• Sonuç bulunamadı

Mecdüddîn Bağdâdî (ö 606/1209 veya 616/1219)

Belgede Necmeddin Kübra ve Kübrevilik (sayfa 126-135)

1.3. NECMEDDÎN KÜBRÂ‟NIN ESERLERĠ

2.1.1. Mecdüddîn Bağdâdî (ö 606/1209 veya 616/1219)

Necmeddîn Kübrâ‟nın yukarıda adı geçen halifelerinden en mühimi hiç Ģüphesiz Mecdüddîn el-Bağdâdî idi. Gerek hayatının trajik bir Ģekilde sona ermesi ve gerekse çok zengin ve sarayla yakın iliĢki içerisindeki bir âileye mensubiyetine rağmen fakr ve tasavvuf yolunu seçmesi, onun Türk tasavvuf tarihinde adından söz ettirir bir kiĢi olmasına yetmiĢtir.

Tam adı ġeref b. el-Müeyyed b. Muhammed b. Ebi‟l-Feth olan Ģeyhin künyesi “Ebu Saîd”, lâkabı da “Mecdüddîn”dir.369

556/1161 yılında370, Harezm‟e bağlı köylerden biri olan Bağdâdek‟te dünyaya gelmiĢtir.371

Kerbelâî de onun Türk olduğunu belirtmektedir.372

Bununla birlikte Câmî‟nin Nefehât‟inde ve ġeyh Necmeddîn Kübrânı ġehîd

Kılıb ġehr-i Hârezmni Harâb Kılğânının Beyânı adlı menâkıbnâmede Mecdüddîn‟in

Harezm‟e nasıl geldiği ile ilgili rivâyetlere bakıldığında, onun Bağdad asıllı olduğu vurgusu göze çarpmaktadır. Buna göre HarezmĢah, Bağdad‟taki halifeden bir doktor ister, o da Mecdüddîn‟in babasını gönderir. Babasıyla birlikte Harezm‟e gelen bu

368 DeWeese, “The Eclipse of the Kubraviyah in Central Asia”, s. 47.

369 Bkz. Masum Ali ġah, II, 336; Kulî Han, Mecmau’l-Fusahâ, I, 1241; Dârâ ġükûh, s. 105; Kerbelâî, II, 313; Hândmîr, II, 647; Emin Ahmed Razî, III, 1496.

370

Simnânî, Tezkiretü’l-MeĢâyih, s. 317; Kerbelâî, II, 317.

371 Ali ġir Nevâî, Emîn Ahmed Râzî, Rızâ Kulî Han ve Masum Ali ġah gibi tezkire yazarları onun Harezm‟e bağlı Bağdâdek köyünden olduğunu söylemektedirler. Bkz. Nevâî, s. 319; E. Ahmed Râzî, III, 1496-1497; Kulî Han, I, 1241; Masum Ali ġah, II, 336. Tarîh-i Güzîde yazarı Müstevfî ise ġeyh Mecdüddîn‟in yine Hârezm‟e bağlı, fakat Bağdâd adlı bir köyden olduğunu ifade etmektedir. Bkz. Müstevfî, s. 668. Bütün bu rivayetler değerlendirildiğinde, ona “Bağdâdekî” yerine “Bağdâdî” nisbesinin verilmesi, herhalde telaffuz kolaylığından kaynaklanmıĢ olacaktır. 372

118 genç, burada ġeyh Kübrâ‟ya bağlanır.373

Fakat HarezmĢahlar Devleti‟nin, Sultan TekiĢ zamanından beri Abbâsî halifesi Nâsır ile aralarının bozuk olduğu, Sultan Muhammed devrinde zikredilen halifenin adının hutbelerden çıkarıldığı ve hattâ onun yerine Tirmîz seyyidlerinden birinin atandığı gibi tarihî bilgileri göz önüne alırsak, bu rivâyetlerin tenkide açık olduğu anlaĢılır.

