• Sonuç bulunamadı

3. KÜLLİYENİN BİRİMLERİ

3.1. HAYRÂT

3.1.1. Câmi

Câmi, külliyenin esas birimlerinden biridir. İlk inşası ve bânîsinin kim olduğu hakkında kaynaklarda farklı görüşler vardır. Vakfiyede sarih bir açıklama yer almadığı için bu görüşlerin her biri ihtimal dâhilinde değerlendirilmiştir. Konuyla ilgili ortak işaret edilen görüşlerden biri, menâkıbnâmelerde geçen bir rivayete dayanmaktadır.

Buna göre Emir Sultan’ın duasıyla zenginleşen Hoca Kâsım isimli tüccar, onun adına tek kubbeli bir câmi yaptırmış, sonradan (Fatih zamanında) bu câminin kıble tarafına uç

121 Örneğin Fatih Külliyesi’nin akarları arasında yer alan 14 hamam İstanbul’un farklı semtlerine dağılmış vaziyette idi. Bkz: Fahri Unan, Kuruluşundan Günümüze Fatih Külliyesi, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2003, s. 106-110.

42

beylerinden Sinan Bey, iki kubbe ilave ettirmiştir.122 Bu menkıbevî bilgi, sonraki dönem kitaplarına da girmiştir.123 Diğer bir görüşe göre, câmiyi imaret ve mekteb ile birlikte Emir Sultan’ın eşi Hundi Hatun yaptırmıştır.124 Behiştî ise, türbe, imaret ve Cuma mescidini II. Murad’ın inşa ettirdiğini belirtmiştir.125

Yukarıdaki mevcut bilgiler çerçevesinde câminin yapımını, geniş bir zaman aralığına, XV. yüzyıl başlarına yerleştirmek uygun olacaktır.

XV. yüzyıl şer’iyye sicillerinde câmileri kastetmek üzere mescid kelimesini kullanımın yaygın olduğu görülmektedir. Emir Sultan Külliyesi’ndeki câmi de “mescid”

olarak belirtilmekteydi. Diğer taraftan burası için “câmi” yerine “mescid” kelimesinin kullanılması, bu dönemlerde ibadet mekânı olan kısmın daha küçük olduğunu, külliye merkezindeki yapının ise mescid-zaviye-imaret birlikteliğine sahip olabileceğini de düşündürmektedir. Bu takdirde ilk dönem Osmanlı mimarîsinde hâkim olan “zaviyeli câmi” modeli, burada da uygulanmış olmalıdır. Eyice, yanları kanatlı binalar olan bu yapıların normal mahalle câmilerinden farklı bir karaktere sahip olduklarını, bunların câmi olarak anılmalarının nispeten geç bir dönemde meydana gelen bir değişiklik sonunda olduğunu belirtmektedir.126 Külliyedeki mescid için “câmi” nitelemesine ilk defa XVI. yüzyıl başlarındaki belgelerde rastlanmaktadır.127

İlk tesiste câminin tek kubbesi varken sonradan kubbe sayısı artırılarak yenilendiği tahmin olunmaktadır. Yukarıda zikredilen menkıbevî anlatımın yanı sıra şer’iyye sicillerinde yer alan bazı belgeler bu görüşü te’yid etmektedir. 29 Muharrem 913/10 Haziran 1507 tarihli bir belgeye göre; câmi, tek kubbeli iken bir kayyım, hem kayyımlık hem de çerâğîlik hizmetini yürütmekteydi. Ancak kubbe sayısı 4’e

122 Liman, a.g.t., s. 42-43; Kahraman, a.g.t., s. 140-142.

123 Beliğ, a.g.e., s. 72-73; Kepecioğlu, a.g.e., c. II, s. 33.

124 Şemseddin Efendi, a.g.e., s. 23; Kepecioğlu, a.g.e., c. II, s. 33; Nermin Beşbaş, Hikmet Denizli, Türkiye’de Vakıf Abideler ve Eski Eserler (Bursa İl Merkezi), c. III, Ankara, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, 1983, s. 56.

