• Sonuç bulunamadı

Tasavvufî Çevrelerle İlişkiler

2. TARİHİ ARKA PLAN

2.2. EMİR SULTAN

2.2.3. Sosyal Yönü

2.2.3.3. Tasavvufî Çevrelerle İlişkiler

Emir Sultan’ın, -kendisi de bir sûfî olması hasebiyle- tasavvufî çevrelerle diyalogunun daha fazla olması gayet tabiidir. Nitekim menâkıbnâmeler, onun, devrin bazı tanınmış sûfîleriyle sıkı ilişkilerinin olduğunu belirtmektedir. Örneğin, Safiyyüddin Erdebilî’nin kurduğu Safevî tarikatinin şeyhlerinden olan ve Yıldırım Bayezid döneminde Bursa’da bir müddet yaşayan Somuncu Baba104, Emir Sultan ile yakınlığı olan kimselerden biridir. Bursa’ya geldiği ilk yıllarda kimliğini halktan gizleyerek ekmek yapıp çarşıda halka dağıtan Somuncu Baba’nın tanınmasına Emir Sultan sebep olmuştur. Yıldırım Bayezid, Ulucâmi’nin açıldığı Cuma günü hutbe ve namazı Emir Sultan’a teklif eder. Emir Sultan, “Gavs-ı a‘zam şu anda bu şehirdedir, onların mübarek varlığı varken halka nasihat ve hitab etmeyi bize teklif etmek münasip değildir” diyerek teklifi reddeder ve bu görevin Somuncu Baba’ya verilmesini tavsiye eder. Sırrı ortaya çıkan Somuncu Baba, padişahın isteği üzerine görevi üzerine almak durumunda kalır. Cuma hutbesi ve vaazı ile bütün dikkatleri üzerine çeker. Namaz sonrası yaptığı vaazda Fâtiha Sûresi’ni yedi farklı şekilde tefsir etmesi ile de her seviye ve statüden cemaatin ilgi ve hayranlığını celb eder.105 Bu olaydan sonra halkın yoğun ilgisinden uzak durabilmenin yolunu Bursa’dan ayrılmakta bulur.106

Somuncu Baba’nın müridi Hacı Bayram-ı Veli107 de Emir Sultan’ın dostlarındandır. Menâkıbnâmelerde, onun zaman zaman Bursa’ya gelerek Emir Sultan’ı ziyaret ettiği anlatılmaktadır. Ziyaretlerinden birinde o, Emir Sultan’ın savmaasının bulunduğu saraya geldiğinde marangozlar sarayın çatısını tamir ediyorlardı. O esnada çatıdan düşen bir odunu fark eden Emir Sultan’ın “dur ey odun” demesiyle odun havada asılı kalır. Hacı Bayram-ı Velî “Acaba Emir Sultan hazretleri kendilerine keramet göstermek için mi böyle yaptı?” düşüncesine kapılır. İçeri girip Emir Sultan ile görüşürken Emir Sultan ona “Babam! O odunun havada durmasındaki hikmet size keramet göstermek değil altında oynayan çocuklara zarar vermesini önlemekti. Bir süre

104 Kaynaklarda Şeyh Ebu Hâmid Aksarâyî, Ekmekçi Koca, Şeyh Hâmid bin Musa el-Kayseriyye, Somuncu Baba gibi farklı isimlerle verilmektedir. Geniş bilgi için bkz: Abdullah Efendi, Semerâtü’l-Fuâd, Matbaa-i Âmire 1288, s. 227-233; Mecdî, a.g.e., s. 74-75; Haşim Şahin, “Somuncu Baba”, DİA, XXXVII, s. 377.

105 Abdullah Efendi, a.g.e., s. 231; Şahin, a.g.m., , s. 377.

106 Mecdî, a.g.e., s. 75; Abdullah Efendi, a.g.e., s. 233.

107 Mecdî, a.g.e., s. 77; Abdullah Efendi, a.g.e., s. 233-241; Nihat Azamat, “Hacı Bayrâm-ı Velî”, DİA, XIV, ss. 442-447.

