• Sonuç bulunamadı

Bikâi’nin Nazmü’d-Dürer fî Tenâsübi’l-Âyât ve’s-Süver Adlı Tefsîri

1. ARAŞTIRMANIN KONUSU, ÖNEMİ, YÖNTEM VE SINIRLARI

1.4. Araştırmanın Sınırları

1.1.2. Bikâi’nin Nazmü’d-Dürer fî Tenâsübi’l-Âyât ve’s-Süver Adlı Tefsîri

1.1.2.1. Eserin İsmi

Bikâî, tefsîrinin mukaddimesinde eserinin yazılış gayesini, yazımında kullandığı üslubu ve takip ettiği metodu uzunca anlatır. Yazmış olduğu tefsîre

“Nazmü’d-Dürer fî Tenâsübi’l-Âyât ve’s-Süver” ismini veren müellif, bu eserin “Fethu’r-Rahmân fî Tenâsübi Eczei’l-Kur’ân” olarak da isimlendirilebileceğini ifade

eder. Ayrıca eserine “Tercümânü’l-Kur’ân, Mebde Münâsebâti’l-Furkân”, “İlmü’l-

Münâsebâti’l-Ehem”, “Münâsebâtü’l-Kur’ân” gibi isimlerle isimlendirilebileceğini

66 İsmâil Paşa el-Bağdâdî, Hediyetü’l-Arifîn, Dâru İhyâü’t-Türâsi’l-Arabî, Beyrut 1951, c.I, s.15. 67 Doktora tezi olarak “Bürhânüddîn b. Ömer el-Bikâî ve Tefsirindeki Metodu,” çalışmasını yapan

Necâtî Kara, müellifin eserlerini listeden tespit ettiği kadarıyla 63 eserinden 4’ünün matbû, 34’ünün de yazma halinde kütüphanelerde olduğunu, geri kalan 24’ünün de sadece kaynaklarda isminden bahsedildiğini ifade eder. Yazar, ayrıca eserlerin tanıtımını konularına göre ayırarak, sırasıyla eserin tam ismini, zikri geçtiği kaynakları, nüshaların bulunduğu yerleri, varsa eserin müstensihini, istinsah tarihini, ebadını ve varak sayfasını verir. Ayrıca varsa eserin yazılış gayesi, muhtevası, tenkît ve takrîzler ve başlangıç cümleleri ile bitiş cümlelerini sunarak ayrıntılı bilgi verir. Bkz: Necâtî Kara, Bürhânüddîn b. Ömer el-Bikâî ve Tefsirindeki Metodu, s.40. Bu konuyla ilgili olarak detaylı çalışma Necati Kara tarafından yapıldığı için konunun detayına ayrıca girmeyi gerekli görmedik.

18

ifade eder. Bikâî; eserine bu ismi vermesinin sebepleri arasında, âyetler arasındaki münasebeti ve tertibi ortaya çıkarmak olduğunu da ayrıca belirtir.68

1.1.2.2. Eserin Yazılış Gayesi

Açık bir hakikat var ki, o da Kur’ân’ın insanların yazdığı herhangi bir kitapla karşılaştırılamayacak kadar özlü bir kitap olmasıdır. Dolayısıyla onun anlaşılması da ayrı bir emek gerektirecektir. Bikâî, bu bilinçle eserini kaleme almış bir müelliftir. Yazdığı çok sayıda eser arasında, “Nazmü’d-Dürer fî Tenâsübi’l-Âyât

ve’s-Süver” adlı tefsîri önemli bir yere sahiptir. 14 yıllık zaman süresince Bikâî,

eserini yazmak için büyük gayret sarf etmiştir. Nitekim 14 yılın sonunda eserini tamamlamıştır.69 Eserinin yazılış gayesine dair tefsîrinin mukaddimesinde değinen

Bikâî, şunları ifade eder: “Bu eser benden önce kimsenin yazmadığı, üzerinde

düşünmediği özgün bir konuyu oluşturan garip bir kitaptır. Bu kitapta âyet ve sûreler arasındaki münasebetleri zikretmeye gayret ettim.”70 Bu konuda düşüncesinin

haklılığını ortaya koymak için şu âyeti delil getirir:

“ ِباَبْلَْلْا وُلوُأ َرَّكَذَتَيِلَو ِهِتاَيآ اوُرَّ بَّدَيِل ٌكَراَبُم َكْيَلِإ ُهاَنْلَزْ نَأ ٌباَتِك ”

