• Sonuç bulunamadı

Nesh sözlükte, “ortadan kaldırmak, iptal etmek, bir şeyi bir yerden başka bir yere nakletmek ve bir şeyi iptal edip yerine başkasını geçirmek”360 gibi anlamlara gelmektedir.

İmâm Beydâvî’nin, sarf, iştikâk ve lugat yönüyle tefsirinden sıklıkla istifade ettiği Rağıb el-Isfahânî’ye göre ise neshin, lüğâvî olarak üç manası vardır:

Birincisi, bir şeyin şeklini kaldırıp/yok edip bu şekli, başka bir şeyde ispat etmek ya da o şeye nakletmeye nesh denir. Güneşin, gölgeyi neshetmesi böyledir. Zira güneş, gölgeyi bir yerden alıp, başka bir yere nakleder.361 Nesh kökünden türeyen ve ruhların bir

359 Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, thk., Muhammed Abdurrahmân el-Mar’aşlî, I, 133. 360 Zebîdî, VII, 355; İbn-i Manzûr, III, 61.

361 Râğıb Ebu’l-Kâsım el-Huseyn b. Muhammed el-Isfahânî, Tefsîrü’r-Râğıb, Cilt I: thk.,

Muhammed Abdülazîz Besyûnî, (1. Baskı), Câmi’atü Tanta, Külliyyetü’l-Âdâb, 1999/1420; Cilt II, III: thk., ‘Âdil b. Ali eş-Şiddî, (1. Baskı), Dâru’l-Vatan, Riyad 2003/1424; Cilt IV, V:

122

bedenden diğer bedene intikâl etmesi anlamında kullanılan tenâsüh kelimesi de nesh’in bu manasıyla ilgilidir. Zira bu inanışa göre rûh, ölümden sonra başka bir bedende yeniden dünyaya gelir.362

İkincisi, bir şeyin şeklini, başka bir şeye nakletmeksizin onu, yok etmeye denir. Allah Teâlâ’nın şu sözünde olduğu gibi: ﺎَﻣ ُﱠ� ُﺦَﺴْﻨَﯿَﻓ

ﻲِﻘْﻠُﯾ ُنﺎَﻄْﯿﱠﺸﻟا ﱠﻢُﺛ ُﻢِﻜْﺤُﯾ ُﱠ�

ِﮫِﺗﺎَﯾآ Ama Allah, şeytanın vesvesesini giderir. Sonra

Allah, âyetlerini sağlamlaştırır.362F

363 Burada nesh, direkt iptal etmek ve

ortadan kaldırmak anlamıyla dikkat çekmektedir.

Üçüncüsü de bir şeyin şeklini yok etmeden, onun benzerini başka bir şeye nakletmektir. Bir kitabın neshedilmesi öyledir. 364

Kitabın içindekiler yerinde kalmakla birlikte, başka bir yere de nakledilir. Günümüzde buna fotokopi diyoruz.

İslâmî bir terim olarak nesh, dini bir hükmün daha sonra gelen dini bir delille yürürlükten kaldırılması, demektir.365

Istılâhî anlamında da işaret edildiği üzere hükmü kaldırılan nassa mensûh, hükmü kaldıran nassa nâsih, bu işleme de nesh denilmektedir.366

Nesh konusu, dinî ilimlerle iştigâl eden âlimler arasında, tartışmalı meselelerdendir. Kur’ân’da neshin varlığını kabul edenler ekseriyette olmakla birlikte, aksini iddia edenler de mevcuttur. Her bir grubun da kendine göre delilleri ve gerekçeleri bulunmaktadır. Araştırmamızın gayesine uygun olmayacağı düşüncesiyle burada, nesh meselesiyle ilgili geniş teferruâta ve âlimlerin ihtilaflarına fazla yer vermeyi uygun bulmamaktayız. Konuyu, gerektiği kadar thk., Hind b. Muhammed, Câmi’atü Ümmü’l-Kurâ, Külliyyetü’d-Da’vâ, (1. Baskı), 2001/1422, Tefsîrü’r-Râğıb, I, 283.

362 Veysel Güllüce, Kur’ân Işığında Reenkarnasyon, Rağbet Yayınları, İstanbul 2004, s. 16;

Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, s. 122.

363 Hac: 22/52.

364 Râğıb el-Isfahânî, Tefsîrü’r-Râğıb, I, 283. 365 Zürkânî, II, 517; Cürcânî, 330.

bedenden diğer bedene intikâl etmesi anlamında kullanılan tenâsüh kelimesi de nesh’in bu manasıyla ilgilidir. Zira bu inanışa göre rûh, ölümden sonra başka bir bedende yeniden dünyaya gelir.362

İkincisi, bir şeyin şeklini, başka bir şeye nakletmeksizin onu, yok etmeye denir. Allah Teâlâ’nın şu sözünde olduğu gibi: ﺎَﻣ ُﱠ� ُﺦَﺴْﻨَﯿَﻓ

ﻲِﻘْﻠُﯾ ُنﺎَﻄْﯿﱠﺸﻟا ﱠﻢُﺛ ُﻢِﻜْﺤُﯾ ُﱠ�

ِﮫِﺗﺎَﯾآ Ama Allah, şeytanın vesvesesini giderir. Sonra

Allah, âyetlerini sağlamlaştırır.362F

363 Burada nesh, direkt iptal etmek ve

ortadan kaldırmak anlamıyla dikkat çekmektedir.