35

sonra çocuklar oradan gitti ve ağaç da yere düştü” der.108 Hacı Bayram-ı Velî ikili görüşmelerinden birinde Emir Sultan’a “Sultanım ben sizi gökyüzünde evliyâullahın nasiplerinin taksim edildiği mahalde görmedim. Bunun aslı nedir?” diye sorar. Emir Sultan “taksim edeni gördün mü?” der. Hacı Bayram “Görmedim, yüzü örtülüydü…

Ellerini gördüm” deyince Emir Sultan sağ elini uzatır. Hacı Bayram-ı Velî eli gördüğünde hayret eder: “o el bu eldir” deyip Emir Sultan’ın elini öper.109

Bursevî, eserinde Emir Sultan’ın vefatından kısa bir süre önce yaptığı vasiyetlerinden söz eder. Müridlerinden biri “Sultanım son hizmetinizi kimin yapmasını arzularsınız?” diye sorar. Emir Sultan: “Son hizmetlerimizi yapacak olan kişi öyle bir kimse olsun ki otuz yıl hiç eksiksiz olarak ikindi namazının sünnetini kılmış ola!” der.

Hacı Bayram-ı Velî, Emir Sultan’ın hastalığını öğrenince ziyaret için Ankara’dan yola çıkar. Ama Bursa’ya vardığında Emir Sultan’ın vefat ettiğini öğrenir. Vefat haberi karşısında çok mahzun olur. Emir Sultan’ın müridleri onun vasiyetini nasıl yerine getireceklerini konuşurlarken Hacı Bayram-ı Velî onları duyar ve onlara “Ben otuz yıldan ziyadedir ki ikindi namazının sünnetini fevt etmedim.” der. Böylece Emir Sultan’ın cenazesinin teçhiz tekfini Hacı Bayram-ı Velî’ye nasib olur.110

Emir Sultan’ın gerek yaşadığı şehirde gerekse başka yerlerde faaliyette bulunan sûfîlerle ilişkili ve irtibatlı olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim o, kendisine mürid olmak üzere gelenleri gerektiğinde başka mürşidlere yönlendirmiştir. İznikli Eşrefoğlu Abdullah Rûmî111’ye yaptığı tavsiye bunun bir örneğidir. Eşrefoğlu, gördüğü bir rüyadan etkilenerek Çelebi Mehmed medresesindeki eğitimini bırakıp tasavvufa sülûk etmeye karar verince ilk olarak Emir Sultan’a müracaat eder. Kendisini mürid olarak kabul etmesini ister. Ancak Emir Sultan yaşlılığını ileri sürerek onu Ankara’ya Hacı Bayram-ı Velî’ye gönderir.112

108 Kahraman, a.g.t., s. 175-176; Liman, a.g.t., s. 58; Baba, a.g.t., s. 199-205; Senâyî, a.g.e., s. 95-96.

109 Kahraman, a.g.t., s. 173-174.

110 Kahraman, a.g.t., s. 219-220; Senâyî, a.g.e., s. 103.

111 A. Necla Pekolcay, Abdullah Uçman, “Eşrefoğlu Rûmî”, DİA, XI, s. 481.

112 Abdullah Rûmî Emir Sultan’a derviş olmak için geldiğinde Emir Sultan “Kuzu biz pîr olduk.

İntikâlimiz dahî karîbdir. Ankara’da Hacı Bayrâm biraderimize gidiniz.”der. Bunun üzerine Abdullah Rûmî Ankara’ya gider. Bkz: A. Sabri Bursevî, Menâkıb-ı Eşrefzâde Abdullah Rûmî, Bursa Yazma Eserler Kütüphanesi, Genel No: 4246, s. 7; Eşrefzade’nin Hacı Bayram-ı Velî’ye intisabının kesin olmadığı hakkında bkz: Azamat, a.g.m., s. 445-446.

36

Eşrefoğlu Abdullah’ın kendisine mürşid olarak öncelikle Emir Sultan’ı seçmesi, Emir Sultan’ın ise onu başka bir mürşide yönlendirmesi sonrasında, aralarındaki iletişimin devam edip etmediği ya da nasıl devam ettiğine dair detaylı bilgi yoktur.

