• Sonuç bulunamadı

II. KOBİ’LERİN TEMEL SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

2.3. Kalite ve Standartizasyon Sorunu

II.BÖLÜM

Türkiye’de KOBİ’lerin teknoloji kullanımına ilişkin durumunu yansıtan verilerden birisi Sarıaslan’ın 1992 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı sonuçlarına göre 194.837 KOBİ arasından 20 ilde rastgele örnekleme ile seçilen 512 işletme ile yapmış olduğu anketten elde edilen sonuçtur32.

Tablo 2.3’de yer alan anket sonuçları, tablo 2.2 ile ilgili anlatılan KOBİ’lerin teknolojik değişimleri izlemekteki sorunlarını çok fazla doğrulamamaktadır.

İşletmelerin yaklaşık % 66’sı üretim teknolojilerinin iyi olduğuna inanmaktadır.

Diğer bir ifade ile, “kendi değerlendirmelerine göre” KOBİ’lerin teknolojik durumları sanılanın aksine fazla eski değildir. Ancak, kendi değerlendirmelerine göre, yani subjektif bir değerlendirme tarzında olan sonucun fazlaca iyimser olduğu düşünülmektedir.

Ar-ge’ye ayrılan kaynaklar, günümüz dünyasında, Türkiye’nin rekabet şansı yakalayabileceği ülkelerde % 2 iken, Türkiye’de % 0.2 düzeyindedir33. Diğer taraftan üniversite – sanayi diyaloğu ise oldukça zayıftır ve işletmelere bu açıdan elverişli bir ortam hazırlamakla görevli KOSGEB, TTGV ve TÜBİTAK gibi kuruluşlar da yetersiz kalmaktadır.

II.BÖLÜM

Globalleşen dünya ticaretindeki bu gelişmeye karşılık KOBİ’lerin durumuna göz atıldığında bu işletmelerde genellikle kalite ve standartizasyon bilincinin oldukça zayıf olduğu görülmektedir. Bunun için pek çok neden sayılmakla beraber, genel anlamda KOBİ’lerin yapısı ve kaynaklarına paralel olarak kalite konusunda, finansman, zaman, teknoloji ve nitelikli personel gibi kaynakların bu alana tahsisinde yaşanan yetersizlik söylenebilir. Bir taraftan, özellikle bu işletmelerde eğitim için tahsis edilen işgücü ve mali kaynakların genelde çok sınırlı olması, diğer taraftan KOBİ ihtiyaç ve beklentilerinin teknik okulların ve profesyonel kuruluşların eğitim kurumları ile yeterince karşılanmaması yüzünden kaliteye etkili bir yatırım gerçekleştirilememektedir35.

Yukarıda belirtilen kaynak yetersizliğinin sonucu KOBİ’lerde yaşanan kalite ve standartlar probleminin daha temeline inildiğinde aslında KOBİ’lerde başlangıçtaki temel sorunun kalite bilincinin yetersizliğinden kaynaklandığı ortaya çıkmaktadır. Kalitenin anlam ve kapsamının tam olarak bilinmediği KOBİ’lerde konunun önemi yeterince anlaşılamamaktadır. Bir zamanlar sadece standartlara uygunluk olarak algılanan kalite, daha sonraları müşterinin tatmin edilmesi olarak ifade edilmiştir36. Oysa bir işletmedeki kalite sistemi, bir işletmede kalite yönetiminin gereklerini yerine getirmek için gereken yapısal örgütlenme, tanımlanmış sorumluluklar, uygulama esasları ve yöntemler ile bu amaca ayrılan kaynaklar bütünüdür37.

KOBİ’lerde kalite kontrol, çoğunlukla üretim sürecinde yapılan boyutsal ve gözle muayene olarak algılanmakta ve kontrol ekipmanları açısından yetersiz olanaklara rağmen bunun işletme dışında yaptırılması düşünülememektedir. Diğer bir ifade ile, KOBİ’lerde imalatçı hem imal etmekte hem de kendi dinamiği içinde kendi kontrolünü kendisi yapmaktadır. Oysa kaliteli ürün imali için, kalite kontrol

35 Avcı, Savaş., "KOBİ'lerde Kalite Yönetimleri", İstanbul Sanayi Odası Dergisi, Aralık 1996 Yıl:31 Sayı:369, s.26.

36 Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV), Yuvarlak Masa Toplantıları 9 : Kalite Güvencesi ve KOBİ'ler, Ankara, Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV), 1995, s.35.

