• Sonuç bulunamadı

Uluslararası hukukta kuvvet kullanma, en yalın biçimiyle, “silâh ya da fiziksel gücün uluslararası ilişkilerde araç olarak kullanılması” olarak tanımlanabilir.

Milletler Cemiyetinin kurulmasından önceki dönemde devletlerin kuvvete başvurmaları, uluslararası hukuk tarafından meşru kabul edilmiştir.259

I. Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkım devletlerin kuvvet kullanmanın sınırlandırılması yönündeki iradesini artırmıştır. MC Misakı,260 savaşı yasaklamamakla birlikte devletlerin savaşa başvurma yetkisini sınırlandırmış ve söz konusu sınırlamaları zorlama tedbirleri ile desteklemiştir.261 Uluslararası hukukta

259 Ana Britannica Ansiklopedisi, C. 20, 1994 Baskısı, İstanbul, Ana Yayıncılık, 1994, s. 66.

260 Covenant of the League of Nations, 28 Nisan 1919. MC Misakı’nın Türkçe metni için bkz.

GÜNDÜZ, s. 70-78.

261 Misak, devletlerin kuvvet kullanma haklarını tümüyle ellerinden alan bir düzenleme getirmemiş;

anlaşmazlıkların çözümü için önce barışçıl yöntemlere başvurulmasının zorunlu hâle getirilmesini, devletlerin savaşa başvurma haklarının bu yöntemler başarısızlığa uğradığı takdirde tanınmasını kabul etmiştir. Tecavüz savaşları ise tümüyle yasaklanmıştır. Misak’ın 10. maddesine göre, üye devletler birbirlerinin ülke bütünlüğüne ve siyasî bağımsızlığına saygı göstermek zorundadır. Savaş meşru da olsa, ülke bütünlüğünü bozacak düzeyde sürdürülemez. Dolayısıyla uluslararası hukuk fetih yoluyla ülke kazanımını artık kabul etmemektedir. Misak’ın 12, 13 ve 15. maddeleri ise devletlerin savaşa başvurma haklarını saklı tutmuştur. MC Misakı, savaşı, meşru hakların elde edilmesi için başka yol kalmadığında uygulanan bir ihkak-ı hak (self-help) olarak görmektedir. MC Misakı’nın devletlerin kuvvet kullanmasına ilişkin olarak getirdiği sistem hakkında bilgi için bkz. Anthony C. AREND &

Robert J. BECK, International Law and Use of Force: Beyond the UN Charter Paradigm, London, New York, Routledge, 1993, s. 19-22; Ian BROWNLIE, “The Use of Force in Self-Defence,” Brit. Y. B. Int’l L., Vol. 37, (1961), s. 196; GÜNDÜZ, s. 40-42; Funda KESKİN, Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma: Savaş, Karışma ve Birleşmiş Milletler, Ankara,

kuvvet kullanmayı yasaklayan ilk belge ise, kısaca Kellogg-Briand Paktı ya da Paris Paktı olarak da bilinen 1928 tarihli “Savaşı Ulusal Siyasetin Bir Aracı Olarak Yasaklayan Antlaşma”dır.262 Ancak bu çabalar devletler arasında barışçıl bir düzen kurulmasına yetmemiş; MC çözülmüş ve II. Dünya Savaşı’nın ardından mevcut BM sistemi kurulmuştur.

Kuvvet kullanmayı evrensel düzeyde yasaklayan ilk antlaşma BM Antlaşması olmuştur.263 Antlaşma ile sadece savaş değil, savaşa varmayan diğer kuvvet kullanma hâlleri de yasaklanmıştır.264

2. BM Antlaşması Çerçevesinde Kuvvet Kullanma Yasağı

BM Antlaşması’nın kuvvet kullanmaya ilişkin temel hükmü 2(4). maddedir.

Hükme göre: “Teşkilâtın üyeleri, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne veya siyasî bağımsızlığına gerekse BM’nin amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir şekilde tehdit veya kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar.”265

Kuvvet kullanmaya ilişkin BM sisteminin iki temel özelliği vardır. İlk olarak, tüm üye devletler kuvvet kullanmaktan ya da kuvvet kullanma tehdidinde bulunmaktan kaçınacaklardır. İkinci olarak, BM Antlaşma’nın VII. Bölümü

Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları No 20, 1998, s. 29-31.

262 General Treaty for Renunciation of War as an Instrument of National Policy, 27 Ağustos 1928.

Antlaşma’nın Türkçe metni için bkz. GÜNDÜZ, s. 79-80.

