• Sonuç bulunamadı

Uyanışçı Organizasyonlardaki Canlı Performanslar

Y. Ö.K DOKÜMANTASYON MERKEZİ TEZ VERİ FORMU

1. BÖLÜM

2.7. Alevi Müzik Uyanışı Bağlamında Cem Ritüeli

3.2.3. Uyanışçı Organizasyonlardaki Canlı Performanslar

Bölgesel Uyanışçı Organizasyonlar: Çalışmanın ikinci bölümünde değinilen ‘Hacı Bektaşi Veli’, Abdal Musa’, ‘Hamza Dede’ gibi her yıl belli döngülerde düzenlenen organizasyonlara Türkiye’deki diğer birçok Alevi topluluğunun katıldığı

104

gibi, Yamanlar Mahallesi’nde de katılımı yoğun olur. Bu etkinliklere özel olarak kaldırılan otobüslerle gidilerek oradaki türbeler ziyaret edilir, kurbanlar kesilir. Böylece Aleviliğin temelini oluşturan erenler anılarak, Alevi kültürel kimliğinin pekiştirilerek yeni nesle aktarılması sağlanır. Alevi uyanışından sonra bu organizasyonlara katılım daha da artmış ve bu ziyaretler, Aleviler için bir hac ziyareti gibi önemsenmeye başlanmıştır.

Yamanlar Cemevi Organizasyonları: Yamanlar Cemevi’nde dernek gençleri tarafından düzenlenen organizasyonlar oldukça etkindir. Maraş ve Madımak katliamında ölenleri anmanın yanında, Mahsuni Şerif gibi Alevi ozanlar ölüm yıldönümlerinde anılır. Gençler tarafından düzenlenen organizasyonlara Yamanlar da yaşayan müzisyenlerinin katılımının yanında farklı bölge ya da derneklerden gelen müzisyenlerin katılımı ve gösterileri ile canlı performanslar sergilenmektedir (Bkz. EKLER, Fotoğraf No.21 ).

İzmir’deki Alevi müziğinin seslendirildiği ortamlar ele alındığında, türkü barlar ve düğünler de bu kategoride değerlendirilebilir.

Türkü Bar ve Türkü Cafeler: Cem dışı müzik pratiklerinin seslendirildiği mekanlar arasında en yaygın olanı ‘türkü bar ve türkü cafeler’ dir. Erol (2010a:85- 88). bu mekanları şöyle tanımlar: Türkü bar, içerde ağırlıkla canlı olarak THM dağarı seslendirilen bir icra grubunun bulunduğu ve müşterilerinin bu müzik grubunu ya da türünü dinlemek için geldiği içkili mekandır. Türkü cafe ise, türkü barların fiziksel koşullarına çok benzeyen, müzisyenlerin canlı performanslarını çoğunlukla ses sistemi olmadan yaptığı, genellikle öğrencilerin gittiği içkili ya da içkisiz mekandır. Bu mekanların en belirgin özelliği çoğunlukla Alevilerin rağbet ettiği mekanlar olmasıdır. Dolayısıyla Alevi nüfus yoğunluğunun fazla olduğu bölgelerde daha çok türkü bar ve cafeye rastlamak mümkündür. İzmir’in Urla ilçesine bağlı ‘Bademler’ köyü Tahtacı Alevilerin yaşadığı bir köydür. Bu köyün en önemli özelliği Türkiye’de türkü barı olan ilk Alevi köyü olmasıdır. İzmir’de Konak, Buca, Bornova, Karşıyaka ve Alsancak’taki türkü bar ve cafeler ise farklı inanç ve düşünceyi savunan insanların gittikleri mekanlardır. Yamanlar Mahallesi gençlerinin gittikleri mekanlar ise türkü

105

barların daha küçük prototipi olan, Karşıyaka’daki ‘Diyar’ ve ‘Mesken’ adlı türkü cafelerdir.

