• Sonuç bulunamadı

I. III Ġlmî Ortam

2.4. KAYNAKLARI

2.4.2. Diğer Kaynakları

A- Câmi‘u’l-Beyân

Ebû Ca„fer Muhammed b. Cerîr et-Taberî el-Bağdâdî (ö. 310/923)‟nin bu eseri, Vâhidî‟nin tefsir kaynakları arasında yer almaktadır. Suyûtî, Taberî‟nin bu

574

Ġbrâhîm, 14/9.

575 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, XII, 413- I, 224; Ebû Ubeyde, Mecâzu‟l-Kur‟ân, I, 336. 576 Kasas, 28/32.

577 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, XVII, 385- I, 225; Fîrûzâbâdî, el-Bulğe fî Terâcimi Eimmeti‟n-

Nahvi ve‟l-Luğa, 86.

578 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, II, 38-53, III, 69-91-449, IV, 163-182, XIII, 567. 579 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, II, 365-366.

106

eserinin diğer tefsirlerden üstün tutulduğunu ve bunun birkaç gerekçesinin olduğunu ifade etmektedir. Söz konusu gerekçelere baktığımızda bunlar arasında en önemlilerinin Taberî‟nin, rivayetlerini temellendirip onlar arasında tercihte bulunması, i„râbu‟l-Kur‟ân‟ı önemsemesi ve ayetlerden istinbatta bulunması olduğunu görmekteyiz.581

Taberî‟nin söz konusu tefsirini Nevevî (ö. 676/1277), Ġsferâyinî (ö. 406/1016), Ġbn Teymiyye,582 Subkî (ö. 771/1370),583 Goldziher ve Nöldeke gibi müsteĢrikler584

ile diğer pek çok âlim takdir etmiĢtir.585 Kendisinden sonra telif edilen tefsirlerin hemen hemen hepsinde Taberî‟nin etkisini görmek mümkündür. Vâhidî de el-Basît‟in pek çok yerinde ondan nakilde bulunmuĢtur. Müellifin Taberî‟den naklettiği görüĢler incelendiğinde bunların bazen

ريرج نبا ؿاق

“Ġbn Cerîr dedi ki”,586 bazen

ريرج نب محمد ؿاق

“ Muhahhed b. Cerîr dedi”,587 bazen

ريرج نبا ىكح

“Ġbn Cerîr nakletti”,588 bazen

ريرج نبا رايتخا ؿوقلا اذى

“Bu söz, Ġbn Cerîr‟in tercihidir”,589 bazen

ؿوقلا اذى ريرج نبا راتخا

“Ġbn Cerîr bu görüĢü tercih etti”,590 bazen

نبا ًؿوق نعم اذى

ريًرىج

“Bu, Ġbn Cerîr‟in sözünün anlamıdır”591 bazen de

ريرج نبا نع مكر

“Ġbn Cerîr‟den rivayet edildi”592

Ģeklinde olduğunu görülmektedir.

Vâhidî, bu nakillerde teslimiyetçi bir tavır takınmamıĢ, Taberî‟nin görüĢünü naklettikten sonra onu bazen eleĢtirmiĢ, kendi görüĢünü zikretmiĢ ve kendi görüĢünü onunkinden daha üstün görmüĢtür. Metodolojik farklılıklardan kaynaklandığı tahmin edilen bu tür tartıĢmalar, el-Basît‟in bir çok yerinde görülmektedir.593

Mesela Vâhidî,

في

ٍمًًبويليػق

هضىرىم

ىػف

يميىىداىز

يٌٰلِا

ناضىرىم

ٍميىشىك

هباىذىع

هميلىا

اىًبِ

اويناىك

ىفويبًذٍكىي

“Kalplerinde bir hastalık vardır.

581 Suyutî, el-Ġtkân, II, 378. 582 Suyutî, el-Ġtkân, II, 379. 583

Subkî, Tabakâtu‟Ģ-ġâfî„iyyeti‟l-Kubrâ, III, 122-123.

584 Ġgnaz, Goldziher, el-Mezâhibu‟l-Ġslamiyye fî Tefsîri‟l-Kur‟ân, (Trc. „Alî Hasan „Abdulkâdir), Matbaâ„tu‟l-„Ulûm bi ġari„i‟l-Haliç, 1944, s. 85.

585

Yakut, Mu„cemu‟l-Udebâ, VI, 2453. 586

Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, I, 544, II, 147-620, IV, 236. 587 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, II, 370.