Üçüncüsü de bir şeyin şeklini yok etmeden, onun benzerini başka bir şeye nakletmektir. Bir kitabın neshedilmesi öyledir. 364

Kitabın içindekiler yerinde kalmakla birlikte, başka bir yere de nakledilir. Günümüzde buna fotokopi diyoruz.

İslâmî bir terim olarak nesh, dini bir hükmün daha sonra gelen dini bir delille yürürlükten kaldırılması, demektir.365

Istılâhî anlamında da işaret edildiği üzere hükmü kaldırılan nassa mensûh, hükmü kaldıran nassa nâsih, bu işleme de nesh denilmektedir.366

Nesh konusu, dinî ilimlerle iştigâl eden âlimler arasında, tartışmalı meselelerdendir. Kur’ân’da neshin varlığını kabul edenler ekseriyette olmakla birlikte, aksini iddia edenler de mevcuttur. Her bir grubun da kendine göre delilleri ve gerekçeleri bulunmaktadır. Araştırmamızın gayesine uygun olmayacağı düşüncesiyle burada, nesh meselesiyle ilgili geniş teferruâta ve âlimlerin ihtilaflarına fazla yer vermeyi uygun bulmamaktayız. Konuyu, gerektiği kadar thk., Hind b. Muhammed, Câmi’atü Ümmü’l-Kurâ, Külliyyetü’d-Da’vâ, (1. Baskı), 2001/1422, Tefsîrü’r-Râğıb, I, 283.

362 Veysel Güllüce, Kur’ân Işığında Reenkarnasyon, Rağbet Yayınları, İstanbul 2004, s. 16;

Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, s. 122.

363 Hac: 22/52.

364 Râğıb el-Isfahânî, Tefsîrü’r-Râğıb, I, 283. 365 Zürkânî, II, 517; Cürcânî, 330.

366 Demirci, Tefsir Usûlü, s. 242; Çetin, s. 289; Özel, s. 131.

ve Beydâvî tefsiri bağlamında ele alarak, imâm Beydâvî’nin meseleye bakış açısını ortaya koymayı hedefliyoruz.

İslâm’ın ilk dönemlerinde Kur’an’da neshin varlığı hemen hemen herkes tarafından kabul edilirken, hicri IV. yüzyılın ilk çeyreğinde vefat eden Mu’tezile âlimi Ebû Müslim el-İsfahânî’nin bu fikre karşı çıkmasıyla, konu tartışılır hâle gelmiştir.

Kur’ân’da neshin mevcûdiyetini kabul edenlere göre, Kur’ân’ın kendinden önceki kitapları neshetmesinin yanı sıra, bir yaşam biçimi olarak yeni yeni oluşan ve tekâmüle doğru giden İslâm nizâmı içerisindeki hükümleri arasında da nesh olması doğal bir şeydir. Hükümler zaman ve mekânın değişmesine bağlı olarak değişebildiği için belli bir zamanda bir ihtiyaca binâen konmuş olan bir hüküm, o ihtiyacın kalkmasıyla kalkabilir. Çünkü nesh, dünya ve ahiret hayatına taalluk eden hükümlerdedir. Dinin inanç esasları alanında nesh söz konusu değildir.

Neshi kabul etmeyenlere göre karşı tarafın yukarıda geçen iddiaları aklen caiz olmakla birlikte; hakikatte nesh, Kur’ân-ı Kerîm’in Tevrat ve İncil’deki bazı hükümleri iptal etmesi şeklindedir. Yoksa onlar, Kur’ân’ın kendi bünyesi içerisinde nesh olması fikrini kabul etmemektedirler.367

Neshi kabul etmeyenler, Kur’ân’da neshedildiği konusunda âlimlerin tam anlamıyla ittifak ettiği hiçbir âyetin bulunmadığını iddia etmektedirler. Güllüce’ye göre her ne kadar genel kanaat, Kur’ân’da neshedilmiş (hükmü kaldırılmış) âyetler bulunduğu şeklinde olsa da bu âyetlerin hangileri olduğu konusunda, âlimlerin kesin bir ittifakı yoktur. Ancak Kur’ân’da, bir hakikat olarak neshin varlığını bildiren âyetler bulunmaktadır.368

367 Bkz. Cerrahoğlu, Tefsir Uûlü, s. 124-125; Abdurrahman Çetin, “Nesih”, DİA, I-XLIV, TDV

Yayınları, İstanbul 2006, XXXII, s. 580.

