• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: GÜRCİSTAN’DA GÜÇ MÜCADELESİ

3.4 Gürcistan’da Siyasi Alanda Yaşanan Güç Mücadelesi

3.4.4 Gül Devrimi Sonrası

Ocak 2004 Seçimlerinden sonra Saakaşvili yoksul, parçalanmış, istikrarsız ve gelecekten umudunu yitirmiş bir ülke devralmıştır. Saakaşvili göreve geldiğinde yolsuzlukla mücadeleyi, ülkenin refah düzeyini artırmayı, sınıflar arasındaki gelir farklılıklarını düzenlemeyi, istikrarı sağlamayı, NATO ve AB’ye üye olmayı, ayrılıkçı bölgelerdeki sorunları çözmeyi vaat etmiştir. Fakat göreve başladıktan sonra Saakaşvili’nin yolsuzlukların önlenmesine yönelik izlediği politikalar ve seçim öncesindeki ayrılıkçı bölgelere yönelik vaatlerini yerine getirmemesi, Gül Devrimi sırasındaki müttefiklerinde ve Gürcistan halkında hayal kırıklığına yol açmıştır. Bu gelişmeler kısa süre içerisinde Saakaşvili’ye yönelik muhalefetin doğmasına yol açmıştır (Kanbolat, 2007: 13).

Gül Devrimi sonrasında Saakaşvili yönetimi ülkede yatırım ve iş ortamını iyileştirmek, suç oranını düşürmek amacıyla en başta rüşvet ve yolsuzluklar olmak üzere birçok alanda reformlar gerçekleştirmiştir. Bu reformlar doğrultusunda yolsuzluklara bulaşmış güvenlik ve polis güçlerinin önemli bir bölümü devlet görevinden tasfiye edilmiştir. Bu tasfiyeler sonucunda halk arasında bu gelişmelerden memnun olmayan geniş bir kitle ortaya çıkmıştır. Ayrıca ekonomi alanında işsizlik ve yoksulluğun azaltılması için düzenlemeler yapılsa da halkın yaşam kalitesinde, gelir seviyesinde ve sosyal durumunda önemli bir düzelme gözlenememiştir. Yine ayrılıkçı bölgeler Abhazya ve Güney Osetya’ya yönelik beklenilen olumlu gelişmelerin yaşanmaması üzerine halkın ve müttefiklerinin Saakaşvili’ye olan desteği, inancı azalmıştır (Akın, 2008: 4).

Saakaşvili, iktidara geldikten sonra ülkenin toprak bütünlüğünün sağlanmasına, donmuş çatışma alanlarında hâkimiyetin yeniden kurulmasına yönelik politikalara öncelik vermiştir. Saakaşvili ayrılıkçı bölgelerden ilk olarak Acara Özerk Cumhuriyeti üzerine baskı yapmaya başlamış ve çözüme kavuşturmaya çalışmıştır. Acaristan lideri Aslan Abaşidze, Saakaşvili’ye muhalifliği ve Rusya yanlısı olmasıyla ön plana çıkmıştır. Saakaşvili ileride kendine önemli rakip olabilecek Abaşidze’yi tasfiye etmek ve ülkede kendi otoritesini sağlamlaştırmak için ilk olarak Acaristan üzerinde baskıya başlamıştır (Purtaş, 2005: 244). Saakaşvili’nin, Abaşidze yönetimine karşı izlediği bu baskıcı politika sonucu Abaşidze ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Böylece Acara sorunu kan dökülmeden halledilmiştir (Kanbolat, 2007: 13).

Saakaşvili iktidarının ilk dört yılında seçim öncesi vaatlerinin bazılarını gerçekleştirebilmiştir. Yukarıda da belirtildiği gibi ülkede rüşvet büyük ölçüde ortadan kaldırılmış, Abaşidze tasfiye edilerek Acaristan üzerinde kontrol yeniden sağlanmış, Avrupa-Atlantik dünyası ile bütünleşme yönünde önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Fakat bu gelişmeler Gürcistan halkı tarafından yeterli bulunmamıştır. Hükümetin işsizlikle ve gelir dağılımında adaletin sağlanmasına yönelik izlediği politikalar, aldığı önlemler halk tarafından yetersiz görülmüştür. Gürcistan halkı refah düzeyinin artması ve Batılı kurumlarla bütünleşme hususunda sabırsız davranmıştır. Diğer yandan da Abhazya ve Güney Osetya konularında bir gelişme sağlanamaması ve bu bölgelerin gelecekteki konumlarının belirsizliği halkta bıkkınlığa yol açmıştır. Bunlara ilaveten Saakaşvili, kısa bir süre içerisinde Gül Devrimi’ni birlikte gerçekleştirdiği arkadaşları ile birtakım anlaşmazlıklar yaşamıştır. Anlaşmazlığa düşülen bu kişilerin yönetimden uzaklaştırması ve görevden uzaklaştırılan kadroların karşıt konuma gelmeleri Saakaşvili’ye yönelik muhalefetin güçlenmesine yol açmıştır (Kanbolat, 2007: 13). Saakaşvili iktidarda olduğu ilk dört yıllık dönemde ileride kendisine rakip olabilecek yol arkadaşlarını devre dışı bırakmıştır. Bunlardan birisi Saakaşvili döneminde savunma ve ekonomi bakanlığı yapan Irakli Okruaşvili’dir. Saakaşvili ve Okruaşvili Gül Devrimi’nin öncesinde ve sonrasında beraber çalışmışlardır. Bu ikili arasındaki anlaşmazlık Okruaşvili’nin Savunma Bakanlığı yaptığı dönemde ortaya çıkmıştır. Okruaşvili’nin ayrılıkçı bölgelere yönelik izlediği politikalar Saakaşvili’nin

