• Sonuç bulunamadı

GÖZLEM ALTINA ALM

1. Kavram

Fiili işlediği yolunda kuvvetli şüpheler bulunan şüpheli veya sanığın akıl hastası olup olmadığı, akıl hastasıysa ne zamandan beri hasta olduğunu ve bunun kişinin davranışları üzerindeki etkilerini saptamak için kişinin resmi bir sağlık kurumuna alınmasına gözlem altına alınma denir.

2. Gözlem Altına Alınmanın Şartları ve

Gözlem Altına Alma Kararı Vermeye Yetkili Kişiler

Fiili işleyen şüpheli veya sanığın tavır ve hareketlerinden akıl sağlığının yerinde olup olmadığı konusunda kuşku duyulabilir. Bu durumda kişinin akıl hastası olup olmadığının, akıl hastasıysa ne zamandan beri hasta olduğunu, hastalığın kişi üzerindeki etkilerini belirlemek gerekir. Bu durumda, fail bir uzman hekime muayene ettirilir. Hekimin önerisi üzerine cumhuriyet savcısının ve müdafinin dinlenmesinden sonra fail resmi bir sağlık kurumunda gözlem altına alınır. Gözlem altına alma kararı soruşturma evresinde sulh ceza hakimi, kovuşturma evresindeyse mahkeme tarafından verilir. Şüpheli veya sanığın müdafii yoksa hakim veya mahkemenin istemi üzerine baro tarafından bir müdafi görevlendirilir. Gözlem süresi üç haftayı geçemez. Bu süre yetmezse her defasında üç haftayı geçmemek üzere ek süreler verilebilir. Ancak sürelerin tümünün toplamı üç ayı geçemez. Gözlem altına alma kararına itiraz edilebilir. İtiraz kararın yerine getirilmesini durdurur. Yargılamanın durdurulması kararı verilmesi gereken hallerde de sanığın akıl hastası olup olmadığı konusunda şüphe varsa, sanık mahkeme kararıyla gözlem altına alınır. Örneğin; sanık hakkında dava açıldıktan sonra yargılama sırasında suçun şikayete bağlı olduğunun anlaşılması halinde yargılamanın durması kararı verilir. Ancak akıl hastalığı şüphesi varsa kişinin gözlem altına alınmasına karar verilebilir114.

Gözlem altına alma kararı, kişinin TCK 32. Md.’ sinden yararlanıp yararlanmayacağının ya da TCK 57. Md.’ sinin uygulama imkanı bulup bulmayacağının saptanması bakımından verilir. TCK’ nın 32. Md.’ sinde akıl hastası olanlara ceza verilmeyeceği, akıl sağlığında bozukluk olanlara daha az ceza

114

verileceği düzenlenmiştir115. Akletmek, kişilik sahibi insanın algılama yeteneğiyle ilgili bir fonksiyondur. Bir başka ifadeyle belli verilerden belli sonuçlar çıkarabilme yeteneğidir. Düşünebilmek için insanın önce anlama ve algılama yeteneğinin gelişmiş olması gerekir. Ancak insan, akıl hastalığı denen bazı psişik bozukluklar nedeniyle davranışlarının hukuki anlam ve sonuçlarını kavrayabilme yeteneğinden veya davranışlarını hukukun gereklerine göre yönlendirme yeteneğinden yoksun olabilmektedir. Bu nedenle maruz kaldığı akıl hastalığının etkisinde kalarak suç teşkil eden bir fiil işleyen kişinin kusur yeteneğinin olmadığı kabul edilmektedir. Kişinin akıl hastası olup olmadığı, psikiyatri biliminin verileri çerçevesinde uzman kişiler tarafından belirlenecektir. Bu kapsamda akıl hastasıysa, bu hastalığın kişinin davranışları üzerinde nasıl etkilerinin olabileceğinin belirlenmesi gerekir. Bu belirleme somut olaydan bağımsız yapılmalıdır. Ayrıca kişinin ne zamandan beri bu hastalığın etkisinde olduğunun da belirlenmesi gerekir. Çünkü ceza hukuku bakımından önemli olan fiilin işlendiği sırada akıl hastası olup olmadığının saptanmasıdır116.

Gözlem altına alma kararını tutuklamada olduğu gibi hakim vermektedir. Ancak tutuklama nedenleri gözlem altına alma nedenlerinden farklılık gösterir. Tutuklama nedenleri daha önce belirtildiği gibi kuvvetli suç şüphesinin varlığıyla beraber; şüpheli veya sanığın kaçma şüphesi, şüpheli veya sanığın delilleri yok etme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişimi şeklinde davranışlarda bulunması olarak özetlenebilir. Yine tutuklama; süre , kişinin konulacağı yer gibi kavramlar açısından ileride görüleceği gibi çok büyük farklılıklar içerir.

