• Sonuç bulunamadı

Tefsîrde İsrâîliyyâtı Kaynak Olarak Kabul Etmeyenler İle İlgili Görüşü

1. ARAŞTIRMANIN KONUSU, ÖNEMİ, YÖNTEM VE SINIRLARI

1.4. Araştırmanın Sınırları

2.1.4. Bikâî’ye Göre İsrâîliyyâtın Kaynak Oluşu

2.1.4.2. Tefsîrde İsrâîliyyâtı Kaynak Olarak Kabul Etmeyenler İle İlgili Görüşü

İslâm dünyasında Yahudiler ve Hristiyanlar hakkında yazılan eserlerin çoğunun referansını, genellikle Kur’ân, hadîsler ve klasik İslâm kaynakları teşkil eder. Kur’ân’ın Yahudiler hakkında çizdiği panorama, Müslümanların zihninde belli bir ön kabul oluşturmuştur. Kur’ân’a göre Yahudilik, Yahudilerin emelleri doğrultusunda tahrîf edilmiştir.256Tevrât’ın tahrîf edildiğine dair âyet şu şekildedir: “(Yahudiler) Allah'ı gereği gibi tanımadılar. Çünkü Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi, dediler. De ki: Öyle ise Mûsâ'nın insanlara bir nûr ve hidâyet olarak getirdiği Kitab'ı kim indirdi? Siz onu kâğıtlara yazıp (istediğinizi) açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz. Sizin de atalarınızın da bilemediği şeyler (Kur’ân'da) size öğretilmiştir. (Resûlüm) sen Allah de, sonra onları bırak, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar!257

Kur’ân, birçok yerde Yahudi ve Hristiyanların kutsal kitaplarını tahrîf ettiklerini, dolayısıyla onlardan gelen haberlerin şüpheyle karşılanması gerektiğini haber verir. Kutsal kitaplarını tahrîf etmiş bir milletin naklettikleri israilî haberlerin de doğru olamayacağı kanaatine varan İslâm âlimlerinin bir kısmı, isrâîliyyât ile ilgili

255 Mustafa Özel, “Tefsîr kaynağı Olarak Kitab-ı Mukaddes İbrâhim Bikâî Örneği”, Cumhuriyet

Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, c.XIV, sy. 2010, 1, s. 90.

256 Baki Adam, Yahudiliğin İslâm’a Ve Hristiyanlığa Bakışı, Dinler tarihi Derneği Yayınları,

Ankara 1998, s.147.

257 En’am, 6/91;Ayrıca bkz.“Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık.

Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrîf ederler). Kendilerine öğretilen ahkâmın (Tevrât’ın) önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.” ‘Biz Hristiyanlarız’ diyenlerden de kesin sözlerini almıştık ama onlar da kendilerine zikredilen (verilen öğütlerin veya Kitabı’n) önemli bir bölümünü unuttular. Bu sebeple kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Yakında Allah onlara yaptıklarını haber verecektir; Ey Ehl-i Kitab! Resulümüz size Kitap’tan gizlemekte olduğunuz birçok şeyi açıklamak üzere geldi; birçok (kusurunuzu) da affediyor. Gerçekten size Allah’tan bir nur, apaçık bir kitap geldi.” Mâide 5/13 -

14-15; Ey Resûl! Kalpleri îmân etmediği hâlde ağızlarıyla ‘inandık’ diyen kimselerden ve

Yahudilerden küfür içinde koşuşanlar(ın hali) seni üzmesin. Onlar durmadan yalana kulak verirler ve sana gelmeyen (bâzı) kimselere kulak verirler; kelimeleri yerlerinden kaydırıp değiştirirler. “Eğer size şu verilirse hemen alın, o verilmezse sakının!” derler. Allah bir kimseyi şaşkınlığa (fitneye) düşürmek isterse, sen Allah’a karşı, onun lehine hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah’ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik vardır ve ahirette onlara mahsus büyük bir azap vardır. Mâide, 5/41.

