• Sonuç bulunamadı

II. KOBİ’LERİN TEMEL SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

2.2. Teknoloji, Buluş ve İnovasyon Sorunu

II.BÖLÜM

oldukça düşüktür. Buna karşın mevzuat değişikliğini takip edemeyen işletme sayısı ise 173 olup, Türk KOBİ’lerinin bilgi sağlama sorununu kanıtlar niteliktedir.

Tablo 2. 1 - İşletmelerin Vergi Mevzuatındaki Değişmeleri Takip Edebilme Durumlarına Göre Kayıp İşgünlerinin Dağılımı

İşletme Sayısı Değişmeleri Takip

Edebilme Durumu Kayıp İş Günü

Toplam 20 Gün. Az 20-29 Gün 30-39 Gün 40-49 Gün 50+ Gün

Takip Edebiliyor 9 5 2 1 1 -

Kısmen Takip Ediyor 38 2 13 8 12 3

Takip Edemiyor 173 4 31 64 44 30

Kaynak:

- Gücelioğlu, Ömer., Mevzuatın Esnaf - Sanatkâr ve Küçük İşletmelere Maliyeti : Ankara Siteler Örneğinde Bir Saha Araştırması, Ankara, Türkiye Esnaf - Sanatkâr ve Küçük Sanayi Araştırma Enstitüsü (TES-AR) Yayınları No: 5, 1992, s.30.

II.BÖLÜM

bir girişimci anlamına gelmemelidir14. Buluş yapanlar (Inventors) kadar buluşları uygulamaya koyanlar veya mevcut ürün ve teknik bilgiler üzerinde yenilik yaratanlar (Innovators) da önemlidir.

Hem yeni buluşlar hem de bunların uygulamaya konulması veya bunlar üzerinde yenilik yaratılması KOBİ’ler açısından önem taşımaktadır. Bu durum iki başlık halinde incelenebilir:

- Buluşlar ve Yeni Girişimler: Öncelikle belirtilmesi gereken nokta, buluşlar ile yeni girişimlerin ortaya çıkması arasındaki sıkı bağlantıdır. Her zaman olmamakla beraber, çoğu zaman yeni bir buluş yeni bir iş imkanı ve girişim yaratmaktadır15. Buna ek olarak mevcut KOBİ’lerin yeni teknolojilere kavuşması da yeni buluşlardan geçmektedir. Bunlar ideal olmakla beraber, maalesef özellikle gelişmekte olan ülkelerde gerek ülke insanının buluş yapma ve yenilik yaratma kültüründeki, diğer bir ifade ile, toplumun teknolojik doğurganlığındaki azgelişmişlik nedeniyle, gerekse ülkenin buluş ve yenilikleri özendirme iklimindeki yetersizlikler nedeni ile hem yeni buluşlar vasıtasıyla yeni girişimlerin ortaya çıkması hem de dışardan teknoloji transferi yerine kendi teknolojilerine sahip olmaları sekteye uğramaktadır.

Buluş yapma potansiyelindeki insanların nitelikleri açısından, eğitimdeki ezber, aile içi eğitimde yaratıcılığı teşvik etmekten daha ziyade itaati emreden yapı, sindirilmiş birey ve özgüven eksikliği gibi nedenler; yeni buluşları bekleyen ekonomik sistem açısından, sanayideki korumacı gelenek, bu korumacı yapıyı değiştirecek yeterli etkinin olmayışı, güçlü devlet geleneği ve devlet içinde birey anlayışına dayalı devlet gibi nedenler ve hukuk sisteminin yetersizliği, patent kanununun yetersizliği gibi buluşları koruma ve

14 Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV), Yuvarlak Masa Toplantıları 10 : Ulusal Buluşların Teşviki ve KOBİ'ler, Ankara, Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV), 1996, s.41, 58, 66.

15 Meier, Max Georg., "Buluşların Hayata Geçirilmesinde Önemli Engellerle Karşılaşılıyor", Girişim, Ekim - Kasım - Aralık 1995 Sayı:6, s.6.

II.BÖLÜM

özendirme ortamındaki eksiklikler nedeniyle16, özellikle az gelişmiş ülkelerde buluşlar zayıf kalmakta ve bundan en fazla zararı KOBİ’ler görmektedir.

- Buluşların Uygulamaya Konması ve Yenilikler (Inovasyon): Teorik olarak inovasyon konusunda KOBİ’lerin daha aktif olması, esasen bu işletmelerin esneklik potansiyelinin daha etkin bir şekilde değerlendirilmesidir.

