G. BEYDÂVÎ TEFSÎRİ ÜZERİNE YAPILAN ÇALIŞMALAR
1.8. MÜBHEMÂTÜ’L KUR’ÂN
Mübhem, lügatte anlaşılması zor olan, kendisiyle ne kastedildiği açıkça belli olmayan kapalı söz veya mahiyeti bildirilmeyen, kapalı bırakılan şey anlamındadır.217
Istılahta ise “insan, melek ve cin gibi kavramların; bir topluluk ya da bir kabilenin, açıkça değil de ism-i mevsuller, ism-i işaretler, zamirler vb. yoluyla ifade edilmesine denir.218
216 Bkz. Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, thk., Muhammed Abdurrahmân el-Mar’aşlî, III, 32; IV, 149. 217 İbn-i Manzûr, XII, 57; Zebîdî, XXXI, 315.
218 Cürcânî, s. 278; Suyûtî, el-İtkân fî Ulûmi’l-Kur’ân, IV, 371-372; Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, s.
88
Suyûtî’ye göre mübhemât’ın kaynağı sadece nakildir. Bu hususta re’yin yeri yoktur.219 Mübhemât’ın Kur’ân’da yer almasının
birçok sebebi vardır. Kaynaklarda bu sebebler üzerinde örnekleriyle birlikte detaylıca durulmuştur.220 Bu araştırmamızın gayesine
uygun düşmeyeceğinden dolayı burada bu detaylara, gereğinden fazla değinmeyecek, sadece İmam Beydâvî’nin temas ettiği birkaç örneği işleyeceğiz.
Örnek olarak Beydâvî tefsîri’nde, “ ﻰِﻓ ُﮫُﻟ ْﻮَﻗ َﻚُﺒ ِﺠْﻌُﯾ ْﻦَﻣ ِسﺎﱠﻨﻟا َﻦ ِﻣ َو ِةﻮٰﯿَﺤْﻟا ﺎَﯿْﻧﱡﺪﻟا ُﺪِﮭْﺸُﯾ َو َﱣ� ﻰٰﻠَﻋ ﺎَﻣ ﻰٖﻓ ٖﮫِﺒْﻠَﻗ َﻮُھ َو ﱡﺪَﻟَا
ِمﺎَﺼ ِﺨْﻟا İnsanlardan öylesi de vardır
ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine (Sözünün özüne uyduğuna) Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki o, düşmanlıkta en amansız olandır”221 âyet-i kerimesinde, ْﻦَﻣ ism-i mevsûlu ile
kendisinden bahsedilen kişinin, Ahnes b. Şureyk olduğu bildirilmiştir. Beydâvî’nin naklettiğine göre bu kişi, çok yakışıklı ve güzel konuşan biriydi. Münafıklık yaparak, Hz. Peygamber’in huzurunda müslüman olduğunu iddia etmiş. Sonra da bir gece vakti, Sâkif kabilesinin ekinlerini yakmış ve hayvanlarını öldürmüştür. Beydâvî tefsîri’nde geçen diğer bir görüşe göre bu âyette kastedilen kimseler, genel olarak bütün münafıklardır.221F
222
Bir başka örnek de Fatiha sûresinin 7. âyeti َﺖْﻤَﻌْﻧَأ َﻦﯾِﺬﱠﻟا َطاﺮ ِﺻ ْﻢِﮭْﯿَﻠَﻋifadesinde kendilerinden bahsedilen kişilerin, kim oldukları konusundadır. Beydâvî âyetteki ibhâmın giderilmesi maksadıyla, bu konuda âlimler tarafından söylenmiş görüşleri sıralamış, ancak bu görüşleri ﻞﯿﻗ lafzıyla naklederek herhangi bir tercihte bulunmamıştır. Beydâvî tefsrinde bu kişilerin; peygamberler, peygamberimiz (s.a.s) ve onun ashâbı ya da kitaplarının tahrif ve
219 Suyûtî, el-İtkân fî ‘Ulûmi’l-Kur’ân, IV, 95; Kâtip Çelebî, II, 1583.
220 Suyûtî, el-İtkân fî ‘Ulûmi’l-Kur’ân, IV, 93-95; Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, s. 187-188. 221 Bakara: 2/204.
