• Sonuç bulunamadı

TUTUKLAMA KARARININ BİLDİRİLMESİ

CMK’ nın 107. Md.’ sine göre, tutuklamadan ve tutuklamanın uzatılmasına ilişkin her karardan tutuklunun bir yakınına veya belirlediği bir kişiye hakimin kararıyla gecikmeksizin haber verilir. Ayrıca soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla tutuklunun tutuklamayı bir yakınına veya belirlediği bir kişiye bizzat bildirmesine de izin verilir. Şüpheli veya sanık yabancı olduğunda, tutuklama durumu yazılı olarak karşı çıkmaması halinde vatandaşı olduğu devletin konsolosluğuna da bildirilir.

Anayasa’ nın 19/7. Md.’ sinde kişinin yakalandığı veya tutuklandığının yakınlarına derhal bildirileceği hükmü bulunmaktadır. Bu hükümde yakalama ile tutuklama arasında bir ayrım yapılmadığı gibi, kişinin belirlediği bir kişiye ve bizzat bildirime ilşkin de bir düzenleme bulunmamaktadır. Ayrıca soruşturmanın amacının tehlikeye düşecek olması da bir kısıtlama sebebi olarak öngörülmemiştir. Anayasa, bildirme görevini soruşturma ve kovuşturma organlarına vermiştir. Yine yakalama halinde soruşturmanın amacının tehlikeye düşüp düşmemesi aranmamaktayken

101

tutuklamadaki bildirimde böyle bir sınırlama getirilmesi anlamsızdır. Çünkü, kişi önce yakalanır sonra tutuklanır. Yakalama halinde hiçbir kısıtlama öngörülmemiştir. Aynı bildirimi kamu görevlilerinin yapması halinde tehlikeye düşmeyecek olan soruşturma amacının kişinin bizzat bildirimi halinde tehlikeye düşeceğinin söylenemeyeceği belirtilmiştir102. Yakınları deyiminden kişinin akrabaları, eşi, iş ortağı, sözlüsü, arkadaşları vb. anlaşılır103.

Anayasa’ nın 19/5.Md.’ si 03.10.2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun ile değiştirilmiştir. Bu değişiklikle daha önce var olan soruşturmaya zarar vermeme koşulu kaldırılmış ve yakınlara bildirme işlemi mutlak bir nitelik kazanmıştır. Gerek yürürlükten kaldırılan CMUK, gerekse yeni CMK, Anayasa’ dan çıkarılan bu koşulu aramaya devam etmektedir. Bu durumun Anayasa’ ya uygunluğu bir yana, Anayasa’ nın bu şekilde değiştirilmesini de anlamak mümkün değildir. Dünyanın örnek alınabilecek ülkelerinde böyle bir düzenleme bulunmamaktadır104. Ülkemizde kişi özgürlüğü ve güvenliğini ayrıntılı olarak düzenleyen ilk Anayasa’ nın 1961 Anayasa’ sı olduğu, bu Anayasa’ nın 30. Md.’ sinde yakınlara bildirme hakkı bakımından hiçbir koşul getirilmediği, oysa 1982 Anayasa’ sının kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını düzenleyen 19. Md.’sinin ilk metninde yakınlara bildirme hakkı bakımından soruşturmanın kapsam ve konusunun açığa çıkmasının sakıncalarının gerektirdiği kesin zorunluluk bulunmaması koşulunun getirildiği, bu yönüyle 1961 Anayasası’ na göre insan hakları açısından daha geri gittiği, 1982 Anayasa’ sının 19. Md.’ sinde yapılan 2001 değişikliğinin olumlu olduğu savunulmuşsa da105, kanımızca soruşturmanın kapsam ve konusunun açığa çıkmasının sakıncalarının gerektirdiği kesin zorunluluk koşulunun, özellikle terör suçları ve organize suçlar bakımından korunmasında fayda vardı. Çünkü kişinin tutuklandığından yakınlarına haber verilmesi durumunda suç iştirakçilerinin kişinin yakınlarından bu durumu öğrenmeyeceklerine dair bir garanti verilmesi mümkün olmadığı gibi, kişinin yakınlarının da suça iştirakten soruşturma konusu olabilecekleri ve bu tip suçların takibindeki kamu yararının yüksekliği göz ardı edilmemelidir.

