• Sonuç bulunamadı

Y. Ö.K DOKÜMANTASYON MERKEZİ TEZ VERİ FORMU

1. BÖLÜM

2.6. Alevi Müzik Uyanışı

Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923’te kurulmasıyla birlikte Türk ulusunun gerçek müziğinin “Türk Halk Müziği” olduğu düşüncesi belirmiş, Alevi müzikleri de bu türün içinde kabul edilmiştir. Anadolu’da yapılan derlemelerle birçok yaratının yanında, Alevilere ait semah ve deyişler de Türk Halk Müziği’ne ait türler olarak değerlendirilmiştir. 1940’lardan itibaren devlet denetimindeki radyo, televizyon yayınları ve müzik endüstrisindeki gelişmeler sonucu cem ritüelinin en önemli öğesi olan Alevi müziği, ritüel içinden ritüel dışı etkinliklere taşınmaya başlanmıştır.

75

1960’lara kadar Anadolu’daki kırsal bölgelerde içine kapalı olarak yaşayan Aleviler, 1980’lerin sonlarında inançlarını ve öğretilerini açıkça yapmaya başlarlar. O yıllara kadar birçok Alevi müzisyen Alevi dağarına ait birçok deyiş, semah ve nefesi TRT’de seslendirerek THM sanatçısı olarak anılmaya başlar. Ayrıca farklı etnisitelerin şarkılarını da seslendirerek, Türk halkının gözündeki saygınlıklarını korumaya çalışırlar. 1940’lardan beri Arif Sağ, Ali Ekber Çiçek, Musa Eroğlu gibi Alevi müzisyenlerinin seslendirdiği deyişler ve semahlar TRT icraları yanında, plak, kaset gibi kaydedilmiş ürünler sayesinde Alevi olmayan kitleler tarafından da biliniyordu.

Erol ‘Alevi uyanışı’nı, 1980 sonlarında Alevi inanç ve kültürüne ait pratiklerin belli bir dönem kesintiye uğradıktan sonra yeniden canlanması olarak tanımlar (2009a:141). Aynı yıllarda müzik endüstrisinin gelişmesi sonucunda Alevi müziğinin Alevi kültürel kimliğinin ifade aracı olarak kabul edilmeye başlaması da Alevi müzik uyanışının sonucudur. Alevi müziğinin Ali Ekber Çiçek, Arif Sağ, Yavuz Top vb. gibi uyanış önderleri, kırsalda türeyen ezgileri yeniden gündeme getirdikten sonra kendi bestelerini oluşturdular. Caz ve popüler müzikte kompozisyon yapan performans sanatçıları ile işbirliği yaptılar (Markoff 2005:50). Diğer bir deyişle bu müziği yeniden canlandırmaya çalışarak bu müziksel öğelerin tarihini ve anlamını yeniden inşa etmeye başladılar.

Alevi müziğinin uyanış önderleri Alevi müziğinin yeniden gündeme gelmesinde kullandıkları çalgılarla, aşıtlarla, ezgi ve üslupların gerçek ve doğru olarak yani otantik olarak seslendirildiğini savunurlar. Buna karşılık Alevi müziklerinin geleneksel çalgılarla değil de, popüler müziğin bileşenleriyle oluşturulmasına karşı olanlar ‘inotantik’ yani otantik olmayan olarak nitelerler (Erol 2005:70). Dolayısıyla kültür incelemelerinde sıklıkla kullanılan otantisite kavramının ne olduğunu sorgulamak gerekir.

76

Otantisite geçmişe ait olduğu kadar, geçmişin bugünde somutlanması, belli biçimler alması, korunması, canlandırılması ile bugünle ilgili bir durumdur. Kültür içinde kişi, topluluk, pratikler zamanla değişime uğramayla ya da bozulmayla karşı karşıyadır. Bu durum karşısında değişime direnen ve korunan kültür otantik, korunamayan kültür de inotantiktir (Erol 2005:70-71).

