• Sonuç bulunamadı

1.3. Tevbe Kavramı

1.3.2. Terim Anlamı

Ġslâm âlimleri, tevbenin tanımını çok değiĢik Ģekillerde yapmıĢlardır. Özellikle mutasavvıflar, bulundukları makamlara göre tevbeyi tanımladıklarından, birbirinden çok farklı tevbe tarifleri ortaya çıkmıĢtır. Biz burada bunların bir kısmını sunarak tevbenin yönünü ve niteliklerini göstermesi bakımından anlamlı olacağını düĢünüyoruz.422

Ġbrahim b. Ethem (ö.161/778) tevbeyi Ģöyle tarif eder: “Tevbe, gönül temizliği ve hoĢluğu ile Allah‟a dönmektir.”423

420

Razî, Fahrettin, Tefsîr-i Kebîr (Mefâtîhu‟l-Gayb), Trc. Suat Yıldırım, Lütfullah Cebeci, Sadık Kılıç, C. Sadık Doğru, Akçağ Yay. , Ankara, 1994, c. II, s. 427; Yüce, Abdülhakim, Razi‟nin Tefsirinde

Tasavvuf, Çağlayan Yay. , Ġzmir, 1996, s. 206-207.

421

Ġsfahânî, a.g.e. , s. 200.

422

Tevbe hakkında geniĢ bilgi için bkz. KuĢeyrî, Risale, s. 245; Serrâc, Ebû Nasr, El-Lüma‟ (Ġslam

Tasavvufu), Trc. H. Kamil Yılmaz, Altınoluk Yay. , Ġstanbul, 1996, s. 43; Hucvirî, a.g.e. , s. 356-

362; Mekkî, Kûtu‟l-Kulûb, c. II, 183-237; Kelâbâzî, Ebû Bekir, Et-Taarruf (DoğuĢ Devrinde

Tasavvuf), Trc. Süleyman Uludağ, Dergâh Yay. , Ġstanbul,1979,s. 141-142; Sühreverdî, ġihâbüddîn, Avârifü‟l-Meârif (Gerçek Tasavvuf), Trc. ve Tah. Dilâver Selvi, Semerkand Yay. , Ġstanbul, 2011,

s. 613-619.

423 Cami, Molla, Nefahat‟ül-Üns Min Hadarât‟il-Kudüs (Evliya Menkıbeleri), Trc. Mahmud Lamii

Ebu Hüseyin Nûrî (ö.295/907) de Ģöyle der: “Tevbe, yüce Allah‟ın (zikri) dıĢındaki her Ģeyden dönmen (ve kalbini Allah‟a vermendir).”424

Sehl b. Abdullah Tüsterî (ö.283/896) tevbeyi “günahı unutmamandır” diye tanımlarken, Cüneyd (ö.297/909) ise “günahını unutmandır” Ģeklinde tarif etmektedir.425

Birbiriyle çeliĢkili gibi görünen bu tariflerden her biri ayrı ayrı itibarlarla doğrudur. Günahı unutmayıp daima tevbesine bağlı kalmak avamın iĢi, günah düĢüncesiyle meĢguliyeti bile Hak ile meĢguliyete perde sayarak O‟nu düĢünüp günahı düĢünmemek havâssın iĢidir.426

Tevbenin, ulema nezdindeki manası ise kalbin günah çemberinden çıkıp kurtulmasıdır.427

Ġnsanın, hayatı içinde iĢlemiĢ olduğu günahlara ve ibadetsiz geçirdiği vakitlere, nedamet ve piĢmanlık duyup, Hakk‟a rücu ve ilticasına denir ki halktan yüz çevirmesine vesile olur.428

Tevbe, yapılan iĢin çirkinliğini, kötülüğünü kalbinde hissedip, ondan tiksinerek vaz geçmektir.429

Bulunulan halde ezikliği terk etmek, kaçmıĢ olana piĢmanlık ve yüz çevirdiğine bir daha dönmemeye karar vermektir.430

Bir uyanıĢ ve silkiniĢtir.431

KiĢinin Ģirk, küfür ve nifaktan imana, batıldan hakka, yanlıĢtan doğruya, isyandan itaate, günahtan ve hatadan sevaba yönelmesi, arızî olan günah hâlini bırakıp aslî olan salah hâline dönmesidir.

Günahlardan kurtulmanın, nefsi temizlemenin, mağfirete ulaĢmanın ve manevî huzura ermenin yolu ve yöntemidir.

Kulun bir vicdan muhasebesi neticesinde duyduğu piĢmanlığın ardından inkâr, isyan ve her türlü kötülükten gönüllü bir vazgeçiĢi ve o günaha bir daha dönmeme kararlılığını ifade eder.432

Haram iĢledikten sonra piĢman olup, Allah Teâlâ‟dan korkmak, bir daha yapmamaya azmetmek, karar vermektir.433

424 Kelâbâzî, a.e. , s. 142; KuĢeyrî, Abdülkerim, a.g.e. , s. 247. 425 Kelâbâzî, a.e. , s.141.

426

Yılmaz, Hasan Kamil, Anahatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatler, Ensar NeĢr. , Ġstanbul, 2000, s. 161.

