• Sonuç bulunamadı

G. BEYDÂVÎ TEFSÎRİ ÜZERİNE YAPILAN ÇALIŞMALAR

1.6. TEKRÂRU’L-KUR’ÂN

Tekrâr, bir sözü veya cümleyi ard arda zikretmektir.178

Kur’ân-ı Kerîm’de bazı kelime, âyet veya kıssaların birkaç yerde tekrar etmesine tekrâru’l-Kur’ân denilmektedir.179

175 Cerrahoğlu, Tefsîr usûlü, s. 171. 176 ‘Arâf: 7/18.

177 Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, thk., Muhammed Abdurrahmân el-Mar’aşlî, III, 8; II, 94;

Muhammed Tayyib el-İbrâhîm, İ’râbu’l-Kur’âni’l-Kerîm, (4. Baskı), Dâru’n-Nefâis, Beyrut 2009/1430, s. 152.

178 Cürcânî, I, 130, Tehânevî, I, 502; Menderes Coşkun, Sözün Büyüsü Edebi Sanatlar, (2. Baskı),

Dergâh Yayınları, İstanbul 2010, s. 250; Uysal, s. 198.

76

Hem Kur’ân âyetlerinde hem de diğer metinlerde var olan tekrârlar genellikle şu amaçlarla yapılmaktadır:

1. Tekrâr edilen kelâm zihinlere yerleşir ve pekiştirilmiş olur.

2. Tekrâr edilen kelâm üzerinde dikkatler canlı tutulur. 3. Uzayan bir konuşmada, daha önce söylenmiş lafızların tekrâr edilmesi suretiyle unutulmaması ya da hatırlanması sağlanır.

4. Tekrârda, bir şeye veya duruma karşı korkutma veya sakındırma vardır.

5.Tekrâr bazen ibret ve öğüt verme amacıyla da yapılır.180

Kur’ân’daki kıssaların tekrarında asıl gaye, yukarıda da temas edildiği üzere insanlara rehber olarak gönderilmiş resullerin hayatlarının ve onların yaşantı biçimlerinin örnek alınması, bir de kendilerine peygamber gönderilmiş kavimlerin hayatlarından ve akîbetlerinden ibretler çıkarılmasıdır. Bu manada Cerrahoğlu, Hz. Âdem’in kıssasını örnek vererek, bu kıssadan çıkarılabilecek dersleri gözler önüne sermiştir. Onun aktardığına göre “Hz. Âdem’in kıssası; Bakara, ‘Arâf, Hicr, İsrâ, Kehf ve Tâhâ sûrelerinde tekrarlanmıştır. Bu kıssa Bakara sûresinde, Allâh’ın (c.c) nimetlerini; ‘Arâf’ta Allâh’ın (c.c) nimetlerine karşı insanların şükürlerinin azlığını; Hicr’de Allah’ın (c.c) insanı topraktan, cinni ateşten halkedip bu iki maddenin birbirinden üstün olmadığını ve İblis’in kendini Âdem’den hayırlı telakkî etmesinin de bir aldanma ve cehalet eseri sayılması lazım geldiğini; İsrâ’da insanların fitnelerini; Kehf’te insanın düşmanı olan İblis ve onun cinsinden olanlarla dostluk tesis etmenin ne kadar kötü bir şey olduğunu;

Hem Kur’ân âyetlerinde hem de diğer metinlerde var olan tekrârlar genellikle şu amaçlarla yapılmaktadır:

1. Tekrâr edilen kelâm zihinlere yerleşir ve pekiştirilmiş olur.

2. Tekrâr edilen kelâm üzerinde dikkatler canlı tutulur. 3. Uzayan bir konuşmada, daha önce söylenmiş lafızların tekrâr edilmesi suretiyle unutulmaması ya da hatırlanması sağlanır.