588 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, VI, 505. 589 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, II, 109, IX, 170. 590

Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, III, 437. 591 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, V, 495. 592 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, VIII, 88.

107

Allâh da onların hastalıklarını artırmıĢtır. Söyledikleri yalana karĢılık da onlara acı dolu bir azap vardır”594

ayetini tefsir ederken Taberî‟den naklen Ģöyle demektedir: Yani bunların itikadlarında hastalık, yani Ģüphe vardır. Burada itikat yerine kalp zikredilmiĢtir. Zira itikad kalpte olur. Ancak durum Taberî‟nin söylediği gibi değildir. Çünkü Ģüphe de kalpte olmaktadır ve itikadın zıttıdır. Buna göre, burada itikatın takdir edilmesi anlamsız olmaktadır. Buna göre ayette söz konusu edilenler aynı anda hem Ģüpheci hem de inanan olamazlar.595

Vâhidî,

ىني رًفاىكٍلا ىنًم ىفاىكىك ىرىػبٍك ىتٍساىك ٰبٰىا

ىسيلٍبًا لاًا اكيدىجىسىف ىـىدًٰلا اكيديج ٍسا ًةىكًئٰٰٓلىمٍلًل اىنٍليػق ٍذًاىك

"Meleklere, "Âdem‟e secde edin" dediğimizde Ġblîs dıĢındakiler derhal secde ettiler;

o direndi, büyüklendi ve kâfirlerden oldu." 596 ayetinde de Taberî‟ye itiraz etmektedir. Ayetteki

سيلٍبًا

kelimesini tahlil eden müfessir, Ġbn Abbâs ve Leys‟in bu kelimeyi Arapça ve

سلبأ

fiilinin türevlerinden müĢtakk bir sözcük olarak yorumladıklarını belirtmektedir. Vâhidî, Ġbnu‟l-Enbârî‟nin bu fikre karĢı çıktığını ve

سيلٍبًا

kelimesinin Kur‟ân‟da geçtiği her yerde tenvinsiz okunması onun muarreb, camid ve gayrı munsarıf oluĢuna delalet etmektedir dediğini aktarmaktadır. Müfessir, Taberî‟nin, bu kelime hakkında Ģöyle dediğini söylemektedir: “Bu sözcük Arapça olmakla birlikte benzerlerinin az olması ve talaffuzundaki ağırlık, onun gayrı munsarif kategorisine alınmasına sebep olmuĢtur. Nitekim

ؽاحسإ

ve

بويأ

sözcükleri de türemiĢ isimler olduğu halde söz konusu sebeplerden dolayı gayrı munsarif kabul edilmiĢlerdir.” Vâhidî, Tâberî‟nin bu görüĢünü sunduktan sonra

:ريرج نبا ؿاق مذلا اذى

ىػي ٍب

يط

يل

ًب

ًباب

ًعٍفإ

ولي

ىف

يونإ

ىم

ٍص ي

ر

هؼك

يك ل

يو

ىسيلبإ لاإ

“Ġbn Cerîr‟in bu söylediği

ليًعٍفإ

veznineki diğer sözcüklerle çürütülmektedir. Zira

سيلبإ

sözcüğü hariç bu babtan olan sözcüklerin tümü munsariftir” Ģeklindeki ifadesiyle onun görüĢüne itiraz etmektedir.597

594 Bakara, 2/10. 595

Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, II, 147; Taberî, Câmiu„‟l-Beyân an Te‟vîli Âyi‟l-Kur‟ân, Dâru‟l- Kutubi‟l-„Ġlmiyye, Beyrût, 2014, I, 154.

596 Bakara. 2/34.

108

B- el-Keşfu ve’l-Beyân

Ebû Ġshâk Ahmed b. Muhammed b. Ġbrâhîm es-Sa„lebî en-Nîsâbûrî (ö. 427/1035)‟nin bu eseri, talebesi Vâhidî için en önemli kaynak konumundadır. Nitekim Vâhidî de eser hakkında Ģöyle demektedir: Hocam Sa„lebî‟ye zaman ayırdım ve büyük tefsiri el-KeĢfu ve‟l-Beyân dâhil olmak üzere beĢ yüzden fazla telifini ondan ders aldım.598

Vâhidî, gerek Ġsrailiyyat ve zayıf hadisleri barındırması gerekse de hadislerin senetlerini vermemesi açısından bir çok kimse tarafından eleĢtirilen söz konusu eserden isitifade etme noktasında rahat davranmıĢ ve seleften gelen rivayetlerin çoğunu bu eser aracılığı ile nakletmeyi uygun görmüĢtür.599