Dolayısıya büyük işletmelerin yaptığı kitle üretimi ile uğraşmak yerine KOBİ’ler, büyükler açısından kitle üretimi için ekonomik olmayan piyasa boşlukları aramalı ve yenilikler uygulayarak bu piyasalara girmeye çalışmalıdır17. Bu durum inovasyon yapmanın, piyasa dönük olma ve zamanlamasının iyi ayarlanması gerekliliklerini de ortaya koymaktadır.

Gün geçtikçe KOBİ’lerin yaşamını sürdürmesi ve başarılı olma şansı inovasyon yapma yeteneklerine daha bağımlı hale gelmektedir. İnovasyondan kast edilen sadece yeni bir ürüne yönelik geliştirme değildir. Buna ek olarak bir işlem sürecinde yenilik yapmak veya esnek ve dayanıklı bir organizasyon yapısı geliştirmek de inovasyon olarak değerlendirilmelidir. Ancak, özellikle azgelişmiş ülkelerde ve Türkiye’de KOBİ’ler bu avantajlarını iyi kullanamayarak sorun yaşamaktadır. İşe taklitçilik ile başlanmakta, fakat taklitçilik kopyacılıkta kalmaktadır. Esasında taklitçilik bir çok alanda gelişmiş ülkelerdeki gelişmeleri izlemek zorunda kalan ülkeler için normal kabul edilmekle beraber, taklitçiliğin kopyacılıkta kalması büyük yanlış ve eksikliktir. Yenilikler ve inovatif girişimcilik için muhakkak yaratıcılık gerekmektedir18. Örneğin, Güney Kore ve Japonya başlangıçta teknolojide dışa bağımlı iken bugün teknolojide ileri ülkeler arasında yer almaktadır.

Yeni buluşlar yapabilmenin özünde her şeyden önce dünyadaki en ileri teknolojiye sahip olma gerekliliği vardır. Ancak bu sağlandıktan sonra, zamanla ülkelerin kendilerine ait teknolojiyi yaratma imkanı olabilecektir19. Gelişmiş bir çok ülkede işletmeler başlangıçta bir süre teknoloji transfer etmekle birlikte zamanla kendi teknolojisini yaratabilmiştir. Diğer bir ifade

16 Titiz, Tınaz., "Genel Bir Gözlemimiz, Gerek Mal Gerekse Hizmet Üretiminde Rekabet Gücümüzün Düşük Olduğudur", Girişim, Ekim - Kasım - Aralık 1995, s.12-13.

17 Müftüoğlu, Tamer., Türkiye'de Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler : Sorunlar - Öneriler, Ankara, Sevinç Yayınevi, 1991, s.199.

18 a.g.e., s.204.

19 Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV), a.g.e., s.39-40.

II.BÖLÜM

ile, işletmeler ve genel olarak ülkeler bir yandan firma içi teknoloji arama çabaları ile, diğer yandan ise teknoloji transferi mekanizması ile teknolojik değişim yaratarak kendi teknolojilerine sahip olmuşlardır20.

Konu, buluşların yapılması veya buluşların uygulamaya konulması ve yenilikler yaratılması düzeyinden daha geniş bir perspektife taşındığında, daha genel mânâda “teknoloji” kavramı ile karşı karşıya kalınmaktadır. Buraya kadar anlatılanlar daha genel bir boyutta değerlendirildiğinde, KOBİ’lerin teknolojik yenilikleri yeterince izleyemediklerini ve yeterli ar-ge faaliyetlerinde bulunamadıkları rahatlıkla söylenebilir. Büyük oranda teknolojileri eskimiş olup, teknolojik yetersizlik mevcuttur. Çoğu işletmeler eskiden kurulmuş ve giderek ekonomik olmaktan çıkmış makina ve teçhizat ile çalışmaktadır. İlerleyen bölümlerde inceleneceği üzere, makina-teçhizat parkının eski olması üretimde kalite problemini ve buna bağlı olarak özellikle ihraç piyasalarında pazarlama sorununu beraberinde getirmektedir. Örneğin Türkiye’de, KOBİ’lerin ihracattaki payı ortalama

% 8 civarındadır. Bunun nedeni bu işletmelerin kullandığı makinaların % 80’inin 5 yıldan daha eski olmasıdır. Eski teknoloji ile üretilen ve kalite bakımından yetersiz bu ürünler yüksek teknoloji ürünlerine ihtiyaç duyan Avrupa pazarına satılamamaktadır21.