4. Tekrârda, bir şeye veya duruma karşı korkutma veya sakındırma vardır.

5.Tekrâr bazen ibret ve öğüt verme amacıyla da yapılır.180

Kur’ân’daki kıssaların tekrarında asıl gaye, yukarıda da temas edildiği üzere insanlara rehber olarak gönderilmiş resullerin hayatlarının ve onların yaşantı biçimlerinin örnek alınması, bir de kendilerine peygamber gönderilmiş kavimlerin hayatlarından ve akîbetlerinden ibretler çıkarılmasıdır. Bu manada Cerrahoğlu, Hz. Âdem’in kıssasını örnek vererek, bu kıssadan çıkarılabilecek dersleri gözler önüne sermiştir. Onun aktardığına göre “Hz. Âdem’in kıssası; Bakara, ‘Arâf, Hicr, İsrâ, Kehf ve Tâhâ sûrelerinde tekrarlanmıştır. Bu kıssa Bakara sûresinde, Allâh’ın (c.c) nimetlerini; ‘Arâf’ta Allâh’ın (c.c) nimetlerine karşı insanların şükürlerinin azlığını; Hicr’de Allah’ın (c.c) insanı topraktan, cinni ateşten halkedip bu iki maddenin birbirinden üstün olmadığını ve İblis’in kendini Âdem’den hayırlı telakkî etmesinin de bir aldanma ve cehalet eseri sayılması lazım geldiğini; İsrâ’da insanların fitnelerini; Kehf’te insanın düşmanı olan İblis ve onun cinsinden olanlarla dostluk tesis etmenin ne kadar kötü bir şey olduğunu;

180 Bkz. Tehânevî, I, 502-504; Cerrahoğlu, Tefsîr Usûlü, 173-174; Çetin, s. 324-325.

Tâhâ’da insanın zaaf hallerini ve bundan dolayı her zaman Allah’ın (c.c) yardımına muhtaç olduğunu hatırlatmaktadır.”181

Kur’ân-ı Kerîm’de tekrar eden âyetlerden bazıları şunlardır: “ ِرُﺬُﻧ َو ﻰٖﺑاَﺬَﻋ َنﺎَﻛ َﻒْﯿَﻜَﻓ Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (gördüler)!” Bu âyet, el-Kamer sûresinde dört defa zikredilmiştir. 181F

182

“ ٍﺮِﻛﱠﺪُﻣ ْﻦِﻣ ْﻞَﮭَﻓ ِﺮْﻛِّﺬﻠِﻟ َنٰا ْﺮُﻘْﻟا ﺎَﻧ ْﺮﱠﺴَﯾ ْﺪ َﻘَﻟ َو Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp

öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?” Aynı şekilde

bu âyet de el-Kamer sûresinde dört defa zikredilmiştir. 182F

183

“ ﱠﻻِا َى ِﺮْﺟَا ْنِا ٍﺮْﺟَا ْﻦِﻣ ِﮫْﯿَﻠَﻋ ْﻢُﻜُﻠﺌْﺳَاﺎَﻣ َو , ِنﻮُﻌﯿ ٖطَا َو َﱣ�اﻮُﻘﱠﺗﺎَﻓ , ٌﻦﯿ ٖﻣَا ٌلﻮُﺳ َر ْﻢُﻜَﻟﻰّٖﻧِا ﻰٰﻠَﻋ

ِّب َر َﻦﯿ ٖﻤَﻟﺎَﻌْﻟا

. Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.

-Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. -Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” Bu âyetler de Şuarâ sûresinde, beş peygamberin

kendi ümmetlerine hitâbı olarak beş yerde tekrarlanmıştır.183F

184

“ ُﻢﯿ ٖﺣﱠﺮﻟا ُﺰﯾ ٖﺰَﻌْﻟا َﻮُﮭَﻟ َﻚﱠﺑ َر ﱠنِا َو َﻦﯿٖﻨِﻣْﺆُﻣ ْﻢُھُﺮَﺜْﻛَا َنﺎَﻛﺎَﻣ َو ًﺔَﯾٰ َﻻ َﻚِﻟٰذﻰٖﻓ ﱠنِا Şüphesiz

bunlarda (Allah’ın varlığına) bir delil vardır, ama onların çoğu inanmamaktadırlar. Şüphesiz senin Rabbin, elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir” âyetleri, Şuarâ sûresinde sekiz defa tekrar

edilmiştir.184F

185

“ َﻦﯿٖﺑِّﺬَﻜُﻤْﻠِﻟ ٍﺬِﺌَﻣ ْﻮَﯾ ٌﻞْﯾ َو O gün vay yalanlayanların hâline!” âyeti, Murselât sûresinde on defa tekrar edilmiştir. 185F

186

181 Cerrahoğlu Tefsîr Usûlü, s. 174. 182 Kamer: 54/16, 18, 21, 30. 183 Kamer: 54/17, 22, 32, 40.

184 Şuarâ: 26/107, 108, 109; 125, 126, 127; 143, 144, 145; 162, 163, 164; 178, 179, 180. 185 Şuarâ: 26/8, 67, 103, 121, 139, 158, 174, 190.