Vâhidî, sadece Ġsrailiyyat türü rivayetleri nakletmekle yetinmemiĢ, lugat ve gramer konularında da söz konusu esere sıkça baĢvurmuĢtur. Örneğin Vâhidî,

وةَّويقًبنّوينيعىاىف

هرٍػيىخ

ٌبيىر ًويف

نيَّكىم اىم ىؿاىق

ٍلىعٍجىا

ٍميكىنٍػيىػب

ٍميهىػنٍػيىػبىك

نامٍدىر

“(Zülkarneyn), "Rabbimin bana verdiği (imkân ve kudret, sizin

vereceğiniz vergiden daha hayırlıdır. ġimdi siz bana gücünüzle yardım edin de, sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım" dedi”600

ayetini yorumlarken Salebî‟den nakille Ģöyle demektedir: Arapçada engel manasındaki

ـدر

kelimesine,

دس

kelimesinden daha güçlü bir anlam yüklenmiĢtir. Zira

ـدر

katmanlardan oluĢan bir engeldir. Nitekim

ىد هـ

يم ٍر هب

ىػث ٍو

kat kat yamalanan elbise manasındadır.601

Vâhidî, ayrıca yeri geldikçe mevzû„î lugat kaynakları kısmında isimleri geçen aĢağıdaki tefsir kaynaklarına da müracaat etmiĢtir.

Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Ziyâd el-Ferrâ (ö. 207/822), Meâni‟l-Kur‟ân602 Ebû‟l-Hasan Sa„îd b. MesAde el-AhfeĢ el-Evsat (ö. 215/930), Kitâbu

Me„âni‟l-Kur‟ân.603

598 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, I, 429. 599

Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, (NeĢredenin mukaddimesi), I, 193. 600

Kehf, 18/95.

601 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, XIV, 147.

602 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, I,550, II, 17, III, 20, IV, 26, V, 386, VI, 84, VII, 447, VIII, 128, IX, 525, X, 590, XI, 250, XII, 356, XIII, 158, XIV, 160, XV, 335, XVI, 364, XVII, 27, XVIII, 294, XIX, 127, XX, 122, XXI, 238, XXII, 156, XXIII, 486, XXIV, 364; Ferrâ, Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Ziyâd, Me„âni‟l-Kur‟ân, (Thk. Muhammed „Alî en-Neccâr – Ahmed Yûsuf Necâtî), Âlemü‟l-Kütüb, Beyrût, 1983. I, 25.

109

Ebû Ġshâk Ġbrâhîm b. es-Sirrî ez-Zeccâc (ö. 311/923), Meâni‟l-Kur‟ân ve

Ġ‟râbuh.604

Ebû „Ubeyde Ma„mer b. el-Musennâ (ö. 210/825), Mecâzu‟l-Kur‟ân605

Ebû‟l-„Abbâs Ahmed b. Yahyâ b. Zeyd b. Yesâr eĢ-ġeybânî Sa„leb (ö. 291/904), Meâni‟l-Kur‟ân.606

Ebû Bekr Muhammed b. el-Kâsım b. Muhammed el-Enbârî (ö. 328/940),

MuĢkilu Me„ani‟l-Kur‟ân ve Risâletu‟l-MuĢkil.607

Ebû Ali Hasan b. Yahyâ b. Nasr el-Curcânî (ö.?), Nazmu‟l-Kur‟ân. 608 Ebû „Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm el-Herevî (ö. 224/838), en-Nâsih ve‟l-

Mensûh.609

Ebû Muhammed Abdullâh b. Müslim b. Kuteybe ed-Dîneverî (ö. 276/889),

Tefsîru Ğaribi‟l-Kur‟ân ile Tevîlu MüĢkili‟l-Kur‟ân.610

2.4.2.2. Kırâat Kaynakları

Kur‟ân ilimlerinin en önemlilerinden biri olan kırâat, her müfessirin bilmesi gereken bir ilimdir. Kur‟ân‟ın daha iyi anlaĢılmasını sağlamaya yönelik olarak kırâatlerin önemi herkesçe bilinmektedir. Kırâatlerin farklı anlamlar üzerinde oynadıkları rolden ötürü tâbiûn döneminden itibaren, Kur‟ân tefsirinde, yardımcı unsur olarak kullanılmaya baĢlandığı görülmektedir. Anlam üzerindeki etkisinden ötürü özellikle dilci müfessirler kırâatlerden geniĢ ölçüde yararlanmaya çalıĢmıĢlardır.611

