• Sonuç bulunamadı

3. KÜLLİYENİN BİRİMLERİ

3.1. HAYRÂT

3.1.5. Türbe

Türbe kelimesi, Arapçada “toprak” anlamındaki türâb kelimesi ile aynı kökten gelmekte ve mezar için kullanılmaktadır. Mezarların üstüne yapılan anıt binaya türbe denilmektedir.183 İslam coğrafyasında tanınmış şahsiyetlerin mezar anıtları türbeden başka “kümbet, makam, meşhed, buk‘a, darîh, kubbe, ravza” gibi adlarla da anılmış ve Müslümanlar mezar mimarîsi yönünden zengin bir birikim ortaya koymuşlardır.184

Külliyeler, İslam şehirlerinin mimarisinde ana unsur olarak boy göstermeye başladığında bünyesine diğer birimlerle birlikte türbenin de dâhil edildiği görülmektedir. Bu minvalde gelişen Osmanlı külliye geleneğinde türbe, vazgeçilmez bir birim olarak yerini almıştır. Külliyenin bânîsi, genellikle aile efradı ile birlikte, kendisi için yaptırdığı türbede medfundur. Başta padişahlar olmak üzere diğer varlıklı kimselere ve sûfîlere ait, bu özellikte pek çok türbe örneği vardır. Emir Sultan türbesi de aile kabristanı özelliği taşımaktadır. Bunun yanı sıra sadece bânînin kabrine tahsis edilen türbeler de mevcuttur. Bursa’daki Muradiye Külliyesi ise, farklı zamanlarda ilave olunan türbelerle adeta bir “türbeler külliyesi”ne dönüşmüştür. Burada külliyenin bânîsi II. Murad’ın türbesi dışında 11 türbe bulunmaktadır.

Emir Sultan türbesi, câmi ile aynı avluda, onun kuzey karşısında yer almaktadır.

Türbeyi Hundi Hatun’un yaptırdığı kabul edilmektedir.185 Diğer birimlerden farklı olarak türbenin yapılışı hakkında menâkıb kitaplarına girmiş rivayetler vardır. Keramet vurgusuyla yapılan bir anlatıma göre türbenin yeri, Emir Sultan’ın manevî işaretiyle belirlenmiştir. Emir Sultan, yanında şeyhülislam ve dervişler olduğu halde atlarıyla Asâ bahçesine giderlerken, Çelebi Mehmed’in türbesi önüne vardıklarında yanında taşıdığı ok ve yayı şeyhülislama vererek şark tarafa doğru oku atmasını ister. “Ok her nerede bulunursa mezarımız orası olsun.” der. Şeyhülislam Emir Sultan’ın bu isteğini yerine

183 Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c. III, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1983, s. 539; E. Diez, “Kubbe”, İA, VI, ss. 930-944.

184 İsmail Orman, “Türbe”, DİA, XLI, s. 464.

185 Kahraman, a.g.t., s. 224; Baldırzâde, Ravza-i Evliyâ, vr. 12a; a.y., Terceme-i Hâl, s. 22; Mehmed Şemseddin, a.g.e., s. 23; Kepecioğlu, a.g.e., c. II, s. 37.

55

getirir; attığı ok, bulundukları noktadan çok uzağa düşer. Okun düştüğü yer, tek atışla imkânsız bir mesafe kabul edildiği için olay, keramet olarak değerlendirilir. Ormanlık ve meşelik bir alan denilen bu yerden Emir Sultan, bir türbe miktarı yer satın alıp büyük bir suffe yaptırır. Bahsedilen bu yer, şimdiki türbenin bulunduğu yerdir.186

Külliyenin fizikî yapısı hakkında ilk vakfiye ve başka bir arşiv belgesinin olmadığı bu döneme dair en önemli kaynak, menâkıbnâmelerdir. Halk muhayyilesinde makbul ve muteber bu anlatıların bir gerçeklik yönü olduğu göz ardı edilmeden kaynaklık değeri açısından tahlil edildiğinde önemli bilgilere ulaşılabilmektedir. Bu çerçevede yukarıdaki anlatım incelendiğinde söz konusu yerin, önce yerleşimden azade ormanlık bir alan iken, ilerde türbe olmak üzere başta Emir Sultan tarafından dervişler için suffe, vefatından sonra da türbeye inkılab ettiği anlaşılmaktadır. Daha sonra bir hayırsever, türbe civarındaki kalan araziyi on bin akçeye satın alarak “Müslüman Mezarlığı” olması için vakfetmiştir.187