222 Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, thk., Muhammed Abdurrahmân el-Mar’aşlî, I, 133; Taberî, Ebû
Ca’fer Muhammed İbn-i Cerîr, Camiü’l-Beyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân, I-XXIV, (1. Baskı), thk., Abdullâh b. Abdilmuhsin et-Türki bi’t-Teâvuni mea’l-Merkezi’l-Buhûsi ve’d- Dirâsâti’l-Arabiyye ve’l-İslâmiyye, Abdussened Hasan Yemâme, Dâr Hicr, 2001/1422, III, 572-573.
Suyûtî’ye göre mübhemât’ın kaynağı sadece nakildir. Bu hususta re’yin yeri yoktur.219 Mübhemât’ın Kur’ân’da yer almasının
birçok sebebi vardır. Kaynaklarda bu sebebler üzerinde örnekleriyle birlikte detaylıca durulmuştur.220 Bu araştırmamızın gayesine
uygun düşmeyeceğinden dolayı burada bu detaylara, gereğinden fazla değinmeyecek, sadece İmam Beydâvî’nin temas ettiği birkaç örneği işleyeceğiz.
Örnek olarak Beydâvî tefsîri’nde, “ ﻰِﻓ ُﮫُﻟ ْﻮَﻗ َﻚُﺒ ِﺠْﻌُﯾ ْﻦَﻣ ِسﺎﱠﻨﻟا َﻦ ِﻣ َو ِةﻮٰﯿَﺤْﻟا ﺎَﯿْﻧﱡﺪﻟا ُﺪِﮭْﺸُﯾ َو َﱣ� ﻰٰﻠَﻋ ﺎَﻣ ﻰٖﻓ ٖﮫِﺒْﻠَﻗ َﻮُھ َو ﱡﺪَﻟَا
ِمﺎَﺼ ِﺨْﻟا İnsanlardan öylesi de vardır
ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine (Sözünün özüne uyduğuna) Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki o, düşmanlıkta en amansız olandır”221 âyet-i kerimesinde, ْﻦَﻣ ism-i mevsûlu ile
kendisinden bahsedilen kişinin, Ahnes b. Şureyk olduğu bildirilmiştir. Beydâvî’nin naklettiğine göre bu kişi, çok yakışıklı ve güzel konuşan biriydi. Münafıklık yaparak, Hz. Peygamber’in huzurunda müslüman olduğunu iddia etmiş. Sonra da bir gece vakti, Sâkif kabilesinin ekinlerini yakmış ve hayvanlarını öldürmüştür. Beydâvî tefsîri’nde geçen diğer bir görüşe göre bu âyette kastedilen kimseler, genel olarak bütün münafıklardır.221F
222
Bir başka örnek de Fatiha sûresinin 7. âyeti َﺖْﻤَﻌْﻧَأ َﻦﯾِﺬﱠﻟا َطاﺮ ِﺻ ْﻢِﮭْﯿَﻠَﻋifadesinde kendilerinden bahsedilen kişilerin, kim oldukları konusundadır. Beydâvî âyetteki ibhâmın giderilmesi maksadıyla, bu konuda âlimler tarafından söylenmiş görüşleri sıralamış, ancak bu görüşleri ﻞﯿﻗ lafzıyla naklederek herhangi bir tercihte bulunmamıştır. Beydâvî tefsrinde bu kişilerin; peygamberler, peygamberimiz (s.a.s) ve onun ashâbı ya da kitaplarının tahrif ve
219 Suyûtî, el-İtkân fî ‘Ulûmi’l-Kur’ân, IV, 95; Kâtip Çelebî, II, 1583.
220 Suyûtî, el-İtkân fî ‘Ulûmi’l-Kur’ân, IV, 93-95; Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, s. 187-188. 221 Bakara: 2/204.