427

Gazalî, Minhâcü‟l-Âbidîn, s. 54.

428 Kotku, Mehmet Zahid, Tasavvufî Ahlak, Seha NeĢr. , Ankara, 1981, c. I, s. 172. 429 Ece, a.g.e. , s. 720.

430 Ġbn Arabî, Muhyiddin, Fütûhât-ı Mekkiyye, Trc. Ekrem Demirli, Litera Yay. , Ġstanbul, 2015, 2.

Baskı, c. VII, s. 93.

431 Kara, Mustafa, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, Dergâh Yay. , Ġstanbul, 1985, 1. Baskı, s. 50. 432 Karagöz, Ġsmail, Günahlar Tevbe ve Ġstiğfar, DĠB Yay. , Ankara, 2010, 1. Baskı, s. 252. 433 Hâdimî, Muhammed, Ġslâm Ahlâkı, Hakikat Yay. , Ġstanbul, 1992, 14. Baskı, s. 111.

Asilikten itaatkârlığa ve nefsten Hakk‟a dönmektir. Cürüm sahibi olan ve günah iĢleyen tevbe eder. Kulların cürmü emre muhalefet etmektir. Dostların cürmü iradeye muhalefet etmektir. Aynı Ģekilde kulların cürmü günah iĢlemektir. Dostların cürmü kendi mevcudiyetlerini görmektir. Biri hatadan doğruya dönerse, ona tâib ve tevbekâr derler. Doğrudan, daha doğru olana dönene âib derler.434

Tevbenin aslı, Hakk‟ın zecr ve men‟inden, kalbin gaflet uykusundan uyanmasından ve ayb halini görmekten olur. Kul, hallerinin kötülüğü ve fiillerinin çirkinliği üzerinde düĢünürse, bundan halas bulur, Allah Teâlâ ona tevbe sebeplerini kolaylaĢtırır ve günahının uğursuzluğundan onu kurtarır, tâatın halâvetine ve hazzına onu ulaĢtırır.435

Tevbeden murad, kötü sıfatları, nefsin yaramaz sıfatlarını iyiye döndürmektir. Yani nefs-i emmâreyi levvâmeye, oradan da mülhimeye ve mutmainneye ulaĢtırmak,

“irciî” hitabına muhatap olacak kabiliyeti kazandırmaktır.436

Cehâlet, ilim, ma‟rifet, acz ve kemalden sıyrılıp tamamen Hak‟ta fenâya ererek, O‟nun dıĢındaki bütün matlûblardan uzak durmaktır.437

Tevbe, Müslüman bir kimsenin, vicdani yönden daha çok kendi kendine hesaplaĢmasının sembolik bir tezahürüdür. Yapılan hatadan veya iĢlenen günahtan dolayı, insanın kendi vicdanıyla hesaplaĢması sonucunda meydana gelen bir piĢmanlığın teyidi olarak yapılır. Bu piĢmanlık, daha çok nefsin muhasebesi yolu ile ortaya çıkar. Müslüman bir kimsenin, herhangi bir konudaki hareket, davranıĢ ve fiillerinden dolayı piĢmanlık duyarak kesin dönüĢ yapmasıdır. Bu, günahlardan, kötülüklerden, kötü düĢünce ve duygulardan sıyrılıĢın bir simgesidir.438

Tevbe demek, yolunu ĢaĢırmıĢın, yeniden yola gelmesi demektir.439

Buna göre, tevbe edip günahı bırakan kimse, Yüce Allah‟a dönmüĢ olur. Masiyet iĢleyen kimse de Yüce Allah‟tan kaçmaktadır.440

Ġnsanı iĢlenen masiyetlerden, ancak tevbenin temizleyeceğini söyleyen Hz. Ali, iĢlenen masiyetlerin, insanı kesin cezaya çarptıracağını ve o tehlikeli

434

Hücvirî, a.g.e. , s. 447.

435 Hücvirî, a.g.e. , s. 358.

436 Rûmî, EĢrefoğlu, Müzekki‟n-Nüfûs (Nefisleri Temizleyen), Haz. Ahmet Kasım Fidan, Semerkand

Yay. , Ġstanbul, 2011, 3. Baskı, s. 468.

437

Bursevî, Ġsmail Hakkı, Arâisü‟l-Vüsul Fî ġerhi‟l-Usûl (Tasavvufta On Esas “Usûlü‟l-AĢere

ġerhleri”), Haz. Süleyman Gökbulut, Ġnsan Yay. , Ġstanbul, 2010, 1. Baskı, s. 126.

