• Sonuç bulunamadı

Mütevellînin Görevleri

2. GİDERLER

1.1. YÖNETİM

1.1.1. Mütevellî

1.1.1.5. Mütevellînin Görevleri

Mütevellînin vakıf yönetimi ile ilgili hukukî tasarrufları kadı defterlerinden takip edilebilmektedir. Sicillere giren vakıflarla ilgili kayıtların çoğu, mütevellînin tasarruflarını konu edinmektedir. Dolayısıyla bu kayıtlardan yola çıkarak bir vakıf mütevellîsinin görev ve yetki alanına giren sorumluluklarını tanımlamak mümkündür.

Temel görevi, vâkıfın şartları doğrultusunda külliyedeki hizmetlerin aksatılmadan yapılmasını sağlamak olan mütevellînin bu minvalde belli başlı şu görevleri vardır:

1.1.1.5.1. Vakfa Ait Mülklerin Yönetim ve Kontrolü

Tasarruflarında vakfın menfaatlerini gözetmek durumunda olan mütevellî, satın alma yahut inşa etme yoluyla vakfa yeni mülkler kazandırabilmekteydi. Nitekim mütevellî Mevlana Süleyman; Kütahya Han, Gökdere nehri üzerinde bir değirmen ve Bursa’nın değişik yerlerinde bulunan bir kısım dükkânı yaptırarak; bir kısım dükkân ve Edremit bölgesinde sekiz incir bahçesini satın alarak vakıf mülkleri arasına katmıştır.394

390 BŞS B 21 140a; BŞS B 55 172b; BŞS B 59 204a; BŞS B 63 156b; BŞS B 71 125a.

391 BŞS B 118 130a; BŞS B 45 201b; BŞS B 8 202b.

392 BOA, TSMA.d. 3822/1/7.

393 BŞS B 45 201b.

394 BOA, EV.VKF, 19/1, 48.-62. satırlar.

136

(Bkz.: Tablo-7). XVII. yüzyıl mütevellîlerinden Seyyid Mustafa Çelebi’nin de Emir Sultan Türbesi yakınında bir çarşı ve bir kahvehâne yaptırdığı belirtilmektedir.395

Vakıf mülk ve arazilerinde başkalarının tasarrufta bulunması, mütevellî iznine bağlı olup mütevellînin her türlü muamelenin hesabını sorma hakkı vardı.

Emir Sultan vakfına ait bir tarlayı tasarrufunda bulunduran Sevindik bin İlyas, mütevellîden izin almadan tarlaya incir ağaçları diktiği için şikâyet edilmişti. Mütevellî Mustafa Çelebi bin Ahmed’in şikâyetini uygun gören mahkeme, ağaçların sökülmesine karar vermiştir.396 (Cemâziyelevvel 983/Ağustos-Eylül 1575).

Yine vakfın Serme köyünde Hasan bin Hızır, tasarruf ettiği çiftliği mütevellî izni olmaksızın Ali bin Hacı Mustafa’ya satmıştır. Bu olayı Serme köyü câbîsi Hacı Haydar mahkemeye taşımıştır. Dava sonucunda, çiftliğin vakfa ait olduğuna hükmedilmiş ve satış işlemi iptal edilmiştir:

“Mahrûse-i Bursa’da âsûde olan Hz Emir kuddise sirruhu evkâfından kazâ-i mezbûre muzâfâtından karye-i Serme’de câbî olan Hacı Haydar meclis-i şer’de yine karye-i mezbûreden Ali bin Hacı Mustafa muvâcehesinde takrîr-i da’vâ idüb karye-i mezkûreden Hasan bin Hızır nâm kimesne tasarruf eylediği bir çiftlik yeri izn-i mütevellî yoğ iken mezbûr Ali’ye bey’ eylemişdir. Şer’le su’âl olunmasın taleb ederim dedikde mesfûr Ali’den su’âl olundukda fi’l-vâki merkûm çiftliği mezbûr Hasan elinden ben ve Abdi bin Memi nâm kimesne ‘alâ veçhi’l-iştirâk 6.000 akçeye iştirâ eyledim deyu cevâb verdiği mezbûr Hacı Haydar talebiyle ketb olundu. Yedine verildi ‘inde’l-ihtiyâc mezkûra mâ cerâ ola. Tahrîren fî 18 Cemâziyelevvel 983/25 Ağustos 1575. (Hukm ve fetvâ ile mezkûr çiftlik vakfa hukm olundu.)”397