Bunun yanısıra, kaynaklardaki anlatımlardan Mecdüddîn‟in hem annesinin hem babasının ve hem de kendisinin doktor olduğu ve sarayda görev yaptıkları kabul edilebilir. Nitekim çağdaĢı Avfî (ö. 629/1232), onun tıp ilminde zamanının Mesîh‟i olduğunu ve devrin melik ve sultanlarıyla çok yakın bir iliĢki içerisinde bulunduğunu söylemektedir.374

Câmî‟nin “ġeyh Mecdüddîn baĢlangıçta saraya yakın olanlardan

biri idi.”375 sözü, her ne kadar bu yakınlığın hangi konuda olduğu belirtilmemiĢse de, bu görüĢü teyit etmektedir. Belki de Bağdâdî, kardeĢi vasıtasıyla sarayla içli dıĢlıydı. Zîrâ kardeĢi Bahâeddîn Muhammed b. Müeyyed el-Bağdâdî (ö. ?), HarezmĢahlar Devleti tarihi için en önemli kaynaklardan biri olan et-Tevessül Ġle‟t-Teressül adlı eserin müellifi idi. Bu zât HarezmĢah TekiĢ‟in hizmetinde de bulunmuĢtu.376

Lübâbü‟l-Elbâb müellifi Avfî‟nin verdiği bilgiye göre, Mecdüddîn on beĢ yıl

boyunca Ģeyhine hizmet edip hilâfet almıĢtır.377

Necmeddîn Kübrâ‟ya yazdığı bir mektuptan biz onun bundan sonra nerede irĢâd faaliyetlerinde bulunduğu hakkında bilgi edinebiliyoruz. AnlaĢıldığı kadarıyla Ģeyhi onu Horasan bölgesine göndermiĢtir. O da NiĢabur‟a gidip, irĢâd görevine baĢlamıĢtır. Yine aynı mektuptaki ifadelere göre o, Merv‟de de tanınmaktadır.378

Mecdüddîn Bağdâdî‟nin ġerefüddîn Belhî (ö. ?) adında, hakkında hiçbir bilgimiz bulunmayan bir müridiyle mektuplaĢtığı

373 Câmî, ss. 595-596; Berthels, s. 445. 374

Muhammed b. Yahya Avfî, Tezkire-i Lübâbü’l-Elbâb, haz. Edward G. Browne, E. J. Brill, Leiden, 1903, s. 280.

375 Câmî, s. 596. 376

Müstevfî, s. 668; Barthold, Moğol Ġstilasına Kadar Türkistan, s. 45. 377 Avfî, s. 280.

378

119 bilinmektedir. Bu kiĢinin nisbesinden, Ģeyhin faaliyetlerinin Belh‟e kadar yayıldığı sonucunu çıkarabiliriz.379

Bağdâdî‟nin Horasan‟da ne kadar kaldığı bilinmemektedir. Fakat bir zaman sonra HarezmĢah Muhammed‟in onu tekrar Harezm‟e davet ettiği ve onun adına bir hânkāh yaptırdığı söylenmektedir.380 ġeyh Mecdüddîn burada Harezm‟in Ģeyhü‟Ģ- Ģüyûh‟luk makamına kadar yükselmiĢtir.381

Görüldüğü üzere buraya kadar Mecdüddîn‟in, HarezmĢah‟la herhangi bir problemi yoktur. Herhalde onun sonunu hazırlayan hâdiseler bundan sonra cereyân etmiĢtir.

Mecdüddîn Bağdâdî‟nin, Sultan Muhammed tarafından katledildiği hususu kaynakların üzerinde ittifak ettiği bir meseledir. Genel olarak, HarezmĢah‟ı buna sevkeden dört sebep üzerinde durulmaktadır. Fakat gerçek nedenin ne olduğu henüz tam anlamıyla netliğe kavuĢturulamamıĢtır.