37 Esin, Alp., Karabay, Macit., Kılıçaslan, Yüksel., Kalite Sistemine Hazırlık ve TS-ISO 9000, Ankara, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme Başkanlığı (KOSGEB), 1993, s.161.

II.BÖLÜM

ekipmanlarının kullanılmasından daha öteye kalite kontrol tekniklerinin kullanımının sağlanması zorunludur. Test olanakları yeterince sağlansa bile son ürünün muayene ve deneyi kusurlu ve kalitesiz üretimi engelleyememektedir. Olması gereken, tüm üretim süreci boyunca kalite kontrol teknik ve sistemlerinin uygulanmasıdır38. Bu konuda Türk KOBİ’lerine bilgi ve eğitim imkanları sağlayarak bilinçlendirecek olan , Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB), Türk Standartları Enstitüsü Kurumu (TSEK) ve Milli Prodüktivite Merkezi (MPM) gibi kuruluşların da yetersiz kalması sonucu KOBİ’lerin bu sorunu süregelmekte ve kaliteli üretim sonucu değil dış pazarlara açılma imkanı yakalamak yerel pazarlarda bile sıkıntı çekilmektedir.

Kalite bilincinin belli bir düzeye ulaşmamış olması ve kalite sistemlerine ayrılacak mali kaynakların sınırlı olması nedenlerine ilave olarak, KOBİ’leri kalite konusunda sorun yaşamaya iten gerekçelerden birisi de içinde bulundukları ekonomik koşullardır. Çok sayıda işletmenin varlığı sonucu yaşanan güçlü bir rekabet ortamı, ayakta kalmaya çalışan KOBİ’leri kaliteden daha fazla fiyat rekabetine zorlamaktadır. Bir çok KOBİ, rekabetçi yapılarını korumak için çoğunlukla kalitelerinden ödün vererek düşük maliyetler ile çalışmaya gayret göstermektedir. Bu duruma en sık rastlanılan ortam ana sanayi yan sanayi ilişkisi ve bunun özel bir hali olan fason üretim tipidir.

Genellikle yan sanayici rolündeki KOBİ’ler, büyük müşterileri olan ana sanayicilere hayati olarak bağımlıdır. Ana sanayici büyük işletmeler ile çalışmak isteyen çok sayıda KOBİ’nin olduğu rekabetçi bir ortamda zaten ana sanayici ile iş yapabilmek için en uygun fiyatı veren yan sanayici KOBİ’ler herhangi bir ekonomik durgunluk veya kriz döneminde, daralmanın etkisi ile ana sanayici tarafından kendilerine empoze edilmeye çalışılan daha düşük fiyat teklifleri karşısında fazla direnme şansına sahip değildir. Klasik anlayışta ana sanayinin yan sanayiye bakışı, ana sanayinin satın almacılarına “Gidin, sıkabildiğiniz kadar sıkın, indirebildiğiniz kadar indirin, düşük fiyatla elden geldiği kadar kaliteli mal alın” mantığında ve

38 Öztunalı, İsmet., Arıcanlı, Ülkü., Karabay, Macit., Yener, Ekrem., AT'a Girerken Makina İmalat Sanayiinde Küçük İşletmelerin Kalite Sorunları, Ankara, Milli Prodüktivite Merkezi, 1989, s.85-86.

II.BÖLÜM

sürekli birbirinden birşeyler koparmaya çalışan iki kuruluş ilişkisi şeklindedir39. Bu ise ana sanayi-yan sanayi birleşmesinde problemleri beraberinde getirmektedir. Yan sanayici KOBİ’lerin ana sanayiye sunduğu mal ve hizmetlerin kalitesinde çoğu zaman yetersizlikler ortaya çıkmaktadır.

Ana sanayi-yan sanayi ilişkisindeki bu probleme benzer şekilde ortaya çıkan başka bir sorun ise, ana sanayi işletmelerinin alt kontratlar yolu ile yan sanayici KOBİ’lere fason olarak verdikleri üretimlerde yaşanan kalite standartizasyonu problemidir. Diğer bir ifade ile, ana sanayi konumundaki büyük bir işletmenin üretim prosesinin bir bölümünü birden fazla KOBİ’ye fason olarak vermesi halinde ana sanayici büyük işletme tarafından yaşanacak en büyük sorun, değişik teknolojiler ile çalışan fason üretici KOBİ’ler arasında ürün standartizasyonunu sağlamak yani aynı kaliteye sahip ürünlerin üretiminin sağlanmasıdır.

