• Sonuç bulunamadı

Ġnsan hayatında tevbenin önemini ziyadesiyle benimseyen, Ġslam‟ın pratik hayata aktarılmasında kendilerine has metot ve yaĢam tarzlarıyla bir ekol oluĢturan mutasavvıfların tevbe konusundaki değerlendirmelerinin, çalıĢmamız açısından önemi büyüktür. Bunun için biz burada tasavvuf ehlinin tevbenin hakikati konusundaki değerlendirmelerine yer vereceğiz.

Hücvirî‟ye (ö.470/1077) göre tevbenin hakikati, Allah‟ın menettiği Ģeylerden Allah Teâlâ‟nın hoĢ ve güzel olan emirlerine dönmektir.829

Müminin, kötü huylardan Ġslâm‟ın ruhuna zıt davranıĢlardan sıyrılmasına, samîmiyetle güzel huylara rücu‟ etmesine tevbe denilmiĢtir.830

Yani tevbe, kulun bir vicdan muhasebesi neticesinde duyduğu piĢmanlığın ardından inkâr ve isyandan, her türlü kötülükten gönüllü bir vazgeçiĢi ve ona bir daha dönmeme kararlılığını ifade eder.831

Gazalî (ö.505/1111), Kimyay-ı Saadet‟te Ģu açıklamayı yapar: “Tevbe, zuhûr eden mârifet ve îmân nûrudur. Günahların, öldürücü zehir olduğu bu nûr ile görülür. Kendine bakıp bu zehirden çok yuttuğunu ve ölmeye yaklaĢtığını gören, zarûrî olarak piĢman olur ve içine bir korku düĢer. Tıpkı bir kimsenin zehir yediğini bilmesi ve ister istemez piĢman olması, üzülmesi ve korkması gibi olur. Bu korku sebebiyle ilâç ve tedâvi yoluna baĢvurur. ĠĢte bunun gibi Ģehvetle yaptığı iĢleri, içinde zehir olan bal gibi görünür. Çünkü o anda tatlıdır. Sonunda ise ne olduğu anlaĢılır. Böyle olunca, yaptığına piĢman olur ve içine bir korku ateĢi düĢer. Kendisinde ölüm tehlikesi görür ve bu korku ve piĢmanlık ateĢinde Ģehvetlerine karĢı kuvvetli meyli ve günahı, içinde yanar ve Ģehvet, hasret (korku) Ģeklini alır. BaĢından geçeni düzeltmeye ve gelecekte bir daha yapmamaya azmeder. Cefa, zulüm elbisesini çıkarıp vefa yaygısını yayar. Bütün hareket ve sekanâtını kontrol eder. Bundan önce, oyun, neĢe ve gaflet içindeydi. ġimdi daima gözü yaĢlı, üzüntülü ve korkuludur. Bundan önce gâfil olanları severdi. ġimdi marifet sahipleri ile beraberdir. O halde tevbe demek piĢmanlıktır ve aslı marifet ve iman

829 Hücvirî, a.g.e. , s. 357.

830 Eraydın, a.g.e. , s.156.

nurudur. Neticesi hallerini kontrol etmek ve değiĢtirmek, azalarını günah ve Ģeriata uymayan Ģeyleri yapmaktan, iyi iĢlere ve itaate getirmektir.”832

