• Sonuç bulunamadı

2. YABANCI MAKAM TARAFINDAN VERİLEN BOŞANMA

2.5 TESCİL TALEBİNİN USÛLÜ

2.5.5 Başvuru Sonucunda Verilecek Kararlar

2.5.5.2 Tescil Talebin Reddi

Tescil talebinin reddi hâli, tescil talebinin kabulü hâline kıyasla daha sorunlu bir konudur. Durumu sorunlu hâle getiren yukarıda ifade ettiğimiz NHK’nun 27/A maddesinin üçüncü fıkrasıdır. Bu madde ile tescil işleminin hukuki niteliğinin tanıma ile aynı olmadığı ifade edilirken söz konusu madde bazı soruları da gündeme getir- miştir. Şöyle ki, tescil talebinin ilgili idâri makamlarca incelenmesi üzerine eğer tes-

412 Huysal; Tescil, s. 499.

413 Huysal; Tescil, s. 499; Benzer görüş için bkz. Ayhan-İzmirli; a.g.e, s. 114-115. 414 Ayhan-İzmirli; a.g.e, s.114.

122

cil için öngörülen şartlardan biri veya bir kaçı eksik ise bu takdirde idâri makamın talebi reddetmesi gerekecektir. İdari makam gerek yabancı adli makam tarafından verilen gerek yabancı idâri makam tarafından verilen boşanma veya diğer evliliğe son veren kararların nüfus kütüğüne tesciline ilişkin talebi ret yetkisine sahiptir.

İdari makamın tescil talebini reddetmesiyle birlikte tarafların iki seçeneği söz konusu olacaktır. Bunlardan biri eksikliğin tamamlanabilecek nitelikte olması hâlin- de eksikliğin tamamlanarak tekrar tescil için başvuru yapılabilmesidir.. Zira kanunda tescilin yapılabilmesi bazı şartlara bağlanmış ancak başvuru kısıtlanmamıştır. Tescil talebine ilişlin şartların kümülatif olmasından dolayı şartın bir tanesinin bile eksik olması talebin reddini zorunlu kılacaktır. Dolayısıyla eksikliğin Yönetmeliğin 7.maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca 90 gün içinde tamamlanması gerekir

Tescil başvurusunun reddi durumunda taraflar için bir diğer seçenek NHK’nun 27/A maddesinin üçüncü fıkrasında belirtildiği üzere “tanıma davasının” açılmasıdır.

NHK’un 27/A maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan hükme dayanarak taraf- ların tanıma davası açması hâlinde karşımıza yabancı idâri makamlar tarafından veri- len kararın Türkiye’de yetkili idâri makam tarafından tescilinin reddi ile tanıma da- vası yolunun açılıp açılmadığı sorunu ortaya çıkar. Bir diğer ifade ile NHK’un 27/A maddesinin üçüncü fıkrası idâri makam kararlarının tanıma yolu ile etki göstermesi yolunu açmış mı ocaktır? Zira NHK’nun 27/A maddesinin üçüncü fıkrasında tescil talebine ilişkin hangi kararların reddi hâlinde tanıma yoluna başvurabileceği düzen- lenmemiştir. NHK’un 27/A maddesinde yer alan düzenlemede sadece yabancı adli makamlar tarafından verilen boşanma kararlarının reddi hâlinde tanıma yolunun açık olduğu belirtilseydi, söz konusu sorun ortaya çıkmayacaktı. NHK’nun 27/A madde- sinin üçüncü fıkrasında ifade edilen tescil talebinin reddi hâlinde hangi kararların tanıma davasına konu edilebileceğine ilişkin iki görüş vardır.