Şüpheli veya sanığın tutuklandığından yakınlarına haber verilmesi hakim kararı ile olur. Tutuklama kararında “tutuklamadan şüpheli veya sanığın

102 Şahin, s. 308 103 Mahmutoğlu, s. 177 104

Öztürk ve Erdem, s. 505

105 Serap Keskin, Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkına İlişkin Anayasal Değişiklikler, İÜHFM, Cilt: 55,

yakınlarından birine veya tutuklunun belirlediği kişiye haber verilmesine” şeklinde bir ibareye yer verilmesi uygun olur. Haber tutuklamadan hemen sonra gecikmeksizin verilmelidir. Tutuklamanın amacını tehlikeye düşürdüğünden bahisle haber vermekten kaçınılamaz. Maddenin ilk fıkrasına göre haber verme tutuklamayı gerçekleştiren merci tarafından yapılır. Maddenin ikinci fıkrasına göre yapılacak haber vermede ise bir sınırlama bulunmaktadır. Şöyle ki, bizzat haber vermede soruşturmanın amacı tehlikeye düşecekse bizzat haber verme mümkün değildir. Soruşturmanın amacının tehlikeye düşüp düşmediği konusunun takdiri hakime aittir106.

Alman ceza muhakemesinde, suçlunun tutuklama emri nedeniyle yetkili hakimin önüne götürülmesi halinde, hakim, suçlu istemese bile tutuklamadan suçlunun yakınlarını ya da güvendiği bir kişiyi haberdar etmelidir. Suçlunun bizzat haber verebilmesi ise, soruşturmanın amacının tehlikeye düşmemesi koşuluna bağlıdır107. Ancak uygulamada suçlunun açıkça kimseye haber verilmemesini istemesi halinde haber verme işlemi yapılmamaktadır. Oysa düzenlemenin amacı göz önünde bulundurulduğunda, suçlunun yakınlarının tutuklamayı öğrenmesinde kamu yararı bulunmaktadır ve doktrindeki hakim görüş tutuklamanın bildirilmesi gerektiği yönündedir108. Düzenlemenin amacı ise, bir vatandaşın olaydan bağımsız bir üçüncü kişinin haberi olmaksızın, iz bırakmadan ortadan kaybolmasının önüne geçmektir. Bildirim, tutuklamanın devamına ilişkin her karardan sonra da yapılır. Aynı kişi hakkında birden fazla tutuklama kararı varsa, her birinin infazına başlandığında bildirim yükümlülüğü yeniden devreye girer109. Hakim, eğer kötüye kullanma durumu varsa, örneğin; kişi bir iştirakçiye haber verecekse, soruşturma tehlikeye girecekse tutuklunun belirlediği bir yakını ya da güvendiği kişiye haber verilmesini engelleyebilir. Ancak haber verme yükümlülüğünden tamamen vazgeçilemez. Kişi çok sayıda yakını ve güvendiğine haber verilmesini isterse hakim bunların arasından bir seçim yapıp, bazılarına haber verilmesini emredebilir110.

Tutuklanan kişi yabancıysa vatandaşı olduğu ülkenin büyükelçiliği veya konsolosluğuna haber verilir. Ancak yabancı sanık karşı çıkarsa bu bildirim yapılmaz. Tutuklandığının konsolosluğa bildirilmesinin istenmesi şeklindeki sanık

106 Yaşar, s. 493 107 Roxin, s. 190 108 Schafer, s. 211 109 Pfeiffer, s. 500 110

isteminin yazılı olması gerekir. Kişinin tutuklandığı yakınlarına derhal bildirilir. Derhal sözcüğü mevcut şartlar içindeki en kısa zamanı ifade eder. İlgilinin eşi, anne, babası, çocukları gibi kan veya evlilik bağı nedeniyle kendisiyle ilişkisi olanlar yakın kavramına dahildir. Burada yakın kavramının saptanmasında kişinin beyanını esas almak gerekir. AİHM’ de, tutuklamanın en kısa zamanda bildirilmesi konusunda şüphelinin sorgulanmasının, özgürlüğünün kısıtlanma nedenini anlamasına yeterli olduğu belirlenen durumlarda, bu sürenin iki ila ondokuz saat arasında olmasını Sözleşme’ ye aykırı görmemiştir111

.