• Sonuç bulunamadı

Avrupa Birliği’nin Ukrayna Politikası

BÖLÜM 2: UKRAYNA’DA GÜÇ MÜCADELESİ

2.6 Ukrayna’da Küresel Güçlerin Güç Mücadelesi

2.6.3 Avrupa Birliği’nin Ukrayna Politikası

Ukrayna jeopolitik konumu nedeniyle, AB ile Rusya arasında hem köprü hem de tampon bölge olma özelliği taşımaktadır. Avrupa Birliği’nin, Ukrayna’ya yönelik uyguladığı dış politika açısından Ukrayna’nın, Avrupa ve Soğuk Savaş döneminde Avrupa ülkeleri için en büyük tehdit unsuru olan Rusya arasında bir gri bölge olarak tanımlanabilecek konumu önem teşkil etmektedir (Can, 2008: 1). Avrupa’nın güvenliği söz konusu olduğunda doğudan gelebilecek tehditlere karşı Ukrayna’nın Batı yanlısı politika izlemesi ve bağımsız bir ülke olması Avrupa istikrarının en önemli garantilerinden biridir ( Garnett’ten aktaran Olçar, 2007: 261).

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Avrupa ülkeleri Ukrayna’ya yönelik fazla ilgi göstermemişlerdir. İngiltere de Amerika gibi Ukrayna’daki Sovyetler zamanından kalan nükleer silahların imha edilmesine önem vermiştir. Nükleer tehdit ortadan kalktıktan sonra İngiltere ve Avrupa ülkelerinin Ukrayna’ya yönelik ilgileri azalmıştır (Olçar, 2007: 262). AB ile Ukrayna arasındaki ilişkiler, 1998 yılında imzalanan “Dostluk ve İşbirliği Anlaşması”yla yeni bir boyut kazanmıştır (Karaca, 2008: 94). Avrupa Birliği’nin genişleme süreciyle, özellikle 2004 ve 2007 yılındaki gelişmelerle AB ülkelerinin Ukrayna’ya yönelik ilgileri artmıştır (Olçar, 2007: 262). AB’nin 2004 yılında düzenlediği “Avrupa Komşuluk Politikası” (European Neighbourhood Policy) belgesinde, Akdeniz’e komşu olan ülkeler, Rusya ve Moldova ile birlikte Ukrayna’da komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesi planlanan ülkeler arasında yer almıştır (Karaca, 2008: 94).

9 Eylül 2008 tarihinde gerçekleştirilen AB-Ukrayna Zirvesi’nde taraflar arasında 2009 yılında sonuçlandırılacak bir ortaklık anlaşmasının imzalanması kararlaştırılmıştır. Bu ortaklık anlaşmasının, 2005 yılından beri yürürlükte olan AB-Ukrayna Eylem Planı’nın yerini alacağı ve taraflar arasındaki işbirliğinin siyasi diyalog, savunma, dış politika, adalet, özgürlük ve güvenlik, ekonomi ve kapsamlı bir serbest ticaret alanı kurulması konularını içeren faaliyet alanları çerçevesinde derinleştirileceği bildirilmiştir (Karaca, 2008: 94).

AB-Ukrayna ilişkilerine, Ukrayna açısından bakacak olursak Ukrayna ilk olarak Kuçma’nın devlet başkanlığı döneminde AB’ye katılma isteğini dile getirilmiştir. Fakat üyelik için gerekli reformların gerçekleştirilmesi konusunda önemli bir ilerleme kaydedilmemiştir (Can, 2008: 2). Gerekli reformların gerçekleştirilmesi konusunda Ukrayna’nın başarısızlığına neden olan üç durumdan söz edilebilir. İlk olarak Ukrayna’daki oligarkların, politikaların şekillenmesinde etkin bir role sahip olmalarıdır. Oligarkların Ukrayna’da iç politikada etkin bir konumda olmaları, yarı otoriter bir rejimin oluşmasında etkili olmuştur. İkinci olarak, AB üyeliği için gerekli reformları ve gerekliliklerini yerine getiremeyecek kadar zayıf bir devletin ve devlet kurumlarının varlığı söz konusudur. Ukrayna piyasa ekonomisine geçişini sağlıksız ve düzensiz bir şekilde gerçekleştirmiştir. Bugün Ukrayna’da rüşvet, yolsuzluk devletin önemli kurumlarını sarmış durumdadır. Son olarak Ukrayna’nın Batı yanlısı bir dış politika mı

yoksa Rusya yanlısı bir dış politika mı izleyeceğini belirleyememesi, istikrarsız bir dış politika yürütmesine neden olmaktadır. Ukrayna neredeyse her iktidar değişikliğinde dış politika alanında yönünü değiştirmektedir (Can, 2008: 5). Örneğin günümüzde Devlet Başkanlığı koltuğunda oturan Yanukoviç, Başbakanlık yaptığı dönemde, Ukrayna’nın artık AB üyeliği peşinde olmadığını, bunun yerine daha fonksiyonel ve kısa vadeli anlaşmalara yöneleceğini ifade etmiştir (Can, 2008: 4). 2010 yılında Devlet Başkanlığına seçilen Yanukoviç’in görev süresince AB-Ukrayna ilişkilerinin duraklama dönemine gireceğini ifade etmek yanlış olmayacaktır.