Doktrinde yer alan görüşlerden biri hem yabancı adli kararların hem de idâri kararların tescil talebinin reddi hâlinde MÖHUK kapsamında tanınabileceğidir.415

415 Huysal; Tescil, s. 499; Tanrıbilir tebliğinde NHK’ un amacına uygun olan yorumun yapılması gerektiğini belirtmiş olup söz konusu yorum ışığında tescil talebi reddedilen idâri makam kararların

123

Doktrinde yer alan bir diğer görüşe göre tescil talebi reddedilen kararlarda ancak MÖHUK’da öngörülen tanıma şartları varsa tanınır.416 Dolayısıyla idâri ma-

kam tarafından verilen boşanma ve evliliği sona erdiren kararların tescilinin reddi hâlinde tanınması söz konusu olamayacak, taraflar dilerse idâri makam kararına karşı diğer hukuki yollara başvuracaklardır. Dolayısıyla bu görüş tescil talebi reddedilen idâri makam kararlarının MÖHUK kapsamında tanınmayacağını savunmaktadır. Bu görüşe göre hareket noktası bu konuyu düzenleyen başka bir hükmün bulunup bu- lunmamasıdır. Bu bağlamda idâri kararların tanınmasına izin veren NHK’nun 30. maddesinin incelenmesi gerekir.417 NHK’nun 30/2 maddesine göre, “Evlât edinme olaylarına ilişkin yabancı adli veya idâri makamlarca verilen ve o ülkenin hukukuna göre kesinleşmiş olan veya kesin hüküm gibi sonuç doğuran karar ve belgelerin Tür- kiye’de icra olunabilmesi, yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz veya tanıma ka- rarı verilmesine bağlıdır.” Kanun koyucu idâri makam kararının tanınması yolunu açacağı zaman açık hüküm düzenlemeyi tercih etmiştir. Buradan çıkarılacak sonuç şudur, eğer kanun koyucu yabancı idâri makam kararının tescili talebinin reddi hâlinde tanıma yoluna başvurulabilmesini isteseydi, bu hususu açık hüküm ile düzen- lerdi. Bununla birlikte kanun koyucunun açıkça düzenleme yapmamış olmasının ya- nında ayrıca MÖHUK 50. maddede yer alan hususlar da unutulmamalıdır. Nitekim MÖHUK’un 50. maddesinde yalnızca “mahkeme kararının” tanınması öngörülmüş- tür. Her ne kadar NHK 27/A maddesi ile idâri makam kararlarının tescilinin reddi hâlinde tanıma yolunun açık olmadığının kabul edilmesi gerektiği düşünülse de pra- tikte ne olacağı hem yargı kararları ile hem de kanuni düzenlemelerle ortaya koyula- cak ve somutlaşacaktır.

Kanaatimizce yabancı idâri kararların tescil talebinin reddi hâlinde hükmün düzenlenme amacının da göz önüne alınması gerekir. 690 sayılı KHK ile hayatımıza giren NHK’nun 27/A maddesi ile amaç Türk vatandaşlarına kolaylık sağlamak ve tanıma davaları sebebiyle mahkemelerde ortaya çıkan iş yükünü azaltmaktır. Eğer amaç tanıma kapılarının idâri makamlar için öngörülmesi olsaydı yukarıda ifade etti-

MÖHUK kapsamında tanınması hatta idâri kararların hiç tescil talep edilmeden doğrudan mahkeme aracılığıyla tanınması mümkündür. Bkz. Tanrıbilir; Gelişmeler, s. 383.

416 Huysal; Tescil, s. 499; Ayhan-İzmirli; a.g.e, s. 115.

417 Ayrıntılı bilgi için bkz. Tanrıbilir, Feriha Bilge/Köşgeroğlu- Şit, Banu; Uluslararası Hukukta Evlât Edinme, Prof. Dr. Tuğrul Arat’a Armağan, Ankara 2012, s. 1057. vd. Özel Sibel; “Ülkelerarası Evlât Edinme”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.8, S. 1, 2011, s. 609 vd.

124

ğimiz üzere doğrudan MÖHUK 50. maddesinde değişiklik yapılabilirdi.418 Zira bu-

radan hareketle amaç mahkemelerin iş yükünü azaltmak ve Türk vatandaşlarına ko- laylık sağlamak ise tescil sistemi için aydınlatılması gereken bir husus daha ortaya çıkacaktır. Bu husus tarafların tescil sistemine başvurmadan doğrudan tanıma davası açmasının mümkün olup olmaması hususudur. Bir diğer ifade ile tanıma davası aç- mak için tescil talebinde bulunmuş olmak bir ön koşul mudur?