Türbenin inşasından sorumlu mimarın, rüyasında gördüğü Emir Sultan’ın işaretlerine göre inşayı gerçekleştirdiğini anlatan menkıbe, -olayın realite boyutu bir tarafa- türbe binasının Emir Sultan’ın vefatından sonra yapıldığı görüşünü desteklemektedir.188 Behiştî, türbeyi yaptıranın II. Murad olduğunu söylerken Baldırzâde, Hundî Hatun’un, eşinin kabrinin üzerine bir kubbe yaptırdığını, ardından kendisi vefat ettiğinde de aynı kubbenin altına defn edildiğini; Mehmed Şemseddin ise Hundi Hatun’un, oğlu Emir Ali için türbe yaptırdığını, Emir Sultan ve kızlarının da buraya defn edildiklerini bildirmektedir. 189 Bu son bilgiye göre türbe, Emir Sultan’ın sağlığında yaptırılmış olmaktadır.

Türbede beş sanduka vardır. Ortadaki Emir Sultan’a, onun bir tarafındakiler eşi Hundi Hatun ve iki kızına, diğer tarafındaki de oğlu Emir Ali’ye aittir.

Günümüzde fizikî görünümü itibariyle, sekizgen planlı, tek kubbeli, üstü kurşunla örtülü bir yapı olan türbenin ilk mimarîsinin de bu şekilde olduğu

186 Liman, a.g.t., s. 61-62; Kahraman, a.g.t., s. 215-216.

187 Kahraman, a.g.t., s. 216.

188 Liman, a.g.t., s. 62; Kahraman, a.g.t., s. 216, 224.

189 Behiştî, a.g.e., s. 115b; Kaytaz, a.g.t., s. 158; Baldırzade, Ravza-i Evliyâ, vr. 12a; Mehmed Şemseddin, a.g.e., s. 8.

56

düşünülmektedir.190 Câmi gibi köfeki taşından düzgün kesme taş duvar örgülü olup, beden duvarları üst hizasında pencere alınlıklarının tuğla kemerleri yer almaktadır.191 Türbenin doğu ve batı yanlarında küçük odalar bulunmaktadır. Batı kuzey köşede bir imam odası, yanında cüz okunması için bir cüz-hâne, avlunun orta hizasında antreli türbe kısmı, buranın doğusunda yine bir imam odası bulunmaktadır.192 Türbeye giriş, doğu tarafındaki odanın içinden yapılmaktadır.

Türbe ile avlu zemini arasında avlunun lehinde seviye farkı vardır. Avlu ve câmi aynı seviyede iken türbe aşamalı bir biçimde bu zeminden bir metre aşağıda kalmaktadır. Bu durum, avluya dönük türbe pencereleri önünde durulduğunda tepeden bakılarak dua edilen bir görüntü ortaya çıkarmaktadır. Bu haliyle yapı, türbe mimarîsinde örneğine rastlanmayan bir uygulama olarak değerlendirilmiş, türbe ve avlunun orjinalinde câmi zemininden yukarıda olduğu üzerinde durulmuştur.193 Aradaki kot farkı, 1309/1891 yılında Bursa valisi Ahmed Münir Paşa zamanında harîmin mermerlerle zenginleştirilmesi esnasında yükseltilmiştir.194

4 Cemâziyelevvel 1067/18 Şubat 1657 tarihli bir sicilde Mehmed Efendi bin Mustafa Halife, Seyyid Ebubekir bin Seyyid Mehmed ve türbedâr-ı Hz Emir şahitliğinde türbe içindeki eşyalar kayda geçirilmiştir. Buna göre türbede bulunan eşyalar şunlardır: Altın kandil (1 adet), Sim kandil-i sağîr-i cedîd (3 adet), diğer sim kandil-i kebîr-i atîk (5 adet), sim şamdân-ı kebîr (2 adet), sim buhurdân-ı mu’allak (1 adet), diğer buhurdân-ı sim (1 adet), sim gülâbdân (1 adet), pirinç şamdân (6 adet), seccade (6 adet).195