Târîh-i Güzîde ve Nefehât kaynaklı olan birinci ve en yaygın olarak

zikredilen sebep, Harezm‟de vaaz eden ġeyh Mecdüddîn‟in meclislerine sultanın gayet güzel olan annesi Terken Hatun‟un devam etmesi ve ara sıra onun ziyâretine de gitmesiydi. Bunu fırsat bilen Ģeyhin muhâlifleri –her kimse- bir gece sarhoĢ bir halde olan HarezmĢah‟a, “Anneniz, Ebu Hanife mezhebince Mecdüddîn‟in nikâhlısı

olmuĢtur.”382

dediler. Buna çok sinirlenen sultan, onun Ceyhun nehrine atılmasını emretti.383

Ġkinci sebep, saraydaki bir kadınla iliĢkilidir. ġeyh Mecdüddîn, ġemseddîn adlı bir müridine yazdığı mektubunda, sultanın ve Terken Hatun‟un izniyle, padiĢâhın hareminden bir kadınla gizlice nikâhlandığından söz etmektedir. Maslahat

379 Bu mektuplar için bkz. Meier, “An Exchange of Letters Between Sharaf Al-Dîn-i Balkhî and Majd Al-Dîn-i Baghdâdî”, ss. 245-281.

380 DâniĢpejûh, Hırka-i Hezâr Mîhî, s. 165. 381

Avfî, s. 280.

382 Mecdüddîn Bağdâdî‟nin katledilmesine sebep olarak zikredilen bu olayda hanefî mezhebinin evlilikle ilgili olarak belirlediği rükün ve Ģartlara zıt bir durum görülmemektedir. Muhtemelen sultanı kızdıran Ģey bu iĢin kendisinden gizli yapılmasıdır. ġeyh Bağdâdî‟ye muhâlif olan bir grup da bu hususta HarezmĢah‟ı tahrik etmiĢtir. Hanefî nikâhıyla ilgili olarak bkz. Vehbe Zuhaylî, Ġslâm Fıkhı Ansiklopedisi, çev. Heyet, Risâle Yay., Ġstanbul, 1994, IX, 33-41.

383 Müstevfî, s. 668; Câmî, s. 597. Ayrıca bkz. Kerbelâî, II, 315-316; Hândmîr, II, 647-648; E. Ahmed Râzî, III, 1496-1498.

120 gereği insanlardan gizlenen bu olay, kötü kiĢiler tarafından etrafa yayılmıĢtır. O da bu durumdan Ģikâyetçidir.384

ġeyhin bu sebepten ötürü öldürülmesi muhtemeldir. Yine bu konuyla yakînen iliĢkili bir baĢka rivâyete, Hâce Muhammed Pârsâ (ö. 822/1420)‟nın Faslu‟l-Hitâb adlı kitabının 891/1485 tarihli bir yazma nüshasının sonunda rastlıyoruz. Burada Mecdüddîn Bağdâdî‟nin saraydan Leylâ isimli bir kadınla iliĢkisinden dolayı Ģehîd edildiği anlatılmaktadır. Söz konusu bu kadın, HarezmĢah‟ın Türk komutanlarından birininin eĢidir. Sultan bu komutanı Cend vilâyetine savaĢa gönderir. Onun yokluğunda Leylâ, Bağdâdî‟ye intisâb eder ve Ģeyhin sohbet meclislerine gidip gelmeye baĢlar. O kadar ki insanlar, “gece gündüz

Ģeyhin yanından ayrılmıyor” diye dedikodu yapmaya baĢlarlar. Komutan seferden

dönünce bu vaziyeti ona da anlatırlar. Bu Ģahıs da Bağdâdî‟nin hânkāhına gider ve önce hâdimi Bedî‟in baĢını keser, sonra da Ģeyhi Ģehîd eder. Dergâhın müezzini minâreden Ģeyhin öldürüldüğünü duyurunca, HarezmĢah durumu anlar ve kılıç, kefen ve bir çok malla birlikte Necmeddîn Kübrâ‟nın huzuruna çıkar ve bu hâdiseden dolayı ondan özür diler.385

Üçüncü sebep olarak zikredilen husus, Fahreddîn Râzî‟nin tasavvuf aleyhtarlığıyla ilgili bir bakıĢ açısını yansıtmaktadır. Buna göre Râzî‟nin, Bağdâdî‟ye olan düĢmanlığı o kadar fazlaydı ki, kendisi ve talebeleri Sultan Muhammed‟in huzurunda devamlı olarak Ģeyhi kötülüyorlardı. Sonunda HarezmĢah onu suya attırıp boğdurdu.386