Genel olarak fason üretim adı verilen üretim modeli aslında esnek uzmanlık denilen ve KOBİ’lere dayalı bir modeldir. Bir esnek üretim modeli olan fason üretimin yaygın olarak kullanılan esnek üretimden temel farkı, esnek üretim çoğunlukla büyük işletmeler içindeki bir organizasyon biçimi iken, fason üretimin küçük atelye üretimine dayanmasından kaynaklanmaktadır. İkinci önemli fark ise teknolojinin bu iki sistem içerisindeki yeridir. Esnek üretimde yüksek teknoloji hayati öneme sahipken fason üretimde yüksek teknoloji ayırt edici bir rol üstlenmemektedir. Fason üretimde üretimin bazı aşamaları sermaye yoğun bazı aşamaları ise emek yoğun olabilmektedir. Fason üretim tarzına dayalı ana sanayi-yan sanayi ilişkisinde önemli olan iki husus vardır. Birincisi birden fazla sayıda olan yan sanayiciler arasındaki teknoloji ve kalite sorunudur. Bu ilişkide kaliteyi çok sıkı tutmak ana sanayiciye düşmekte olup, bir takım mali desteklerle kaliteyi tutturmaya çalışmaktadır. İkinci nokta ise organizasyondur. Etkin bir organizasyon sağlayabilmek için müthiş bir programlama söz konusudur ve bunun için de bilgisayar gereklidir40.

39 Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV), a.g.e., s.43.

40 Ankara Sanayi Odası, "Geleceğin Üretim Modeli : Fason", Asomedya Özel Ek, Ekim 1995, s.29-33.

II.BÖLÜM

Ulusal yerel piyasalardan çıkıp uluslararası pazarlara doğru yönelindiğinde KOBİ’lerin kalite ve standart sağlama problemleri daha da önemli boyutlara varmaktadır. Uluslararası düzeyde olayın boyutu, rekabet gücü sağlama açısından daha düşük maliyetle çalışmak için kaliteden ödün vermek, ana sanayici ve yan sanayici arasında kalitenin belli bir düzeyde tutulması için gösterilen çabalar veya ulusal piyasada kalite fazla gözetilmeksizin piyasada yakalanan boşlukların değerlendirmesi olmaktan çıkmakta ve genel kabul görmüş uluslararası standartlara uyum sağlama haline dönüşmektedir.

Bu kalite standartlarından birisi dünya genelinde ticareti kolaylaştıracak ve hızlandıracak ISO serisi standartlar olup, Uluslararası Standartizasyon Örgütü (International Standarts Organization – ISO) tarafından ortaya konmaktadır. Dünya çapında bir federasyon olup ulusal standartlarla ilgili teşkilatlardan oluşan ISO’nun 1987 yılında yayınlamış olduğu (1994 yılında revize edilmiştir) ISO 9000 standartlar serisi, ürüne değil ürünü ortaya çıkarmaya yönelik standartları ifade etmektedir. Bu bakış açısı her sektör için farklı standart hazırlanması gereğini ortadan kaldırdığından bir seri ile tüm sektörlere hitap etme olanağı sağlanmıştır. ISO 9000 standartları (9000, 9001, 9002, 9003, 9004) yaklaşımında dört kriter bulunmakta ve bu kriterler malların insanlara, hayvanlara, çevreye ve tüketiciye zarar vermemesi olarak sıralanmaktadır41.

Günümüzde genel geçerliliğe sahip standartlardan birisi de AB ülkelerinde ve bununla ticaret yapan tüm ülkelerde hayati öneme sahip CE (Community Europe – Avrupa’ya Uygunluk) işaretidir. Avrupa Birliği dahilinde 1985 yılından itibaren çıkarılmaya başlanan Yeni Yaklaşım Direktifleri ile belirli ürünler için sağlık, güvenlik, çevre ve tüketiciyi koruma konularında zorunlu koşullar getirilmiştir.