368 Veysel Güllüce, “Kur’ân’da Neshedilmiş Âyet Var mıdır?”, Ekev Akademik Dergisi, 10 (26),

124

Neshi kabul eden âlimler arasında Kur’an’ın, Kur’an’ı ve sünnetin, sünneti neshetmesi konusunda görüş birliği var olmakla birlikte; Kur’an’ın sünneti veya sünnetin Kur’an’ı neshetmesinde ihtilaf vardır. Kur’an’ın açıklanmasını sünnetin en temel işlevi olarak gören İmam Şâfiî başta olmak üzere bazı âlimler bu tür neshe karşı çıkarken çoğunluğu teşkil edenler, Kur’an’ın sünneti neshetmesi yanında mütevâtir sünnetin de Kur’an’ı neshedebileceğini söylemişlerdir.369

Kur’an’da, genellikle neshi kabul edenler tarafından nesihle ilgili görülüp, neshin varlığına delil olarak ileri sürülen âyetler şunlardır:

“ ٌﺮﯾ ٖﺪَﻗ ٍءْﯽَﺷ ِّﻞُﻛﻰٰﻠَﻋ َﱣ� ﱠنَا ْﻢَﻠْﻌَﺗ ْﻢَﻟَاﺎَﮭِﻠْﺜِﻣ ْوَاﺎَﮭْﻨِﻣ ٍﺮْﯿَﺨِﺑ ِتْﺎَﻧﺎَﮭِﺴْﻨُﻧ ْوَا ٍﺔَﯾٰا ْﻦِﻣ ْﺦَﺴْﻨَﻧﺎَﻣ

Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allah’ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin?”369F

370

“ ِبﺎَﺘِﻜْﻟا ﱡمُا ُهَﺪْﻨِﻋ َو ُﺖِﺒْﺜ ُﯾ َو ُءﺎَﺸَﯾﺎَﻣ ُﱣ�اﻮُﺤْﻤَﯾ Allah, dilediğini siler, dilediğini

de sabit kılıp bırakır. Ana kitap (Levh-i Mahfuz) O’nun yanındadır.”370F

371

“ َنﻮُﻤَﻠْﻌَﯾ َﻻ ْﻢُھ ُﺮَﺜْﻛَا ْﻞَﺑ ٍﺮَﺘْﻔُﻣ َﺖْﻧَاﺎَﻤﱠﻧِااﻮُﻟﺎَﻗ ُل ِّﺰَﻨُﯾﺎَﻤِﺑ ُﻢَﻠْﻋَا ُﱣ� َو ٍﺔَﯾٰا َنﺎَﻜَﻣ ًﺔَﯾٰاﺎَﻨْﻟﱠﺪَﺑاَذِا َو

Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini gayet iyi bilir- onlar Peygamber’e, “Sen ancak uyduruyorsun” derler. Hayır, onların çoğu bilmezler.”371F

372

Kur’ân’da neshi kabul etmeyenler yukarıdaki âyetlerde zikri geçen neshin ve “âyet” lafzının, Kur’ân’dan önceki ilâhî mesajlar, şeriatlar, geçmiş risaletler, Tevrat ve İncil âyetleri olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre “Ona ne önünden ne de ardından batıl

369 Zürkânî, II, 564-572; Cerrahoğlu, Tefsir Uûlü, s. 124-125; Geniş bilgi için bkz. Abdurrahman

Çetin, “Nesih”, DİA, XXXII, s. 580.

370 Bakara: 2/106. 371 Ra’d: 13/39. 372 Nahl: 16/101.

Neshi kabul eden âlimler arasında Kur’an’ın, Kur’an’ı ve sünnetin, sünneti neshetmesi konusunda görüş birliği var olmakla birlikte; Kur’an’ın sünneti veya sünnetin Kur’an’ı neshetmesinde ihtilaf vardır. Kur’an’ın açıklanmasını sünnetin en temel işlevi olarak gören İmam Şâfiî başta olmak üzere bazı âlimler bu tür neshe karşı çıkarken çoğunluğu teşkil edenler, Kur’an’ın sünneti neshetmesi yanında mütevâtir sünnetin de Kur’an’ı neshedebileceğini söylemişlerdir.369

Kur’an’da, genellikle neshi kabul edenler tarafından nesihle ilgili görülüp, neshin varlığına delil olarak ileri sürülen âyetler şunlardır:

“ ٌﺮﯾ ٖﺪَﻗ ٍءْﯽَﺷ ِّﻞُﻛﻰٰﻠَﻋ َﱣ� ﱠنَا ْﻢَﻠْﻌَﺗ ْﻢَﻟَاﺎَﮭِﻠْﺜِﻣ ْوَاﺎَﮭْﻨِﻣ ٍﺮْﯿَﺨِﺑ ِتْﺎَﻧﺎَﮭِﺴْﻨُﻧ ْوَا ٍﺔَﯾٰا ْﻦِﻣ ْﺦَﺴْﻨَﻧﺎَﻣ

Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allah’ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin?”369F