III. TUTUKLAMAYA ALTERNATİF TEDBİR OLARAK ADLİ KONTROL

A. KAVRAM

Adli kontrol, ceza yargılaması hukukumuza yeni giren bir kurumdur. Bu kurumun hukuki niteliği, tutuklamanın bir türevi olmasıdır. Bunun anlamı şudur; tutuklamanın koşullarının ve nedenlerinin gerçekleştiği hallerde hakim tutuklama

115 Osman Yaşar, Uygulamalı ve Yorumlu 5271 Sayılı Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu, Cem Ofset,

Ankara, 2005, s. 394

116 İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi ( Genel Hükümler), Üçüncü Baskı, Açık Ceza İnfaz

kararı vermeyecek, fakat sanığın adli kontrol altına alınmasına karar verecektir117. Adli kontrol, CMK’ nın 109. Md.’ sinde düzenlenmiş olup, madde gerekçesinde yalnız başına tutuklamanın hakimi şüpheli veya sanığı ya bütünüyle hürriyetten yoksunluğa ya da tam serbest bırakmaya zorunlu kılan bir tedbir olduğu, bu maddeyle bu iki durum arasında adli kontrol kurumunun getirilmiş olduğu, kurum oluşturulurken Alman, İtalyan ve özellikle Fransız hukukunun göz önünde bulundurulduğu, kurumun, ilgiliyi özgürlüğünden yoksun kılmamakla birlikte gözlemeyi ve denetlemeyi mümkün kıldığı, böylece kişinin kaçması riski azaltılırken, özgürlükten tamamen yoksun kılmanın zararlarının da ortadan kaldırılmış olduğu, bu kurumdan sonra tutuklamanın istisna haline geldiği belirtilmektedir118.

5271 sayılı CMK’ da düzenlendiği yer itibariyle koruma tedbiri niteliğini taşıyan adli kontrolün amacı, CMK’ nın 100. Md.’ sindeki “ölçülü olma” kriteri ve 109. Md.’ sindeki “tutuklanması yerine” ifadeleri dikkate alındığında tutuklamanın amacıyla aynıdır. Bir başka ifadeyle adli kontrol tedbirinin amacı, şüpheli veya sanığın kaçmasını veya delilleri karartmasına önlemek suretiyle muhakemenin sağlıklı bir şekilde yapılmasını sağlamak veya muhakeme sonunda verilecek olan hükmün infazını mümkün kılmaktır. CMK’ da adli kontrol, tutuklama kararının verilmesinden sonra tutuklamanın infazını geri bırakan, askıya alan bir tedbir olmayıp, tutuklamaya seçenek bir tedbirdir119.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 09.04.1965 tarih ve II sayılı kararıyla, üye devletlere, tutukluluk konusunda bazı tavsiyelerde bulunmuştur. Bunlar kısaca; tutukluluğun hiçbir zaman zorunlu olmaması ve istisnai bir tedbir olarak kabul edilmesi, tutuklamaya, gerçekten zorunluluk varsa başvurulması ve hiçbir zaman ceza amacıyla başvurulmaması, tutukluluğun yasayla veya hakim kararıyla süresinin saptanması gibi kararlardır. Bu kararda ayrıca, tutukluluk tedbiri yerine; ikametgahta gözetleme, hakim izni olmadan belli yeri terk etmeme, belli makamlar önüne düzenli çıkma emri, pasaport ve diğer kimlik belgelerinin geri alınması ve teminat isteme gibi daha hafif tedbirlere başvurulması tavsiyesi yer almaktadır. Bakanlar Komitesi, bu karardaki tavsiyelerini 27.06.1980 tarihli 321. dönem toplantısı sırasında almış bulunduğu R (80) II sayılı yeni tavsiye kararı ile genişletmiş, tutuklamanın insani ve

117 Erdener Yurtcan, Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu ve Yorumu, Vedat Kitabevi, İstanbul, 2005, s. 73 118 Ceza Muhakemesi Kanunu- Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, İzmir Barosu

Yayınları, Birinci Basım, Şubat 2005, s. 169

119 Neslihan Coşkun, Adli Kontrol, Hukuki Perspektifler Dergisi, Yeni CMK Dosyası, Sayı: 3, Nisan

sosyal nedenlerle asgari düzeyde uygulanması gereğine değinerek, Fransız mevzuatına giren adli kontrol kurumuna benzer tedbirlerin uygulanmasını tavsiye etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, bu tavsiye kararlarına uyma konusunda, 1992 yılında 3842 sayılı Kanun ile bazı eksiklikler ve eleştirilecek hususlar bulunmakla birlikte önemli adımlar atmıştır. Örneğin; tutuklama nedenlerinin yeniden düzenlenmesi, tutuklu sanığın savunma hakkının genişletilmesi, hakim önüne çıkarılma süresinin kısaltılması, tutuklamaya üst sınır getirilmesi gibi. Ancak, tutuklama yerine uygulanacak adli kontrol tedbirleri konusunda bir düzenleme yapılmamıştır120

.

Adli kontrolün amacı, şüpheli veya sanığın özgürlükten yoksun bırakılma yöntemlerinin en ağırı olan tutuklama yerine, tutuklamadan beklenen amaca uygun olarak tedbirler ve denetimler uygulamaktır. Hakim, adli kontrol kararı verirken yasanın amacını göz önünde tutmalıdır121. Adli kontrolün gerekçeleri arasında haklı olarak, mahkumların yararlandığı erteleme, şartı salıverme ya da hayati tehlike ve hastalık halinde infazın ertelenmesi gibi çağdaş kurumlardan tutuklunun da yararlandırılması bulunmaktadır. Mahkumiyetten daha hafif bir durumu ortaya koyan tutukluluk halinde bu tür kurumlardan sanığı yararlandırmamak bir çelişkidir122

.

O halde genel olarak toparlayacak olursak, adli kontrolün, yasada belirtilen tutuklama koşullarının oluşması halinde, şüpheli veya sanığa yüklenen suçun yine yasada belirtilen ceza miktarını kural olarak aşmaması kaydıyla, şüpheli veya sanığın tutuklanmayarak, kişi özgürlüğüne tutuklamaya oranla çok daha hafif bir müdahale niteliği taşıyan bir takım denetim tedbirlerine ve yükümlülüklere tabi tutulması olduğunu söyleyebiliriz.