Diğer taraftan gelişmiş ülkelerde yapılan bir çok araştırma, yeni teknolojilerin kullanımı ile küçük işletmelerin başarısı arasında çok güçlü bir ilişki olduğunu, KOBİ’lerde daha az teknoloji geliştirme ve inovasyon girişimi olduğu ve dolayısı ile başarı eğilimindeki KOBİ’ler için, başarının ne kadar teknoloji geliştirmeye ve inovasyona bağlı olduğunu ortaya koymuştur22. Araştırmalar otomasyonda yavaş kalan KOBİ’lerin rekabetçi bir ortam karşısında zayıf kaldıklarını göstermektedir.

Başarı için geleneksel KOBİ yapısından kurtulup yüksek teknolojiye dayalı bir

20 Kırım, Arman., Türkiye İmalat Sanayiinde Teknolojik Değişim, Ankara, Türkiye Ticaret Sanayi Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği, 1990, s.143.

21 “KOBİ’ler Teknoloji Fakiri”, Milli Gazete, 02.04.1996.

22 Heunks, Felix J., "Innovation, Creativity and Success", Small Business Economics, May 1998 Vol:10 No:3, s.270.

II.BÖLÜM

KOBİ yapısına bürünmek gerekir23. Yeni teknolojiden kast edilen, otomasyon ve üretim sürecinde robot ve bilgisayar kullanımıdır. Dolayısı ile yarının başarılı KOBİ’leri iptidai usüllerde üretim yapanlar değil, teknolojik olarak donanımlı olan, bilgisayar destekli imalat yapan, üretim sürecinde CNC tezgahlar kullanan KOBİ’lerdir.

Gerek yeni teknolojilerin işletme bünyesinde büyük bir ar-ge organizasyonu ile geliştirilip kullanılması, gerekse işletme dışından temin edilip işletmeye uyarlanması büyük finansal kaynakları gerektirmektedir. Genellikle ikinci yolu seçen çoğu KOBİ için her iki yol da büyük harcamalar ve yatırım gerektirmektedir. Bu zorluklardan dolayı çözüm olarak kendi başlarına münferiden ar-ge çalışması yürütemeyeceklerinden bir koordinatör kuruluş gözetiminde ortak ar-ge çalışmalarının yürütülmesi veya teknolojinin dışardan temin edilmesi halinde yanlış teknoloji transferini ve bu yolla kaynak israfını engellemek için danışman kuruluşlar yardımı ile bunun gerçekleştirilmesi tavsiye edilmektedir.

20.yüzyılda artık bireysel araştırma dönemi bitmiştir. Araştırma ekip halinde yapılmalıdır ve bu işte ekip kuranlar başarılı olur. Bireysel buluşlar olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Ancak, çoğu zaman başarılı buluşların arkasında çok geniş bir destek ekibinin bulunduğu ve onunla entegre olduğu görülmektedir24. Tek başlarına fazla bir güç oluşturamayan KOBİ’lerin ar-ge projelerini bir arada ekip halinde yürütmeleri gerçeğinin altında yatan rasyonalite aslında budur. Ancak, bir çok örnekte ve özellikle Türkiye’de KOBİ’lerin bağımsızlığını devam ettirme arzularından dolayı ekip olarak çalışma çoğunlukla başarısızlıkla sonuçlanmaktadır.

KOBİ sahiplerinin yeni iş imkanları yakalamakta yararlı olabilecek ortaklık kurma fikrine soğuk bakmalarına benzer şekilde Türk KOBİ’leri ar-ge çalışmaları konusunda da “bireyci” davranmakta ve ekip olarak çalışmaya soğuk bakmaktadır.

Türkiye’de bilimsel çalışmaların başlangıcı olan üniversitelerden büyük şirketlerdeki

23 Risbel, Tracy D., Burns, O Maxie., "The Impact of Technology on Small Manufacturing Firms", Journal of Small Business Management, January 1997 Vol:35 No:1, s.2-3.

24 Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV), a.g.e., s.57-58.

II.BÖLÜM

ar-ge bölümlerine kadar ekip halinde organize çalışmaya alışık olunmadığı görülmektedir.