370

“ ِبﺎَﺘِﻜْﻟا ﱡمُا ُهَﺪْﻨِﻋ َو ُﺖِﺒْﺜ ُﯾ َو ُءﺎَﺸَﯾﺎَﻣ ُﱣ�اﻮُﺤْﻤَﯾ Allah, dilediğini siler, dilediğini

de sabit kılıp bırakır. Ana kitap (Levh-i Mahfuz) O’nun yanındadır.”370F

371

“ َنﻮُﻤَﻠْﻌَﯾ َﻻ ْﻢُھ ُﺮَﺜْﻛَا ْﻞَﺑ ٍﺮَﺘْﻔُﻣ َﺖْﻧَاﺎَﻤﱠﻧِااﻮُﻟﺎَﻗ ُل ِّﺰَﻨُﯾﺎَﻤِﺑ ُﻢَﻠْﻋَا ُﱣ� َو ٍﺔَﯾٰا َنﺎَﻜَﻣ ًﺔَﯾٰاﺎَﻨْﻟﱠﺪَﺑاَذِا َو

Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini gayet iyi bilir- onlar Peygamber’e, “Sen ancak uyduruyorsun” derler. Hayır, onların çoğu bilmezler.”371F

372

Kur’ân’da neshi kabul etmeyenler yukarıdaki âyetlerde zikri geçen neshin ve “âyet” lafzının, Kur’ân’dan önceki ilâhî mesajlar, şeriatlar, geçmiş risaletler, Tevrat ve İncil âyetleri olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre “Ona ne önünden ne de ardından batıl

369 Zürkânî, II, 564-572; Cerrahoğlu, Tefsir Uûlü, s. 124-125; Geniş bilgi için bkz. Abdurrahman

Çetin, “Nesih”, DİA, XXXII, s. 580.

370 Bakara: 2/106. 371 Ra’d: 13/39. 372 Nahl: 16/101.

gelemez. O, hüküm ve hikmet sahibi, övülmeye lâyık olan Allah tarafından indirilmiştir.”,373 “Hâlâ Kur’an’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı”374 anlamındaki bazı âyetler, Kur’ân’da neshin

olmadığına dair açık birer delildir.375

Beydâvî, Kur’ân âyetleri arasında neshin mümkün olduğunu iddia eden âlimlerdendir. Ona göre bir vakitte maslahat olan bir şey, o vakitten sonra mefsedet olabilir. Dolayısıyla ilk âyetin, sonra gelen âyetle neshedilmesi mümkündür. Ya da bir vakitte maslahat olmayan bir şey daha sonra maslahat olabilir.376 Beydâvî’ye göre

âyetin neshi ya sadece lafzının neshedilmesi ya sadece hükmünün neshedilmesi ya da hem lafzının hem de hükmünün birlikte neshedilmesi şeklinde olabilir. Beydâvî tefsîri’nin Şeyhzâde Kocavî

hâşiyesinde, İmâm Beydâvî’nin işaret ettiği bu nesih şekillerine

örnekler verilmiştir. Hem konunun vuzûha kavuşması hem de Beydâvî’nin meseleyle ilgili düşüncesinin görülmesi maksadıyla bu örnekleri ele almakta fayda vardır.

Âyetin, sadece hükmünün neshedilmesine örnek: Kocası ölen kadının iddeti, ilk zamanlarda 1 sene iken daha sonra “ َن ْﻮﱠﻓ َﻮَﺘُﯾ َﻦﯾ ٖﺬﱠﻟا َو

ْﻢُﻜْﻨِﻣ َنو ُرَﺬَﯾ َو ﺎًﺟا َو ْزَا َﻦْﺼﱠﺑ َﺮَﺘَﯾ ﱠﻦِﮭِﺴُﻔْﻧَﺎِﺑ َﺔَﻌَﺑ ْرَا ٍﺮُﮭْﺷَا

ا ًﺮْﺸَﻋ َو İçinizden ölenlerin geride

bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler”376F

377

âyetiyle neshedilmiştir.

Aynı şekilde “ َنو ُﺮْﺸِﻋ ْﻢُﻜْﻨِﻣ ْﻦُﻜَﯾ ْنِا ِلﺎَﺘِﻘْﻟاﻰَﻠَﻋ َﻦﯿٖﻨِﻣْﺆُﻤْﻟا ِض ِّﺮَﺣ ﱡﻰِﺒﱠﻨﻟاﺎَﮭﱡﯾَاﺎَﯾ َنو ُﺮِﺑﺎَﺻ

اﻮُﺒِﻠْﻐَﯾ

ِﻦْﯿَﺘَﺋﺎِﻣ Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa teşvik et. Eğer

içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüz kişiye galip gelirler”377F

378 âyeti

373 Fussilet: 41/42. 374 Nîsa: 4/82.

375 Çetin, 291; Demirci, Tefsir Usûlü, s. 243-246.

376 Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, thk., Muhammed Abdurrahmân el-Mar’aşlî, III, 240; Beydâvî,

Envâru’t-Tenzîl I-V, trc., Abdülvehhab Öztürk, Kahraman Yayınları, İstanbul 2013, III, 209.