222 Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, thk., Muhammed Abdurrahmân el-Mar’aşlî, I, 133; Taberî, Ebû
Ca’fer Muhammed İbn-i Cerîr, Camiü’l-Beyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân, I-XXIV, (1. Baskı), thk., Abdullâh b. Abdilmuhsin et-Türki bi’t-Teâvuni mea’l-Merkezi’l-Buhûsi ve’d- Dirâsâti’l-Arabiyye ve’l-İslâmiyye, Abdussened Hasan Yemâme, Dâr Hicr, 2001/1422, III, 572-573.
nesh edilmeden önce Hz. Mûsa ile Hz. İsâ ümmetinden olan kimseler olabileceği geçmektedir. Ancak Beydâvî tefsiri muhakkikleri Muhammed Subhi b. Hasan Hallâk ve Mahmud Ahmed el-Atraş’ın da ifade ettiği gibi bu mesele hakkındaki genel görüş, fâtiha 7. âyette geçen kimselerin, َﻊَﻣ َﻚِﺌﻟوُﺄَﻓ َلﻮُﺳ ﱠﺮﻟا َو َﱠ� ِﻊِﻄُﯾ ْﻦَﻣ َو
َﻦﯾِﺬﱠﻟا َﻢَﻌْﻧَأ ُﱠ� ْﻢِﮭْﯿَﻠَﻋ َﻦِﻣ َﻦﯿِّﯿِﺒﱠﻨﻟا َﻦﯿِﻘﯾِّﺪ ِّﺼﻟا َو ِءاﺪَﮭﱡﺸﻟا َو َﻦﯿ ِﺤِﻟﺎﱠﺼﻟا َو 222F 223âyetinde
zikredilen ‘peygamberler, sıddîklar şehitler ve iyi kimseler’ olduğudur.”223F
224
“
َﻦﯿ ٖﺤِﺒْﺼُﻣ ٌعﻮُﻄْﻘَﻣ ِء َﻻُﺆٰھ َﺮِﺑاَد ﱠنَا َﺮْﻣَ ْﻻا َﻚِﻟٰذ ِﮫْﯿَﻟِاﺎَﻨْﯿَﻀَﻗ َو
Ona şu durumukesin olarak bildirdik: “Sabaha çıkarken onların sonu kesilmiş olacak.”224F
225
Beydâvî’nin bildirdiğine göre yukarıdaki âyette geçen
َﻚِﻟٰذ
َﺮْﻣَ ْﻻا
ifadesinde ism-i işaret olan kelime (َﻚِﻟٰذ
) mübhemdir. Akabinde gelen ifadeler onu tefsir etmiştir. Yani âyetin başında zikri geçen durum, daha sonra gelen (َﻦﯿ ٖﺤِﺒْﺼُﻣ ٌعﻮُﻄْﻘَﻣ ِء َﻻُﺆٰھ َﺮِﺑاَد ﱠنَا
) ifadesiyle izah edilmiştir.225F226 O da sabah vakti onlardan hiç kimsenin sağ
kalmayacağı, köklerinin kurutulacağı manasındadır.
“
او ُﺮَﻔَﻛ
َﻦﯾ ٖﺬﱠﻟا
ُرﺎَﺼْﺑَا
ٌﺔَﺼ ِﺧﺎَﺷ
َﻰِھ
اَذِﺎَﻓ
ﱡﻖَﺤْﻟا
ُﺪْﻋ َﻮْﻟا
َب َﺮَﺘْﻗا َو
Gerçek vaad(kıyametin kopması) yaklaşır, bir de bakarsın inkâr edenlerin gözleri açılıp donakalmıştır.”226F
227
Müfessire göre yukarıdaki âyette de
َﻰِھ
zamiri, bir görüşe göre mübhem bir kelimedir. Akabinde gelen “ُرﺎَﺼْﺑَا
gözler” kelimesi de onu tefsir etmiştir.227F228
“
ﻰٰﻈَﻟ
ﺎَﮭﱠﻧِا
ﱠﻼَﻛ
Fakat ne mümkün! Bilinmeli ki o, alevlenen birateştir.”228F
229
223 Nîsâ: 4/69.
224Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, thk., tlk., thr., Muhammed Subhi b. Hasan Hallâk, Mahmud
Ahmed el-Atraş, I, 18; Duman, s. 77.
225 Hicr: 15/66.
226 Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, thk., Muhammed Abdurrahmân el-Mar’aşlî, III, 214-215. 227 Enbiyâ: 21/97.
228 Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, thk., Muhammed Abdurrahmân el-Mar’aşlî, IV, 60. 229 Meâric: 70/15.
90
Müfesir Beydâvî’ye göre yukarıdaki âyet-i kerîme’de geçen
ﺎَﮭﱠﻧِا
kelimesindeki hâ zamiri, bir görüşe mübhemdir. Ondan sonra gelenﻰٰﻈَﻟ
kelimesi de onu tefsir etmiştir.229F230