• Sonuç bulunamadı

“Tevbenin tamamlanması ve devamlı olması için bir takım Ģartlar vardır. Onların açıklanması gerekir. Tevbenin günahı terk etme niyeti ve kararlılığı doğuran bir piĢmanlık olduğunu anlattık. PiĢmanlık kiĢiye günahların sevgilisiyle arasında bir perde olduğu bilgisini verir. Ġlim ve piĢmanlık ancak kararlılık ve devam etmekle tamamlanır.

Bilgi, tevbenin sebebini düĢünmekle ortaya çıkar. Kalp sevgilisini kaybettiğini fark ettiği anda bir acı hisseder. Hasreti artar, hüzün kaplar, gözyaĢı döker, devamlı ağlar ve düĢünceli olur. Bu durum, sevdiği bir tek evladına ya da aziz tuttuğu bir dostuna bela ve musibet indiğini gören adamın ağlaması ve musibetinin uzayıp gitmesi gibidir. Oysa insanın nefsinden daha aziz tuttuğu kim vardır? Hangi ceza cehennem ateĢinden daha Ģiddetlidir? Belanın inmesine günahlardan daha etkili hangi sebep

621

Ġsfahanî, Rağıb, Erdemli Yol (Ez-Zerî‟a Ġlâ Mekârimi‟Ģ-ġerî‟a), Trc. Muharrem Tan, Ġz Yay. , Ġstanbul, 2009, s. 256.

622 KuĢeyrî, Abdulkerim, KuĢeyrî Tefsiri (Letâifu‟l-ĠĢârât), Trc. Mehmet Yalar, Ġlk Harf Yay. ,

vardır? Hangi haberci –belanın sebebi konusunda- Allah ve Resulünden daha doğru haber verebilir?”623

“Çocuğunun hastalığı konusunda doktora danıĢan birine doktor, çocuğun durumunu iyi görmeyip „hastalık iyileĢmeyecek, çocuk ölecek‟ dese o insanın üzüntüsü sürekli hale gelmez mi? Hâlbuki insanın çocuğu kendisinden daha değerli olmadığı gibi doktor da Allah ve Resulünden daha doğru sözlü değildir. Ölümün acısı cehennemden daha Ģiddetli değildir. Günahların Allah‟ın öfkesine sebep olması, hastalığın ölüme sebep olmasından daha ağırdır. Günahlarla ateĢe maruz kalmak, hastalıkla ölüme maruz kalmaktan daha Ģiddetlidir. PiĢmanlık elemi ne kadar Ģiddetli olursa, insanı günahlardan uzaklaĢtırma da o kadar etkili olur.”624

“PiĢmanlık kalp inceliği ve gözyaĢının çoğalmasıyla kendini gösterir. Hz. Ömer (r.a.) Ģöyle der: „Tevbe edenlerle beraber oturun çünkü onlar ince, hassas gönüllere sahiptirler.‟625

Günahlardan zevk almanın yerini kalpte günahların acısı kapladığı zaman, günaha meyletme yerine nefret ortaya çıkar.”626

Ebu Talip El-Mekkî‟ye (ö.386/996) göre tevbede kula gereken ve tevbeyle alakalı Ģartlar özetle on Ģeydir:

1. Allah Teâlâ‟ya isyan etmemenin kendisine farz olduğunu bilmek. 2. Bir günaha düĢtüğünde onda ısrar etmemek.

3. Günahtan Allah‟a tevbe etmek. 4. ĠĢlediği günaha piĢman olmak.

5. Ölene kadar istikamet üzere itaat içinde yaĢamaya kesin karar vermek. 6. Günahın cezasından korkmak.

7. Mağfireti ümit etmek. 8. Günahı itiraf etmek.

9. O günahı Allah Teâlâ‟nın takdir ettiğine ve onun Allah tarafından (zulüm değil) bir adalet olduğuna inanmak.

10. ĠĢlediğine keffaret olması için, Rasûlullah‟ın (s.a.s.): “Kötülükten sonra bir

iyilik yap ki onu temizlesin”627 hadisine uyarak, günahın peĢinden salih amel yapmak.628

623 Gazalî, Tevbe Risalesi, s. 107. 624 Gazalî, a.g.e. , s. 108.

625

Ġbn Ebi‟d-Dünya, a.g.e. , s. 85; Gazalî, a.g.e. , s. 108.