düşünceleriyle, politikalarıyla örtüşmediği için ekonomi bakanlığı görevine getirilmiştir. Bunun üzerine istifa eden Okruaşvili muhalefet safına geçmiştir.

25 Eylül 2007 tarihinde basın açıklaması yapan Okruaşvili, Saakaşvili’ye yönelik ciddi suçlamalarda bulunmuştur. Bu açıklamada, Saakaşvili’nin yolsuzluklarla yüzeysel mücadele ettiğini, yakın çevresinin onun iktidarından yararlanarak rant elde ettiğini, Saakaşvili’nin muhalif işadamı Badri Patarkatsishvili’ye yönelik suikast düzenlemek istediğini ve eski Başbakan Zurab Zhvania’nın öldürüldüğünü iddia etmiştir. Bu açıklamalarından sonra Okruaşvili polis tarafından tutuklanmış, bunun üzerine geniş halk kitleleri bu tutuklama kararını protesto etmek için Tiflis sokaklarında protesto gösterileri düzenlemişlerdir. Bu gelişmeler 7 Kasım Olaylarının ilk adımı olmuştur (Veliev, 2007).

Muhalifler yolsuzlukla ve yetkileri tek elde toplamakla suçladıkları Saakaşvili’nin istifasını istemiş ve 2 Kasım 2007 tarihinde protesto gösterileri düzenlemişlerdir. 2 Kasım tarihinde, Saakaşvili yönetimini, ülkede devam eden yoksulluğu, yüksek işsizlik oranını ve adil olmayan gelir dağılımını protesto etmek için en az 50,000 gösterici Tiflis sokaklarında toplanmış ve protesto gösterilerinde bulunmuşlardır. Bu protesto gösterilerinde on farklı siyasi grubun birleşmesiyle oluşan “Birleşik Halk Hareketi Ulusal Konseyi” (National Council of Unified Public Movement) ön plana çıkmıştır (Cornell ve diğ, 2007: 7).

Bu protesto gösterilerinde, protestocuların hükümetten talepleri dört başlık altında toplanmıştır. İlk olarak göstericiler 2008 Ekim’inde yapılması planlanan parlamento seçimlerinin 2008 yılının ilkbahar aylarında düzenlenmesini istemişlerdir. İkinci olarak düzenlenecek olan seçimlerde görev yapacak “Merkezi Seçim Komisyonu”nun üyelerinin çoğulculuk ilkesinin göz önünde bulundurularak oluşturulmasını belirtmişlerdir. Ayrıca mevcut seçim sisteminin ve seçim yasasının değiştirilmesi gerektiğini vurgulamışlardır. Göstericiler son olarak hapsedilen siyasi tutukluların bir an önce serbest bırakılmalarını istemişlerdir (Cornell ve diğ, 2007: 8). Diğer yandan Saakaşvili yönetimine muhalif siyasetçiler, hükümet yetkililerine yukarıda belirttiğimiz talepleri iletmek ve bir anlaşmaya varmak için 2 Kasım’da bir görüşme düzenlemişlerse de sonuçta herhangi bir anlaşmaya varılamamıştır.

Saakaşvili yönetimine yönelik devam eden protesto gösterilerine 7 Kasım günü güvenlik güçleri müdahale etmiştir. Güvenlik güçleri Rustaveli Meydanı’nda toplanan ve parlamento önünde açlık grevinde olan protestocuları aşırı güç kullanarak dağıtmıştır. 7 Kasım gecesi Saakaşvili yönetimine muhalif işadamı Badri Patarkatsishvili’nin sahibi olduğu Imedi televizyon kanalı, İçişleri Bakanlığı’nın talimatıyla, güvenlik güçlerince yayını durdurulmuştur. Diğer yandan gecenin ilerleyen saatlerinde hükümet yetkililerinin yaptıkları açıklamalarla ülke genelinde sıkıyönetim ilan edildiği bildirilmiştir (Cornell ve diğ, 2007: 10-11).