Seyyah Evliya Çelebi’nin, Bursa gezisi esnasında ziyaret ettiği Emir Sultan türbesinden çok etkilendiği anlaşılmaktadır. Türbenin içindeki eşyaları şöyle tasvir etmektedir:

190 M. Baha Tanman, “Emir Sultan Külliyesi”, DİA, XI, s. 150.

191 Hicabi Gülgen, “Emir Sultan Türbesi”, Emir Sultan Sempozyum Bildirileri (5 Mayıs 2012), Bursa, Akmat Akınoğlu Matbaacılık, 2012, s. 195.

192 Baykal, a.g.e., s. 145-146.

193 Ayverdi, a.g.e., s. 286; Bu görüşü değerlendiren diğerleri için bkz: Tanman, a.g.m., s. 150; Erhan,

“Bursa’da Emir Sultan Külliyesi”, s. 132; Gülgen, a.g.m., s. 194.

194 Mehmed Şemseddin, a.g.e., s. 25; Kepecioğlu, a.g.e., c. II, s. 37.

195 BŞS B 130 99a.

57

“Bâb-ı mu’allâsının kanatları serâpâ gümüş pullar ve gümüş halkalar ve gümüş musanna’ kuffeller? ile müzeyyendir. Ve atebe-i süflâsı dahi bi’l-cümle gümüş eşikdir.

Bu kapudan aşağı altı kade(me) taş nerdübân ile âsitâne-i sa’âdetine nüzul olunur ve cümle der-i dîvârının enderûn (u) bîrûnu serâpâ ibret-nümûn nakş-ı bukalemûn Kâşî çinidir. Ve pencerelerinin dört adedi cânib-i garba Bursa sahrâsına nâzır tuc revzenlerdir. Dört penceresi dahi kıble cânibinde câmi’ haremine nâzırdır. Ve bu âsitâne içre olan maslûbât mücevher eşyâlar meğer Ravza-i Mutahhara’da ola. Ve bunda olan zî-kıymet ibrişim hâlîceler bir âsitânede yokdur ve kabr-i şerîfin cânib-i erba’asında nice yüz altun ve gümüş çerâğlar ve mücevher kanâdîller ve kırkar ve ellişer vukıyye gelir zeheb-i hâlis mutallâ şem’dânlar ve çerâğdânlar ve buhûrdânlar ve gül-âbdânlar ile müzeyyen âsitâne-i münevverdir… Ve sanduka-i şerîfinin cânib (u) etrâfında Yâkût-ı Musta’sımî ve Şeyh ve Bekrî ve Abdullah-ı Kırımî ve Hâlidî ve Demirci Kulu ve Zehebî ve Şeyh ve İbnü’ş-Şeyh Dede Mehemmed ve Karahisârî Hasan Çelebisi hattıyla mezkûr hattatların kelâm-ı izzetleri var kim her biri birer dahme-i Efrâsiyâb değer kelâm-ı izzetlerle müzeyyen olmuşdur. Ve sanduka-i şerîfi zerdûz harîr ile mestûrdur. Ve ser-i sa’âdetleri mahallinde yeşil imâme-i Hüseynî ile bir mehâbet (u) salâbet üzre âsûdedirler kim âdem bu âsitâneye girdikde berk-i hazân gibi dir dir ditrer.

Ba’zı kimesneler âdâbından içeri girmeyüp ser-i sa’âdetleri tarafındaki pencereden Fâtiha tilâvet edüp gider…”196

Türbe, yapılışından itibaren pek çok defa tamir geçirmiş olmakla birlikte tamir içeriği hakkında detaylı bilgi yoktur. Bu hususta şer’iyye sicillerinde sadece iki kayıt ile karşılaşılmıştır. 1006/1598 yılında 80.000 akçe ve 1081/1670 yılında 337.140 akçe çıkartılan külliyenin tamir keşiflerinde türbe ile ilgili kısımlar da hesaba katılmıştır.