Mecâlisü‟l-UĢĢâk müellifi de Râzî‟nin adını vermeden, bir grubun Mecdüddîn Bağdâdî‟ye karĢı büyük bir hasedi olduğundan, devamlı olarak ona kin beslediklerinden, HarezmĢah‟ın yanında onu zemmettiklerinden ve nihâyetinde de, sultanın bir gece sarhoĢken Ģeyhin suya atılmasını emrettiğinden bahsetmektedir.387

384 DâniĢpejûh, Hırka-i Hezâr Mîhî, s. 171. 385

Muhammed b. Muhammed b. Mahmûd el-Hâfızî el-Buhârî NakĢibendî, Faslu’l-Hitâb Fi’l- Muhâdarât, Kitâbhâne-i Meclis-i ġûrâ-yı Millî, Kütüb-i Ehdâî Tabatabâî, nr. 1172, s. 597. Abbâs Zeryâb, bu eserde anlatılanları farklı rivayetleri de inceleyerek yayınlamıĢtır. Bkz. Zeryâb, “Dâstân-ı KuĢte ġüden-i Mecdüddîn Bağdâdî”, ss. 544-548.

386 ġeyh Ebu‟l-Kasım Ensârî Kâzerûnî, Merkum-i Pencüm Kitâb-ı Süllemü’s-Semâvât, haz. Yahya Karîb, Çâphâne-i Muhammed Ali Ġlmî, Tahran, 1340, s. 25; F. Benâ, “Bağdâdî, Mecdüddîn”, s. 578.

387

121 Hemen hemen bütün tasavvufî kaynaklarda yer alan ve bizim de daha önce zikrettiğimiz menkıbevî mâhiyetteki bir diğer rivâyete göre Mecdüddîn‟in ölüm sebebi, mürĢidinin bedduasına maruz kalmasıdır. Hattâ bu rivâyete göre, Moğollar‟ın Harezm‟i istilâsı ve Necmeddîn Kübrâ‟yı öldürmeleri de çok önceden bizzat onun tarafından haber verilmiĢtir.388

Bizce yukarıda zikredilen nedenlerin hiçbirisi iknâ edici görünmemektedir. Zîrâ birinci maddede öne sürülen Mecdüddîn ile Terken Hatun arasında bir gönül iliĢkisinin olduğunu ve bunun da nikâhlanmaya kadar gittiğini benimsemek, Ģeyhin neredeyse annesi yaĢındaki bir kadınla evlenmesini kabul etmek demektir. Bu ise pek muhtemel değildir. Bahsi geçen ikinci sebepte net bir durum yoktur. Mecdüddîn‟in saraya mensup, kendine uygun bir kadınla nikâhlanmasında anormal olan nedir? Üstelik bu durumdan hem Terken Hatun‟un hem de padiĢâhın haberi vardır. Faslu‟l-

Hitâb‟daki rivâyet de bu hâdisenin değiĢik bir dille anlatılmasından baĢka bir Ģey

değildir. Üçüncü sebep, Fahreddîn Râzî‟yi tasavvufa ve sûfîlere karĢıt gösterme düĢüncesinin bir ürünüdür. Birinci bölümde, Kübrâ-Râzî iliĢkisi bağlamında üzerinde durduğumuz gibi, bu tip rivâyetlerin kabul edilebilir bir yanı yoktur. Çok meĢhur olan dördüncü sebep de tenkide açıktır. Çünkü kaynaklarda Necmeddîn Kübrâ ile halifesi arasında tasavvufî düĢünce ve uygulama açısından herhangi bir anlaĢmazlıktan söz edilmemektedir. Her iki Ģahsın eserleri incelendiğinde, bırakın Bağdâdî‟nin Ģeyhini aĢağı görmesini, onu taklit ettiği ve onunla benzer konular iĢlediği açıkça görülebilir. Dolayısıyla bu menkıbe daha çok ġeyh Kübrâ‟nın geleceğe yönelik keĢfini doğrulama, Muhammed HarezmĢah‟ı kınama ve Moğol istilâsına meĢru bir zemin hazırlama gayretinin bir sonucu olarak anlaĢılabilir.

