• Sonuç bulunamadı

Vefatı ve Türbesi

Belgede Necmeddin Kübra ve Kübrevilik (sayfa 99-104)

1.2. NECMEDDÎN KÜBRÂ‟NIN HAYATI

1.2.2. Tarihî Hayatı

1.2.2.4. Vefatı ve Türbesi

Necmeddîn Kübrâ 540/1145‟te doğmuĢ, 618/1221 yılında da vefât etmiĢtir. 78 yıllık hayatının büyük bir çoğunluğunu kendi vatanı olan Harezm‟de geçirmiĢtir. Gençlik çağlarında ilim tahsili ve tasavvufî eğitimi için baĢka bazı Ģehirleri dolaĢmıĢ, muhtemelen 580/1184 civarında elinde icâzeti olan bir mürĢid olarak tekrar Harezm‟e dönmüĢtür. Bundan sonra neredeyse kırk yıl boyunca bu topraklarda tarîkat faaliyetlerinde bulunmuĢ; yaygın bir rivâyete göre, 618/1221‟de Moğollar‟ın Harezm saldırısı esnasında, bir grup müridânı ile birlikte Ģehri savunurken Ģehîd olmuĢtur. Bu hâdise, onun Ģânını daha da arttırmıĢ ve kendisinden sonra yazılan sûfî biyografilerinde ve menâkıbnâmelerinde bu yönü hep ön plana çıkarılmıĢtır.

ġimdi burada sormamız gereken önemli soru Ģudur: “ġeyh gerçekten bu savaĢ sırasında mı Ģehîd olmuĢtur? Yoksa bu, daha sonraki dönemlerde yakıĢtırılan bir hâdise midir?” Önceki bölümde ġeyh Kübrâ‟nın menkıbevî hayatına değinirken, onun Moğol saldırıları karĢısında nasıl kahramanca mücâdele verdiğini ve Ģehâdete erdiğini gördük. Dolayısıyla sûfîlerin bu hususta herhangi bir tereddütleri bulunmamaktadır, diyebiliriz.300

Fakat olaya bir de tarihçiler cephesinden bakmak yararlı olacaktır.

Tarih-i Güzîde, Ravzatu‟s-Safâ ve Habîbü‟s-Siyer gibi Farsça tarîhî kaynaklar

Necmeddîn Kübrâ‟nın Moğol fitnesi karĢısında 618/1221 yılında Ģehîd olduğu hususunda hemfikirdirler.301 Bununla birlikte Âsârü‟l-Bilâd yazarı Zekeriyyâ Kazvînî, Ģeyhin 610/1213 yılında vefât ettiğini söylemektedir.302

Bu tarih, Moğollar‟ın Harezm kuĢatmasından tam sekiz yıl öncedir. Tabakāt-ı Nâsırî ve Târîh-

i CihângüĢâ müellifleri Harezm olayını detaylı bir Ģekilde anlattıkları halde

Necmeddîn Kübrâ‟ya hiç yer vermemektedirler.303

Ġbnü‟l-Esîr, ne Harezm‟in ele geçirilmesi baĢlığı altında ne de 618/1221 yılı olayları arasında bu konuya

300

Bu konuda Cevâhirü‟l-Esrâr adlı eseri istisnâ tutmamız gerekmektedir. Zîrâ bu kaynak Necmeddîn Kübrâ‟nın ilim tahsîli ve Ģeyh arayıĢı için yaptığı seyahatlere değinir, en son onun Hârezm‟e gidip tasavvufî faaliyetlerine baĢladığını belirtir ve sözü burada keser. Daha sonraki dönem için herhangi bir bilgi vermez. Bkz. Hârezmî, I, 90-94.

301

Bkz. Müstevfî, s. 669, Mîrhând, I, 850-851; Hândmîr, III, 34-37. 302 Kazvînî, s. 529.