Alevi müzik uyanışına katkıda bulunan uyanış önderlerinden en önemlileri Arif Sağ, Sabahat Akkiraz, Yavuz Top, Erdal Erzincan ve Musa Eroğlu’ dur. Örneğin Arif Sağ bağlamada edindiği çalım tekniklerini dershanesinde yaygınlaştırmıştır. Erdal Erzincan kısa saplı (çöğür) bağlamayı ve şelpe tekniğini yeniden gündeme getirerek deyiş ve semahlar seslendirir. Çöğürün ve şelpe tekniğinin son yıllarda sıklıkla tercih edilmesi Alevi uyanışı ve Alevi uyanışçılarının katkılarıyla oluşmuştur. Alevi müzik uyanışında diğer önemli rol de kaynak kişilere ve ozanlara aittir. Belirli bir müzik geleneği ozanlar tarafından yaratılır, kaynak kişi tarafından bellekte tutulur ve “otantik bir biçimde” seslendirilir. Uyanış önderleri tarafından da derlenir, arşivlenir, transforme edilir, medya ve müzik pazarına sunulur ve yeni nesle eğitim yoluyla aktarılır (Mustan 2008:81).

Alevi müzik uyanışında uyanış önderleri ve ozanlar kadar uyanış yaşayan Alevi topluluğunun takipçileri de büyük rol oynamışlardır. Bir toplumu destekleyen grup ve oluşumlar olmaksızın uyanışın yaşanması söz konusu olamaz. Takipçiler Alevi müziğini ve bağlamayı öğrenmek için açılan çeşitli kurslara katılarak, geleceğin uyanış kitlesini oluştururlar. Bu arada yurt dışında yaşayan birçok Alevi (Kürt, Türk) gibi bir etnik kimlik ya da dinsel kimlik iddiası taşımayan gruplar bir araya gelerek, Alevi örgütlenmelerinin içinde yer almaya başlarlar. Alevi diasporasında yaşayan Alevilerin dernek örgütlenmeleri Türkiye’den daha önce başladığı için, kimliklerini yeniden inşa etme fırsatını bulan diasporik Alevi topluluklarının anavatanlarındaki Alevi uyanışının başlamasını desteklediklerini söyleyebiliriz. Erol bu toplulukların kendilerini tanımlamada müziği nasıl kullandıklarını şöyle vurgular:

Gerek dinsel gerekse dünyasal olsun, müzik ve dans gibi ifade kültürü pratikleri, diaspora toplulukları ile bu toplulukların anavatanları arasındaki ilişkilerin analiz edilmesinde önemli bir mercektir. Çünkü diasporadaki pek çok topluluğun müzik ve dans pratikleri, kimliği inşa

77

etmenin bir aracı olarak değerlendirilmektedir. Bazı göçmen toplulukları, kültürel kimliği sürdürmenin önemli bir aracı olduğu için, müziği ‘içe-dönük’ (inner-directed) bir tarzda kullanır. Ancak pek çok durumda müzik, bir grubun kimliğini ötekilerin gözlerinde ve kulaklarında yerleşik kılmanın bir yolu olarak, geniş bir topluluğa seslenmek için de kullanılmaktadır. Bu durumda müzik ‘dışa-dönük’tür (Baily ve Collyer 2006:175). Toronto Alevi göçmenleri müziği her iki tarzda da kullanmaktalar. Yabancı bir yaşam alanında, ancak bununla birlikte diğer Aleviler ile ulusötesi bağlarla birbirlerine bağlı olan Toronto’nun Alevi göçmenleri, şu andaki Alevilik algılamalarını kimi zaman çatışmalı dünya görüşleriyle müzakere ederken, topluluk bağlılığına yardımcı olması ve Alevi geçmişleriyle ilişkilerini yansıtması için müziksel icralara özel önem verirler. Gerçi birkaç kuşak geçtikten sonra çoğu Alevi gündelik yaşamında Türkçe ya da Kürtçe’yi çok sınırlı bir biçimde kullanabiliyorsa da, geleneksel Alevi değerlerini müzik ve dans icraları ile sürdürmeye çalışırlar. (Erol 2010a:46) Diasporadaki Alevi dernekleri açtıkları semah ve bağlama kurslarıyla da gençlere ve çocuklara kültürü aktararak onlara sosyalleşme olanağı sunarlar. Alevi müziğinin örnekleri uluslararası müzik endüstrisi ve internet teknolojisi sayesinde dünyanın her yerine ulaştığı için, Alevi müzik uyanışı takipçilerinin de arttığını ve bunların tek bir etnisiteye bağlı olmadığını vurgulamak gerekir. Fakat yine de müzik uyanışının oluşması için, anavatan kavramının yani belli coğrafi sınırların esas teşkil ettiği görmezden gelinemez.