8 Kasım 2007 tarihinde Devlet Başkanı Saakaşvili, Devlet Başkanlığı Seçimlerinin 5 Ocak 2008 tarihinde yapılacağını, seçimlerle birlikte parlamento seçimlerinin tarihinin tespit edileceği ve NATO üyeliği konularında referanduma gidileceğini açıklamıştır. İktidara geldiği ilk yıllarda Şevardnadze yönetimini suçlayan ve enkaz devraldığını söyleyen Saakaşvili bu protesto gösterilerinin arkasında Rusya’nın desteğinin olduğunu belirtmiş, eski devrim arkadaşlarını ve Rusya’yı kışkırtıcılıkla suçlamıştır (Kanbolat, 2008a: 46). Saakaşvili ülkedeki gösterilerin Rusya tarafından yönlendirildiği ve finanse edildiği yolunda kesin kanıtlara sahip olduğunu ifade etmiştir (www.usakgundem.com, 14.03.2009).

Saakaşvili muhalefetin protesto gösterilerini özellikle de 7 Kasım günü gerçekleşen gösterileri aşırı güç kullanarak bastırmıştır. Bu olaylar sonrasında Saakaşvili’nin demokratik yenilikçi imajı lekelenmiştir. 7 Kasım Olayları’nda kullanılan aşırı güç, Gül Devrimi sırasında önemli ölçüde desteğini aldığı Batılı ülkelerin bile tepkisini çekmiştir (Kanbolat, 2008a: 47). 7 Kasım Olayları ve öncesinde yaşananlar Saakaşvili iktidarının Batı tipi demokrasiye doğru değil, Batı destekli tek adam yönetimine doğru yöneldiğinin bir göstergesi olmuştur (Kanbolat, 2007: 13).

5 Ocak 2008 tarihinde yapılan devlet başkanlığı seçimlerine yedi aday katılmıştır. Seçimler öncesinde, seçimin iki aday arasında geçeceği tahmin edilmiştir. Bu adaylar 2004 seçiminde devlet başkanı olan Saakaşvili ve dokuz partiden oluşan muhalefet bloğunun adayı Levan Gaçeçiladze’dir. Gaçeçiladze, Gül Devrimi esnasında Saakaşvili’nin yanında yer almış ve Saakaşvili’nin Devlet Başkanı olmasından sonra Adalet Bakanlığı görevini yerine getirmiştir. Saakaşvili 2008 Devlet Başkanlığı seçimlerinde oyların %53’ünü alarak seçimlerin ilk turunda yeniden Devlet

Başkanlığı’na seçilmiştir. Gaçeçiladze ise seçimlerde oyların % 25’ini alarak ikinci olmuştur. Seçimlerle birlikte yapılması kararlaştırılan referandumda halkın %77’i Gürcistan’ın NATO’ya üyeliğine evet oyu kullanmıştır. Parlamento seçimlerinin ilkbaharda yapılmasına ilişkin referandumda % 79,9 oranında evet çıkmıştır. AGİT Seçim Temsilcileri 2008 Devlet Başkanlığı Seçimleri’nin serbest ve adil bir ortamda yapıldığını açıklamıştır (Kesgin, 2008: 22-23). Her ne kadar 2008 yılındaki seçimlerin adil ve demokratik olduğu açıklansa da Gürcistan’ın eski Sovyetler Birliği ülkeleri arasında Gül Devrimi esnasında demokrasi konusunda öncülük etmesinden ötürü edindiği olumlu imaj, 2007 yılında hükümetin muhalefet gösterilerini bastırmak için güç kullanmasının ve ülkede sıkıyönetimin ilan edilmesinin ardından yara almıştır (Kanbolat, 2008c: 16).

2004 yılında yapılan Devlet Başkanlığı Seçimleri’nde oyların % 97’sini alan Saakaşvili 5 Ocak 2008 Devlet Başkanlığı Seçimleri’nde oyların %53’ünü alarak; dört yıl içerisinde önemli oranda oy kaybetmiştir. 2008 Devlet Başkanlığı Seçimleri’nden yıpranarak çıkan Saakaşvili bundan sonraki süreçte iktidarını güçlendirmek için ayrılıkçı bölgeler Abhazya ve Güney Osetya’da hâkimiyetin yeniden kurulmasına, NATO ve AB’ye üyeliğin hızlandırılmasına yönelik politikalara ağırlık vermiştir (Kanbolat, 2008b: 23). Bu süreç içerisinde Gürcistan-Rusya ilişkileri daha gergin bir aşamaya gelmiş, kötüleşmeye başlamıştır. Saakaşvili’nin devlet başkanlığına geçmesiyle daha da kötüleşen Rusya-Gürcistan ilişkileri Saakaşvili’nin Devlet Başkanlığı’nın ikinci döneminde savaş boyutuna ulaşmıştır.