78

“ ِنﺎَﺑِّﺬَﻜُﺗ ﺎَﻤُﻜِّﺑ َر ِء َﻻٰا ِّیَﺎِﺒَﻓ O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlıyorsunuz?” âyet-i kerîmesi de Rahmân sûresinde otuzbir defa

tekrar edilmiştir.186F

187

Bu âyetlerin dışında Kur’ân’da, Kâria sûresinde geçen ُﺔَﻋ ِرﺎَﻘْﻟَا kelimesi gibi bazı kelimeler, meselenin önemini, büyüklüğünü ve dehşetini göstermek için peşpeşe tekrar edilmiştir.187F

188

Kur’ân’da tekrar eden bu âyetlerle ilgili Beydâvî tefsîri’ne bakıldığında ise imâm Beydâvî bazı yerlerde te’kîd, ibret ve dikkat çekme amaçlı tekrarların olabileceğini; bazı yerlerde ise aynı lafızlarla gelen âyetler olsa da bunların tekrar niteliğinde olmadığını söylemiştir.

Mesela Kamer sûresinin 18. ِرُﺬُﻧ َوﻰٖﺑاَﺬَﻋ َنﺎَﻛ َﻒْﯿَﻜَﻓ Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (gördüler)!” âyetini, bir önceki âyetle bağlantılı olarak, “Âd kavminin yalanlaması üzerine onlara, azabım ve uyarılarım gelmiştir”, şeklinde tefsir etmiştir. Aynı lafızlarla gelen 21 numaradaki âyetin ise muhatapları korkutmak için tekrar edildiğini söylemiştir. Bunun yanı sıra müfessirin aktardığına göre sözü edilen ilk âyette geçen azabın, dünyadaki azap olduğunu, ikinci âyetteki azabın ise ahiretteki azap olacağını söyleyenler de vardır.188F

189 Bu görüşe göre 21. âyet mana itibariyle tekrar

olmamaktadır.

Beydâvî, Kamer sûresinde birkaç yerde gelen َنٰا ْﺮُﻘْﻟا ﺎَﻧ ْﺮﱠﺴَﯾ ْﺪَﻘَﻟ َو ِﺮْﻛِّﺬﻠِﻟ

ْﻞَﮭَﻓ ْﻦِﻣ

ﺮِﻛﱠﺪُﻣ âyet-i kerimesi için de Allâh Teâlâ’nın bu âyeti, sûrede geçen her peygamber’in kıssasından sonra tekrar ettiğini söylemiştir. Ona göre bu tekrarın sebebi; peygamberleri yalanlamanın azabı gerektireceğini bilmek, kıssaları anlayıp

187 Rahmân: 55/13, 16, 18, 21, 23, 25, 28, 30, 32, 34, 36, 38, 40, 42, 45, 47, 49, 51, 53, 55, 57, 59, 61,

63, 65, 67, 69, 71, 73, 75, 77.

188 Çetin, s. 326.

“ ِنﺎَﺑِّﺬَﻜُﺗ ﺎَﻤُﻜِّﺑ َر ِء َﻻٰا ِّیَﺎِﺒَﻓ O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlıyorsunuz?” âyet-i kerîmesi de Rahmân sûresinde otuzbir defa

tekrar edilmiştir.186F

187

Bu âyetlerin dışında Kur’ân’da, Kâria sûresinde geçen ُﺔَﻋ ِرﺎَﻘْﻟَا kelimesi gibi bazı kelimeler, meselenin önemini, büyüklüğünü ve dehşetini göstermek için peşpeşe tekrar edilmiştir.187F

188

Kur’ân’da tekrar eden bu âyetlerle ilgili Beydâvî tefsîri’ne bakıldığında ise imâm Beydâvî bazı yerlerde te’kîd, ibret ve dikkat çekme amaçlı tekrarların olabileceğini; bazı yerlerde ise aynı lafızlarla gelen âyetler olsa da bunların tekrar niteliğinde olmadığını söylemiştir.