Vâhidî de kırâat ilmine büyük önem vermiĢ ve söz konusu eserinde konuyla ilgili bir çok rivayette bulunmuĢtur. Müfessirin mezkûr rivayetleri incelendiğinde bir kısmının doğrudan, diğer kısmının ise senetler zikredilerek rivayet edildiği görülmektedir. Onun senetsiz rivayet ettiği kırâatler, kurrâ hocalarından yaptığı nakillerdir. O, el-Basît‟in mukaddimesinde bu hocaları hakkında detaylı bilgi verip

604

Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, VI, 96-302, XV, 26-27, XXI, 104, XXIII, 414-440; Zeccâc, a.g.e., II, 9.

605 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, I, 225.XII, 413- XVII, 385; Ebû Ubeyde, Mecâzu‟l-Kur‟ân, I, 336. 606

Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, III, 123-V, 96-97. 607

Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, II, 635, IV, 114.

608 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, II, 251, XII, 552- XIX, 270. 609 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, V, 293.

610 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, V, 60-61; Ġbn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullâh b. Müslim ed- Dîneverî, Tevîlu MüĢkilu‟l-Kur‟ân, (Thk. Ahmed Sakar), Mektebetu Dari‟t-Turâs, Kâhire, 2006, s. 144.

611 Ahmed Muhtâr, Lugatu‟l-Kur‟ân, Mektebetu‟Ģ-ġerîa, Küveyt, 1997, s. 85; Aydın, Kur‟ân‟ın

110 Ģöyle demektedir:612

“el-Basît‟imde âlimlerin üzerinde ittifak ettikleri farklı kırâat vecihlerini kurrânın ismlerini vermeden zikrettim. Kırâatlerde en çok Ebû Osmân Saî‟d b. Muhammed el-Hîrî‟nin bizim için rivayet etttiği Ebû Ali el-Fârisî‟nin el-

Hucce li‟l-Kurrâ‟i‟s-Seb„a isimli eserine itimat ettim.”613

Müellifin ifadelerinden de anlaĢıldığı gibi o, en çok Ebû Ali el-Fârisî‟nin el-

Hucce li‟l-Kurrâ‟i‟s-Seb„a isimli eserinden yararlanmaktadır. Bunun dıĢında el- Hucce kadar olmasa da müellifin baĢvurduğu bir diğer kaynak ise el-Kırâe‟dir. el- Basît‟in kırâat kaynakları yaklaĢık olarak bunlarla sınırlıdır.

Basra dil mektebine mensup nahiv ve kırâat âlimi olan Ebû Ali Hasan b. Ahmed b. Abdilgaffâr el-Fârisî‟nin el-Hucce li‟l-Kurrâ‟i‟s-Seb„a isimli eseri, kırâat alanında telif edilmiĢ en önemli eserlerdendir. Ebû Ali, bu eserinde, Ġbn Mucâhid‟in seçmiĢ olduğu yedi kırâat imamının farklı kırâat vecihlerininin güvenirlilik problemini gidermeye çalıĢmıĢ ve bu kırâatleri Kur‟ân, hadis, Arap Ģiiri, meseller, Arap lehçeleri ve Sîbeveyh gibi alanında yetkin dilbilimcilerin oluĢturduğu gramer kaideleriyle temellendirmeye çalıĢmıĢtır.614

Vâhidî‟nin bu esere atfettiği önem, onun kırâat ile ilgili mevzularda sıkça bu eseri referans göstermesinden anlaĢılmaktadır. Ayrıca yukarıda da değinildiği gibi Vâhidî, el-Basît‟in mukaddimesinde adı geçen eseri kırâat kaynakları arasında özel olarak zikretmiĢ ve en çok da ona itimat ettiğini ifade etmiĢtir.615