303

91 değinmemektedir.304

Tabakātü‟Ģ-ġâfiiyye sâhibi Sübkî de onun Ģehîd oluĢuna hiç iĢâret etmemektedir.305

Ġbn Batuta 733/1332 yılında bu bölgeye yaptığı ziyârette, ġeyh Kübrâ‟nın kabrinin Harezm‟in dıĢında olduğundan söz etmekte, fakat Ģehâdete erip ermediğinden bahsetmemektedir.306

Sûfîlerin görüĢünü destekleyen en erken tarihçi Yâfiî gibi görünmektedir. O, Mir‟âtü‟l-Cinân‟da Necmeddîn Kübrâ‟nın Harezm savunmasına katıldığını, orada Ģehid olduğunu ve kendi ribâtına defnedildiğini anlatmaktadır. Fakat Yâfiî de, bu olayı ġeyh Kübrâ‟nın ashâbından dediği Kemâleddîn Sığnâkî (ö. ?) adlı tek bir kiĢinin rivâyetine dayanarak bize aktarmaktadır.307

Câmiü‟t-Tevârîh müellifi ReĢîdüddîn Fazlullah‟ın söyledikleri, sûfîleri

kısmen teyit eder niteliktedir. Fakat onun anlatımından da Ģeyhin bu hâdise esnâsında Ģehîd olup olmadığı sonucuna ulaĢamayız. Fazlullah‟ın verdiği bilgiye göre Cengiz Han, Necmeddîn Kübrâ‟nın Ģöhretini duyunca bir elçi gönderdi308

ve Harezm‟de katliam yapacağını söyleyerek, Ģeyhin Ģehirden ayrılmasını tavsiye etti. ġeyh ise bu teklife Ģu Ģekilde bir cevap verdi: “Ben yetmiĢ yıldır bu tâife ile iyi kötü günler

geçirdim. ġimdi, belâ vakti kaçarsam bu, insanlığa sığmaz.” ReĢîdüddîn sözlerini

Ģöyle tamamlamaktadır: “Bundan sonra, onu ölüler arasında bulamadılar,

vesselâm”.309

Orta Asya ve Moğol tarihi üzerine araĢtırmalarıyla tanınan Jean Paul Roux da bu Ģehâdet hadisesini bir efsâne olarak nitelendirmektedir. Yazar aynen Ģu ifâdeleri kullanmaktadır:

304 Ġbnü‟l-Esîr, XII, 394-395, 401-405. 305 Sübkî, VIII, 25-26.

306 Muhammed et-Tancî, Ġbn Battuta Seyahatnâmesi, haz. Mümin Çevik, Üçdal NeĢriyat, Ġstanbul, 1983, I, 253. 740/1340‟ta vefât eden Hamdullah Müstevfî, ġeyh Kübrâ‟nın mezarının belli olmadığını söylemektedir. Bkz. Müstevfî, s. 669.

307 Yâfiî, IV, 41-42. Zerrînkub, sadece bir râvînin olmasının akla soru iĢâretleri getirdiği görüĢündedir. Bkz. Zerrînkub, s. 89.

308 Bu elçi gönderme hadisesi gerek tarîhî gerekse menkıbevî mâhiyetteki bir çok eserde yer almaktadır. Bkz. Müstevfî, s. 669; Hândmîr, III, 36; Mîrhând, I, 851; Hâfî, s. 291. Barthold ise, Cengiz Han‟ın Ģeyhe böyle bir haber göndermiĢ olmasına çok az ihtimal verir. Çünkü Moğollar önce Harezm‟in merkezini tahrip ve yağma niyetinde değillerdi. Bu yüzden Ģeyhin Ģehri terk etmesini istemeleri için bir herhangi bir sebep de yoktu. Bkz. Barthold, Moğol Ġstilasına Kadar Türkistan, s. 533-534.