Hem yeni teknolojileri veya mevcutların geliştirilmesini kendi bünyelerinde ve kendi imkanları ile çözme sıkıntısı çeken KOBİ’lerin bu sıkıntılarını gidermenin hem de genel olarak sanayi genelinde ar-ge çalışmalarının etkinliğini artırmanın temel yollarından birisi araştırma ve geliştirme çalışmalarında üniversite-sanayi işbirliğini geliştirmektir. Amaç, üniversitelerde mevcut ar-ge alt yapısı ve birikiminin sanayicilerin hizmetine sunulması ve uygulanabilecek etkin bir üniversite-sanayi işbirliği ile sanayideki teknoloji alt yapısını geliştirerek rekabet gücünün oluşturulmasıdır.

Türkiye’de bugüne kadar bu işbirliğinden beklenen fayda fazlaca gerçekleşmemiştir. Bu işbirliğini “döner sermaye” mevzuatının engellediği ve bu çerçevede projede görev alan öğretim üyelerine yapılan ödemelerin yetersizliği, projelerde kullanılan teçhizat ve donanımların temini ve mülkiyeti, üniversite katılım paylarının bu işbirliğini olumsuz yönde etkilediği bilinmektedir. Ancak tek gerekçe olarak döner sermaye uygulamasını göstermek yanlış olur. Eksikliği çekilen husus, belli bir ar-ge gücüne ulaşan üniversitelerin, araştırma kuruluşlarıyla, sanayi kuruluşları ve onların sanayi odalarıyla ve destek kuruluşları ile bilim parkları, teknoparklar, ar-ge merkezleri oluşturularak üniversite-sanayi işbirliğinin “kurumsal”

bir alt yapıya kavuşturulmasıdır25. Bu amaçla Türkiye’de 1991 yılında TÜBİTAK ve KOSGEB’in iştirakleri ve sanayiciler ile birlikte Türk Teknoloji Geliştirme Vakfı kurulmuştur. Bunun dışında üniversite-sanayi işbirliğine başka bir örnek, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) tarafından yürütülmekte olan Teknokent bünyesinde ODTÜ ile KOSGEB’in birlikte 1992 yılında kurduğu Teknoloji Geliştirme Merkezi (TEKMER)’dir.

Çeşitli ülkelerde teknokent, teknopark, bilim parkı, ileri teknoloji bölgeleri gibi değişik isimler ile anılan bu bölgelerde genel olarak ileri teknoloji gerektiren ürünlerin tasarımı, geliştirilmesi ve fikir aşamasından üretilebilir, ticari bir ürün

25 Çakmakçı, Akın., "Üniversite - Sanayi İşbirliğindeki Döner Sermaye Engeli "Teknoloji Geliştirme Bölgeleri" İle Aşılacaktır", Asomedya, Mayıs 1997, s.8.

II.BÖLÜM

aşamasına getirilmesi safhaları gerçekleştirilmektedir. Bu bölgelerde genelde yoğun bir imalat faaliyeti olmayıp, daha çok ar-ge ve bilgi yoğun karakterde teknolojik KOBİ üretimleri olmaktadır. Şu an Türkiye’de faal iki tane teknokent bulunmaktadır:

ODTÜ Teknokent ve Tübitak’a bağlı Gebze Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Teknokenti. Ancak buralarda şirketleşme gibi kurumsallaşmış bir yapılanma olmadığından, bu bölgelerde yapılacak yatırımlara yürürlükteki ve geçmişteki

“Yatırımlarda Devlet Yardımları” mevzuatı uyarınca Fon’dan ve Bütçe’den kaynaklar çerçevesinde kredi tahsisi yapılsa dahi bunun sınırlı olması ve başka teşvik edici unsurlar olmadığından büyük başarı sağlanamamıştır. 2001 yılında yasalaşarak yürürlüğe giren 26.06.2001 tarih ve 4691 sayılı “Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu” bu bölgeleri daha cazip hale getirecek yapıda nitelendirilebilir. Kanun’da dikkati çeken hususlar şunlardır26:

- Bölge arazi ve altyapı giderlerinin Sanayi Bakanlığınca karşılanabilir olması, - Bölge olacak alanda mutlaka üniversite veya araştırma enstitüsü olması, bu

kuruluşların veya ildeki sanayi odaları, ihracatçı birlikler, yerel yönetimler vs.nin bölgeyi işletecek anonim şirketlere ortak olması,

- Normalde şirketlere sınırlı oran ve tutarlara verilen ar-ge yardımlarının bu bölgelerde faaliyet gösteren firmalara daha yüksek oranlarda uygulanması, - Kamu kuruluşları ve üniversitelerde çalışan kalifiye ve araştırmacı personelin

bu bölgelerdeki şirketlerde özlük hakları saklı kalmak kaydı ile sürekli veya part-time çalışabilmeleri.