Gazalî (ö.505/1111), Tevbe Risalesi‟nde ise Ģöyle der: “Tevbe birbirini takip eden üç manadan ibarettir: Ġlim, hal ve fiil. Bilgi hali doğurur, hal fiil üzerinde etkili olur. Tıpkı Allah‟ın mülk ve melekût âlemine koyduğu kanunlar gibi biri diğerini gerekli kılar. Bilgi, günahların verdiği zararın büyüklüğünü anlamakla baĢlar. KiĢi günahların sevdikleriyle arasında kesin bir perde olduğunu anladığında bu bilgi kalbe tesir eder. Sevdiklerini kaybeden kalp, elem (üzüntü) içinde kalır. Sevdiğini kaybettiğini her hatırlayıĢında bu elem tekrarlanır. Onu sevdiğinden ayıran hareketine karĢı bir piĢmanlık duyar. Sevdiğini kaybettiren hareketleri için kendini suçlar. Bu suçluluk kalbini kaplar, bütün duygularını istila eder. Âdeta geçmiĢ ve geleceğini kuĢatan bir piĢmanlık içine düĢer. Bu durumdaki bir insan kendisini sevgilisinden ayıran günahı terk etmekle içinde bulunduğu halden kurtulabilir. Hatasını ömrünün sonuna kadar kesin olarak terk etme kararı alır. GeçmiĢ ömrünü düĢünür, eğer mümkünse kaçırdığı hayırları kaza etme fırsatı arar. Bu noktada Ģahsın özel bir bilgiye ihtiyacı vardır. Bu bilgi bütün hayırların kaynağıdır. Bilgiden kasıt yakîn derecesinde bir imandır. Yani günahların öldürücü bir zehir olduğunun kesin olarak bilinmesidir. Yakîn, kalbin bilgiyi kesin olarak tasdik etmesi ve bütün Ģüphelerin sona ermesidir. Böylece piĢmanlık ateĢi kalbi aydınlatır. Kalbi kaplayan iman nurları meyve vermeye baĢlar. Kalp iman nurunun aydınlığında sevgilisiyle arasında bir perdenin bulunduğunu görür, elemle dolar. Sanki o bir karanlığın içindedir ve üzerine aniden bir güneĢ doğmuĢtur. GüneĢin aydınlığında kara bulutlar dağılır ya da perdeler aralanır, sevdiğini kaybetmek üzere olduğunu görür, kalbinde sevgi ateĢi tutuĢur. Bu ateĢ onu kurtuluĢ çareleri aramaya sevk eder.”833

“Bu sülûkun sonucunda nefis; ahvalini değiĢtirir; vaktiyle nefret ettiği, hatta tiksindiği Ģeyleri Ģimdi kabullenmiĢ olur ve vaktiyle çok arzuladığı Ģeyleri terk eder. Artık kalbi yakîne ulaĢmıĢ, ahirete müteallik gayb hakikatlerini müĢahede eder olmuĢ, bütün kalbiyle Allah‟ı tazim etmeye baĢlamıĢ, Allah‟ın azabından korkusu ve O‟nun rahmetine yönelik ümidi artmıĢ, Allah‟a karĢı hissettiği hayâ duygusu onu titretecek kadar artmıĢ ve kendisini Rabbine yakınlaĢmaktan alıkoyacak her Ģeyden ürker hale gelmiĢtir. Allah da ona ümit, sebat ve gayret bahĢetmiĢtir. Artık Rabbi ile münacat ve

832 Gazalî, Kimyâ-yı Saâdet, c. II, s. 593. 833 Gazalî, Tevbe Risalesi, s. 17-18.

O‟na yakınlaĢma hali onu heyecanlandırmakta, O‟ndan baĢka Ģeyler (masiva) ise onu ürpertmektedir.”834

“Ġlim, piĢmanlık ve irade, Ģimdiki halde ve gelecekte hataları terk etme ve geçmiĢi telafi etme kararı doğurur. Bu üç mana tevbeyle ilgilidir. Ya da kısaca tevbeye piĢmanlık diyebiliriz. Bilgiyle baĢlayan hal, hataları terk etme meyvesini verir. Bu itibarla Hz. Peygamber (s.a.s.), “Tevbe pişmanlıktır”835 buyurmuĢtur. PiĢmanlık onu doğuran zorunlu bir ilmin meyvesi ve kesin bir kararlılığın neticesidir.”836

“Bu hal üzere Rabbine uzun uzun münacat eder, Allah da onun tevbelerini kabul buyurur, kalbini nurlandırır ve içerisinde ilahî zikri perçinler, içindeki Allah sevgisini ve Allah ile arasında herhangi bir Ģeyin engel teĢkil etmesine dair korkuyu artırır. Böylece onun Rabbine olan iĢtiyakı giderek artar. Bu iĢtiyak nedeniyle kendisini kaplayan hüzün hali uzadıkça uzar. Ġlahî heybetin celal ve azameti ve gözünün nuru olan bu muhabbetullah halinden uzaklaĢmanın korku ve endiĢesi onun aklını büsbütün kuĢatır ve dünyadan tamamen yüz çevirmesine neden olur.”837