125 “Sultân Murâd ol âlî-nijâdın üstüne türbe vü ‘imâret ve Cum’a mescidi binâ eyledi. Ve vezâyif ve mersûmâtın mâl-ı helâl harâcdan havâle eyledi.” Bkz.: Behiştî, a.g.e., vr. 115b-116a; Kaytaz, a.g.t., s.

158.

126 Semavi Eyice, “İlk Osmanlı Devrinin Dinî-İctimaî Bir Müessesesi: Zaviyeler ve Zaviyeli Camiler”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, c. XXI, Ayrı Basım, 1963, s. 24; Osmanlı ilk dönem câmilerinin yapısı hakkında bkz.: Alpaslan Ataman, Bir Göz Yapıdan Külliyeye: Osmanlı Külliyelerinde Kamusal Mekân Mantığı, İstanbul, Mimarlar Tasarım Yayınları, 2000, s. 80-81.

127 BŞS A 20 350b; BŞS A 23 95a, 141b.

43

çıkarıldığında tek görevlinin bu hizmetleri yerine getirmesi zorlaşmış, bunun üzerine çerâğîlik hizmeti için günde 2 akçe vazife ile Cafer tayin edilmişti.128 Anlaşılan o ki başlangıçta küçük bir yapı olup sonradan yapılan eklemelerle fizikî alan genişletilmişti.

Belgenin tarihi esas alındığında en azından XVI. yüzyıl başlarından itibaren ilkine göre genişletilmiş bir câmiden söz edilebilir. Bu belgede geçen 4 kubbe ve bir harem ifadelerini değerlendiren Ayverdi, mimârî açıdan câmi harîmine 3 kubbenin eklenemeyeceğini, söz konusu ilavenin avluda yapılan 3’lü revak şeklinde olabileceğini söylemiştir.129

Câminin kubbelerinden bahseden diğer belge, 1081/1670 tarihli bir tamirat kaydıdır. Vakfın mütevellîsi Ahmed Ağa; câminin 4 kubbesi, türbe, dere, cüz-hâne ve alçak saçakların kurşununu, imaret fırını ve câmi şadıvanına gelen Akçağlân suyu mecrâsını ve Hammam-ı Küçük’ü tamir ettirmiştir. Mütevellînin belirttiği yerlerin tamir masraflarını keşf ve tahmin etmek üzere görevlendirilen heyet, mahallinde tamir edilen yerleri ve masraflarını tespit etmiştir. Bütün masraflar toplamda 337.140 akçeye ulaşmıştır.

“…mahall-i mezkûra varılıb nazar olundukda fi’l-hakîka mütevellî-i mesfûr câmi’-i şerîfin 4 kubbesi ve türbe ve dereler ve cüz-hâne ve saçaklar üzerlerinin kurşunu ve cüz-hâne sakfı ve türbenin kıble ve garb ve şark taraflarında olan ve câmi’-i şerîfin şimâl ve şark taraflarında olan sukûfu ve turreleri ve şadırvan ve kapı üzerlerinin tavanı ve imâretin fırını ve hammâm-ı mezkûr ve nisvân namaz kıldığı mevzı’ kemâ yenbağî müceddeden binâ ve imâret eylediği mukarrer olduktan sonra mi’mâr-ı mezbûr zikrleri mürûr iden 4 kubbe ve türbe ve cüz-hâne ve dereler ve saçaklar üzerleri müceddeden best olunan kurşunun tahtalarını add ve sukûf-ı mezbûreyi mesâha etdikde…”130 Burada tamir edilen kısımlar belirtilirken câminin 4 kubbesi ile onun etrafında sakfı bulunan bölümlerin ayrıca zikredilmesi kubbelerin câmi harîmi üzerinde olduğu düşüncesini kuvvetlendirmektedir.