Mesela Kamer sûresinin 18. ِرُﺬُﻧ َوﻰٖﺑاَﺬَﻋ َنﺎَﻛ َﻒْﯿَﻜَﻓ Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (gördüler)!” âyetini, bir önceki âyetle bağlantılı olarak, “Âd kavminin yalanlaması üzerine onlara, azabım ve uyarılarım gelmiştir”, şeklinde tefsir etmiştir. Aynı lafızlarla gelen 21 numaradaki âyetin ise muhatapları korkutmak için tekrar edildiğini söylemiştir. Bunun yanı sıra müfessirin aktardığına göre sözü edilen ilk âyette geçen azabın, dünyadaki azap olduğunu, ikinci âyetteki azabın ise ahiretteki azap olacağını söyleyenler de vardır.188F

189 Bu görüşe göre 21. âyet mana itibariyle tekrar

olmamaktadır.

Beydâvî, Kamer sûresinde birkaç yerde gelen َنٰا ْﺮُﻘْﻟا ﺎَﻧ ْﺮﱠﺴَﯾ ْﺪَﻘَﻟ َو ِﺮْﻛِّﺬﻠِﻟ

ْﻞَﮭَﻓ ْﻦِﻣ

ﺮِﻛﱠﺪُﻣ âyet-i kerimesi için de Allâh Teâlâ’nın bu âyeti, sûrede geçen her peygamber’in kıssasından sonra tekrar ettiğini söylemiştir. Ona göre bu tekrarın sebebi; peygamberleri yalanlamanın azabı gerektireceğini bilmek, kıssaları anlayıp

187 Rahmân: 55/13, 16, 18, 21, 23, 25, 28, 30, 32, 34, 36, 38, 40, 42, 45, 47, 49, 51, 53, 55, 57, 59, 61,

63, 65, 67, 69, 71, 73, 75, 77.

188 Çetin, s. 326.

189 Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, thk., Muhammed Abdurrahmân el-Mar’aşlî, V, 166.

onlardan öğüt almak ve dersler çıkarmak, ayrıca dikkatlerin canlı tutularak dalgınlığa ve gaflete düşülmesini önlemektir.190

Beydâvî, Şuarâ sûresinde geçen “ َﱣ� اﻮُﻘﱠﺗﺎَﻓ , ٌﻦﯿ ٖﻣَا ٌلﻮُﺳ َر ْﻢُﻜَﻟ ﻰّٖﻧِا ِنﻮُﻌﯿ ٖطَا َو , ﺎَﻣ َو ْﻢُﻜُﻠﺌْﺳَا ِﮫْﯿَﻠَﻋ ْﻦِﻣ ٍﺮْﺟَا ْنِا َى ِﺮْﺟَا ﱠﻻِا ﻰٰﻠَﻋ ِّب َر َﻦﯿ ٖﻤَﻟﺎَﻌْﻟا . ” âyetleriyle ilgili

de buradaki ifadelerin te’kîd amaçlı ve muhatapların dikkatinin çekilmesi için tekrar edildiğini söylemiştir.190F

191

Aynı şekilde Tekâsür sûresinin “ َنﻮُﻤَﻠْﻌَﺗ َف ْﻮَﺳ ﱠﻼَﻛ Hayır; ileride bileceksiniz!192 ile ِﻦﯿٖﻘَﯿْﻟا َﻦْﯿَﻋ ﺎَﮭﱠﻧ ُو َﺮ َﺘَﻟ ﱠﻢُﺛ َﻢﯿ ٖﺤَﺠْﻟا ﱠن ُو َﺮَﺘَﻟ Andolsun, o

cehennemi muhakkak göreceksiniz. Yine andolsun, onu gözünüzle kesin olarak göreceksiniz”193 âyetlerindeki ﱠن ُو َﺮَﺘَﻟ kelimesinin tekid

amacıyla tekrar ettiğini bildirmiştir.193F

194

Beydâvî bazen aynı lafızlarla gelen bazı âyetler hakkında herhangi bir tekrârdan bahsetmeden bu âyetleri, geçtikleri yerlerde önceki âyetlerle bağlantılı olarak tefsir etmiştir. Bunun örneği de Şuarâ sûresinde birkaç defa geçen şu âyetlerdir:

“ ُﻢﯿ ٖﺣﱠﺮﻟا ُﺰﯾ ٖﺰَﻌْﻟا َﻮُﮭَﻟ َﻚﱠﺑ َر ﱠنِا َو , َﻦﯿٖﻨِﻣْﺆُﻣ ْﻢُھُﺮَﺜْﻛَا َنﺎَﻛﺎَﻣ َو ًﺔَﯾٰ َﻻ َﻚِﻟٰذﻰٖﻓ ﱠنِا Elbet bunda bir ibret vardır. Onların çoğu iman etmiş değillerdi. Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır.”194F

195

Murselât sûresindeki َﻦﯿٖﺑِّﺬَﻜُﻤْﻠِﻟ ٍﺬِﺌَﻣ ْﻮَﯾ ٌﻞْﯾ َو âyeti hakkında da bu âyetin tekrar değil, geçtiği her bir yerde farklı manalarda olduğunu beyân etmiştir. İlk olarak 15 numarada geçen bu âyet tefsir edilirken, ondan önceki âyetlerde geçtiği üzere, ard arda gönderilen, kasırga gibi esen, hakkıyla yayan, hakk ile bâtılı birbirinden ayıran, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakan

190 Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, thk., Muhammed Abdurrahmân el-Mar’aşlî, V, 167. 191 Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, thk., Muhammed Abdurrahmân el-Mar’aşlî, IV, 144. 192 Tekâsür: 102/4.

193 Tekâsür: 102/6-7.

194 Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, thk., Muhammed Abdurrahmân el-Mar’aşlî, V, 334. 195 Şuarâ: 26/103-104.

80

melekler adına yemin edilerek, kıyamet gününün mutlaka gerçekleşeceği; o günde yıldızların ışığının söndürülmesi, göğün yarılması, dağların ufalanıp savrulması, peygamberlerin ümmetleri lehine veya aleyhine şahitlik etmesi gibi olayların yaşanacağı bildirilerek, “bütün bunları yalanların vay haline!” denilmiştir.

Beydâvî, te’kid amaçlı tekrarların, Arapça’da yaygın olup güzel kabul edildiğini söylese de bu sûrenin 19 numarada aynı lafızlarla gelen َﻦﯿٖﺑِّﺬَﻜُﻤْﻠِﻟ ٍﺬِﺌَﻣ ْﻮَﯾ ٌﻞْﯾ َو âyetinin de daha önce geçen âyetin bir tekrarı olmadığını ifade etmiştir. Ona göre burada, önceki âyetlerde zikri geçen peygamberleri ve Allâh’ın âyetlerini yalanlayanlar için azabın vâkî olacağına vurgu yapılmıştır. Bununla birlikte müfessir, 15. âyette geçen veyl’in (azap) ahiret azabı olduğunu bu âyetteki veyl’in (azap) ise dünyadaki helak anlamında olduğunu söylemektedir.196 Beydâvî tefsîri’nin hâşiye yazarı

Kônevî’ye göre ise 19. âyette geçen ( ٍﺬِﺌَﻣ ْﻮَﯾ) kelimesinin, Beydâvî’nin iddia ettiği gibi dünya günü olarak değerlendirilmesi isabetli bir düşünce değildir.196F

197

Beydâvî, aynı lafızlarla gelen 24 numaradaki âyetin de tekrar olmadığı iddiasındadır. Ona göre bu âyet de bir önceki âyette vurgulanan, Allah’ın kudretini yalanlayanların maruz kalacağı azaba vurgu yapmaktadır. Yine 28. âyetteki َﻦﯿٖﺑِّﺬَﻜُﻤْﻠِﻟ ٍﺬِﺌَﻣ ْﻮَﯾ ٌﻞْﯾ َو âyetinde de bir tekrar olmadığını ve bu âyetin, önceki âyetlerle irtibatlı olup Allah’ın nimetlerini yalanlayanların uğrayacakları azaba vurgu yaptığını söylemiştir.197F

