• Sonuç bulunamadı

C. Ekonomi

II. TAR HÎ ARKA PLAN

“Tarih, gegmqte olmu$ olan her tiirlii olayın birikmi^ hali değildir Tarih insan toplumlannın bilimidir ”

Fustel de Coulanges

“Olaylar, tarih dalgalannın giiglii omuzlannda tofidıklan yiizey galkantılan, köpüklerin ug noktalandır Bunlara

güvenmemeyi ogrenmeliyiz Gegmip anmak igin dalgalann alhna bakmak gerekir "

Fernand Braudel

“Tarih, ^ahsîyetin ta kendisidir Onsuz insan te^ekkül edemez Cemiyet igin mazi yani tarih, fert igin hafıza gibidir Asıl Sahsîyetin kendisidir.”

Ahmet Hamdi Tanpınar

nsanda dim, ahlakT ve ekonomik davram lann varh 1, zaman acisından a kın bir varh a inanma ihtiyacı, iyiyi kötüden ayırt etme yetene i ve hayatı sürdürmek için mücadele eylemine kadar götüriilebilir. Aynı kavramlar, u anda oldu u gibi bilimsel bir çall ma zemininde tarih! acidan ele ahndı inda, onlan ara tırmak üzere ihdas edilmi disiplinlere ba vurmak kacinılmaz bir durumdur. Bu zaruret, konumuzu, öncelikle felsefe, ahlak/etik, teoloji/kelam, hukuk/fıkıh, siyaset, tarih gibi “kadim”; daha sonra ise, iktisat, sosyoloji, psikoloji, sosyal psikoloji, antropoloji, dinler tarihT, din psikolojisi, din sosyolojisi gibi “nevzuhur” ilimler e li inde incelemek açısından ilgilendirir. Yukandaki disiplinlerin “din”, “ahlak” ve “ekonomi”yi inceleme nedenleri ve farklan, konumuz acisından ilginç özellikler arz etmektedir. Ik olarak bu ilimlerin;

dim, ekonomik ve ahlakT davram larla ilgili hayat alanlanm incelemedeki temel nedenleri, simrlan, tarz ve yöntem farkhhklan ile tarih! süre9te ilml bir disiplin olarak ortaya ?iktıklan dönemlerin, aynı zamanda “modern”, “pre-modern” aynmıyla 9akı tı mi söyleyebiliriz. Epistemolojik ve kuramsal tahlillere ba vurmadan önce disiplinler arası bu farklılıklann, modern disiplinlerin; insan, insan topluluklan ve kainata, pre-modern zamanlara göre, dim, toplumbilimsel, ideolojik hatta fizikl ba lamda tümüyle de i en yeni bakı acilanndan ve de er yargılanndan kaynaklandı 1 söylenebilir. Bir ba ka deyi le hepsi de insana -dolayısıyla dim, etnik, mezhebT, kabilevT cemaate dayah insan topluluklanna- ait olan inane, aksiyon ve hayat alanlan yani aynı ontolojik bütünlük; modern dönemde kinlarak, bütüncül-kısmi, tümdengelim-tümevanm gibi de i ik yöntemler e li inde farkh ilgiler ve algılar do rultusunda farkh disiplinlere konu olmaktadır.

34

Disiplinlerle ilgili bu bakı acisimn izini sürmek bize “din”, “ahlak” ve

“ekonomi”nin tarih! siireçte insan ve insan topluluklannın hayatındaki anlamim ve önemini okuma imkânını verecektir. Nitekim tezin teorik çerçevesi kurulmadan önce, ilk ça dan itibaren ahlak ve ekonomiyle ilgilenen du unürleri tespit etmek için yaptı lmız çall mada yukandaki görii lerimizi teyit eden bir tabloyla kar lla tık. nsan ve toplum plamnda, ahlak ile ilgilenen bütün du unürler aym zamanda filozoftu. Pek 90 unun tek Tann’h dinlerin toplumsal düzeyde gündeme gelmesinden itibaren de din adamı (teolog, âlim, müderris, papaz) oldu unu tespit ettik. Yine modern döneme kadar bu du unürler filozof ve ahlakci konumlannın yam sıra toplumlannın ekonomi, siyaset, e itim, hukuk gibi bütün problemleriyle ilgilenmi lerdi. Buna ilaveten slam toplumlannda din adamlannın aym zamanda dim lider, 6 retmen, yönetici, yargıç hatta zaman zaman da hekim ve ilim adamı olması aym konuda önemli bir di er bulgudur.

