• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: UKRAYNA’DA GÜÇ MÜCADELESİ

2.5 Ukrayna’nın İç Sorunları

Ukrayna’nın iç sorunlarını, üç başlık altında ele alabiliriz. Bunlar: Kırım Sorunu, Ukrayna’nın Doğu-Batı Bölünmüşlüğü ve son olarak Kırım Yarımadası’nda bulunan Sivastopol Rus Donanması’nın Geleceği Sorunu’dur. Ukrayna’nın iç sorunlarına baktığımızda aslında hepsinin Rusya’yla bir bağlantısı olduğu görülmektedir. Kırım Özerk Bölgesi nüfus açısından Rus azınlıkların çoğunlukta olduğu bölgedir. Rusya bu bölgede yaşayan Rus azınlığın çıkarlarını korumak amacıyla Ukrayna’nın iç siyasetine müdahalede bulunabilmektedir. Yine Ukrayna’nın Doğu-Batı bölünmüşlüğü sorunu, Ukrayna’nın doğusunda yaşayan Rus azınlıklarla bağlantılıdır. Diğer bir sorun ise Kırım Yarımadası’nda bulunan Rus Deniz Donanması’dır. Sivastopol’de bulunan 2017’ye kadar Rusya’ya kiralanan Rus Deniz Donanmasının gelecekteki statüsü belirsizliğini korumaktadır. Ukrayna’daki iktidar değişikliklerine göre bu donanmanın gelecekteki statüsü, konumu hakkında görüşler de değişiklik göstermektedir.

Ukrayna’nın sahip olduğu sorunlardan birisi de, enerji alanında Rusya’ya olan bağımlılığıdır. Rusya’nın özellikle doğalgazı, Ukrayna’ya yönelik dış politika aracı olarak kullanması Ukrayna’yı zor durumda bırakmaktadır. Özellikle 2006 ve 2009 yıllarının başında yaşanan doğalgaz kesintileri Ukrayna’da yaşamı olumsuz etkilemiştir. Bu sorun Ukrayna’nın iç siyasetini de etkilemiştir. Turuncu Devrim sonrasında yaşanan doğalgaz kesintileri nedeniyle halkın Batı yanlısı dış politikalar izleyen kadrolara olan güveni azalmıştır. Bu sorun doğrudan Rusya’yla bağlantılı olduğundan bu bölümde ele alınmayacaktır. Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan enerji krizleri “Rusya’nın Ukrayna Politikası ve Ukrayna ile İlişkileri” başlığı altında ele alınacaktır.

2.5.1 Kırım Sorunu

Kırım Yarımadası, 1954 yılında Ukrayna ile Rusya’yı birleştiren Perelaslav Anlaşması’nın (1654) üç yüzüncü yılı hediyesi olarak Sovyet lideri Kruşçev tarafından Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne verilmiştir (Özcan, 2005: 108). O dönemlerde Ukrayna’nın Sovyetlerden ayrı bağımsız bir devlet olmaması Rusya-Ukrayna ilişkilerinde Kırım Yarımadası konusunda sıkıntıların yaşanmasına engel olmuştur (Olçar, 2007: 364). 1 Aralık 1991 tarihinde yapılan referandumda Kırım halkı Ukrayna’nın bağımsızlığını desteklemiştir. Fakat günümüzde Kırım halkının bir kısmı

Rusya ile yeniden birleşme konusundaki taleplerini dile getirmektedir (Özcan, 2005: 108).

Rusya Federasyonu, Ukrayna hariç yeni bağımsız cumhuriyetlerle diplomatik ilişkilerinin tümünü 1992 yılında yapılan ikili dostluk ve işbirliği anlaşmaları ile yeniden kurmuştur. Fakat Rusya Federasyonu, Ukrayna ile bu nitelikte bir anlaşmayı ancak 1997 Mayıs’ında gerçekleştirmiştir. SSCB’nin dağılmasının hemen ardından iki ülke ilişkileri, Karadeniz Donanması’nın paylaşımı, Kırım ve Sivastopol’un statüsü gibi nedenlerle iyice gerginleşmiştir. 21 Mayıs 1992’de Rusya Federasyonu, 1954 yılında Kırım’ın Ukrayna’ya verilmesine ilişkin kararın geçersiz olduğunu ilan etmiştir. 9 Temmuz 1993’te ise DUMA, Kırım’ın Sivastopol Limanı üzerinde hak iddiasında bulunmuştur (Purtaş, 2005: 218).