Türkiye’de yaşayan Alevi gruplara baktığımızda ortak mekanlarının inançsal: cem evleri ve dünyasal: türkü barlar, cafeler, müzik dershaneleri, konserler olduğunu görürüz. Bu gruplar cem evlerinde inançsal müzik türleri olan deyiş, düvaz imam, semah gibi türleri seslendirirken, türkü bar, cafe gibi mekanlarda Alevi inancının merkezinde yer alan, toplumsal baskıyı ve zulümleri konu alan ideolojik deyişleri seslendirirler. Dünyasal alanda yapılan en önemli müzik etkinlikleri, Alevi dini liderlerini anma etkinlikleri, festival ve konserlerdir. Özellikle tanınmış Alevi uyanış önderlerinin katıldığı konser ve anma etkinlikleri uyanışçı kitlenin bir araya gelerek Alevi aidiyetlerini pekiştirdikleri alanlardır.

Alevi uyanış önderlerinin verdiği konserler dışında, Alevi deyişlerinin seslendirildiği türkü bar ve cafeler de, bu uyanışı destekleyen mekanlar olarak nitelendirilebilir. Erol, türkü barları ve müzisyen profilini şöyle tanımlar: türkü barları THM uyanışına konu olan müzik türlerinin seslendirildiği mekanlardır. Burada müzik yapan gruplar uyanış dağarını seslendirirler. Bu müzisyenlerin büyük bölümü (% 80-90) kendilerini Alevi, Kürt-Alevi, Kürt olarak tanımlarlar. Geri kalan (% 10-20 ) ise politik yelpazenin solunda yer alan kişilerden oluşur (2009a:86-89).

78

Genellikle Alevi dağarının seslendirildiği türkü barlarda müşterilerin çoğunluğu genç Alevilerden oluşmaktadır. Müzisyenler türkü barlardaki dağarlarını özenle seçerler. Özellikle cemlerde söylenen ‘semah’, ‘miraçlama’, ‘tevhit’ gibi inançsal türleri, içkili bir ortam olan türkü barlarda okumaktan kaçınarak ve semahı bu mekanlarda sergilemeyerek korumacı bir davranış geliştirirler. Türkü barlarda müzik yapan müzisyenlerin dağarları, uyanış önderlerinin cd vb. gibi kayıtlarından oluşur. Dolayısıyla bu ürünlerin satışının ve dağıtımının da artmasını sağlayarak Alevi uyanışına hizmet ettiklerini söylemek mümkündür.

Alevi uyanışına hizmet eden diğer bir faktör de iletişim araçları ve medyadır. Medya, yapılan tartışma programlarıyla topluluğun bilinçlenmesi, cemevi açılışları, anma etkinlikleri, konserler gibi kültürel ve müziksel etkinliklerin duyurulması açısından Alevi uyanışını büyük ölçüde destekler. Yol TV, Su TV, Cem TV gibi televizyon kanalları, Aleviliğe ait yayın yapan televizyon kanallarından sayılabilir. Ayrıca Alevi inancı ve kültürel yapısının bileşenlerini içeren web siteleri de bilginin yaygınlaşması ve toplumsal bilincin yükselmesini sağlayan iletişim araçlarından sayılabilir.

Kentsel ortamlarda Alevi derneklerinin ve vakıflarının gençlere verdiği bağlama ve semah kursları da uyanışa etki eden diğer bir faktördür. Bu kurslar Alevi uyanışının ticari olmayan etkinlikleri olarak nitelendirilmelidir. Bununla birlikte özel dershanelerde verilen eğitimler göz ardı edilmemelidir. Özellikle Alevi inancında büyük önem taşıyan bağlama kursları, Alevi müzik uyanışının pekiştirildiği mekanlar olarak nitelendirilebilir. Bağlama kurslarında sözlü geleneğe bağlı olan usta-çırak ilişkisi, kentleşme sonucunda yerini okullaşmaya bırakmakla birlikte, usta-çırak ilişkisi tamamen bitmese de farklı bir boyut kazanmıştır. Bunda öğrencilerin istedikleri kayıtlara, eğitim cd’lerine, nota ve solfej kitaplarına piyasadan kolayca ulaşmasının rolü büyüktür. Uyanış önderlerinin açtığı özel müzik dershaneleri de uyanışa büyük katkısı olan ticari örgütlenmelerdir. Bu dershanelerdeki eğitim uyanış önderlerinin ya da onların öğrencileri tarafından verilir. Dolayısıyla bu dershaneler uyanış önderlerinin ortamına yakın olması sebebiyle uyanışa ivme kazandıran niteliktedir.

79