Sanayi üretiminin % 77 oranında dış teknoloji ile yapıldığı Türkiye’de27 KOBİ’lerin buluş yapma ve yenilik yaratmada zayıf kalmasının, kısaca teknolojik doğurganlığının yeterli olmamasının temel nedenlerinden birisi de fikri ve sınai mülkiyet haklarının yeterince güvence altında olmamasıdır. Dünya ülkelerinin büyük bölümünün imzaları ile 01.01.1995 tarihinde yürürlüğe giren GATT Uruguay Nihai Senedi, imza atan ülkelerin serbest ticaret kurallarına uymalarını gerektirmektedir.

26 Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV), "Teknoloji Altyapısı İçin İlk Adım", Girişim, Ekim - Kasım - Aralık 1995 Sayı:6, s.30-35. 27 Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV), Yuvarlak Masa Toplantıları 10 : Ulusal Buluşların Teşviki ve KOBİ'ler, s.35.

II.BÖLÜM

Bir yandan ticaretin serbestleşmesi öngörülürken diğer yandan fikri mülkiyet haklarını güvence altına alan yasaların yürürlüğe girmesi ana koşul olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun anlamı ise şudur: Ticaretin serbestleştiği dünyamızda ar-ge çalışmaları sonucunda ortaya çıkan yeni ürünlerin sahiplerinden habersiz üretilmesi ve satılması imkansız hale geleceğinden, gelişmekte olan ülkelerdeki kopyacılığa dayanan sanayileşme modeli tehdit altındadır ve bu ülkeler en kısa zamanda kendi ar-ge çalışmalarına dayanan sanayileşme politikalarını oluşturmak zorundadır28.

Asıl amacı ticareti serbestleştirmek olan GATT Uruguay Nihai Senedi, korsanlık ve taklitçiliğin büyük ölçülere vardığı özellikle gelişmekte olan ülkelerde korumanın yetersiz olduğu ve bununda uluslararası ticarette çarpıklık ve engellere yol açtığı iddiası29 ile fikri ve sınai hakları, asıl Anlaşma’nın ayrılmaz parçası olan TRIPS (Trade Related Intellectual Property Rights) Anlaşması’nda düzenlemiş bulunmaktadır. Türkiye’nin de imza koyduğu bu Anlaşma çerçevesinde yaratıcı çabanın teşviki ve korunmasında ülkelerin teknoloji transferi açısından güvenilirliğinde önemli rol oynayan fikri ve sınai hak mevzuatı (Marka, Tasarım, Coğrafi İşaret ve Patente ilişkin mevzuat) bazı nüanslar dışında Türkiye’de de uluslararası standartlara eş düzeyde bulunmaktadır30. Daha önceki dönemler ile karşılaştırıldığında büyük gelişme olarak nitelendirilmesine rağmen, mevzuat açısından ulaşılan bu düzeyin, “uygulama” düzeyinde nasıl olduğu konusu hâlâ şüphelidir ve henüz güven verici nitelikte değildir. Şu ana kadar bunu ortaya çıkaracak bir çalışma da henüz yapılmış değildir.

İstanbul Sanayi Odası’na kayıtlı “tekstil, deri ve ayakkabı”, “kimya, petrol ürünleri, lastik ve plastik” ve “metal eşya, makina-teçhizat, taşıt araçları, ölçü aletleri” sektörlerinde faaliyette bulunan 5258 KOBİ’den örnekleme yöntemi ile

28 Arıkan, Cemil., "Bilim, Teknoloji, Rekabet", İstanbul Sanayi Odası Dergisi, Ağustos 1996 Yıl:31 Sayı:365, s.16.

29 KOSGEB Avrupa Bilgi Merkezi, "Fikri Mülkiyet Haklarının Korunması, Uluslararası Ticaret ve Avrupa Topluluğu : TRIPS Anlaşması'nın Etkisi", AB Bülteni, Şubat 1996, s.17-18.

