• Sonuç bulunamadı

Bağımsızlık İlanından Gül Devrimine Kadar Olan Süreç

BÖLÜM 3: GÜRCİSTAN’DA GÜÇ MÜCADELESİ

3.4 Gürcistan’da Siyasi Alanda Yaşanan Güç Mücadelesi

3.4.2 Bağımsızlık İlanından Gül Devrimine Kadar Olan Süreç

Şevardnadze göreve geldiğinde, Gamsakhurdia döneminde izlenen radikal, katı milliyetçi politikaların Gürcistan’ın birliğine ve toprak bütünlüğüne büyük zarar verdiğini anlamış ve ülke içerisinde yaşanan çatışmaları durdurmak, çatışmaların ileri boyutlara ulaşmasını önlemek için birtakım tedbirler almış, bu doğrultuda toplumun her kesimini ve ülke içindeki azınlıkları kucaklayan barışçıl politikalar izlemeye başlamıştır (İbrahimli, 2001: 30).

Gamsakhurdia Gürcistan’ı terk etse de taraftarları, Gamsakhurdia’yı destekleyen silahlı gruplar Gürcistan’ın batı kesimlerinde, Megrelya’da konuşlanan Gürcü askeri birliklere yönelik saldırılarda bulunmuşlardır. Abhazya’da ve Güney Osetya’daki karışıklıklar devam ederken Şevardnadze ülke içinde ve ayrılıkçı bölgelerde kontrolü sağlamak için Rusya’dan destek ve yardım talebinde bulunmuştur. Bu yardım talebinden sonra Rus askeri birlikleri Gürcistan’a girmiş ve askeri operasyonlar düzenleyerek Gamsakhurdia

taraftarlarını etkisiz hale getirmiştir. Bunun karşılığında Rusya, Gürcistan’ın Bağımsız Devletler Topluluğu’na üye olmasını talep etmiştir (Zürcher, 2005: 96).

Gamsakhurdia döneminde en alt seviyede olan Rusya ile Gürcistan arasındaki diplomatik ilişkiler, Şevardnadze’nin iktidara gelmesinden sonra 1 Temmuz 1992 tarihinde imzalanan protokolle, daimi elçilik düzeyinde resmi olarak başlamıştır. Şevardnadze ile Yeltsin arasında 14 Temmuz 1992 tarihinde varılan anlaşma ile Rus ve Gürcü birliklerinden oluşan barış gücü Güney Osetya’ya yerleştirilmiştir. Bu gelişme Rusya’nın eski Sovyet alanındaki ilk askeri müdahalesi olmuştur (Purtaş, 2005: 239). Gürcistan’ın BDT’ye üyeliği ve Rusya ile Gürcistan arasındaki Dostluk ve İşbirliği Anlaşması hemen gerçekleşmemiştir. Etnik çatışmaların yaşandığı bir diğer bölge olan Abhazya’da Rusya’nın arabuluculuğu ile ateşkesin sağlanmasından sonra Gürcistan BDT’ye üye olmuş ve daha sonra 3 Şubat 1994 tarihinde Rusya ile Gürcistan arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır (Purtaş, 2005: 239).

Şevardnadze devlet başkanlığı görevine geldiğinde ülke içerisinde önemli sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Bir yandan muhalefet, bir yandan eski konsey üyelerinin baskıları, diğer yandan ayrılıkçı bölgelerde yaşanan çatışmalar ve bunlara bağlı olarak ekonomik, siyasi ve sosyal sorunlar Şevardnadze’nin görev süresince çözmesi gereken önemli konuları teşkil etmiştir. Şevardnadze 8 Ekim 1993 tarihinde Gürcistan’ın BDT’ye üyeliğine karar vermiştir. Gürcistan’ın BDT’ye üyeliği sonrasında Gamsakhurdia’nın etkin bir konumda olduğu Megrelya bölgesi kontrol altına alınmıştır (Demir, 2003: 122-123). Ayrıca Şevardnadze bu dönemde, Moskova’ya Gürcistan topraklarında askeri üs kurmasına izin vermiş ve böylece Rusların ayrılıkçı bölgelere destek vermesini engellemeye çalışmıştır (Karabayram, 2007: 193). Anlaşmalar sonucunda Rusya, Gürcistan’da üç farklı askeri üs kurma kararı almıştır. Askeri üslerden biri Tiflis’in 30 km güneyinde, diğeri Acara Özerk Bölgesi’nin idari merkezi Batum’da, üçüncüsü ise Türkiye sınırı yakınlarında yer alan Ahılkelek Bölgesinde kurulmuştur (Mert, 2004: 165).