Vâhidî‟nin yer verdiği kırâat rivayetlerinden biri

َّديصىك وًلىمىع يءو يس ىفٍوىعٍرًفًل ىنًٌييز ىكًلٰذ ىكىك

ًنىع

ًليبَّسلا

اىمىك

يدٍيىك

ىفٍوىعٍرًف

َّلاًا

في

وباىبىػت

“Böylece Firavun'a yaptığı kötü iĢ süslü gösterildi ve

doğru yoldan saptırıldı. Firavun'un tuzağı, tamamen sonuçsuz kaldı”616

ayetinin tefsirinde görülmektedir. Vâhidî, ayette geçen

َّديص

kelimesinin kırâati ile ilgili Ģöyle demektedir: Ġbn Abbâs, kelimenin edilgen olarak okunması durumunda anlamının “Allâh, Firavunu doğru yoldan saptırdı” Ģeklinde olacağını söylemektedir. Ebû „Ubeyde, bu okumanın hayrın ve Ģerrin Allâh‟tan geldiğini savunan Ehl-i Sünnet âlimleri için bir delil olduğunu ifade etmektedir. Ebû Ali el-Fârisî ise bu hususta

612 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, I, 421-425. 613

Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, I, 421-425; Mehdî, a.g.e., s. 121-122. 614 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, (NeĢredenin mukaddimesi), I, 199. 615 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, I, 421-425; Mehdî, a.g.e., s. 121-122. 616 Mümin, 40/37.

111

Ģöyle demektedir: Bu kelimenin edilgenliği, öncesindeki

ىنًٌييز

fiiline atfolunmasından ötürüdür. Ancak bazıları kelimeye “Firavun, insanları doğru yoldan saptırdı” anlamını vermek için onu etken olarak okumuĢlardır.617

Vâhidî‟nin kırâat kaynağı sadece Ebû Alî‟nin mezkûr eseri değildir. Zira kendisi el-Basît‟te gerek kurrâdan gerekse Osmân mushafı dıĢındaki bazı mushaflardan da rivayette bulunmuĢtur. Örneğin müellif,

اىم يوىل

ٍلىب

يوىناىحٍبيس نادىلىك يٌٰلِا ىذىَّتّا اويلاىقىك

ًفي

ًتاىوٰمَّسلا

ًضٍرىٍلااىك

ليك

يوىل

ىفويتًناىق

“"Allâh, çocuk edindi" dediler. O, bundan uzaktır. Hayır!

Göklerdeki ve yerdeki her Ģey Allâh'ındır. Hepsi O'na boyun eğmiĢtir”618

ayetini kırâat açısından değerlendirirken Ģöyle demektedir: ġam ehlinin mushafında ayetin baĢındaki atf edatı okunmamıĢtır. Zira onlara göre bu ayet kendisinden önceki

ٍنىمىك

ىا ٍميىش ىفاىك اىم ىكًئٰٰٓل۬كيا ۜاىًباىرىخ ۪في ىٰعىسىك يويٍدا اىهي۪ف ىرىكٍذيي ٍفىا ًٌٰلِا ىدًجاىسىم ىعىنىم ٍنًَّظ يمىلٍظىا

اىيٍػن دلا ًفي ٍميىش ىيفًئاىخ َّلاًا آٰىىويليخٍدىي ٍف

همي۪ظىع هباىذىع ًةىرًخٍٰلاا ًفي ٍميىشىك همٍزًخ

"Allâh‟ın mescidlerinde O‟nun adının anılmasına engel

olan ve onların hArap olması için çalıĢandan daha zalim kim olabilir? Aslında bunların oralara ancak korka korka girmeleri gerekir. Böyleleri için dünyada rezillik var, âhirette de onlar için büyük azap vardır."619 ayeti ile irtibatlı olup anlam açısından onun kapsamındadır. Buna göre mana "Allâh, çocuk edindi" diyenler de en az Allâh'ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasaklayan ve onların yıkılması için çalıĢanlar kadar zalimdir.620

Vâhidî‟nin baĢvurduğu bir diğer kırâat kaynağı da Ebû „Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm el-Herevî‟(ö. 224/838)nin el-Kırâe isimli eseridir.621

2.4.2.3. Kur‟ân Ġlimleri Kaynakları

A- Nazmu‟l-Kur‟ân

Curcânî‟ye ait olan bu eser, Vâhidî‟nin önemli kaynakları arasında yer almaktadır. Yapılan araĢtırmlar neticesinde bu eserin, Fahruddîn Râzî‟nin söyledidiği gibi, Abdulkâhir Curcânî değil de Ebû Ali Curcânî‟ye ait olduğu

617 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, XIX, 392. 618

Bakara, 2/116. 619 Bakara, 2/114.

620 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, III, 262. 621 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, V, 293.