377 Bakara: 2/234. 378 Enfâl: 8/65

126

de sonrasında gelen şu âyetle neshedilmiştir: “ ﱠنَا َﻢِﻠَﻋ َو ْﻢُﻜْﻨَﻋ ُﱣ� َﻒﱠﻔَﺧ َﻦﺌْﻟَا ْﻢُﻜﯿٖﻓ ﺎًﻔْﻌَﺿ ْنِﺎَﻓ َﯾ ْﻦُﻜ ْﻢُﻜْﻨِﻣ ٌﺔَﺋﺎِﻣ ٌة َﺮِﺑﺎَﺻ اﻮُﺒِﻠْﻐَﯾ

ِﻦْﯿَﺘَﺋﺎِﻣ Şimdi ise, Allah yükünüzü

hafifletti ve sizde muhakkak bir zaaf olduğunu bildi. Eğer içinizde sabırlı yüz kişi olursa iki yüz kişiye galip gelirler.”378F

379

Burada bir kişinin on kişiye karşı sabretmesi gerektiğini bildiren âyet; bir kişinin, iki kişiye karşı sabretmesini bildiren âyetle neshedilerek müminlere bir hafifletme yapılmıştır. Her iki örnekte de ikinci âyetin inmesiyle ilk âyetin sadece hükmü neshedilmiştir.

Âyetin, sadece lafzının/tilavetinin neshedilmesine örnek: Kaynaklarda, Recm âyeti diye nitelendirilen nass’ın lafız olarak neshedildiği geçmektedir. Recm âyeti denilen söz konusu metin şu şekildedir: “ ﺔﺘﺒﻟاﺎﻤھﻮﻤﺟرﺎﻓ ﺎﯿﻧز اذإﺔﺨﯿﺸﻟاو ﺦﯿﺸﻟا Yaşlı kadın ve erkek zinâ

ederse, onları kesinlikle recmedin.”379F

380

Ubey b. Ka’b’dan gelen bir rivayette de Ahzâb sûresinin, Bakara sûresi uzunluğunda olduğu ve içinde ﺎَﯿَﻧ َز اَذِإ ُﺔَﺨْﯿﱠﺸﻟا َو ُﺦْﯿﱠﺸﻟا

ﺎَﻤُھﻮُﻤُﺟ ْرﺎَﻓ َﺔﱠﺘَﺒْﻟا ًﻻﺎَﻜَﻧ َﻦِﻣ ِﷲ ُﷲ َو ٌﺰﯾ ِﺰَﻋ ٌﻢﯿِﻜَﺣ âyetinin bulunduğu ve

sonrasından neshedildiği bilgisi mevcuttur.380F

381

İbn-i Abbâs’tan gelen bir rivayette ise Hz. Ömer şöyle demiştir: “Ben insanların üzerinden uzunca bir zaman geçer de içlerinden

birisinin: ‘Ben recm’i Allah’ın kitabında görmüyorum’ demesinden ve böylelikle Allah’ın (c.c) emirlerinden birini terk ederek sapmalarından korkuyorum. Dikkat edin! Kişi muhsan olur ve delil de bulunursa, ya da hamilelik veya itiraf gibi bir durum meydana gelirse recm haktır. Ben,

379 Enfâl: 8/66.

380 Dârimî, Ebû Muhammed Abdullah b. Abdurrahmân, Sünenü’d-Dârimî I-IV, (1. Baskı), thk.,

Huseyn Selîm Esed ed-Dârânî, Dâru’l-Muğnî, Suûdi Arabistan 2000/1412, Hudûd: 16; Taberânî, XXIV, 350.

de sonrasında gelen şu âyetle neshedilmiştir: “ ﱠنَا َﻢِﻠَﻋ َو ْﻢُﻜْﻨَﻋ ُﱣ� َﻒﱠﻔَﺧ َﻦﺌْﻟَا ْﻢُﻜﯿٖﻓ ﺎًﻔْﻌَﺿ ْنِﺎَﻓ َﯾ ْﻦُﻜ ْﻢُﻜْﻨِﻣ ٌﺔَﺋﺎِﻣ ٌة َﺮِﺑﺎَﺻ اﻮُﺒِﻠْﻐَﯾ

ِﻦْﯿَﺘَﺋﺎِﻣ Şimdi ise, Allah yükünüzü

hafifletti ve sizde muhakkak bir zaaf olduğunu bildi. Eğer içinizde sabırlı yüz kişi olursa iki yüz kişiye galip gelirler.”378F

379

Burada bir kişinin on kişiye karşı sabretmesi gerektiğini bildiren âyet; bir kişinin, iki kişiye karşı sabretmesini bildiren âyetle neshedilerek müminlere bir hafifletme yapılmıştır. Her iki örnekte de ikinci âyetin inmesiyle ilk âyetin sadece hükmü neshedilmiştir.