Bu paktın tarafları, Antlaşma’nın 1. maddesiyle, anlaşmazlıklarının çözümü için savaşa başvurmayı reddetmekte; 2. maddesiyle de niteliği ve kaynağı ne olursa olsun uyuşmazlıklarının çözümünü barışçıl yollar dışında aramayacaklarını taahhüt etmekteydiler.

263 PAZARCI, 2000, IV. Kitap, s. 112.

264 Antlaşma ile sadece savaş değil, savaşa varmayan diğer kuvvet kullanma hâlleri de yasaklanmıştır.

MC Misakı ise sadece savaşa başvurmayı sınırlandırıyor; ancak diğer kuvvet kullanma hâllerinden hiç söz etmiyordu.

265 Hüküm, aynı maddenin bir önceki fıkrasıyla uyum hâlindedir: “Teşkilâtın üyeleri, uluslararası nitelikli uyuşmazlıklarını uluslararası barış, güvenlik ve adaleti tehlikeye düşürmeyecek şekilde, barışçı yollarla çözerler.”

gereğince kuvvet kullanma tekelini üzerine almıştır.266 Kuvvet kullanma tekelinin kural olarak BM’de olduğunu gösteren Antlaşma hükümleri 39, 41 ve 42.

maddelerdir.267 BM Antlaşması, BM’nin zorlama tedbirlerini içeren kararlarının uygulanabilmesi için bir mekanizma da öngörmüştür. Bu mekanizma gereğince 43.

madde, tüm üye devletlerin Güvenlik Konseyi ile ikili antlaşmalar yaparak BM’ye askerî kuvvet tahsis etmelerini hükme bağlamıştır.268 Ayrıca 45. madde, ortak zorlayıcı önlemlerin uygulanabilmesi için, üye devletler tarafından “derhâl kullanılabilecek millî hava kuvvetleri” bulundurulmasını öngörmektedir. 47. madde ise, Konseyin sürekli üyelerinin yetkililerinden oluşan bir kurmay komitesinin kurulmasını hükme bağlamaktadır.269 Bu maddeler, sadece 1946-1948 yılları arasında görev yapan Kurmay Komitesi dışında, hiçbir zaman uygulanamamıştır.270

Maddenin üye devletlere yasakladığı fiiller, “kuvvet kullanma” ve “kuvvet kullanma tehdidinde bulunma”dır. Kuvvet kullanma tehdidi, bir devletin, kuvvet

266 Sertaç Hami BAŞEREN, Uluslararası Hukukta Devletlerin Münferiden Kuvvet Kullanmalarının Sınırları, Ankara, Ankara Üniversitesi Basımevi, 2003, s. 48.

267 BM Antlaşması m. 39: “Güvenlik Konseyi, barışın tehdit edildiğini, bozulduğunu veya saldırı fiilinin gerçekleştiğini saptarsa, uluslararası barış ve güvenliğin korunması veya yeniden sağlanması için tavsiyelerde bulunur veya 41 ve 42. maddeler gereğince hangi tedbirler alınacağını kararlaştırır.”

BM Antlaşması m. 41: “Güvenlik Konseyi, kararlarını yürütmek için silâhlı kuvvet kullanılmasını gerektirmeyen ne gibi tedbirlerin alınması gerekeceğini tespit edebilir ve Birleşmiş Milletler üyelerini bu tedbirleri uygulamaya davet edebilir. Bu tedbirlere, ekonomik ilişkilerin ve demiryolu, deniz, hava, posta, telgraf, radyo ve diğer ulaştırma vasıtalarının tamamen veya kısmen kesilmesi ile diplomatik ilişkilerin kesilmesi de dâhil olabilir.”

BM Antlaşması m. 42: “Güvenlik Konseyi, 41. maddede öngörülen tedbirlerin uygun olmayacağına veya uygun olmadığının sabit olduğuna hükmederse, uluslararası barış ve güvenliğin korunması veya yeniden sağlanması için, hava, deniz ve kara kuvvetleri aracılığıyla gerekli gördüğü her türlü harekete girişebilir...”

268 Ancak bu antlaşmalar gerçekleştirilememiştir. Konu hakkında bkz. Bruno SIMMA et. al., The Charter of the United Nations, Oxford, Oxford University Press, 1994, s. 639.