Dış politika alanında Rusya ile olan ilişkileri düzelten Şevardnadze, yurtiçinde de istikrarın, güvenliğin sağlanması için birtakım önlemler almış ve önemli düzenlemelere gitmiştir. Şevardnadze ilk olarak askeri alanda düzenlemelere gitmiştir. Gamsakhurdia

döneminde düzenli bir Gürcistan ordusunun varlığından söz edilemezdi. Bu dönemde Sovyetler döneminden kalan silahları elinde bulunduran ya da bu silahları ele geçiren milis birlikleri etkin oldukları bölgede faaliyet göstermişler ve güvenliği sağlamaya çalışmışlardır. Bu dönemde Gürcistan’ın askeri gücü para-militer bir yapıdadır. Gürcistan’ın bağımsızlığında önemli rol oynayan örgütler ve yapılanmalar sahip oldukları silahlar ile bağımsızlık sonrasında silahlı güçler haline gelmiş ve birtakım askeri faaliyetleri yürütmeye çalışmışlardır (Darchiashvili, 2005: 122-123).

Bu milis grupları arasında, Jaba Ioseliani’nin kurucusu olduğu, Gamsakhurdia’ya muhalif olan The Mkhedrioni Örgütü, Gamsakhurdia taraftarı olan Vaja Adamia’nın önderliğini yaptığı Merab Kostava Topluluğu’nun silahlı kanadı, Gürcü Şahinler Lejyonu (The Legion of Georgian Falcons), Halk Cephesinin (Popular Front) askeri kanadı Imedi Örgütü yer almaktadır. Sonradan bu örgütlerden ayrılanlar tarafından kurulan Beyaz Kartal (White Eagle) Örgütü de Gürcistan’da bağımsızlık sonrasında faaliyet gösteren milis örgütlenmelerinden biridir. Bu para-militer örgütler ayrılıkçı bölgeler olan Abhazya ve Güney Osetya’daki bağımsızlık hareketlerini bastırmak, bu bölgelerde kontrolü sağlamak için görev yapmışlardır (Darchiashvili, 2005: 123). Bu silahlı örgütler Gürcistan’ın bağımsızlığı, ayrılıkçı güçlere karşı Gürcistan’ın toprak bütünlüğü için savaşmışlardır. Fakat bu örgütler kendi aralarında da çatışmışlardır. Örneğin Gamsakhurdia’nın Devlet Başkanlığı görevini bırakmak zorunda kalmasının ardından Gamsakhurdia taraftarı olan örgütlerle, diğer örgütler birbirleriyle çatışmışlardır. Yaşanan bu çatışmalar ülke içi güvenliği ve istikrarı zedelediği için Şevardnadze bu silahlı örgütlere karşı bir önlem almaya karar vermiştir.

Şevardnadze ilk olarak bu para-militer, milis güçleri kontrol altına alarak düzenli bir Gürcistan ordusu kurma kararı almıştır. Bu çalışmalar çerçevesinde ilk olarak Nisan 1992’de Savunma Bakanlığına bağlı olarak 11. Tugay (Sınır Muhafızları ve Çevik Kuvvet Birlikleri) kurulmuştur. Yukarıda belirttiğimiz para-militer örgütler kontrol altına alınarak onların I. Ordu ve II. Ordu’ya katılmaları sağlanmış, disiplinli, profesyonel ordunun temelleri atılmıştır. Fakat Mkhedrioni Örgütü bu yeniden yapılanmanın dışında kalmıştır (Darchiashvili, 2005: 127).

Rusya ve Gürcistan arasında 3 Şubat 1994 tarihinde imzalanan Dostluk ve İşbirliği Anlaşması çerçevesinde Rusya, Gürcistan topraklarında askeri üsler kurmasının dışında,

Gürcistan topraklarının savunmasına yardım edecek ve Gürcistan ordusunun yapılanmasına ve eğitimine de yardımcı olacaktı. Rusya’nın baskıları sonucu Şevardnadze’nin imzaladığı bu askeri anlaşmalar ülke içerisindeki muhalif grupların tepkisine neden olmuştur. Bu tepkiler sonucunda Şevardnadze, Rusya ile olan ilişkilerini gözden geçirmek zorunda kalmıştır ve bu süreç sonrasında Rusya ile ilişkileri askıya almıştır (Hasanoğlu ve Cemilli, 2006:104).