112 kesinleĢmiĢtir.622

Ancak Nazmu‟l-Kur‟ân adında eser telif eden Curcân‟lı Ebû Ali künyeli iki kiĢi tespit edilmiĢtir. Bunların birincisi Ebû Ali Hasan b. Ali b. Nasr et- Tûsî el-Curcânî, diğeri de Ebû Ali Hasan b. Yahyâ b. Nasr el-Curcânî‟dir. Cevde Mehdî, her ne kadar Vâhidî‟nin kendisinden rivayette bulunduğu kiĢinin ilk kiĢi olduğunu belirtmiĢse de el-Basît‟in naĢiri bunun Ebû Ali Hasan b. Yahyâ b. Nasr el- Curcânî olduğunu ifade etmiĢtir. Zira Vâhidî‟nin hocası Sa„lebî, meĢhur tefsirinin mukaddimesinde, bu Ģahsın ismini kaynakları arasında açıkça vermiĢtir. Büyük bir olasılıkla Vâhidî, hocası Sa„lebî aracılığı ile Ebû Ali Hasan b. Yahyâ b. Nasr el- Curcânî‟den rivayette bulunmuĢtur. Ayrıca el-Basît‟in naĢiri, Ġbn Kayyim‟in er-Rûh isimli eserinde ikinci Ģahsın ismini vererek ondan rivayette bulunduğunu ifade etmiĢtir. Söz konusu rivayetlerin üslup ve bazı yerlerde içerik açısından Vâhidî‟nin

el-Basît‟te Curcânî‟den yaptığı rivayetlerle örtüĢtüğü görülmektedir.623 Bütün bunlara binaen, el-Basît‟te “Ebû Ali el-Curcânî, Curcânî ve Sâhibu‟n-Nazm” Ģeklinde adı sıkça geçen Ģahsın Ebû Ali Hasan b. Yahyâ b. Nasr el-Curcânî olduğu kanaati hâsıl olmuĢtur.

Vâhidî, eserinin bir çok yerinde kelimelerin lugavi anlamları, gramatik problemlerin izahı, belagatın incelikleri, ayetler arasındaki uyum ve ayetlerdeki sözcüklerin dizimi ile ilgili bir çok hususta Curcânî‟den rivayette bulunmuĢtur. Örneğin müellif,

ٍفًا

ًٌٰلِا

ًفكيد

ٍنًم ٍميكىءآٰىدىهيش

اويعٍداىك

وًلٍثًم

ٍنًم وةىرويسًباويتٍأىف

ىناًدٍبىع

ىٰلىع

اىنٍلَّزىػناًَّظ

وبٍيىرفي

ٍميتٍػنيك ٍفًاىك

ٍميتٍػنيك

قًداىص

ىي

“Eğer kulumuza (Muhammed'e) indirdiğimiz (Kur‟ân) hakkında Ģüphede

iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allâh'tan baĢka Ģahitlerinizi çağırın”624 ayetinin tefsirinde Ģöyle demektedir: Ebû Ali el-Curcânî ayetteki sözcüklerin sıralanıĢının

مكئادهش اوعداك الله فكد نم ولثم نم ةروسب اوتأف

(Muhammed, Kur‟ân‟ı Allâh‟tan almaktadır. Siz de onun benzeri bir sûreyi Allâh dıĢındaki birinden getirin) Ģeklinde olduğunu ifade etmiĢtir.625

622

Mehdî, a.g.e., s. 140.

623 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, (NeĢredenin mukaddimesi), I,235-236; Mehdî, a.g.e., s. 141. 624 Bakara, 2/23.

113

Ayrıca Vâhidî,

ىيمًرٍجيمٍلا

ًبويليػق

في

يويكيلٍسىن

ىكًلٰذىك

“Aynı Ģekilde (onların tutumlarına

uygun olarak) biz onu (Peygamberle alay etmeyi) suçluların kalbine sokarız”626

ayetindeki

يويكيلٍسىن

sözcüğündeki zamirin mercii ile ilgili Ģöyle demektedir: Bu zamirin rücu„ ettiği Ģeyin ne olduğu ile ilgili ihtilaf ortaya çıkmıĢtır. Örneğin Ġbn „Abbâs Ģirki, Zeccâc, dalaleti, Rebî„ istihzâyı, Ferrâ ise azabı yalanlamayı merci olarak göstermektedir. Sâhibu‟n-Nazm ise bu zamirin merciinin bir önceki ayette geçen

ىفيؤًزٍهىػتٍسىي

fiili olduğunu belirtmektedir. Nitekim zamirin fiildeki mastara döndürülmesi yaygın bir durumdur. Örneğin