Mütevellîden seleflerinin suiistimallerini düzeltmesi beklenirdi. Evâhir-i Receb 1015/Kasım 1606 tarihli bir belge, bu türden bir durumu haber vermektedir. İmaret yakınındaki odunluk, vakfiyede olmamasına rağmen önceki bir mütevellî tarafından suhtelere me’kel (yemek yenilen yer) olarak açılmış, onlara aş ve fodula tayin edilmiştir. Burada barınan suhteler, çevrede huzursuzluklara sebep olmuşlar, vakıf

395 BŞS B 41 155b.

396 BŞS A 172 71b.

397 BŞS A 172 71a; ayrıca konuyla ilgili başka bir belge için bkz: BŞS B 112 23a.

137

görevlilerine ve halka zarar vermişlerdir. Halkın şikâyeti üzerine vakfiyeye aykırı olduğu gerekçesiyle me’kel kapatılmış, fakat olaylar sona ermemiştir. Aradan 28 yıl geçmesine rağmen suhteler, bu yerin tekrar açılması için merkeze arz-ı hâlde bulunmuşlar, cevap olumsuz gelince bu defa da taleplerinde ısrar ederek mahkemeye saldırmışlardır. Bu hususa dair gönderilen fermanla mütevellînin şart-ı vâkıfa uygun hareket etmesi, muhalefette bulunanların isimlerinin yazılıp merkeze gönderilmesi emredilmiştir.398

Hundi Hatun’un Emir Sultan vakfına 862/1457 senesinde vakfettiği Çavuş köydeki araziler, mütevellîlerin ihmali sebebiyle Alauddin vakfı mütevellîleri tarafından tasarruf edilmekteydi. Emir Sultan vakfı mütevellîsi Musa Çelebi bin İbrahim, 1053/1643 senesinde bundan dolayı Alauddin vakfı mütevellîsi İbrahim Çelebi bin Mustafa’yı dava etmiştir. Musa Çelebi, vakfiyeyi delil göstererek Alauddin vakfı mütevellîsinin söz konusu yerden kasr-ı yed etmesini taleb edince mütevellî İbrahim Çelebi, önceki mütevellîlerin uygulamasının bu yönde olduğunu belirterek kendisini savunmuştur. Sonuçta mahkeme, söz konusu yerlerin Emir Sultan vakfı tasarrufunda olduğuna karar vermiştir.399

Vakıf akarâtının kiralama işleri de bizzat mütevellînin görevleri arasındaydı.

Örneğin İsmail Çelebi, gurre-i Zilhicce 1006/Temmuz 1598 tarihinde; Emir Sultan vakfına ait Tavuk Pazarı’nda bulunan kasap dükkânını 9 yıllığına her 3 yılda sözleşme yenilenmek üzere Mehmed bin İsmail’e günde 10 akçeye kiraya vermiştir.400

Mütevellî Seyyid Mustafa’dan günlük 10 akçe icâre-i müeccele ve 3.000 akçe ecr-i mu’accele ile Emir Sultan Türbesi yakınında bir habbaz dükkânını kiralayan

398 BŞS B 25 167a-b; Mezkûr hadise, Anadolu’nun her tarafında baş gösteren Celâlî ve suhte ayaklanmalarının gerçekleştiği dönemde yaşanmıştır. Suhte ayaklanmalarının Bursa ve çevresindeki yansımaları için bkz.: Akdağ, a.g.e., s. 157, 161, 191 vd.

399 874 tarihli vakfiyede Hundi Hatun vakfı Çavuş Köyü gelirlerinin Emir Sultan zaviyesi mesâlihine tahsis edildiği; bu vakıfla ilgili şartların Molla Fenârî imzalı ilk vakfiyede yer aldığı belirtilmiştir.

Bkz: BOA, EV.VKF, 19/1, 37.-45. satırlar. Ancak buradaki gelirler, Emir Sultan vakıflarını bildiren mevcut hiçbir tahrir ve muhasebe defterinde geçmemektedir. İşin tuhafı, yukarıda verilen dava kararından sonra da değişen bir şey olmadığı anlaşılmaktadır. Bu tarihten sonraki muhasebe defterlerinde de gelirler arasına Çavuş Köyü dâhil edilmemiştir. Bkz: BŞS C 2 86b; Başka bir anlaşmazlık su meselesinden dolayı Emir Sultan mütevellîsi Ahmed Ağa ile Çelebi Mehmed mütevellîsi Halil Ağa arasında yaşanmıştır. Bkz.: BŞS B 96 39b.