30 Ortan, A.Necip., Gümrük Birliği ve TRIPS Çerçevesinde Sınai Hakların Korunması

Düzenlemelerinin KOBİ'lere Etkisi, Ankara, Türkiye Esnaf - Sanatkâr ve Küçük Sanayi Araştırma Enstitüsü (TES-AR) Yayınları No: 22, 1996, s.54-55.

II.BÖLÜM

seçilen 281 KOBİ’ye 1995 yılı Şubat-Mart döneminde uygulanan anket çalışmasından31, ürün araştırma izleme şekline ilişkin aşağıdaki sonuç elde edilmiştir.

Tablo 2. 2 - Ürün Araştırma Şeklinin Sektörel Dağılımı

Sektörler Ar-ge Yaparak Yurtdışı Fuarlardan

Esinlenme Yurtiçi Ürünlerden

Esinlenme Patent, Know-How, Lisans

Tekstil 28.2 40.6 36.4 12.5

Kimya 23.9 20.3 21.5 25.0

Metal Eşya 47.9 39.1 42.1 62.5

Toplam 100 100 100 100

Kaynak:

- Türkiye Genç İşadamları Derneği, 2000'li Yıllara Doğru Türkiye'nin Önde Gelen Sorunlarına Yaklaşımlar : XII - Küçük ve Orta Boy İşletmeler (KOBİ), İstanbul, Türkiye Genç İşadamları Derneği, 1995, s.39.

Tablo 2.2’den görüleceği üzere, en fazla ar-ge çalışması metal eşya sektöründe yapılmakta ve esasında metal eşya sektörü tüm yöntemleri yakından izlemektedir. Tekstil ve kimya sektörlerinde ise yukarıda anlatılanları doğrular nitelikte KOBİ’lerin daha ziyade ürün araştırmada taklitçilik ve kopyacılığı seçtiği görülmektedir. Büyük işletmeler nezdinde Türkiye’ye önemli teknoloji transferleri gerçekleşiyor olsa dahi, özellikle tekstil ve kimya sektörlerinde bunun çok az kullanıldığı dikkati çekmektedir.

Tablo 2. 3 - KOBİ'lerin Teknoloji Durumu

Teknik Durumu Sayı Yüzde

Modern 124 24.5

Yeni Sayılır 206 40.6

Biraz Eski 152 30.0

Çok Eski 10 2.0

Demode 9 1.8

Cevap Yok 6 1.2

TOPLAM 507 100

Kaynak:

- Sarıaslan, Halil., Türkiye Ekonomisinde Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler : İmalat Sanayi İşletmelerinin Sorunları ve Yeni Stratejiler, Ankara, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, 1996, s.24,25,36.

31 Türkiye Genç İşadamları Derneği, 2000'li Yıllara Doğru Türkiye'nin Önde Gelen Sorunlarına Yaklaşımlar : XII - Küçük ve Orta Boy İşletmeler (KOBİ), İstanbul, Türkiye Genç İşadamları Derneği, 1995, s.39.

II.BÖLÜM

Türkiye’de KOBİ’lerin teknoloji kullanımına ilişkin durumunu yansıtan verilerden birisi Sarıaslan’ın 1992 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı sonuçlarına göre 194.837 KOBİ arasından 20 ilde rastgele örnekleme ile seçilen 512 işletme ile yapmış olduğu anketten elde edilen sonuçtur32.

Tablo 2.3’de yer alan anket sonuçları, tablo 2.2 ile ilgili anlatılan KOBİ’lerin teknolojik değişimleri izlemekteki sorunlarını çok fazla doğrulamamaktadır.

İşletmelerin yaklaşık % 66’sı üretim teknolojilerinin iyi olduğuna inanmaktadır.

Diğer bir ifade ile, “kendi değerlendirmelerine göre” KOBİ’lerin teknolojik durumları sanılanın aksine fazla eski değildir. Ancak, kendi değerlendirmelerine göre, yani subjektif bir değerlendirme tarzında olan sonucun fazlaca iyimser olduğu düşünülmektedir.

Ar-ge’ye ayrılan kaynaklar, günümüz dünyasında, Türkiye’nin rekabet şansı yakalayabileceği ülkelerde % 2 iken, Türkiye’de % 0.2 düzeyindedir33. Diğer taraftan üniversite – sanayi diyaloğu ise oldukça zayıftır ve işletmelere bu açıdan elverişli bir ortam hazırlamakla görevli KOSGEB, TTGV ve TÜBİTAK gibi kuruluşlar da yetersiz kalmaktadır.