128 BŞS A 33 54a.

129 Ayverdi, a.g.e., s. 287.

130 BŞS B 96 91b.

44

Câminin birden fazla kubbesi bulunduğuna muhasebe defterlerindeki tamir detayları da işaret etmektedir.131 Diğer taraftan Albert Gabriel, câmiyi “ulucâmi tipi”

düşünerek kubbe sayısını 6’ya çıkartmış ve Fatih döneminde büyütülmüş olabileceğini ileri sürmüştür.132

Câminin kubbeleri gibi mihrabı, minberi, mahfeli, pencereleri, kapıları, duvarları ve minaresi de değişim geçirmişlerdir. Sicillerde yer alan bazı keşif ve onarım belgeleri bu değişimleri ortaya koymaktadır.

İsmail Çelebi’nin iki ayrı tevliyet dönemine ait çeşitli tamir keşif kayıtları bulunmaktadır. Zilka’de 1006/Temmuz 1598 tarihli belgede; câmi ve türbede harap olan kurşunların yenilenmesi, kapının ve 4 adet pencerenin genişletilmesi ve ilave 2 pencerenin açılması, kandillerin dumanlarından kararan duvarların ağırtılması, eskiyen mahfelinin yenilenmesi şeklinde acil tamir ihtiyacı olan kısımlar belirtildikten sonra keşf heyetinin mahallinde yaptıkları inceleme sonucunda söz konusu tamirat gerekli bulunmuş; kurşunlar için 30.000, 6 bab (adet) pencerenin genişletilmesi için 30.000, mermer kapı için 7.000, musanna’ mahfel için 10.000 ve sıva ve ağırtmak için 3.000 akçe olmak üzere toplamda 80.000 akçe tutarında masraf çıkarılmıştır.133

1013/1604 yılında tekrar tevliyet makamına gelen İsmail Çelebi câmi pencerelerinde, minber ve mahfelde yaptırdığı önceki tamiratları belirterek şimdi de mihrabın İznik çinisi ile kaplanması için sarf edilecek meblağın tahmininin yapılmasını talep etmiştir. Hesaplamada 24.000 akçe masraf çıkarılarak mihrabın yenilenmesine;

yine câmi ve türbenin batı tarafındaki kapısının önünde bulunan kademeler (merdiven) harap olduğu için bunları yeniletmek üzere keşf talep ettiğinde de inceleme sonucu 13.000 akçe masraf tahmin edilerek tecdidine izin verilmiştir.134 Ayverdi, bu son belgeyi yorumlarken kademelerin câminin orta kapısında bulunduğunu, avlu zemininin

131 BOA, TSMA.d. 4272/1/1.(1072-1074 yılları)

132 Albert Gabriel, Bir Türk Başkenti Bursa, (haz. Neslihan Er, Hamit Er, Aykut Kazancıgil), c. II, Paris, E.De Boccard, 1958, s. 134.

133 BŞS A 153 22b.

134 BŞS B 21 29a.

45

şu andaki gibi câmi ile aynı seviyede olmadığını, câmi seviyesinin avludan yüksek olduğunu savunmaktadır.135

1026/1617 yılında câmi pencere ve kapıları daha kapsamlı bir tecdide tabi tutulmuş, câmi hareminde yer alan muvakkithânenin bazı yerleri ve câmi hasırlarının muhafaza edildiği oda da tecdid ve tamir olunmuştur. Bu belgede câminin 3 kapısı olduğu ifade edilmektedir.136 Ayverdi, câminin küçüklüğünü dikkate alarak 3 kapının fazla olduğunu düşünmektedir.137

Muhasebe kayıtlarına büyük tamir harcamaları pek yansımamakla birlikte bazen burada da karşımıza çıkabilmektedir. Örneğin 1016-1017/1608-1609 muhasebesinde rutin tamir giderlerinden ayrı olarak 455.192 akçelik ek tamir kaydı yer almaktadır. Bu meblağın büyük bir miktarı, câmi ve türbe tamiratı için sarf edilmiştir.138 Bu dönemde Bursa’da etkili olan Celâlî saldırıları139, vakfın bütçesini büyük maddî zarara uğratmıştır. Nitekim evâil-i Safer 1017/Mayıs 1608 tarihli Emir Sultan vakfıyla ilgili bir tamir keşf kaydında; Celâlîlerin 1016 yılı Ramazan’ı başında Bursa’da olaylar çıkardıkları, bu esnada Emir Sultan Câmii ve türbesine de zarar verdikleri, mütevellî Seyyid Mustafa Efendi’nin, gereken yerleri tamir ettirdiği, yapılan masrafın toplamda 110.559 akçeyi bulduğu belirtilmiştir.140

Önceleri câminin tek minaresi vardı. XVII. yüzyılda câminin tek olan minaresi, mübarek gecelerde kandillerle aydınlatılmaktaydı.141 Minare sayısının ikiye çıkması, III.