400 BŞS A 153 28a; yörük mukâtaa kiralama işlemi hakkında bkz.: BŞS C 2 60a; BŞS A 45 6a; BŞS A 141 210b; BŞS A 94 190a.

138

Mehmed, 1-2 yıl işlettikten sonra kirasının “ecr-i misilden ziyade” olduğu gerekçesiyle kendi isteğiyle ayrılarak verdiği ücret-i mu’acceleyi vakfa bağışlamış ve temessükünü iade etmiştir. Seyyid Mustafa’dan sonra mütevellî olan Ali Ağa’dan aynı dükkânı günlük 5 akçe icâre-i müeccele ve 2.000 akçe ücret-i mu’accele ile bir başkası kiralamıştır. (10 Rebiulevvel 1034/21 Aralık 1624.)401

Mütevellînin vakıfla ilgili tasarruflarını merkezden gelen kararlar sınırlandırmaktaydı. Örneğin mütevellî Mevlânâ Muhyiddin bin Süleyman, Hacı Muslihuddin bin Hacı Hızır’a 500 akçe karşılığında vakfın “Süleyman Bağçesi”ndeki suyundan tasarrufta bulunma hakkını vermiştir. Fakat suyun kimseye verilmemesi yönünde hüküm çıkarılınca bu muamele iptal edilmiştir.402

1.1.1.5.2. Personel Yönetimi ve Maaşların Verilmesi

Vakıf bünyesinde çalışan bütün personel mütevellîye karşı sorumluydular.

Mütevellî, görevini yerine getirmeyen vakıf görevlilerini merkeze bildirerek görevden alınmalarını sağlayabilmekteydi. Bu durumda gerekli görüldüğünde yeni atama yapılırdı. Emir Sultan mütevellîsi Ali Ağa, 1034 Cemâziyelevvel’inde dergâh-ı âlî’ye arz göndererek vakıfta vekil-i harç görevinde bulunan silahdar zümresinden Mehmed bin Abdullah ve Kara Hasan’ın görevlerini yerine getirmediklerini bildirmiştir. Bunun üzerine mevcut görevliler, azledilerek yerlerine sâdâttan403 Seyyid Hasan bin Mustafa, vekil-i harc tayin edilmiştir.404

Vakıf bütçesinden personel maaşlarının ödenmesi ve diğer yardımların yapılması, mütevellî iznine bağlı olduğu gibi imaretten fodula ve aş alan fakirlerin

401 BŞS B 44 26b; Diğer kiralama örnekleri için bkz: At Pazarı Hamamı’nın kiraya verilmesi BŞS B 40 198b; BŞS A 46 96b; BŞS A 63 2a; BŞS A 148 3b, 4b; BŞS A 72 156a; Emir Sultan Hamamı kirası BŞS 144 41a; Kütahya Hanı kirası hakkında BŞS C 2 12b; BŞS A 110 76a; Tuzla kirası hakkında BŞS B 10 4b; Değirmeni kirası hakkında BŞS B 109 155a; BŞS B 116 63b; BŞS A 94 172a;

Dükkânın kirası hakkında BŞS A 67 150a; BŞS A 72 209a; BŞS A 46 74a; Arazi kirası hakkında BŞS A 4 352b; BŞS A 19 123a.

402 BŞS A 5 305a.

403 Sâdât: Seyyidler demektir. Sözlükte efendi, bey, saygıdeğer kişi anlamına gelen seyyid kelimesi tasavvuf ıstılahında özellikle Hz Peygamber’in torunu Hz Hüseyin’in soyundan geldiklerine inanılan kişiler için kulanılan bir sıfattır. Bkz.: Süleyman Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, İstanbul, Marifet Yayınları, 1991, s. 427.