269 Anılan iki madde hakkında bkz. SIMMA, s. 642-651.

270 Hüseyin PAZARCI, Uluslararası Hukuk Dersleri, III. Kitap, 1. B., Ankara, Turhan Kitabevi, 1994, s. 215-216.

BM Antlaşması’nın öngördüğü müşterek güvenlik sistemi ve zorlama tedbirleriyle ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. J. W. HALDERMAN, “Legal Basis for United Nations Armed Forces,” Am. J. Int’l L, Vol. 56, (1962), s. 971-996; Peter MALANCZUK, Akehurst's Modern Introduction to International Law, 7. ed., London, New York, Routledge, 1997, s. 385-415; Oscar SCHACHTER, International Law in Theory and Practice, Dordrecht, Martinus Nijhoff, 1991, s. 389-417;

SIMMA, s. 605-661.

kullanılmasını haklı kılacak nedenler yokken, belli talepleri kabul edilmediği takdirde kuvvet kullanacağını açıkça ya da zımnen söylemesi şeklinde tanımlanabilir.271 Kuvvet kullanma tehdidinin hukuka aykırılığının saptanmasıyla ilgili güçlük, kuvvet kullanma tehdidinin hemen ardından daha ciddî bir hukuka aykırılık olarak kuvvete başvurulduğu durumlarda, uluslararası toplumun genellikle çok daha ağır sonuçlara neden olan ikinci olayla ilgilenmesidir.272

“Kuvvet kullanma” kavramı ile hangi tür kuvvet kullanma fiillerinin kastedildiği, yani yasaklanan kuvvet kullanma fiilinin niteliği açıklanmamıştır. Bu nedenle, doktrinde, silâh yoluyla gerçekleştirilen kuvvet kullanma fiillerinin yanında;

ekonomik, siyasî ve ideolojik baskıların da yasağın kapsamına dâhil olduğu yönünde görüşler ileri sürülmüştür.273

“Kuvvet kullanma” kavramı, başta en önemlileri olan saldırı ve silâhlı saldırı olmak üzere, kuvvet kullanılmasını içeren ve hepsi aynı ağırlıkta olmayan bir dizi hukuka aykırı fiili ifade etmektedir.274 En ciddî kuvvet kullanma fiilleri olan saldırının ve bir tür saldırı olan silâhlı saldırının tanımını yapmayan BM Antlaşması’nın bir hareketin barışa tehdit mi, barışın bozulması mı, yoksa bir saldırı

271 BAŞEREN, 2003, s. 87’den Ian BROWNLIE, International Law and Use of Force by States, Oxford, Clarendon Press, 1963, s. 364. Uluslararası hukukta kuvvet kullanma tehdidiyle ilgili ayrıntılı bir çalışma için bkz. Nikolas STÜRCHLER, The Threat of Force in International Law, New York, Cambridge University Press, 2007.

272 BAŞEREN, 2003, s. 88’den Hilarie McCOUBREY & Nigel D. WHITE, International Law and Armed Conflict, Aldershot, Dartmouth, 1992, s. 56.

273 Sevin TOLUNER, Kıbrıs Uyuşmazlığı ve Milletlerarası Hukuk, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, 1977, s. 143. Bowett, Feliciano, Higgins, Kelsen ve McDougal gibi yazarlar bu görüştedir. Bunlardan Higgins’e göre, ideolojik ve diplomatik yöntemler, çok yüksek düzeyde ve bir devletin toprak bütünlüğünü veya siyasî bağımsızlığını zedelemeyi amaçlayacak biçimde kullanılırsa 2(4). madde gündeme gelecektir. Kelsen’e göre ise, barışın tehdit edilmesi, bozulması veya saldırı fiili hâlinde BM’ye askerî tedbirler alma yetkisi tanındığına göre, barışı bozma, tehdit etme ve saldırıda bulunmanın da devletlere yasaklandığının kabulü gerekir. Konu hakkında bkz.

Rosalyn HIGGINS, “The Legal Limits to the Use of Force by Sovereign States: United Nations Practice,” Brit. Y. B. Int’l L., Vol. 37, (1961), s. 278; Hans KELSEN, The Law of the United Nations, A Critical Analysis of its Fundamental Problems, London, Stevens, 1950, s. 724-737.

Bu görüşü savunan yazarlar ve anılan yazarlara yapılan atıflar için bkz. TOLUNER, s. 144-145.

274 BAŞEREN, 2003, s. 90.

fiili mi olduğunun belirlenmesini, her somut olayın niteliğine ve özelliklerine göre Güvenlik Konseyine bırakmak istediği söylenebilir.275 BM Genel Kurulunun 14 Aralık 1974’de kabul ettiği “Saldırının Tanımı Kararı”276 bu kavramlara ilişkin eldeki tek resmî tanımdır. Karar, bir Genel Kurul kararı olarak hukukî bağlayıcılığa sahip değildir. Buna rağmen UAD, Case Concerning Military and Paramilitary Activites in and against Nicaragua (Nikaragua’ya Karşı Askerî ve Benzeri Faaliyetler Davası)277 kararında Saldırının Tanımı Kararı’nın 3. maddesinin (g) paragrafının örf ve adet hukukunu yansıttığını kabul etmiştir.278 Konuya ilişkin asıl tartışma silâhlı saldırı eşiğinin ne olduğuna ilişkindir. Bu tartışmanın konusunu oluşturan belirlemenin yapılması BM sistemi için önem arz etmektedir. Zira BM Antlaşması, kuvvet kullanma yasağının istisnası olan meşru müdafaa hakkının kullanılmasını “silâhlı bir saldırıya hedef olma” koşuluna bağlamıştır. Silâhlı

