• Sonuç bulunamadı

TUTUKLAMANIN ANAYASAL DAYANAKLARI

İnsan hakları ve özgürlükleri yıllardan beri en çok tartışılan konuların başında gelmektedir. Devlet otoritesi ile kişi hak ve hürriyetleri arasında kurulması gereken dengenin hiçbir zaman tam olarak kurulamaması bunda önemli bir rol oynamaktadır. İşte bu noktada kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı önem taşımaktadır. Zira kişi bir hakkından yararlanmak istediğinde, bedensel bütünlüğü ve hürriyetinden yoksun kalmakla tehdit ediliyorsa, o kişi için temel hak ve hürriyetlerin bir anlamı kalmayacaktır. 1982 Anayasa’ sı, kişi özgürlüğü ve güvenliği konusunda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile tam bir paralellik kurmuştur. Konu ceza yargılaması hukuku ile doğrudan ilgilidir. Çünkü kişi özgürlüğü ve güvenliğini kısıtlayan hususlar ceza yargılamasında yaygın olarak kullanılan koruma tedbirleridir45. Hatta Anayasa’ mız tutuklama önlemi için suçluluğu hakkında kuvvetli belirti aranması gerektiğini ifade ederek, şüpheyi yeterli gören AİHS 5/1 Md.’ sine göre sanık lehine daha ileri bir adım atmıştır46. Kişi hürriyeti ve güvenliği Anayasa’ mızın 19. Md.’ sinde düzenlenmiştir47.

44

Centel, Tutuklama ve Yakalama, s. 33

45 Burhan Kuzu, Kişi özgürlüğü ve Güvenliği Bağlamında Keyfi Tutuklamaya Karşı Korunma, Prof. Dr.

Vecdi Aral’ a Armağan, Kocaeli, 2001, s. 183

46 Fatih Selami Mahmutoğlu, İnsan Hakları Açısından Tutuklama ve Türk Hukuku, Prof. Dr. Nurullah

Kunter’ e Armağan, İstanbul, 1998, s. 164

47 “Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir. Şekil ve şartları kanunda gösterilen: Mahkemelerce

verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması; halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabilir. Hakim kararı olmadan yakalama ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.

Yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama veya tutuklama sebepleri ve haklarındaki iddialar herhalde yazılı ve bunun hemen mümkün olamaması halinde sözlü olarak derhal, toplu suçlarda en geç hakim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir.

Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırk sekiz saat ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hakim önüne

Bu madde ile kişi güvenliği ve özgürlüğü konusunda birtakım güvenceler getirilmiştir. “ Şekil ve şartları kanunda gösterilen” deyimiyle kişi özgürlüğünü kısıtlayan işlemlerin ancak ve yalnızca yürürlükteki mevzuata uygun olarak gerçekleştirilebileceği, özgürlükten hangi hallerde yoksun bırakılabileceğinin sınırlı olarak sayılmasıyla bunlar dışında artırıma gidilememesi, yakalanan veya tutuklanan kişinin yargıç önüne çıkarılması için tolerans gösterilebilecek üst süre sınırı, tutuklanan kişinin tahliyesini isteme ve bu işlemin yasaya uygunluğunu bir mahkemeye inceletmek hakkı, ayrıca maddede belirtilen esaslar dışında işleme tabi tutulan kişilerin tazminat isteme hakkı düzenlenmiştir48.

