• Sonuç bulunamadı

I. III Ġlmî Ortam

1.2. ĠLMÎ YÖNÜ

1.2.5. Vâhidî‟ye Yöneltilen EleĢtiriler

Farklı ilim dallarında bir çok eser verip kendisinden sonraki âlimlere kaynak teĢkil eden Vâhidî, diğer büyük âlimler gibi eleĢtirilmekten kurtulamamıĢtır. Vâhidî‟ye yöneltilen bu eleĢtirileri üç baĢlık altında toplayabiliriz:

222 Ġbnu‟l-Kiftî, a.g.e., II, 223; Mehdî, a.g.e., s. 82. 223

Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, I, 393.

224 Vâhidî, el-Vecîz fî Tefsîri‟l-Kitâbi‟l-‟Azîz, I, 87.

225 Hadiye Ünsal, Ebû‟l-Hasan el-Vâhidî‟nin Hayatı, Eserleri ve Tefsir Târîhindeki Yeri, Çukurova Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Dergisi, c.13, sayı, 1, s. 135-164.

45

a-Eserlerini Ġsrailiyyat türü asılsız hikâye ve bidatlardan arındırmaması ve itikatta selef çizgisinden uzaklaĢması.

b-Hadis ilminde yetersiz olması.

c-Kendisinden önceki âlimlere dil uzatması.226

Yukarıdaki eleĢtirilerin birincisi, Ġbn Teymiyye tarafından Vâhidî‟ye yöneltilmiĢtir. Ġbn Teymiyye eleĢtirisini Ģöyle dile getirmektedir: Sa„lebî, aslında dindar ve sâlih bir zattır. Ancak tefsirindeki hadislere bakıldığında kendisinin sahih, zayıf ve mevzu ayırımı yapmadan bulduğu her haberi tefsirine aldığı görülmektedir. Bu açıdan o, tıpkı geceleyin odun toplayan Ģahıs (

ليللا بطاح

) 227 gibidir. Öğrencisi Vâhidî ise Arap diline hâkimiyeti açısından ondan daha üstündür. Bununla birlikte Vâhidî, bidatlardan uzak durma ve selef çizgisine ittiba etme hususlarında hocası Sa„lebi kadar titiz davranamamıĢtır.228

Ġbn Teymiyye, el-Bağavî‟nin (ö.510/1122) değerlendirmesinde de Sa„lebî ve öğrencisi Vâhidî hakkında konuĢmuĢtur. Ġbn Teymiyye, Bağavî‟nin Vâhidî ve hocası Sa„lebî‟den daha fazla sünnete ittiba ettiğini, tefsirini Sa„lebî‟nin tefsirinden kısa tuttuğunu ancak tefsir bilgisine vukufiyet açısından onların Bağavî‟den daha üstün olduklarını, Vâhidî‟nin ise hem hocası Sa„lebî‟den hem de Bağavî‟den daha iyi Arapça bildiğini söylemektedir.229

Vâhidî‟nin hadis ilmindeki yetersizliği ise Ġbn Salâh (ö. 548/1153), Ġbn Teymiyye, Ġbn Cevzîyye (ö. 751/1350), Kettânî (ö.1927) ve Elbânî (ö. 1999) tarafından dile getirilmiĢtir. Ġbn Salâh, tefsirlerinde sure faziletleri ile ilgili mevzu hadisleri ele alan Vâhidî ve benzerlerinin hata ettiklerini söylemektedir. Zira bu hadislerin çoğunun mevzu olduğu açıktır. Ayrıca Ubeyy b. Ka„b (ö. 34/654) aracılığıyla sure sure Kur‟ân‟ın faziletleri ile ilgili rivayet edilen hadis de mevzudur. Zira, biri bu hadisi araĢtırmıĢ ve onu ilk rivayet eden Ģahsa ulaĢmıĢtır. Ona söz

226 Rıdvan, a.g.e., s.17; Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, (NeĢredenin mukaddimesi), I, 97.

227ليللا بطاح deyimi, geceleyin odun toplayan manasındadır. Yani nasılki geceleyin odun toplayan kiĢi odunların sağlam, çürük, faydalı ve faydasızına dikkat etmeden bulduğu her odunu torbasına alıyorsa bunlar da aynı Ģekilde bulduğu her Ģeyi tefsirlerine almıĢlardır.