Öyleyse Mecdüddîn‟in katledilmesinin sebebini veya sebeplerini, daha çok devrin siyâsî Ģartlarında ve HarezmĢah ile annesi Terken Hatun arasındaki rekabette aramak gerekmektedir. Tezimizin ilk bölümünde, HarezmĢahlar devrindeki ortamdan bahsederken, Muhammed HarezmĢah‟ın Abbâsî halifesiyle arasının açık olduğunu,

388 Bkz. Câmî, ss. 596-597. Sefînetü‟l-Evliyâ müellifi Dârâ ġükûh, insanların bu sözü ġeyh Kübrâ‟nın Mecdüddîn‟e yaptığı bir beddua olarak kabul ettiklerini, fakat buradaki “deryâ”nın “hakîkat” anlamına geldiğini, dolayısıyla aslında Ģeyhinin, onun hakîkat denizinde fânî olması için dua ettiğini belirtmektedir. Bkz. Dârâ ġükuh, ss. 40-41.

122 onunla savaĢ yaptığını ve hattâ hilâfeti Abbasoğulları‟nın zorla ele geçirdiklerini söyleyerek, halifenin adını hutbelerden çıkarıp Tirmîz seyyidlerinden birini onun yerine halife ilan ettiğini belirtmiĢtik. Bu olaylar karĢısında ulemâ zümresinin açık bir Ģekilde sultana karĢı cephe aldığını ifâde etmiĢtik.

Yine HarezmĢah‟ın devleti en geniĢ sınırlara ulaĢtırmasına rağmen, askerî ve ilmî kanadın nabzını elinde tutan annesi Terken Hatun‟un ayrı bir dîvânının bulunduğunu, atamalara karıĢtığını, kendi sülâlesinden olan kiĢileri kayırdığını ve önemli mevkilere getirdiğini, bütün bunlar karĢısında Sultan Muhammed‟in hiç ses çıkaramadığını anlatmıĢtık.

Öyleyse sultan, halk ve din adamları nazarında olduğu kadar, vâlidesi nezdinde de büyük bir itibar sahibi olan bu Ģeyhi niçin öldürtmüĢtü? Acaba onun Abbâsî halifesine karĢı attığı adımlara, meselâ hutbelerden adının çıkarılmasına muhâlefet eden ulemâ zümresinde Mecdüddîn Bağdâdî de yer alıyor muydu? Onun katledilmesi, HarezmĢah‟ın baĢka bir kiĢiyi halife tayin etmesi sırasında gösterdiği muhâlefetten mi kaynaklanıyordu? Bu iki sorunun cevabı muhtemelen “evet”ti ve Mecdüddîn, Terken Hatun‟la aynı görüĢteydi. Öyleyse HarezmĢah onun saflarında yer alan ve güçlü bir nüfûza sahip olan Ģeyhi öldürterek annesine göz dağı vermek ve onun devlet mekanizması içerisindeki etkisini kırmak mı istiyordu? Ya da tasavvuf tarihinde çok sık karĢılaĢtığımız bir nedenden, yani bir tarîkat Ģeyhinin etrafındaki kalabalığın gittikçe artmasından dolayı devlet aleyhine bir faaliyete giriĢmesinden endiĢe mi edilmiĢti? Bunların tümü henüz cevap bekleyen sorulardır. Fakat kaynaklarda zikredilen diğer dört sebebi düĢündüğümüzde, bizim öne sürdüklerimiz târihsel, sosyal ve psikolojik gerçeklere daha yakın görünmektedir.

Bu acı hadisenin ne zaman vuku bulduğu hususu da tartıĢmalıdır. Kaynaklarda 606/1209389, 607/1210390, 613/1216391 ve 616/1219 gibi çeĢitli tarihler verilmektedir. Muhammed NurbahĢ onun genç yaĢta katledildiğini söylemekte, ama

389

Necmeddîn Dâye Ģeyhinin 606‟da Ģehîd edildiğini söyler. Bkz. Dâye, Bahru’l-Hakāik, vr. 4a; Kulî Han, Riyâzü’l-Arifin, s. 132; Kulî Han, Mecmau’l-Fusahâ, I, 1241.