“(Resûlüm!) Sana bu mübarek Kitab'ı, âyetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar, diye indirdik.”71

Bikâî, bu âyeti zikretmekle, Kur’ân’ın üzerinde düşünülmesi gereken bir kitap olduğunu dile getirir. Kur’ân ilmiyle meşgul olmanın fazileti ve ehemmiyetiyle ilgili olarak Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Abdullah bin Abbâs için yaptığı duayı da zikreder.72

Kendisinin de Abdullah bin Abbâs’ın duasına mazhar olmak istediğini, bu niyetle bu işe giriştiğini vurgular.73 Bikâî, çocukluğunda görmüş olduğu bir rüyanın bu eseri

yazmada kendisine bereket bahşettiğini ifade ederek rüyayı şu şekilde anlatır:

68 Bikâî, Nazmü’d-Dürer fî Tenâsübi’l-Âyât ve’s-Süver, Dâru’l-Kitâbi’l-İslâmî, Kâhire 1984, c.I,

s.5.

69 Kâtib Çelebi, Keşfu’z’Zunûn, c.II, s.1961. 70 Bikâî, Nazmü’d-Dürer, c.I, s.3.

71 Sâd, 38/29.

72 Bikâî, Hz. Peygamber’in Abdullah b. Abbâs için şu şekilde duada bulunduğunu nakleder:

“Allah’ım! Bütün ilim ve hikmeti şu başa ver, Ona te’vîl ve tefsiri öğret. Allah’ım! İnsanoğluna verdiğin her ilim ve hikmeti bunun göğsünde topla.” Ebû Abdullah Muhammed b. İsmâîl el- Buhârî, el-Câmi’u’s-Sahîh, thk. Mustafa Dîb el-Buğâ Dâru İbn Kesîr, Beyru, 1990, Vudû, 10.

19

“Memleketim olan Bikâ’da henüz 10 yaşlarında iken rüyamda Hz. Muhammed (s.a.v)

ve Cibril’i meşrika yönelmiş son derece güzel atlara binmiş delikanlı sûretinde gördüm. Allah (c.c) bu gördüğüm rüyanın bereketiyle tefsîrimi Kadı Nâsruddîn Beydâvî’nin tefsîrine bir redif gibi yaptım. Daha sonra da diğer eserlerimi telifte de bana yardım etti. Eserlerimi inceleyen herkes mutlaka buna şahit olacaktır.”74 Bikâî,

kitabında âyet ve sûreler arasındaki münasebeti ortaya çıkarmak için uzunca düşündüğünü, Kadı Beydâvî’nin eserinden istifade ettiğini ve bu eserin kendisine güç verdiğini ifade eder.75

Bikâî, münasebet ilminin önemi ve gerekliliğini ortaya koymak için: “Belağât

ilmi nasıl ki nahivsiz olmuyorsa, tefsîr ilmi de münasebet ilmi olmadan eksik kalır.”

ifadesini kullanır.76 Bütün bunlar Bikâî’yi tefsîr yazma işine yönelterek âyet ve

sûreler arasındaki insicamın var olduğu görüşüne sevk eder ve bunlar üzerinde düşündürür. Böyle bir tefsîrin gerekliliği kanaatine vararak bu alanda daha önce yazılmamış bir yöntemle “Nazmü’d-Dürer fî Tenâsübi’l-Âyât ve’s-Süver” adlı tefsîri yazmaya başladığını ifade eder.77

1.1.2.3. Eserin Dili ve Yöntemi

Çalışmamızın esas konusunu teşkil eden “Nazmü’d-Dürer fî Tenâsübi’l-Âyât

ve’s-Süver” adlı eser, Arapça yazılmış olup müellifimizin en önemli eserlerindendir.