404 BŞS B 44 146a.

139

isimlerini vakıf defterine kaydettirmek ve ellerine hak sahibi olduklarını gösteren bir temessük vermek de mütevellînin bilgisi dâhilinde gerçekleştirilmekteydi.405

Mütevellînin, uygulamalarında personel haklarını koruması ve mağduriyetlere fırsat vermemesi gerekmekteydi. Mütevellî Mehmed Bey bin Hasan, 992/1584 yılında Emir Sultan Câmii’nin imamı İsa Halife bin Hüseyin ve hatib Muhyiddin Halife’nin, -kadîmu’l-eyyâmdan beri- imaret mutfağından aldıkları günde 4 kepçe aş ve 4 kepçe yahniyi fukarâya tahsis edip karşılığında onlara birer vukıyye çiğ et verilmesi yönünde karar alıp bunu mahkeme onayından geçirmiştir. Her iki görevli de bu değişimi onaylamıştır.406 Bunun yanı sıra mütevellî Mehmed’in daha önceden bu muameleyi başka vakıf çalışanlarına da yaptığı ve memnuniyetsizliğe sebep olduğu Safer 990 tarihli bir belgeden öğrenilmektedir. Bursa kadısına hitaben yazılan hükümde;

mütevellînin vakfiye gereği imarette pişen et, ekmek ve aşı azaltıp; nâzır, kâtib, vekilharç ve şeyhe imarette pişen yemekler yerine çiğ et verdiği ve Emir Sultan’ın sağlığında tesis ettiği mandırayı satarak vakfı pek çok zarara uğrattığı, bütün bu uygulamalarının da memnuniyetsizliklere ve şikâyetlere sebep olduğu belirtilerek şikâyet edilen durumların araştırılıp merkeze bildirilmesi emredilmiştir.407

1.1.1.5.3. Tamir ve Bakım İşlerini Yürütmek

Külliyenin hayrât ve akârât nev’inden olan binalarının tamirat işlerini yürütmek mütevellînin önemli bir göreviydi. Binalar; deprem, yangın gibi olaylar ya da uzun yıllar kullanmanın oluşturduğu yıpranmalarla harap ve âtıl duruma gelebilmekteydi.

Binaları ihya etmek üzere gerekli durumlarda bakım ve onarımlar yapılmaktaydı.

Külliyenin daha da uzun yıllar ayakta kalabilmesi ve hizmetlerini aksatmadan yerine getirebilmesi için tamirat işlerinin zamanında yapılması gerekmekteydi. Masraflar vakıf bütçesinden karşılanacağı için de her tür tamir ve termîm, mütevellî iznine bağlı olarak gerçekleşmekteydi. Tamir giderlerinin yıllık muhasebe bilançolarında mu’tâd harcama kalemlerinden biri olduğunu daha önce iktisâdî yapıda belirtmiştik.

405 BŞS C 2 97b.

406 Evâil-i Cemâziyelâhir 992 tarihli 3 ayrı kayıt vardır. Bkz.: BŞS A 129 55b-56a.

407 Hikmet Turhan Dağlıoğlu, 1558-1589 (16. Asırda Bursa), Bursa, Bursa Vilayet Matbaası, 1940, s.

104-105.

140

Mütevellîler, kadının görevlendirdiği mimar, naib, muhammin ve ehl-i vukufun tamir için tespit ettikleri malzeme miktarı ve masraf tutarına göre gereken tamiri yaptırırdı. Bu tamir işlerinden bazılarının kayıtları kadı defterlerine de girmiştir.

Örneğin, Emir Sultan Câmii yakınında bulunan vakıf evinin tamire ihtiyacı olmuştur.

Evde kiracı olarak ikamet eden Mevlana Hasan Efendi bin Şaban, evin harap olan kısımlarını mütevellîden izin almak suretiyle kendi malıyla 5.271 akçeye tamir ettirmiştir. Daha sonra mahkemeden ehl-i vukufun eve gelip durum tespiti yapmasını talep edince hassa mimar Süleyman bin Veli ve ehl-i vukuf gelerek evdeki tamiri Hasan Efendi’nin kendi malından belirtilen meblağda gerçekleştirmiş olduğunu ve daha az bir meblağa bunun mümkün olamayacağını görmüşler ve bu durum kayıt altına alınmıştır.408

Vakıf binalarının onarımında mahkeme izni de gerekmekteydi. Evâhır-i Safer 979 tarihli kayıttan öğrendiğimize göre, câmi harîmini ağartmak ve sakfının kurşunlarını yeniletmek isteyen vakfın mütevellîsi Mehmed Çelebi bin Ahmed’in talebi, mahkeme tarafından onaylanmıştır.409