309

92 “Gürgenç‟te, Sühreverdî‟nin tarîkatına bağlı ve sonra kendi tarîkatı

Kübreviyye‟nin kurucusu Necmeddîn Kübrâ adında büyük bir mutasavvıf yaĢıyordu. Söylenene göre ünü, Ģehri terk edebilmesi için önlem alan Cengiz Han‟a ulaĢtı. Ama Ģeyh hemĢehrilerine düĢen kaderi iyi ya da kötü paylaĢacağını ifâde etmiĢ ve yağmalama sırasında ölmüĢtü. Bir efsâne daha mı? Büyük felaketler efsâneler doğurur ve öte yandan kuĢatmadan az önce öldüğüne inanmamız için elimizde bazı bilgiler de mevcuttur.”310

Bütün bu söylenenlerden sonra Ģöyle bir değerlendirme yapabiliriz: Tarihî ve tasavvufî kaynaklar birlikte mütâlaa edildiğinde, ġeyh Kübrâ‟nın Moğollar‟ın 618/1221 yılındaki Harezm saldırısı sırasında Ģehîd olup olmadığı tartıĢmaya açık bir husustur. Sûfîler nazarında Ģüphe uyandıracak herhangi bir söyleme rastlanmasa da, bir kısım tarihçilerin bu hâdise ile ilgili olarak suskun kalmaları veya daha erken bir vefât tarihi vermeleri, olayın sonradan türetildiği ve sağlam tarihî verilere dayanmadığı hakkında soru iĢârelerine neden olmaktadır.

Fakat bu durum, sosyal psikoloji açısından değerlendirildiğinde, Ģeyhin ve tarîkatının toplum içinde kazandığı itibarın bir niĢânesi olarak da yorumlanabilir. Moğol istilâsının getirdiği siyâsî ve sosyal bunalımları da hesaba katarsak, insanların kendilerine bir kurtarıcı aramaları ve hemen yanıbaĢlarındaki mânevî güçlere de sahip olan bir tarîkat Ģeyhini kahraman bir savaĢçı gibi görmeleri gayet normaldir. Zîrâ bu, o günkü Türk toplumunun hiç de yabancı olmadığı bir algılayıĢ biçimidir.

Son olarak, Lemezât‟ta ġihâbüddîn es-Sühreverdî‟nin vefâtına dair anlatılan bir olayı burada aktarmanın uygun olacağını düĢünüyorum. Bu olay, Necmeddîn Kübrâ‟nın Ģehâdete eriĢiyle ilgili olarak çeĢitli menâkıbnâmelerde ve tarihî kaynaklarda zikredilenlere ne kadar da çok benzemektedir. Söz konusu rivâyet bazı istisnâlar dıĢında, hemen hemen aynıdır. Bu da bizi ġeyh Kübrâ‟nın Moğollar‟ın elinde Ģehîd olduğuna dair aktarılanlara teenniyle yaklaĢmamız gerektiği sonucuna götürmektedir. Bu durumun, yani aynı olayı veya sözü birden çok kiĢiye atfetmenin, tasavvuf tarihinde sıkça görüldüğü olgusunu da gözden ırak tutmamamız gerekmektedir. Aksi takdirde, burada da görüleceği üzere, tarihî ve coğrâfî olarak hiç alâkası olmayan bazı hâdiselerin karıĢtırılması mümkündür. Sühreverdî‟nin, Harezm

310 Bkz. Jean Paul Roux, Moğol Ġmparatorluğu Tarihi, çev. Aykut Kazancıgil-AyĢe Bereket, Kabalcı Yay., Ġstanbul, 2000, s. 194.