Giri bölümünde bahsi geçen listeye dayanarak, konuyu pek 90k örnekle delillendirebiliriz. Fakat verilebilecek örnekler arasında belki de en çarpıcı olam, ara tırmamn da örneklemini te kil eden vasıflariyla Adam Smith’tir. “ ktisadın felsefe ve ahlaktan aynlarak ba lmsız bir disiplin haline geli ine kesin bir tarih verilmek istendi inde üzerinde en kolay uzla maya vanlan tarih”,63 Adam Smith’in ‘ Uluslann Zenginligfm yayınladı 1 tarihtir. Dolayısıyla “ekonomisf'li inin yam sıra bir ahlak filozofu oldu u, hatta asıl kariyerinin, sonuncusu oldu u hatırlandı inda Smith’in Batı Dünyasında, XVII. yy’da bile, toplumunun bütün problemleriyle ilgilenen bir toplumbilimci/filozof hüviyeti ve bu hüviyetiyle ara tırmamıza konu olması, bir kez daha anlam kazanır.*

Din, ahlak ve ekonomi arasındaki ili kinin de tarihT arka planimn ortaya konulaca 1 bu bölümde, kendi ara tırma alammız olan sosyoloji/din sosyolojisinin, tarih

Bu ra, A.Jktisatplar velnsanlar, 3.b., stanbul: leti im Yay., 2001, s. 45.

“Marifetnanxryi bu noktada zikretmeyi imizin sebebi, brahim Hakki'mn eserinin veya ça da 1 Smith ile özde lik arzeden hüviyetinin onunkinden daha az önemli olu u de ildir. Bilakis “AhlaM Duygular Kuramfvm sahibi olarak Adam Smith’in elinde paradoksal olarak aynlmalanmn da ilk örneklerine ahit oldu umuz ahlak ve ekonomi, Marifetname’de fizik, tıp, biyoloji, astronomi gibi

“do a bilimlerinin” e li inde insanın biitiin hayat alanlanm, pargalamaksızın ve bölmeksizin, yani geleneksel tareda incelemeye devam etmektedir. Eserde modern ya da Uluslann Zenginliği ba lamında bir iktisat teorisine rastlanmayi 1; aym tarzın, Osmanlı Devletindeki hâkim zihniyet yapısimn bir uzantısıdır. Bu zihniyetin toplumsal etki ve sonuglan ve Bati'yla mukayesesi, gerekli böliimlerde yapılaca indan burada sadece konuya dikkat gekmekle yetiniyoruz.

ile yakın ili kisine kısa da olsa de inmenin anlamh oldu unu du unmekteyiz. Batı’da64

gee XVIII. yy’da ilmî bir disiplin olarak ne et eden sosyolojinin, temel toplumsal kurumlardan biri olarak takdim etti i; bir XIX. yy. üriinü olan din sosyolojisinin ise din ile toplum ba lamında, kom u disiplinler (din felsefesi, ahlak felsefesi, din psikolojisi, sosyal antropoloji) ile birlikte aynı önemi verdi i her konuyu, tarihî perspektifte*

incelemek, bilimsel ve tabii bir zorunluluktur" “giinkü fenomeni meydana getiren siireçtir ve hiçbir ‘insanl fenomen’ yoktur ki, aynı zamanda ‘tarihT fenomen’ olmasın.”65