Âyetin, sadece lafzının/tilavetinin neshedilmesine örnek: Kaynaklarda, Recm âyeti diye nitelendirilen nass’ın lafız olarak neshedildiği geçmektedir. Recm âyeti denilen söz konusu metin şu şekildedir: “ ﺔﺘﺒﻟاﺎﻤھﻮﻤﺟرﺎﻓ ﺎﯿﻧزاذإ ﺔﺨﯿﺸﻟاوﺦﯿﺸﻟا Yaşlı kadın ve erkek zinâ

ederse, onları kesinlikle recmedin.”379F

380

Ubey b. Ka’b’dan gelen bir rivayette de Ahzâb sûresinin, Bakara sûresi uzunluğunda olduğu ve içinde ﺎَﯿَﻧ َز اَذِإ ُﺔَﺨْﯿﱠﺸﻟا َو ُﺦْﯿﱠﺸﻟا

ﺎَﻤُھﻮُﻤُﺟ ْرﺎَﻓ َﺔﱠﺘَﺒْﻟا ًﻻﺎَﻜَﻧ َﻦِﻣ ِﷲ ُﷲ َو ٌﺰﯾ ِﺰَﻋ ٌﻢﯿِﻜَﺣ âyetinin bulunduğu ve

sonrasından neshedildiği bilgisi mevcuttur.380F

381

İbn-i Abbâs’tan gelen bir rivayette ise Hz. Ömer şöyle demiştir: “Ben insanların üzerinden uzunca bir zaman geçer de içlerinden

birisinin: ‘Ben recm’i Allah’ın kitabında görmüyorum’ demesinden ve böylelikle Allah’ın (c.c) emirlerinden birini terk ederek sapmalarından korkuyorum. Dikkat edin! Kişi muhsan olur ve delil de bulunursa, ya da hamilelik veya itiraf gibi bir durum meydana gelirse recm haktır. Ben,

379 Enfâl: 8/66.

380 Dârimî, Ebû Muhammed Abdullah b. Abdurrahmân, Sünenü’d-Dârimî I-IV, (1. Baskı), thk.,

Huseyn Selîm Esed ed-Dârânî, Dâru’l-Muğnî, Suûdi Arabistan 2000/1412, Hudûd: 16; Taberânî, XXIV, 350.

381 Ahmed b. Hanbel, XXXV, 134.

‘Yaşlı kadın ve erkek zinâ ederse, onları kesinlikle recmedin’ âyetini okudum. Resulullah (s.a.s) da recmetti, ondan sonra biz de recmettik.”382

Bu çeşit nesihte âyetin sadece tilâveti neshedilmiştir. Dolayısıyla mümin, neshedilen âyetin tilavetiyle mükellef değildir.

Müfessir Beydâvî de “ ُﱣ� َءﺎَﺷ ﺎَﻣ ﱠﻻِا،ﻰٰﺴْﻨَﺗ َﻼَﻓ َﻚُﺋ ِﺮْﻘُﻨ َﺳ Sana Kur’an’ı

okutacağız ve sen onu unutmayacaksın. Ancak Allah’ın (c.c) dilediği başka…”382F

383 âyetlerinin tefsirinde Allah Teâlâ’nın Hz. Peygamber’e bir

kısım âyetleri unutturmuş olabileceğini ve bunların tilaveti mensuh âyetler olduğunu iddia etmiştir.383F

384

Âyetin hem hükmünün hem de lafzının/tilavetinin neshedilmesine örnek:

Bu çeşit nesihte âyet, hakîkî olarak hem mushaftan hem de kalplerden kaldırılmıştır.

Hz. Aişe’den gelen bir rivayette o, şöyle demiştir: “ - َﺔَﺸِﺋﺎَﻋ ْﻦ َﻋ ﻲﺿر ﷲ ﺎﮭﻨﻋ - ْﺖَﻟﺎَﻗ َنﺎَﻛ ﺎَﻤﯿِﻓ َل ِﺰْﻧُأ ْﻦِﻣ ِنآ ْﺮُﻘْﻟا ُﺮْﺸَﻋ ٍتﺎَﻌَﺿ َر ٍتﺎَﻣﻮُﻠْﻌَﻣ َﻦْﻣ ِّﺮَﺤُﯾ ﱠﻢُﺛ َﻦْﺨِﺴُﻧ ٍﺲْﻤَﺨِﺑ ٍتﺎَﻣﻮُﻠْﻌَﻣ َﻲِّﻓُﻮُﺘَﻓ ُلﻮُﺳ َر ِﷲ - ﻰﱠﻠَﺻ ُﷲ ِﮫْﯿَﻠَﻋ َﻢﱠﻠَﺳ َو - ّﻦھ َو ﺎَﻤﯿِﻓ ُأَﺮْﻘُﯾ ْﻦِﻣ ِنآ ْﺮُﻘْﻟا

‘Bilinen on defa emzirme haramlık hükmü doğurur’ âyeti, Kur’ân’da yer almaktaydı. Ancak daha sonra bu âyet, ‘bilinen beş emme’ ile neshedildi. Hz. Peygamber (s.a.s) vefat ettiği zaman onlar, Kur’an âyetleri arasında okunmaktaydı.”384F

385

Sahîhi Müslim’in tahkîkini yapan Muhammed Fuâd Abdülbâkî, hadisteki ( ِنآ ْﺮُﻘْﻟا ْﻦِﻣ ُأَﺮْﻘُﯾ ﺎَﻤﯿِﻓ ّﻦھ َو) ifadesiyle ilgili olarak

382 İbn-i Mâce, Ebû Abdullah Muhammed b. Yezîd, Sünenü İbn-i Mâce I-IV, (1. Baskı), thk.,

Şuayb el-Arnavûtî, ‘Âdil Mürşid, Muhammed Kâmil Kara, Abdullatif Hirzullâh, Dâru’r- Risâle, 1430/2009, Hudûd: 9; Nesâî, Recm: 5.