Direktifler, sağlıklı bir şekilde uygulanabilmesi için AB Komisyonu üye ülkeler ve AB Standartizasyon Teşkilatı’nın üzerinde mutabakat sağladığı konularda CEN

41 Ankara Sanayi Odası, "Gümrük Birliğinin Gündeme Getirdiği Tartışma : Standartizasyon", s.28-29.

II.BÖLÜM

(European Committee for Standartization) ve CENELEC (European Committee for Electrotechnical Standartization) Komiteleri tarafından hazırlanmaktadır42.

Bir ürünün üzerinde CE işaretinin yer alması, o ürünün insanların, hayvanların ve bitkilerin can ve mal güvenliği açısından AB’nin ilgili direktifinde belirlenmiş koşullara uygunluğun bir göstergesidir43. Bu açıklamadan anlaşılacağı üzere, aslında CE işaretinin bir ürüne iliştirilebilmesi için standart kullanımı zorunlu değildir. Direktiflerde belirtilen koşullar, başka yöntemlerle de sağlanabilir. Ancak bu yöntemlerin EN-Avrupa Standartaları’na uygunluğunun incelenmesi zorlu bir süreci gerektireceğinden standartlara uygun üretim yapmak üreticinin işini kolaylaştıracaktır ve bu manada CE işareti de bir standartı beraberinde getirmektedir.

Yani, direktifler aslında bir malın ne gibi özellikleri olacağını sıralarken, aynı zamanda bunu sağlamak için uyulması gereken standartların da listesini vermektedir.

Malların serbest dolaşımı için teknik harmonizasyon ve standartizasyonu sağlamak amacı ile çıkarılmış bulunan Yeni Yaklaşım Direktifleri ile CE işareti, artık AB piyasalarında dolaşacak malların bir pasaportu olarak görülmektedir44.

Uluslararası arenada tüm işletmeleri özelliklede KOBİ’leri ilgilendiren en önemli sorunlardan birisi yukarıda genel çerçevesi kısaca verilen kalite ve standartizasyondur. Yoğun rekabetin yaşandığı uluslararası piyasalarda dünya standartlarında yüksek kalitede üretim standartlarının yakalanması zorunluluk arz etmektedir. GATT Uruguay Nihai Senedi imzalanmadan önceki dönemde, dünya ticaretinde gümrük tarifeleri engel oluştururken bundan sonra kalite ve standart temelli teknik engeller gündeme gelmiş ve uluslararası ticaretin gerekliliği halini almıştır.

Bu noktaya kadar anlatılan tüm bu yapı içerisinde Türkiye’de durumun nasıl olduğuna bakıldığında durumun pek de parlak olmadığı görülmektedir. Örneğin, Avrupa Biriliği ile imzalanan ve 01.01.1996 tarihinde yürürlüğe giren Gümrük

42 Öztunalı, Arıcanlı, Karabay, Yener, a.g.e., s.50.

43 Ankara Sanayi Odası, "CE İşareti Uygulaması ve Türk Sanayii", Asomedya Özel Ek, Ocak 1997, s.28.

44 Ankara Sanayi Odası, "Gümrük Birliği'nde KOBİ'ler", Asomedya Özel Ek, Ocak 1996, s.29.

II.BÖLÜM

Birliği ile Türkiye, Avrupa Birliği ile ilişkilerinde üçüncü ülkelere nazaran farklı bir konum kazanmıştır. Bu ilişki çerçevesinde AB’ne üye ülkelere ürünlerini satmak isteyen işletmelerin AB tarafından belirlenmiş standartlara uyulması zorunluluğu belirmektedir. Gümrük Birliği Anlaşması’nın 5-11.maddeleri, AB içinde serbest dolaşımı yapılacak mallar için CE işareti ile ilgili uygulamanın Türkiye açısından 5 yıllık geçiş süresi ile birlikte (01.01.1996 tarihinden itibaren) 2001 yılında yürürlüğe girmiştir. Diğer bir ifade ile, 2001 yılı sonrasında CE kapsamındaki malları üreten sanayicilerimiz için, ürünlerini AB tarafından yapılan düzenlemelere uygun hale getirme ve CE işaretini ürünlerin üzerine koyma zorunluluğu getirilmiştir45. Daha ziyade mali kaynakları daha büyük olan büyük işletmelerin farkına vararak gerekli önlemleri aldığı veya almaya çalıştığı CE işaretlemesi sorunu, özellikle KOBİ’lerin çoğunluğu tarafından bilinmemekte dahi olup, küçük çapta da olsa AB’ne ihracat yapmakta olan KOBİ’lerimizin ihracat konusunda sıkıntı yaşamasına, hatta bu imkanın tamamı ile yok olmasına neden olabilecektir.

