• Sonuç bulunamadı

Y. Ö.K DOKÜMANTASYON MERKEZİ TEZ VERİ FORMU

1. BÖLÜM

1.3. Alevi İnanç ve Kültürü

1.3.2. Toplumsal Kurumlar

Aleviliğin en önemli toplumsal kurumu ocak ve ocağı temsil eden dedelerdir. Her Alevi mutlaka bir ocağa, dolayısıyla da bağlı olduğu ocağın dedesine bağlıdır. Musahiplik, düşkünlük ve dar gibi toplumsal kurumları sürdürerek, kendi ocağının toplumsal düzenini sağlamak dedenin en önemli görevidir. Aşağıda bu kurumlara kısaca değinilmektedir.

Ocak Kurumu ve Dedelik: Ocak kelimesinin Türkçe Sözlükte birçok anlamı bulunur. 1. Ateş yakmaya yarayan, pişirme, ısıtma, ısınma gibi amaçlarla kullanılan yer. 2. Aynı amaç ve düşünceyi paylaşanların kurdukları kuruluş veya toplandıkları, görev yaptıkları yer. 3.Ev, aile, soy (Türkçe sözlük II, 1998:1318). Ocağın kutsal sayılmasını sağlayan ateş, evin içindeki ateştir ve bu ateş ‘aile ocağı’nı ve ailenin birlik ve bütünlüğünü temsil eder. Asker Ocağı, Yeniçeri Ocağı, Alevi Bektaşi Ocakları gibi.

19

sonra kutsal ateşin yakıldığı evi, aileyi ve o aileden gelen soyu ifade etmiştir” (Ekici ve Öger 2007:1361). Alevilikteki ocak kavramı da dedelikle eş anlamlı olarak kullanılır. Her dede bir ocağa dahildir ve soyları atadan geçtiği ve Ehl-i Beyt’e dayandığı için dedelik kutsal bir kurumdur. Yaman (2000:2) Ocak kavramını şu şekilde ifade eder:

Alevi köylerinde cemaatin lideri dedelerdir. Böylece Dedeler sosyal hiyerarşinin en üst noktasında bulunurlar. Alevi Dedeleri, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde bulunan “Ocak” lara bağlıdırlar. Bundan dolayı kendilerine Ocakzade de denilir.

Ocak ve dedelik kurumunun ortaya çıkışına ilişkin farklı yaklaşımlar vardır. Birdoğan (1999: 39) Horasan’dan kalkıp Batı illerine gelirken gidecekleri iklimlerde Müslümanlığın dışında kalmak istemeyen, bir yandan da eski dinlerini bırakmak istemeyen göçebe Oğuzların bu ikilemleri sonucunda Aleviliğin bugünkü biçimi ve dedelerin ortaya çıktığını savunur. Yaman (2000: 6) dedelik ve ocak kurumu ile ilgili yaklaşık 500 dede ile yapmış olduğu alan çalışmasında konu ile farklı yaklaşımları aktarır:

Alevi Ocakları Hacı Bektaşi Veli zamanında ortaya çıktı. Alevi Ocakları Hacı Bektaşi Veli’den önce vardı. Hz. Ali’nin soyundan gelen ailelerce oluşturuldu. Alevi Ocakları Şah İsmail’den sonra ortaya çıktı. Anadolu’ya gelen kabilelerin dinsel ve siyasal lideri Türkmen babaları Ocakzade dede ailelerini oluşturdular. Dedeler soylarını genel olarak Hz. Ali ve Hz. Muhammed’e kadar geri götürürler.

Melikoff (2007:115) cemle Şamancı törenlerin işlevi ile dedelerle Şamanlar arasındaki benzerliği vurgulayarak, Aleviliğin içindeki Şamancı ögelere dikkat çeker ve Alevi inanç biçimini “İslamlaşmış Şamancılık” (2007:17) olarak niteler. Erdoğan (2006:112) da Müslümanlıktan önce Türklerin yer, gök vb. gibi tanrılara tapınma törenlerinden ve bu törenlerin Baksı, Kam ve Şaman tarafından yönetildiğine dikkat çeker. Bozkurt ise dedelik ile Şamanlık arasındaki ilişkiyi vurgular: “Alevilikteki dedelik kurumu Şamanlığın özgün bir uzantısıdır kanımızca. Dedelerin yaşam biçimleri ve işlevleri ile Şamanlar arasında büyük koşutluk vardır” (1999:105). Şener de Anadolu’da dede ile Şaman arasındaki benzerlikleri önemle vurgular. Bu benzerlikleri maddeler halinde ortaya koymak mümkündür:

20

1. Alevilikte dedeliğin koşulu dede soyundan gelmektir. Şamanlıkta da şamanın şaman soyundan gelmesi gerekir.

2. Alevilikte dedeye hizmeti karşılığında ‘hakullah’ adı altında para veya mal verilirken, Şamanlıkta da hizmet karşılığı armağanlar verilir. 3. Alevilikte dede veya zakir cemde ‘Telli kuran’ adını vererek kutsal

saydıkları bağlamayı çalarlarken, Şamanlıkta da ayinlerde kutsal sayılan. kopuz çalınır.