390 Gazergâhî, vr. 68a; Dârâ ġükûh, s. 105; Câmî, s. 600; E. Ahmed Râzî, III, 1498. 391

123 herhangi bir tarih zikretmemektedir.392 Sarı Abdullah Efendi de Mecdüddîn‟in henüz 24 yaĢında çok yakıĢıklı ve melek huylu bir gençken öldürüldüğünü belirtmektedir.393 Bununla birlikte Simnânî‟nin Tezkiretü‟l-MeĢâyih‟indeki 616/1219 tarihi394 en çok kabul görenidir. Fakat Zerrînkub bu tarihin, Mecdüddîn Bağdâdî‟nin Ģehîd edilmesi ile Moğol istilâsı ve HarezmĢahlar‟ın ortadan kaldırılıĢı arasında iliĢki kurma niyetiyle ortaya atıldığı kanaatindedir.395

Câmî‟nin “Hanımı NiĢabur‟da olduğu için Ģeyhin cesedini oraya götürdüler.

833/1429 yılında ise Ġsferâyin‟e naklettiler.”396

ifâdesinin ikinci bölümü, yani Ġsferâyin‟e nakledilmesi yanlıĢtır. Çünkü Nefehât yazarı, Bağdâdî‟yi, Mecdüddîn Ġsferâyinî ile karıĢtırmıĢtır.397

Doğru olanı Ģeyhin nâĢının NiĢabur‟a nakledilip, burada ġâdyâh denilen bir mevkiye defnedilmesidir.398

Mecdüddîn Bağdâdî‟nin müridleri hakkında çok fazla bir bilgimiz yoktur. Fakat kesin olan bir Ģey vardır ki o, Radıyyüddîn Ali Lâlâ ve Necmeddin Dâye er- Râzî‟nin yetiĢmesinde büyük rol oynamıĢtır. Çünkü Ģeyhi bu iki zâtın terbiye iĢiyle onu görevlendirmiĢtir.399

Kübreviyye silsilesinin Ali Lâlâ vasıtasıyla devam etmesi400

392

NurbahĢ, s. 49.

393 Abdullah Efendi, Semerâtü’l-Fuâd (Gönül Meyveleri), haz. Yakub Kenan Necefzâde, NeĢriyat Yurdu, Ġstanbul, 1967, s. 207.

394

Simnânî, Tezkiretü’l-MeĢâyih, s. 317. Ayrıca bkz. Câmî, s. 600; Hândmîr, II, 648; E. Ahmed Râzî, III, 1498; Masum Ali ġah, II, 336.

395 Zerrînkub, s. 102.

396 Câmî, s. 600. Mecâlisü‟l-UĢĢâk yazarı Gazergâhî de aynı sözleri nakletmektedir. Bkz. Gazergâhî, vr. 68a.

397

Bertels, s. 456.

398 Ebu Abdullah Hâkim NiĢâbûrî, Târîh-i NiĢâbûr, terc. Muhammed b. Hüseyin, haz. Muhammed Rıza ġefîî Kûdeknî, Tahran 1375, s. 226.

399 Bkz. Câmî, ss. 606-608. Dâye, ġeyh Kübrâ‟dan bahsederken “Ģeyhim ve Ģeyhimin Ģeyhi” ifâdesini kullanır. Mecdüddîn Bağdâdî‟nin, Dâye‟ye Ģeyhlik yaptığını buradan anlayabiliriz. Bkz. Dâye, Bahru’l-Hakāik, vr. 4a-b. Waley‟in, “Mecdüddîn Bağdâdî‟nin ġeyh Kübrâ‟dan önce

ölmesine rağmen, Dâye‟nin hiçbir zaman yazılarında Kübrâ‟yı zikretmediği, açık bir Ģekilde Bağdâdî‟yi kendisinin tek Ģeyhi olarak gördüğü kayda değerdir.” sözünün yukarıda verdiğimiz

bilgiler ıĢığında yanlıĢ olduğu anlaĢılmaktadır. Bkz. Waley, “Najm al-Dîn Kubrâ and the Central Asian School of Sufism”, s. 89.