2005 nüfus sayımlarına göre Kırım’ın nüfusu 1.994.300 olup bunların % 58’i Rus’tur (Kamalov, 2007 b: 56). Bununla birlikte Kırım’da yaşayan Ukraynalılar büyük oranda Ruslaşmıştır ve etnik kökenleri itibariyle Ukraynalı olmalarına rağmen, siyasi tercihleri Ruslarınkilerle benzerlik göstermektedir. Rus nüfusunun çoğunlukta olduğu Kırım Yarımadası Ukrayna ile Rusya arasındaki en tehlikeli sorun olma özelliğine sahiptir (Özcan, 205: 107).

Ukrayna vatandaşlarının, Rus azınlıkların ve Kırım Tatarlarının yaşadığı Kırım Yarımadası son derece karmaşık bir siyasi, sosyal ve demografik yapıya sahiptir. Merkez ile ilişkilerde sınırların ve yetkilerin kesin çizgilerle belirlenmemesi, Kırım Yarımadası’ndaki etnik sorunlar, Stalin döneminde zorla göç ettirilen Kırım Tatarlarının vatanlarına döndüklerinde önemli sorunlarla karşılaşmaları, yarımadayı Ukrayna’nın en sorunlu bölgesi yapmaktadır. Ukrayna toprak bütünlüğünü korumak ve Kırım Yarımadası’nda daha büyük olayların çıkmasını engellemek için Rusların yoğun olarak yaşadığı yarımadanın tarihi, siyasi, demografik, sosyal özelliklerini göz önünde bulundurarak gerekli kararları almalıdır (Kamalov, 2008: 86).

Kırım’ın statüsü, Ukrayna’nın iç durumu ve geleceğini etkileyebileceği gibi Ukrayna’nın Rusya ve diğer komşu ülkelerle ilişkisini de etkileme potansiyeline sahiptir. Kırım Yarımadası gelecekte Karadeniz bölgesinde istikrarsızlıkların yaşanmasına da yol açabilir.

Kamalov, Kırım Yarımadası’nın geleceği hakkında beş farklı senaryo sunmaktadır. İlk olarak Kırım’ın mevcut konumunu devam ettirmesidir. Bu öngörüye göre Kırım, Ukrayna’ya bağlı özerk cumhuriyet statüsünü koruyacaktır. İkinci olarak Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin statüsünün düşürülerek Ukrayna’ya bağlı bir oblast haline gelmesidir. Üçüncü senaryo olarak Kırım’ın bağımsız bir statüye geçmesi öngörülmüştür. Dördüncü ve beşinci senaryonun günümüzde gerçekleşmesi zor olsa da; Kırım’ın Rusya veya Türkiye’nin idaresine geçmesi öngörülmüştür (Kamalov, 2008: 85).

2.5.2 Karadeniz Donanmasının Geleceği Sorunu

Ukrayna ile Rusya arasındaki en önemli sorunlardan birisi de; Karadeniz Donanması Sorunu’dur. Aslında Karadeniz Donanması sorunu, Kırım Sorunu’nun bir parçasını oluşturmaktadır. Kırım Sorunu ile Karadeniz Donanması Sorunu iç içe geçmiştir. Kırım sorununun temelinde, Rusya’nın Karadeniz Donanmasının geleceğini garanti altına alma çabaları yatmaktadır. Rusya, Karadeniz Donanmasının geleceğini garanti altına almak için Kırım Yarımadası’nda etkin olmaya çalışmaktadır. Rusya, Kırım’da etkin rol oynamak için ise Rus azınlık kartını kullanmaktadır. Rusya, Kırım Yarımadası’nda yaşayan Rusların güvenliğini sağlamak, çıkarlarını korumak adı altında bölgedeki gelişmelere müdahalelerde bulunmaktadır. Kırım Yarımadası’nda yer alan Sivastopol Deniz Donanması, Rusya’nın Karadeniz’deki etkinliğini devam ettirebilmesi için hayati öneme sahiptir.

Karadeniz Donanması sorunu yalnızca donanmanın kime ait olduğu ile ilgili değil, Ukrayna’nın bağımsızlığının tanınması, egemenlik hakları, Kırım sorunu ve Rusya’nın Karadeniz’deki stratejik konumu ile yakından ilgilidir (Özcan, 2005: 111).

Karadeniz Donanması sorunu Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında savaş gemilerinin Rus Karadeniz Donanması ve Ukrayna deniz kuvvetleri arasında ne şekilde paylaşılacağı konusunda ortaya çıkmıştır. 1992-1997 yılları arasında süren diplomatik toplantılar sonrasında 28 Mayıs 1997 tarihinde Karadeniz Donanması ile ilgili anlaşmaya varılmıştır. Bu anlaşma sonucunda Karadeniz Filosu, Rusya’nın daha modern gemileri para ile satın alabilmesi koşuluyla, iki ülke arasında yarı yarıya dağıtılmıştır. Bu anlaşma sonrasında Rusya Sivastopol Üssü’nü yirmi yıllığına kiralamıştır (Turan, 2004: 379).