275 Stanimir A. ALEXANDROV, Self-Defence Against the Use of Force in International Law, The Hague, Kluwer, 1996, s. 95-96; Leland M. GOODRICH & Edvard HAMBRO, Charter of the United Nations: Commentary and Documents, 2. ed., Boston, World Peace Foundation, 1949, s.

300.

BM Antlaşması’nda saldırının ve özel olarak da silâhlı saldırının tanımının yapılmaması hususunda lehte ve aleyhte yorumlar yapılabilir. Tıpkı iç hukukta olduğu gibi uluslararası hukukta da kesinlik unsurunun önemi ve kavramların tanımlarının yapılmamasının kesinlik unsurunu zedeleyeceği savunulabileceği gibi; yapılacak bir tanımın saldırgan devletin fiilini haklı göstermesine zemin oluşturabileceği de savunulabilir. Saldırının tanımının yapılmasının gerekli olup olmadığı tartışması hakkında bkz. İlhan AKİPEK, Devletlerarası Hukuk Bakımından Meşru Müdafaanın Mahiyeti ve Benzeri Müesseselerle Mukayesesi, Ankara, AÜHF Yayınları No: 82, 1955, s. 82-83.

276 G.A. Res. 3314, U.N. GAOR 29th Sess., U.N. Doc. A/9631 (1974). (Resolution on ‘Definition of Aggression’), Kararın Türkçe metni için bkz. GÜNDÜZ, s. 118-120.

Saldırının Tanımı Kararı’yla ilgili ayrıntılı değerlendirmeler için bkz. Vernon CASSIN et. al.,

“The Definition of Aggression,” Harv. Int’l. L. J., Vol. 16, (1975), s. 589-613; Jack I. GARVEY,

“The U.N. Definition of ‘Aggression’: Law and Illusion in the Context of Collective Security,” Va. J.

Int’l L., Vol. 17, (1977), s. 177-199; Julius STONE, “Hopes and Loopholes in the 1974 Definition of Aggression,” Am. J. Int’l. L., Vol. 71, (1977), s. 224-246.

277 Case Concerning Military and Paramilitary Activites in and against Nicaragua (Nicaragua v.United States of America), Merits, Judgment of 27 June 1986, ICJ Reports, 1986, s. 14-546.

Bundan sonra Nikaragua yargısı ya da Nikaragua davası olarak anılacaktır.

UAD’nin Nikaragua kararı, dolaylı saldırının uluslararası hukuk açısından değerlendirildiği ilk yargı olmuştur. Muhakemenin sonucunda Divan, ABD’nin ortaklaşa meşru müdafaa hakkına dayanan iddialarını reddetmiş ve çoğunlukla aldığı kararında, ABD’nin pek çok noktada uluslararası hukuku ihlâl ettiği sonucuna varmıştır. Konu hakkında bkz. Sevin TOLUNER, Milletlerarası Hukuk Açısından Türkiye’nin Bazı Dış Politika Sorunları, 1. B., İstanbul, Beta Yayınları, 2000, s. 349, dn.

4; s. 388.

278 Nikaragua yargısı, parag. 195.

saldırının ne olduğuna ilişkin bir Genel Kurul kararı da mevcut değildir.

2(4). maddenin yorumuyla ilgili asıl sorun, hükmün, “gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne veya siyasî bağımsızlığına gerekse BM’nin amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir şekilde” kuvvet kullanmayı veya kuvvet kullanma tehdidinde bulunmayı yasaklamasıyla çıkmıştır. Doktrindeki bazı yazarlar, kuvvet kullanma yasağının sadece maddenin sözünü ettiği amaçlar dâhilinde geçerli olduğunu, dolayısıyla bir devletin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını zedelemeyen veya BM’nin amaçlarıyla çelişmeyen kuvvet kullanma fiillerinin yasağı ihlâl etmeyeceğini savunmaktadırlar.279 Bu görüşün karşısında ise, 2(4). maddenin, hangi amaç altında gerçekleşirse gerçekleşsin, kuvvet kullanmayı bütünüyle hukuka aykırı hâle getiren geniş kapsamlı bir yasak getirdiği görüşü yer almaktadır.280

B. Kuvvet Kullanma Yasağının İstisnası: Meşru Müdafaa Hakkı