228 Ġbn Teymiyye, Ebû‟l-„Abbâs Takiyyuddîn Ahmed el-Harrânî, Mecmû„u‟l-Fetavâ, (Thk. „Amir el-Cezzâr ve Enver el-Baz), Dâru‟l-Vefa, yrs. 2005, XIII, 191; Ġbn Teymiyye, Minhâcu‟s-

Sunneti'n-Nebeviyye fî Nakdi Kelâmi‟Ģ-ġi„a ve'l-Kaderiyye, (Thk. Muhammed ReĢad

Sâlim), yrs. 1986, VII, 12; Ġbn Teymiyye, Tefsir Usulu, (Trc. Cemal Güzel), Takva Yayınları, Ġstanbul, Tarih Yok. s. 101-102.

46

konusu hadisi kimden rivayet ettiğini sorduğunda o, insanların Kur‟ân okumaktan uzaklaĢtığını görünce kendisinin uydurduğunu söylemiĢtir. 230

Ġbn Teymiyye ise bu hususu Ģöyle dile getirmektedir: Hadis âlimleri, Sa„lebî ve öğrencisi Vâhidî‟nin mevzu hadisleri rivayet ettiklerinde ittifak etmiĢler ve bunlara

ليللا بطاح

demiĢlerdir. Bağavî ise hadisçi olduğu için onun hadis ilmine vukufiyeti onlarınkinden daha fazladır.231

Ġbn Cevzîyye de “Sa„lebî ve öğrencisi Vâhidî‟nin Fedâilu‟s-Suver surelerin faziletleri ile ilgili hadisleri yeri geldikçe herhangi bir kritiğe tabi tutmadan rivayet ettiklerini ve bu Ģahısların hadisçi olmadıkları için bu durumlarının garipsenmemesi gerektiğini söylemektedir.232

Kettanî de Sa„lebî ve öğrencisi Vâhidî‟nin hadis alanında yeterli bir bilgiye sahip olmadıklarını ve bunların –özellikle de Sa„lebî‟nin- tefsirlerinde mevzu hadis ve batıl hikâyeler bulunduğunu dile getirmiĢtir.233 Elbanî de, Vâhidî‟nin hadis kritiği yapmadan her türlü hadisi rivayet ettiğini dolayısıyla bir mübtedinin dahi onun müfessir olup muhaddis olmadığını bildiğini söylemektedir.234

Özellikle Ġbn Teymiyye ve takipçileri tarafından dile getirilen; Vâhidî‟nin selef âlimlerinin çizgisinden uzak durduğu ve itikadî yönden problemli olduğu Ģeklindeki iddialar,235

isabetli değildir. Zira, itikatta EĢ„arî amelde de ġafi„î mezhebine mensub olan Vâhidî‟nin eserleri incelendiğinde onun böyle bir töhmeti hak etmediği anlaĢılacaktır. Bilakis Vâhidî gerek telif hayatında gerekse pratik yaĢantısında her zaman selef âlimlerinin çizgisinde durmuĢ ve Ehl-i Sünnet savunucusu olmuĢtur.

230

Ġbn Salah, Ebû Amr Takiyyuddîn Osmân b. Salâhiddîn Abdirrahmân b. Mûsâ eĢ-ġehrezûrî,

Mukaddimetu Ġbni‟s-Salâh (Ulûmu‟l-Hadîs ve Aksa‟l-Emel ve‟Ģ-ġevk fî „Ulûmi Hadîsi‟r-Resûl) (Thk. „AyĢe „Abdurrahmân), Dâru‟l-Me„ârif, Kâhire, Tarih Yok. s. 282; Ġbn

Hacer, Ebû‟l-Fadl ġihâbuddîn Ahmed el-„Askalânî, en-Nuket alâ Kitâbi Ġbni‟s-Salah,

(Thk. Besi„ b. Hâdi), Dâru‟r-Rivâye, Riyad, 1994, I, 128.

231 Ġbn Teymiyye, Minhâcu's-Sunneti'n-Nebeviyye, VII, 12.

232 Zehebî, ġemsuddîn Muhammed b. Ahmed b. „Usman, Telhîsu Kitâbi‟l-Mevdu„at li Ġbni‟s-

Salâh, (Thk. Yasir b. Ġbrâhîm b. Muhammed), Mektebetu‟r-RuĢd Riyad, 1998, s. 65.