Ġbnü‟l-Cevzî‟ye (ö.751/1350) göre tevbenin hakikati: “Allah‟a, O‟nun sevdiğini yapmaya, sevmediğini terk etmeye bağlı kalarak dönmektir. O, sevilmeyenden sevilene dönüĢtür. Sevilene dönüĢ, O‟nun isimlendirmesinin bir bölümü, sevilmeyenden dönüĢ ise diğer bölümüdür.”838

“Tevbe; kulun Allah‟a yönelmesi ve ilâhî gazaba uğrayan kimseler ile sapıkların yolunu terk etmesidir. Bu ise ancak Allah‟ın o kulu doğru yola (sırat-ı müstakime) hidayet etmesiyle gerçekleĢir. O‟nun hidayeti ise ancak ve ancak yine O‟nun yardımı ve iman nasip etmesi ile mümkün olur. Fatiha Suresi bunu en güzel Ģekilde sıralamakta ve en mükemmel bir biçimde ihtiva etmektedir. Ġlim, müĢahede, hâl ve marifet açısından Fatiha Suresi‟nin hakkını veren ve gereği gibi kavrayan kimse, Allah‟a kulluk konusunda bu surenin ancak samimi bir tevbe ile okunduğu zaman fayda vereceğini anlar. Kulun, iĢlediği günahlardan habersiz ve günahlar üzerinde ısrar ederken sırat-ı müstakime iletilmesi gerçekleĢmez: Birincisi, (günahları tanıması), hidayeti tanımasına mâni‟ bir cehalet; ikincisi ise (günahlar üzerinde ısrar etmesi), o kimsenin maksada ve iradesine aykırı bir sapıklıktır. Bundan dolayı tevbe ancak Ģu hallerden sonra geçerli olur:

834 Muhâsibî, a.g.e. , s. 31. 835

Ġbn Mâce, Zühd, 30; Ahmed b. Hanbel, VI, 264.

836 Gazalî, Tevbe Risalesi, s. 18. 837 Muhâsibî, a.g.e. , s. 31.

1-Günahı bilip tanımak, 2-Günahını itiraf etmek,

3-Dünya ve ahirette o günahın kötü neticelerinden kurtulmayı arzulamak.”839 Salih el-Müneccid ise bu konuda Ģöyle der: Tevbe, gönülden hissederek yapılandan –meydana gelenden- piĢman olmaktır. Ömrünün kalan kısmında Allah Teâlâ‟ya yönelmek, günahtan sakınmak, salih amelde bulunmak, tevbeyi fiili olarak gerçekleĢtirir. Günahtan sakınmak, terk etmeyi gerçekleĢtirdiği gibi tevbe var olma (varlık) eylemidir. Tevbe edenin Rabbine dönüĢünü içerir. Allah Teâlâ‟nın emirlerini ısrarla eda etmeye tutunmaktır. KiĢi, günahı mücerret olarak terk edip Allah Teâlâ‟nın sevdiği amellere dönmemiĢse, tevbe etmiĢ sayılmaz. Ancak Allah Teâlâ‟ya yönelip döner, ısrar düğümünü çözüp tevbenin gerçek manasını diliyle söylemeden, kalbiyle kabul edip Allah Teâlâ‟nın geniĢ olarak beyan ettiği; Cennet –ki itaat edenlere vaad edilmiĢ- ve Cehennemi –ki isyan edenlere vaad edilmiĢ- düĢünerek, korku ve ümit kuvvet buluncaya kadar gayret sarf etmeli, Allah Teâlâ‟ya korku ve ümit arasında tevbesini kabul etmesi için dua etmelidir. Günahını, kusurunu yıkasın, hatasını gidersin. Böylece tevbeden elde edilmesi gerekeni, Allah Teâlâ‟nın kerih gördüğünden sevdiği ve razı olduğu amellere dönerek elde etmelidir. Kalbiyle piĢman olmalı, diliyle istiğfar etmeli ve bedenini o kötü fiillerden korumuĢ olmalıdır. Böylece Allah Teâlâ‟dan gelen nur ile sevabını O‟ndan umarak ve azabından korkarak O‟na itaat etmelidir.840

Bize göre tevbenin hakikatini tam olarak kavrayan bir kul, Rabbi‟nin sevmediği ve O‟nunla arasına giren her Ģeyi terk eder. Zihnen ve bedenen sadece O‟nu memnun edecek davranıĢlara odaklanır.