383 ‘Alâ: 87/6-7.

384 Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, thk., Muhammed Abdurrahmân el-Mar’aşlî, V, 305.

385 Bkz. Şeyhzâde el-Kôcevî, Muhammed b. Muslıhiddîn Mustafa, Hâşiyetü Şeyhzâde ale Tefsîri’l-Kâdi Beydâvî, İhlâs Vakfı Yayınları, Hakikat Kitabevi, İstanbul 1411/1991, I, 381-382; Müslim, Radâ’: 24; Mâlik b. Enes, el-Muvatta I-VIII (1. Baskı), thk., Muhammed Mustafa ‘Azamî, Müesssesetü Zâyid b. Sultân, 2004/1425, Radâ’: 2253.

128

şöyle demiştir: ‘beş emme’ ile ilgili âyetin neshedilmesi, Hz. Peygamber’in vefatına yakın bir zamanda gerçekleşti. Dolayısıyla, Hz. Peygamber vefat ettikten sonra da bunu bilmeyen bazı sahabîler tarafından okunuyordu. Bu âyetin tilavet bakımından neshedildiğini duyduklarında ise okunmaması konusunda icmâ ettiler.386

Neshi kabul edenlere göre ilk önce on emzirmenin evlilikte haramlık hükmü doğurduğunu bildiren âyet inmişti. Ancak bu âyet, daha sonra beş emzirmeyi hüküm olarak ortaya koyan âyetle neshedildi. Ardından beş emzirmeyi ifade eden âyet de tilavet bakımından neshedildi. Yani ilk âyet hem hüküm olarak hem de tilavet olarak neshedilirken, ikinci âyet yalnızca lafız bakımından neshedilip hükmü bâkî kalmış oldu.387

Bir diğer örnek de Ebû Musâ el-Eş’arî (r.a)’den gelen rivayettir. Ebû Mûsa, şöyle demiştir: “Biz, uzunluk ve şiddet bakımından Tevbe sûresine denk olan bir sûre okuyorduk. Ben o sûreden sadece şu âyeti ezberledim: ‘ﻰَﻐَﺘْﺑ َﻻ ٍلﺎَﻣ ْﻦِﻣ ِنﺎَﯾِدا َو َمَدآ ِﻦْﺑ ِﻻ َنﺎَﻛ ْﻮَﻟ

ﺎًﯾِدا َو ﺎًﺜِﻟﺎَﺛ َﻻ َو َُﻸْﻤَﯾ َف ْﻮَﺟ ِﻦْﺑا َمَدآ ﱠﻻِإ

ُبا َﺮﱡﺘﻟا ‘Âdemoğlunun iki vadi dolusu malı olsa

üçüncüsünü ister, Âdemoğlunun karnını ancak toprak doldurur.’387F

388

Âyetlerin neshedilmesi meselesini konu edinen ve neshi savunanların, delil olarak kabul ettiği en çarpıcı âyet, Bakara sûresindeki şu âyet-i kerimedir:ﺎَﮭِﻠْﺜِﻣ ْوَاﺎَﮭْﻨِﻣ ٍﺮْﯿَﺨِﺑ ِتْﺎَﻧﺎَﮭِﺴْﻨُﻧ ْوَا ٍﺔَﯾٰا ْﻦِﻣ ْﺦَﺴْﻨَﻧﺎَﻣ

Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz.388F

389

Beydâvî, yukarıdaki âyetin iniş sebebi olarak şu rivayeti zikretmiştir: Müşrikler, İslâmı lekelemek ve bu dine yeni girecek

386 Müslim: Radâ’: 1452.

387 Zürkânî, II, 547; Demirci, Tefsîr Usûlü, s. 259.

388 Müslim: Zekât: 119; İbnü’l-Esîr, Mecdü’d-Dîn Ebu’s-Saâdât el-Mübârek, Câmiu’l-Usûl fî Ehâdîsi’r-Rasûl I-XII, (1. Baskı), thk., Abdülkâdir el-Arnavûtî, Mektebetü’l-Helvânî, 1392, II,

452.

