memurîn-i sâireden seçimler yapıldı. Şûra-yı Devlet Reisi Tevfik Paşa ile Maarif Nâzırı Ekrem Bey âyana geçirildi. Sadrazam ile araları açılan Dâhiliye Nâzırı Hakkı Bey Maarif Nezaretine, Adlîye Nâzırı Hasan Fehmi Paşa Şûrayı Devlet Riyaseti’ne geçirildi.113

Boşalan Dâhiliye Nazırlığına ise daha önce Rumeli Umumî Müfettişi olarak görev yapan Hüseyin Hilmi Paşa’ya teklif edildi. Paşa bir an tereddüt etmişse de ısrara direnemeyip Dâhiliye Nâzırı olmayı kabul etmiştir.114 Sadrazam Kamil Paşa, Hüseyin Hilmi Paşa’ya gönderdiği 30 Kasım 1908 tarihli tahrirattaki: “Zât-ı vâlâ-yı dâverîlerinin muvâfakat-ı devletleri vechile dâhiliye nezâret-i celîlesine ta’yînleri lede’l-arz mûcebince irâde-i seniyye-i hazret-i hilâfet-penâhî şeref-müte’allik buyrulmuş oldığı beyânıyla tezkere-i senâverî terkîm kılındı efendim” ifadeleriyle Dâhiliye Nazırı olduğunu bildirmiştir.115

Hüseyin Hilmi Paşa bunun üzerine Dâhiliye Nezaretine tayininden dolayı Rumeli Müfettişliğinden istifa ettiğini bildiren bir mektup yazdı.116 Bu istifa ile birlikte memuriyet hayatının önemli bir dönemi sona erdi. Onu İstanbul’da tanıtan ve hükümette görev alacak kadar üne kavuşturan ve padişahın güvenini kazanmasını sağlayan Rumeli Umumî Müfettişliği görevini başarıyla yürütmesidir.

Hüseyin Hilmi Paşa Dâhiliye Nazırlığı göreviyle ilk defa siyaset sahnesinde yerini aldı. Bu göreve getirilmesiyle ilgili olarak Abdurrahman Şeref: “Kazandığı başarılar sayesinde bu göreve getirildi” derken, İbnülemin Mahmut Kemal İnal ise farklı bir düşünceyle; “İttihat ve Terakki’ye girmesinin onu bu göreve getirilmesinde etkili olduğunu” savunmuştur. Kamil Paşa hükümetinde, göreve geldiği 27 Kasım 1908’den 12 Şubat 1909’e kadar Dâhiliye Nazırlığı görevini yürüttü.

112 Hilmi Kamil Bayur, Sadrazam Kamil Paşa Siyasi Hayatı, Sanat Basımevi, Ankara, 1954, s.243-244.

113Ali Fuat Türkgeldi, Görüp İşittiklerim, TTK Basımevi, Ankara, 1949, s.17.

114 Hüseyin Hilmi Paşa, Dâhiliye Nazırlığı görevine kadar taşrada görev yapmış ve hiç İstanbulda çalışmamıştır. Bu anlamda kendi döneminde bu başaraya ulaşmış nadir devlet adamlarından birisi olmuştur. ( Abdülhamit Kırmızı, “Osmanlı Taşra İdaresinde Kariyer Çzigsinin Modernleşmesine Dair Bazı Gözlemler”, Eskiçağ’dan Günümüze Yönetim Anlayışı ve Kurumlar, Ed. Feridun M. Emecen, Kitabevi, İstanbul, 2009, s.228.)

115 İSAM/HHPE/10/576 (17 Teşrînisânî 1324 / 30 Kasım 1908).

İttihat ve Terakki Cemiyeti üyelerinin hükümeti dışarıdan kontrol etmek istemeleri, Kamil Paşa hükümeti ile İttihat ve Terakki ilişkilerinin giderek gerginleşmesine neden oldu. Dönemin Şeyhülislamı Cemalettin Efendi hatıratında: “Kamil Paşa Sadaretinin başlangıcında İttihat ve Terakki Cemiyeti ileri gelenleri ile hoş geçinmek ve devlet idaresi ile ilgili hatırlatmalarını daima dikkate almak yolunu lüzumlu gördüğü halde, devletin her zamankinden daha nazik olan dış siyasetini zorlaştıracak aşırı düşünce ve emellere maruz kaldıkça, yavaş yavaş Cemiyet ile arası açılmıştı” diyerek konya açıklık getirmiştir.117 Cemalettin Efendi açıklamasında artan gerginliğin sebebini açıkca ortaya koymuştur. Kamil Paşa ile İttihat ve Terakki Cemiyeti arasındaki ilişkilerin bozulmasının en önemli sebebi cemiyetin hükümetin işlerine müdahale etmek istemesi ve bunu el atından yapmaya çalışmasıdır.118

Gerginleşen ilişki sebebiyle İttihat ve Terakki Cemiyeti ileri gelenleri arasında Kamil Paşa hükümetinin bir şekilde düşürülmesi fikri kuvvetlenmeye başladı. Beklenen fırsat ise Sadrazam Kamil Paşa’nın Harbiye ve Bahriye nazırlarını habersizce değiştirmesiyle ayaklarına kadar gelmişti. Yaşanan bu gelişmeler sonucu Sadrazam’dan zaman kaybetmeden Meclis’e gelmesini ve kabine değişikliğine ihtiyaç duyulma sebeplerinin açıklamasını istediler. Sadrazam ise gerekli açıklama için dört günlük süre istedi. Mebuslar ise meselenin bir an önce açıklanmasını dolayısıyla Sadrazam’ın Meclis’e gelmesi için ısrarlarını sürdürdü. Başlarında İsmail Kemal ile Lütfü Fikri’nin bulunduğu küçük bir grup Kamil Paşa’yı savunmak istese de bu grup etkili olamadı. Yaşanan gelişmeler üzerine oylamaya başvuruldu. 14 Şubat 1909’da yapılan oylama sonucu beklenildiği gibi 8 oya karşı 217 oy ile Kamil Paşa hükümetine güvensizlik oyu verildi.119

Bu sırada Hüseyin Hilmi Paşa’da, Harbiye ve Bahriye nazırlarını değiştirme usulünü meşrutiyet sistemine aykırı olduğunu öne sürerek, Dâhiliye Nazırlığı görevinden istifa

117 Şeyhülislam Cemaleddin Efendi, Siyasi Hatıralarım (1908-1913), Sadeleştiren: Ziyaeddin Engin, Tercüman 1001 Eser, İstanbul, 1978, s.45.

118 Yaşar Özüçetin, Sıddık Yıldız, “İkinci Meşrutiyet Devrinde Meclis-i Mebucan’ca Düşürülen İlk Kabine: Kâmil Paşa Hükümeti”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2009, 13 (1), s.12.

119 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi II. Meşrutiyet ve I. Dünya Savaşı, C: IX, TTK Basımevi, Ankara, 1999, s.72.

etti. Bunu diğer kabine üyelerinin de istifa kararı alması takip edince Kâmil Paşa Kabinesi düşürüldü.120