• Sonuç bulunamadı

GELİR KAYNAKLARININ İŞLETİLMESİ

1. GELİR KAYNAKLARI VE GELİRLER

1.5. GELİR KAYNAKLARININ İŞLETİLMESİ

Vakıf malları, hukukî sınırlar çerçevesinde belirli usullerle işletilmekteydi. En fazla müracaat edilen usul, kira akdidir. Vakıf malların kiraya verilmesi; icâre-i vâhide, icâreteyn ve mukâtaa olmak üzere üç şekilde uygulanmaktadır.354 İncelediğimiz dönemde Emir Sultan vakfının gelir kaynakları, her üç yöntemle de kiraya verilmiştir.

Şer’iyye sicillerinde vakfa ait pek çok kiralama akdi belgesi yer almaktadır.

353 Ayrıca giderler başlığı altındaki ek harcamalara bakınız.

354 Ömer Hilmi, a.g.e., s. 82; Akgündüz, a.g.e., s. 215, 304.

108 1.5.1. İcâre-i Vâhide

Belirli bir süre için yapılan tekli kira akdi olup vakıf mallarının kiralanmasında aslolan uygulamadır. Bu tür kiralama akdinin müddeti bir ilâ üç yıl arasında değişmektedir. Kiracının vakıf malı üzerinde hayatı boyunca tasarruf hakkı olmadığı gibi, vefatında evladına da intikal etmez. Kira süresi sona erdiğinde vakıf mütevellîsi, o malı başkasına kiraya verebilir.355

Emir Sultan vakfına ait akarların ilk dönemlerdeki kira sözleşmeleri bu usule göre yapılmaktaydı. Bu uygulamaya göre gerçekleştirilen akitleri içeren çok sayıda belge şer’iyye sicillerinde yer almaktadır. Örneğin Ahmed bin Mehmed’in, Emir Sultan vakfı mütevellîsinin vekili olan imaret kâtibi Mevlana Sinanuddin Yusuf bin Hamza’dan Emir Sultan imareti yakınındaki hamamı, gurre-i Rebiulevvel 890/Mart 1485 tarihinden itibaren ayda 1.140 dirheme; Hammâmî Kâsım bin Doğan’ın, Emir Sultan vakfının mütevellîsi Ali Çelebi bin İshak’tan vakfın At Pazarı yakınındaki hamamını 10 Cemâziyelevvel 890/25 Mayıs 1485 tarihinden itibaren günde 65 dirheme bir yıllığına kiralamaları icâre-i vâhide türündeki akitlerdir.356 Yine bu usulle Ahmed bin Abdullah, (er-ravvâs muharre-i Musa), Emir Sultan vakfının câbîsi Mevlana Ali bin Süleyman’dan vakfın At Pazarındaki başçı dükkânını 14 Cemâziyelevvel 891/18 Mayıs 1486 tarihinden itibaren ayda 160 dirheme; Saruca bin Abdullah, aynı câbîden, mütevellînin marifeti dâhilinde vakfa ait Tavukpazarı’ndaki başçı dükkânını gurre-i Rebiulâhir 892/Mart 1487’den itibaren ayda 300 dirheme bir yıllığına kiralamışlardır.357

1.5.2. İcâreteyn (İcâre-i Tavîle)

Bir vakıf malının icâre-i mu’accele ve icâre-i müeccele olmak üzere çift kira akdiyle kiraya verilmesidir. İcâre-i mu’accele; kiraya verilen akarın kıymetine yakın bir meblağ olup vakıf adına kiracıdan peşin olarak alınır. İcâre-i müeccele de; her sene sonunda alınan cüz’î kira bedelidir. İcâre-i vâhidede geçerli olmayan intikal ve ferağ, icâreteyn usulünde vardır. Ancak, peşin alınan bedelin vakfın tamirine sarf edilmesi

355 Ömer Hilmi, a.g.e., s. 11, 136-137; Akgündüz, a.g.e., s. 304.