Selim devrindeki yeniden inşa esnasında olmuştur. Çünkü çift minare yaptırma, sadece padişahlara ait bir uygulamadır.142

Emir Sultan Câmii, XV. yüzyıl başlarında inşa edildiği için Erken Devir Osmanlı mimarîsi üslûbundaydı. Ancak günümüze gelinceye kadar pek çok defa onarım

135 Ayverdi, a.g.e., s. 286.

136 BŞS B 37 117b.

137 Ayverdi, a.g.e., s. 287.

138 BOA, MAD.d. 5565/17.

139 Mustafa Naîmâ, Tarih-i Naîmâ Ravzatu’l-Huseyn fî Hülâsati Ahbâri’l-Hâfikayn, c. II, ts., s. 27.

140 BŞS A 180 49a; Celâlîlerin neden olduğu diğer bazı zararlar için bkz.: BŞS A 180 9b, 12a.

141 BOA, TSMA.d. 3729/1/9; BOA, MAD.d. 1899/6. Evliya Çelebi, Emir Sultan Câmii’ni tek minareli olarak tanımlamaktadır. Evliya Çelebi, a.g.e., s. 13.

142 Doğan Yavaş, “Emir Sultan Camii”, Emir Sultan Sempozyum Bildirileri (5 Mayıs 2012), Bursa, Akmat Akınoğlu Matbaacılık, 2012, s. 172.

46

geçirmiş, bu onarımlar esnasında mimarîsinde köklü değişimler de yaşamıştır. Kayda geçen en büyük hasar, 1210/1795 depreminde meydana gelmiş; câmi tamamen yıkılmış;

III. Selim döneminde yeniden yaptırılmıştır. Câminin yeniden inşası, XIX. yüzyılın mimarî anlayışı olan ampir ve rokoko karışığı üsluba göre gerçekleştirilmiştir.143 Câmi kapısı üzerinde 0.50X1.50 metre ebadındaki 1219 (1804-1805) tarihli mermer kitabe bu tamirat dönemine aittir.144 Sultan Abdulmecid (1261/1845) ve Sultan Abdulaziz (1285/1868) zamanlarında yapılan tamiratlarda ise, câminin mimarî yapısı bir değişiklik geçirmemiştir.

Câminin şu anki dış fizikî görünümüne gelindiğinde öncelikle câmi ve türbeyle bütünleşen iç avludan başlamak gerekir. İç avluya açılan doğu ve batıda birer kapı vardır. Batı taraftaki merdivenlerden çıkıldığında iki sütün arasındaki kapının üzerinde En’âm 54. ayeti; aynı kapının avluya bakan tarafında Hicr 16. ayeti; tam karşısındaki doğu kapısının üzerinde Zümer 73. ayeti yazılıdır.145 Mermer döşeli dikdörtgen avlunun ortasındaki mermer şadırvan, sekizgen olup her bölmesinde bir musluk yer almaktadır.

Avlunun etrafı, doğu ve batıdan üçer, kuzey ve güneyde beşer adet on altı kaş kemerli ahşap kârgir revakla çevrilidir. Revakın dış duvarı, köfeki taş, üzeri kurşun kaplıdır.