93 kuĢatmasından yıllar sonra, 632/1234‟te öldüğü bilgisini göz önüne alırsak, önce Kübrâ‟ya atfedilen bu olay, daha sonra ona da atfedilmiĢ gibi görünmektedir. Mahmud Cemâleddîn Hulvî (ö. 1064/1654)‟nin anlatımı Ģöyledir:

Tatar orduları Ġslam âlemini istilâ edip Hülâgû saldırıya geçtiğinde, dostları Ģeyhe, “Sultanım, hayır dua buyursanız da bu zâlimler Ġslâm âleminin baĢından def olsalar.” diye ricâda bulundular. ġeyh, “Ġslâm padiĢahları arasında fitne ve Ģikakı defetmek için Ulü‟l-emr olan Halife Nâsır‟a itaate ve Muhammed HarezmĢah‟a da sulh için tavassutta bulundum. Ama sözümüz geçmedi. Ehlullah münkesirdir. Ġkdâm ettiğinde vilâyet ehli bu halden memnun mudur ki?” diye buyurdu. Sonra mübarek koltuklarının altından nazar etmemi söylediler. Oradan baktığımda gördüm ki, Tatar askeri o gece, gayb askeri ve müslümanları yutup, “Ey küfür askerleri, fecre dek etrafı telef edin!” diye bağırıp, kâfirleri Ġslâm üzerine getiriyorlardı. Ben bu hâlin dehĢetiyle, “Hay sultanım, bu nasıl iĢtir? Hâlimiz ne olur?” deyince, Ģeyh, “Halâs isteyen Rûm‟a gitsin. Bize gelince, biz safâlı hallerinde bu halk ile birlikte olduk, mâtemlerinde de onlarla birlikte olmamız insaf gereğidir. Biz kazâya rızâ gösterenlerdeniz.” diye buyurdu. Nakledildiğine göre, kâfir ve putperest Moğol orduları Bağdat‟ı zaptedip, yakıp yıkarken, Ģeyh hazretleri kendi zâviyesine kapanıp asla dıĢarı çıkmadı. Moğol askerleri zâviye ve mescide girip Ģeyhi kırk derviĢiyle birlikte Ģehîd ettiler. Rivâyete göre, Ģeyh hazretleri, kendisini Ģehîd eden mel‟un kâfirin yüzüne bir tokat vurarak sakalını tutmuĢ, vefâtından sonra bile o kâfirin sakalını Ģeyhin pençesinden kurtarmak mümkün olmamıĢtır. Ancak sakalını keserek baĢını Ģeyhin pençesinden kurtarabilmiĢlerdir. Sakalın bir kısmının yine de Ģeyhin avucunda kaldığı nakledilir.

ġeyh hazretleri bu Moğol istilası sırasında, 656/1258 tarihinde, HarezmĢahlar Devleti‟nin çöküĢü, Cengiz Ġmparatorluğu‟nun Ġslam âlemini istilâsı ve Bağdad Halifesi el-Mu‟tasım Billah asrında Ģehîd olarak vefât etti. Bağdad‟da kendi zâviyesinde medfûndur.311

Bugün Kübreviyye tarîkatıyla ilgili önemli bir mekân Necmeddîn Kübrâ‟nın Köhne Ürgenç‟teki kabridir. Günümüzde Türkmenistan sınırları içerisinde yer alan ve Sovyet döneminde “ġeyh Kebîr Ata Türbesi” olarak bilinen bu yapı sıradan halk ve çeĢitli tarikat mensupları tarafından da yoğun bir Ģekilde ziyâret edilmektedir. ġeyhin efsânesi halk arasında varlığını hâlâ canlı bir Ģekilde korumaktadır.312

311 Hulvî, Lemezât-ı Hulviyye Ez Lemezât-ı Ulviyye, haz. Mehmet Serhan TayĢî, Marmara Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Vakfı Yay., Ġstanbul, 1993, ss. 263-264.

312 Bu konuda bkz. DurmuĢ Tatlılıoğlu, “Kubrevi Tarikatının Türkmenistan‟daki Etkisi”, ss. 191- 204; Mustafa Kara, Türkistan’ın IĢığı Necmeddîn-i Kübrâ, s. 46.

94 Necmeddîn Kübrâ‟nın türbesinden iki görüntü. Türkmenistan/Köhne Ürgenç

95

Belgede Necmeddin Kübra ve Kübrevilik (sayfa 99-104)