356 BŞS A 4 302b, 341b.

357 BŞS A 5 96b, 309b; bunların dışında çok sayıda belge olup bir kısmı için bkz: BŞS A 19 328a; BŞS A 4 309b, 249b, 212b, 116a; BŞS A 5 465b, 368b, 359b, 345a, 322a, 280a, 216b, 121a, 58b; BŞS A 19 417b; BŞS A 8 37b, 170a; BŞS A 199 221a; BŞS A 72 156a; BŞS A 67 150a; BŞS A 169 144b; BŞS B 2 117b; BŞS B 4 83b.

109

şartı getirilmiştir. Bu uygulamada kiracı verdiği icâre-i mu’accele ile kiraladığı vakıf malını tamir etmiş olmakta, karşılığında hayatı boyunca tasarruf hakkına sahip olmakta ve vefat ettiğinde bu hak evladına intikal edebilmekte, bununla birlikte vakıf malın mülkiyeti vakıfta kalmaktadır.358 İcâreteyn usulü, Osmanlı vakıf hukukunda geçerliliği çok tartışılmış bir uygulama olmakla birlikte muamelâtta yaygınlık kazandığı görülmektedir.359

Emir Sultan vakfının kira muamelelerinde icareteyn usulüne XVII. yüzyıl belgelerinde rastlanmaktadır. Bununla birlikte diğer akit türüne (icâre-i vâhide) dayalı muameleler bu dönemde devam etmiştir. İcâreteyn usulüne ne zamandan itibaren müracaat edildiği ise kesin bilinmemektedir.360

Evâhir-i Zilhicce 1033/Ekim 1624 tarihinde Mevlana Abdulhâdi Efendi bin Mehmed’in, Emir Sultan türbesi yakınındaki çarşıda yer alan vakfın habbâz dükkânını, mütevellî Ali Ağa’dan 2.000 akçe icâre-i mu’accele ve günde 5 akçe icâre-i müeccele ile kiraladığını bildiren belge icâreteyn ile yapılan kira akdine tipik bir örnektir.361

İcareteyn usulünün kökeninde uzun süreli kiralama anlamındaki icâre-i tavîle vardır. Bazı belgelerde bu ifadeye aynen yer verilmiştir. İsmail Çelebi bin Mehmed’in tevliyeti döneminde (Zilhicce 1006) Tavuk Pazarı’nda bir bab vakıf kasap dükkânı her üç yılda bir akit yenilemesi ile icare-i tavîle üzre 9 yıllığına günlüğü 10 akçeden Mehmed bin İsmail’e kiraya verilmiştir.362 Mütevellî Behram Bey ise, evâil-i Şevvâl 1010/Nisan 1602 tarihinde vakfın Akbıyık Sultan (İbn Harirî) mahallesindeki bahçesini -ki meyve ağaçlarının hasılatı yüz sehm olup sadece bir sehmi vakfa, kalan doksan

358 Ömer Hilmi, a.g.e., s. 11, 85 vd.; Akgündüz, a.g.e., s. 354.

359 Akgündüz, a.g.e., s. 354 vd.

360 Osmanlı tatbikatında icareteyn usulünün başlangıcı için genel olarak 1020/1611, 1000/1591, 941/1534 gibi tarihler verilmektedir. Bkz: Akgündüz, a.g.e., s. 358.

361 BŞS B 44 26b.

362 BŞS A 153 28a.

110

dokuzu Mustafa bin Abdullah’a olmak üzere- 90 yıllığına akd-i müsâkât363 ve icâre-i müeccele ile kiraya vermiştir.364

İcareteyne dayalı kira akitlerinde peşin alınan meblağın vakıf malın tamirine tahsisinin vurgulandığı görülmektedir.