400

Kübreviyye tarîkatının günümüzdeki devamı olan iki kol, yani Zehebiyye ve NurbahĢiyye bu hususta iki farklı kanaate sahiptir. Zehebîler, silsilelerinde Necmeddîn Kübrâ‟dan hemen sonra Mecdüddîn Bağdâdî‟ye yer verirken; NurbahĢiler, Radıyyüddîn Ali Lâlâ‟yı zikrederler. Bu durumun gerçek sebebi ise Bağdâdî‟nin ne zaman katledildiğinin tam olarak bilinememesidir. Bkz. Hüseyin Haydarhânî, Tuhfetü’l-Berere‟nin Farsça tercümesine yazdığı giriĢ, ss. 16-33.

124 ve çeĢitli kollarıyla günümüze kadar gelmesi, Bağdâdî‟yi bu tarîkat içinde daha da önemli hâle getirmektedir.

Bunların dıĢında onun, ġerefüddîn Belhî (ö. ?)401

ve ġemseddîn ġihâbü‟l- Ġslâm (ö. ?)402

isimli iki müridiyle yaptığı yazıĢmalar ile ġeyh Nûreddîn Ömer Abbâs (ö. ?) adlı bir kiĢiye verdiği icâzetnâme günümüze kadar gelmiĢtir.403

Ferîdüddîn Attâr‟ın da Bağdâdî‟den terbiye görenler arasında yer aldığına dair iddialar bulunmaktadır.404

Hattâ DevletĢâh, onun hırka-i teberrükünü Bağdâdî‟den aldığını ifâde etmektedir.405

Mecdüddîn Bağdâdî‟nin, NiĢabur‟da tarîkat faaliyetlerinde bulunmasından ve ikisinin de tıp ilmiyle meĢgul olmalarından dolayı birbirleriyle görüĢmeleri ve sohbetlerde bulunmaları ihtimal dâhilindedir. Fakat bu konuda

Tezkiretü‟l-Evliyâ‟nın baĢında geçen bir rivâyet dıĢında bu iliĢkiyi teyit edebilecek

sağlam delillere sahip değiliz.406 Kanaatimce Attâr gibi büyük bir Ģahsiyet eğer bu tarîkata bağlı olsaydı, daha sonraki Kübreviyye mensupları onu devamlı olarak zikrederler ve bunu tarîkatları lehine kullanırlardı. Halbuki Kübreviyye tarihine baktığımızda böyle bir durum söz konusu değildir.

Son olarak Mecdüddîn Bağdâdî‟nin kaleme aldığı çeĢitli eserlere değinmek istiyorum. Bir kısmı Arapça, bazıları da Farsça olan bu eserler, genellikle küçük risâleler tarzında yazılmıĢtır.

1. Tuhfetü‟l-Berere Fî Mesâili‟l-AĢere: Bu kitap, seyr ü sülûkta dikkat edilmesi gereken hususlar, giyim-kuĢam âdâbı, Ģeyh-mürîd iliĢkileri, halvet, havâtır,

401

Bu mektuplar için bkz. Meier, “An Exchange of Letters Between Sharaf Al-Dîn-i Balkhî and Majd Al-Dîn-i Baghdâdî”, ss. 245-281.

402 DâniĢpejûh, Hırka-i Hezâr Mîhî, ss. 168-174.

403 Bkz. Süleymaniye Ktp., ġehid Ali PaĢa, nr. 2800, vr. 26a-27a. 404 Bkz. Câmî, s. 814; Muhsinî, ss. 95-109; Muhammedî, ss. 257-260. 405

DevletĢâh, I, 299.

406 Bir gün Ġmam Mecdüddîn Muhammed Hârezmî‟nin huzuruna geldim, ağlıyordu. “Hayrola”

dedim. Dedi ki: “Yazık, geçmiĢte bu ümmet içinde, „Ümmetimin âlimleri Ġsrâîloğulları‟nın peygamberleri gibidir‟ hadîsi mesâbesinde kimseler vardı. Sonra Ģöyle devam etti: Dün gece “Ey Allah‟ım” dedim, “senin iĢin sebebe bağlı değildir. Beni böylesine âlim kiĢilerden veya onları seyr eden kiĢilerden eyle. BaĢka türlü olmaya tâkat getiremem, ağlıyorum, belki duam kabul olunur.” Bkz. Ferîdüddîn Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ (Evliya Tezkireleri), haz. Süleyman

125 hırka ve semâ‟ gibi on meseleyi ele alan Arapça olarak yazılmıĢ önemli bir eserdir.407