şöyle demiştir: ‘beş emme’ ile ilgili âyetin neshedilmesi, Hz. Peygamber’in vefatına yakın bir zamanda gerçekleşti. Dolayısıyla, Hz. Peygamber vefat ettikten sonra da bunu bilmeyen bazı sahabîler tarafından okunuyordu. Bu âyetin tilavet bakımından neshedildiğini duyduklarında ise okunmaması konusunda icmâ ettiler.386

Neshi kabul edenlere göre ilk önce on emzirmenin evlilikte haramlık hükmü doğurduğunu bildiren âyet inmişti. Ancak bu âyet, daha sonra beş emzirmeyi hüküm olarak ortaya koyan âyetle neshedildi. Ardından beş emzirmeyi ifade eden âyet de tilavet bakımından neshedildi. Yani ilk âyet hem hüküm olarak hem de tilavet olarak neshedilirken, ikinci âyet yalnızca lafız bakımından neshedilip hükmü bâkî kalmış oldu.387

Bir diğer örnek de Ebû Musâ el-Eş’arî (r.a)’den gelen rivayettir. Ebû Mûsa, şöyle demiştir: “Biz, uzunluk ve şiddet bakımından Tevbe sûresine denk olan bir sûre okuyorduk. Ben o sûreden sadece şu âyeti ezberledim: ‘ﻰَﻐَﺘْﺑ َﻻ ٍلﺎَﻣ ْﻦِﻣ ِنﺎَﯾِدا َو َمَدآ ِﻦْﺑ ِﻻ َنﺎَﻛ ْﻮَﻟ

ﺎًﯾِدا َو ﺎًﺜِﻟﺎَﺛ َﻻ َو َُﻸْﻤَﯾ َف ْﻮَﺟ ِﻦْﺑا َمَدآ ﱠﻻِإ

ُبا َﺮﱡﺘﻟا ‘Âdemoğlunun iki vadi dolusu malı olsa

üçüncüsünü ister, Âdemoğlunun karnını ancak toprak doldurur.’387F

388

Âyetlerin neshedilmesi meselesini konu edinen ve neshi savunanların, delil olarak kabul ettiği en çarpıcı âyet, Bakara sûresindeki şu âyet-i kerimedir:ﺎَﮭِﻠْﺜِﻣ ْوَاﺎَﮭْﻨِﻣ ٍﺮْﯿَﺨِﺑ ِتْﺎَﻧﺎَﮭِﺴْﻨُﻧ ْوَا ٍﺔَﯾٰا ْﻦِﻣ ْﺦَﺴْﻨَﻧﺎَﻣ

Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz.388F

389

Beydâvî, yukarıdaki âyetin iniş sebebi olarak şu rivayeti zikretmiştir: Müşrikler, İslâmı lekelemek ve bu dine yeni girecek

386 Müslim: Radâ’: 1452.

387 Zürkânî, II, 547; Demirci, Tefsîr Usûlü, s. 259.

388 Müslim: Zekât: 119; İbnü’l-Esîr, Mecdü’d-Dîn Ebu’s-Saâdât el-Mübârek, Câmiu’l-Usûl fî Ehâdîsi’r-Rasûl I-XII, (1. Baskı), thk., Abdülkâdir el-Arnavûtî, Mektebetü’l-Helvânî, 1392, II,

452.

389 Bakara: 2/106.

kişilerin azimetini kırmak için şöyle diyorlardı: “Muhammed, önce arkadaşlarına bir şey emrediyor, sonra bunu yasaklayıp başka bir şey emrediyor. Bugün bir şey diyor, yarın bu sözünden dönüyor.”390

Nitekim Kur’ân’da zina cezasıyla ilgili olarak, bu fiili işleyenlerin önce dil ile azarlanması, sonra ölünceye kadar veya Allah (c.c) onlar hakkında bir hüküm verinceye kadar evlerde hapsedilmeleri, daha sonra da her birisine 100 celde vurulması emredilmişti. Müşrikler de bu durumdan hareketle, Kur’ân’ın birbiriyle çeliştiğini ve Hz. Muhammed’in onu uydurduğunu söylemişlerdi.391

Beydâvîye göre bu âyet, Kur’ân âyetleri arasında neshin var olduğuna ve âyetlerin inişinin uygun zamana kadar geciktirilmesine delâlet etmektedir. Zira âyetler, Allah’tan bir rahmet ve lütuf olarak insanların maslahatına ve ihtiyaçlarına uygun olarak indirilmiştir. Aynı şekilde teşrî edilen ilâhi hükümlerde de insanların faydası gözetilmektedir. İnsanların maslahatları da tıpkı geçim sebeplerinde olduğu gibi çağlara ve şahıslara göre değişim gösterdiği için bir asırda faydalı olan başka bir asırda zarar verebilir. Dolayısıyla bir âyetin, daha sonra başka bir âyetle neshedilmesi tabiî bir durumdur.392

Fahreddin Râzî de Bakara/106. âyetin “ﺎَﮭِﻠْﺜِﻣ ْوَا ﺎَﮭْﻨِﻣ ٍﺮْﯿَﺨِﺑ ِتْﺎَﻧ yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz” ibaresinin tefsirinde, nesh eden âyetle ilgili iki görüş bulunduğunu bildirmiştir. Buna göre nesh eden âyet ya daha hafif ya da kulların maslahatına daha uygundur. Râzî, ikinci görüşün daha isabetli olduğunu belirtmiştir.