438 Karlık, Halil, “Tevbe ve Tevbeye Olan İhtiyaç”, Diyanet Dergisi, Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1990,

c. XXVI, 2. sayı, s. 119-120.

439

Gazalî, Ebû Hâmid Muhammed, Kimyâ-yı Saâdet, Trc. A. Fâruk Meyân, Bedir Yay. , Ġstanbul, 1974, 7. Baskı, c. II, s. 591.

440 NakĢıbendî, Muhammed Nurî ġemseddîn, Miftah‟ül-Kulûb, Trc. Abdülkadir Akçiçek, Huzur Yay. ,

cezalardan kurtulup ilâhî nimetlere nail olmak için iĢlenen masiyetlere tevbe etmenin pek yerinde bir davranıĢ olacağını belirtir.441

“Tevbe, ruh yolculuğu için ruhun yücelmesine mani olan ağırlıkları atmaktır. Balonun uçmasını içindeki kum torbaları engeller. Bu torbalar atıldıkça balon yavaĢ yavaĢ yükselmeye baĢlar. ĠĢte bunun gibi ruhun yücelmesi için de bazı ağırlıkların atılması gerekir. Riya, kibir vb. ağırlıklar kırk yaĢından sonra daha kolay atılır. Kırk yaĢ, peygamberlik yaĢı, kemal yaĢıdır. Tasavvuf çocuk iĢi değildir. Aceleye gelmez. Çünkü fizikî veya düĢünceye dair doğumların hepsi belli bir süre ister.”442

“Tevbe‟nin erkânı; farzları ifa, borçları eda, helal lokma ve nefse muhalefettir. Tevbe edene tâib, tevbekâr denir. Allah tevbeleri kabul ettiğinden ona da Tevvâb denilmiĢtir. Kul günah iĢleyince, Allah ile arası açılır. Kulun piĢman olup Hakk‟a dönmesi tevbedir. Hak kulunun kendisine döndüğünü görünce o da O‟na döner. Bu da Hakk‟ın tevbesidir (dönüĢ). Bu durumda bir barıĢ hali söz konusudur. Aslında tevbe Allah‟tan Allah‟adır. Allah nasip ederse kul tevbe eder. Hak kuluna dönerse kul Hakk‟a döner. Kulun Hakk‟a dönüĢü Hakk‟ın kendisine dönüĢünün ve yöneliĢinin iĢaretidir.”443

“Tevbe, gönülden hissederek yapılandan –meydana gelenden- piĢman olmaktır. Ömrünün kalan kısmında Allah Teâlâ‟ya yönelmek, günahtan sakınmak, salih amelde bulunmak, tevbeyi fiili olarak gerçekleĢtirir. Günahtan sakınmak, terk etmeyi gerçekleĢtirdiği gibi; tevbe, var olma (varlık) eylemidir. Tevbe edenin Rabbine dönüĢünü içerir. Allah Teâlâ‟nın emirlerini ısrarla eda etmeye tutunmaktır. KiĢi, günahı mücerret olarak terk edip Allah Teâlâ‟nın sevdiği amellere dönmemiĢse, tevbe etmiĢ sayılmaz.”444

“Bir kimse, günah iĢledikten sonra Allah‟a döner de tevbe ederse ancak Allah‟a yakınlık kazanır. Her günah iĢlediğinde kiĢi böyle yapmalıdır. Ġnsan Ģunu unutmamalı ki sürekli bir yürüyüĢ içindedir; günahla veya baĢka bir Ģeyle… Onun bu yürüyüĢü, ahirete ulaĢıncaya kadar böyle sürecektir.”445

Görülüyor ki bir makam olan tevbeyi sûfiler çeĢitli yönlerden ele almıĢlar, bu kavramı tahlil etmiĢler; onun dünyevî-uhrevî, bireysel-toplumsal, ruhsal-bedensel

441

Ali b. Ebu Talip, Merasid‟ül-Hikem ve ġemmet‟ül-Esrar (Hz. Ali Efendimizden Hikmetler ve Sırlar), Trc. Abdülkadir Akçiçek, Kitsan Yay. , Ġstanbul, 1998, s. 252.

442 Kılıç, Mahmud Erol, Tasavvufa GiriĢ, Sufi Kitap Yay. Ġstanbul, 2012, 1. Baskı, s. 34. 443 Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, s. 356.

444

Müneccid, Muhammed Salih, Tevbe Etmek Ġstiyorum Ama Nasıl? , Trc. Alim Yücer, Muhlis Turan, Polen Yay. , Ġstanbul, 2007, s. 9-10.

445 Hanî, Abdülmecid, El-Hadaik‟ül-Verdiye, Çev. Abdülkadir Akçiçek, Rehber Yay. , Ġstanbul, 1986,

öneminden bahsetmiĢlerdir. Sûfiler bütün makamların bu Ģekilde kılı kırk yararcasına inceden inceye kritiğini yapmıĢlar, bu konuda özel eserler yazmıĢlardır.446