Yamanlar Cemevi zakirleri türkü bar ve cafelerde müzisyenlik yaparak, bunu bir geçim kaynağı olarak görme fikrine karşı farklı tutum sergilerler. Sadık Haydar Akgül müzisyen arkadaşları ile bir grup kurma aşamasında olup, türkü bar ve cafelerde çalışma fikrine olumlu bakarken, Ali Aşan ise bu mekanlarda çalışmaya pek sıcak bakmaz. Fakat ikisinin de hemfikir oldukları konu tevhit, düvaz, mersiye ve semahların türkü bar ve cafelerde seslendirilmemesi, bu ortamlarda semah dönülmemesidir. Yamanlar bölge halkı ve Hamza Dede de bu konuda zakirlerle aynı görüşü paylaşırlar. Dolayısıyla türkü bar ve cafelerdeki dağarın hangi türleri içermesi gerektiğine yönelik bir ‘otantisite’ tartışması ortaya çıkar. Konu ile ilgili şu sonuca varmak mümkündür: Günümüzde türkü bar ve cafeler eğlence ortamları olarak görülüp daha seküler türlerin, halayların ve protest türkülerin seslendirildiği mekanlardır. Dolayısıyla düvaz imam, tevhit, mersiye gibi türler ise sadece ibadet amacıyla cemlerde seslendirilmektedir.

Düğünler: Kent yaşamına adaptasyonun sonucu olarak, Yamanlar Mahallesi’nde de düğünler değişime uğramıştır. Bölgede yaşayan Alevi göçmenleri düğünlerin köylerde üç gün, üç gece sürdüğünü, kent yaşamında ise kına gecesi ve düğün olmak üzere iki günde sona erdiğini ifade ederler. Bunun önemli sebebi köy düğünlerinde içkili ve yemekli olarak günlerce süren düğünün, kentteki mahalle ve sosyal çevrenin yoğunluğunun fazla olması dolayısıyla maddi açıdan büyük yük olmasıdır. Ayrıca çalışma koşullarının uzun süreli eğlencelere katılımı mümkün kılmaması da düğünlerdeki değişime neden olan diğer faktördür.

Daha önceki bölümlerde de bahsedildiği gibi, Bayraklı Belediyesi Yamanlar Cemevi ile aynı sokakta bir düğün salonu yapmış ve işletmesini cemevi yönetimine vermiştir. Gençlik Komisyonu gençlerinin çalıştığı ‘Candost Düğün Salonu’nda, Alevi göçmenlerle birlikte, Sünni göçmenler de düğünlerini yapmaktadırlar. Düğün salonunda müzik elektro bağlama, sintısayzır ve davul ile yapılmaktadır. Otantisite tartışmalarında ele alındığı üzere, Tokatlıların düğünleri haricinde cem içinde

106

seslendirilen türlerin hiçbiri düğün salonlarında seslendirilmez. Düğünde düğün sahibinin yöresine ait şarkılarla birlikte popüler müziğe ait şarkılar ve Roman havaları da çalınır. Böylece düğün salonlarını, düğün sahibinin yöresel kültürünün yanında, popüler kültürün de varlığını gösterdiği eğlence mekanları olarak kabul etmek mümkün olacaktır.

Düğünlerle ilişkilendirilebilecek diğer bir konu ise, kentli yaşam tarzını birçok konuda benimsemiş olan Yamanlar Alevi göçmenlerinin Alevilikte çok benimsenen iç evlilik kuralından ödün vermemeleridir. Bölgede yaşayan Alevilerle yapılan görüşmelerde ailelerin Alevi olmayan bir kızı kendilerine gelin olarak kabul edebileceklerini, fakat kendi kızlarını gelin olarak vermek istemediklerini dile getirirler. Bunun sebebi olarak kendilerine gelin olarak gelecek kızı ibadetlerinde özgür bırakabildiklerini, fakat kendi kızlarının Sünni bir erkekle evlenmesi sonucu Aleviliğe ilişkin ritüelllerini yerine getirmede rahat bırakılmadığını dile getirirler. Bu durum benzer bir şekilde Sünniler için de geçerliliğini pek çok toplulukta hala korumaktadır. Hamza Dede de bu konuyla ilgili benzer ifadeleri kullanır:

İnsanın duruşu, özü, ahlaki davranışları her şeyden önemlidir. Herkes ailesine bağlıdır. Herkesin anasına, babasına, bacısına bağlı olması gerekir. Böyle evliliklerde bizim gençlerimiz çok zor durumlarda kalıyorlar. Sünni bir aileye girdiğinde ben camiye gitmiyorum, namaz kılmıyorum dediğinde evlendiğin kişinin ailesiyle de muhatap oluyorsun. Bayramda o ailenin elini öpmeye gittiğinde onlar senin çocuğunu camiye götürmek istiyor. Bizde bu tip zorlamalar olmaz. Bizim evlerimize Sünni başı örtülü biri gelince kimse başındaki örtüyü çıkar diyemez. Evlendiğin kişiyi Alevi yapacağım diye de zorlamak olamaz. Bu sebeplerden dolayı Alevi ile Sünni iki gencin evlenmesini doğru bulmuyorum (Görüşme:28-10-2010).