626 Gazalî, a.e. , s. 108.

627 Tirmizî, Birr, 55; Darimî, Rikak, 74; Ahmed b. Hanbel, V, 153, 158. 628 Mekkî, a.g.e. , s. 188.

Gazalî (ö.505/1111) de Minhâcü‟l Âbidin adlı eserinde tevbenin dört Ģartı olduğunu belirtir:

“1. Günah iĢlemeyi kesin olarak terk: Bunun manası, bir daha kesin olarak günaha dönmeyeceğini kalbine yerleĢtirmek ve buna kesin olarak karar vermektir.

Bir kimse günahı terk ediyor ve kendi kendine, belki tekrar günah iĢleyebilirim diyorsa veya günahı terk etme hususunda kesin kararlı değil de mütereddit ise yani günaha tekrar dönme ihtimali var ise o kiĢi günahtan uzak durmuĢ olur, tevbe etmiĢ olmaz.

2. Daha önce iĢlemiĢ olduğu bir günahtan tevbe: Zira kiĢi eğer tevbe ettiği günahın daha önce benzerini iĢlememiĢ ise o kimse tevbekâr değil müttakidir. Dikkat edilirse, Nebi (s.a.s.) için “küfürden sakınmış/müttaki idi”, dememiz doğrudur, fakat “küfürden tevbe etmiş idi”, demek doğru olmaz çünkü O, geçmiĢte küfre götüren bir Ģey yapmamıĢtı. Ömer (r.a.) ise daha önce küfür halinde bulunduğu için küfürden tevbe etmiĢti.

3. Daha önce iĢlediği ile terk etmeye niyetlendiği günah, Ģeklen değil, derece ve mertebe bakımından birbirinin benzeri olmalıdır: Mesela, daha önce zina yapmıĢ ve yol kesmiĢ bir pir-i fani, bu günahlarından tevbe etmek istediğinde, henüz tevbe kapısı kapanmadığından, bu elbette mümkündür. O pir-i fani, zina ve yol kesme iradesini terke kadir değildir. Bu haliyle o fiilleri yapmaya kadir değildir ki, onları terk etmeye kadir olsun. Öyleyse, bu kiĢi hakkında, o fiilleri terk ettiğini söylememiz doğru olmaz, onları yapmaktan alıkonulmuĢtur. O fiilleri yapmaktan acizdir, yapmaya muktedir değildir. Aynı kiĢi; yalan söyleme, zina iftirası, gıybet, söz taĢıma gibi kötülük ve derece bakımından zina ve yol kesmeye benzer günahları iĢlemeye muktedirdir. Zira bunların her birinin günahı insanoğlu için farklı da olsa ve her biri derecesine göre değerlendirilse de bunların hepsi de günahtır.

Fakat dinin aslına taalluk etmeyen bu günahların hepsi de bidat derecesinin altında bir basamakta bulunurlar. Bidat mertebesi ise derece olarak küfrün altındadır. Bu sebeple o kiĢinin, bugün aynısını yapmaktan aciz olduğu zina, yol kesme vb. gibi geçmiĢte iĢlediği bütün günahlardan tevbe etmesi sahih ve geçerli olur.

4. Günah iĢlemeyi terk etmesinin sebebi, sırf Allah Teâlâ‟yı tazim, öfkesinden ve elem verici azabından sakınmak olmalıdır: Dünyevi bir arzudan arınmıĢ olmalı; övgü, makam veya bir ikbal elde etmek için nefsindeki bir zaaf, fakirlik, korkaklık…

vb. sebeplerle olmamalı. ĠĢte bunlar tevbenin Ģartları ve erkânıdır. Eğer kul bu Ģartları yerine getirip tamamlarsa, o tevbe hakiki ve sadık bir tevbe olur.”629

“Allah Teâlâ‟ya tevbe etmek en büyük salih amellerdendir. Çünkü O, kul ile Rabbi arasında nefisteki gizli, saçma arzu, kapris ve engelleri kaldırır. Tevbe, kalbi ümitlerle doldurur ve nurun kaynağına yönlendirir.

Tevbe eden, tevbesinde sadık olduğunun Ģartlarını yerine getirdiği kadar tevbesi de sadık ve makbul olur.”630