Ancak menâkıbnâmelerde geçen bazı anlatımlar Eşrefoğlu-Emir Sultan arasındaki yakınlığa ışık tutmaktadır. Eşrefzâde’den nakledilen “On yedi şeyhe yetiştim ve her birine hizmet ettim. İçlerinde dört tanesi kâmil ve mükemmel şeyh idi. Bunlar Hacı Bayram-ı Velî, Hüseyn-i Hamavî, Akşemseddin ve Emir Sultan’dır.” sözü, ondaki Emir Sultan tesirini yansıtmaktadır.113

Emir Sultan, etrafında tasavvufî bir çevre oluşturmuştur. Merkez zaviyesinde pek çok halife ve derviş yetiştirerek bunları Anadolu ve Rumeli’de çeşitli yerlere irşada görevlendirmiştir. Böylece tarikatinin etkisi geniş bir sahaya yayılmıştır. Etkisi sadece yaşadığı dönemle sınırlı kalmamış, yüzyıllar boyunca devam etmiştir.114 Dervişleri ve sevenleri sayesinde “Emir Sultan” adı ve türbesi etrafında oluşan kült, onun kendisinden sonraki nesiller üzerinde bıraktığı tesirlerden biridir. Emir Sultan’ın yaşadığı dönem ve sonrasına en somut tesirlerinden biri de zaviyesi etrafında tesis edilen külliyedir.

Çalışmamızın bundan sonraki kısmında, Emir Sultan sevgisinin vakıf kültürü ile buluşmasının bir sonucu olarak meydana gelen bu külliye, çeşitli boyutlarıyla incelenecektir

113 Abdullah Veliyyuddin Bursevî, Menâkıb-ı Eşrefzâde (Eşrefoğlu Rûmî’nin Menkıbeleri), (haz.

Abdullah Uçman), İstanbul, Kitabevi Yayınları, 2009, s. 10; Eşrefoğlu’nun Emir Sultan’a duyduğu muhabbet ve hürmet onun vefatından sonra da devam etmiştir. Eşrefoğlu Abdullah’ın Bursa’ya her gelişinde onun kabrini ziyaret ettiği nakledilir. Bir defasında çok acele dönmesi gerektiği için ziyaret yapamadan döner. İznik’e giderken İbrahim Paşa (Halil Paşa oğlu)’ya uğrar. Ona Bursa’ya vardığında Emir Sultan’ın mezarını ziyaret ederken selamını iletmesini söyler. İbrahim Paşa, Emir Sultan türbesini ziyaret ettiğinde Eşrefoğlu Abdullah’ın selamını arz eder. Kabirden “Ve ‘aleyküm selâm ve

‘aleyhim” diye bir ses işitilir. Orada bulunan başkaları da buna şahit olurlar. Bkz.: Baba, a.g.t., 219-223, Senâyî, a.g.e., s. 98-99; Kahraman, a.g.t., s. 237-238.

114 Emir Sultan adı, umumî bir isimlendirmedir. Anadolu ve Rumeli’de Emir Sultan adına ve izlerine rastlanmakla birlikte bunların her birinin Bursa’daki Emir Sultan ile ne kadar alakalı oldukları tam olarak bilinmemektedir. Bkz.: Necmi Ülker, Vehbi Günay, “Türk Tarih ve Kültüründe Emir Sultan”, II. Bursa Halk Kültürü Sempozyum Bildirileri, c. II, Bursa, Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü Kültür Sanat Kurulu Yayınları, 2005, s. 355-357.

37

BİRİNCİ BÖLÜM

FİZİKÎ YAPI

38 1. COĞRAFÎ KONUM

Emir Sultan Külliyesi, Bursa’nın doğu tarafında Uludağ’ın yamacında nispeten ovaya hâkim yüksek bir tepenin üzerinde inşa edilmiştir. Buranın biraz aşağısında yine aynı istikamette Yıldırım Külliyesi, batı yönünde de Yeşil Külliyesi yer almaktadır. Bu üç külliye, Osmanlı kuruluş dönemi Bursa’sının doğuya doğru genişlemesinde önemli bir işlev görmüşlerdir. Nitekim her bir külliyenin inşasıyla birlikte etraflarında mahalle yerleşimlerinin teşekkülü bunun açık kanıtlarıdır.115