Tuhfetü‟l-Berere Farsça‟ya da çevrilip yayınlanmıĢtır.408

2. Selvetü‟l-Mürîdîn Fî Fezâili Zikri Rabbi‟l-Âlemîn: Zikrin faziletiyle ilgili hadislerin derlendiği kırk bölümlük bir eserdir.409

3. Risâle Der Sefer: Avâm, havâs ve havâssu‟l-havâssın seferleri hakkında yazılmıĢ Farsça küçük bir risâledir.410

Köprülü Kütüphânesi‟ndeki bir mecmuada411

Mecdüddîn Bağdâdî‟ye ait, Farsça telif edilmiĢ Ģu küçük risâleler yer almaktadır: 1. Risâle (vr. 417a-418a) 2. Es‟ile ve Ecvibe (vr. 418a-418b) 3. Risâle-i ġerefüddîn el-Belhî Ġlâ Mecdüddîn (vr. 418b-419b) 4. Cevâb-ı Mecdüddîn (vr. 419b-421a) 5. Risâletü‟s-Sefer (vr. 421a- 422b) 6. Cevâb-ı ġerefüddîn (vr. 422b) 7. Risâletü‟s-Seyr ve‟t-Tayr (vr. 423a-423b) 8. Risâle Fi‟l-Uzle ve‟l-Halve (vr. 423b-424b) 9. Risâle Fi‟l-Vasiyye (vr. 424a-425b) 10. Risâle (vr. 425a-425b)

Yine Süleymaniye Kütüphânesi‟ndeki bir mecmuada412

da ona ait, Farsça yazılmıĢ iki adet isimsiz risâle 1. Risâle (vr. 126a-138a) 2. Risâle (vr. 138b-141b) ile iki icâzetnâme bulunmaktadır:

1. Mecdüddîn Bağdâdî‟nin ġeyh Nureddin Ömer‟e verdiği icâzetnâme (vr. 25a-27a)

2. Mecdüddîn Bağdâdî‟nin Radıyyüddîn Ali Lâlâ‟ya verdiği icâzetnâme (vr. 27a-28b)413

407 Yazmaları için bkz. Süleymaniye Ktp., Murad Buhari, nr. 205; Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 1695; Süleymaniye Ktp., Karaçelebizâde Hüsâmeddîn, nr. 353.

408

Bkz. Tuhfetü’l-Berere Fî Mesâili’l-AĢere, çev. ġeyh Muhammed Bâkır Sâidî Horasânî, ĠntiĢârât-ı Mervî, Tahran, 1368.

409 Bağdâdî, Selvetü’l-Mürîdîn Fî Fezâili Zikri Rabbi’l-Âlemîn, Kitâbhâne-i Merkezî-yi DâniĢgâh-ı Tahran, nr. 6810, ss. 62-99.

410 Bağdâdî, “Risâle Der Sefer”, haz. K. Ra‟nâ Hüseynî, ss. 179-188. 411

Bkz. Köprülü Ktp., Fazıl Ahmed PaĢa, nr. 1589, vr. 417a-425b. Bunlar arasından Mecdüddîn Bağdâdî‟nin ġerefüddîn Belhî adındaki bir müridiyle yaptığı yazıĢmalar Meier tarafından yayınlanmıĢtır. Bkz. Meier, “An Exchange of Letters Between Sharaf Al-Dîn-i Balkhî and Majd Al-Dîn-i Baghdâdî”, ss. 245-281.

412

126 Yine onun biri Necmeddîn Kübrâ‟ya, ikisi de ġemseddîn adlı bir müridine yazdığı üç adet mektubu yayınlanmıĢtır.414

Bunların dıĢında Ģeyhin bazı rubâileri bulunmaktadır.415

Ayrıca kendisi, Tuhfetü‟l-Berere‟nin giriĢinde âlî isnâdlı hadisleri topladığı Zübdetü‟l-Avâlî ve Hilyetü‟l-Emâlî adlı eserini bitirmek üzere olduğunu belirtmekte416, bir mektubunda da el-Müsâfiriyye isimli eserinden söz etmektedir.417

Belgede Necmeddin Kübra ve Kübrevilik (sayfa 126-135)