AB ülkeleri genellikle dış politika alanında ortak bir duruş sergileyememektedir, Ukrayna’nın üyeliği konusunda da AB ülkeleri arasında ortak duruş, fikir birliği söz konusu değildir. Ayrıca AB’nin bir ülkeye yönelik izlediği politikayı büyük ölçüde o ülkeyle olan ilişkileri belirlemektedir. Başka bir deyişle AB’nin bir ülkeye yönelik izlediği politika; o ülkeyle karşılıklı olarak ve diğer aktörlere bağlı olarak belirlenmektedir. Bunu Ukrayna-AB ilişkilerine uygulayacak olursak; AB-Ukrayna ilişkilerinin seyrini Ukrayna’nın iç siyasetinde yaşanan gelişmeler, Rusya ve ABD’nin Ukrayna politikası ile NATO-Ukrayna ilişkileri belirlemektedir (Can, 2008: 2).

AB ülkelerinin Ukrayna’ya karşı ortak, tutarlı bir politika ve strateji izlediği gözlenememektedir. Üye ülkeler arasında farklı yaklaşımlar ve farklı bakış açıları söz konusudur. Doğu Avrupa ülkeleri genellikle Ukrayna’nın üyeliğini desteklemektedir. Özellikle Polonya komşu olarak Rus etkisi altında olan bir Ukrayna istemediğinden, Ukrayna’yı hem AB hem de NATO içinde desteklemektedir. Macaristan ve Slovakya da, Ukrayna’nın üyeliğine ılımlı yaklaşmaktadır. Fransa açık bir şekilde katılım değil bütünleşme görüşünü savunarak Ukrayna’nın AB üyeliğine karşı çıkmaktadır. Almanya, Avusturya, İngiltere ve İskandinav Ülkeleri Ukrayna’nın üyeliğine karşı ihtiyatlı davranmaktadırlar. Belçika ise Ukrayna’nın üyeliğinin söz konusu olmadığını ve birliğin doğu sınırlarının artık sabit kalması gerektiğini ifade etmektedir. Üye devletlerin kendi içinde bile tutarsız beyanatlar görülebilmektedir. Örneğin Almanya’da Şansölye Schroder 2003 yılında Ukrayna’nın AB’ye katılımını istediklerini belirtirken yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Joschka Fischer öngörülebilir bir tarihte Ukrayna’nın üyeliğinin mümkün olmadığını ifade etmiştir (Can, 2008: 10).

Aslında AB ülkeleri içerisinde Ukrayna’nın üyeliği konusunda en çıkmazda kalan ülke Almanya’dır. Almanya, Rusya’dan sonra Ukrayna’nın ikinci büyük ticari partneridir (Okçuoğlu, 2009: 306). Almanya, Rusya’yla enerji alanında önemli anlaşmalara imza atmaktadır. Almanlar bir taraftan kendileri için önemli bir pazar olan Ukrayna’yı kaybetmek istememekte, diğer taraftan da Ukrayna’nın üyeliğini destekleyip enerji alanında bağımlı olduğu Rusya’yı kızdırmak istememektedir.

Rusya’ya enerji yönünden bağımlı olan AB’nin Ukrayna’yı üye olarak kabul etmeyebileceği hatta NATO içindeki bazı AB ülkelerinin Ukrayna’nın NATO üyeliğine de karşı çıkabileceği değerlendirilmektedir. Ukrayna’nın AB üyeliğinde olduğu gibi, Fransa ve Almanya, Rusya’yı karşılarına almamak için Ukrayna’nın NATO’ya üyeliğine de sıcak bakmamaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinin Ukrayna’ya herhangi bir üyelik vermeden karşılıklı ilişkileri geliştirerek bağımlılık yaratmaya çalıştığı görülmektedir. Fakat Ukrayna’nın iç işlerine karışıp ülkeye şekil verme girişimlerinin AB üyeliği ile sonlandırılmayacak olması, Ukrayna halkının AB ülkelerini güvenilmez olarak algılamasına neden olacaktır. Bu yöndeki gelişmeler gelecekte Ukrayna’yı daha fazla Rusya’ya yaklaştıracaktır (Karaca, 2008: 95).

AB-Ukrayna ilişkilerini özetleyecek olursak, Avrupa Birliği ülkeleri, Rusya ve Ukrayna arasında denge siyaseti izlemektedir. AB enerji alanında bağımlı olduğu Rusya’yı kızdırmamak ve mevcut ilişkilerini bozmamak için Ukrayna’nın birliğe katılımını değil, birlikle bütünleşmesini ön plana çıkarmaktadır. Çünkü Avrupa ülkelerinin kendi güvenlikleri için Ukrayna’da istikrarın sağlanması önemlidir. AB, Ukrayna’yı istikrarlı bir yapıya kavuşturarak kendine güvenli bir tampon bölge oluşturmak istemektedir. Bunun için Avrupa Birliği belirli fonlardan Ukrayna’ya mali yardımlar aktarmaktadır. Avrupa Birliği’nin ayrıca Rusya ve ABD arasında, Ukrayna üzerine verilen güç mücadelesinde arabuluculuk rolünü üstlendiği de söylenebilir.