Globalleşen dünya ekonomisinin beraberinde getirdiği rekabet ortamının KOBİ’leri daha fazla zorlayacağı bir gerçektir. Bu rekabet ortamının gerekleri olan ISO 9000 sistemi ile uluslararası çapta standartlara uygunluk veya CE işareti ile Avrupa piyasalarına uygunluk çalışmaları yüksek maliyetli, detaylı çalışmalar ve testler gerektirmektedir. KOBİ’lerin bu yöndeki sorunlarının çözümü için öncelikle sanayicilerin ve özellikle de KOBİ’lerin bu konuda bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

KOBİ’lerin bu hazırlıkları tek başına yapmaları pek mümkün gözükmediğinden, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, KOSGEB, TÜBİTAK, İGEME, TSE, Dış Ticaret Müsteşarlığı gibi kurum ve kuruluşların üzerlerine düşenleri yapmaları gerekmektedir46. Örneğin, KOSGEB, ISO-9000 Kalite Güvence Sistemi ve CE Danışmanlık Hizmeti adları altında kalite geliştirme hizmetleri vermektedir.

Yapılacak bu bilinçlendirme çalışmalarına ek olarak Devletçe yapılması gereken diğer bir iş ise, bu yüksek maliyetli ve detaylı çalışmalar için gerekli test laboratuvarlarının kurulması ve geliştirilmesi işlemlerini koordine etmek ve desteklemektir. Bu konuda ülkemizde en gelişmiş makina-teçhizata sahip TSE’nün

45 Ankara Sanayi Odası, "CE İşareti Uygulaması ve Türk Sanayii", s.34.

46 Ankara Sanayi Odası, "Gümrük Birliği'nde KOBİ'ler", s.33.

II.BÖLÜM

dahi tüm ürünler için gerekli analizi yapacak teçhizattan yoksun olduğu bilinmektedir47. Bu laboratuvar ve test birimlerinin kurulmasını destekleme ve koordine etmekten daha önemli bir husus ise, standartlar konusunda belgelendirme yapacak kuruluşları denetleyecek, belge verilmesini onaylayarak akredite edecek bir üst kurulun kurulmasıdır.

Akreditasyon konusunda, yani kalite standartları konusunda belgelendirme yapacak kuruluşları akredite edecek üst kurulun belirlenmesinde yakın zamana kadar ülkemizde tam bir keşmekeş yaşanmıştır. 1988 yılında Türk Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Teşkilatı arasında oluşturulan bir proje ile Devlet Planlama Teşkilatı’na verilen “Milli Kalite Konseyi” kurma görevi, 1991 yılında Dünya Bankası ile Türk Hükümeti arasında İkraz Anlaşması Teknoloji Geliştirme Projesi kapsamında “rekabete yol açacak bir çerçeve tesis edilmesi” koşulu ile TSE’ye verilmiştir. Temel işlevi, Türkiye’de akreditasyondan sorumlu olacak Milli Akreditasyon Konseyi’nin kuruluş çalışmalarını yönetmek olan Milli Kalite Konseyi ve dolayısı ile bu projeden sorumlu olan TSE, Milli Kalite Konseyi üyelerinin haberi olmadan kendi başına çoğunluğu TSE bünyesinde görev alan kişilerden oluşan Milli Kalite ve Akreditasyon Konseyini (MKAK) kurmuştur48.

Ancak zamanla, bir taraftan ISO 9000 belgeleme işlemini yürütmekte olan TSE’nin akreditasyon hizmetlerini de tekeline alma yönünde davranması sonucu, TSE’nin kendi kendini akredite etmesinin hukuken uygun olmadığına dair itirazlar yükselmeye başlamıştır. Akreditasyondan sorumlu kuruluşların, akredite edecekleri kuruluşlarla çıkar ilişkisinde olmamaları zorunlu iken, TSE bir yandan fiili belgelendirme sektöründe faaliyet göstermekte, diğer yandan bu belgeyi veren diğer kuruluşları Konsey üzerinden kontrol eder durumuna düşmektedir49. Bu gerekçelerden dolayı Dünya Bankası, Hazine Müsteşarlığı, TÜBİTAK ve TTGV gibi kurum ve kuruluşlar MKAK’ni tanımamıştır.