Revak kemerleri sade başlıklı, beyaz açık kahve ve neftî yeşil on sekiz sütuna oturmaktadır.146 Câmi, avlunun güneyinde yer almaktadır. Asıl ibadet mekânı 15.20x15.20 metre ölçülerinde olan kare bir hacimdir. Üzeri kurşun kaplı kubbe ile örtülüdür. Beden duvarlarından kubbeye geçiş tromp ve kemerler arasına yerleştirilmiş

143 Ayverdi, a.g.e., s. 288.

144 “Emîr Sultan’a olmuşdu binâ vaktiyle bu ma’bed Harâb olmuş mürûr-ı sâl ile ol câmi’-i mümtâz

Bu hâle vâkıf oldukda Selîm-Hân-ı kerem-perver Anı bünyâde kıldı himmet-i şâhânesin ibrâz İdüp fermân esâsından yapıldı resm-i dil-keşle Firâz-ı kubbe-i vâlâsı oldu çerh ile dem-sâz

Muvaffak oldu bu hayr-ı azîme çün şeh-i ‘âlem İder eltâf-ı Hak’dan bî-kerân ecr-i cemîl ihrâz İki mısrâ’la İhyâ söyledim târih-i itmâmın

Müfîd ü muhtasar kıldım kelâmı eyleyüp îcâz Şeh-i İslâm Emîr Sultân içün câmi’ binâ kıldı

Şu zîbâ ma’bedi yapdı Selîm Şâh-ı ‘atâ-perdâz” (1219)

145 En’âm 54: “Selâmun ‘aleyküm ketebe Rabbüküm ‘alâ nefsihi’r-rahmete”: Selâm olsun sizlere.

Rabbiniz merhamet etmeyi kendi Zatına yazdı. O tevbe edip kendi hallerini düzeltenleri bağışlayan esirgeyendir. (Tarih 1219); Hicr 16: Kâla’llâhu te’âlâ “Udhulûhâ bi-selâmin âminîn”: Allah Teâla buyuruyor ki: Emniyet ve selâmetle girin oraya (cennete); Zümer 73: “Selâmün ‘aleyküm tıbtüm fe’dhulûhâ hâlidîn”: Selâm üzerinize olsun. Ne hoşsunuz! Ebedi olarak içinde kalmak üzere girin cennete.

146 Turyan, a.g.e., s. 107.

47

pandantiflerle elde edilen daire biçimi bir kasnakla sağlanmıştır. Beden duvarlarında 40, kasnakta 12 pencere câminin içini aydınlatmaktadır.147 İç kısım, sade görünümlüdür.

Kubbe yüzeyi kalemişi süslemelerle on iki dilime ayrılmıştır. Kubbe eteğindeki ve yan cephelerdeki pencerelerin etrafında kalemişi süslemelere yer verilmiştir.

Mihrabın beyaz mermer taklidi kalemişinden yapıldığını belirten Çalıkuşu, mihrabtaki bezeme detaylarını şu şekilde tasvir etmektedir: “Mihrab tepeliği volüdal kıvrımlarla ve akantus yapraklarıyla süslenmiştir. Tepeliğin altında kartuş içerisinde yazı148 yer alır. İki yanında hareketli bitkisel bezemeler vardır. mihrab kavsarasının köşelikleri, kahverengi mermer taklidi bezeme ve altın yaldızlı palmetlerle süslüdür.

Mihrab kavsarası, palmet şeklinde altın yaldızlı bir bitkiyle, kenarlarda da C kıvrımları ve yapraklarla sonuçlanır. Mihrab kavsarası ve nişi dokuz bölüme ayrılır. Mihrab nişinin iki yanında altın yaldızla bezenmiş iyon başlıklı sütunçeler vardır. sütunçelerin üstünde altın yaldızlı yaprak motifleri görülür.”149

Câminin doğu ve batısında taş ve tuğladan inşa edilmiş minareler, kurşun külahlı tipik Bursa minarelerinden farklıdır. Gövde bölümleri tamamen kesme taş ile yapıldığı gibi külahları da kesme taştandır.150 Minarelerin altındaki kayyım odaları ahşaptır.151 Câminin giriş yönündeki revakların üstü, tamamıyla kadınlar mahfili olup buraya minare kaidelerinin yan tarafındaki merdivenlerden geçilmektedir. Ayrıca önceden cüz-hâne olan türbenin batısındaki oda, şuan kadınların kullandığı diğer ibadet mahallidir.

Câminin kıble duvarında kuş köşkü uygulamasına yer verilmiştir.