وىضٍرىػي اكيريكٍشىت ٍفًاىك ىرٍفيكٍلا ًهًداىبًعًل ىٰضٍرىػي ىلاىك ٍميكٍنىع ًنيىغ ىٌٰلِا َّفًاىف اكيريفٍك ىت ٍفًا

ٍميكىل

“Eğer inkâr ederseniz Ģüphesiz ki Allâh sizin iman etmenize muhtaç değildir. Ama

kullarının inkâr etmesine razı olmaz. Eğer Ģükrederseniz sizin için buna(Ģükre) razı olur”627 ayetinde de

يوىضٍرىػي

kelimesindeki zamir bir önceki fiil olan

اكيريكٍشىت

sözcüğüne dönmektedir.628

B- en-Nâsih ve’l-Mensûh

Ebû „Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm b. Miskîn el-Herevî (ö. 224/838), döneminin önde gelen Arap dili ve edebiyatı, fıkıh, hadis ve kırâat âlimlerindendir. Ġmam ġafi„î‟den fıkıh okuyarak onunla ilmî tartıĢmalarda bulunan Herevî, kendilerinden Arap dili ve edebiyatı ve ensâb gibi ilimler okuduğu hocaları arasında Kisâî, Ġbnu‟l-Kelbî (ö. 204/819), Ferrâ, Ebû „Ubeyde ve Asma„î (ö. 216/831) gibi meĢhur âlimler yer almaktadır. Ayrıca Abdullâh b. Mubârek (ö.178/794), Sufyân b. „Uyeyne (ö.198/813), Yahyâ b. Sa„îd el-Kattân (ö. 198/813) ve Abdurrahmân b. Mehdî (ö. 199/814) de kendilerinden hadis okuduğu hocalarıdır. Dil, edebiyat, hadis, fıkıh ve tarih gibi ilimlerde devrinin önde gelen simalarından olan Herevî‟nin kaynaklarda kırka yakın talebesinden söz edilmektedir. Bunların arasında Ahmed b. Hanbel, Ebû Hâtim es-Sicistânî, Buhârî, Tirmizî ve Belâzûrî gibi tanınmıĢ alimlerin isimleri zikredilmektedir.629

626 Hicr, 15/12. 627

Zümer, 39/7.

628 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, XII, 552- XIX, 270.

629 Dâvudî, a.g.e., II, 37-41; Ġbnu‟l-Kiftî, a.g.e., III, 12-22. Ġbnu‟n-Nedîm a.g.e., s.78. Tüccar, Zülfîkar, “Ebû Ubeyd ” DĠA, Ġstanbul, 1994, X, 244-246.

114

Vâhidî, lugat, kırâat ve diğer ilim dallarında eserler kaleme alan Herevî‟nin özellikle en-Nâsih ve‟l-Mensûh isimli eserinden rivayette bulunmakdadır. Lugavi hususlarda Ezherî kanalıyla Herevî‟ye ulaĢan Vâhidî, kırâat ile ilgili görüĢlerini ise

el-Kirae isimli eseri vesilesiyle tefsirine yansıtmaktadır.630 Örneğin o,

ينٍىغ

ىفو يًراىوىٍرا

ىؿاىق

يراىصٍنىا

ًٌٰلِا

“Havariler, "Biziz Allâh yolunun yardımcıları. dediler”631 ayetinde geçen

ىفو يًراىوىٍرا

sözcüğü ile ilgili anlamların bir kısmını verdikten sonra, Ebû „Ubeyd el- Herevî‟den naklen Ģöyle demektedir: „Ġsa‟nın arkadaĢlarının bu isimle anılmalarının sebebi, beyaz giyinmeleridir. Zira bunlar elbiselerini temiz tutuyorlardı. Nitekim Farazdak, Ģöyle demektedir: 632

يتلقف

فإ

ًتياراورا

ىفت اذإ هةىبىطعىم

َّػت ٍل

ىن

ًم

ٍن

ًبيبلَذا تتح

“Dedim ki beyaz giyinen kadınlar, elbiselerin altından sallandıkları vakit

helak edicidirler.”