Eliade’nin, dim tecriibenin tahliliyle ilgili aciklaması, konu hakkında neredeyse son söz olacak kadar önemlidir: “Her dim tecriibe, özel bir tarihT muhteva içinde ifade edilmi ve nakledilmi tir. Fakat ‘dini tecrübelerin’ tarihlli ini kabul etmek demek; onlan, dim olmayan bir takım davram ekillerine indirmek anlamına gelmez. Yani, dim bir donenin, daima bir tarihT done oldu unu benimsemek, onu, ekonomik, sosyal veya politik bir tarihe inhisar ettirmek demek de ildir.”66 ncelenmesi du unülen konular özellikle, tezimizin leit motifmi te kil eden din, ahlak ve ekonomi gibi, insan ve toplum kadar köklü ve girift oldu unda, ara tırma yapılacak tarihT yolun uzunlu u ve çetrefil mahiyeti kendili inden ortaya çıkar. “Uzunluk” ifadesi, “tarihln ba langıci"yla “bugün”

Modern ça lara ait bir kavram olarak “Do u”yla kar ltli inda, sadece co rafî de il sosyo-kiiltiirel, iktisadî, epistemolojik ve idrakî “farklılık”lan da içeren bu terim de er yargısı yükliidiir. “Bu kar rtbk, az çok belirlenmi iki co rafî bölge kar ltli indan daha çok, iki du iince kar ltli ldır.

Bati'da geleneksel uygarlıklar varken, Do u ve Batı kar ltli lmn hiçbir anlamı yoktur. Ama ancak özel olarak modern Batı söz konusu oldu unda bunun bir anlamı vardır” (Guenon, R., Modern Dünyann Bunalmı, çev M. Kanık, stanbul: Verka Yay., 1999, s. 50). Yine de toplumlann tarihîne bakti rniizda, yeryiiziinde ilk uygarlık ve Devletin sahibi olan Do u toplumlanmn ilk modellerinden sonra, benzer sorunlara farklı bir coziim denemesinde bulunan Batı uygarli lmn ilk temsilcisi olarak Yunan örgiitlenmesi ortaya çıkti indan beri, Do u-Batı aynmı, içerdi i farklılıklar ve karma lkli a ra men en genel ve ku atıcı kriter olarak kullanılmaya devam edilmektedir.

Buradaki “tarihî perspektif” nitelendirmesi, sosyologlann, sosyal olgulann aym zamanda tarihî olu Ian konusundaki mii terek kanaatlerine binaen özellikle seçilmi olup, “historisizm” (tarihçilik) metoduyla ilgili bir anlamı ça n tırmamalıdır.

Bu zorunlulu un tabii bir durum olu unu Umberto Eco, veciz bir ekilde tanımlar. “ imdiyi anlamak için geçmi iizerinde siirekli dii iinmek gerekir.” Zorunluluk ifadesi; aym zamanda tarihîn, tarihî siireç ile kastetti imiz u iki anlamıyla da örtii tir: l.Tarihçinin inceledi i geçmi anlamında, 2.

Tarihçinin yeniden kurdu u ilmî bir disiplin olarak. Abdullah Laroui: “Tarih, her an, geçmi in bilgisinin bugiinii acikladi l ve bugiiniin geçmi i dönii türdu ii, yani aym materyalin yeni bir resmini çizdi i siirekliliktir.” diyerek yine konunun, toplumsal devamlılıkla ili kisine dikkat çeker. (Laroui, A., The Crisis of the Arab Intellectual: Traditionalism or Historicism?, U.S.A: University of California Press, 1976, s. 26-27). “Tarih” anlayi lyla ilgili kar l cikti muz husus; özellikle Bati'da

“yüzyıldönümii", “binyılcılık” ve bunun gibi ba ka vesilelerle tarihe a kın bir anlam yiiklenen sübjectif ba lam olacaktır. Biiyiik ölciide on dokuzuncu yiizyıl görii leri tarafından ekillendirilen bugiinkii Avrupa-merkezci tarih perspektifinin, tarihîn de erlendirilmesinde itibar edilecek yegane perspektif olma iddiasına -Do u yanında- bizzat Bati'dan gelen itirazlar, artarak devam etmektedir.