233

Kettanî, Ebû Abdillâh Muhammed b. Ca„fer b. Ġdrîs el-Hasanî, er-Risâletu‟l-Mustetrafe li-

Beyâni MeĢhûri Kutubi‟s-Sunneti‟l-MuĢerrefe. Dâru‟l-BeĢâiri‟l-Ġslamiyye, Beyrût, 1993,

S.79

234 Elbânî, Ebu „Abdurrahmân Muhammed Nâsıruddin b.Nuh b. Necâti b. Adem el- ĠĢkodrî,

Silsiletu‟l-Ehâdîsi‟s-Sahîha ve ġey‟un min Fıkhihâ ve Fevâidihâ, Mektebetu‟l-Me„ârif,

Riyad, 1995, V, 646.

235 Ġbn Teymiyye, Mecmu„u‟l-Fetava, XIII, 191; Ġbn Teymiyye Minhâcu's-Sunneti'n-Nebeviyye, VII, 12; Tefsir Usulu, s. 101-102.

47

Vahidî‟nin önceki alimlere dil uzatması meselesi ise ancak iki kiĢi tarafından dillendirilmiĢtir. Bunlardan biri onun öğrencisi Abdulğaffâr el-Fârisî diğeri de Sem„ânî‟dir. Fârisî, hocası hakkında, böyle bir suçlamayı mübhem ve kapalı ifadelerle dile getirmiĢ ve eleĢtirisine bir açıklık getirmeyerek Ģöyle demiĢtir: “Vâhidî, her türlü saygı ve ihtiramı hak etmiĢtir. KeĢke mutakaddimin ulema hakkında sivri dilli olmasaydı.” 236

Fârisî‟nin ifadelerini analiz ettiğimizde, Vâhidî‟nin haklarında sivri dilli olduğu söylenen âlimlerin kimler olduğu ve bu sivri dilliliğin ne olduğu açıklanmamıĢtır.

Sem„ânî‟nin Vâhidî hakkındaki eleĢtirisi ise Zehebî tarafından nakledilmiĢtir. Zehebî, Sem„ânî‟nin Vâhidî hakkında Ģöyle dediğini söyler: Vâhidî, her türlü saygı ve ihtiramı hak etmektedir. KeĢke mutakaddimin uleması hakkında sivri dilli olmasaydı. Ben Nîsâbûr‟da Ebû Bekr b. Ahmed b. Muhammed b. BeĢĢâr‟dan duydum ki Vâhidî, Sulemî hakkında Ģöyle demiĢtir: Abdurrahmân es-Sulemî,

Hakâiku‟t-Tefsîr adında bir tefsir kaleme almıĢtır. Sulemî gerçekten bu yazdıklarının

tefsir olduğuna inanıyorsa o kâfirdir. Zehebî, bunu naklettikten sonra “Allâh‟a kasem ederim ki Vâhidî doğru söylemektedir.”Ģeklinde sözlerini tamamlamaktadır.237 Zehebî, baĢka bir yerde de “Vâhidî, bu hususta ma„zur ve me‟curdur” demektedir.238

Büyük bir ihtimalle Fârisî de hocasıyla ilgili “Selef uleması hakkında sivri dillidir.” derken onun Abdurrahmân es-Sulemî hakkındaki eleĢtirisini temel alarak böyle bir suçlamada bulunmuĢtur. Ancak Vahidî‟nin haksızlığa uğradığı düĢünülmektedir. Çünkü Abdurrahmân es-Sulemî‟nin eserini eleĢtirmek Vâhidî‟ye özgü bir Ģey değildir. Zira Zehebî,239 Ġbn Teymiyye,240 ve Ġbn Cevzîyye de241 Sulemî‟yi çeĢitli vesilerle eleĢtirmiĢlerdir. Ancak, Vâhidî‟nin bu denli ağır bir eleĢtiriyi hangi gerekçelerle yaptığı, her nedense, merak edilmemiĢ ve meselenin arka planı araĢtırılmamıĢtır. Oysa bu eleĢtirinin satır aralarında Vâhidî‟nin müfessir kimliği ve tefsir yöntemiyle ilgili önemli ipuçları vardır. Ona göre mutasavvıfların bu tür yorumlara tefsir demeleri küfrü mucip bir Ģeydir. Bu durumda, onun tefsirden ne

236

Yâkût el-Hamevî, Mu„cemu‟l-Udebâ, IV, 1660.