C-el-Katu‘ ve’l-İ’tinâf ve el-Vakfu ve’l-İbtidâ

Vâhidî, el-Basît‟in bir çok yerinde Ebû Ca„fer Ahmed b. Muhammed b. Ġsmâî„l el-Murâdî el-Mısrî Nehhâs (ö. 338/950)‟tan rivayette bulunmaktadır. Söz konusu rivayetler incelendiğinde bunların çoğunun Nehhâs‟ın bu eserlerinden alındığı fark edilmektedir.633

Örneğin Vâhidî,

ىي ًراىص اىنٍلىعىج ًّلَيكىك نةىلًفىنا ىبويقٍعىػيىك ىقٰحٍسًا

يوػىل اىنٍػبىىىكىك

“Ona Ġshâk 'ı ve ayrıca da Ya‟kûb'u bağıĢladık ve her birini sâlih kimseler yaptık”634

ayetinde geçen

ةىلًفىنا

kelimesinin açıklamasında Ģöyle demektedir: Bu kelime, fiili bulunmayan bir ismi fail olup ziyâde ve torun anlamındadır. Yani Ġshâk asıl olup Ya„kûb da ona ilaveten verilmiĢtir. Bu görüĢ Ubeyy b. Ka„b, Katâde ve Ġbn Zeyd‟e nisbet edilmektedir. Nitekim bu görüĢün sahipleri ayeti Ģu Ģekilde yorumlamıĢlardır: Ġbrâhîm, Allâh‟tan bir diledi. O ise Ġshâk ile birlikte Ya„kûb‟u da verdi. Dolayısıyla

نةىلًفىنا

kelimesiyle sadece Ya„kûb kastedilmektedir. Bununla birlikte

ىقٰحٍسًا

kelimesinde vakf yapılabilir. O vakit ayet

نةىلًفىنا

ىبويقٍعىػي

ىقٰحٍسًا

يوػىل

اىنٍػبىىىكىك

هنادزك

Ģeklinde takdir edilir.

630 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, (NeĢredenin mukaddimesi), I, 228. 631

Al-i Ġmran, 3/52.

632 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, V, 293.

633 Vâhidî, et-Tefsîru‟l-Basît, (NeĢredenin mukaddimesi), I, 243. 634 Enbiya, 21/72.

115

Mucâhid ve „Ata‟ya göre ise

نةىلًفىنا

vermek anlamındadır. Dolayısıyla

نةىلًفىنا

kelimsiyle Ġshâk ve Ya„kûb‟un her ikisi de kastedilmektedir. Ebû Ca„fer en-Nehhâs, ayet ile ilgili ikinci görüĢü tasvip etmektedir. Ona göre Arapçada asıl olan ikinci bir kelimenin birinciye atfedilmesidir. Dolayısıyla atfı terkedip gizli bir fiilin varlığını iddia etmek doğru değildir.635

Vâhidî,

ىغىلىػب

ٍنىمىك

وًب

ٍميكىرًذٍنيًلا

يفٰاٍريقٍلا

اىذٰى

َّىلًا

ىيًح كياىك

“ĠĢte bu Kur‟ân bana, onunla sizi ve

eriĢtiği herkesi uyarayım diye vahyolundu”636

ayetinde geçen

ىغىلىػب

ٍنىمىك

cümlesinin anlamı ile ilgili de Ģöyle demektedir: Ferrâ, ayeti

مكدعب نم يفٰاٍريقٍلا وغلب نمك

(ĠĢte bu Kur‟ân bana, onunla sizi ve sizden sonra eriĢtiği herkesi uyarayım diye vahyolundu) Ģeklinde yorumlamaktadır. Ancak Ebû Ca„fer en-Nehhâs, burada mevsûl edatına ait bir zamirin takdirine gerek görmeyip,

ىغىلىػب

ٍنىمىك

cümlesini, ergenliğe eriĢen kiĢi Ģeklinde algılamıĢ ve ayeti (ĠĢte bu Kur‟ân bana, onunla sizi ve ergenlik çağına eriĢmiĢ kimseleri uyarayım diye vahyolundu) Ģeklinde tefsir etmiĢtir.637

2.4.2.4. Hadis Kaynakları

Vâhidî, el-Basît‟te bir çok hadise yer vermiĢtir. Ancak müfessir, söz konusu hadislerin geçtiği kaynağı belirtmemektedir. O, bunun yerine bazen hadisin rivayet zincirinde yer alan birkaç ismi zikrettikten sonra

الله ؿوسر ؿاق

(Rasullâh, dedi ki) deyip

hadisi aktarırken638

bazen de hadisin senedinde yer alan isimleri vermeden doğrudan

الله ؿوسر ؿاق

diyerek hadisi aktarmaktadır.639