64

haberlerin naklini de caiz görmemişlerdir. Onlara göre müminleri bu konuda sadece Kur’ân uyarmamış, aynı uyarıyı Hz. Peygamber de yapmıştır. Konuyla ilgili şu hadîs güzel bir örnektir:

Ahmet b. Hanbel ve el-Bezzâr’ın Câbir’den tahriclerine göre, Hz. Ömer Tevrât’tan bir sahife yazar. Yazdığı bu parçayı Hz. Peygambere getirir ve okumaya başlar. Bu esnada Hz. Peygamber’in yüzü değişir. Mecliste bulunan Ensar’dan bir zat Hz. Ömer’e,“Yazıklar olsun sana ey Hattab oğlu Ömer! Sen Rasûlullâh’ın yüzünü görmüyor musun?” der. Bundan sonra Hz. Peygamber, “Ehl-i Kitab’a hiçbir şey sormayın. Kendileri sapkın olan bu adamlar sizi asla doğru yola iletemezler. Sizler de Ehl-i Kitab’a sorduğunuz ve cevap aldığınız takdirde onları, tasdîk veya tekzipten dolayı, ya hak olan bir şeyi yalanlamış veya bâtıl olan bir şeyi doğrulamış olursunuz. Allaha yemin ederim ki, eğer Mûsâ sağ olsaydı, bana îmân edip yoluma uymaktan başka çare bulamazdı.” buyurur.258

Gerek Kur’ân’ın Kitâb-ı Mukaddes’in tahrîf olduğunu haber vermesi gerekse Hz. Peygamber’in “Ehl-i Kitâb’a hiçbir şey sormayın.” tarzındaki uyarısı birçok âlimin isrâîliyyâtın tefsîrde kaynak olarak kullanılamayacağı görüşünü savunmalarına sebep olmuştur. Bikâî’nin tefsîrde Kitâb-ı Mukaddes’i doğrudan kullanması onu eleştirilerin odağı haline getirmiş, yaptığı işin İslâm’da yerinin olmadığı görüşünü hâkim kılmıştır. Ebû’l-Kâsım er-Râfîî, Tevrât ve İncîl’in tahrîfe uğradığını tahrîfe uğramış bir şeyden yararlanmanın caiz olmadığını kendi dışındaki âlimlerin de aynı görüşte olduklarını söyler.259 Ancak bunun değiştirildiği kesin

olarak bilinen şeyler için olduğunu söyleyebiliriz.

Bikâî, Kitab-ı Mukaddes’ten doğrudan yaptığı nakilleri eleştiren âlimleri ve görüşlerini “el-Akvâlü’l-Kavîme fî Hükmi’n-Nakl Mine’l-Kütübi’l-Kadîme” de uzunca nakleder. Zaman zaman bu görüşlere karşı çıkar. Bunlardan birkaçını görüşleriyle beraber şu şekilde zikredebiliriz:

Bikâî’ye göre; Ahmed İbnu’l-Rifa, Kifaye’sinde tahrîfe uğramış olmasından dolayı Tevrât’ın tilavetinin caiz olmadığını söyler. Bendenîcî de buna benzer bir

258Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.III, s.378. 259 Bikâî, el-Akvâlü’l-Kavîme, s.114.

65

ifade ile Tevrât’ın tahrîfe uğradığını, dolayısıyla kendisine hürmet etmenin gerekli olmadığını, Tevrât’ı haram olan içki ile aynı konuma getirerek onun itlafının gerekli olduğunu savunur. Bununla beraber faydasız sihir ve hiciv kitaplarının da telef edilmesi görüşünü savunur. Konu ile ilgili olarak Bikâî’nin Gazzâlî’nin “el-Basît” adlı eserinden aktardığı üzere Gazzâlî: “Büyük çoğunlukta küfrü ihtiva eden kitapların itlafı gereklidir. Küfrü ihtiva eden kitaplardan istifade etmek mümkün ise veya onların aleyhinde kullanılmak üzere mezheplerini red etme gibi yerlerde onlara karşı malzeme ihtiva ediyorsa bu kitapları itlaf etmek ihtilaflıdır.”260 görüşünü