03.10.2001 tarih ve 4709 sayılı yasa ile Anayasa’ nın 19. Md. ’sinde bazı değişiklikler yapılmıştır. İlk değişiklik, toplu suçlarda hakim önüne çıkarma süresine ilişkindir; toplu suçlarda 15 gün olan hakim önüne çıkarma süresi, AİHM kararlarına uygun olarak 4 güne indirilmiştir. İkinci değişiklik, yakınlara bildirme hakkına ilişkindir; değişiklikten önce, yakalanan veya tutuklanan kişinin durumu, soruşturmanın kapsam ve konusunun açığa çıkmasının sakıncalarının gerektirdiği kesin zorunluluk dışında yakınlarına bildirilebilecekken, 2001 değişikliği söz konusu koşulu ortadan kaldırmıştır. Değişikliğe göre, soruşturmanın kapsam ve konusunun açığa çıkmasının sakıncalarının gerektirdiği kesin zorunluluklar gibi bir nedenle yakalananın veya tutuklananın, yakınlara bildirme hakkı artık engellenemeyecektir. Buna aykırı düşen yasalar ve uygulama Anayasa’ ya ve hukuka aykırı olacaktır. Üçüncü değişiklik ise tazminata ilişkindir; hukuka aykırı yakalama ve tutuklamadan dolayı, haksız yere yakalanan veya tutuklanan kişinin devlete karşı tazminat istemi, tazminat hukukunun genel ilkelerine göre belirlenecektir49. Değişiklikten önceki 19. Md.’ nin tazminatı düzenleyen son fıkrasına göre, haksız yakalananın veya tutuklananın uğradığı zarar, kanuna göre devletçe ödenirdi. Anayasa’ da değişiklik

çıkarılır. Kimse, bu süreler geçtikten sonra hakim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü hal, sıkıyönetim ve savaş hallerinde uzatılabilir.

Kişinin yakalandığı veya tutuklandığı, yakınlarına derhal bildirilir.

Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hüküm yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.

Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.

Bu esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir.” Anayasa Md. 19

48 Zafer Gören, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Yorumu, TBMM Basımevi, Ankara, 2002, s. 75 49 Serap Keskin, Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkına İlişkin Anayasal Değişiklikler, İÜHFM, Cilt: 60,

yapan 03.10.2001 tarih ve 4709 sayılı yasa ile devlete, haksız yakalama veya tutuklama yaparak zarara neden olanlara rücu edebilme hakkı getirilmiş olmaktadır50.

Anayasamız’ ın 19. Md.’ sinde, tutuklamanın ancak hakim kararıyla mümkün olduğu belirtilmekte ve kavram daha yakından ele alınarak tutuklama nedenlerinden ve hakkında tutuklama kararı verilen kişilerin hakim önüne çıkarılmalarından söz edilmekte ve bu konudaki ilkeler belirtilmektedir. Anayasa’ nın bu denli kurallar koyması kişinin hak ve özgürlüklerinin sınırlandırılmasının ceza yargılaması amacıyla bile olsa güvence altına alınmak istenmesi olarak nitelendirilebilir51. Anayasa’ mız, temel hak ve hürriyetlerin ancak Anayasa’ da belirtilen şartlarla sınırlanabileceğini öngörmüş, böylece sınırlamanın da bazı sınırlarını kabul etmiştir. sınırlama ancak kanunla yapılabilir. Sınırlama, Anayasa’ nın sözüne ve ruhuna uygun olmalıdır. Anayasa bir çok halde sadece bir hak veya hürriyeti tanımakla yetinmemiş, aynı zamanda kanun koyucunun, o hak veya hürriyeti düzenlerken yapamayacağı hususları da belirtmiştir. Örneğin; tutuklamanın hakim kararı olmadan yapılamaması gibi. Yasal sınırlama ancak Anayasa’ nın ilgili maddesinde o hürriyet için öngörülmüş olan sınırlama nedenlerine dayanabilir52.

Kanımca, Anayasa’ da özellikle organize suçlulukla ve terörle mücadele suçları bakımından yakınlara haber vermeyle ilgili olarak ayrık bir yasal düzenlemeye açık kapı bırakılması daha yerinde olurdu. Bu tip suçlardaki kamu yararının yüksekliği böyle bir ayrımı haklı kılabilirdi. Ayrıca Anayasa’ nın 90. Md.’ sine 07.05.2004 tarih ve 5170/7 sayılı Kanun ile eklenen ” usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla, kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır” hükmü karşısında bu türden sözleşmelere de anayasal olarak kanunların bile üstünde bir güvence kazandırıldığını söylemek mümkündür. Bu düzenleme, özellikle kişi güvenliğiyle ilgili düzenlemeler içeren milletlerarası anlaşmaların ülkemiz mahkemelerince de göz önünde tutulmasını gerektirir.

50

Keskin, s. 58

51 Erdener Yurtcan, Cumhuriyet Savcısının ve Ceza Yargıcının Başvuru Kitabı, 4. Baskı, Vedat

Kitabevi, İstanbul, 2005, s. 214