Kendisinden önce böyle bir eser kaleme alınmamıştır. Bu eserin temel özelliği Kur’ân bütünlüğündeki icazın derinliğine inerek farklı zaman ve mekânda inen Kur’ân âyet ve sûrelerinin münasebet yönünden birbirine bağlı olduğunu ispat etmektir. Nitekim Kur’ân’ın mucizeliği, Arap edebiyâtının zirveye ulaştığı bir zamanda muhataplarının kendisinin benzerini meydana getirememelerindendir. Konu ile ilgili âyet şu şekildedir:

َنِِِداََ ْمُتْنُك ْنِإ ِهَّللا ِنوُد ْنِم ْمُكَءاَدَهُش اوُعْداَو ِهِلْثِم ْنِم ٍةَرو ُسِب اوُتْأَف اَنِدْبَع ىَلَع اَنْلَّزَ ن اَِّمِ ٍبْيَر ِفِ ْمُتْنُك ْنِإَو

74 Bikâî, Nazmü’d-Dürer, c.I, s.5. 75 Bikâî, Nazmü’d-Dürer, c.I, s.4. 76 Bikâî, Nazmü’d-Dürer, c.I, s.6. 77 Bikâî, Nazmü’d-Dürer, c.I, s.4.

20

“Kulumuz Muhammed’e indirdiğimizden şüphe ediyorsanız, onun benzeri bir sûre getirin. Eğer iddianızda samimi iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi de çağırın.”78

Kur’ân, bu âyet ile dönemin müşriklerine meydan okuyarak gerek üslup ve tenâsüp yönünden gerekse i’caz yönünden benzerinin getirilemeyeceğini ifade eder. Bu bilinçte olan müellifimiz âyetin verdiği mesaj ve tehaddî üslubundan yola çıkarak Kur’ân bütünlüğünü oluşturan tenasübün varlığını idrak etmiş, eserini bu minvalde yazmıştır. İfade yönünden açık ve anlaşılır bir üsluba sahip olan eserde, âyetlerde işaret edilen icaz ve mana faydalı ve muhtasar ifadelerle aktarılmaya çalışılmıştır.

Kâtib Çelebi, bu eser için, “Kur’ân’ın sırlarını ortaya çıkarmada eşsiz bir eser olduğu gibi akılları hayrete düşürecek kadar rakipsiz bir eserdir.”79 şeklinde beyanda

bulunur. Sûre, âyet, cümle bazında kelimeler arasındaki münasebeti belirterek Kur’ân âyetlerinin terkibindeki icazı ortaya koyan80 müfessir, bunun yanında

âyetlerden çıkarılabilecek hükümler başta olmak üzere faydalı hususlara da değinir. Bunu yaparken de okuyucunun zihnini bulandıracak, gereksiz uzatmalarla yoracak ifadelerden kaçınır. Nitekim Bikâî, eseriyle ilgili olarak “Bu kitap îmânı kalpte sabitleştirme görevi görür. ”81 şeklinde beyanda bulunarak bu eserinin, bu alanda

müstakil bir eser olduğunu ifade eder.

İlmi bir derinliğe sahip olan müfessir, âyet ve sûrelerin derin manalarına dalmada mükemmel bir yöntem ve zekâya sahiptir. Bikâî’nin tefsîrinde dirâyet yönü ağırlıkta olmakla beraber, tercihte bulunma kriterlerinde önceliği kitap, sünnet, sahâbe kavli ve icmaya yer vermesi tefsîrinin rivâyet yönlü olarak da değerlendirilmesine kapı aralamaktadır. Bikâî’nin tefsîrde kullandığı yönteme genel bir çerçevede baktığımızdan eserden örnekler vererek konuyu daha fazla uzatmak istemiyoruz. Ancak müellifimiz rivâyet /dirâyet yöntemi ile yazılmış her tefsîr kitabı gibi rivâyet tefsîr yöntemini kullandığı gibi gerektiği yerlerde ilmî zekâsını kullanarak ehl-i sünnet çizgisinde kalarak dirâyet tefsîr yöntemini de kullanmıştır.

78 Bakara, 2/23.

79 Kâtib Çelebi, Keşfu’z’Zunûn, c.I, s. 1961.

80 Necati Kara, Bürhânüddîn b. Ömer el-Bikâî ve Tefsirindeki Metodu, s.111. 81 Bikâî, Nazmü’d-Dürer, c. I, s.7.

21

Zaman zaman kendinden önceki müfessirlerden farklı görüşlerde bulunmuş, âyetleri te’vîl edebildiği çerçevede yorumlamıştır.

Esas çalışma alanımızı da oluşturacak olan diğer bir yönü ise Kur’ân-ı Kerîm’de Ehl-i Kitâb’ın zikredildiği her yerde alışılmış üslubun aksine israilî haberler ve zayıf rivâyetler yerine Tevrât,82 İncîl ve Zebûr’dan nakiller yapmasıdır.

Outline

Benzer Belgeler