198

Beydâvî, Rahmân sûresinde 31 defa geçen ِنﺎَﺑِّﺬَﻜُﺗﺎَﻤُﻜِّﺑ َر ِء َﻻٰا ِّیَﺎِﺒَﻓ O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?” âyeti için de herhangi bir tekrardan bahsetmemektedir. Ona göre burada,

196 Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, thk., Muhammed Abdurrahmân el-Mar’aşlî, V, 275. 197 Kônevî, V, 351.

melekler adına yemin edilerek, kıyamet gününün mutlaka gerçekleşeceği; o günde yıldızların ışığının söndürülmesi, göğün yarılması, dağların ufalanıp savrulması, peygamberlerin ümmetleri lehine veya aleyhine şahitlik etmesi gibi olayların yaşanacağı bildirilerek, “bütün bunları yalanların vay haline!” denilmiştir.

Beydâvî, te’kid amaçlı tekrarların, Arapça’da yaygın olup güzel kabul edildiğini söylese de bu sûrenin 19 numarada aynı lafızlarla gelen َﻦﯿٖﺑِّﺬَﻜُﻤْﻠِﻟ ٍﺬِﺌَﻣ ْﻮَﯾ ٌﻞْﯾ َو âyetinin de daha önce geçen âyetin bir tekrarı olmadığını ifade etmiştir. Ona göre burada, önceki âyetlerde zikri geçen peygamberleri ve Allâh’ın âyetlerini yalanlayanlar için azabın vâkî olacağına vurgu yapılmıştır. Bununla birlikte müfessir, 15. âyette geçen veyl’in (azap) ahiret azabı olduğunu bu âyetteki veyl’in (azap) ise dünyadaki helak anlamında olduğunu söylemektedir.196 Beydâvî tefsîri’nin hâşiye yazarı

Kônevî’ye göre ise 19. âyette geçen ( ٍﺬِﺌَﻣ ْﻮَﯾ) kelimesinin, Beydâvî’nin iddia ettiği gibi dünya günü olarak değerlendirilmesi isabetli bir düşünce değildir.196F

197

Beydâvî, aynı lafızlarla gelen 24 numaradaki âyetin de tekrar olmadığı iddiasındadır. Ona göre bu âyet de bir önceki âyette vurgulanan, Allah’ın kudretini yalanlayanların maruz kalacağı azaba vurgu yapmaktadır. Yine 28. âyetteki َﻦﯿٖﺑِّﺬَﻜُﻤْﻠِﻟ ٍﺬِﺌَﻣ ْﻮَﯾ ٌﻞْﯾ َو âyetinde de bir tekrar olmadığını ve bu âyetin, önceki âyetlerle irtibatlı olup Allah’ın nimetlerini yalanlayanların uğrayacakları azaba vurgu yaptığını söylemiştir.197F

198

Beydâvî, Rahmân sûresinde 31 defa geçen ِنﺎَﺑِّﺬَﻜُﺗﺎَﻤُﻜِّﺑ َر ِء َﻻٰا ِّیَﺎِﺒَﻓ O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?” âyeti için de herhangi bir tekrardan bahsetmemektedir. Ona göre burada,

196 Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, thk., Muhammed Abdurrahmân el-Mar’aşlî, V, 275. 197 Kônevî, V, 351.

198 Kônevî, V, 352-353.

Allah’ın sonsuz nimet sahibi olduğu ve âyetin geçtiği yerlerde bu sonsuz nimetlerden bir kısmına vurgu yapıldığı anlatılmaktadır.199

Netice itibariyle tekrar eden âyetlerle ilgili Beydâvî’nin açıklamalarında gördüğümüz üzere o, Kur’ân’da tekrarların olup olmayacağı konusunda tek bir yol tercih etmemiştir. Müfessir; bir konuya dikkat çekme, azaptan korkutma, bir şeyi teşvîk veya tekit amacıyla Kur’ân’da tekrarlar olabileceğini savunmakla beraber, çoğu zaman da aynı lafızlarla gelen âyetlerin birbirinin tekrarı olmadığını, geçtikleri yerlerde siyâk-sibâk bütünlüğü içerisinde değerlendirilmeleri gerektiğini ifade etmektededir.