Eliade, Mircae, Dinin Anlamı ve Sosyal Fonksiyonu, çev. M. Aydın, 2.b. Konya: Din Bilimleri Yay., 1995, s. 13-14.

Eliade, a.g.e., s. 13-14

36

arasına gönderme yaptığımız bir kavram olarak, içerdiği nicel anlamla ayrıca bir izaha muhtaç değildir. Dünyaya geldiği andan itibaren insanın “din”, “ahlak”, “ekonomi” ile kavramlaştırılan faaliyet, davranış ve tutumlarını aynı kavramlarla ilgili yine insan eliyle oluşturulan –dolayısıyla daima tarafgirliğe açık- kuramlar ve disiplinler eşliğinde incelemek zorunluluğunu, “çetrefil” ifadesinin şu safhadaki basit bir izahı olarak zikredilebiliriz.

Yukarıda tanımladığımız zorlu süreçte; din, ahlak ve ekonomi ilişkilerinin izini sürmeye başladığımızda, toplumsal düşünce arenasında, insanın yukarıda bahsedilen beşerî/doğal temayül ve alâkalarını, konu alan disiplinlerin zuhuru ve bunların günümüze kadar uzanan izdüşümleri ile karşılaşırız. Bu durum, insanın

“homoreligious”, “homoethicus”, “homoeconomicus” olduğu kadar, “homosapiens”

olmasıyla ilgilidir. Kadim olan anlama, bilme, icat ve keşfetme merakıdır ki, insanoğlunun; “cemiyet”, “tabiat” ve “aşkın” ile ilgili tefekkür faaliyetlerini, düşünmeye başladığı andan itibaren “marifet” ve “ilim” sahasına davet etmiştir.

Buraya kadar olan ifadelerimizi; araştırma sırasında, –sonradan tarihçilerin;

keşifler, icatlar, önemli siyasi ve konjonktürel değişimlere istinaden isimlendirecek oldukları– “tarih çağları”na başvurarak somutlaştırmadan önce “zaman” kavramıyla ilgili bazı saptamalarda bulunmanın gerekli olduğunu düşünüyoruz. Tarihî sürecin, özel bir öneme sahip olduğu araştırmada, ayrıntılara girmeksizin yapacağımız bu saptamalar, kanaatimizce metotla birlikte çalışmanın muhtevasını da ilgilendirmektedir.

Araştırmanın ilk bölümünde, din-ahlak-ekonomi ilişkisi, “pre-modern”, “modern”

kavramlarıyla birbirinden ayrılan tarihî devrelerde ve konumuz açısından özel bir önem taşıyan on sekizinci yüzyıl tarih kesitinde incelenmektedir. Dolayısıyla bu bölümün temeli; olayların, özellikle “zaman” ve “zaman farklılıkları”na inhisar eden süreç ve değişimleri üzerine kuruludur. Zaman anlayışı, toplumların dini telakkileri doğrultusunda verdikleri anlama ya da değere ve yine aynı telakkilere dayanarak toplumsal projelerde bulundukları “zaman ufukları”na göre değişen bir kavram ya da olgudur. Nitekim sosyal antropoloji, kültürlerin zamanı kavrayış şekillerine göre arz ettikleri keskin farklılıklara dikkat çeker. Tarihîn sonsuz tekerrür ettiği “devirli/devrevî zaman” (cycle) anlayışının karşısında, geçmişle gelecek arasında -modern anlayışa göre- “diğerlerinin”, “en önde” yürüyeninin izinden gitmek zorunda oldukları “doğrusal zaman” anlayışı (lineer) yer alır. Sosyal bilimcilerin de dikkatini çeken bu ayrım,

geleneksel-modern toplum aynmına di er bir deyi le toplumsal farkhla malara kriter te kil edecek derecede önemlidir. Aynca “zaman uuru” ve “mekân anlayı 1” ile ilgili kabuller, ara tırma konumuzun temel parametrelerinden olan iktisadT zihniyet ve faaliyetle de yakından irtibathdır. Bu izahlardan sonra, ara tırmada kli ele mi “ça lar tasnifTnin yam sıra, bazı önemli tarih kesitlerinin de esas alınmasımn gerekçelerini ortaya koymak kolayla lr:

Sosyolojik acidan “pre-modern” ve “modern” dikotomisi ekseninde incelenecek olan dönemlerin, klasik olarak tasnif edilen tarih ça lannda birbiri içine geçmi durumda bulunması, kammızca, mutlak ekilde “ilk”, “orta” ve “yeni” ça aynmıyla kar llanamamasına yol açmaktadır. Gerçekten de “tarihîn herhangi bir döneminde, o dönemden önceki ve sonraki dönemlerin karakteristik ögeleri, kimi zaman ola anüstü bir karma a içinde, bir arada bulunur. Embriyonun tamamı olmasa da, her yeni toplumun önemli ögeleri, eski toplumun rahminde yer ahr ve eski bir toplumun kalıntılan, uzun süre yeni toplumun içinde ya ar.”67 kind olarak, de er yüklü Batı’h muhtevasimn yamsıra, ortaya 91b indaki “zaman” ve “mekân” ile ilgili komplikasyonlar; bizzat modernitenin, modern-pre-modern tarzında insanhk tarihîni tasnif etti i göreceli konuma da ihtiyath bakmayı gerekli kılar. Mesela modern kavramının kökeni, radikal bir de i imden sonra gee V. yy’da ortaya ciktı 1

“modernusa” dayanarak adlandinldı inda, puta tapma kar lsında yükselen Hıristiyanhk dönemine kadar götüriilebilir.68 Hattâ bir de er yargısı yüklemeden nötr olarak kullamldı inda modernli i; anonim irketlere, bankerlik ve müdarebe sistemine sahip olu uyla cahiliye Mekke’sine kadar götürme imkam bile vardır.69 Ara tırmamızın temel ilgi odaklanndan kapitalizmin kökenlerinin de özellikle son ara tırmalarda “çift yazımh defter tutma” ve “kommenda” ortakh ina sahip olma özelli iyle XIII. yy. talya’sına hatta Orta ve Uzak Do u’ya dayandinldı 1 göriilmektedir.70 Aym konuda son olarak Braudel’in çarpıcı zaman tasnifinden destek alabiliriz: “Uzun zaman arahklan boyunca, içinde hadiselerin vuku buldu u ‘co rafi zaman’; kendisiyle ekonomilerin, devletlerin

Dobb, Maurice, Kapitalizmin Gelipmi, çev. F. Akar, stanbul: Beige Yay., 1992, s. 12.

Batur, Enis, Modernizmin Serüveni, stanbul: Y.K.Y., 1997, s. 64. Etimolojisindeki bu orijinin tersine, modernli in, paradoksal bir ekilde hristiyanli in ele tirisinden do du u kabul edilir. (Bkz.

Shayegan, D., Yarah Biling-Geleneksel Toplumlarda Kültürel §izofreni, çev. H. Bayn, stanbul:

Metis Yay., 1991, s. 89).

Özel, Mustafa, “Türkiye’nin ktisadî Modernle mesi”, Modernle me, slam Diinyası ve Türkiye“Milletlerarası Tarti mall lmi Toplanti" (i?inde), stanbul: Ensar Ne riyat, 2001, ss. 334-335.

Bkz. Goody, Jack, Batıdaki Doğu, çev. Burhan Mert Angılı, smail Mert Begin, Ankara: Dost Kitabevi Yay., 2002.

38

ve medeniyetlerin ölciildii u 90k daha kısa olan ‘sosyal zaman’ derecesi; ve hatta daha da kısa olan bireysel zaman yani be erî olaylann tarihl.”71 Böylece “do rusal zaman”da yüriiyen ve tarihîn “modern zamanlann"in bir üriinü olarak sosyolojinin, zihm/bilimsel parametrelerdeki köklü de i imlere istinaden kavramsalla tırdı 1 klasikle mi tarih kesitlerine -ister istemez- ba vuracak olmamızı, sakıncalanyla birlikte belirtmi bulunuyoruz.