NHK’nun 27/A maddesinin üçüncü fıkrasına göre, “Bu maddede sayılan şart- lar yerine getirilmediği gerekçesiyle tescil talebi reddedilen kararların Türkiye’de tanınması, 27.11.2007 tarihli ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usûl Hu- kuku Hakkında Kanun uyarınca yapılır”. Bu maddede tescil tanıma için bir ön koşul olarak düzenlenmiş değildir. Ancak HMK’nun 114.maddesinde yer alan dava şartla- rının bu hususun aydınlatılmasında göz önünde bulundurulması gerekir. Dava şartla- rından biri dava açmak için hukuki yararın bulunması gerektiğidir. Zira dava açılarak mahkemeden hukuki koruma talep edilir.419 Bu nedenle hukuki koruma ihtiyacı ol- mayan bir kimsenin davayı açmasında hukuki yararı olmadığı kabul edilmelidir. Hu- kuki yararın bir diğer ifadesi de hukuki koruma için dava dışında başka bir yolun olmaması gerektiğidir.420 Hukuki koruma için kişi hakkını başka bir yolla elde edebi-

liyorsa o takdirde dava açmada hukuki yararı olmayacaktır. Buradan hareketle eğer taraflar tescil başvurusu yapabilecekken tanıma davası açmışsa hâkim hukuki yarar yokluğu sebebiyle dava şartı eksikliğinden davayı usûlden ret edecektir.421 Zira tescil

davaya kıyasla daha pratik ve daha kolay bir yoldur. Ayrıca taraflar tescil ile davayla aynı sonuca ulaşabilir. Tarafların anlaşması hâlinde tanıma yerine tescile başvurul- ması ön koşul iken, tarafların anlaşamaması durumunda tescile başvurmadan doğru- dan tanıma davası açabileceği tartışmasızdır. Nitekim NHK’nun 27/A maddesi bir- likte başvuru koşulu aramaktadır. Sonuç olarak tarafların anlaşarak tanıma davası açması durumunda eğer tescil şartları mevcutsa öncelikle tescil için başvurması ge- rekecektir. Tescilin ön koşul olarak özel bir dava şartı olduğunu kabul etmenin ye- rinde olacağı doktrinde ifade edilmiştir.422 Tanıma davasında özel dava şartı olarak

418 Tanrıbilir; Gelişmeler, s. 383.

419 Pekcanıtez/Oğuz/Özekes; a.g.e, s. 357-358.

420 Pekcanıtez/Atalay/Özekes; a.g.e, s. 360; Huysal; Tescil, s. 501.

421 Huysal, Burak; “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Getirilen Yenilikler Işığında Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Konusunda Bazı Tespitler”, Milletlerarası Hukuk ve

Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, C. 2, S. 1, 2012, s. 83; Huysal; Tescil, s. 501. 422 Huysal; Tescil, 501.

125

tescile başvuru yapılıp yapılmadığını kabul etmek kanaatimizce yerinde olsa da bu hususun açık bir şekilde düzenlenmediği gerekçesiyle kabul edilebilirliği tartışılabi- lir. Nitekim HMK’nun 114/2. maddesine göre, “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır”. Pratik anlamda doğrudan tanımaya başvurula- mayacağını öncelikle tarafların tescile başvurmasının zorunlu olduğunu kabul etmek, yazılı düzenleme olmaksızın özel dava şartı kabul etmek anlamına gelecektir. Özel dava şartı olarak tescilin kabul edilmesi aslında tescil için güdülen amaca hizmet etse de diğer taraftan hukuki alt yapısı olmadan özel bir dava şartı yaratmak Türk huku- kunun genel ilkelerine aykırı olacağından kabul edilmemelidir. Kanımızca özel bir dava şartı olarak MÖHUK ya da NHK’da değişikliğe gidilmesi zaruridir. Kaldı ki, bu düşüncemizi HMK’nun 114/2.maddesi de desteklemektedir. Tanrıbilir’de tescilin mahkemede doğrudan tanıma davası açmasına engel olmadığını aksinin kabulünün gerek anayasaya gerek taraf olduğumuz insan hakları sözleşmesine aykırı olacağını belirtmiştir.423