Türbenin tamire konu olan kısımları ise genellikle delinen kubbe kurşunları, sakfı ve sıvası olmuştur.197

Türbenin tamirine dair iki kitabesi vardır. İlki Sultan Abdulmecid’in 1261/1845 yılında yaptırdığı tamiratı belgeleyen kitabedir. Bu kitabe türbede değil de câminin doğu tarafındaki dış avlu duvarında, Beşir Ağa Çeşmesinin arka duvarında

196 Evliya Çelebi, a.g.e., s. 33.

197 BŞS A 153 22b; BŞS B 96 91b.

58

bulunmaktadır.198 Bugünkü haliyle ise, Sultan Abdulaziz tarafından 1285/1868’de tamir ettirilmiştir.199

Türbenin iç mimarîsi ve süslemeleri ilk halinden çok uzaktır. XIX. yüzyılda gördüğü bu tamirler esnasında devrin Avrupaî mimarî anlayışı olan ampir üslubu hâkim olmuştur. Türbenin doğuda girişi temin eden duvarı hariç bütün duvarlarında üstte yuvarlak kemerle nihayetlenen enli ve yüksek pencereler bulunur. Pencereler dışta şebeke ile kapatılmıştır. Türbe kubbesi içten sekiz dilime ayrılmış dilimli bir görünüm arz eder. Dilim geçişleri beyaz mermer görüntüsü veren kalem işçiliği ile tezyin edilmiştir. Merkezde kilit taşı yerinde içi lacivert zeminle boyalı sekizgen yıldız motifi bulunur. Bu motiften yanlara doğru sekiz ayrı dilim içinde açık yeşil zemin içine rumi ve palmetlerin ışıklı-gölgeli çalışılmış kalem işleri yer alır. Daha altta pencere alınlıklarında yine açık yeşil zemin için rumi ve palmetlerin hareketli yüzeyler

198 Kitabedeki beyitler şöyledir:

Yapdırup ‘Abdü’l-Mecîd Hân-ı velâyet-iktidâr Hazret-i Sultân Emîr’e nev-mekân bu türbeyi

Rûh-i pâkin n’ola şâdân eylesin terkim ile Kıldı ihyâ ol cihân-bân-ı zamân bu türbeyi Dâimâ kılsun ziyâret kudsiyân bünyânını Yapdı dünyâ içre çün kasr-ı cinân bu türbeyi

Zîb-i revzen eyle Zîver cevherin târîhimi

Pâk ü ‘âlî yapdı Hâkân-ı cihân bu türbeyi (1261/1845)

199 Türbenin avluya bakan ön kısmında 0.50X1.50 metre boyutlarındaki kitabede şu beyitler yer almaktadır:

“Şâhen-şeh-i deryâ-nevâl Sultân-ı memdûhu’l-hısâl

‘Abdu’l-‘Azîz-i zü’l-kemâl ‘âlemlere dâd eyledi Ol Husrev u Hakân-ı dîn ol kâmkâr u kâmbîn Ol mükrim-i ehl-i yakîn tekrîm-i dâmâd eyledi Bu türbeye cennet-nazîr derler kamu bernâ vü pîr Bunda yatup Sultân Emîr hep halkı irşâd eyledi

Zilzâlden olmuşdu harâb düşmezdi ammâ kim türâb Rûh-ı Emîr-i kâmyâb zîrâ ki imdâd eyledi

Ta’mîrin ol Şâh-ı enâm emr eyledi bi’l-ihtirâm Halkı bu lutf-i müstedâm mesrûr u dil-şâd eyledi

Bu vâlî-i bî-kudreti Husnî-i ‘abd-i şevketi Ber vefk-ı emr-i devleti tesrî-i bünyâd eyledi

Ol tâc-dârın dem-be-dem şükrân-ı ‘alâ tilke’n-ni’âm Sükkân-ı dünyâ vü irem da’vâtını yâd eyledi

Rûh-ı Emîr olsun hemîn her kâr u emrinde mu’în Hakkâ ki ber tarz-ı güzîn çok şeyler îcâd eyledi Kilk-i Emel bi’l-iftihâr yazdı hemân târîh-i tâm

Sultân Emîr’in türbesin bünyâd u âbâd eyledi” (1285/1868).

59

oluşturacak biçimde ışık-gölge oyunlarıyla elde edilmiş barok süslemelerle büyük boşluklar doldurulmuştur.200