47 a.g.e., s.33.

48 Ankara Sanayi Odası, "Gümrük Birliğinin Gündeme Getirdiği Tartışma : Standartizasyon", s.34-35.

49 Meier, Max Georg., "KOBİ'ler İçin Ürkütücü Tablo : Standart Çok, Kendi Yok!" Girişim, Mayıs - Haziran 1995 Sayı:4, s.26.

II.BÖLÜM

Nihayetinde bu hukuki karmaşa ve boşluk, 27.10.1999 tarih ve 4457 sayılı

“Türk Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun” ile çözüme kavuşturulmuştur50.

Devletin bu konuda üzerine düşen ikinci önemli görev, test laboratuvarlarının kurulmasını destekleme ve denetleme fonksiyonuna ek olarak bu imkanlardan yararlanması düşünülen KOBİ’lerin oldukça maliyetli olduğu bilinen bu harcamalarını destek kapsamına almasıdır. Nitekim, Para-Kredi Koordinasyon Kurulu Tebliğlerinde CE işareti ve kalite belgeleri için sınırlayıcı bir rakam konmadan harcamaların % 50’sinin destekleneceğinin karar altına alınması51 KOBİ’ler için büyük bir imkan yaratmıştır.

KOBİ’lerin teknoloji, buluş ve inovasyon sorunları bölümünde yapıldığı gibi, kalite ve standartizasyon sağlama bölümünü de Türkiye’ye ilişkin yukarıda verilen yapıya ek olarak, yapılan bazı araştırma sonuçlarına dayanarak kantitatif bilgiler ile teçhiz etmek yerinde olacaktır. Sarıaslan’ın 1992 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı sonuçlarına göre 194.837 KOBİ arasından 20 ilde rastgele örnekleme ile seçilen 512 işletme ile yapmış olduğu ankette, işletmelerin “ürününüz AB standartlarına uyum gösterecek mi?” sorusuna verdikleri cevapların dağılımı aşağıdaki gibidir52:

Tablo 2. 4 - KOBİ'lerin AB Standartlarına Uyum Durumu Hakkındaki Görüşleri

Uygunluk Düzeyi Sayı Yüzde

Uyum Gösteremeyecek 24 4.7

Standarta Yaklaşacak 162 32.0

Tam Uyum Sağlayacak 212 41.8

Bilemiyor 99 19.5

Cevap Yok 10 2.0

TOPLAM 507 100.0

Kaynak:

- Sarıaslan, Halil., Türkiye Ekonomisinde Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler : İmalat Sanayi İşletmelerinin Sorunları ve Yeni Stratejiler, Ankara, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, 1996, s.41.

50 04.11.1999 tarih ve 23866 sayılı T.C. Resmi Gazete.

51 Çağlayan, Zafer., "İstikamet Doğru, Kapsam Yetersiz", Asomedya, Ağustos 1997, s.9.

52 Sarıaslan, a.g.e., s.41.

II.BÖLÜM

Tablo 2.4.ten görüleceği üzere, işletmelerin % 73.8’i tam uyum sağlayacağını ve/veya standarta yaklaşacağını ifade etmektedir. Diğer taraftan, işletmelerin % 4.7’lik kısmı hiç uyum gösteremeyeceğini düşünürken yaklaşık % 20’lik kısmı böyle bir standartizasyon olayının farkında bile olmadığını ifade etmektedir. Bu son husus, KOBİ’lerin AB standartları konusunda bilgilendirilme ihtiyaçları olduğu gerçeğine işaret ederek yukarıda anlatılanları doğrulamaktadır. Nitekim, aynı işletmelerce “CE işaretini biliyor musunuz?” şeklindeki daha spesifik bir soruya verilen yanıt bu sonucu daha da açıkça ortaya koymaktadır. İşletmelerin % 43.3’ü “Evet” cevabını verirken %56.7’si “Hayır” cevabını vermiştir. Bu soruya büyük bir kesimin “Hayır”

cevabı vermiş olması bir önceki aşamada olumlu cevap veren % 73.8’lik kısmın verdikleri cevaplarda gereğinden fazla “iyimser” davrandıkları şüphesini de uyandırmaktadır.