Gurre-i Zilka’de 1048/Mart 1639 tarihli belgede; menfaati Emir Sultan Câmii imamlarına şart koşulan ancak zamanla harap duruma gelmiş Emir Sultan mahallesindeki vakıf evi, tamirine vakfın izni olmadığı için mütevellî tarafından Rahime Hatun bint-i Abdullah’a, icâreteyn usulüne göre ayda 30 akçe icâre-i müeccele ve vakfın tamiri için sarf edilmek üzere 10.000 akçe icâre-i mu’accele ile kiraya verilmiştir.365 Mustafa Çelebi bin Mehmed, 20 Receb 1052/14 Ekim 1642 tarihinde mütevellî Seyyid Musa Çelebi bin Seyyid İbrahim’den Kütahya Hanı, 26.320 akçe icâre-i mu’accele ve 1.250 akçe icâre-i müeccele ile kiralamış, 1.250 akçenin 800 akçesi taraf-ı vakfa; 200 akçesi han kapısının kandiline, han çeşmesine, vs.; kalan 250 akçe de icâre-i mu’acceleye mahsûb olmak üzere kararlaştırılmıştır.366

İcâreteyn usulünde ferâğ yoluyla vakıf malın tasarruf hakkı el değiştirebilmekteydi. 27 Şevval 1002/16 Temmuz 1594 tarihinde Geyvan bin Abdullah, Kayağan Câmii civarında Emir Sultan vakfının dükkânına ayda 25 akçe icâre-i müeccele ve mu’accele ile mutasarrıf iken, mütevellînin bilgisi dâhilinde bu hakkını Uğurlu bin Abdullah’a 4.000 akçe karşılığında ferâğ etmiştir.367

1.5.3. Mukâtaa

İslam hukukunda hukr/istihkâr/tahkîr denilen uzun süreli kira akdine Osmanlı hukuk ve uygulamasında mukâtaalı vakıf denilir. İcâre-i tavîlenin bir çeşidi olan mukâtaa usulünde arsa vakıf tarafına; üzerindeki bina, ağaç, ya da bağ mutasarrıfa aittir.

Mutasarrıf, her sene vakfa arsa için icâre-i zemîn denilen senelik kira bedeli öder.

363 Müsâkat: Bir taraftan ağaçlar, diğer taraftan da bakım olmak ve devşirilecek meyveler belirli bir oran çerçevesinde bölüştürülmesi öngörülerek yapılan bir tür ortaklıktır. Bkz.: Elmalılı M. Hamdi Yazır, Alfabetik İslam Hukuku ve Fıkıh Istılahları Kamusu, (haz. Sıtkı Gülle), c. III, İstanbul, Eser Neşriyat, 1997, s. 471.

364 BŞS B 17 2a.

365 BŞS B 146 5b, 6a.

366 BŞS C 2 12b.

367 BŞS B 113 68a.

111

İcâreteyn’den farkı, arazinin sadece rakabesi vakfa aittir. Kiracı, kiraladığı vakıf arsa üzerinde yaptığı bina ya da diktiği ağacın mâliki olmakla sınırlı bir aynî hak elde etmektedir.368

Emir Sultan vakfının mukâtaa usulüyle işletilen arazileri her dönemde var olmuştur. Genellikle bu yerler, vakıf merkezinden uzakta bulunan Lâzıkıyye, Nevrin, Edremit, Gönen ve Manyas’tadır. Bununla birlikte Bursa’da bazı bağ ve bahçeler, Gencelü ve Umur Bey memlehaları da mukâtaa usulüyle işletilmişlerdir. Bunlara zamanla Çandır, Küleflü, Yarhisar gibi sonradan mukâtaaya çevrilen yerler de eklenmiştir. (Bkz.: Tablo-15). Ayrıca yukarıda da ifade edildiği üzere vakfa ait Bursa’nın birçok farklı yerinde “mukâtaa-i zemîn” kapsamında gelir getiren yerleri bulunmaktaydı.