Tamir işlerini zamanında yaptırmayan mütevellîler, kadıya şikâyet edilebiliyordu. Örneğin; Behram Bey’in tevliyet döneminde (11 Rebiulâhir 1011) vakıf hamamını kiralayan Mustafa bin Piri, mütevellîlerin ilgisizlik ve ihmalleri sebebiyle hamamın kapanma noktasına geldiğini, genel bir tamirden geçmesinin zaruri olduğunu mahkemeye bildirmiş, bunun üzerine bir hâssa mimar görevlendirilmiş, mütevellî ve ehl-i vukuf ile hamama gidilerek gözlem yapılmış sonuçta hepsinin ittifakıyla hamamın 10.000 akçe tutarında bir tamir masrafına ihtiyacı olduğu tespit edilmiştir.410

1.1.1.5.4. Vakfın Muhasebesini Periyodik Olarak Kaydettirmek

Belirli aralıklarla (genellikle yıllık) düzenlenen vakıf muhasebe defterleri mütevellî marifetiyle vakfın kâtibi tarafından tutulmaktaydı. Mütevellî, kendi görev süresi boyunca vakıf kasasının tüm girdi ve çıktılarından sorumluydu. Gelirlerle orantılı harcamaları yapmak suretiyle bütçe dengesini sağlamak ve bütün gelir ve giderleri en

408 BŞS B 113 95a.

409 BŞS A 169 86a.

410 BŞS A 154 42a; Mütevellînin diğer mütevellîleri şikâyetine dair bir örnek için bkz.: BŞS A 153 22b.

141

detaylı bir şekilde muhasebe defterlerinde göstermek durumundaydı. Bunun yapılmasındaki temel amaç, vakıf mallarının suiistimalinin önüne geçmek, gerektiğinde de bu kayıtlara müracaat etmekti.

Tevliyet değişiminde mütevellî, kendi dönemine ait muhasebeyi kapatıp vakıf kasasında ne kadar para ve galle kalmışsa bu bakıyyeyi yeni mütevellîye teslim ettiğini mahkemede kaydettirmekteydi. Örneğin 19 Receb 898/6 Mayıs 1493 tarihli bir belgede Mevlânâ Emrullah Çelebi’nin, önceki mütevellî Ali Çelebi’nin hesabı bakıyyesinden 34.220 akçe, 191 müd 9,5 kile pirinç, 64 müd 11 kile 3 şinik buğday, 76 müd 9,5 kile arpa, 26 müd 1 kile 3 şinik alef teslim aldığını belirtmektedir.411

Bir sonraki mütevellî dönemine aktarılan borçlar, zimmetler olduğunda yeni hazırlanan muhasebe defterlerinde bunlar ödeme gerçekleşinceye kadar hangi mütevellî dönemine ait olduğu belirtilerek kaydedilmeye devam etmekteydi. Örneğin 1006-1007 muhasebe dönemine mütevellî Mehmed Bey zamanından intikal eden 12.424 akçe zimmet, 1030-1031 dönemine gelinceye kadar mevcut defterlerde sürekli kaydedile gelmiş; 1032 yılına ait defterde ve sonrasında yer almamıştır.

1.1.1.5.5. Vakıf Reâyâsı ile İlgili İşleri Takip Etmek

Vakıf statüsüne sahip köy ve mezralarda yaşayan reâyâ, vergilerini ilgili olduğu vakfın idaresine ödemek zorundaydı. Reâyânın bu tür mâlî yükümlülüklerinin takibini de mütevellî yapmaktaydı. Görevlendirdiği memurlar aracılığıyla vergilerin toplanmasını sağlamak, usulsüzlüklere fırsat vermemek, reâyânın haklarını gözetmek mütevellînin görevleri arasındaydı.412

Vakıf reâyâsından biri vefat ettiğinde varisi yoksa muhallefatı vakfa ait olmaktaydı. Mütevellî, bu tür işleri de takip etmekteydi. 25 Cemâziyelevvel 1001/27 Şubat 1593 tarihli sicile göre Serme köyünde vefat eden ve vârisi bulunmayan Derviş bin Bayezid’în bir kıt’a bağ olan muhallefâtı, kanun gereği vakfa intikal etmiştir. Emir

411 BŞS A 8 391a. Diğer örnekler için bkz.: BŞS A 4 465b; BŞS A 45 274b.

412 BŞS A 127 196b; BŞS A 166 60a.

142

Sultan vakfı kâim-makâm-ı mütevellîsi Mahmud bin Abdullah, bu bağı Ali bin el-Hâc Mustafa’ya 2.000 akçeye satmıştır.413