savunur. İmam Nevevî’nin Tevrât hakkındaki görüşü ise şu şekildedir: “Abdestsiz kimsenin Tevrât ve İncîl’i ellemesi ve taşıması caizdir. Nitekim cumhur bu görüştedir.” Rûyânî (ö. 307/919-920) ve Maverdî (ö. 450/1058)’ nin bu konuda iki görüşü var. “Birincisi elleme caiz değildir. İkincisi elleme ve taşıma caizdir. Çünkü Tevrât değiştirilmiş ve nesh edilmiştir. Bu cumhurun görüşüdür, derler. Diğer taraftan Tevrât ve İncîl’in okunması münker olanı ifşa etme manasına geleceğinden okunmamalıdır. Bu tarz davranış onların dinini yüceltme, propagandasını yapmaya sebep olur.”261

Bikâî’ye göre, Kitâb-ı Mukaddes için en ağır ithamda bulunan şahıs Kadı Hüseyin’dir. Ona göre Kitâb-ı Mukaddes ile istinca yapılabilir. Şüphesiz ki bu ağır bir görüştür. Böyle bir görüşün ortaya atılması doğru bir davranış değildir.262

Bikâî; onların aksine, hürmete layık bir şeyi yok etmemek, onu okumak, dinlemek ve ondan yararlanmak gerekli olduğu için caizdir fikrini savunur. Bikâî, İmam Şafîî’nin içinde mekruh bulunmayan her şeyin satılabileceği görüşünü nakleder. Devamında Beğavî’nin de Şafîî ile aynı görüşte olduğunu hatırlatır. Beğavî’nin, “Cünüp kimse âyete muvafık bir şey söylerse veya nesh olunmuş bir

kırâatı okusa yahut Tevrât ve İncîl’den bir yer okuduktan sonra zikir getirse, Hz. Peygambere salatu selam getirse caizdir. Nitekim konuyu aydınlatacak en güzel delil

260 Bikâî, el-Akvâlü’l-Kavîme, s.115. 261 Bikâî, el-Akvâlü’l-Kavîme, s.116. 262 Bikâî, el-Akvâlü’l-Kavîme, s.118.

66

Hz. Aişe’den bize intikal eden rivâyettir.” şeklindeki görüşünü kendine delil olarak

sunar.”263

Bikâî, bütün bunlara cevap vermekle beraber Kadı Hüseyin’in Kitâb-ı Mukaddes ile istinca yapılabilir sözüne şiddetle karşı çıkar. Ona göre bırakın bir âlimin böyle söylemesini, bir Müslüman bile böyle bir düşüncede olamaz. Allah şöyle buyurdu, diyerek başlayan bir şey için bu söylenemez. Örneğin Tevrât’ta on emir olarak geçen yerde Allah şöyle buyurmaktadır: Seni Mısır'dan, köle olduğun ülkeden çıkaran Tanrın benim. Benden başka Tanrın olmayacak. Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın. Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrınım. Tanrının adını boş yere ağzına almayacaksın. Çünkü Tanrı adını boş yere ağzına alanları cezasız bırakmayacaktır. Annene, babana saygı göstereceksin ki, Tanrın Rab'bin sana vereceği ülkede ömrün uzun olsun. Çalmayacaksın. Zina etmeyeceksin. Adam öldürmeyeceksin. Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin.264

Bikâî’ye göre âlimlerin şerh ve açıklamalarından sonra bize düşen bu görüşlere uyup Kitâb-ı Mukaddes’ten naklin yapılabileceğini kabullenmektir. Yahut kabul etmeyip nefsani arzulara göre delilsiz konuşmaktır. Bu şekilde konuşan bir insana ne iltifat edilir, ne de görüşü değer kazanır. Bikâî, Kitâb-ı Mukaddes nakillerine itiraz edenlere karşı Hz. Peygamber’e riâyet edilen konuda muhalefet edenin sözünün delil olarak kabul edilemeyeceğini savunur. 265

Outline

Benzer Belgeler