237 Zehebî, Târîhu‟l-Ġslâm ve Vefeyâtu‟l-MeĢâhîrî ve‟l-„Alâm, XXX, 260. 238 Zehebî, Siyeru A„lâmi‟n-Nubelâ, XVIII, 342.

239 Zehebî, Siyeru A„lâmi‟n-Nubelâ, XVII, 252. 240

Ġbn Teymiyye, Minhâcu‟s-Sunneti'n-Nebeviyye fî Nakdi Kelâmi‟Ģ-ġia‟ ve'l-Kaderiyye, VII, 12.

241 Ġbn Kayyim el-Cevziyye, Ebû Abdillâh ġemsuddîn Muhammed b. Ebî Bekr b. Eyyûb ez-Zurâî ed-DimaĢkî el-Hanbelî Telbîsu Ġblis, Dâru‟l-Kalem, Beyrût, 1983, S. 321-322.

48

anladığını irdelemek lazımdır. Nitekim kendisi el-Basît adlı tefsirinin mukaddimesinde Ģöyle demektedir: “Sıra ayetin tefsirine geldiğinde her ayetin tefsirine Ġbn Abbâs‟tan geldiğini tespit ettiğim izahlarla baĢladım. Ardından tefsir ilminde ototrite olan diğer sahabe ve tebiinlerin görüĢlerini zikrettim. Bu arada onların görüĢleriyle ayetlerin lafzı arasında uzlaĢmayı da sağladım. Lafzın muhtemel olmadığı Arap dilinde de karĢılığının bulunmadığı fasit görüĢlere ve kıymetsiz açıklamalara gelince bunlara zaman ayırmadım.”242

Vâhidî‟nin yukarıdaki ifadelerinden de anlaĢılacağı gibi, kendisi tefsiri öncelikle nakle dayandırmakta ve nakille gelen izahları dille de örtüĢür hale getirmeyi prensip edinmektedir. Buna göre tefsir faaliyeti, vahyin nüzul ortamında anlaĢılmıĢ ve açıklanmıĢ olan mananın rivayet yoluyla tespit edilmesi ve aynı zamanda bu mananın Arap diline uygunluğunun gösterilmesidir. Diğer bir ifadeyle onun için tefsir, dilin imkân ve sınırları dâhilinde ve aynı zamanda selefe ait nakiller ve dil kaideleri ıĢığında ilk ve aslî anlamın tespitidir. Sahabenin izahlarıyla bağdaĢmayan Arap dilinin imkân ve sınırları içinde lafzın muhtemel olduğu manalarda karĢılığı olmayan yorumlar, ona göre “fasit görüĢlerden” ibarettir.243

Vâhidî, tefsir faaliyetinin çerçevesini bu Ģekilde belirlediği için, Sulemî‟nin

Hakâiku‟t-Tefsîr‟ini “Eğer Sulemî bu eserin tefsir olduğuna inanıyorsa küfre

girmiĢtir” diye eleĢtirmiĢtir. Çünkü Sulemî bu eserinde sufilerin çeĢitli ayetlerle ilgili görüĢ ve yorumlarını derlemiĢtir ki bunların kahir ekseriyeti tasavvufî yorumlar niteliğindedir. Mutasavvufların iç dünyalarına doğan iĢârî-bâtınî yorum ve anlamları tefsir diye nitelendirmek, Vâhidî‟nin nezdinde Allâh‟ın kelamındaki mana ve maksat hakkında yalan konuĢmak ve Allâh‟ın kelamıyla ilgili bühtanda bulunmaktır.244

Bu tür yorumlara ise tefsir değil tevil denmektedir. Vâhidî‟nin “Eğer Sulemî bu eserin tefsir olduğuna inanıyorsa küfre girmiĢtir” Ģeklindeki eleĢtirisinden de onun bu tür yorumları tevil olarak görülmesinde bir beis görmediğini anlamaktayız. Bu bağlamda Vâhidî‟ye yukarıda yöneltilen eleĢtirilerden sadece “onun hadis ilminde yetersiz olduğu” yönündeki eleĢtirinin yerinde ve insaflı bir eleĢtiri olduğu söylenebilir.245

242

Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, I, 427.

243 Mustafa Öztürk, Tefsirin Halleri, Ankara Okulu Yayınları, Ankar 2013, s. 86. 244 Öztürk, a.g.e., s. 86.

49