Günümüzde ise Karadeniz Donanması’nın 2017 yılında kira süresinin sona ermesinden sonra, statüsünün ne olacağı, kime ait olacağı sorun teşkil etmektedir. Rusya 2017’den sonra da Sivastopol’da deniz filosu bulundurabilmek için günümüzde Kırım’da yaşayan Rus azınlıklarla ilgili aktif politikalar izlemekte, bölge üzerinde etkinlik sağlama çabası içerisindedir. Rusya’nın Kırım’a ve Kırım’daki Rus azınlıklara yönelik izlediği siyaset Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü tehdit etmektedir.

Sivastopol’da bulunan deniz üssü, Rusya’nın Karadeniz’de etkin bir rol oynayabilmesi için kilit öneme sahiptir. Sivastopol Donanması’nın önemi 2008 Rus-Gürcü çatışmasında bir kez daha anlaşılmıştır. Rus güçleri, Gürcistan’ı denizden kuşatmak için Sivastopol Üssü’ndeki savaş gemilerini kullanmıştır. Ukrayna’daki siyasi kadroların Sivastopol’daki Rus Donanmasına yönelik farklı bakış açıları söz konusudur. Rusya’nın Sivastopol Donanması’ndaki gemilerini Gürcistan’da gerçekleştirdiği harekât için kullanması, Sivastopol’daki Rus askeri varlığının bir kez daha tartışılmasına neden olmuştur. Eski devlet başkanı Yuşçenko, 2017’de sona erecek kira süresinin uzatılmasına karşı çıkmaktadır (Karaca, 2008: 91). 2010 Şubat’ında devlet başkanlığına geçen Yanukoviç ise, 2017 yılında sona erecek kiralama sözleşmesinin uzatılmasına sıcak baktığını açıklamıştır. Yanukoviç kira ücreti üzerinde anlaşmaya varılması halinde Sivastopol Deniz Üssünün yeniden Rusya’ya kiralanabileceğini açıklamıştır (www.rusya.ru, 3.03.2010).

Sivastopol Deniz Üssü ayrıca Ukrayna’nın NATO’ya üyelik sürecinde önemli bir ölçüde engel oluşturmaktadır. Ukrayna’nın NATO’ya üye olmasını isteyen Ukraynalı siyasiler, NATO üyeliğine engel teşkil edeceği için Sivastopol Deniz Üssü’nün Rusya’ya yeniden kiralanmasına karşı çıkmaktadır. Ukrayna’nın NATO’ya üye olması halinde ise Rusya, Sivastopol Donanması’nda yer alan birliklerini geri çekmek zorunda kalacaktır. Böyle bir gelişme, Rusya’nın çıkarlarına zarar vereceği ve Rusya’nın Karadeniz’deki etkinliğini sınırlayacağı nedeniyle; Rusya, Ukrayna’da etkin olduğu iç etkenleri devreye sokmuştur. Ukrayna’nın NATO’ya üye olması halinde Kırım’ın, Abhazya ve Güney Osetya gibi ayrılması gündeme getirilmiştir. Rusya ve Kırım’daki ayrılıkçı gruplar, Ukrayna’nın NATO’ya girmesi halinde Kırım’ın, Ukrayna’dan ayrılacağı yönünde açıklamalarda bulunmuşlardır (www.turksam.org, 20.02.2009). Ukraynalı bazı siyasiler, Ukrayna’nın NATO’ya üyeliğini istese de halkın büyük bir

çoğunluğu NATO’ya üye olmayı desteklememektedirler. Yapılan kamuoyu araştırmalarına göre Ukrayna nüfusunun % 70’i NATO üyeliğine karşıdır. Kırım Yarımadası’nda ise halkın % 98’i Ukrayna’nın NATO üyeliğine karşı çıkmaktadır (Külebi, 2007).

2.5.3 Ukrayna’nın Doğu-Batı Bölünmüşlüğü Sorunu

Yukarıda “Ukrayna’nın Etnik ve Dinsel Yapısı” başlığı altında bahsedildiği gibi Ukrayna’nın doğu ve batı bölgeleri arasında tarihi, siyasi, dini ve kültürel açıdan farklılıklar gözlenmektedir. Bölgeler arasında bu farklılık son seçimlerde siyasi alana da yansımıştır. Ukrayna’daki Doğu-Batı bölünmüşlüğü temel olarak farklı etnik ve dini kökenler, farklı ekonomik anlayışlar ve farklı tarihsel yapılanmayla ilişkilidir. Bağımsızlık sonrası Ukrayna’da doğu-batı bölgelerinin uzlaştırılması en önemli sorunların başında gelmiştir (Karaca, 2008: 85). İki bölge arasındaki bu farklılıklar Rusya ile ilişkiler konusunda belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Doğu-Batı sorunu iç siyaseti etkilediği kadar dış ilişkileri de etkilemektedir (Özcan, 2005: 105).