4. Alevilikte bazı bölgelerde yapılan cemlerde ‘dolu’ adı verilen rakı veya şarap gibi içkiler içilirken, Şaman ayinlerinde de kımız içilir. 5. Alevilikte her cemde kurban kesilir veya ‘kansız lokma’ adı verilen

yiyecekler dağıtılırken, Şamanlarda da her törende kurban kesilir ve kurban kanının yere akıtılması Alevilikte olduğu gibi günah sayılır. 6. Alevi dedeleri kendi oğulları arasında dedeliğe en yatkın olanını

yetiştirerek, kendinden sonraki dedeyi göreve hazırlar. Şamanlar da çocukları içinde Şamanlığa karşı en ilgili olanını seçer ve yetiştirir. 7. Anadolu’da bazı yörelerde Alevi dedeleri cemlerde Oniki İmamı

simgeleyen on iki dilimli ‘Börk’ ya da taç giyerler. Şamanlar ayinlerinde kırmızı kumaştan hazırlanmış külahlar giyerler.

8. Alevilikte dedelerin kerametlerinin olduğuna ve dualarının kabul edileceğine inanılır. Dedelerin dualarına ‘gülbank’ adı verilir.

Şamanların da ilahi güçleri olduğuna inanılır ve duaları vardır (Şener 2003:96-102).

Farklı bölgelerde bulunan ocakların Alevi inanç ve kültürünü yaşayışında ve esas aldıkları kurallarında da bazı farklılıklar söz konusudur. Alevi Tahtacılarının, biri İzmir Narlıdere köyünde Yanyatıroğulları, diğeri ise Aydın’ın Reşadiye ilçesindeki Emiroğulları olmak üzere iki ocakları vardır (Yetişen 2008:13). Yetişen’in Emiroğulları olarak adlandırdığı ocak günümüzde ‘Hacıemirli Ocağı’ olarak anılır. Anadolu’daki diğer ocaklardan bahsedecek olursak; Orta Toros Alevilerinin Abdal Musa Ocağı’na, Doğu Alevilerinin bir kısmının Baba Mansur Ocağı’na, Balkan Alevilerinin Kızıldeli Sultan Ocağı’na bağlı oldukları söylenebilir. Bütün bu farklı Alevi topluluklarının kültürel ve dini inançlarını yaşamada kendilerine özgü

21

uygulamalar bulunmaktadır.

Musahiplik: Evli bir çiftin kendisiyle benzer yaş ve sosyal statüdeki başka bir çiftle oluşturduğu kardeşlik bağına musahiplik denir. Musahip olmak isteyen çiftler dedelerine giderek, bu isteklerini söylerler. Dede tarafından verilen bir senelik deneme sürecinin sonunda yola alınmak için musahiplik cemine girilir. Yapılan cem kardeşlik ve dayanışma duygularını pekiştirir ve bu kardeşlik ömür boyu sürer. Musahipler maddi, manevi açıdan her konuda birbirlerini desteklemek ve kollamak zorundadırlar. Musahiplerden biri öldüğü zaman diğeri onun eşine, çocuklarına bakmakla yükümlüdür. Ayrıca ölen müsahibi için ‘dar kurbanı’ da kesmesi gerekir. Musahiplerin çocukları birbirleriyle evlenemezler.

Anadolu Aleviliğindeki musahiplik kurumu, Tahtacılarda daha farklı bir boyuttadır. İzmir Narlıdere’de Yukarı köy mevkiinde Tahtacılarla birlikte yaşayan ve Tahtacı toplumu tarafından büyük kabul ve saygı gören araştırmacı, yazar ve aynı zamanda Arzuman ocağı Bayat soyu dini liderlerinden Ali Bektaş Dede konuyla ilgili şu bilgileri aktarır:

Musahiplik Alevilerin olmazsa olmazıdır. Hz peygamber Mekke’den Medine’ye göç sonrasında göç eden muhacırların yoksulluk çekmemesi için Medine halkından kişilerin onlara destek olması için musahip kardeşliği önermiştir. 186 çifti musahip yapmıştır. Enfa suresi 72. ayete göre. Tahtacı Türkmenleri bu sosyal dayanışma ve örgütlenmeyi farklı bir boyuta taşıyarak bu işin aşinası da olsun demişler. Yani her musahip çift başka bir aileyle de ikrar verip aşina olsun demişlerdir. Aşinalık olayı inancın neresindedir dendiğinde , inancın tarikat kapısında vardır. Şeriatında musahiplik, Tarikatinde ise aşinalık var. Marifetinde Peşinelik var. Sırrı hakikatinde de çiğildaşlık var. Musahiplikten sonra sırasıyla Aşinalık, Peşinelik ve Çiğildaşlık mertebeleri sadece Tahtacılarda görülür. Musahip olan iki çift musahiplikten bir kaç yıl sonra öz kurbanı keserek başka bir çiftle aşina olabilir. Aşinalıktan sonraki mertebeler, peşinelik ve çiğildaşlıktır. Bu şekilde ailelerin toplum içindeki sorumlulukları artarak sosyal dayanışma, birlik, beraberlik ve kalkınma sağlanmış olur. (Görüşme:9-1-2010)

Kirvelik: Daha çok doğudaki Alevilerde görülen, sünnet olacak çocuğun ailesiyle, o aileyle dostluk kurmuş aile arasında oluşturulmuş bir bağdır. Bu bağ dedenin okuduğu gülbanklarla oluşturulur.

Dar ve Düşkünlük: Alevilik ahlaki değerlerinin, gelenek ve göreneklerinin dışındaki davranışların yapılması sonucu, toplumdan soyutlanmaya kadar varabilen

22

suçluluk durumuna ‘düşkünlük’ denir. ‘Dar’ ise birbirinden şikayetçi olan kişilerin ve suç işleyenlerin dedenin önünde yargılanması için kurulan halk mahkemesidir. ‘Dara durma’nın ortaya çıkışı Yamanlar Cemevi dedesi Hamza Dede tarafından şöyle anlatılır:

Hz. Muhammed torunlarından su ister. İmam Hasan’la İmam Hüseyin su getirmek için koşarlar. İmam Hüseyin ayağını taşa vurur. Dedesinden saklamak için de sol ayağını yarım ay şeklinde sağ ayağının üzerine kapatır. Böylece akan kanın görünmesini engeller. Bu duruş şekline ‘dara durmak’ denir. Kişinin karşısındakine bir nevi saygısını göstermesi anlamına gelir. Alevi toplumunda cemler sadece ibadet işleviyle kalmayıp, toplumsal sorunların çözümlendiği bir yer olduğu için, suç işleyen kişi dedenin önünde dara durur. Ceme katılanlar da halk mahkemesi olarak o kişinin alacağı ceza konusunda karara varır. Böylece dede ve diğer kişiler alacağı ceza konusunda ortak bir karar varırlar. (Görüşme:28-10-2010)

Dardaki kişi veya kişilerin sorgulaması yapıldıktan sonra gereken cezayı ödemesi ya da düşkün ilan edilmesiyle cezasını çekmesi sağlanır. Dedikodu yapmak, yalan yere yemin etmek, insanlara zarar vermek, hırsızlık yapmak vb. gibi suçlar düşkünlüğü gerektiren suçlardır. Bununla birlikte belli cezalar çekilerek, düşkün kişinin düşkünlüğü kaldırılabilir. Düşkünlük süresince toplumdaki kimse düşkün olanla iletişim kurmaz ve cezasının bitmesini bekler. Geçen süre sonucunda düşkün olan kişi düşkünlüğünü kaldırmak için kurban kestikten sonra toplum içine kabul edilir. Zina yapmak, adam öldürmek gibi suçlar ise sürekli düşkünlüğü gerektirir. Bunun dışında kalan kardeş kavgaları, eşinden ayrılma, küskünlük gibi durumlarda, o kişiler dede tarafından cezalandırılır. Her ocak kendi içinde düşkünlük kaldırabilir. “Ancak herkesin bildiği üzere düşkün ocağı olarak adlandırılan bir tek ocak Hıdır Abdal Ocağı’dır’’ (Yaman 2000:2).Tahtacılarda düşkünlük şu şekilde olur;

Tahtacılarda dede bir kadının veya erkeğin düşkün olduğunu, ‘Yüzün kara olsun’ demek suretiyle ilan etmiş olur. Düşkün ilan edilen bu kimse artık insan haklarından mahrum olmuş demektir. Hiçbir sohbete giremez ve herkes ona fena nazarıyla bakar. (Yörükan 2006:253)

23