90’lı yılların ikinci yarısında ABD enerji alanında Hazar Denizi ve çevresindeki enerji kaynaklarını, Ortadoğu enerji kaynaklarına alternatif olarak görmeye başlamıştır. ABD’li yetkililer Hazar enerji kaynaklarının batılı pazarlara aktarılmasında kilit rol oynayan Gürcistan’a yönelik ilgilerini de arttırmıştır. ABD’nin Hazar enerji kaynaklarına ve Gürcistan’a yönelik artan ilgisine karşılık Hazar Denizi ve çevresindeki enerji kaynakları üzerindeki hâkimiyetini kaybetmek istemeyen Rusya, 1995’te Şevardnadze’ye Azeri petrolünün Gürcistan topraklarından geçmesi için bir boru hattı inşa edilmesi hususunda baskıda bulunmuştur. Bu plana göre Supsa Limanı’na taşınan petrol, tankerlerle Karadeniz’den açık denizlere taşınacaktı. Şevardnadze, Chernomyrdin ile yaptığı görüşmede bu boru hattının inşasını kabul etmemiştir. Bu karar sonrasında 29 Ağustos 1995 tarihinde iddialara göre Rusya’nın desteğiyle Şevardnadze’ye yönelik bir suikast girişiminde bulunulmuştur (Yüce, 2006: 287). Şevardnadze’nin izlediği Rusya yanlısı politikaların bir kenara bırakılmasına yol açan bu suikast girişimi Rusya-Gürcistan ilişkilerinde bir kırılma noktası olmuştur (Hasanoğlu ve Cemilli, 2006:104). Bu gelişmeler sonrasında Şevardnadze, dış politika alanında Rusya’yı dengeleyebilmek için ABD ve Batılı kurumlarla olan ilişkilerine önem vermeye başlamıştır. 90’lı yılların ikinci yarısında Şevardnadze dış politika alanında ABD ve Rusya arasında izlediği denge politikasıyla ön plana çıkmıştır. 1990’lı yılların ikinci yarısından sonra küresel güçler arasında Gürcistan üzerinde güç mücadelesi özellikle enerji alanında kendini göstermeye başlamıştır.

Şevardnadze’nin, görev süresince, iç politikayla ilgili olarak gündeme getirdiği bir diğer konu yolsuzlukla mücadeledir. 2000 yılında yolsuzlukla mücadele için bir çalışma grubu kurulmuştur. Yolsuzluk ve rüşvetin önlenmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması ve önlemlerin alınması bu çalışma grubunun sorumluluğuna verilmiştir. Fakat Şevardnadze döneminde yolsuzlukla mücadele için kurulan bu çalışma grubunun

planlanan çalışmaları kağıt üzerinde kalmıştır. Bu dönem ve sonrasında yolsuzluk ve rüşvet Gürcistan ekonomisinin en önemli sorunları olmaya devam etmiştir (Darchiashvili, 2005: 118-119).

Gürcistan’ın bağımsızlığından Gül Devrimi’ne kadar olan süreçte Edvard Şevardnadze, Gürcistan’ın iç ve dış politikasında alınan kararlara damgasını vurmuştur. Hatta bu süreç “Şevardnadze Dönemi” olarak adlandırılabilir. 1995 yılında yapılan başkanlık seçimlerde Şevardnadze, beş aday arasında en yakın rakibi olan ve %19,37’lik bir oy alan Zumber Patiaşvili’yi ilk turda elemeyi ve oyların % 74,32’sini alarak devlet başkanlığına yeniden seçilmeyi başarmıştır. 2000 yılına gelindiğinde 9 Nisan 2000 tarihinde yapılan seçmenlerin %63’lük katılım oranıyla gerçekleşen devlet başkanlığı seçimlerinde Şevardnadze oyların %82’sini alarak; yeniden devlet başkanlığına seçilmiştir (Demir, 2003: 124).

90’lı yılların ikinci yarısından itibaren Şevardnadze, kendisini iktidara getirenleri ve kendine muhalif olan kadroları tasfiye sürecine başlamıştır. Bu dönemde Şevardnadze dış politikada da izlediği Rusya yanlısı politikayı dengelemek için ABD ve Batılı ülkelerle olan ilişkilerine daha fazla önem vermeye başlamış, Gürcistan’ın NATO’ya üye olma isteğini açıklamış ve bunun için gerekli olan düzenlemeleri gerçekleştirmeye çalışmıştır (Purtaş, 2005: 240).