Tarihte Lviv, Ternopil ve Ivano-Frankivsk Oblastları Habsburg Hanedanlığı’nın Galiçya Bölgesi’nde yer almıştır. Günümüzde Ukrayna’nın güneybatısında yer alan Chernivtsi Oblastı da tarihte Galiçya içerisinde yer almıştır. Günümüzde Romanya’daki aşırı milliyetçi gruplar Chernivtsi Oblastı üzerinde hak iddia etmektedirler. Kiev topraklarının bir kısmı ise tarihte 11. Yüzyıldan 1918 yılına kadar Avusturya-Macaristan Krallığı’nın toprakları içerisinde yer almıştır (Wilson, 2005: 34-35). Kırım Özerk Cumhuriyeti içerisinde ise yukarıda belirtildiği üzere Ukrayna vatandaşları, Rus azınlıklar ve Kırım Tatarları yaşamaktadır. Tarih boyunca Kırım Yarımadası da birçok medeniyete, farklı kültüre ev sahipliği yapmıştır. Görüldüğü üzere Ukrayna toprakları tarih boyunca farklı imparatorluklara, medeniyetlere ve kültürlere ev sahipliği yapmıştır.

Yukarıda da belirtildiği gibi; Doğu Ukrayna nüfusunun büyük bölümünü Rusların oluşturması, bu bölgenin Ukrayna’nın iç ve dış politikasında belirleyici bir role sahip olacağını göstermektedir. Doğu Ukrayna’da bahsedilen önemli role sahip bölge büyük oranda Donbas bölgesidir. Bu bölge Rus sınırına bitişiktir. Bu bölgenin ekonomik olarak Rusya’ya olan bağımlılığı Batı Ukrayna’ya göre daha fazladır.

Doğu Ukrayna’da Donbas Hareketi, Slav Birliği Partisi ve Kozaklardan oluşan Rusya yanlısı partiler güçlüdür. Bu partiler Ukraynaca ve Rusça’nın eşit statüde devlet dilleri olarak tanınmasını, çifte vatandaşlık uygulamasını, Donbas için bölgesel özerklik, Ukrayna’nın BDT’ye tam üye olarak katılmasını talep etmekte ve bu yönde politikalar izlemektedirler. Batı Ukrayna ise öncelikli olarak devletin geleceği ile ilgili olarak Doğu Ukrayna’nın Rusya ile yakın ilişkiler kurmasının tersine Batılı ülkeler ile yakın ilişkiler kurulmasını ve tam bağımsız bir Ukrayna’yı tercih etmektedir (Özcan, 2005: 105-106). Özellikle Ukrayna’da 2004 yılının sonrasında yapılan devlet başkanlığı ve parlamento seçimleri sırasında ortaya çıkan ülke içindeki bölünmüşlük, Ukrayna üzerindeki jeopolitik rekabete önemli bir malzeme kazandırmakta ve bu ülkeyi kaosun içerisine çekme potansiyeli taşımaktadır. Tarihi, dini ve siyasi faktörler Doğu-Batı bölünmüşlüğünde önemli rol oynamaktadır. Ukrayna’da hangi yönetim olursa olsun bundan sonraki süreçte Doğu ve Batı arasında bir denge politikası izleyerek, bu bölünmüşlüğün ileri boyutlara taşınmasını engellemelidir. Aksi takdirde Ukrayna’da SSCB gibi parçalama tehdidiyle karşı karşıya gelebilecektir (Kamalov, 2008: 86). Putin’in iktidara gelmesiyle birlikte Rusya’nın Ukrayna üzerindeki siyasi ve ekonomik baskıları artmıştır. Putin özellikle Ukrayna’nın Rusya’ya olan enerji borçlarını, Ukrayna’daki Rusları ve Ukrayna’daki kiliselerin bölünmüşlüğünü Ukrayna’ya karşı baskı aracı olarak kullanmaktadır. Putin dış politika doktrininde yurtdışındaki Rusların haklarının savunulmasına öncelik vermektedir. Bu çerçevede Ukrayna’daki Rus azınlıklar sorununu kendi çıkarları çerçevesinde kullanmaya yönelmiştir. Putin Ukrayna’daki Rus Ortodoks kilisesine bağlı olan Rusları ve Ukraynalıları da kullanmayı amaçlamaktadır (Özcan, 2005: 114).